• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. Öz Yeterlik

Öz yeterlik, bireyin, belli bir performansı ortaya koyma noktasında kendine olan güveni olarak tanımlanabilir. Öz yeterlik, kişilerin var olan becerilerini etkin şekilde kullanabilmeleri için önce söz konusu alanda öz güven duymaları gerektiğini savunan Sosyal Biliş Teorisi’nin anahtar kavramıdır (Wood ve Bandura, 1989: 361).

Bandura ve Adams (1977), kişinin öz yeterliği güçlendikçe, zorluklarla başa çıkabilme becerisinin de güçlendiğini belirtmektedirler. Bu durum zorluklarla başa çıkabilmek için öz yeterliğin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Öz yeterliğin, ayrıca insanların düşünme biçimini, hissedişlerini, kendilerini güdülemelerini ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini de etkilediği ifade edilmiştir (Bandura, 1995: 2).

Öz yeterlik inancı sağlam olan kişiler değişiklikler karşısında daha dayanıklı olabilir. Öte yandan, yeteneğine ilişkin öz yeterlik inancı düşük olan kişiler değişime karşı savunmasız olduklarını düşünebilirler. Bireyin öz yeterliğine ilişkin algısı, faaliyetlerinin seçimine harcayacağı çabayı, ortaya çıkan problemleri çözmede göstereceği sabrın süresini, güven ve kaygı düzeyini etkiler (Aydın ve Demir, 2014: 19).

Kan (2011: 89), bireyin öz yeterlik algısının kendi faaliyetlerini aşağıdaki şekillerde etkilediğini belirtmektedir:

 Davranış Seçimi: Bireyin öz yeterliği davranış seçimini etkiler. Birey kendi yeterliğinin az olduğu işlerden kaçınma, yeterliğinin çok olduğu işlerle uğraşma eğilimindedir.

 Çaba Sarfetme ve Devamlılık: Bireyin öz yeterliği ne kadar güçlü olursa, göstereceği çaba da o kadar güçlü ve devamlı olur.

 Düşünce Örnekleri ve Duygusal Reaksiyonlar: Düşük öz yeterliğe sahip bireyler, problemlerin gerçekte olduğundan daha güç olduğunu düşünürler.

 Davranışların Habercisi Olmak Yerine Üreticisi Olmak: Öz yeterliği yüksek bireyler, gelecek hakkında öngörüde bulunmak yerine geleceklerini şekillendirmeye çalışırlar.

Bandura, öğrenen bir bireyin kendini düzenleme sistemi ile kendi davranışlarını gözlemleyerek değerlendirme yeteneğine sahip olduğunu savunur. Öz yeterlik söz konusu öğrenme ile ilgilidir (Aktaran: Gültekin, 2012: 116). Öz yeterlik özellikle okuldaki öğrenme ve benzer başarı etkinlikleriyle yakından ilişkilidir. Araştırmacılar öz yeterliğin tercih, harcanan çaba, bağlılık ve başarı üzerindeki etkilerini belirlemişlerdir (Pajares, 1996, 1997; Schunk ve Pajares, 2005’ten aktaran: Schunk, 2009: 107). Yüksek öz yeterliğe sahip bireyler zorluklarla karşılaştıklarında daha fazla çaba harcarlar ve gerekli becerilere sahip olduklarında daha fazla mücadele ederler.

Bandura (1994), bireylerin olaylardan etkilenme durumlarının ve motivasyonlarının gerçekte var olandan ziyade neye inandıklarına bağlı olduğunu belirterek, bireyin öz yeterlik düzeyinin farkında olmasının sahip olduğu bilgi ve becerilerle neler yapabileceğini belirlemesine yardımcı olacağını ifade etmiştir.

Altun ve Aykaç (2009), yüksek ve düşük öz yeterlik algısına sahip öğrencilerin özelliklerini tablo 1'deki hâliyle belirlemişlerdir.

Tablo 1. Yüksek ve Düşük Öz Yeterlik Algısına Sahip Bireylerin Özellikleri Yüksek Öz Yeterlik Algısına Sahip

Öğrenci Özellikleri

Düşük Öz Yeterlik Algısına Sahip Öğrenci Özellikleri

Zor görevleri tehdit olarak değil mücadele edilecek görevler olarak algılar.

Zor görevleri kişisel tehdit olarak algılar. Kendilerine sunulan görevlere olan ilgileri

yüksektir.

Kendilerine sunulan görevlere olan istekleri çok azdır.

Kendisine ilgi çekici ve çaba harcamayı gerektiren hedefler belirler.

Kendisine fazla çaba gerektirmeyen, çok küçük hedefler belirler.

Aksiliklerle karşılaşınca çabalamayı artırır. Aksiliklerle karşılaşınca çabuk pes eder. Zorluklarla karşılaşınca görev odaklı kalır

ve stratejik düşünür.

