• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde öz-yeterlilik kavramına benzeyen bazı kavramlar ele alınıp öz- yeterlilik kavramı ile faklılıkları değerlendirilecektir. Bu kavramlar aşağıda aktarılmıştır.

2.8.1. Özgüven

Öz-yeterlilik ile özgüven kavramsal olarak benzer olmasına rağmen, özde birbirlerinden farklıdır (Bandura, 1997,11). Özgüven genel bir kişilik özelliği olup, geçici bir tutum veya bireysel durumlara özel bir tutum değildir (Pervin ve John, 2001). Özgüven, iç gözlemleri yansıtan, genellikle çeşitli kişisel niteliklerin (zekâ, dürüstlük, v.b.) algılanmasından elde edilen kendini değerlendirmeye dayalıdır. Öz- yeterlilik ise durumsal bir algı olup, yeni bilgi ve iş deneyimleri elde edildiğinde, zamanla değişiklik gösteren dinamik bir yapıdır. İki kavram arasındaki diğer bir farklılık ise öz-yeterlilik ve özgüvenin kapsadığı alandadır. Özgüven kavramsal olarak bir kişinin uzun süreçte, farklı durumlar üzerindeki kendi değerlendirmelerini

28

temsil eden ve genel bir tutum olarak ele alınırken, aksine öz-yeterlilik bir iş veya göreve özgü olarak algılanan öz-yeterlilik inancı ile ilgilidir (Kesgin, 2006,16).

2.8.2. Öz-Saygı

Öz-yeterlilik ve öz-saygı kavramları arasında benzerlikler olmasına rağmen, öz-yeterlilik davranışın güdüleyici yönü ile ilgiliyken, öz-saygı insanın kendisinden hoşnut olması ya da olmamasıyla ilişkilendirilmiştir (Chen ve diğerleri, 2001, 2004). Türk Dil Kurumuna göre; öz-saygı, insanın kendine duyduğu saygı, onur, haysiyet anlamlarına gelmektedir (www.tdk.gov.tr). Yazında öz-yeterlilikten farklı olarak öz- saygının, hedeflenen bir sonuca ulaşmadaki süreçle ilgili olmadığı, dolayısıyla öz- saygının bir eylemin sonucuna göre belirlenmediği de belirtilmiştir. Belirli bir eylemle ilgili olarak insanın kendi becerilerini eksik bulması, yani öz-yeterliliğinin düşük olması, öz-saygının da düşük olmasını gerektirmez. Yavuzer’e (2003) göre, öz-saygı kavramı, kişinin kendini nasıl gördüğü ve kendine nasıl değer biçtiğini ifade eder. Bu kavram aynı zamanda bireyin kendisine ilişkin doğru bulduğu dinamik ve karmaşık inançların tümünü içerir. Özetle; öz-yeterlilik kişinin belirli bir görevi yerine getirmede kendi yeterliliğine duyduğu inancı ifade ederken, öz-saygı kavramı daha çok bireyin kendi hakkındaki yaptığı genel değerlendirmelere işaret eder (Snyder ve Lopez, 2002).

2.9. Öz-Yeterliliğin Bilişsel ve Bireysel Etkileri

Yazında öz-yeterlilik algısının, birçok bilişsel ve bireysel süreci etkilediği belirtilmektedir (Bandura, 1977; 2000,120; 2001,125; 2002,3; Luszczynska ve diğerleri, 2005,82; Lombardo, 2006). Bu etkiler aşağıda detaylı olarak ele alınacaktır.

