• Sonuç bulunamadı

Çocuklarda Yaş Gruplarına Göre Sosyal Gelişim Özellikleri

1.5. Sosyal Gelişim ve Sosyalleşme

1.5.3. Çocuklarda Yaş Gruplarına Göre Sosyal Gelişim Özellikleri

1.5.3.1. 0-5 Yaş Arasında Sosyal Gelişim

Bebeklerin sosyal yaşamları başlangıçta anne, baba ve kardeşleriyle sınırlı olmaktadır. Bebeğin ilk sosyal davranışı, başkalarını gördüğünde gülümsemesidir. Bebekler

41

başkalarıyla ilişki kurmaya yaklaşık 5 aylıkken başlamaktadır. Bebek 5-6 aylık olduktan sonra kendi çevresinde hareket edebilmekte, sonrasında ise emeklemeye başlayarak gelişimine göre yaklaşık bir yaş civarında ayağa kalkarak yürümeye başlarlar (İnanç, vd., 2004).

Erikson’a göre her bebek ilk günden başlayarak etkin olarak çevreyi algılamakta ve eylemleri öğrenmektedir. Güven duygusu yaşamın ilk olumlu duygusudur, güven duygusunun yaşandığı dönemde bebek anne ya da annenin yerini tutan kişi ile ilişki geliştirmektedir. Bu dönemde bebek ile anne arasındaki güven verici ve sevecen bir ilişki, bebeğin dışarıya karşı güven duymasını sağlamaktadır. Bu dönem başarılı ve sağlıklı bir şekilde tamamlandığında, birey ileriki yaşamında kendisine güven duyarak diğer insanlarla dengeli ve güvenli bir ilişki gerçekleştirebilecek, aksi durumda ise diğer insanlarla sağlıklı bir ilişki gerçekleştiremeyeceği için güven bunalımı yaşayabilecektir (Erikson, 1984).

Freud, insanın gelişimine dair iddia ortaya atmaktadır. Bunlardan birincisi, yaşamın ilk yıllarının en önemli yıllar olduğu, diğeri ise gelişimin psiko seksüel evreleri kapsadığıdır. Freud; bir davranışın anlaşılabilmesi için kişinin kendi tarihinin başlangıcında o davranışın nasıl geliştiğinin bilinmesiyle mümkündür demektedir. Hem normal hem de normal olmayan davranışların kökleri, kişiliğin temelinin atıldığı ilk yıllarda belirlenmektedir. Çocukların ilk yıllarda edindiği bu davranışlar ve sosyal çevre ile etkileşimleri daha sonraki yıllarda öğrenmelerini, sosyal uyumlarını ve anksiyeteyle başa çıkma yöntemlerini de belirlemektedir (Miller, 2017).

Bebeğin ilk sosyal ilişkisi karnını doyurabilmek ve yaşamını sürdürebilmek amacıyla annesine duyduğu ihtiyaçtır, bebek dünyaya doğar doğmaz açlığını gidermek için annesini emmek durumundadır. Bu davranış bebeğin annesine güvenli şekilde bağlanmasının ilk aşamasıdır. Çocuğun, ilk üç aydan sonra annesine olan bağımlılığı ilk aylara göre azalmakla birlikte annesinin sütüne, desteğine ve yardımına ihtiyacı devam etmektedir. Bu dönemde çocuk diğer insanlarla ve oyuncaklarla sosyal ilişki kurar, gülümser, elindeki nesneyi sallayarak sesini dinler, yüksek sese tepki verir, ailenin diğer üyeleriyle özellikle babayla yakın ilişki kurar.

