.. MİLLİ EDEBİYAT" AKI M I
G ü n d e m e Z o r l a G i r e n K a v g a : T ü r k ç e m i z
1 �
"XIX. Yüzyılın Yeni Çağda Bıraktığı Değerler" bölümünde, Türkçe'nin gelişme uğraklarını araştırırken, Şinasi, Ali Suavi, Ahmet Vefik Paşa, Şemset
tin Sami gibi adlar üzerinde durarak, ulus olma aşamasına ulaşma savaşında
ki katkılarını belirtmeye çalışmıştık. Önceki yüzyılın bilinçli dil hareketlerin
den biri de 1 897'de Mehmet Emin'den (Yurdakul) gelmiştir. "Cenge Gider
ken" adlı şiirinde, "Ben bir Türküm ... " diye adını söyleme bilincine sahip olan şair, daha sonra yayımladığı Türkçe Şiirler'le ( 1 899) Osmanlı mutlu azınlığının beğeni egemenliğinin başkentinde yeni bir ışık gücü yarattı.
Halka kendi sesi gibi gelen bu şiirler, yeni dalgalanmalara öncülük ede
rek, yeni çabaların cesaret nedeni oldu. Tevfik Nevzat ( 1 868-1 906), Meh
met Necib (Türkçü, 1 871-1950), lzmir'de çıkan "Hizmet" ( 1 897) ve
"Ahenk " ( 1 898) gazetelerinde yayımladıkları yazılarda, Türkçe'nin kendi
ni bulması yolunda etkisi olan öneriler getirdiler. Özellikle Mehm�t Necib,
" Hizmet"teki "Türkçe Dilimiz" adlı yazı dizisinde konuşma dilinden kay
naklanan bir yazı dili önererek, Arapça, Farsça sözlük ve tamlamaların atıl
ması gereğini savundu. Aynı yıllar Selanik'te çıkan " Mütalaa" ( 1 896),
" Asır" ( 1 897), "Çocuklara Rehber" ( 1 897), "Çocuk Bahçesi" ( 1 904) adlı dergi ve gazeteler de Türkçe'nin örnek dil olması yolunda yayın yaptılar, Meşrutiyet'in ilk yıllarında, Yusuf Akçura'nın öncülüğünde, Ahmet Mithat Efendi, Rıza Tevfik, Necip Asım vb. tarafından kurulan Türk Derneği,
ken-Ö T E K i E D E B i Y AT H A R E K ETLERi VE M E Ş R U TiYET D öN E M I N D E ' M i L L i E DE B i Y AT ' A K i M i
di adıyla çıkardığı dergide (7 sayı, 1 909-1 9 1 0) dönemin ulusçularını birleş
tirmeye çalıştı.
Türkçe'nin sadeleşmesi savaşında hazırlık evresi görünümündeki bu ha
reketlerden sonra, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip (Yön tem) yöne
timindeki "Genç Kalemler" ( 1 1 Nisan 1 9 1 1 ) dergisil sorunu bir cephe ha
reketi durumuna getirmeyi başardı. Derginin yeni dizi i lk sayısında Ömer Seyfettin'in "Yeni Lisan" adlı imzasız başyazısı düşün ve edebiyat çevrele
rinde geniş bir etki yarattı:
Eski lisan hastadır. Hastalıkları, içindeki lüzumsuz yabancı kelime
lerdir. Ever, şimdiki lisanımızda arapça ve farsça kaidelerle yapılan cemler, rerkib-i izafi, rerkib-i tavsifi, vasf-ı terkibi yaşadıkça saf ve milli addolunamaz. Bu lisanı kimse anlamaz. Ekseriyet bigane kalır.
Kitaplar sarılmaz. Varanda mütalaa ve rerebbü husule getiremez.
Hareket zamanı gelmiş, harca geçmiştir. Maziye, düne, zevke, itiya
da inanarak maddi düşünmekten vazgeçmeliyiz. Düşünmeli, gene dü·
şünmeli, tekrar düşünmeli ve kari kararımızı vermeliyiz. Lisanımızı böyle dağınık, meçhul, istidatsız bırakan nedir? Bize vasi bir lisan la
zım lakin muntazam ve mazbut olmak şaniyle ...