2.9.1. Öz-Yeterliliğin Bilişsel ve Güdüsel İşlemler Üzerine Etkisi

Bireyin sahip olduğu öz-yeterlilik algısı, onun bilişsel süreçlerinde (düşünme, sembolleştirme, öz-düzenleme, öz-değerlendirme, öngörü kapasitesi vb.) güçlü bir etkiye sahiptir (Bandura, 1977, 1982, 2001). Öz-yeterlilik algısı bu etkisini bilişsel süreçlerin alt işlevlerinde kendini hissettirerek gösterir (Bandura, 1991,257; 1977; 2001,10). Bu etki, olumlu ya da olumsuz şekilde görülebilir. Birey, bilişsel süreçleri

29

harekete geçirirken, kendi kapasitesini göz önüne getirir ve ona göre bu süreçleri kullanır. Kendi kapasitesi ile ilgili yüksek öz-yeterlilik algısı, bilişsel süreçlerin sağlıklı ve etkili çalışmasına yardım ederken, düşük öz-yeterlilik algısı bireyin bilişsel sürecinde engeller oluşturur (Bandura, 1977, 1982; Wood ve Bandura, 1989). Öz-yeterlilik inancı kişinin güdülenme düzeyi ile ilgili olarak temel bir öneme sahiptir. Bandura (1995), insanların davranışta bulunmadan önce neleri yapabileceklerine dair kararlar vererek, kendilerini bu kararlarını gerçekleştirmek üzere güdülediklerini belirtmektedir. Bireyler, bu doğrultuda hedefler koyarlar ve bu hedeflere ulaşmak için planlar yaparak çabalarının düzeyini başarılarına göre ayarlarlar. Kişinin öz-yeterlilik inancı onun başarma beklentisi ve güdülenme düzeyini belirleyerek, onun zorluklar karşısında ne kadar çaba harcayacağına dair bilgi verir. Güçlü öz-yeterlilik algısı olan bireyler, başarı çabalarında daha ısrarcı olurken, düşük öz-yeterlilik algısı olan bireyler ise zorluklar karşısında çabalarını azaltırlar ya da çaba harcamaktan vazgeçerler. Buna ek olarak, güçlü öz-yeterlilik algısına sahip bireyler, kısa sürede tekrar eski durumlarına dönebilirler (Bandura, 1988,283; Bandura ve Cervone, 1983).

Diğer taraftan, öz-yeterlilik algısı, bir eylem sonucunda elde edilen başarı ve başarısızlıklar karşısında yapılan değerlendirmeleri de etkiler. Buna göre, yüksek öz- yeterlilik algısına sahip olan bireyler, başarısızlık durumunda, çabalarının azlığına ya da olumsuz çevre koşulları gibi değişebilir etkenlere yükleme yaparken, düşük öz- yeterlilik algısına sahip olan bireyler ise başarısızlıklarını, beceri eksikliği gibi kişisel etkenlere yükleme eğilimi göstermektedirler (Bandura, 1995).

2.9.2. Öz-Yeterliliğin Stres ve Duygusal İşlemler Üzerine Etkisi

Bireyin kendi kapasitesine olan inancı, onun deneyimlerinde ne kadar stres yaşayacağını da etkiler. Zor görevlerle başa çıkabileceklerine inanan bireyler strese maruz kalmazken, başaramayacaklarına inananlar ise stres altında kalarak kendilerini yetersiz hissederler ve potansiyel tehlikelerden endişe duyarlar. Bu nedenle, bireyin kendi kapasitesine olan inancı stres karşısında anahtar rol üstlenmektedir. Kişilerin kendilerini yetersiz hissetmeleri onları depresyona da itebilir (Bandura, 1988,284). Bu kişiler, kendi eksikliklerine yoğunlaşarak, olma olasılığı düşük olan tehlikeli durumları bile gözlerinde büyütürler. Aynı çevresel stres yaratıcı koşullarda, bu koşulları kontrol edebileceğine inanan öz-yeterliliği yüksek bireyler, sakin ve

30

soğukkanlı kalabilirken, kişisel kontrolleri dışında olduğunu düşünen bireyler soğukkanlılıklarını koruyamazlar (Bandura, 1983, 1988, 1991). Bandura'ya (1982, 1986) göre kişi olası durumlar karşısında kendi kapasitesine güvenmediği koşullarda kendisini huzursuz ve güvensiz hissederek olumsuz sonuçlara maruz kalacağını düşünür.

