• Sonuç bulunamadı

Öğrenme Psikolojisi

Belgede Gazali'nin eğitim görüşü (sayfa 57-61)

2. GAZÂLÎ’NİN HAYATI XXİİİ

1.2.3. Öğrenme Psikolojisi

Herhangi bir uyarcının duyumu sırasında, ruhsal alanda bu etkinin değeri (duyuşsal) ve niteliğiyle (bilişsel) ilgili bir değişme meydana gelir. Yukarıda davranışın daha çok duyuşsal ögeleri üzerinde duruldu. Şimdi Gazâlî’nin davranışa şekil veren bu bilgi, tecrübe ve düşünme gibi bilişsel ögeleriyle ilgili fikirlerini (duyuşsal ögelerle ilişkileri içinde) gözden geçirmeye çalışacağız.

Gazâlî’ye göre dış kaynaklı uyaranlar kalpte belli bir etkinin oluşmasını sağlayan sebeplerdir. Bu etkiden doğan şey de dışın vücut bulması anında hâsıl olan lezzettir.161 Ona göre, duyularla alınan malzeme, batınî olan bilişsel

mekanizmalar içinde işlenir ve saklanır. Depolanan bu deneyimler ve düşünme gücü gerektiğinde davranışlara yön ve şekil verir. Aşağıda üzerinde durulacağı üzere Gazâlî kısmen duyuşsal özellikleri de olan bu iç bilişsel ögelere h a v â t ı r adı vermektedir.

Gazâlî kalbe bilgi akışını sağlayan kanalları çeşitli benzetmeler kullanarak şöyle açıklamaktadır:

“Kalp, ya bir çok kapıları olup bu kapılardan içeriye haller dökülen bir kubbe veya her taraftan oklar yağdırılan bir hedef veya çeşitli şekil ve suretleri içine alan asılı bir ayna, veyahut muhtelif kanallardan içine su akan bir havuz gibidir.”162

159 Gazâlî, Tevhid, ss. 60-62 160 Frager, a.g.e., s. 47 161 Gazâlî, Mîzân, s. 181 162 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 59 (26)

“Her an için değişen bu eserlerin her hal ve tavırda kalbe akmaları ya dış kuvvetler ile olur ki bunlar beş hassadır. Veya bâtından olur ki bunlar da insanın mizacından meydana gelen ahlâk, gazab, şehvet ve hayal kuvvetleridir.”163

Ona göre etkilerle kalpte her an meydana gelen değişme164 aşağıda

belirtildiği gibi vuku bulmaktadır: (i) İnsan duyu organlarıyla bir şey anladı mı kalbinde bir eser hâsıl olur (dıştan uyarılma). (ii) Bunun gibi fazla yemek ve mizaçtaki kuvvet sebebiyle şehveti heyecana geldiği zaman (içten uyarılma) yine kalbine tesirini gösterir. Bu tesir sonucu neftse hayaller hâsıl olur ve orada kalır (imge-şema). Bu etkileşim süreci boyunca neftse oluşan bu hayal bir şeyden diğerine intikal eder. Böylece hayalin intikaliyle kalp, halden hale döner.165

Gazâlî’de davranışın arka planında hatırlama, düşünme gibi bilişsel unsurlar yer alır. Bu haliyle onun düşünceleri, davranışçı öğrenme kuramlarından ziyade bilişsel öğrenme kuramlarına yakın gözükmektedir. Şöyle ki, Gazâlî havatır dediği iç etkileri kalbe en çok tesiri olan etkiler olarak görür ve daha ziyade bunlar üzerinde durur. Ona göre havatır, düşünmek ve yenilemek suretiyle kalbin ilimleri anlamasıdır. Çünkü kalp, bunları unuttuktan sonra hatırlar. Dolayısıyla bunlar düşünce ve zikirden hâsıl olan şeylerdir ve iradeyi tahrik ederler. Zira niyet, azim ve irade bir şey hatırlandıktan sonra olur. Bütün fiillerin başlangıcı havatırdır. Hatıra arzuyu, arzu azmi, azim niyeti, niyet de azaları harekete geçirir. Böylece davranış (amel) meydana gelir.

