• Sonuç bulunamadı

37

im olduðumuzu bilmek aslýnda bizi kim olduðu-muza vardýran zorunlu bir eylem yaratýr. William Shakespeare'in Hamlet'inde, Hamlet'in aslýnda kayýnpederi olacak olan Saray baþdanýþmaný Polonius, þu nasihati verirken sahicilik ve dürüstlüðün kalbi-ni fetheder: "Hepsinden öte kendikalbi-ni doðru bilmelisin."

Lâkin çocuklara, olduklarý gibi olmanýn doðru ya da arzu edilen bir eylem olmadýðýný söyleyen çok sayýda mesajlar vardýr. Bir çocuðun nasýl olmasý gerektiðine dair ebeveyninin beklentisi, nasýl görünmesi gerektiðini anlatan reklâmlar, nasýl davranmasý gerektiðini dikte eden akran baskýsý, sadece neyi bilmesi gerektiðini deðil ayný zamanda onu nasýl bilmesi gerek-tiðini anlatan okul müfredatý ve birçok eylemi günah kategorisine sokan dini dogmalar çocukta utanç duygusunu, güvensizliði artýrdýðý gibi kendini doðru ölçütlerle deðerlendirmesine de engel olur.

Araþtýrmacý Edward Robinson'un çalýþmasýndaki bir kiþi kendi çocuk-luðuna ait ýstýraplý bir sahneyi þöyle tarif etmiþti: "Beni önce Pazar okuluna daha sonra da kiliseye yolladýlar… Ortodoks dininin insaný sefil ve acýnasý bir günahkâr olarak gören bakýþý benim 5 ilâ 9 yaþýndaki dönemim üzerinde inanýlmaz kötü etkiler býrakmýþtý. Bundan nefret etmiþtim ve bende giderek daha aðýr basan duygu; asýl bu bakýþýn güzelliðe, ýþýða ve çevremde

gördüðüm her þeyi sarýp sarmalayan ve kaynaþtýran Allah'a karþý küfür dere-cesinde gösterilen bir saygýsýzlýk olduðuydu. 9 yaþýma geldiðimde bir gün kilisede yapýlan bir duada aniden ayaða kalkarak Tanrýnýn aslýnda orada söylenen gibi olmadýðýný haykýrdým. Çünkü O bize kendi elimizden bile yakýndý. Ve tabii ki beni gözlerimden akan yaþlarla birlikte apar topar kiliseden çýkardýlar."

"Bil ve kendin gibi ol" yerine çocuk-lara yollanan mesaj daha çok þöyledir: "Gizlen ve kendini inkâr et çünkü senin þöyle davranman, þöyle durman ve þöyle düþünmen gerekir. "Lâkin çocuk-lar kendilerini kapattýkça daha fazla acý çekmektedirler. Böylece kendilerini gizlerlerse ve kendilerine ait olanlarý inkâr ederlerse daha iyi olacaklarýný düþünmeye baþlarlar. Hâlbuki büyüme eylemi süreci tam tersi istikâmette çalýþýr. Neye direnç gösterirsek o hayat-ta kalmaya devam edecektir. Bir þeyi kendimizden öteye doðru itmek için enerji harcamak gerekir ve bu ise sonunda psiþik dünyamýzda bir gölge yaratýr.

Carl Jung "gölge" tanýmýný bize ait olan gizli yanlarýmýzý, iyi ile kötüyü, baskýladýðýmýz ya da hiçbir zaman farkýna varmadýðýmýz yönlerimizi daha iyi açýklayabilmek için yaratmýþtý. Bunlar aslýnda bizim henüz ortaya koyamadýðýmýz potansiyelimizdi. Kendi ýþýðýmýz ile kendimiz arasýnda durduðumuzda kendi gölgemizi de yaratmýþ oluyorduk. Jung þöyle

yazmýþtý: "Herkes kendi gölgesini yanýnda taþýr. Kiþinin bilinçli hayatýnda ne kadar az yer alýrsa, o derece daha koyulaþýr ve yoðunlaþýr. Eðer gölgemiz baskýlanýrsa ve bilinçten soyutlanýrsa, hiçbir zaman düzeltilemez."

