• Sonuç bulunamadı

Çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları (0-6 yaş) kapsayan dönem gelişim ve eğitim bilimciler tarafından okul öncesi dönem olarak adlandırılmaktadır. İnsan yaşamının temelini oluşturan bu dönem kişiliğin oluşumu ve şekillenmesi, temel bilgi, beceri ve alışkanlıkların kazanılması ve geliştirilmesinde ileri

yıllara olan etkisi nedeniyle yaşamın en kritik dönemidir. Sağlıklı, mutlu, üretken ve yaratıcı bireylerin yetiştirilmesi için bu dönemi tanımak ve en iyi şekilde değerlendirmek gerek birey gerekse toplum açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bu kritik dönemde çocuğa sağlanacak ortamlar ve deneyimlerle gelişimi desteklenmeli, ileriki eğitim yaşamı için sahip olması gereken temel bilgi, beceri ve alışkanlıklar okul öncesi dönemde verilecek eğitimle kazandırılmalıdır (Oktay, 1999).

Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim; “0-72 aylık çocukların

gelişim düzeyleri ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı çevre imkanları sağlayan, onların bedensel zihinsel duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, toplumun kültürel değerleri doğrultusunda yönlendiren ve temel eğitime hazırlayan bir eğitim sürecidir.” (MEB, 2006). Rastlantılara bırakılamayacak kadar

önemli olan ve bilimsel, sistematik bir organizasyonla yönlendirilmesi gereken okul öncesi eğitim hizmetleri tüm eğitim kademelerinin başlangıcı ve en can alıcı basamağıdır. Bu eğitim kademesi aynı zamanda çocuğun ileriki yaşamındaki öğrenmelerinin temelini oluşturarak, çocuğun olumlu kişilik geliştirmesi, tutum, alışkanlık, inanç ve değer yargılarının oluşması açısından oldukça önemli bir süreçtir. Okul öncesi eğitimin birçok açıdan önemli etkileri olduğunu vurgulayan Myers (1992); okul öncesi eğitimin, çocukların sahip olduğu potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına imkân sağladığını ileri sürmektedir (Akt. Akduman, 2010).

İstenilen davranışlara sahip sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştirmek, çocukların gelişim özelliklerini bilmeye ve bu özellikler doğrultusunda ortaya çıkan ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlıdır. Çocukların gelişimsel özellikleri ve ihtiyaçları göz önüne alınmadan verilen eğitim tesadüflere bırakıldığından çocuklar için istenen düzeyde yarar sağlamamakta hatta bazen zarar görmesine yol açmaktadır. Özellikle çocukların gelişim hızlarının çok yüksek olduğu okul öncesi dönem eğitimi bu bakımdan daha fazla önem taşımaktadır. Bu dönemde çocukların en önemli ihtiyaçlarının başında oyun gelmekte ve çocuklar oyun oynayarak gelişmekte, öğrenmekte ve olgunlaşmaktadır (Kandır, 2001b; Oktay, 1999). Doğumdan ilköğretim çağına kadar çocukta görülen en büyük çaba; sosyalleşme, diğer insanları anlama ve uyum sağlama çabasıdır. Bu dönemde oyun çocuğun en büyük yardımcısı ve tüm gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanmasında en etkili araç olmaktadır (http//:www.ekitapyayın.com/id 2005).

Günümüzde okul öncesi çocuklarının oyun ihtiyaçlarını en iyi karşılayan yerler okul öncesi eğitim kurumlarıdır. Çünkü kentlerde oyun alanlarının giderek azalması, hızlı yapılaşmalarla mahalle kültürünün yok olması, komşuluk ilişkilerinin zayıflaması, çevreye karşı duyulan güvensizlik çocuk oyun alanlarını ve oyunlarını büyük ölçüde kısıtlamıştır. Bu nedenle günümüzde okul öncesi eğitim kurumuna devam etmeyen çocuklar ya güvensiz risk taşıyan ortamlarda (sokaklarda) kontrolsüzce oyun oynamaya çalışmakta ya da evlerde fiziksel aktiviteden uzak televizyon ve bilgisayar başında zaman geçirerek oyundan uzak kalmaktadır. Son yıllarda gerek çalışan anne sayısındaki hızlı artış, gerekse okul öncesi eğitimin çocuğun gelişimi ve ileriki yaşantısına olan etkilerinin anlaşılması nedeni ile birçok çocuk okul öncesi eğitim kurumuna devam etmektedirler. Çocukların oyun içinde eğitimi bu kurumlarda planlı ve sistemli olarak gerçekleştirilmekte ve çocukların yaş ve gelişim düzeylerine uygun çeşitli oyunları oynamaları için en üst düzeyde imkanlar sunulmaktadır (Kandır, 2001a).

