• Sonuç bulunamadı

Aileden sonra, okul çağına gelen çocuğun okuma alıĢkanlığını, okul ve çevresi etki- lemektedir.

BĠRCAN ve TEKĠN, okuma alıĢkanlığının örgün eğitim sisteminde kazanılan bir beceri olduğunu, öğrencilerin okul çağında iken bu beceriyi edinememe hâlinde daha son- raki dönemlerde kazanabilmelerinin çok güç olacağını belirtirler. Bu nedenle eğitim siste- mimizin buna dikkat ederek, öğrencileri araĢtırmaya yöneltmesi gerektiğini; kendi kendine öğrenmeyi kazandıran bir eğitim sisteminin, yetiĢkinlik dönemindeki okuma alıĢkanlığının temellerini atacağını ifade ederler.43

Çocuk üzerinde okulun, öğretmenlerin ve okul arkadaĢlarının büyük etkisi vardır. Kütüphanesi zengin olan bir okul, öğretmenlerin de öğrencileri yönlendirmeleri ile öğrenci- ler üzerinde önemli ölçüde motivasyon gücü oluĢturarak, öğrencilerin okumaya bir alıĢkan- lık olarak yönelmelerini sağlanabilir. Okuma alıĢkanlığının kazanılmasında okullardaki Türkçe- Edebiyat öğretmenlerinin önemi büyüktür.

Okuma alıĢkanlığı kazandırma aĢamasında da çocuk, arkadaĢlarından etkilenmekte- dir. Çocuk arkadaĢları ile olan etkileĢiminde, arkadaĢlarının okuduğu kitapları kendisinin de okuması gerektiği, aksi taktirde arkadaĢları tarafından yanlıĢ değerlendirileceği kaygısıy- la kendisini arkadaĢlarının okuduğu kitaplarla birlikte baĢka kitapları da okumaya, arkadaĢ- larına yetiĢmeye ve onları geçmeye yönelik bir rekabete, bir yarıĢa dayanarak okuma yarı- Ģının alıĢkanlığa dönüĢmesini sağlayabilir. Gerçekten de kitap okuyup kendi aralarında de- ğerlendirip eleĢtiren bir grup içinde, kitap okumayan bir kiĢiye olumlu bakılmaz ve zaman- la bu kiĢi gruptan dıĢlanır.

42

ÖZEN, s. 132.

43

Çocuğun okumanın tadına varabilmesi için kitabı sıkıcı bir ders aracı olarak gör- memesi gerekmektedir. Çocuk aynı zamanda, okuduğu kaynaklarla, kendine güven, sev- me-sevilme, baĢarmak, saygı görmek vb. ihtiyaçlarını giderebilmelidir.

Okuma ve kütüphane kullanma alıĢkanlıklarının öğrencilere kazandırılmasında te- mel rol, özellikle bu konudaki ana babanın duyarlılığının yetersiz olduğu toplumlarda öğ- retmenlere düĢmektedir. Bu alıĢkanlıkların temelinin ilköğretim döneminde atıldığı göz önüne alınırsa öğretmen grupları içinde de ilköğretim öğretmenlerinin rolünün daha da önemli olduğu söylenebilir.

Öğrencilerine, okul çalıĢmalarını ve okulda iĢlenen konulara kiĢisel ilgi duymalarını sağlamak amacıyla, edebiyatla karĢılaĢmalarını sağlamak üzere, her gün okumanın önemine iliĢkin „küçük doz- lar veren‟, bu küçük „alıĢkanlık dozlarını‟ günlük boĢ zaman faaliyetlerinde ve ev ödevleri sırasında etkili kılmaya çalıĢan, bunu çocuğun okul hayatı boyunca zorlamaksızın, fakat doğal olarak sistema- tik bir biçimde yapan öğretmenler, öğrencilerin çoğunluğunu kitaplarla yakın iliĢki kurmaya öylesine alıĢtıracaklardır ki öğrenciler daha sonra bu alıĢkanlıktan vazgeçemeyeceklerdir. 44

diyen BAMBERGER, öğrencilerin öğretmenin okuma kitabı seçiminde kendilerini yönlen- dirdiğini sınıf tartıĢmalarında hissettiklerinde, öğretmenle iliĢkilerinin güçleneceğini ve onun önerisine güvenerek, uymaya çalıĢacaklarını belirtir.

