• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

3. SANATI

3.2. Tiyatroları

3.2.2. İşlediği Başlıca Konular

3.2.2.2. Ödev-Sorumluluk

Yazar, hemen hemen bütün eserlerinde “ödev” yani kişinin üzerine düşeni yapması konusu üzerinde durmuştur.

Bu, Malazgirt oyununda şu şekilde işlenmiştir:

Alp Arslan: “Ordu bir bütündür. Onun en küçük ve yüce parçası ‘er’dir. Erinden başlayarak herkes, onbaşı, çavuş, subay, kumandan, herkes kendine düşeni yapacaktır. Bunu yerine getirmeyen ödevini yapmamış olur. Ancak herkes kendine düşeni yaparsa ancak o zaman ‘Evel Allah’ demeye hak kazanmış olur. Böyle bir anlayış içinde gelişmiş

olan bir orduyu yenecek güç yoktur. Ancak bu şartlar içinde Tanrı ona yardımcı olur. (s.63)

İbn-i Mühelban: “…Zafer kendine düşeni yapanlarla, kendisini adamasını bilenlerindir. (s.117)”

Tanınmayan Yiğitler’de bu konuyu Hilmi şöyle ifade eder: “İnsan Allah’a

başvurmadan önce kendine düşenleri yapmalıdır…” (s.122)

Yunus Emre’de geçen şu diyalog önemlidir:

İhtiyar Kadın: Neden bu hallere düştük.

İhtiyar: Kendimize düşeni yapmadığımız için. (s.29) Kopuzcu: …Kişi kendine düşeni yaparsa mutlu olur. (s.44)

Yunus Emre: O can tarikata girecek. Yıllar geçecek. Çalışacak, çabalayacak, kendine düşeni yapabilirse Kapılar’dan geçerek, Mühip, Derviş, Baba olabilecek. (Yunus

Emre s.19)

Yunus Emre, hasta yatağında, ölüm döşeğindeyken bile bu konuyu dile getirir. Bu da sorumluluk duygusunun yazar için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir:

Yunus:.. gereken ödevini yapmayan mevki sahibi kişilerde arayalım… (Yunus

Emre, s. 15)

Yunus:.. kim yaşadığı sürece kendine düşeni yapmışsa o, toprağa girdikten sonra da sürer gider… (Yunus Emre, s. 86)

Yunus: …Ama herkes erg eç kendine düşeni yapma bilincine erecek. (s.85) Yunus: Kendinize düşeni yapacaksınız… (s.89)

Hacı Bektâş-ı Veli’de ise Hacı Bektâş bu konuyu şu şekilde ifade eder: “Makamı ne

olursa olsun ancak kendine düşeni yapanlar saygıya lâyıktırlar.” (s.139) Bu konuda diğer eserlerden bazı örnekler verelim:

Ömer Bey: Tanrı’nın kutsal adaletine imanım vardır. Onun sağlanmasında bize düşeni yapmanın dinin emirleri olduğuna inanıyorum. (Büyük Dönemeç, s.37 )

Nilüfer: Bu konuda bana düşeni yaptığımı bilirsiniz sanıyorum. (Büyük Dönemeç, s. 10)

Sadık:… Böyle bir insanı müşkül durumdan kurtarmak için hepimizin ödevi oluyor… Zaten ulu dinimiz bunu emreder… Hazret-i Peygamberimiz Muhammet Mustafa Sallallahü Vessellem Efendi Hazretleri de “İyileri koruyun.” buyurmuşlardır. (Büyük

Dönemeç, s. 22)

Hilmi:.. tehlike ödevi geciktirmez (Tanınmayan Yiğitler, s.95)

Köroğlu oyununda ödeve sıkça yer verilmiştir. (s. 37, 59, 109 vb.)