Öz-yeterlilik inancının, bireyin tehdit edici durum ve olaylar karşısında verdiği tepkileri etkilemesinin yanı sıra, anlık duygu durumları da öz-yeterlilik algısını etkileyebilmektedir. Kavanagh (1983) tarafından yapılan bir çalışmada, bireylerden, geçmişte yaşadıkları bir başarı ve/veya başarısızlık deneyimini hatırlamaları istenerek, onlarda mutluluk ve üzüntü duyguları yaratılmış ve mutluluk koşulunda öz-yeterliliğe ilişkin inançların arttığını, buna karşı üzüntü koşulunda azaldığını gösteren bulgular elde edilmiştir. Siu ve diğerleri (2007), tarafından Çin toplumundaki çalışan nüfusta genel öz-yeterlilik inancının stres ve iyilik hali ilişkisi üzerindeki etkisinin incelendiği bir çalışmada ise, genel öz-yeterlilik inancının zihinsel ve fiziksel iyilik hali üzerinde önemli bir etkisinin olduğu bulunmuştur.

2.9.3. Öz-Yeterliliğin Seçme İşlemi ve Kariyer İlerlemeleri Üzerine Etkisi

Öz-yeterlilik algısı, bireylerin seçimlerini de etkiler. Öz-yeterlilik algısı yüksek olan bireyler kendilerine oldukça yüksek hedefler koyarlar ve bu hedeflere bağlanırlar. Bu kişilerin zor bir görevle karşılaştıklarında çabalarını devam ettirme süreleri daha uzundur; başarısızlık deneyiminden sonra bile öz-yeterlilik duygularını hızlı bir şekilde geri kazanabilirler. Ayrıca bu bireyler başarısızlıklarını çabalarının eksikliğine ya da kazanılabilir bilgi ve beceri eksikliğine yüklerler (Bandura, 1995). Bunun aksine, yeterliliği düşük bireyler, kapasitelerini aştığını düşündükleri eylemlerden ve çevrelerden kaçınırlar; daha az isteklidirler; konulan hedeflere bağlılıkları güçlü değildir ve sadece üstesinden gelebileceklerini düşündükleri eylemleri yapmayı tercih ederler (Bandura, 1988, 280).

Yazında, öz-yeterlilik algısının kariyer seçimi ve ilerlemelerinde de etkili olduğu belirtilmektedir (Bandura, 1980, 1988; Bolat, Bolat ve Kılıç, 2011; Chen ve diğerleri, 2000). Pek çok birey, baş etme becerilerini aştığını düşündüğü durumlardan kaçınırken, rahatlıkla baş edebileceği durumlarla mücadele etmeye yönelmektedir. Kendi kapasitelerine inanan bireyler, kapasitelerine uygun kariyer seçimleri

31

yapabilmekte, önlerine çıkan fırsatları değerlendirebilmekte ve kendilerini eğitim vb. çeşitli koşullara hazırlamaktadırlar (Wood ve Bandura,1989; Betz ve Hackett, 1981). Bu konuda yapılan çalışmalar, kariyer tercihinde algılanan mesleki öz-yeterliliğin güncel akademik başarıda etkili bir belirleyici olduğunu göstermektedir (Bandura ve Locke, 2003; Bandura, 1986, 1997; Chen ve diğerleri, 2000; Chen ve Zimmerman, 2007; Bandura, 1988,281). Ancak gerekli becerilere sahip olsalar dahi, kendi öz- yeterliliklerine inancı olmayan bireyler genellikle kariyer seçeneklerini sınırlama eğiliminde olmaktadırlar. Özellikle geleneksel olarak erkek egemenliği altındaki kadınların, yetenek açısından erkeklerden farklı olmasalar da mesleki öz- yeterliliklerinden duydukları kuşkular nedeniyle kariyer seçeneklerini sınırladıkları ifade edilmektedir (Bandura, 1980; Wood ve Bandura, 1989; Bolat ve diğerleri, 2011).