İç-psikolojik süreç olarak havatır ilham ve vesvese olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan ilham, ileride faydası dokunacak iyiliği, vesvese de ileride zararı dokunacak kötülüğü tahrik eder. Hâdis ve sonradan gelme166 olan her hatıranın bir

sebebi vardır.167 İşte hayra davet eden hatıranın sebebine melek, şerre davet eden

hatıranın sebebine de şeytan denir.168 Bunlardan birincisi kalbin nurlanmasını

sağlarken, ikincisi kalbin kararmasına yol açar.169 Gazâlî burada psikolojik sürecin kaliteli davranışı oluşturacak şekilde işleyişini tevfik kavramıyla ifade eder, bunun zıddı için de iğva-hızlân kavramlarını kullanır: “…hayır ilhamını kabule kalbi

163 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 59 (26) 164 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 629 (288) 165 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 629 (288) 166 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 59 (27) 167 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 60 (27)

168 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 60 (27); Gazâlî, Minhâc, s. 79 169 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 60 (27)

hazırlayan lutfa tevfik, şeytanın vesvesesini kabule hazırlayan kuvvete de iğva ve hızlan denir.”170

Kalbe doğan düşüncelerden ibaret olan havatır, insanın kalbinde oluşan ve onu bir şeyler yapmaya veya terk etmeye sevk eden, davet eden çağrılardır. Genelde davranış öncesi psikolojik süreci, insanı heyecana sevk edip, sıkıntıya sokarak olumsuz yönde etkiledikleri için tehlikeli sayılırlar.171 Bunun yanında bu

düşünceleri tehlikeli kılan bunların sonucunun hayır mı şer mi olduğunun yani davranışımızı olumlu mu olumsuz mu etkileyeceğinin bilinememesidir. Bu yüzden bu düşüncelere takılmak ve onların peşinden gitmek insanı büyük tehlikelere düşürür.172

Gazâlî havatırı kaynakları bakımından dörde ayırır: (i) Hatır/çağrı: Doğrudan Allah tarafından kalbe atılan düşüncedir. (ii) Heva-i nefs: İnsanın yapısına uygun olarak doğan düşüncelerdir. (iii) İlham: İlhamcının/meleğin çağrısı sonucu oluşan düşüncelerdir. (iv) Vesvese: Şeytanın daveti sonucu oluşan ve ona nispet edilen düşüncedir. Burada vesvesenin şeytana nispet edilmesinin sebebi, onun vasıtasıyla insanın kalbine düşürülmüş olmasıdır. Gerçekte o düşünce, şeytanın çağrısı anında oluşmaktadır. Onun çağrısı bir sebep niteliğinde olmaktadır fakat düşünce ona nispet edilmektedir.173

İşte bu tehlikeli düşüncelerin insanın kalbine sürekli üşüşmesi onun ıslahını zorlaştırır. Mesela kişinin işittiği sözler kalpte vesvese ve kuruntuların harekete geçmesine sebep olur. Sonra bu vesvese ve kuruntular insanı meşgul eder, ibadet etmesine mani olur.174 İnsan bu düşüncelerden kaçınmak için gücü kesilinceye

kadar çalışmalıdır.

Yukarıda Gazâlî’nin kalbi etkileyen kuvvetleri iki kategoride değerlendirdiğinden söz ettik. Onun, melek ve şeytan ile ilgili tasviri bunlardan zahirî kuvvetlere, ilham ve vesvese hatıratlarıyla ilgili açıklamaları da batınî kuvvetlere denk gelmektedir. Bir bakıma melek ve şeytan insanı çevreleyen olumlu-olumsuz dış etkiler bütünü anlamına gelirken, hatırat da bu dış etkilerin insan psikolojisinde oluşturduğu iç etkilere, bir bakıma güdülenme sürecinde bilişsel ögelere işaret

170 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 60 (27) 171 Gazâlî, Minhâc, ss. 79-81. 172 Gazâlî, Minhâc, s. 178 173 Gazâlî, Minhâc, ss. 79-81 174 Gazâlî, Minhâc, s. 103

etmektedir. Buradan hareketle, “kalp, şeytan ile melek arasında devreder durur”175

ifadesiyle, insanın manen içinde bulunduğu çevreyle sürekli bir etkileşim içerisinde bulunduğu anlatılmaktadır diyebiliriz. Ayrıca bu iki “sebebin kalbe hulûl etmesi”176

fikrini de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür.