“Kişi kendi anlayışına göre erkekçe, mertçe iş göremeyeceğini anladığı zaman kendine düşeni yapabilmeli” (Köroğlu s. 125)

Köroğlu: Bana düşeni yapacağım. (Köroğlu, s. 125)

Bilge:… Sonuç aleyhinize de olsa doğruyu söylemek bir ödevdir…. Ödevlerini ve toplum karşısındaki görevlerini benimsetmek… ereğim bütün yönüyle, çırılçıplak toplumun karşısına çıkmak. (Saim Sakaoğlu s. 32)

Bilge: bunu yerine getirirken ödevinizi yapmış olmanın huzuru içindeydiniz muhakkak. (Saim Sakaoğlu s. 33)

Bilge:… Ödevimiz onu bilmeyenlere… (Saim Sakaoğlu s. 34)

Örneklerde görüldüğü gibi Engin’in oyunlarında ödev, sorumluluk, kendine düşeni yapabilme; nefis terbiyesinden toplumsal sorumluluğa kadar hayatın her safhasında ele alınmış bir konudur.

3.2.2.3. Avunma-Avutma

Konularını günlük yaşamdan alan oyunlarda: Suçlu, Bunalım, Avunmak Kaygısı, Çaresizliğin Avuntusu vb. oyunlarda avunma sıkça işlenen bir konudur.

Avunmak Kaygısı’nda, bir ailenin bütün fertlerinin, çaresizliğini avunmayla

kapatmaya çalışmaları, gerçeklerden kaçarak hayal aleminde yaşamaları konu edinilmiştir. Oyunun sonunda evin oğlunun sayesinde bütün aile gerçeklerle yüzleşmiştir.

Ali Kurt: Kendisi kötü olduğu için dünyayı da kötü görüyor. Zavallı belki böylece kendisini avutuyor… (İpsizler, s. 15)

Kendi Dünyamız’da, Hayriye ve Mine, çatının penceresinden dışarıyı izleyip hayal

kurarlar ve hayallerde kendilerini avundurmaya çalışırlar. Bunalım’da zengin, şımarık, eğlence peşinde koşan, amaçsız, şuursuz gençler, saf insanları kandırarak kendilerini avutmaya çalışırlar. (s.37) Sayın Soytarı’da oyunun kahramanı Beyefendi’nin kendilerine verdiği umutlarla, vaatlerle halk kendini avutmaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere

Avunmak Kaygısı oyununda en çok avunma konusu işlenmiştir. Bu oyunda kahramanların

çoğu kendilerini avutmakta, umutla yaşamaktadırlar. Babaanne, mutsuzlukla biten evliliği sonucu kendini dine verir; gerçekte olmayan erkek kardeşinin bir gün geleceği ümidiyle avunur. Geleceğe ait birçok plan bu umuda bağlanır. Burada “Rüya” önemlidir. Nazar

Serpil’i avutup oyalayabilmek için ona nazar boncuğu verir. Kendisi de kendini çizdiği resimlerle avutur.

3.2.2.4. Çaresizlik

Suçlu’da oyunun sonunda Emel çaresiz duruma düşmüştür, ama burada belirli bir

çaresizlik işlenmemiştir.

Kocadoğlar Ağası’nda Ağa, eşi Ayşe’ye, karşı vuramadığı ve Ayşe de bu durumu

fırsat bilip kullandığı için çaresizdir. Çünkü Ağa, eski eşine attığı yumruk sonucu onun ölümüne neden olmuştur ve bunun vicdan azabını çekmektedir. Ağa, Ayşe’ye söz geçiremediği ve köylüde bunun dedikodusunu yaptığı için çaresizdir.

