KİMLER GEÇTİ
Mazi ki koynuna kimleri almış Büyük denilenler gelip de gitti Karun gibiler ki neleri kalmış Hepsi rüzgâr gibi esip de gitti
Öteye gidenin elleri bomboş Kalpleri kıranın dilleri bomboş Sadece diken var, gülleri bomboş Bahtına kızarak küsüp de gitti
MEHİL
Bu dünyaya gelmişiz İyilikler etmeye Kaf dağını delmişiz Mazlumlara yetmeye
Masum hakkın alacak Kuldan hesap soracak
BİR ANMIŞ
Hayat dedikleri meğer bir anmış Gün gelir bakarsın kapı kapanmış
GİDENLER
Düşünce ufuğum geçmişe daldı Kalbimi öteye gidenler aldı Yıkılmış gönülden bana ne kaldı
Ben miyim dünyada yaşayan kişi Mukaddes bir yükü taşıyan kişi Ölümle çözülen bu düğüm nedir Selviler içinde gördüğüm nedir Toprağın bağrına gömdüğüm nedir
Ben miyim dünyada yaşayan kişi Mukaddes bir yükü taşıyan kişi Elbette ayrılıp giden gelecek
Ruh ile iç içe beden gelecek Uçup ta gidenler gökten gelecek
Ben miyim dünyada yaşayan kişi Mukaddes bir yük taşıyan kişi
HAZIR ZAMAN
Işıklar dünyayı esir alarak Güneşin dişlisi günü kıstırır Karanlıklar ayı esir alarak Mazi ile bu an dünü kıstırır
Hayat nedir gözü açıp kapatmak Zaman bir çağlayan akıp ta gider Berzah da dolaşıp makberde yatmak Kusurlu günlere bakıp da gider
SESSİZ
Ağaçlar uykuda ve kuşlar sessiz Yollarda inişler, yokuşlar sessiz Yok mudur çalacak mahzun güfteyi Piyano kırılmış ve tuşlar sessiz Başım öne düşmüş kalbimse buruk Düşünce sukutta bakışlar sessiz
NE ZAMAN
Ruhumu sömüren esrarkeş zaman Artık ayılmanın vakti geliyor Yolculuğu sorma bilemem ne an Her hal ayrılmanın vakti geliyor.
HESAP
Fikirler beyinde lif lif soyuldu Ruhlar ebed için yola koyuldu
ECEL
Kaldırsan ecelin üstünden sisi Bedenin ve ruhun şaşarak gider Buzdan daha kaygan hayat çizgisi Ömür ötesine kayarak gider
ÇEVRİMDIŞI
Çevrimdışı olursun kapanınca bu hayat Yeni oturum başlar, seninki kalır bayat
ÖMÜR
Ömürden eksilen bu sonbahardan Eriyen yıllarla olan buhardan Katreleşip geçen dakikalardan
Ömür hanesinde atılan çizik Zaman koldan düşen kopuk bilezik Ömür uçup gitti kırılan yaydan
Damla damla ışık gelince aydan Göklere asılı cam bir saraydan
Dünyadan ebede çizilse bir hat Zaman mekan üstü göğe seyahat
KARAKIŞ
Can çekişen yaprak ve bir yavru kuş Titreyen insanlar başlarsa önde İniş başlamıştı bitmişti yokuş Artık tek mutluluk ulvi şölende
Bağrını açıp da bekler şehitler Toprakta değirmen bizi öğütür Gönlümün duvağı yeni ümitler Mukaddes şenliğe bizi de götür
SON PERDE
Kalemim kırılıp yere düşünce Açık olan defter yerde kapandı Köpük köpük hayal, kırık düşünce Hayat sahnesinde perde kapandı KÂR
Ölene kârı yoktur ceketi ve hırkası Ölüye yadigardır sade kefen parçası
SON NOKTA
Yıllar geçip gitti işte son nokta Şimdi buradaysam yarın uzakta Zaman gözlüğüyle seyret maziyi Yolcu bir mola ver şu son durakta Ne makam ne şöhret ne şan debdebe Boş yere teselli aramak yokta Çok uzağa bir gün gittiğim zaman Geri dönüp baksam en uç ufukta Dünyanın bağrından kopup da gitmek Ne ilkiz ne de son bu yolculukta Beşerin ruhuna aydınlık veren Bir yeni doğuş ki en son solukta İBRET
Her bir kentin dışında mutlaka ibret vardır Ya mezarlık, otogar hüzün ve hasret vardır
ALTMIŞ YIL
Perişanca geçen ömür veya suni saltanat Gözü açıp kaparsın hepsi altmış yıl hayat
YILLAR GEÇTİ
Yaprağı sarartan soluk tenimdir Gökten yağıyorsa yaşlar benimdir Yolun ucundayım yorgun ve halsiz Terk edip de giden senelerimdir YOLCULUK
Hepimiz yolcusuyuz vardır yolumuz Alınsın ciddiye umurlar olsun Gidene el sallar, kalkar kolumuz Gitsin selametle uğurlar olsun