Dört - beş ayına gelen bebek çevresinde gördüğü bebekleri fark etmeye başlar ve ilişki kuramaya çalışır, sekiz - dokuz aylık olduğunda bebekler çevresinden duydukları sesleri

42

taklit etmeye çalışılar, on ay ile bir yaş arasındaki bebekler aynada kendini gördüklerinde oyun oynarlar ve yavaş yavaş yabancılardan çekinmeye ve korkmaya başlarlar, annesini daha sık aramaya başlar ve anneden ayrılmak istemez, kendisiyle sürekli ilgilenilmesi hoşuna gider (Ülgen ve Fidan, 2000; akt. Karadağ, 2008, s. 16) Bebekler ikinci yaşlarının sonlarında oyun oynayabilecek bir arkadaşa ihtiyaç duymaktadır, bu dönemde çocuklar benmerkezci olduklarından oyun esnasında belli nesneleri zorla alma veya arkadaşını iterek oyuncağını alma gibi durumlardan dolayı birbirlerine karşı sık sık olumsuz davranış sergileyebilirler. Her şeyi sahiplenme durumları söz konusudur, benim topum, benim oyuncağım, benim topum gibi sözler benmerkezci olmalarının bir göstergesidir (İnanç, vd., 2004; akt. Karadağ, 2008, s. 16-17).

Üç yaş döneminde çocuğunun kendini kanıtlama çabası artar. Her ortam ve olayın içinde var olmak, önemli olduğunu hissetmek ister. Ayrıca arkadaş çevresiyle de ilişkileri genişlemeye başlar. Eğer çocuk kendini özgüvensiz hissederse, yeterince sosyalleşemezse ya da sevildiğini hissetmezse üç yaş sendromuna girebilir. Bu dönemde oldukça inatçı olabilir. Ne söylenirse aksini yapma eğiliminde olur çünkü kendini çevresine ispatlamaya çalışır. Bunların hepsi çocuğunun bağımsız olma isteğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü artık “ben” olma döneminde, kendinin ve etrafındaki insanların farkındadır. Yapabildiği şeyleri yapmaktan, ona verilen görevleri başarmaktan zevk almaktadır. Kendi ilgisi ve zevkleri vardır. Eğer ona önem verilmediğini, yeterince değer görmediğini hissederse ya da istekleri karşılanmazsa ağlama nöbetlerine girebilir (www.anneysen.com, 2018).

Dört yaş çocuğu kendisinin dışında başka bir dünya olduğunu, bazı toplumsal kural ve kaideleri, başkalarının haklarını anlamaya başlar. Beklemesi gereken durumlarda sabretme gerektiğini bilir. Oyun oynamak için arkadaş seçebilir, bu yaşta genellikle kendi cinsiyle oynamayı sevmektedir. Olaylar arasında bağlantı kurabilmekte, özgür ve bağımsız olarak hareket etmek istemektedir. Yazıp çizmeyi rahatlıkla başarabilmektedir. İstediğine ulaşmak için inatçı davranışlar sergiler, konuşması akıcı ve anlaşılırdır, meraklıdır, kelimelerin anlamlarını öğrenmeye çalışır, sık sık neden ve niçin sorularını sorarak verilen yanıtları ilgiyle dinler. Bu dönemdeki çocuklar gerçek ile hayali birbirine karıştırabilmektedir, bu nedenle olmamış olayları olmuş gibi anlatabilirler