Dünyanın en mükemmel, en basit, en sade ve tabii sarfı olduğu bü
tün lisan alimlerince iddia ve beyan olunan Türkçe sarfımızı tanımalı, onun üzerine ifsat edici bir leke gibi düşen yabancı kaideleri armalıyız.
"Genç Kalemler"in ikinci sayısında Ziya Gökalp ile Ali Canip'in birlik
te yazdıkları başyazıda dil bilinci şu satırlarla ortaya kondu:
Yeni lisan Türkler için sade bir edebiyat meselesi değildir. O her şeyden evvel bir lisan, bir hayat meselesidir. Şüphesiz ki kılıç bir ihti
lal yapar. O ihtilalin arkasından bir inkılap doAuran ancak kalemdir.
Kazım Nami (Duru), Aka Gündüz, Fazıl Ahmet (Aykaç), Celal Sahir (Erozan), Rasim Haşmet, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Mehmet Necip (Türkçü), Hakkı Süha (Gezgin) gibi yazarları, şairleri, sayfalarında birleşti
ren "Genç Kalemler"de "yeni lisan"cılar şu temel kuralları ortaya koyarak uygulanmasını istediler:
1 ) Kullanılmasına çok alışılmış sözcükler dışında Arapça ve Farsça ku
rallara dayanılarak yapılan tamlamaların atılması,
2) Türkçe cemi edatından başka yabancı edatların kesinlikle kullanılma
ması,
3) Ama, şey, lakin, hemen, henüz gibi dilimize yerleşmiş olanların dışın
da Arapça ve Farsça edatlara yer verilmemesi, 4) Yazı diliyle konuşma dilinin bi rleştirilmesi.
"Genç Kalemler" hareketiyle Türkçe gündeme zorla girmiş, başkent ls
tanbul'un mutlu azınlığının beğenilerine ters düşerek tepkiler uyandırmıştı.
1 . 29 Mart 1 327- 1 9 1 1 , Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin, s. 1 3 ( 1 947).
M E Ş R UT i Y E T D O N E M i
En sert eleştiriler "Servet-i Fünun" ve "Rübap" ( 191 2) dergilerinin çevre
sinde toplanan şair ve yazarlardan geliyordu. Ulusal edebiyat düşünüşüne ve şiirde hece ölçüsünün kullanılmasına karşı olan M. Fuad (Köprülü),
" Servet-i Fünun"da yayımladığı yazılarda, "Edebiyat-ı Cedide"nin yenilik anlayışı dışında bir evrim olamayacağını öne sürerek "Genç Kalemler"in önerilerini şöyle eleştirdi:
Nesirde Cenab Şehabettin, Halit Ziya'nın emsalsiz bir sanat füsu
nu ile sarfettikleri terkipler, ekseriya ifadenin ahengine o kadar yar
dım ediyor ki, sanatın bu derece ihtişamı önünde hayran kalmamak mümkün olmuyor. Selanik gençleri sanata, güzelliğe biraz daha hür
metkar olsalar, terkiplerin kaldırılması gibi gayri makul bir teşebbüs
le lisana iddiayı temellük etmek rüyasiyle sermest bulunmasalar, Mü
tercim Asım'ın, Şinasi'nin, Fikret'in altı yüz senelik lisanına pek gü
lünç (yeni) sıfatını ilavesinden fariğ olurlardı. (Servet-i Fünun, sayı 1 082, 1 6 Şubat 1 327).
Yakup Kadri gibi, sonraki yıllarda dilimizin gelişmesine katkısı olan öy
külere, romanlara imzasını atan bir yazarın bile, ilkgençlik yıllarının bilin
cini koşulladığı yargılardan kurtulamayarak, "Rübab" dergisinde, " Bir toplumsal tehlike önündeyiz, dilimizin özellikleri gidiyor, yani ruhumuzun özelliklerini kaybediyoruz," diye yakınarak şöyle yazdığı görüldü:
Efendiler, gülmeyiniz. Göreceksiniz ki birgün bu halk yeniliği kabul edecektir. Zira halk denen kuvve-i meçhule her zaman her yerde hama
katin aşığı, hamakatin müdafii, hamakat denilen çirkin ve canavar baş
lı nevzadın süt anasıdır .
