• Sonuç bulunamadı

Petrolün önemini anlayan ve bu alanda faaliyete geçen ilk kişiler imparator- lar kadar güçlü, bu kişilerin kurdukları şirketler ise devletler kadar zengin hale gel- mişlerdir. Petrol’ün stratejik ve ekonomik değerini kavrayan ve bu doğrultuda ku- rulan petrol şirketleri dünyanın hâlen sayılı sermaye devleri olarak petrol piyasası- nı ellerinde bulundurmaktadır. Tarihe yön veren ve enerji piyasasını denetim altın- da tutan Çokuluslu petrol şirketlerinin ortaya çıkışlarının birbirleri ile eşit derece- de önemli iki hedefi vardır:

1–İhtiyacı karşılayacak petrol kaynaklarını bulmak ve geliştirmek,

2–Piyasayı garanti altına almak ve haddinden fazla fiyat rekabetinin önüne geçmek için var olan ve potansiyel arzı kontrol etmek.

Güçlü bir organizasyonel yapıya sahip, mücadeleci, cesaretli ve teknolojik donanımı bulunan bu şirketler tarihsel süreçte oynadıkları rolle petrolün ekonomik getirileriyle birlikte etkin bir politik hareket serbestîsi de elde ederek, uluslararası konjoktürde politik ve ekonomik birer aktör haline gelmişlerdir. Bu şirketler içinde payı olan ülkeler içinse “ulusal çıkar” ve “ulusal güvenlik” leri bağlamında önemli bir faaliyet alanı olmuşlardır. Örneğin ABD, Standard Oil’in bir ülkedeki çıkar- larının tehdit altında olması durumunda o ülkeye nota verilmesi gibi politik- diplomatik tepkiler göstermiştir. Bu açıdan baktığımızda şirket ve devlet politikası ve çıkarları eş değer doğrultuda olmuştur. Standart Oil demek ABD demek, ABD demek Standart Oil demektir. Dolayısıyla, bu çok uluslu petrol şirketlerinin salt ekonomik birliktelikler olarak düşünülmemesi gerekmektedir (Emeklier ve Ergül, 2010: 61-62).

Diğer yandan, petrol sektörü, nitelik itibariyle sermaye yoğun ve büyük an- lamda teknolojik ölçeklidir. Bundan dolayı petrol sanayiinde çalışan firmalar, bü- yük bir ekonomik güç oluşturmakta, ulusal ve uluslararası düzeyde strateji uygu- layabilme imkânına sahip bulunmaktadırlar. Enerjinin paylaşım savaşını veren pet- rol şirketlerinin güçleri, dünyanın petrol açısından önem arz eden tüm bölgelerin- de ellerinde tuttukları rezervlerle ve yatırımlarından elde ettikleri milyarlarca do- larlık kârlarla da ölçülmektedir. Elde ettikleri rezervlerin miktarı, enerji kaynak- larının ne zaman üretileceği ve uluslararası pazarlara ne zaman sürüleceği de dev petrol şirketlerinin tasarrufundadır. Petrol endüstrisini elinde bulunduran ve petrol piyasası üzerinde denetim kuran bu şirketlerin sermayeleri, dünya devletlerinin ço- ğunun yıllık gelirlerinden daha fazladır. Yıllık ciroları onlarca milyar dolarla ifade edilmektedir. Hatta bazı şirketlerin açıklamalarına göre 2011 yılı kârları şu şekil- dedir: Chevron 26,9 milyar dolar, BP 25,7 milyar dolar ve Royal Dutch/Shell de 30,92 milyar dolar. Bu yüzden bulundukları devletlerin dış politikalarında çok etkili oldukları gibi, dünya siyasetine de ekonomisine de yön verebilmişlerdir. Dünyanın en büyük ilk 20 şirketinin 7 tanesini petrol şirketlerinin oluşturma- sı, uluslararası ilişkilerde ve enerji alanında sürdürülen mücadelenin boyutu hak- kında bizlere ayrıca fikir vermektedir. BBC Ajansı kaynaklı bilgilere göre, dünya- nın en büyük petrol şirketleri sıralamasında; birinci sırada Exxon-Mobil (sermaye- si 315 milyar dolar), ikinci sırada Royal Dutch-Shell (sermayesi 221 milyar dolar), üçüncü BP-Amaco (sermayesi 209 milyar dolar), dördüncü Total-Fina Elf (serma- yesi 113 milyar dolar), beşinci sırada Chevron-Texaco (90 milyar dolar), altıncı sırada ise ENİ (Ente Nazionale Idrocarburi-45 milyar dolar) bulunmaktadır (Yüce, 2013: 66-67).