Çocuk eğitiminde kabul edilen temel ilkeler arasında; çocukların oyun yoluyla öğrendiği ve geliştiği, oyunun, öğrenme için temel faktör olan motivasyon faktörünü barındırdığı, yer almaktadır (Kandır, 2001b). Bu ilke tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizin okul öncesi eğitim programının temel ilkeleri arasında da şu şekilde yer almaktadır. “Oyun bu yaş grubundaki çocuklar için en uygun öğrenme yöntemidir. Tüm

etkinlikler oyun temelli düzenlenmelidir” (M.E.B. O.Ö.E.P. , Okul Öncesi Eğitimin

Temel İlkeleri Madde: 9 , 2006). Oyunu temel alan program, amaçları olmayan program demek değildir. Aksine bu program oyunun gücünü çocukların gelişiminde ve eğitiminde kullanmayı uygun bulur. Oyunu temel alan program çocuğu merkeze alırken, öğretmene de ortam hazırlayıcı ve rehber rolü vermektedir (Hoorn, Novrot, Scales ve Alward, 2007). Eğitim programlarının çocuk açısından daha faydalı olabilmesi için oyun etkinliklerinin programın temeline alınması ve eğitimcilerin sınıf içi etkinliklerini planlarken oyunun eğitsel özelliklerinden faydalanmaları gerekmektedir. Okul öncesi eğitim kurumlarında çocuklara serbest bir şekilde yeni deneyimler kazanabileceği zengin oyun ortamları hazırlamak önemlidir. Kaliteli bir oyun ortamında çocuk diğer çocuklarla zaman zamanda yetişkinlerle veya istediğinde kendi başına oynayabilmelidir. Çocuğa oyun oynama fırsatının verilmesi oyun ortamlarının mekân ve materyal olarak yeterli olması çocuğun oyundan alacağı verimi arttırmaktadır (Aydoğmuş, 1995; Tüfekçioğlu, 2001; Oktay, 1999). Yetişkinlere göre yaşamın ciddi bir yönü olan çalışmanın tam tersi bir etkinlik olarak görülen oyun keyifli ve tasasız bir etkinlik olmakla birlikte etkin bir

eğitim aracıdır. Çünkü oyun bilimsel ve hayal gücü gerektiren çalışmaların temelinde olması gereken yoğun ilgi, algı ve yaratıcılığı içinde barındırmaktadır. Oyun sadece bir eğlence sürecini değil çocuğun kendi kendine bir şeyler öğrenmesini sağlayan ve zorlamadan becerilerini ortaya çıkarma fırsatını veren bir eğitim sürecini de kapsamaktadır (Önder 2000).

Morrison’a (1998) göre oyunla desteklenmeyen eğitim programlarının uygulandığı ortamlarda çocuklar daha az öğrenmekte yaratıcı düşünceleri gelişmemektedir.

Çocuğu öğrenmeden soğutmanın en kısa yolu onu oyundan uzaklaştırmak ve katı kurallar içinde eğitim vermeye çalışmaktır. Bunun yerine oyunu öğrenmenin yardımcısı ve aracı olarak kullanmak gerekmektedir. Çocukların her an oynadıkları düşünüldüğünde oyun aracılığıyla eğitim çok kolay gerçekleştirilebilir. Eğitim ve oyun arasına keskin sınırların konması çocuğu aktif ve kalıcı öğrenmeden uzaklaştırarak hem ruhsal hem zihinsel açıdan sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Çocuğun oyundan yalıtılarak öğrenmesini sağlamak çok güçtür. Çünkü oyun kazanılan olumlu özelliklerin pekiştirildiği, geliştirildiği bir ortam olup aynı zamanda olumsuz niteliklerin de değişime uğradığı bir deneme alanıdır ( (Bruce, 1993; Yörükoğlu, 1980).