Kendimize ait zor yanlarýmýza veya kabul edilemez yönlerimize sahip çýktýðýmýzda, onlarýn her seferinde nefesimizi daraltan eylemi bizden öteye gitmeye baþlar ve kendimize ait olan parçalara ayrýlmýþ olan bölümlerimizin içinde saklý olan enerjiyi dýþarýya çýkartýr. Büyümenin paradoksu sýnýrlamalarýmýzý onlara sahip çýkarak daha yükseðe taþýmaktýr. Çünkü biz kendimizi kim olduðumuza vardýrarak yükselten varlýklarýz. Biz karanlýða bilinç kazandýrarak büyürüz.

Çocuklar hayatlarýnda baþka nelere katlanýrlarsa katlansýnlar, en önce kendilerine katlanmak zorundadýrlar. Karanlýk düþüncelerden, ürperten korkulardan, sýkýcý eylemlerden ve onlarý þikâyete yönelten eylemlerden uzak durmalarýna gerek yoktur. Onlara sadece "Hoþ geldin" demeleri yeter-lidir. 12. yüzyýl Sufi mistiklerinden biri olan Rumî bunu þu þekilde ortaya koy-muþtu:

Ýnsan kýsmý bir misafirhane, Her sabah yeni birisi gelir.

Bir sevinç, bir bunalým, bir zalimlik, Aniden farkýna varmak bir þeyin, Hepsi beklenmedik misafir.

Hepsini karþýlayýp eyle! Evini cebren süpürüp,

Bütün mobilyalarýný boþaltan Bir kederler kalabalýðý bile gelse. Her geleni alnýnýn akýyla misafir et. Olur ki yeni bir zevk getirmek için, Boþalttýlar evini.

Karanlýk düþünce, utanç ve garez, Hepsini gülerek karþýla kapýda Ve buyur et içeri.

Minnettar ol her gelene Kim gelirse gelsin. Çünkü bunlarýn her birisi Öte taraftan bir kýlavuz Olarak gönderildi.

Spiritüel yol kendimize ait olan parçalarý, kendimizin dýþýna koymak deðil, onlarý biraraya getirmektir. Sembol ya da kutsal geometri dairedir, bu da bütünlüðü temsil eder. Kendimizi doðru bilebilmek, kendimize ait olan her öðeyi, tüm kara delikleri ve küçük ýþýðý, en karanlýk rüyalarý ve bize göz kýrpan ümitleri bile tüm dürüstlüðü-müzle biraraya getirmektir. Böyle yapabildiðimizde zamaný ve enerjiyi boþa harcamayý býrakmýþ, kendimizi gizlemekten ve kendimizden korkmak-tan uzaklaþmýþ oluruz.

Çocuðumuzla bazen hiç konuþmasak bile: "Sadece kendin olman yeterlidir. Esnek ol, araþtýrmacý ol ve kendini denemeye hazýr ol. Sana neyin uygun olup olmadýðýný deneyerek öðren. Lâ-kin bunlarýn da ötesinde sadece kendin

39

ol ve kendine karþý dürüst ol. Kendini bu dünyaya böyle doður" mesajýný ve-rebildiðimizde iþte o zaman o çocuðun dürüstlük duygusunu beslemiþ oluruz. Ebeveynler olarak kendimize þu soru-larý sorabiliriz: "Çocuðumun þimdi olduðundan nasýl daha farklý olmasýný istiyorum? Ona bu mesajýmý nasýl iletiyorum? Onunla aramda bir anlaþ-mazlýk olduðunda ona karþý sevgimi ve anlayýþýmý gizliyor muyum? Demek ki biz yetiþkinler, ebeveynler kendi gölge-mizle yüzleþebildiðimiz ölçüde çocuk-larýmýza rol modellik yapabiliyoruz."

