• Sonuç bulunamadı

Öğretimde Duyuşsal Boyutun (ÖDB) Öğrenmeye Etkisine Yönelik Bulgular ve

4.2. Katılımcı Öğrencilerin Sosyo-Demografik Özelliklerine İlişkin Bulgular ve

4.2.3. Öğretimde Duyuşsal Boyutun (ÖDB) Öğrenmeye Etkisine Yönelik Bulgular ve

Tablo 17. Öğretimde Duyuşsal Boyuta Yönelik Öğrenci Görüşleri

M.

No Madde

X SS N

31 Duygusal sorunlarım, dil eğitiminde öğrenmemi olumsuz etkiler 2,82 1,48 220 32 Ruhsal sorunlarım,dil eğitiminde öğrenmemi olumsuz etkiler 2,67 1,38 220 33 Bedensel sorunlarım, dil eğitiminde öğrenmemi olumsuz etkiler 2,69 1,46 220

Tablo 17’ya göre, araştırmaya katılan öğrenciler, duygusal, ruhsal ve bedensel sorunlarının dil eğitiminde öğrenmelerini olumsuz etkileyip etkilemediğini sorgulayan maddelere “bazen” (X ÖDB=2,73) cevabını vermişlerdir. Bu bulgu, öğrencilerin yaşamış

oldukları ruhsal, duygusal ve bedensel sorunların dili öğrenmede çok önemli bir engel olarak görmedikleri yorumlanabilir. Ancak Bloom ve birçok eğitimci tarafından ortaya konulan öğrenme ile duyuşsal özellikler arasındaki pozitif ilişki dikkate alındığında(Sönmez,2008), öğretmenlerin, İngilizce öğretiminde öğrencilerin duyuşsal özelliklerini bazen dikkate alması önemli bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Öğrencilerin bu düşüncesi şu nedene bağlı olabilir: Duygusal ve ruhsal anlamda çalkantılı olan ergenlik döneminden geçen bu bireylerin, bu sorunlarını gün yüzüne çıkartmak istememeleri ve ruhsal, duygusal ve bedensel anlamda güçlü olduklarını yetişkinlere kanıtlama çabası içinde olabilmektelerdir. Araştırmanın bu bulgusu, Keleş’in (2006) beyin ve öğrenme ile ilgili yapmış olduğu çalışmayla örtüşmektedir. Keleş’e göre, Nörobilim alanında yapılan çalışmalar, öğrenmeyi etkileyen temel etmenler hakkında eğitimcilere ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler; bellek, örüntüleme, dikkat, çevre, duygular, isteklendirme (motivasyon), beslenme ve su ve uyku olarak sıralanabilir. Nörobilimsel alanda yapılan araştırmalar öğrenme ve bellekte duyguların etkisini ortaya koyan bulgular açığa çıkarmıştır. Goleman ve LeDoux, yaşanan her bir olayda beynin kendiliğinden duygularla düşünceleri birbirine bağladığını savunmaktadır. Bununla birlikte, herhangi bir aktivite ya da olayın bir duygu ile bağdaştırılması ile beyinde o aktivite ya da olaya ilişkin hatırlamayı artıran kimyasalların salgılandığı da ileri sürülmektedir (McFadden, 2001). Bir öğrenme ortamında kişinin olumlu ya da olumsuz duygulara sahip olması

73

beyinde buna bağlı olarak farklı değişikliklerin meydana gelmesine ve vücutta farklı kimyasalların salgılanmasına neden olmaktadır. Örneğin, memnuniyet verici öğrenme koşulları beyinde endorfin salgılanmasına neden olmaktadır. Doğal bir uyuşturucu olan endorfin vücutta doğal bir rahatlık oluşmasına ve öğrenmenin eğlenceli bir deneyime dönüşmesine yol açmakta, bu da nöronlar arasında daha fazla bağ kurulmasına neden olmaktadır (Wortrock, 2002; Özden, 2003; Wolfe, 2004). Üst düzeyde stres içeren öğrenme koşullarında ise buna bağlı olarak korku ortaya çıkmaktadır ve böyle bir baskı altında öğrenmenin sağlıklı yürüyebileceği söylenemez. Günlük hayatta verdiğimiz tüm kararlar duygularımızın etkisi altında verilmektedir. Bu duygulardan aşırı olanların düşünmeyi olumsuz, orta düzeyde olanların ise düşünme ve anlamayı olumlu etkilediği görülmektedir. Duygularımız, amaç, fikir, eğilim ve beklentilerimizi yansıtması nedeniyle öğrenme içinde özel bir yere sahiptir (Weiss, 2000).