... Lisanımızın tebeddülü için lazım değil mi ki, biz değişelim. Sene
lerin asırların bizde hasıl ettiği tahassüs tarzı ve tefekkür değişsin. Biz Osmanlıyız ve bu Osmanlı lisanıdır ... ( Rübab, sayı: 1 4, 1 9 Nisan
1 9 1 2, anan H. Ali Yücel, Edebiyat Tarihimizden, 1 957).
"Rübab" dergisinin başyazarı olan Şehabettin Süleyman ise, Cadı ( 1912) ve Gulyabani ( 1 912) romanlarının çıkışı vesilesiyle, Hüseyin Rahmi'yi karşısına alarak -Edebiyat-ı Cedide beğenisini aşamayan- eleştirilerle, "avam işi" sanatın çıkmaz yol olduğunu, sanatın toplumsal fayda gibi yükümlerle bağlanmaması gerektiğini yazıyor, "sanat sükfit ediyor" biçiminde öznel yar
gılarla genç edebiyatçıları, yeni hareketten uzak tutmaya çalışıyordu.
Nedir ki bu Osmanlılık ve dil tutuculuğu karşısında Türkçe'yi savunanlar haklı savaşlarında gün geçtikçe eylemlerini güçlendirdiler. Birkaç yıl içinde
"Genç Kalemler"deki atılım, yeni toplanmalara yol açtı; "Zeka" ( 19 1 1 ),
"Türk Derneği" ( 1 9 1 1 ), "Türk Yurdu" ( 1 9 12), "Halka Doğru" ( 1 91 3),
"Türk Sözü" ( 19 1 4) dergilerinin yaygınlığı ile hareket okumuş aratabaka ta
rafından benimsenmeye başlandı.
"Türk Yurdu", Ömer Seyfettin, Halide Edib, Yakup Kadri, Yusuf Ziya gibi gençlerin; Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu gibi
kuramcı-ÔTEKI E D E B i YAT H A R E K ETLERi VE M EŞ R UTi YET Ü ÖN E M I N DE " M i LLi E D E B i Y A T " A K i M i
ların yanı sıra birkaç yıl önce "Milli Edebiyat" akımına karşı çıkanlardan da destek gördü.
Bunlardan Mehmet Fuad (Köprülü), Turan'daki ( 1 9 1 4) makalelerinde artık, "Edebiyat-ı Cedide"nin millete muhtaç olduğu milli ruhu veremedi
ğini yazıyor, Mehmet Emin'in (Yurdakul) hece ölçüsüyle Anadolu'nun ya
ralarını terennüm etmedeki başarısının batı bilim çevrelerince de kabul edildiğini belirtiyordu. Köprülü'ye göre dili sadeleştiren, yabancı kuralların egemenliğinden kurtararak bağımsız bir dil haline getiren "milli cereyan"
doğal olarak yabancı etkilerden arınmış yeni değerler yaratıyordu. "Milli cereyanın üç dört senelik hayatı bile" aruzun üstatlarının susmasına, Fikret - Halit Ziya neslinin süslü yapmacıklı dilinin bırakılmasına yetmişti (s. 1 5).
Oysa Köprülüzade'nin (altını çizdiğimiz) yargılarının gerçeğe uyduğu söylenemezdi. Edebiyatın bir kesiminde, "Edebiyat-ı Cedide"nin şiir beğe
nisi çerçevesinde kalan kimi eski ve yeni şairler ne susmuş, ne de o süslü yapmacıklı dil örgüsünden uzaklaşmışlardı. Örneğin Ahmet Haşim'in Rü
bab dergisinde ( 1 9 1 4) çıkan "TulU-u Kamer" adlı şiiri şöyle başlıyordu:
Dağıldı cevf-i havaliye bir garip avaz Gürültüler, asabi sayhalarla cüşa-cüş, Bütün tuyür-u hafa gülden ettiler pervaz.
