• Sonuç bulunamadı

2.7. İlgili Araştırmalar

2.7.1. Epistemolojik İnançlar ile İlgili Araştırmalar

2.7.1.3. Öğrenciler ile Yapılan Araştırmalar

Karataş (2011) üniversite öğrencilerinin epistemolojik inançları, öğrenme yaklaşımları ve problem çözme becerilerinin akademik motivasyonu yordama gücünü belirlemeye çalışmıştır. Çalışma grubu, İstanbul ili Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğrenim gören 750 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırma sonucunda, üniversite öğrencilerinin akademik motivasyonları, epistemolojik inançları ve öğrenme yaklaşımları arasında doğrusal yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Araştırma bulgularına göre, üniversite öğrencilerinin epistemolojik inançlarının motivasyonsuzluk, dışsal motivasyon ve içsel motivasyonu yordamada anlamlı olduğu bulunmuştur.

Bir diğer araştırmada Aksan (2006) üniversite öğrencilerinin epistemolojik inançları ile problem çözme becerileri arasındaki ilişkiyi incelemiş ve bunun fakülte, bölüm ve cinsiyetin ana etkisi ile fakülte ve bölümün cinsiyetle olan interaksiyon (karşılıklı etkileşim) etkisi açısından durumunu ortaya koymuştur. Toplam 208 üniversite öğrencisi üzerinde yürütülmüş olan bu çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre, epistemolojik inançlar problem çözme becerileri üzerinde anlamlı farklılaşmalara neden olmuştur. Öğrenmenin zaman içerisinde çabaya bağlı olarak gerçekleştiğine inanan öğrenciler, problem çözme sürecinde daha düşünen ve değerlendirici bir yaklaşım içerisine girmektedirler. Bilginin bağlama göre değişebilen geçici doğru ya da yanlışlar biçimde kabul edilmesi gerektiğine inanan öğrenciler ise problem çözme sürecinde değerlendirici yaklaşımı daha fazla sergilemektedirler.

Deryakulu ise araştırmasında (2002) üniversite öğrencilerinin denetim odağı ve epistemolojik inançları ile öğretim materyalini anlamaları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma sonucunda, denetim odağı ile kavramayı denetleme düzeyi arasında; epistemolojik inançlar ve sınıf düzeyi ile kavramayı denetleme arasında anlamlı fark saptanmıştır. Deryakulu bu konu ile ilgili ikinci araştırmasında (2004b) yine üniversite öğrencileri ile çalışmış, bu kez öğrencilerin epistemolojik inançları ile öğrenme ve ders çalışma stratejileri/ yöntemleri arasında bir ilişki olup olmadığını incelemiştir. Araştırma sonuçları, “Öğrenmenin çabaya bağlı olduğuna inanç” faktörü ile tutum, güdülenme, konsantrasyon, bilgi işleme, ana düşünceleri seçme, çalışma yardımcıları,

kendini test etme ve test stratejileri; “Öğrenmenin yeteneğe bağlı olduğuna inanç” faktörü ile tutum, güdülenme, zaman kullanımı, kaygı, konsantrasyon, ana düşünceleri seçme ve test stratejileri ve “Tek bir doğrunun var olduğuna ilişkin inanç” faktörü ile güdülenme, kaygı, çalışma yardımcıları, kendi kendini test etme ve test stratejileri arasında anlamlı ilişki olduğunu ortaya koymuştur.

Muis’in (2004) araştırması ise kişisel epistemoloji ile “öz-düzenleyici öğrenme” arasındaki ilişkiyi irdelemektedir. Bu amaçla kişilerin “bilmek” ile ilgili yaklaşımları ile matematiksel problem çözme ve bilişin düzenlenmesi arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmanın ikincil amacı ise matematik öğrencilerinin bilmeye ilişkin yaklaşımlarının daha rasyonel olup olmadığı ve epistemolojik inançlarının öğretimin ileri kademelerinde daha üst düzeylere çıkıp çıkmadığını belirlemektir. Matematik ve istatistik derslerini alan 127 üniversite öğrencisi üzerinden yürütülen araştırmanın verileri öğrencilerin epistemik stilleri, epistemolojik inançları ve öz-denetimsel öğrenme özellikleri konusundaki düşünceleri formlara verdikleri yanıtlar yolu ile toplanmıştır. Araştırmada rasyonel öğrencilerin problem çözme sırasında da rasyonel davrandıkları, deneysel öğrencilerin ise benzer şekilde deneysel yaklaşımlar sergiledikleri ve hem rasyonel hem de deneysel grubun problem çözmede daha çok rasyonel davrandıkları belirlenmiştir. Öğrenciler devam ettikleri yıla göre değerlendirildiklerinde üst sınıf öğrencileri ile alt sınıf öğrencileri arasında inançlar açısından ve tartışmalarının kalitesi açısından fark olduğu saptanmıştır. Bu da göstermektedir ki epistemolojik inançlar eğitimle gelişmektedir.