NEYÝ VERMEK ÝÇÝN BURADAYIM

Dünya okulundaki görevimiz sadece kim olduðumuzu bulmak deðil fakat ayný zamanda burada ne yapmak için bulunduðumuzu da anlamak ve onu hayata geçirmektir de. Diðer bir deyiþle bu, sadece iyi olmak deðil vazifemizi en iyi þekilde yapabilmek anlamýný da taþýmaktadýr.

Her çocuðun ruhunda, kendi varoluþ amacýna ait bir tohum bulunur. Her bir yaþam kendi mevcudiyetini vizyonlar-la, mesajlarla ve önceden yapmýþ olduðu kutsal anlaþmalarla ortaya koyar. Her birimizin dünyaya sunacaðý kendimize has bir özelliðimiz vardýr. Bu bazen sevgi ve iyilik dolu oluþu-muzu ifade biçimimiz ya da dünyayý Einstein veya Picasso gibi görme ve ifade tarzýmýz da olabilir.

Gerek çocuklarýmýzda gerekse kendimizde gerçekleþtireceðimiz asýl iþ, varoluþ amacýmýza ait olan o mesajý yakalamak ve onu ortaya koymaktýr.

Bazen bir dini þahsiyetin aðzýndan yaptýðý iþ için “Ruhumdan bu iþ için çaðrý aldým” lafýný duymuþsunuzdur. Dolayýsýyla tüm çaðrýlar spiritüel nite-liklidir. Hindu geleneðinde her bir ruhun dünyaya kendi biricik yoluyla katkýda bulunmak için geldiðini ifade eden Dharma diye bir kavram vardýr.

Bir çocuðun ruhsal çaðrýsýnýn tümüyle önceden tespit edilmiþ bir kariyer ya da seçeceði meslekle ilgili olmasý beklenmemelidir. Bu daha çok belirli nitelikler, karakteristik özellikler ve kapasite/yeteneklerle alakalýdýr. Lakin bir çok kariyer veya þartlar da bir çocuðun dünyaya geliþ amacýný ifade etmesinde yardýmcý rol oynaya-bilir elbet.

Ruhumuzdan gelen çaðrýnýn ne olduðunu karþýmýzdaki insaný dinleye-bilme ve onunla empati kuradinleye-bilme tarzýmýz da ele verebilir. Örneðin girdiðimiz bir meclise kattýðýmýz neþe, huzur ve tat, kriz anlarýnda sakin din-gin kalabilmemiz ya da karmaþýk bir durumda büyük resmi görebilen biri olmamýz gibi...

Dünyaya geliþ amacý, dünya hayatý içinde gerçeðe dönüþtürülen yani rea-lize edilen bir olgu olup, kiþinin tüm bu süreçlerde sorumluluk almasýný ve

kendine has ifadesini ortaya koymasýný gerektirir.

Dolayýsýyla bu süreç, süregiden bir keþif ve her gün yaptýðýmýz seçimlerle þekillenen ve netleþen bir olgudur da. Kiþiliðimizi ve çevresinde geliþen her þeyi dünyaya geliþ amacýmýza denk düþürdüðümüzde, dünyaya geliþ amacýmýzý da onurlandýrmýþ ve þereflendirmiþ oluruz.

Her birimizin yetenekleri, arzularý ve hayalleri var. Ýçinden geçtiðimiz þartlar ve seçimlerimizle hayatýmýz þekil-lenirken, dünyaya geliþ amacýmýzýn bazen kendini erkenden belli etmeye baþladýðýný da fark edebiliriz. Çocuk aktrist Shirley Temple ya da Wolfgang Amadeus Mozart’ýn yaþamlarý buna örnektir. Bazen çocukluk çaðýnda farký-na varýlan bir yeteneðimiz olur bazen de mesajýn iyice belirginleþmesi için belli bir zamanýn geçmesi gerekir. Lakin bunun küçük iþaretlerini belki belli-belirsiz bir gayretin içinde, adalet-sizlikler karþýsýnda gösterilen kýzgýnlýk tepkisinde, bir tutkuda, bir aþkta, bir kiþiye veya bir þeye meraklý oluþ halinde ya da bir fantezide önceden hissedebiliriz.