Aslında tarihsel süreçte, bugünün çokuluslu şirketleri büyük ölçüde önce ulusal bir şirket konumunda olmuşlar ve zaman içerisinde teknolojik gelişmelere bağlı olarak artan enerji rekabetinde çok uluslu şirket konumuna ulaşmışlardır. Bu kuruluşlar birden fazla ülkede üretim-satış gerçekleştiren kuruluş olma özellikleri- ni zaman içerisinde artırırlarken; bu noktada, artık bu firmalar, çok-ülkeli, çok- uluslu firma konumuna geçmişlerdir. Bu firmalar üretim, pazarlama planlarını ya- parken, sadece kaynak ülkeleri bağlamında değil, üretimde bulundukları ve pazar-

lama gerçekleştirdikleri ülkeler bağlamında bütçe ve planlama yapar hâle gelmiş- lerdir (Balkanlı, 2002: 16). Bu yöndeki gelişmede ise Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (İMF), G.A.T.T. (General Agreement on Tariffs and Trade-Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) görüşmeleri gibi örgütlerin kurumsallaşmış girişimleri de dünya ticaretinin engellerden arındırılmasında önemli rol oynamıştır (Çam, 1987: 93).

Hammaddeler grubunda petrol son derece önemli bir yer tuttuğundan çok uluslu şirketlerin (yedi kız kardeşler) buradaki yatırımları ise devamlı artmıştır. Bugün baktığımızda petrolün pazarlanması ve dağıtımı oldukça yüksek teknolojiye sahip Amerikan ve Avrupa kökenli çok uluslu petrol şirketleri tarafından gerçek- leştirilmektedir. Petrolün çıkarılması ise OPEC ülkelerinin kendi firmaları tarafın- dan yapılmaktadır ve bu iki grup arasında şimdiye kadar da ciddi bir sürtüşme olmamıştır (Çam, 1987: 100). Petrol piyasasının oyuncularını ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

*OPEC (Özellikle Suudi Arabistan)

*OPEC dışı üreticiler (Rusya, Meksika, Norveç, vb.) *Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)

*ABD

*Büyük Petrol Şirketleri

*Uluslararası Borsalar (IPE, NYMEX)

*Uluslararası yayınlar (Bloomberg, Platts, vb.) *Petrol alım satım şirketleri

*Diğer

Gerek petrol üreticisi ülkeler gerek uluslararası petrol şirketleri ve borsalar yani dünyanın enerji politikasına yön veren bu kuruluşlar bazen kendi aralarında uzlaşarak bazen de kendi çıkarları doğrultusunda diğerleriyle çatışarak, petrol arz ve talebi üzerinde baskı kurarak fiyatlara yön vermeye çalışmaktadırlar (Bayraç, 2005: 6-20). Vurgulanması gereken diğer bir husus, çokuluslu enerji şirketleri tica- ri amaçla gittikleri ülkelerde, hükümetlerin kendi halklarının yararına olan politi- kalara engel olabilmekte ve bu devletlerin liderleri yönetim güçlerini bu şirketlere uygulayamamaktadırlar. Her birinin ekonomisi birçok devletin Gayri Milli Sâfi

Hâsılasından daha büyük olan çokuluslu şirketler; ulusal sınırlar, dil, gelenek ve ideoloji kavramlarını aşarak dünyaya tek Pazar ve tek gelir kaynağı olarak bak- maktadır. Bir ahtapotun kolları gibi tüm dünyayı saran çokuluslu petrol şirketleri, menfaatlerine ters düşen hükümetleri ekonomik kıskaçlara alarak boğmakta ve çıkarları doğrultusunda isteklerini zorla kabul ettirmektedirler (Ölmez, 1998: 131- 132).