• Sonuç bulunamadı

S=Sosyal, P=Psikolojik F=Fizik, Ç=Çevre

2.1.2.11. Örgütsel Hastalıklar

Örgüt ve insan sağlığı arasındaki benzerlik düşünüldüğünde örgütün problem çözme becerisi, insanlardaki bağışıklık sistemine benzetilmektedir. Bir sorun anında nasıl ki bağışıklık sistemi kendiliğinden devreye giriyorsa örgütlerde de problem çözme süreci kendiliğinden çalışmaya başlamaktadır. Problem çözme işlevinde aksaklık olması durumunda ise örgütsel hastalıkların ortaya çıktığını ifade etmek mümkündür. Örgüt birimleri görevlerini yapamıyorsa, ihtiyaçlar giderilemiyorsa ve örgütün işleyişiyle ilgili süreçlerde problem yaşanıyorsa o örgütün hastalandığını söylemek mümkündür (Lövey, Nadkarni ve Eldélyi, 2007; Akt. Kısa, 2011). Örgütsel hastalıklar:

• Hizmet verilenlerle ilgili hastalıkları müşteriyi istismar etme veya isteklerine aşırı bağımlı olma şeklinde,

• İşgörenlerle ilgili hastalıkları bireylerin gereğinden fazla söz sahibi olması veya örgüte bağlılığını kaybetmesi şeklinde,

• Mali sebeplerle ilgili hastalıkları ise kaynakların verimsiz kullanılması veya paraya gereğinden fazla değer verme şeklinde 3 gruba ayırmıştır (Lövey, Nadkarni ve Eldélyi, 2007; Akt. Kısa, 2011).

Erçetin (2004) ise örgütsel hastalık belirtilerini aşağıdaki gibi sıralamıştır: • Kurallar katıdır.

• Örgüt için çabalamak anlamsız bulunur. • Örgüt değişikliği isteği giderek artmaktadır.

• Sürekli geçmişte elde edilen başarılardan bahsedilir. • Yeni düşünceler geliştirilmemektedir.

• Gruplaşmalar ortaya çıkmaktadır.

• Çevrede meydana gelen değişimlere ilgisizlik vardır. • Gelecek planlaması düşünülmemektedir.

• İşlerin niteliği değil niceliği önem kazanmaktadır. • Hataların üzerinde düşünülmemektedir.

56 • Değişim ve gelişim olmamaktadır.

• Yöneticiler işleyişle ilgili yeteri kadar bilgilendirilmemektedir. • Örgüt içi yaşantılar dışarıya aktarılmaktadır.

• Alınan kararlara uyulmamaktadır.

Örgütlerin içinde bulunduğu hastalıkların daha da ağırlaşması durumunda örgütsel psikozların ve örgütsel nevrozların ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Psikoz, bireyin gerçeği değerlendirmesinde meydana gelen bozukluklar olarak tanımlanabilir (Şahin, 2009). Örgütsel psikoz olarak adlandırılabilecek durumlar 4 başlık altında incelenebilmektedir (Cohen ve Cohen, 1993; Akt. Kısa, 2011).

1. Manik Örgütler: Gereksiz heyecanın, yersiz neşenin ve gerçekleşmeyecek planların olduğu örgütler bu sınıfa sokulabilmektedir. Bu örgütlerde asla kaybetmeyeceklerine ve başarısız olmayacaklarına dair bir duygu bulunmaktadır.

2. Manik-Depresif Örgütler: Bu tip örgütlerde her şeyin başarılabileceği düşünülürken ve aşırı enerji hali mevcutken bir anda karamsarlık ve depresif duygular belirmektedir. Bunu engelleyebilmek için etkili bir liderlik ile disiplinli çalışma gerekmektedir.

3. Şizofrenik Örgütler: Şizofrenik örgütlerde tam bir kargaşa ve kaos mevcuttur. Birimler ve bireyler arası ilişki ve işbirliği bulunmamaktadır. Aşırı hayalperest olsa dahi ortak bir amaç ve hedef birliği yoktur.

4. Paranoyak Örgütler: Örgütün çevreye ve örgüt içindeki bireylerin de birbirlerine güvenmedikleri örgütlerdir. Etkili bir yöneticinin geçmişte yaşadığı olumsuz bir durum sonucunda paranoyaya sahip olması zamanla örgütün geneline yayılmakta ve paranoyak bir örgüt yapısı ortaya çıkmaktadır (Lövey vd., 2007; Akt. Kısa, 2011).

Sağlıksız örgütlerde psikozun yanı sıra nevroz da bulunabilmektedir. Nevrozda psikoz gibi gerçeklerden tamamen kopmak yoktur ancak olayların sürekli olumsuz yönleri üzerine düşünülmektedir. Hasta örgütlerde örgütsel nevroz sınıflandırılmasına dahil edilebilecek 5 durum bulunmaktadır (Cohen ve Cohen, 1993; Akt. Kısa, 2011).

1. Nevrotik Örgütler: Bu tip örgütlerde kendine karşı güvensizlik mevcuttur ve bütün çabalarının her zaman boşa gideceği inancı hakimdir. Başarısızlıklarıyla yüzleşmekten kaçındıkları için harekete geçemezler.

57

2. Depresif Örgütler: Geleceğe karşı umutsuzluğun, iş yapmaya karşı isteksizliğin ve boş vermişliğin bulunduğu örgütler depresif örgütler olarak tanımlanmaktadır. Bu tip örgütlerde yapılan işten çabuk vazgeçme ve örgütten kopukluk mevcuttur.