Kalp, her zaman bu etkileşime açıktır, “yaratılışı itibarıyla müsavi bir şekilde

meleğin ilhamı ile şeytanın vesvesesini kabul edecek haldedir.”177 Bu iki kutuptan

gelen bilgilerden birini tercih, davranışların niteliğini belirleyecektir: Ya şehvetlere uyularak heva ve hevesin peşinden gidilerek olumsuz davranışlar kazanılacaktır ya da bunlardan yüz çevirip, muhalefet ederek olumlu davranışlara sahip olunacaktır. İşte bu çift kutuplu etkileşim, ahlâkî bir mücadele alanı oluşturur. Gazâlî bu durumu şöyle tasvir etmektedir:

“İnsan şehvet ve gazaba uğrarsa, heva vasıtasıyla şeytanın tasallutuna uğrar. Bu suretle kalp şeytana yataklık yapmış olur. Zira heva, şeytanın mer’ası ve barınağıdır. Şayet şehveti ile mücahede eder ve onu nefsine musallat kılmaz da melekler ahlâkına bürünürse, işte onun kalbi de meleklerin dolup taştıkları bir merkez haline gelir. Vaktâ ki gönül, hevâ ile dolmuş, beşeri hasletlerden olan şehvet, gazab, hırs, tama’, tûl-i emel ve benzerlerinden hâli olamadı ise, şeytanın da vesvesesi ile kalp sahasında at oynatmasından kurtaramamıştır.”178

Gazâlî, güzel ve kötü sıfatların oluşumunu da bu etkileşime bağlı olarak izah eder. Kötü ahlâkların temeli yedi şeyden meydana gelip bunların her birinin arkasında şeytan vardır. Bu yedi şey; kötü his, kötü meşguliyet, heva, nefs, fasid nefs, beşeri haller ve kötü huydur.

Güzel sıfatların temeli de sekiz şeyden oluşup bunların her birinin arkasında melek vardır. Bunlar, his, fehm, akıl, gönül, kalp, ruh, sır ve himmettir. Bunlardan her biri diğerine tekabül etmektedir. Şöyle ki kötü olan his iyi olanın, kötü meşguliyet fehmin, heva aklın, nefs fesadı gönlün, beşeri haller ruhun, kötü huy sırrın karşılığı olup şeytan da meleğin karşılığıdır. Yalnız güzel sıfatların sekizinci sırasındaki himmetin karşılığı yoktur.”179

Tasavvufta ıstılah halini almış olan havatır kavramı,180 burada kullanıldığı

şekliyle, duygusal zekâ alanında kullanılan “içsel konuşma ve varsayım sistemi”ni anımsatmaktadır. Bu anlayışa göre duygu ve davranışlarımızın temel nedeni içsel

175 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 60 (27) 176 Gazâlî, İhyâ, C. III, ss. 71-82 (32-37) 177 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 61 (27) 178 Gazâlî, İhyâ, C. III, s. 61 (27) 179 Gazâlî, Tevhid, ss. 92-93

konuşmalarımız ve varsayım sistemimizdir. Bunlar gün boyunca kendi kendimize yaptığımız konuşmalar sonucunda ulaştığımız bir takım kanılardan ibarettir. İçsel konuşmalar iç dünyamızda biz farkında olmadan durmaksızın devam eder. Bunların bir kısmı bilinçaltımıza kaydolmuş durumdadır ve benzer olaylarla karşılaşıldığında kendiliğinden devreye girer. Genellikle olumsuz güdüleme yaratan bir takım kalıplardan ibaret olan bu iç konuşmaların davranışlarımızın temel nedeni olduğu kabul edilir. Bu yüzden bunların güçlerini kırmak, varsayım sistemimizi kavrayıp değiştirmek, duygusal zekânın geliştirilmesinde ilk adım olarak kabul edilir.181 Bu

görüşü savunanlara göre, davranışlarımızın temelinde yer alan bu etkilerin çözümlenmesi insanı duyguların yoğunluğundan kurtarıp ona duygusal anlamda sakin bir karakter kazandırır.182

Belgede Gazali'nin eğitim görüşü (sayfa 57-61)