Cenab Şehabettin'in, Servet-i Fünun'da, Donanma dergisinde, lçtihat'ta yayımladığı şiirlerinde önceki yapıtlarının özellikleri hiç değişmemişti:
Kaynıyor ellerinde zahm-ı zünüb, Doludur hün-i vürm ile kalbim ...
Ey nigehban-ı ızdırab-ı kulüb, Ben bu alçak zeminde muzdaribim.
( M ü n a c a t , 1 9 1 3 )
Bu örnekler, 1 9 1 1- 15 yıllarında "Milli Edebiyat" akımının kendi içinde bütünleşme olanaklarını aramasına karşılık, eski edebiyat beğenisinin de sürdüğünü gösterir.
S a v a ş Y ı l l a r ı n d a
Önce de değindiğimiz gibi, dönemin iktidar partisi {ittihat ve Terakki), işçi sınıfının grev ve örgütlenme haklarını kuşa çeviren yasalar çıkarırken, kendisine iktidar yolunu açan okumuş aratabakanın muhalefet eden kesi
mini de susturuyordu. "Serbesti" gazetesinin yazarı Ahmet Samim öldürül
müş, "Sosyalist" ( 1 9 10), "iştirak" ( J 9 10), " insaniyet" ( 1 9 1 0), "Vazife"
( 1 9 1 1 ) dergi ve gazeteleri kapatılmıştı. Baha Tevfik çıkardığı güldürü der
gisi (Eşek, 1 91 3 ) iki kez kapatıldığı için "El Malum", "Yine O" adlarıyla yayımlama olanağı aramıştı. Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesiyle ilgisi
M E $ R UT I Y ET Ü Ö N E M I
olmayan yazarlar, düşün adamları (Mustafa Suphi, Refik Halit, Osman Ce
mal vb.) Sinop'a sürülmüşlerdi.
ittihat ve Terakki yönetimi, amaçlarına aykırı gördüğü girişimlere zorba
lık yöntemleri uygularken, uygun bulduğu düşün ve sanat hareketlerini ya destekliyor, ya doğrudan denetimi altına alıyordu. L Dünya Savaşı yıllarında, Harbiye Nazırı Enver Paşa, bu anlayışla devlet kesesini açarak savaş çığırt
kanlığı yaptıracağı şairlerin "avı"na çıktı. Eski yeni şairler 1 9 1 5- 1 9 1 7 arasın
da, Harbiye Nezareti'nden kitaplarının basılacağı yolunda çağrılar aldılar.
Cenab Şehabettin, Rıza Tevfik'e gönderdiği mektupta, "Nazır Paşanın selômiyle birlikte Hamasi destanlar vadisinde yazılacak eserlere gayet vôsi, amma gayet vôsi ücretler .. . " verileceğini muştulamıştı.2
Dönemin yeniyetme şairlerinden Yusuf Ziya Ortaç ise, yıllar sonra anıla
rında, devletin -dolayısıyla Alman empt:!ryalizminin- güdümüne giren bir ede
biyat kuşağının öyküsünü anlattığının farkında bile olmadan şunları yazdı:
Şimdi masanın üstünde yılların sararttığı hir Akından Akına var;
kağıdına, mürekkebine, kartonuna imrenerek şiirlerine iğrenerek ba
kıyorum. Kitap on bin tane basılacaktı ... Kitap hasıldıktan sonra Harbiye Nezareti'nden aldığım mektupta, kahraman askerlerimiz için yazdığım şiirlere Başkumandanlık adına teşekkür ediliyor ve ki
tabımın cephelere dağıtılmak üzere satın alınacağı hildiriliyordu. Bi
rinci Dünya Savaşı'nın ilk harp zengini bendim galiba. Cebimde, Harbiye Nezareti'nin çifte saatli kapısından çıkarken iki yüz yirmi li·
ra vardı. lki yüz yirmi liraya dört odalı bir ev alınırdı o zaman.3 Nedir ki, Ömer Seyfettin gibi, edebiyatımızın yol açıcı mücadelesinden yenilmeden çıkan bir öykü yazarının bile uzak duramadığı bu güdümlü sa
vaş edebiyatının zayıf ve sahte örneklerine bakarak, "Milli Edebiyat" akı
mının özü yanlış düşünülmemelidir. 1. Dünya Savaşı'na şiirleriyle, öyküsüy
le katılan bu akım geliştikçe, kuramda ve uygulamada halkçı ve toplumcu öze dayanan anlayışları bir yönteme bağladığı için, Meşrutiyet döneminin ileri edebiyat anlayışıdır. Dönemin son evresi sayılan mütareke yıllarında meydana çıkmasına yardımcı olduğu kuşağın çağdaş edebiyat sorunlarına yaklaşmaya çalışması ve büyük ölçüde Kurtuluş Savaşı'na yandaş olması da bu yargıyı güçlendiren gerekçeler arasındadır.