Yapılan bağımsız gruplar “t” testine göre, öğrencilerin tablo 17’da yer alan görüşleri arasında cinsiyete göre anlamlı farklılık bulunmamaktadır (t218=-0,716;

p>0,05). Bu sonuç, kız ve erkek öğrenciler arasında var olduğu düşünülen duygusal farlılığın olmadığını, her iki grup öğrencinin eşit oranda duygusal, ruhsal ve bedensel olgunluğa eriştiği şeklinde yorumlanabilir. Son yıllarda toplumun kadına vermiş olduğu rol değişmektedir. Daha öncelerde kadının ev hanımı olması ve çocukların yetişmesinde asıl rolü üstlenmesi şeklindeki düşünce, yaşam şartlarının zorlaşması ile kadını da çalışmaya itmiştir. Bu durum kadınları da erkekler kadar duygusal, ruhsal ve bedensel sorunlarını ikinci plana atıp, onları da geçim derdine düşürmüştür. Bu değişimin sosyal medya, televizyon ve yakın çevrede öğrenciler için gözlemlenebilir hale gelmesi ile de kadınların daha duygusal varlıklar olduğu yönündeki genel algının kaybolmasına yol açmaktadır.

Tablo 17 te yer alan öğrenci görüşleri arasında branşa göre farklılık olup olamadığını anlamak için ‘’Anova’’ testi yapılmış ve öğrenci görüşlerinin branş değişkeninden etkilenmediği belirlenmiştir (F3-216=0,182; p>0,05). Bu bulgu, Tablo 16

te yer alan öğrenci görüşlerinin branştan etkilenmediği şeklinde yorumlanabilir.

Araştırmaya katılan öğrencilerin İngilizce dersinde kullanılan metot-duyu organı görüşleri arasında aile ekonomik durumu değişkenine göre istatistiksel anlamda farlılık olup olmadığını belirlemek üzere Anova (F2-217=0,095; p>0,05) testi yapılmıştır. Buna

yönelik farklılık bulunmamaktadır. Bu bulgu, öğrencilerin her ne kadar ekonomik durumlarına göre farklı cevaplar vermiş olsalar da, öğretimde duyuşsal özelliklere ilişkin olarak benzer görüşlere sahip oldukları şeklinde yorumlanabilir. Anne eğitim durumu değişkeninin, öğrencilerin metot-duyu ilişkisine yönelik görüşlerine etkisinini analiz etmek amacıyla Anova testi yapılmıştır (F2-217=1,497; p>0,05). Buna göre anne

eğitim durumunun, metot- duyu ilişkisinde anlamlı bir farklılık oluşturmamaktadır. Benzer şekilde, baba eğitim durumu değişkeninin metot-duyu ilişkisi üzerinde anlamlı faklılık yaratıp yaratmadığını anlamak için Anova testi yapılmıştır (F2-217=0,280;

p>0,05). Bu bulgular, anne ve baba eğitim durumunun, method-duyu ilişkisine yönelik öğrenci görüşleri üzerinde anlamlı farklılık oluşturmadığı şeklinde yorumlanabilir.

Araştırmaya katılan lise 9,10,11 ve 12. Sınıf öğrencilerinin, sınıf değişkenine göre metot-duyu ilişkisine yaklaşımlarını ortaya koymak amacıyla Anova testi yapılmış (F3-216=0,596; p>0,05) ve metot-duyu ilişkisine yönelik öğrenci görüşleri arasında, sınıf

değişkenine göre anlamlı fark bulunmadığı belirlenmiştir.

4.2.4. İngilizce Öğretimininde Ders Kitaplarına (İODK) Yönelik Bulgular ve