Avunmak Kaygısı’nda işlenen ana konudan biri de çaresizliktir. Anne Çaresizliğinin Avuntusu’nda Genç, üvey annesi tarafından uğradığı iftiranın ve gördüğü şiddetin sonucu

çaresizlikten sokaklara düşer. Nazar Boncuğu ya da Orta Kattakiler’de hayattan umduğunu bulamama ve çaresizlik özellikle Vuslat’ta işlenmiştir. (s.24)

Vuslat: Ne gördüm yuvamda! İçinde yüzmekte olduğumuz karma karışıklığı ortadan kaldırmak, kendi kendimizi bulabilmek için savaşçıların arasına katılmış bir kızım ben. (Nazar Boncuğu ya da Orta Kattakiler, s.93)

Vuslat, çaresizliğinden kurtulmak için yanlış bir yol seçer eşini aldatarak başka bir çaresizliğin içine düşer.

3.2.2.5. Umut

Umut, yazarın tüm oyunlarında işlenen konulardan biridir.

Kendi Dünyamız’da Hayriye ve Mine çatının penceresinden dışarı izleyip hayal

kurarlar, umutlarını canlı tutarlar. Ayrıca odadaki pencere de onların dış dünyaya, umuda açılan kapılarıdır. Büyük Dönemeç’te Ömer Bey, umutludur (s.18) Umudun başlı başına ana konu olarak işlendiği eser Kendi Dünyamız’dır. İstanbul’dan Anadolu’nun sınır şehrine yerleşen oyunun kahramanları bir gün İstanbul’a geri dönme umuduyla yaşarlar.

İpsizler’de Karabıçak, ipsiz, serseri hayatın boş olduğunu anlar, düzenli bir hayat

yaşamak, evlenmek ve manav dükkanı açmak umuduyla yaşar. Sayın Soytarı’da Beyefendi seçim bölgelerinde halka umut dağıtır. Burada umut taşıyan halk, umut tacirliği yapansa Beyefendi’dir. Bu oyunda “umut” Beyefendi’nin çıkarları için kullanılmış bir masadan başka bir şey değildir. Bir Ağıt’ta Mehmet hep bir gün köyüne dönme umudunu taşır.

Mektup

Mektup oyunlarda sık sık karşımıza çıkmaktadır. Mektup eserlerde, genellikle umut kaynağı olarak işlenmiştir. Avunmak Kaygısı’nda oyunun kişileri, eve gelen mektubu,

Amerika’dan Babaanne’nin kardeşinden geldiğini düşünürler, oysa gelen zarfı açtıklarında mektubun boş olduğunu görürler ve hayal dünyasından çıkarak kendilerini avutmaktan vazgeçerler.

Suçlu’da düğümün çözülmesi sırların ortaya çıkması mektupla olur. Kendi Dünyamız’da oyun kahramanlarına gelen mektup neticesi oyun hareketlenir. Ve bu

mektup, onlar için bir umut kaynağıdır. 3.2.2.6. Evlilik

Yazar, oyunlarında evlenme, nişanlanma temalarını çeşitli yönlerden işlemiştir.

Karaca Oğlan ve Her Şeyden Üstün’de seven, âşık olan gençlerdeki değişiklik (coşku,

renklilik, boş dönmesi vb. ) (s.9, 31) ve “Allah’ın emri peygamberin kavliyle isteme” ve babanın kızını gurbete vermeme (s.31, 70), başlık parası (s.70) ele alınmıştır. Başlık parası

Kocadağlar Ağası’nda da (s.11-30) işlenmiştir. Kocaya kaçma, kız kaçırma yazarın birçok

oyununda ele alınmıştır.

Sepetçioğlu Osman Efe’de Âfet’in Osman Efe’ye söylediği şu sözler önemlidir:

Âfet: Ben şu kadarcık iken bile herkese benzemeyen bir yiğitle, parmakla gösterilen bir delikanlıyla evlenmeyi kurardım. Tersine düşünmek bile beni ağlatır. Kaçalım dersen kaçarım yiğidim! Hem ağlarım, hem giderim, âdetimdir ederim. (s.35-36) Nazar Boncuğu

ya da Orta Kattakiler’de ise Nuri kız kaçırır.