2. Mektubun tamamı ve fotokopisi için bkz: Rıza Tevfik, Serab-ı Ôrnrürn ( 1 949).
3. Y. Z. Ortaç, Bizim Yokuş, sf. 4 1 -45 ( 1 966).
ÔTEKI .E D E B iYAT H A R E KEl' L E R I VE M EŞ R U l' I Y El' D ô N E M I N D E " M i L L i E D E B i Y A T" A Ki M i
D E R G İ L E R *
S e r v e t - i F ü n u n
(27 Mart l 891 - 26 Mayıs l 944). 54 yıl, 2464 sayı çıktı. Edebiyat tarihimize, Edebiyat-ı Cedide akımının organı ola
rak geçen dergi, başlangıçta Ahmet Ih
san (Tokgöz) yönetiminde haftalık
"magazin" niteliğinde hazırlanıyor, eğ
lendirici, öğretici yazıların yanında ede
biyata da yer veriliyordu. ilk sayısında Nabizade Nazım'ın Seyyie-i Tesizmüh adlı romanı, ikinci sayısından sonra ay
nı yazarın "T ahlilat-ı Edebiyye" başlığı altında makaleleri çıkmaya başladı.
1 891 -95 yıllarında Ahmet Rasim, Mah
mud Sadık, lsmail Safa, Recaizade Ek
rem, Halit Ziya ( Canbaz adlı öyküsü sayı 1 00) vb.nin yazı ve şiirleri yer aldı.
Recaizade'nin Araba Sevdası, Ahmet Rasim'in /.,eyizl-ı Izdırap, Meşakkat-ı Hayat'ı çıktı. Asıl özelliğini l H95 sonla
rında Tevfik Fikret'in yönetimi alma
sıyla kazanan .. Servet-i Fünun"
254'üncü sayısından sonra tam bir ede
biyat dergisi niteliği kazandı. Fikret, Cenab Şehabettin, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Saffeti Ziya, Ali Ekrem, H. Nazım (Ahmet Reşit) dergi
nin kadrosuna katıldılar. Bu dönemin
de Nabizade Nazım'ın (Zehra, 1 896), (371 -377. sayılar) güzellik kavramının üzerinde durarak Platon, Aristo, Kant, özellikle Hypolite Tainc'in görüşlerini yansıttı. Sanatın oluşum sürecine ilişkin bilgiler verdi. Tanzimattan sonra, Os
manlı lmparatorluğu'nun yenileşme ça
balarının bilim ve sanat yaşamındaki olumlu işlevinden söz ederek yeni döne
mi "gerçek edebiyatın uyanış" dönemi olarak niteledi. Ahmet Şuayip, "Hayat ve Kitaplar" başlıklı yazılarımla Jhon Ruskin, Gustave Flaubert, Paul Hcriot vb. düşün ve edebiyat adamlarını ince
ledi. Mehmet Rauf "Tenkidin Tekamü
lü" yazılarında antik dönemden xı x.
yüzyıl sonlarına kadar eleştirinin batıda gt!çirdiği evrimi izleyerek Descanes, Pascal, Balzac ve Sainte-Beuve'ün dü
şüncelerini aktardı.