Schommer (1990) öğrencilerin bilginin doğasına dair inanışlarını ve bu inanışların öğrencilerin kavrayışını nasıl etkilediğini araştırdığı çalışmasında iki farklı yüksek öğretim kurumundan toplam 266 öğrenciye yer vermiştir. Bu iki farklı okuldan birincisine kayıtlı 117 öğrenci Psikolojiye Giriş, diğerine kayıtlı 149 öğrenci ise ya Psikolojiye Giriş ya da Fiziğe Giriş dersi kapsamında araştırmaya dâhil etmiştir. Birinci araştırma sorusu için araştırmacı öğrencilere grup halinde uygulanmak üzere dört farklı ölçme aracı vermiştir. Bunlar geniş kapsamlı kelime bilgisi testi, epistemolojik inançlar ölçeği, öğrenci özellikleri ölçeği ve boşluk doldurma testidir. Araştırmacı boşluk doldurma testini ölçekleri erken bitiren öğrencileri oyalamak için kullandığını ifade etmiştir. Kullanılan ölçeklerle ulaşılan veriler ışığında araştırmacının ortaya koyduğu yapı kişisel

epistemolojinin bağımsız boyutları olan bir inanç sistemi olduğu yönündedir. Araştırmacı kişisel epistemolojiyi dört boyut etrafında yapılandırmıştır: Öğrenme yeteneği doğuştan gelir, bilgi somut ve belirlidir, öğrenme ya bir anda gerçekleşir ya da gerçekleşmez, bilgi kesindir. İkinci araştırma sorusu için araştırmacı öğrencilere okuma metinleri, sonuç bölümünün hazırlanması gereken yarım bırakılmış yazılar ve okuma metinlerinde yer verilen fikirleri sorgulamaya yönelik bir test vermiştir. Kullanılan ölçme araçları ve yazılı materyaller yoluyla elde edilen veriler ışığında araştırmacı, bilgi ya birden öğrenilir ya da öğrenilemez inancını taşıyan öğrencilerin yargıları, sonuçları basitleştirme; bilginin kesinliğine inanan öğrencilerin ise daha kesin yargılar, sonuçlar ortaya koyma eğiliminde oldukları sonucuna ulaşmıştır. Bu sonuç epistemolojik inançların kavrama ve öğrenme biçimleri üzerinde etkili olduğu yönünde yorumlanmıştır.

Schommer (1993) bir diğer araştırmasında birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf lise öğrencisi toplam 1182 kişi ile bireylerin bilginin ve öğrenmenin doğasına dair inançlarının gelişimi ile bu inançların akademik performans üzerine etkisini inceleme konusu yapmıştır. Ölçme aracı olarak epistemolojik inanç ölçeğine yer veren araştırmacı öğrencilerin genel not ortalamalarını ise akademik başarılarının belirleyicisi olarak kullanmıştır. Ölçme aracı ve esas alınan genel not ortalamaları vasıtasıyla ulaştığı verileri yorumlayan araştırmacı şu sonuçlara ulaşmıştır: Öğrenciler lise öğrenimleri boyunca sınıf atladıkça bilginin basitliği, kesinliği, hızlı öğrenme boyutlarındaki inançlarını terk etme eğilimi sergilemektedir ve epistemolojik inançlar genel not ortalaması hakkında belirleyici olabilmektedir. Özellikle epistemolojik inançların hızlı öğrenme alt boyutu not ortalaması hakkında bilgi vermektedir.

Yapılan araştırmalar incelendiğinde araştırmaların bir kısmı epistemolojik inançlar ile öğrenmeye ilişkin pek çok alan arasında ilişkiyi irdelemiş, böylece öğrenmenin nasıl oluştuğuna ışık tutmaya çalışmıştır. Araştırmacılar öğrenme biçimi, bilim ve öğrenmeye bakış açısı, eğitim görülen alan gibi değişkenler ile epistemolojik inançlar arasındaki ilişkiyi incelemiş ve öğrencilerin epistemolojik inançlarının gelişmesiyle daha karmaşık düşünme becerilerine sahip olduğunu ve akademik başarılarının arttığını belirlemişlerdir. Bunun yanında öğrencilerin ders çalışma stratejilerinin ve öğrenme biçimlerinin epistemolojik inançlarından

etkilendiği belirlenmiştir. Ayrıca öğrencilerin epistemolojik inançlarında cinsiyet, eğitim görülen alan, sosyal çevre ve ailenin eğitim durumu değişkenlerin etkili olduğu görülmüştür.