Birbirini seven gençlerdeki statü farkının; zengin kız, fakir delikanlı ve sevenlerin ayrılamayacağı yine Sepetçioğlu Osman Efe’de (s.35,36) işlenmiştir.

Kendi Dünyamız’da evlilik konusuna iki farklı açıdan bakılır. Hayriye zengin

olmak, rahat yaşamak için evlenmek isterken, Fahriye mutlu olmak, ömür boyu sakin bir hayat yaşamak için evlenmek ister.

Birden Çok Kadınla Evlilik-Kuma-Kapatma

Kocadağlar Ağası’nda Coşkun Hoca aracılığıyla kuma-kapatma konusu işlenmiştir:

“Elbet Ağam, senin yerinde bir başkası olsaydı Ayşe Hanım’ın üstüne çoktan kuma getirirdi.” (s.37)

Coşkun Hoca. Namını iki paralık etti. Ağa bu, hovardalık hakkı. Nuriye’yi kapatma olarak kullanabilirdi. Kim ne derdi kendisine. Namusuyla kapatır, Allah’ın günü kullanırdı. Bıkınca sepetlerdi. Ağalığa böylesi yaraşırdı. Ama edemedi. (Kocadağlar Ağası, s.54)

Tanınmayan Yiğitler’de yol bakım işçisi olan Kasım üç evlidir ve on üç çocuk

Kadın

Büyük Dönemeç’te eşi Vehbi tarafından sürekli ihanete uğrayan Nilüfer, eşinden

boşanmaya karar verdiği bir zamanda eşi trafik kazası geçirir ve o da boşanmaktan vazgeçer eşine destek olur. Burada kadının sabrı söz konusudur.

Avunmak Kaygısı’nda Anne, eşi (Baba) tarafından sürekli horlanır, dövülür. Ama

Anne ailesinin mutluluğu için her şeye razı olur; ailesini ayakta tutabilmek, eşini mutlu edebilmek için kendisini kötü duruma düşürecek bir yalana bile başvurur.

Bazen de kadının sabırsızlığı söz konusudur.

İmparatoriçe: Ben kadınım sabırlı olamıyorum. Zaferin bir an önce yüzümüze gülmesini istiyorum. (Malazgirt, s.13)

İpsizler’de Karabıçak genelev kadını Kevser’i sever, onu o hayattan kurtarmak

ister. Ali Kurt da, Süslü Kadın’ın üvey kızı Sevim’i sever, bu da düşmüş bir kadındır. Kevser, o hayattan kurtulmak istemeyerek zaten olumsuz kişiliğini daha da olumsuzlaştırarak kötü kadına örnek teşkil eder.

Kocadağlar Ağası’nda, kadın “Kısa etek” olarak adlandırılır. Ve yeri geldiğinde

kadına dayak atılması gerektiği belirtilir. (s.5)

Kocadağlar Ağası’nda Ağa, on yıl önce karısı Ayşe’yi dayaktan hastanelik etmiş ve

doktor ona bir daha karısına vurmamasını tembihlemiştir. Ağa da doktorun sözünü dinlemiştir. Karısına bir daha dayak atmamak olumlu sonuç yerine olumsuz sonuç doğurmuş; Ağa’nın karısı Ayşe bu durumu fırsat bilmiştir.

Avunmak Kaygısı’nda Baba, eşine (Anne’ye) şiddet uygular.

Eş Seçimi

Engin’in oyunlarında eş seçimi, üzerinde dolaylı durulan bir konudur. İnsanların kültür seviyesi ve mizaç bakımından anlaşabilecekleri kişilerde evlenmeleri gerektiği oyunlarda zaman zaman işlenen bir konudur.