Eleanor Roosevelt oldukça sýkýntýlý ve kýzgýnlýklarla dolu bir çocukluk geçirmiþti. Anne ve babasý o henüz dokuz yaþýndayken öte âleme göç etmiþlerdi. Roosevelt içine kapanarak kendini insanlardan izole etmiþ, yüreði kýzgýnlýk ve kýrgýnlýk duygularýyla

dol-muþtu . Buna raðmen o, dünyaya geliþ amacýna denk düþtüðü belli olan bir hayalini hep canlý tutabilmiþti. Hatýra-larýnda þöyle yazmýþtý: “Günümü anlýk yaþýyordum ve bu benim hayattaki en gerçekçi þeyimdi”. Kurduðu fantezi-lerde bir “Baba” figürü vardý ve Baba’-nýn büyük malikanesinin sahibiydi. Ona tüm seyahatlerinde eþlik ediyordu.

James Hillman onun bu fantezisini þöyle dökmüþtü yazýya: “Eleanor’un fantezilerinin içeriðinde bulunan baþkalarýna karþý gösterilen yoðun þefkat ve ilgi ayný zamanda onlarý yönetmekle ilgili özellikler, onu daha sonra yapacaðý vazifesine hazýrlamýþ gibiydi. Bu onun varoluþ amacýna denk düþen, ruhundan gelen bir öz çaðrý idi aslýnda.

Eleanor’un fantezileri, onun günlük gerçeðinden daha gerçekçiydi ve hayal gücü onun hayatýnda týpký bir öðretmen gibi vazife yapmaktaydý.

Nitekim daha sonra karmaþýk niteliðe haiz olan bir ailenin bakýmýný

üstlenecek, onlara þefkat ve yoðun ilgi gösterecek, sakat bir eþin bakýmýndan sorumlu olacak, New York eyaletinin belediye baþkanýnýn eþi olmakla kalmayýp daha sonra Amerika Birleþik Devletleri’nin ve hattâ Birleþmiþ Milletler’in First Leydisi olarak önemli görevler üstlenecekti.

Fantezilerindeki “baba” figürü baþkalarýnýn iyiliðine yapacaðý dev

fedakarlýðýn bir ön hazýrlýðý ya da sim-gesi olmuþtu adeta.”

Ebeveynlikte birçok konuda olduðu gibi çocuklarýmýzý onlarýn içsel çaðrýlarý doðrultusunda asla zorlama-mamýz gerektiðini bilmemiz ve buna uymamýz gerekir .

Çocuklara uygulayacaðýmýz bir baský örneðin kariyerleri ile ilgili vermeleri gereken bir karar ya da yürüyecek yol gibi, genellikle faydalý ve iyi sonuç vermez. Onlara “büyüyünce ne olmak istiyorsun?” tarzýnda sorduðumuz soru-lar belki bize bir ipucu verebilir, lakin ruhlarýndaki varoluþ amaçlarý ile ilgili net bir bilgi vermeyebilir de. Çocuk-larýmýzý belli bir yöne itip durmaktansa biz ebeveynler ve öðretmenler olarak onlarýn kendilerine has ilgi alanlarýna, sorduklarý sorulara, merak duygularýna ve bunlarý ifade ediþ biçimlerine daha çok odaklanabiliriz. Onlara ayrýca zen-gin içerikli tecrübeler de sunabiliriz. Diðer bir deyiþle onlara birbirinden farklý deneyimler yaþatabilir, deðiþik insanlarla onlarý tanýþtýrabilir, ruhlarýn-daki çaðrýnýn tohumu ile rezonansa geçebilsinler diye piyano dersleri aldýrabilir, garajýmýzda çivi çaktýrabilir, seyahat olanaðý sunabilir, bir cenaze merasimine katýlmalarýný saðlayabilir veya bir gösteriyi izletebiliriz. Çocuðu-muzu gereðinden fazla uyarana maruz býrakmamaya da özen gösterirken þunu da unutmamalýyýz ki ruhtaki çaðrýyla rezonansa geçebilmelerinin en mükem-mel fýrsatý onlar için dünyanýn filtre

edilmemiþ zenginliðinde ve derin-liðinde yatmaktadýr.