Edebiyat-ı Cedidcciler, hareketlerinin karşısında yer alan yazarları yanıtlayan yazılarını "Servct-i Fünun"da yayımla
dılar. Dergi, Hüseyin Cahit'in P. La
combe adlı Fransız yazarından çevirdiği
" Edebiyat ve Hukuk" yazısında ] 789 Devrimi'nin sözü edilmesi nedeniyle ka
patılıncaya kadar (583. sayı) düşün ve edebiyat yaşamına damgasını bastı.
• Bu bölüme karkıda bulunan ağabeyim Necder Kurdakul'a reşekkürler.
M E Ş R U T i Y E T D O N E M i Müfit Ratip, Salahattin Enis, Halit Fah
ri vb.nin şiirleri, öyküleri, eleştiri yazı
ları çıktı.
Ülken) makaleleri yayımlandı. Dergi yönetmeni Abdullah Cevdet'in ölümü üzerine 358. sayıda yayımına son verdi (Aralık 1 932).
Ç o c u k B a h ç e s i
Haftalık dergi. Çıkaranlar: Necip Ne
cati, A. Medhi. ilk sayısı 1 5 Ocak 1 905'te Selanik'te çıktı. " Erkek ve kız yeni yetişen gençlerin ahlakını düzeltme ve zihinlerini aydınlatma amacı ile" çı
karılan dergide Mehmet Emin (Yurda
kul), Celal Sahir (Erozan), Rıza Tevfik
mek zorunda kalınca, Kahire'de yayı
mını sürdürdii. Bu evresinde Abdullah Cevdet'in "Düşmanımızın Dostu Düş
manımızdır" (sayı 7, Kahire, Mayıs 1 908), "Son inkılap ve Sevakıbı ile Ne
tayici" (sayı 9), yazıları ön planda gö
ründü. il. Meşrutiyet'in ilanından sonra dergi, lstanbul'da çıkan sayılarında ( 1 91 1 ) dönemin düşün ve sanat alanın
da tanınmış kalemlerine açıldı. Batı edebiyatlarının ünlü yapıtlarından veri
len örneklerin yanı sıra Ebubekir Ha
zım, Celal Nuri (ileri), T okadizade Şe
k ip, Salih Zeki, Kılıçzade Hakkı, Mit
hat Cemal, Fuat Hulusi, Suphi Nuri (ileri), Burhan Cahit, Nahit Sırrı gibi ki
şilerin yazı ve şiirlerine yer verdi. Dergi
nin 40. sayısında Mustafa Suphi'nin ik
tisada Dair-T esai Cemiyetleri (Koope
ratif Cemiyeti), 1 1 8- 1 20 sayılarında çağdaş Batı felsefesi üzerine ilk ciddi araştırma ürünü sayılan (Hilmi Ziya
yazdılar. Mehmet Emin'in Türkçe Şiir
ler ( 1 899) kitabından sonraki şiirlerinin (Çiftçilik, ilk Yara, Bir Delikanlıya De
mircinin Öğüdü, Zavallılar, Zavallı Ka
yıkçı, Çekiç Altında vb.) yayımlanması üzerine "dilin sadeleşmesi", "sanatın amacı ", " hece vezni-aruz vezni" konu
larında tartışmalar oldu. Hüseyin Ca
hit, Ömer Naci, Mehmet Emin'in şiirle
rini duyarlık yönünden eleştirirlerken, Rıza Tevfik, Türkçe'ye katkıları yönün
den değerlendiriyor, şairi, "Her bir Türkün öz dilidir vicdanının feryadı"
dizesiyle yüceltiyordu. Ömer Naci'nin yazısındaki "Ben Mirabeau'nun kalbini dinlemiş adamım .. " tümcesi nedeniyle dergi kapatıldı ( 1 Aralık 1321, 1905).
Sahibi Abdurrahman Medhi tutuklan
dı, Necip Necati ile kardeşi Ali Ulvi, Atina'ya, Ömer Naci, Paris'e kaçtılar.