43

(Kırcaoğlu, 2012). Dört yaş çocuğu yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla olumlu ilişkiler kurabilmekte ve yaşıtlarıyla daha fazla zaman geçirmek istemektedir. Oyun esnasında her çocuk kendi istediğinin yapılmasını istediği için bazen çatışmalar görülebilir ancak bu sayede çocuklar her zaman kendi isteklerinin olmayabileceğini öğrenirler, bu çocukların sosyalleşme süreçlerinde etkili şekilde rol oynamaktadır (Oktay, 1997). Beş yaş çocuğunun en belirgin özelliği dingin olmasıdır. Yapabildiği beceriler arttıkça çocuk kendine yeter hale gelmekte, daha sosyal ve uyumlu olmaktadır. Kelime hazinesi oldukça genişlemiştir, uzun ve düzgün cümleler kurabildiğinden insanlarla daha çok sosyal etkileşim içerisindedir. Beden koordinasyonları gelişmiştir. Güvenli zıplar, tırmanır ve sallanabilir. Desteksiz giyinebilir, tuvalet ihtiyacını karşılayabilir, yemek yiyebilir, basit ev işlerini tek başına yapabilir. 5 yaş çocuğu, neden sonuç ilişkilerini merak eder, zaman, mekân ve miktar kavramlarını bilebilir, meraklı ve girişkendir, kendine çok güvenir (ben yaparım, ben bilirim vb.), toplumsal rolleri bilir. Kendisinin ve etrafındakilerin cinsiyetlerini bilir, kurallı ve yarışmacı oyunlardan hoşlanır, uzun cümleler kurabilir, dil bilgisi kurallarına uygun konuşabilir, isimlerin mülkiyet bildiren hallerini kullanabilir, doğruyu yanlıştan ayırabilir (Arslan Y. , 2016).

1.5.3.2. 6-12 Yaş Arasında Sosyal Gelişim

Bu dönem, okul yaşından ergenliğe kadar sürer. Orta çocukluk dönemi, önceki dönemlerden farklı olarak, toplumun gittikçe artan bir rol oynadığı, sakin ve kararlı bir büyüme dönemidir. Bu dönemde çocuğun ailesiyle ilişkileri devam etmekle birlikte çocuk daha çok akran ilişkilerine önem verir. Akran grupları biçimlenmeye başlar ve bu gruplara kabul edilmek pek çok etkinliğe oranla öncelik kazanır. Ayrıca, bu dönemde okul olgusuyla karşılaşılır. Çünkü, bu dönemde çocuklar günlerinin büyük bir bölümünü okulda geçirdikleri gibi, daha sonra toplum için verimlilik sağlayacak birçok beceriyi de öğrenmektedirler (Gardiner ve Gander, 1993).

Altı yaş çağı, gelişimin en önemli evrelerinden biridir. Akademik eğitimin başlangıcı olan bu yaşta çocuk değişmeye başlar, hareketli ve uyumsuz bir duruma gelir (Çağdaş ve Seçer Şahin, 2002). İki buçuk yaş döneminde olduğu gibi altı yaş çocuğunda da asi ve kararsız davranışlar ile dengesiz tutumlar görülebilir (Yavuzer, 2003).

44

İçinde yaşadıkları toplumun kurallarını bilmeyen çocuklar bu evrede okula başladıklarından dolayı çocuğun bu kuralları okuldan, arkadaşlarından ve çevreden öğrenmesi sağlanmaktadır. Çocuk; paylaşmayı, sosyalleşmeyi, iş birliği içerisinde çalışmayı, yardımlaşmayı, duygu ve düşüncelerini yaşadığı çevrenin uygun gördüğü şekilde ifade etmeyi sonradan öğrenmektedir. Toplumun bir parçası olarak yaşamak ve topluma uyum sağlayabilmek amacıyla toplum tarafından belirlenmiş ve konulmuş kuralların, davranışların ve ilkelerin öğrenilmesi gerekmektedir (Çağdaş ve Seçer Şahin, 2002).

6 - 8 yaş arasında çocuk kendi duygu ve düşünceleriyle başkalarının duygu ve düşüncelerinin aynı olmadığını anlar. Kendi düşüncelerini ifade etmeye başlar. Aynı olaya karşı insanların farklı tepkiler verebileceğini, duygularının ve düşüncelerinin farklı olabileceğini anlayarak soyut düşünebilirler, empati becerileri gelişmeye başlar ve ahlaki gelişimin temeli bu dönemde atılır. 8 - 10 yaşındaki çocuğun empati becerileri gelişmiştir, kendilerini başkalarının yerine koyarak düşünebilirler. İnsanların farklı kişilik özellikleri olduğunun farkındadırlar. 10 yaşından sonra çocuklar hem kendilerinin hem de başkalarının duygu ve düşünceleri üzerinde derinlemesine analiz yapabilirler, akranlarının karakterlerine ve bakış açılarını değerlendirerek arkadaşlarını seçerler. İnsanların bir olaya karşı nasıl tepki verebileceğine dair tahminler yürüterek tutum ve davranışlarını duruma göre yönetebilirler. Soyut düşünme becerileri geliştiğinden bu dönemde ayrılık, arkadaş ilişkileri, ölüm, reddedilme, okul başarısı gibi konularda bazı korkular geliştirebilirler (Kılıç, 2016).