3. Zehirlenmiş Örgütler: Kendisine zarar verdiğini bilmesine rağmen bağımlı oldukları şeylerden vazgeçmeyen örgütlerdir. Her şeyin çok iyi işlediği düşüncesi hakimdir. Örgütte kendine güven varmış gibi gözükse de yeni işlere girişmekten ve başarısızlıklarla yüzleşmekten korkmaktadır.

4. Obsesif-Kompulsif Örgütler: Her zaman ve her işte mükemmelliği arayan örgütlerde görülmektedir. Çoğu zaman işler, takıntı derecesinde detaylı incelendiğinden, gecikmektedir. Bu da örgütte zaman ve kaynakların israf edilmesine sebep olmaktadır.

5. Travma Sonrası Stres Bozukluğu Olan Örgütler: Geçmişte yaşanılan ve önemli sayılabilecek bir takım olumsuz olayların ve durumların sık sık hatırlandığı ve bunun neticesinde strese sebep olduğu örgütlerdir. Bu örgütlerde sürekli gündelik işler yapılmakta olup yaratıcılık ve girişimcilik geri planda kalmaktadır.

2.1.2.12. Okul Sağlığı

Okul sağlığı kavramının ilk olarak Parsons’ ın geliştirdiği bakış açısı sayesinde ortaya çıktığını ifade etmek mümkündür. Buna göre sağlıklı okul amaçlarını gerçekleştirebilen, çevreden gelen yıkıcı etkilere karşı koyabilen, teknik, yönetsel ve kurumsal yapısıyla bir bütün halinde hareket edebilen örgüt olarak tanımlanabilmektedir (Hoy ve Feldman, 1987; Akt: Akbaba-Altun, 2001). Kurumsal bakımdan iyi düzeyde olan okulun içinde bulunduğu toplumla ilişkisi oldukça iyi düzeydedir. Yönetsel bakımdan iyi düzeyde olan bir okul etkili bir liderlik sergileyebilen yöneticinin bulunduğu okuldur. Öğrenmenin öncelikli olduğu ve etkili eğitim ortamlarının bulunduğu okul ise teknik anlamda başarılı bir okul olarak kabul edilmektedir (Yıldırım, 2006). Bu üç yapının birlikte bulunması ile de sağlıklı okul ortaya çıkmaktadır.

Okul sağlığı öğretmen, öğrenci ve yönetici arasındaki ilişkinin yapısını ve düzeyini ortaya koymaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde öğretmen, öğrenci ve yönetici arasında istendik düzeyde iletişim ve etkileşimin bulunduğu örgütleri sağlıklı olarak nitelendirmek mümkündür (Hoy ve Woolfolk, 1993; Akt. Ayduğ, 2014). Okul

58

içi ilişkilerin iyi olmasının yanı sıra okuldaki tüm çalışanların etrafında birleşebileceği hedefler belirleyebilme, çevreye uyum sağlayabilme ve amaçlarını gerçekleştirebilme sağlıklı okul için oldukça önemli ölçütlerdir (Hoy ve Hannum, 1997).

Sağlık, okulun içinde bulunduğu durumu tam olarak ortaya koyduğu için belirli zamanlarda ölçülmesi önem arz etmektedir. Bu sayede okulun sağlık durumu sürekli olarak bilinebilmekte ve aksayan yönlere etkili müdahaleler yapılabilmektedir (Lyden ve Klingele, 2000; Akt. Ayduğ, 2014). Okul sağlığının ölçülürken ise öğretmenlerin görüşlerine büyük önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü yönetimden ve öğrenciden iki taraflı etkilenen aktör öğretmen olmaktadır (Tsui ve Cheng, 1999; Akt. Ayduğ, 2014). Cicchelli (1975) ise okul sağlığının belirlenmesinin faydalarını aşağıdaki gibi sıralamıştır:

• Okulun güçlü ve zayıf yönleri bilinebilir ve buna uygun stratejiler geliştirilebilir.

• Öğretmen, öğrenci ve yönetici arasındaki çatışma nedenleri bulunarak bu sebepler ortadan kaldırılabilir.

• Okul için daha gerçekçi hedefler koyulabilir.

Sağlıklı ve sağlıksız okulun genel özelliklerini aşağıdaki gibi iki ana başlık altına toplamak mümkündür (Hoy vd., 1991).

Sağlıklı Okul: Çevrenin okula zarar verecek etkilerinden korunmaktadır. Yönetici görevlerini yapmanın yanı sıra öğretmen ve öğrencilerle iyi ilişkiler de kurmaktadır. Ayrıca yönetici okulun ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde amirlerini etkileyebilecek yetenektedir. Öğrencilere seviyelerine uygun ve başarabilecekleri hedefler belirlenmektedir. Buna bağlı olarak da öğrencilerin çabası ve başarılı olma istekleri de fazla olmaktadır. Okuldaki tüm aktörlerin bağlılık düzeyleri oldukça yüksek seviyede bulunmaktadır.

Sağlıksız Okul: Çevreden sürekli olarak okulu olumsuz etkileyen uyarıcılar gelmektedir. Yöneticinin görevlerini yapma ve öğretmenlerle etkili bir iletişim kurma gibi bir çabaları bulunmamaktadır. Okulun ihtiyaçlarını karşılamak için amirlerini etkileyebilecek yeteneği bulunmamaktadır. Öğretmenler arasında hoşnutsuzluk bulunmakta ve isteksizlik yaşanmaktadır. Öğrencilere gerçekçi hedefler koyulmamakta ve başarıları ödüllendirilmemektedir.

59

Okulların amaçlarını gerçekleştirme ve çevreye uyum sağlamalarının yanı sıra değişim ve gelişimlerini de sağlamaları gerekmektedir. Eğer bir okul bunları sağlayamazsa sağlıksızlaşmakta ve işlevlerini yerine getiremez hale gelmektedir.