K A Y N A K L A R : Mehmet Emin Yurda
kul, Türk Sazı (önyazı Agah Sırrı Levend, 1 969); Yeni Yayınlar Dergisi (Mayıs-Tem
muz 1 957); Dr. Fethi Tevetoğlu, Ômer Na
ci ( 1989).
ÔTEKI E D E B i Y A T H A M l KETLElll VE M EŞ ll UTIYET D ö N E M I N D E " M I Ll.I E D E B i YA T " A K i M i
B a h ç c
Çıkaranlar: Necip Necati, Abdurrah
man Medhi. ilk sayısı 21 Temmuz 1 908'de çıktı. "Yaşasın Hürriyet! Yaşa
sın Millet! Yaşasın Vatan! " tümcesiyle biten sunuş yazısında "özgürlük uğruna yaralanarak bir süre derin istibdat me
zarlığında yatan" "Çocuk Bahçesi" ye
rine çıkarıldığı belirtildi. ilk sayıda Ne
cip Necati, Enis Avni (Aka Gündüz), A.
ismet, Tevfik Fikret "Büyük Bir Sualin Küçük Bir Cevabı ", Mehmet Cavit (sonra Maliye Nazırlığı yapan Cavit Be
yin, hürriyetin ilanı üzerine Selanik Be
yazkule bahçesindeki konuşması) yazı
ları, şiirleri yer aldı. " Bahçe"nin öteki sayılarında Ali Canip (Yöntem), Rıza Tevfik, Mehmet Emin, Ali Ulvi (Elöve), Enis Avni, Ömer Naci, Necip Necati, Rasim Haşmet "Sosyalizm Arkasında"
şiiri, (sayı 1 0) yazdılar. "Bize Diyorlar ki", "ilim", "Sanat", "Para", "Hakimi
yet", "Kur'a Neferi", "Yazı Masası Ba
şında", " Bırak Şu Kuşcağızı" gibi şiirle
ri yayımlanan ( 1 908- 1 909) Mehmet E
min'in dergideki çabalarıyla Türkçülük akımına öncülük ettiği kabul edildi (A
gah Sırrı Levend).
Araştırmacı Kerim Sadi " Bahçe" der
gisi üzerine görüşlerini şöyle belirtmiş
tir.
"ikinci Meşrutiyet'in ilk yıllarında, Selanik'te yayımlanan Bahçe dergisi esas itibarı ile, mutlakıyet ve istibdat aleyhinde yazılara yer veriyordu. Bu
nunla beraber, sosyalizmi ve sendikaliz
mi savunan bazı yazılara Bahçe sahife lerinde rastlamak mümkündür ... Bahçe, Rıza Tevfik'in Hapishane Hatıraları'nı tefrika etmişti. Pek hoş bir üslupla kale
me alınan Hapishane Hatıraları'nda
Marks, Proudhon ve Bakunin adlarına rastladığımız gibi, Kari Marks'tan mül
hem şiir örneği ile de karşılaşıyoruz.
Dergiyi karıştırdığımız zaman, iştira
kiyyun, komünizm ve kolektivizm ta
birleriyle birçok sosyalist şöhretler Gesd, Yayan, jerold-Rişhar, Alman La
farg, Jorez, Pol Brus, Desliniyer, Kro
potkin ve meşhur sosyalist Emil dö La
veley karşımıza çıkıyor." (A. Cerrahoğ
lu "Kerim Sadi", Türkiye'de Sosya
lizm'in Tarihine Katkı, sf. 1 28, 1 . bas., Haziran 1 975)
S e b i l ü r r e ş a d
ilk sayısı 1 4 Ağustos 1908'de çıkan Mehmet Akirin başyazarlığını yaptığı
"Sırat-ı Müstakim" (sahibi Eşref Edib) 1 82. sayısından sonra ( 1 9 1 3) "Sehilür
reşad" adıyla yayımlanmaya haşlandı.
64 1 . sayıya kadar yayımını sürdürdü (l 925). Uzun bir aradan sonra 1 948-1 963 yıllarında yeniden çıktı.