Zorluklarla karşılaşınca aksilikler ve başarısız olma ihtimali üzerinde yoğunlaşır. Başarısızlıklarını yetersiz çabaya ve bilgi

eksikliğine bağlar.

Başarısızlıkları kişisel eksikliklere bağlar. Başarısızlık karşısında öz yeterliğini çabuk

toparlar.

Başarısızlık karşısında öz yeterliğini yeniden kazanmakta zorlanır.

Stres kaynaklarına güvenle yaklaşır ve onların üzerinde kontrol oluşturur.

Kolaylıkla strese yenik düşer.

Başarılı sonuçlar umar. İyi performans sergilemeyi ummaz, olumsuz inançlarından dolayı yeteneklerine uygun performans gösteremez.

Öğretmen Öz Yeterliği

Yeterlik, bir işi yapma gücünü sağlayan özel bilgi, ehliyet olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2015). Bu tanımdan yola çıkarak yeterlik kavramını, mesleki yönden bir mesleğin başarılı bir biçimde yerine getirilebilmesi için sahip olunması gereken özellikler olarak ifade edebiliriz. Türkiye’de öğretmen yeterlikleri; alan bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültür olmak üzere üç alanda toplanmıştır (Şişman, 2012: 221).

Korthagen (2004), öğretmen yeterliklerini belirleyen faktörleri; çevre, davranış, yeterlikler, inançlar, profesyonel kimlik ve ideal olmak üzere altı başlıkta toplamıştır (Aktaran: Ocak, 2013).

Demirel (2010b: 190), bir öğretmende bulunması gereken nitelikleri; kişisel ve mesleki nitelikler şeklinde ikiye ayırmaktadır. Kişisel nitelikleri; güdüleyicilik, başarıya odaklanmışlık ve profesyonellik olarak üç grupta; mesleki nitelikleri ise öğretim etkinliklerini planlama, öğretim yöntem ve tekniklerinden yararlanma, etkili iletişim kurma, sınıf yönetimi, zamanı etkili kullanma, öğrenmeleri değerlendirme ve rehberlik yapma olmak üzere yedi grupta toplamaktadır.

Eğitim sistemini oluşturan pek çok öge içinde öğretmen, öğrenci ve eğitim programı diğerlerine oranla daha ön plana çıkmaktadır. Sistemin en önemli ögelerinden biri olan öğretmenin diğer meslek gruplarına kıyasla daha seçkin özelliklere sahip olması gerekir. İdeal bir öğretmenin;

 Ana dilini iyi kullanan, güçlü iletişim becerilerine sahip,  İnsanları ve mesleğini seven topluma hizmet arzusunda olan,  Öğrencilerine karşı açık görüşlü, objektif, tarafsız, adil,  Öğrencileri takdir eden, öven, yüreklendiren, ödüllendiren,

 Öğrencilerin beklenti ve gereksinimlerini dikkate alarak görevini icra eden,  Yaratıcı, esnek ve sorun çözücü,

 Eğitimde bireysel farklılıkları dikkate alan,  Öğrencileri hayata ve üst öğrenime hazırlayan,

 Yeni değerler geliştirilmesine öncülük eden biri olması öngörülmektedir (Şişman, 2012: 225).

Öğrenme-öğretme sürecinde, öğretmene düşen en önemli görevlerden biri de, öğrencilerin düşünme becerilerinin gelişmesine katkı sunmaktır. Çünkü düşünme yeteneği gelişmemiş kişi ezbere yönelecektir oysa eğitimin amacı ezberletmek değil, öğrencinin düşünmeyi öğrenmesini sağlamaktır (Kıroğlu, 2012: 348).

Öğretmen öz yeterlik algısı, öğretmenin öğrencilerini beklenen sonuçlara ulaştırma konusunda kendi yeteneğine ilişkin inancı olarak tanımlanmaktadır (Tschannen-Moran ve Hoy, 2001: 783). Bandura, öz yeterlik kavramını, kişinin öğrenme ve davranışlarını gerekli seviyelere ulaştırabilmek için kendi kapasitesine olan inancı olarak tanımlamakta ve öğretmen öz yeterliğinin öğrencilerin öğrenmesini etkilediğini belirtmektedir (Aktaran: Schunk, 2009: 126).

Eğitim faaliyetlerinin kalitesini artırmada en önemli değişkenlerden birinin öğretmen olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Öğretmen yeterliklerinin artmasının eğitim çıktılarının niteliğini de artıracağı düşünülmektedir. Yeterlikleri yüksek öğretmenlerin öz

yeterlik inançlarının da yüksek olacağı öngörülmektedir. Bu bakımdan öğretmenin öz yeterlik inancı arttıkça öğrencilerinin de performansının artacağı tahmin edilmektedir. Bu yönüyle bir öğretmenin mesleğine ilişkin öz yeterlik algısı son derece önem taşımaktadır.

Benzer Belgeler