• Sonuç bulunamadı

2013 SONRASI TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNİN SURİYE SİYASETİ ÇERÇEVESİNDE ALDIĞI GÖRÜNÜM

3.4. ABD’nin ÖSO Politikası

ÖSO yani tam ifadesiyle Özgür Suriye Ordusu, Suriye ordusundan ayrılmış subay ve generallerin, Suriye’deki halk ayaklanmalarını korumak adına ilan edilmiştir. ÖSO’nun kuruluşu, Suriye Hava Kuvvetleri’nden ayrılmış olan Riyad Esad tarafından, Temmuz 2011’de kurulmuştur. Esad rejiminin halk isyanlarına karşı silah kullanmaya başlaması ordu içinde direnişlere neden olmuştur. Askerler sivillere karşı ateş açmak istememiş, emre itaatsizliğe giderek insanları korumaya yönelmiştir. ÖSO’nun kuruluş

59

amacı tam da bunlara yönelik olmuştur. ÖSO, sivil halkı rejimin orantısız gücüne karşı korumak için kurulmuştur (Özkızılcık, 2018).

Temmuz 2011 gibi yakın tarihte kurulan bu yapı, iç savaşın önemli unsurlarından biri haline gelmiştir. ÖSO, temel amacının rejim sonlanana kadar mücadele etmek olduğunu açıklamış ve aynı zamanda rejim yanlıları ile de mücadelesinin devam edeceğini dile getirmiştir. ÖSO, bildirisinde kendilerinin bir saldırı unsuru değil savunma mekanizması olduğunu duyurmuştur. Muhalefetin sivil unsuru olan ve 2011 Haziran’da Antalya ile İstanbul toplantılarına katılan Suriye Ulusal Konseyi (SUK) temsilcileri kuruluşlarını Eylül ayında tamamlamıştır. SUK, Suriye ile yurt dışında olan muhaliflerin bir çatı altında toplanıp oluşturdukları sivil bir yapı halini almıştır (Besen, 2019: 37). Esad rejiminin zamanla barışçıl gösterilere dahi şiddetle karşılık göstermesi sonucunda birçok yerel ÖSO grubu kurulmuş ve silahlı mücadeleyi tercih etmiştir. Kurulan her grup zamanla kendini ÖSO olarak adlandırmış ve Esad rejimi ve yanlıları ile mücadele etmiştir. Suriye ordusundan üst rütbelilerin öncülük ettiği oluşumlar yine de tam teşkilatlanamamıştır (Özkızılcık, 2018). Her grup kendi mahallesini, sokağını korumayı hedeflemiştir.

Kısa sürede kurulan ve tam anlamıyla koordine olamayan ÖSO ve SUK kimi zaman eksik kalmıştır. Halkın bir kısmının rejim yanlısı olması ve Suriye muhaliflerine yurt dışından beklenen desteğin gelmeyişi ile küresel ve bölgesel güç aktörlerinin muhaliflere olan mesafeli duruşundan dolayı ÖSO tam anlamıyla harekete geçememiş, istediği konuma gelememiştir. Esad rejiminin bu kadar uzun süredir ayakta kalmasının sebeplerinden biri de aslında ÖSO’nun varlığını tam anlamıyla ortaya koyamaması ve ortaya çıkardıkları başarısız mücadeleden dolayıdır (Sandıklı ve Semin, 2012: 63). Çünkü silah olarak yeterli düzeye ulaşamaması ve koordine eksikliği ÖSO’yu başarısızlığa sürüklemiştir.

2011 öncesi rejime muhaliflik yapacak hiçbir askeri ya da siyasi yapı bulunmamaktaydı. Kurulanlar ise merkezileşememiş ve düzenli hale gelememiştir. Gönüllülük esası ile direnen grupların oluşturduğu ÖSO, zamanla uluslararası toplumda dikkat çekmiştir. Başlangıçta yeterince güçlü silahı bulunmayan ÖSO, ordudan ayrılan subay ve askerilerin katılımıyla büyümüş, sivil halkın katılımı ve ülke dışından gelen desteklerle güçlenmeye başlamıştır. Çok sayıda dış kanalın beslediği oluşum, subay ve

60

askerlerin getirdiği silahlar ve çatışmalardan kalan ganimetlerle kendi güçlerini sağlamıştır (Özkızılcık, 2018).