Bir çocuðun içinde bulunduðu durum ne kadar gerçekçi ise ruhunun mesajýný yakalamakta o kadar sonuç aldýrýcýdýr.

Örneðin düþünceli bir ebeveyn: “çocuðum cenaze törenine benimle bir-likte katýlmalý mýdýr?” diye sorabilir. Bunun elbet ki istisnalarý bulunmakla birlikte bu soruya cevabým “evet” ola-caktýr. Lakin böyle bir durumda çocuðunuzun diðer insanlarýn dikkat-lerini daðýtmayacaðýndan da emin olarak yapmanýz gerekir bunu.

Bir baþka ebeveyn de þunu sorabilir: “Çocuðumu arabayla eve götürürken evsizlerin kaldýrýmlarda oturduðu sokaktan geçmemeye dikkat etmeli miyim”?

Bu soruya güvenliðiniz açýsýndan tehlike oluþturabileceði yönünden “hayýr” diye cevap vermem olasýdýr. North Whitehead’in de yazdýðý gibi: “Dünyanýn ikinci el oluþu onun sýradanlýðýnýn da sýrrýdýr.”

Tecrübe ne denli gerçekçi ise onun hücrelerimize ve ruhlarýmýza kadar iþlemesi ve varoluþ amacýmýzla rezo-nansa geçmesi o denli kolay olur. Ýþte orasý ruhumuzun çaðrýsýnýn yaþadýðý yerdir.

Gelecek Ay: Konumuza kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz.

elâmlar sevgili dostlar, ben Manyetik Hizmetten Kryon. Bu ay yine dört parçaya bölünmüþ bir mesajla karþýnýzdayýz. Bugünkü celsemiz 4 mesajýn ilkidir ve mesajlarýn her biri kendi içinde farklý olacaktýr. Bu 4 celsedeki genel konu “Dört Olaðanüstü ve Tartýþmalý Gerçek” olacaktýr.

Yaklaþýk bir yýldan beri Kryon mesajlarýnda ele alýnan hususlarda deðiþiklik olmuþtur. Bu çerçevede mesajlarý farklý bir þekilde olsa da daha fazla sayýda insan almaktadýr. Bildiðiniz gibi, geçmiþte medya esas olarak yazýlýydý ve mesajlarý dinleyen, okuyan ve bilen insan sayýsý oldukça azdý.O dönemde temeli oluþturan bil-giler pek yaygýn deðildi ama artýk iþler iyice deðiþmeye baþladý ve görsel yayýnlar daha ön plana çýktý. Bu

bakým-dan, bazý insanlar için bu mesajlar 30 yýl boyunca verilen bilgilerin gözden geçirilmesi olacak iken, birçok insan bunlarý ilk kez duyuyor olacaktýr.

Bu celselerde söyleyeceðim gerçek-lerin her birisi olaðanüstü olacaktýr. Çünkü sizin olduðunuzu düþündü-ðünüz kiþinin esasý baðlamýnda deðiþik düþünmenize yol açacaktýr. Ayrýca söyleyeceklerimiz kültürünüz kapsamýnda sizlere öðretilmediði, hattâ tersi öðretildiði için bu mesajlar çok da tartýþmalý olacaktýr. Ancak, bunlarýn hepsinin ötesinde, mesajlarýn gerçeðin ifadesi olduðunu kesinlikle söyleyebilirim.

Ýlk gerçeði bundan önce pek çok kez söylemiþtik ama bu kez gerçeði iyice ve tümüyle idrak etmenizi istiyoruz. Ýnsanlýðýn yaklaþýk % 80’lik bölümü

S

Benzer Belgeler