Kendi Dünyamız’da erkeklerin gönüllerini eğledikleri kadınlar ile evlendikleri

kadınların farklılığı, Komşu Nine tarafından dile getirilir : “Sen Neşe ile oynaştığına bakma. Erkekler yollu kadınlardan faydalanırlar, namuslu kadınlarla evlenirler.” (s.87)

Zıt karakterlerde iki insanın evlenmesinin yanlışlığı ve boşanmayla neticelenmesi

Aldatma-İhanet-Metres Hayatı

Büyük Dönemeç’te Vehbi eşi Nilüfer’i aldatır, metres hayatı yaşamaktadır. Sayın Soytarı’da Beyefendi eşini aldatır, metresi vardır. Avunmak Kaygısı’nda Baba, yıllar önce

defalarca eşini yani Anne’yi aldatmıştır.

Nazar Boncuğu ya da Orta Kattakiler’de de Suçlu’daki gibi kadın, erkeği aldatır;

Vuslat, kocası Şinasi’ye ihanet eder. Bir Ağıt’ta Mehmet, İstanbul’a çalışmaya gidince eşine ihanet eder metres tutar.

3.2.2.7. Eğitim

Eğitim, yazarın hemen her eserinde üzerinde durduğu bir konudur. Özellikle parçalanmış ebeveyn çocuklarının eğitimi daha da önemlidir.

Suçlu’da Emel’in, oğlu Tekin Bey için söylediği sözler toplumumuzdaki bazı anne

ve babaların çocuklarına bakış ve çıkarlarını, beklentilerini yansıtmaktadır: “Annelerin iyi duygularından çocukların şüphelenmeye hakları yoktur. (s.35). İnsanlar böyledirler zaten!.. Annelerine, şefkatlerine muhtaç oldukları sürece yakınlık gösterirler. Büyüdüler; biraz da ellerine şöyle okkalıca bir para geçti mi böyle değişiverirler. (s.38)”

Parçalanmış Aile Çocuklarının psikolojisi Suçlu’da annesi ile babası yıllar önce boşanmasına rağmen Tekin’in babasına hâlâ nefretle bakıyor olması ve bir çocuk gibi baba şefkatine ihtiyaç duymasıyla işlenmiştir. Nazar Boncuğu ya da Orta Kattakiler oyununda ebeveynin, evlat arasında ayrım yapmasının doğurduğu sonuç ve eğitimin önemi gözler önüne serilir. Refik’i anne ve babası diğer kardeşleri Savaş ve Serpil’den ayırıp onu dışlarlar. Üstelik bebekken annesi üzerine düştüğü için omuz kemiği kırılmış, sonra da kambur kalmıştır. Onun sevgisiz büyümesi, ailesinden nefret etmeye, intikam almaya sebep olmuştur.

Bunalım’daki gençlerin eğitimlerin yarıda bıraktığı konusuna da değinilir. Büyük Dönemeç’te Çetin şımarıklık ve tembelliğinden eğitimini yarıda bırakır. Avunmak Kaygısı’nda Oğul, küçükken babasının (Baba’nın) başına vurmasından dolayı okulu

bıraktığını söyler.

Bunalım’da gençlerin içlerindeki boşluk ve bunalımlarının nedenleri birçok yönden

gözler önüne serilir. Bunların en başında geleni gençlerin arayışlarını, enerjilerini yönlendirip kullanacak amaçlarının olmayışıdır. Bu bunalım onları maceradan intikam almaya, soyguna hatta cinayete kadar sürükler. Ölüm anını yaşayıp anlamak için kaza yapmayı bile düşünürler.

Çocuğa hayallerden örülmüş bir dünya sunmanın yanlışlığı, Kendi Dünyamız’da Mine’nin yetiştirilmesinde verilir.

Hacı Bektâş-ı Veli’de Kadıncık Ana, çocuk eğitiminin önemine işaret eder: “Allah

hiç kimseyi kötü yaratmaz. Bir çocuk hırçınsa, âsi ise suçu kendimizde arayalım önce.” (s.106)

Çocukların, gençlerin eğitimi oyunlardan en çok Çaresizliğin Avuntusu’nda işlenmiştir. Burada Genç’in sokağa düşmesinde ailesinin özellikle de hem ailesinin hem de kendi eğitimsizliğinin payının çok yüksek olduğu vurgulanmıştır.