ÖSO’nun 2012’deki komutanı Riyad el-Esad, bu dönemde 70 bin askerinin olduğunu duyurmuştur. ÖSO’nun erken kurulmuş olması, eleştirilmiş ve Esad rejimine karşı büyüyen uluslararası tepkinin hafiflemesine neden olmuştur. İç savaşın ülke içinde yol açtığı zararın muhalefetle ilişkilendirilmesine de neden olmuştur. Suriye halkının barışçıl gösterilerde bulunmasına rağmen Esad rejiminin yine kanlı tavrı kamuoyunun tepkisini daha fazla çekebilecekken ÖSO’nun kuruluşu halkın direnişinden ziyade iki taraf arasında bir silahlı çatışma havası doğurmuştur. Artık uluslararası arenada görünen ezilen halk ve ezen bir rejimden ziyade karşılıklı bir çatışma olmuştur. Bu durum da insani müdahaleyi sınırlandıran unsurlardan biri olmuştur. ÖSO’nun varlığı, iç savaşın neden olduğu tahribatın muhalefet eliyle de olduğu söylentilerine neden olmuştur. Böylece rejimin yaptığı tüm yıkımlar gölgede kalmıştır. ÖSO, kuruluşundaki hızlı çalışmalardan ötürü yeterince koordine olamamış, ağır silahlardan da eksik kalmıştır (Sandıklı ve Semin, 2012: 21-22). Bu yüzden başka yollar da deneyen ÖSO, insan kaçırıp fidye isteme gibi amaçlarıyla bağdaşmayan olaylara girişmiştir. ÖSO’nun böyle eylemlere yönelmesi, halk içindeki itibarını azalmasına neden olmuştur.

ÖSO, aynı zamanda ABD tarafından silahlı örgütlerin desteklendiği program kapsamında yer almıştır. ABD, 2013 yılında “eğit-donat” adıyla bir program geliştirmiş ve başlangıçta ÖSO’ya bağlı savaşçılar dahil edilmiştir. Bu savaşçılara silah desteği yapılmış ve eğitilmiştir. Ancak 2014 yılına gelindiğinde ABD bu programı IŞİD ile savaşan gruplara yönlendirmiştir (www.t24.com.tr, 2016). Böylece Suriye’nin kuzey kesiminde Kürtlerin oluşturduğu PYD’nin silahlı kolu YPG destek görmeye başlamıştır.

2013 yılı Türkiye içinde karışıklıkların başladığı bir yıl olmuştur. FETÖ kumpasları ile başlayan olaylar, 2015’te bir Rus savaş uçağının düşürülmesi ve 2016’da Rusya’nın Ankara büyükelçisinin öldürülmesi ile devam etmiştir. Terör eylemleri ise 2015 yılında daha da hızlanarak devam etmiştir. Son olarak da 15 Temmuz 2016 yılında bir darbe girişimi gerçekleşmiştir. Tüm bunlar yaşanırken Suriye krizinde ÖSO’yu destekleyen ABD, PKK ve PYD’yi bir araç olarak görmüş ve Türkiye’nin güney sınırında bir koridor açmayı hedeflemiştir. Bu durum bir dönüm noktası olmuştur. Yaşanan bu olaylar Türkiye’yi, komşusunda yaşanan olaylardan ötürü bir beka sorunu olarak görüp

61

tedbir almaya yöneltmiştir (Özcan, 2017). Türkiye hem iç terör tehditlerine karşı tedbir alırken hem de sınır ötesinde terörizme karşı sınır ötesi önlemler almaya itmiştir. Daha sonra işleneceği üzere harekatlar düzenlemiştir. ABD’nin ÖSO’ya olan geliş gidişli politikasından sonra Türkiye görüşünden vazgeçmemiş ödün vermeden operasyonlara girişmiştir (Aslan, 2019: 30-32).

BBC Türkçe 2018 haberinde şöyle demiştir: “ABD YPG’ye döndü, ÖSO zayıfladı”. ABD’nin 2013’te eğit-donat programı ile ÖSO’ya destek verdiğini işlemiştir. Bundan sonra 2014 yılında ABD, programı IŞİD ile mücadelede kullanmıştı. ÖSO’nun ilk lideri olan el-Esad, Eylül 2016’da Yeni Şafak Gazetesine bir röportaj vermiş ve ABD’nin program kapsamında sadece 54 muhalife destek verdiğini ancak 8 bin YPG’liyi eğittiğini açıklamıştır. 2012-2013 yıllarında Suriye topraklarının neredeyse yarısını muhafaza eden ÖSO, ilerleyen yıllarda ABD’nin diğer örgütlere olan yardımından ve IŞİD gibi bölücü örgütlerden dolayı güç kaybetmiştir. ÖSO’nun kaybeden gücünü yeniden toplamasına yardım eden ülke ise elbette Türkiye olmuştur.