Çocuk için eğitici ve düzeltici bir işlevi olan oyun bu nedenle tüm dünyada okul öncesi eğitim programlarında önemli bir yere sahiptir ve okul öncesi kurumlarını bu denli uyarıcı, bu denli yaratıcı bu denli kişilik geliştirici kılan en önemli etken oyun ve oyunla eğitimdir (Çağlak, 1999).

Okul öncesi eğitim kurumlarında 36- 72 aylık çocuklar için hazırlanmış program doğrultusunda, çocukların gelişimsel ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli eğitim etkinlikleri yapılmaktadır. Bunlar Türkçe, serbest zaman, müzik, oyun ve hareket, fen ve matematik, okuma yazmaya hazırlık gibi etkinliklerdir. Tüm etkinliklerin uygulanmasında okul öncesi dönem çocuğunun gelişimsel özelliğinden dolayı oyun temel alınmakla beraber bu etkinliklerden serbest zaman ve oyun ve hareket etkinlikleri doğrudan oyunu içeren etkinliklerdir. Oyun ve hareket etkinliklerinde “yarı yapılandırılmış” veya “yapılandırılmış” oyunlara yer verilirken, serbest zaman etkinlikleri “yapılandırılmamış oyun” üzerine kurulmuştur. Öğretmenin belli bir amaca ulaşmak üzere başlattığı ancak sürecin tamamen çocuk tarafından yönlendirildiği oyunlar “yarı yapılandırılmış oyun” dur. Öğretmenin belli bir amaç ya da kazanıma ulaşmak için

başlattığı ve süreçte öğretmenin ve çocuğun aktif olduğu oyunlar ise “yapılandırılmış oyun”dur. Bu iki oyun türü okul öncesi eğitim programında oyun ve hareket etkinlikleri ve diğer etkinlikler içinde yer almaktadır. Serbest zaman etkinliklerinde ise çocuklar öğretmen tarafından düzenlenen bir ortamda ancak yetişkin yönlendirmesi olmadan kendi ilgileri doğrultusunda oynayacakları oyunu ve oyun arkadaşlarını seçerler. Köşelerde oyun veya serbest oyun olarak da isimlendirilen serbest zaman etkinlikleri çocuk oyunlarından “yapılandırılmamış oyun” kategorisi içinde yer almaktadır (Willan ve Rees, 2006).

Morrison (2003)’a göre çocuğun sosyal, duygusal ve zihin gelişimine önemli katkısı olan ve çocuğun kendi kendini kontrol etmesini sağlayan serbest oyun, okul öncesi eğitim kurumlarında benzer materyallerin belli bir amaçla gruplanarak belli bir merkezde bulundurulması sonucu oluşturulan köşelerde oynanmaktadır. Çünkü burada çocuk seçimini serbestçe kendisi yapmakta, süreci kendisi yönetmekte ve en önemlisi kendisini eğlendirmektedir.

Bruce(1993) serbest oyunun önemini ve yararlarını şöyle özetlemiştir. Serbest oyun;

 Aktif ve keyifli bir süreç olup sonuca hedeflenmediği için,

 Dışarıdan bir baskı kaynağı olmadan içsel motivasyonla olduğu için,  Deneyimlerin aktif bir biçimde kullanıldığı için,

 Tek başına veya gurupla oynanabildiği için

 Çocukların kendi öğrenmelerini oluşturdukları için önemlidir.

Araştırmada serbest zaman etkinlikleri içinde yer alan ilgi köşelerindeki serbest oyun konu edildiğinden bundan sonraki bölümlerde serbest zaman etkinliklerinin içeriği ve etkinlik ortamlarının önemi ve bu etkinliklerin uygulanmasında (planlama, ortam hazırlama, etkinlik ve değerlendirme süreci açısından) öğretmenin rolü ve önemi ele alınacaktır.

2.6. Okul Öncesi Eğitim Programlarında Serbest Zaman Etkinlikleri