Hacı Bektâş-ı Veli’de, Yunus Emre’de daha çok insanın nefsi yönünden eğitimi

üzerinde durulurken Efsane Öğretmen ve Bilimin Sönmeyen Işığı: Saim Sakaoğlu’nda eğitim, öğretimle, bilimle birlikte ele alınmıştır.

3.2.2.8 Lakap Takma

Anadolu’da insanlar, ya sülale adlarıyla ya yaptıkları işle, giyim şekilleriyle vb. lakap kazanır ve lakaplarıyla anılırlar. Suçlu’da lakaba hiç rastlamadık.

Kocadağlar Ağası’nda geçen lakaplar şunlardır: “Dıdılar’ın Dursun (s.5), Tomruk

Haydar Ağa (s.30), Deli Hüsnük (s.11)”

İpsizler’de Ahmet, küçük yaşta annesini, babasını kaybederek bir Anadolu

şehrinden İstanbul’a gelmiş, bir ayak takımı çevresine yerleşmiştir. Yirmi yıl önce burada kendisini taciz edenlerden birini kara bıçağıyla öldürdüğü için “Karabıçak” lakabıyla anılmaktadır. Bu oyunda lakaplarıyla tanınan diğer kişiler şunlardır: Süslü Kadın, Aynasız Recep, Sinabar Hasan, Bir Ağıt’ta Sansar Ahmet, Asalak Hamdi lakaplarıyla yer alırlar.

3.2.2.9. Batıl İnançlar

Yazarın birçok eserinde batıl inançlardan biri olan Baykuş motifine yer verilmiştir.

Köroğlu’nda Frenk’in Köroğlu’na getirdiği hediye tüfekle dışarda bir ağacın üstüne konan

ve zaman zaman öttüğü için Köroğlu’nun adamlarınca uğursuzluk getirdiğine inandıkları “Baykuş”u vurarak öldürmesi; Çaresizliğin Avuntusu’nda Genç’in dışarda ötmekte olan “Baykuş”un uğursuzluk getirdiğine inanması ve yıllar önce dayısının damında Baykuş öttükten sonra öldüğünü söylemesi ve Bir Ağıt’ta Mehmet’in “Baykuş” sesini duyunca başına kötü bir olay geleceğine inanması bunlardan bazılarıdır.

İki bayram arasında düğün olmaz, batıl inancı Kocadağlar Ağası’nda işlenmiştir. (s.30)

Engin’in eserlerinde “Nazar Boncuğu” halk motifine de yer verilmiştir. Nazar

alır (s.20-21). Eserin adı da buna uygundur. Büyük Dönemeç’te Emekli cebinde nazar boncuğu taşır.

Muska ise, Bir Ağıt (s.45-46/60-61) oyununda işlenmiştir. 3.2.2.10. Tevekkül Etme-Kadercilik

Büyük Dönemeç’te Ömer Bey’de Allah’a tevekkül etme, onun mahkemeyi

kaybettiğinde söylediği şu sözlerle işlenmiştir: “…oğlum, Hak Teala buyurmuşlar, hayır vaki olan iştedir.” (s.88)

Tanınmayan Yiğitler’de tevekkülün önemi şu şekilde dile getirilmiştir: “…Allah’a

sığınır, çalışır dururum. Sen de benim gibi yaparsan güçlü olursun… (s.86). Başka kimden bekleyeceğiz bey? Sizden mi?.. Biz O’na güveniriz. Güveneceğimiz bir O var. (s.122)”

Burada ayrıca yanlış kadercilik ve tevekkül anlayışından sapma da şu şekilde dile getirilmiştir: “… Boş verirdi de arkasından, Allah ne yazmışsa o olur, derdi. Sen de öyle diyorsun ama onun dediğinin tersini yapıyorsun…” (Tanınmayan Yiğitler, s.88)

Avunmak Kaygısı’nda Babaanne’nin, Bir Ağıt’ta da Mehmet’in yanlış bir kadercilik

anlayış vardır.