Aralarında Mehmet Akif, Ehülula Mardin, Sait Halim Paşa, Prof. Ahmet Naim, Şeyhülislam Musa Kazım, M.
Şemsettin (Günaltay), Mehmet Tahir ( Bursalı), Ahmet Hamdi (Aksekili), Is
mail Hakkı'nın ( lzmirli) bulunduıtu düşün adamlarının yazdığı dergi Is
lamcı öğreti doğrultusunda "reform
cu " görüşlerin organı olarak kabul edilir. Sehilürreşad, Kurtuluş Savaşı
mızı destekleyen dergilerden biridir.
M u s a v v e r M u h i t
Çıkaranlar: Abdullah Esat, Faik Sab
ri ( Duran). (5 Kasım 1 908-1 909, 22 sa
yı) Abdülhak Hamit, Recaizade Ekrem gibi ikinci kuşak Tanzimatçılarla, Halit Ziya, Tevfik Fikret, Cenab Şehabettin,
M E Ş R U T i Y ET D O N E M i
Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif gibi Edebiyat-ı Cedidecileri birleştiren gaze
tede dönemin kimi genç ünlüleri de yer aldı: Emin Bülent, Tahsin Nahit, Mah
mut Esat, Ahmet Haşim ( Yollar, cilt 1 , Hüseyinzade Ali, Dr. Akil Muhtar, Yu
suf Akçura'nın kurduğu Türk Yurdu Cemiyeti'nin organı. tik sayısı Kasım 1 91 1 'de çıktı. 1-111. ciltleri Yusuf Akçu
ra'nın, 111-V. ciltleri Mehmet Emin'in, V-VII. ciltleri yeniden Yusuf Akçu
ra'nın, X l l l. ciltten sonra Celal Sahir'in sorumluluğunda yayımlandı. Derginin, Yusuf Akçura'nın hazırladığı program
da amaçlanan "sade dil", "Türklerce makbul olunabilecek bir idealin yaratıl
ması", "Türk ırkının muhtelif kavmiy
yetlerinden doğan" edebiyatların tanıtıl
ması, "Türklüğün siyasal ve ekonomik çıkarlarının savunulması" ilkeleri doğ
rultusunda hazırlanması öngörüldü.
Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Par
vus, Ziya Gökalp, Mehmet Emin, Ab
dullah Cevdet, Rıza Tevfik, İsmail Hami (Danişment), Süleyman Nazif, Hamdul
lah Suphi (Tanrıöver), Mithat Cemal (Kuntay), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Halide Edib, Ömer Seyfettin, Necip Asım, Köprülüzade Fuad, Yakup Kadri, Celal Sahir, Necip Türkçü, M. Züh
cü'nün toplumbilim, ekonomi, tarih, edebiyat gibi bilim dallarındaki incele
me ve araştırma yazıları ile "milliyetçi
lik" akımının tezleri, özellikle "Milli İk
tisat" ilkesi gündeme getirildi.
Türk Yurdu'nda "Köylüler ve Dev
let" (Yıl 1 , sayı 9), "Türkiye Avru
pa'nın Maliye Boyunduruğu Altında
dır" (Yıl 1 , 1 6- 1 7. sayılar), "İktisada
vus Efendi'nin görüşlerini Niyazi Ber
kes şöyle özetler:
" 1 - Türkiye'nin geriliğinin asıl nede
ni Avrupa sermayesinin sömürü alanı haline gelmesidir. Türkiye'nin tarım, ti
caret, tabii kaynaklar, demiryolları, bayındırlık tesisleri, gümrük ve maliye gelirleri Avrupa'nın ekonomik güçleri
nin hükmü altındadır. 2- Bu böyle ol
dukça Türkiye'nin kalkınması için bir dayanak bulunamaz. Türk köylüsünün ve esnafının ekonomisi bu koşullar al
tında kalkınamaz. 3- Böyle bir kalkın
ma dış yardım ve sermaye akımı ile ola
ma dış yardım ve sermaye akımı ile ola