Avustralya‟da çeĢitli okullarda okuma davranıĢları konusunda yapılan bir çalıĢma- nın sonucunda, çok okuyan çocukların,

a) Okumaya hevesli ve okumaktan duydukları zevki öğrencilerine de aĢılamaya çalıĢan öğretmenler ile iyi iliĢkiler kurdukları;

b) Konu ile ilgilenen ve bilgili öğretmenlerin yönettiği sınıflara devam ettiklerini ve (sınıf kitaplıkları gibi) okuma malzemelerini sağladıkları;

c) Kitaplarla ve modern eğitim için özel yöntemlerle sürekli ilgilenerek “okuma- nın büyüsüne kapıldıkları” görülmüĢtür.45

Avusturya okullarında yapılan deneyler, evde yeterince geliĢtirilememiĢ, eĢit olma- yan Ģartlara sahip çocukların okuma eğitimini tamamlamada, öğretmenlerin etkisinin ne kadar kesin olduğunu göstermiĢtir. Deney sınıflarında öğretmenler tarafından yoğun bir

44

BAMBERGER, s. 47-48.

45

programın ardından her çocuğun ödünç aldığı yıllık ortalama kitap sayısının 36 olduğu gö- rülmüĢtür. Bu rakama ancak en iyi okuyucular ulaĢabilir. Bu sınıflarda 39 çocuktan bir ta- nesi bile evde kitaplara yöneltilememiĢtir. Ana babalarının mesleklerine bakıldığında 5‟inin iĢçi, 2‟sinin emekli, 8‟inin yönetici ve memur, 5‟inin serbest çalıĢan, 5‟inin çiftçi olduğu görülür. 7 çocuğun babası yoktur ve 4‟ü ise çok çocuklu ailelerden gelmektedir.46

Ailede baĢlayan kitapla tanıĢma, okulda devam etmelidir. Öğretmenler, kitaptan ya- rarlanmak konusunda itici bir güç olmalıdırlar. Burada sözü edilen sadece ders kitapları değil, Ģiir, roman, hikâye vb. tarzındaki kitaplardır. Günümüzde öğretmen, sadece bilgi dağıtan, adeta bir ders anlatma memuru, ders verip onu değerlendiren bir birey olmaktan çıkmıĢtır. Modern eğitim anlayıĢının öğretmeni, çocuğun toplum içinde özgürce geliĢebil- mesi için onun duyan, düĢünen ve uygulayan bir insan olması yolunda çeĢitli deneyimleri kazanmasıyla yakından ilgilenir. Gerçekten de, okuma faaliyeti ile en yoğun ve bilinçli iliĢ- kinin okulda kurulduğu düĢünülürse, öğrencinin okur yazarlıktan baĢlayarak bütün temel beceri ve alıĢkanlıklarını kazanıp pekiĢtirdiği yer doğal olarak okul olmaktadır. Bu konuda ailenin rolü tabiî ki gözardı edilemez. Ancak Ģu unutulmamalıdır ki toplumda ailelerin ço- cuklarının eğitim, kültür yaĢamlarına dair duyarlılıklarının yeterli derecede olduğunu söy- lemek güçtür. Bu durumda öğretmen, çocuğun öğrenme, araĢtırma ve incelemesine rehber- lik eden bir birey olmalıdır. Gerçekten de anne-baba ve öğretmen olarak çocuklarımıza en iyi ve en yararlı kitapları okutamadığımız sürece baĢarılı kiĢiler sayılamayacağımız yadsı- namaz bir gerçektir.

Benzer Belgeler