3.2.2.11. Dedikodu

Suçlu’da bir yer dışında dedikoduya hiç yer verilmez. Hizmetçi Gülsüm, Emel

Hanım hakkında dedikoduya tam başlarken çevresindeki olumlu tipler tarafından susturulur.

Kocadağlar Ağası’nda dedikodu oyunun bel kemiğini oluşturur. Oyunun ilk

sahnesinde Ağa hakkında yapılan dedikodularla karşılaşırız.

Kendi Dünyamız’da dekikodular sonucu Hayriye Arif Bey’le evlenmeye

zorlanmıştır. Ayrıca burada Neşe, hakkında da sürekli dedikodu yapılmaktadır.

Yunus Emre’de dedikodu özellikle Yunus Emre hakkında yapılan dedikodu

önemlidir: “Hani Yunus denen zındığı torbalayıp getireceklerdi?” (s.77)

Hacı Bektâş-ı Veli’de de Hacı Bektâş-ı Veli ve onun öğretilerini anlamayanlar,

onun hakkında dedikodu yaparlar. 3.2.2.12. İntikam

Kocadağlar Ağası’nda, oyunun sonunda Deli Hüsnük dedikodular üzerin Ağa’nın

hizmetçisini kaçırarak ailesinin intikamını almaya kalkmıştır.

Bunalım’da gençler “Gökçen ve Çetin” Ferhunde’den intikam almak için cinayet

Köroğlu’nda oyundaki gerilimin sebebi, Köroğlu’nun babasının gözlerini oyduran

Kent Beyi’nden babasının intikamını almak, zulme dur demektir.

Avunmak Kaygısı’nda Anne kocasının işlediği suçtan ötürü, onu arkadaşının

karısına ihbar ettirip yakalattırmış, onun hapse girmesine neden olmuştur. Böylece kendisini defalarca aldatan kocasından (Baba’dan) intikamını almıştır.

Nazar Boncuğu ya da Orta Kattakiler’de Kocası Şinasi tarafından ihmal edilen

Vuslat kocasından intikam almak için ona ihanet eder.

Refik, sevgisiz büyüdüğü ailesinden öç alabilmek için zengin bir kızla evlenir, zengin olunca da ailesiyle alay ederek onlardan intikamını alır.

3.2.2.13. İftira-Kıskançlık-Yalan

Kocadağlar Ağası’nda iftira, yalan yere yemin etme (s.42-64-76) de işlenmiştir. Büyük Dönemeç’te Vehbi içkili ve hızlı kullandığı arabasıyla bir felakete neden

olmuş, yalancı şahitle Genç, olaydan sıyrılmaya çalışmıştır. Emekli ve Külhan yalancı şahitliği, para ve iş karşılığı kabul ederler. (s.50)

Kocadağlar Ağası’nda Ayşe ve Mahmure’nin iftiraları, kıskançlıkları oyunda

gerilim yaratır. Çaresizliğin Avuntusu’nda Genç, üvey annesi tarafından iftiraya uğramış, bunun sonucu olarak sokaklara düşmüştür.

Kıskançlık ve iftira yazarın birçok oyununda gerilimi canlı tutan bir unsur olarak karşımıza çıkar.

3.2.2.14 Rüşvet

Büyük Dönemeç’te rüşvet Vehbi ve Sadık’ta işlenmiştir. (s.15-42)

Sayın Soytarı’da, Sepetçioğlu Osman Efe’de de rüşvet işlenen konular arasında yer

alır.

Benzer Belgeler