ÖMÜR
Yaşanılan ömürler soğuk kuru ve nemsiz Geniş hayat önemli uzun hayat önemsiz
TUL-İ EMEL
Ölüm içe sinmedi boşa yazdı satırlar Hatırlayın ölümü ibret dolu asırlar
HERKESE
Herkese önce kundak YOLCU
Ömürden son damla kaseden taşar Ruh bu katre ile semayı aşar Mekanlar ötesi bir yerde yaşar
Arş-ı ala bize en son bir hudut Gökleri deviren mualla umut Ana rahmi sana birinci durak Ve sonra yeryüzü cezbedar uğrak Gökler ötesine götüren Burak
Kabir ötesinden görünen ufuk Rahimden ebede başlar yolculuk
HATIRALAR
Kırılan bir kalp ki kalmış bir yanda Hatıralar gözüme geldi bir anda Geri dönüp baktım ömrüm viranda
Geldi mi bilemem ömrün son demi Geri verin bana senelerimi
Ömrümde neler var bu son yarımda Ufalandı zaman avuçlarımda Akan bir hayattı gözyaşlarımda
Sanki meçhullere giden bir gemi Geri verin bana senelerimi
UMMANA
Birkaç küflü çiviyle bağlanmışım zamana Kopacaksan çabuk kop gideceğim ummana
ELBETTE
Gafletli yıllar mı bil ki şüphesiz Bir gün olur elbet hayat bitecek Doktoru önlüksüz hakim cübbesiz Serveti bırakıp tabut gidecek
HAYAT
Gözlerde yaşlarla bitecek hayat Omuzlar üstünde gidecek hayat Derken bir hıçkırık ve Kuran sesi Kapkara çukura inecek hayat Bir gün gelecek ki hesap saati Boşuna harcadın diyecek hayat Nedir bu gösteriş şan ve debdebe Bembeyaz bir kefen giyecek hayat Bir iniş bir çıkış zikzaklı yollar Kederi, çileyi verecek hayat İşte iki hece mesele bunda Dünyayı kenara itecek hayat
İÇİMDEKİ MEVSİM Saçımda kaybolur rüzgarın sesi Gözlerimden iner yağmur tanesi Hayat takviminde kışın hanesi
TOPRAĞIN ÖPÜCÜĞÜ Nerdesiniz şimdi eski simalar Hayalini dahi gökler mi aldı Derine gömülen o dost semalar Sizleri de ulvi bir yer mi aldı
Herkese mukadder gelince saat Ölümle emilip fışkıran hayat Yeni baharları bekler tabiat Masum geceleri seher mi aldı Yaşlılık bedene olduğunda yük Islanan yanaklar boyunlar bükük Topraktan yüzüme gelen öpücük Kucaklamak için makber mi aldı
YALANCI DÜNYA
Misafir gelmişiz dünya bir hancı Yerlisi değiliz bizler yabancı Kalırsın sürekli daim burada Diyip de aldatan dünya yalancı
GİTME DEDİM
Ömür uçup gitti bir an içinde Gözlerim kapandı hüsran içinde Kanayan bir ruh ki hicran içinde
Gitme dedim heyhat gitti seneler Göz açıp kapadım bitti seneler İnmedi göklerde kaldı ellerim Bir şeyler söyledi titrek dillerim Göz yaşlar içinde soldu güllerim
Gitme dedim heyhat gitti seneler Göz açıp kapadım bitti seneler
İNİŞ
Ufuktaki güneş solgun bakışlı Artık bu yokuşun inişi geldi Gözlerim mıhlanmış yorgun bakışlı Demek ki bu kışın bitişi geldi
KARA TOPRAK GİBİDİR Üstte bir salkım yıldız Hilal tabak gibidir.
Gidince kalır yalnız
Yeni şafak gibidir Ağaçlara renk veren Bahara ahenk veren Doğaya mihenk veren Yeşil yaprak gibidir Semaları özleyen
Denizleri besleyen Tabiatı süsleyen Ruhum berrak gibidir
Ötesi boş ve yalan Dünyada tek dost kalan Bir gün bağrına alan Kara toprak gibidir
MİRASTAN SONRA
Çok kişi Kuran okur, zengin dede ölünce Fatihayı bulamaz, noter miras bölünce
BİR ANLIK
Alaca karanlık vakit çok erken Maziyi düşünüp yandım bir anlık Gençliğim başını alıp giderken Seneler sizleri andım bir anlık
Yoksa hayatıma geliyor mu kış Buğu buğu gözler hisli bir bakış Seneler alnıma yapıyor nakış Kendimi misafir sandım bir anlık Mal denen mülk denen hepsi boş imiş Ömürde son durak demek kış imiş Geriye kalan şey gözde yaş imiş Dünyanın süsüne kandım bir anlık
YOLCULUK
Hayat uzun değildir gidersin ağır ağır