Okulda birçok bilgi ve becerinin öğrenildiği bu dönemde, bilişsel gelişimin de hızlı olduğu ve çocuğun toplumsal ilişkilerinde bir tutarlılık ve süreklilik olduğu görülmektedir. Bir önceki dönemde kız ve erkek fark etmeksizin karışık bir biçimde grup oluşturarak oyun oynayan çocuklar, ilkokul çağına gelince kendi cinsinden olan çocuklarla oynamayı tercih etmektedirler. Kızlar kız çocuklarının oluşturduğu gruplarla birlikte, erkekler de erkek çocuklardan oluşan gruplarla oyun oynamaktadırlar (Cüceloğlu, 2010).

1.5.3.3. 13-18 Yaş Arasında Sosyal Gelişim

Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenlikte biyolojik, zihinsel, psikolojik ve sosyal açıdan bir gelişim ve olgunlaşma gerçekleşir. Çocuğun durumundaki en hızlı

45

değişme bu dönemde görülmektedir. Ergenlik dönemi de dediğimiz bu dönemde çocuk duygusal, coşkun ve taşkındır. Bu nedenle çok kısa sürede ilişkiye girmesine rağmen ilişkilerin süresi de kısa olur. Ayrıca çevresinden kolay etkilendiği için sürekli olarak çevrenin ilgisini üzerine çekmeye çalışmaktadır. Bu dönemde meslek seçimine karar verme, karşı cinsle ilişki kurma gibi pek çok önemli sorun ortaya çıkmaktadır (Çakmaklı, 1991, s. 48).

12 – 18 yaş arası ergenlik diye isimlendirilen bu dönem Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramı evrelerinden olan “kimliğe karşı rol karmaşası” dönemidir. Bu dönemdeki en önemli sorun bireyselleşme olgusudur. Bu dönemde çocuk, rol model alacağı ve özdeşim kurabileceği davranış modellerine ihtiyaç duyar, sosyal çevresi ve özellikle akranları arasında kendisini kanıtlamaya çalışarak varlığını kabul ettirmek ister, bu nedenle de ailesinin yanında vakit geçirmektense akranları ile daha samimi ilişkiler kurar (Çağdaş ve Seçer, 2002).

Bu dönemdeki çocuk özdeşleşme ve rol model almak amacıyla etrafındaki kişilerin duygu, düşünce, davranış ve tutumlarını inceleyerek benimsediğinden bu dönemde ailesi, arkadaşları ve öğretmenleriyle ilişkileri de oldukça önemlidir. Tüm ergenler için geçerli olmasa da çocukluktan yetişkinliğe geçmek kimlik krizi olarak adlandırılan bir süreci ortaya çıkarmaktadır. Kimlik krizi sürecinde ergen, içinde bulunduğu ailede, grupta, sosyal çevrede ve toplumda kendi amacını, duygu ve düşüncelerini, kendisinin ne beklediğini, istediğini ve hissettiğini, tutum ve davranışlarını belirlemeye çalışır. Ergenlik dönemindeki gençler kim olduklarını, ne olacaklarını ve ne olmak istediklerini, ne yapacaklarını, kimlere ve neye inanacaklarını, sorunlar karşısında nasıl düşünüp nasıl davranacaklarını düşünerek bu soru ve sorunlara çözüm ararlar” (Köknel, 1997; akt. Özüdoğru Erdoğan, 2014).

Benzer Belgeler