• Sonuç bulunamadı

Aile çocuğun dıĢ dünyayı tanımasını sağlayan ve bu dünyaya uyumunu sağlamak için çeĢitli alıĢkanlıklar kazandıran en temel kurumdur. Ayrıca çocuğun doğuĢtan sahip olduğu doğal merak duygusunu giderdiği ve sorularının cevapları bulduğu ilk eğitsel ortam aile ortamıdır. Çocuğun aile içerisinde baĢlayan temel eğitim süreci, toplumda yer alan eğitim kurumlarında devam etmekte; çocuk temel öğrenmeleri için ailede kazandığı deneyimlerini okul ortamında zenginleĢtirme ve pekiĢtirme olanağı bulmaktadır. Bunun yanında ailede temeli atılmayan okuma yazma isteği ve okula karĢı olumlu tutum geliĢtirme davranıĢlarının okula

baĢladıktan sonra oluĢturulması daha zorlayıcı olabilmektedir. Bu nedenle okula baĢlamadan önce ailenin, bu temelleri oluĢturmada çocuğa model olması, ona zaman ayırması ve konuyla özel olarak ilgilenmesi gerekmektedir (Polat Unutkan, 2006a; Polat Unutkan, 2007c; Güler, 2009). Anne babanın görevi, söz konusu bu temeli oluĢturmakla bitmeyip, çocuğun okula baĢlama süreci ve devamında da farklı boyutlar halinde artarak devam etmektedir. Bu süreçteki en önemli durumlardan birisi, okul ile ailenin iĢ birliğinin sağlanmasıdır. Okul aile iĢbirliğinin sağlanmasında sadece çocuk hakkında bilgi alınması değil, aynı zamanda okuldaki öğrenme sürecine dâhil olunarak etkinliklerin zenginleĢtirilmesi de büyük önem taĢımaktadır. Bu anlamda okulun eğitim programlarının baĢarılı olmasında aile ile iĢ birliği yapılması büyük öneme sahiptir (Haktanır, 1994; MEB, 2006).

Bunun yanında kalıtım çocuğun olgunlaĢma sürecinde ne kadar etkili bir faktör ise, anne babanın çocuğa yönelik tutumları da o kadar önemli faktörler arasındadır. Anne babanın sevgi ve saygıya dayalı, çocuğun deneyimlemesine, merak duygusunu gidermesine izin veren, kendi problemlerini çözmesine olanak sunan tutumu, çocuğun kendi hakkındaki fikirlerinin olumlu olmasını ve kendisini yeterli bir birey olarak algılamasını sağlamaktadır. Ailenin tutumu bu yönde olmadığında ise, çocuk düĢük bir benlik algısı geliĢtirecek ve bu da birinci sınıftan itibaren okul baĢarısına yansıyacaktır (Güler, 2009). Ailesinin faaliyetlerini desteklemediği ve baĢarısız olduğu zamanlarda sert eleĢtirilerine maruz kalan bir çocuğun, kendine yönelik algısı olumsuz olmakta, kendini değersiz hissetmekte, yaptıklarını küçümsemekte ve bunun sonucunda var olan yeteneklerini ortaya koymaktan çekinerek gizlemeye çalıĢmaktadır. Bu çocukların yüksek bir kapasiteye sahip olmalarına rağmen, kapasitelerini geliĢtirmeleri için fırsat tanınmadığından okuldaki baĢarıları düĢebilmektedir. Buna rağmen, normal bir kapasite düzeyine sahip bir çocuk ailesi tarafından desteklendiği, ilgilenildiği, teĢvik edildiği durumlarda kapasitesinden beklenilenin üzerinde okul baĢarısı sergileyebilmektedir (Ertuğrul, 2005).

Anne babanın çocuğun okula hazır olmasında nelerin etki ettiğini ve okul olgunluğunu oluĢturan unsurların neler olduğunu bilmesi çocuklarının ilk öğretmenleri olması sebebiyle önem taĢımaktadır. Ebeveynler çocuğa ve geliĢimine

fayda sağlayacak bilgileri öğrenme ve geliĢtirme konusunda daha istekli iken; çocuklarının geliĢimleri için gereksiz gördükleri bilgileri öğretme konusunda daha az istekli olabilmektedirler. Bu sebeple çocuğun okula hazırlığı konusunda gerçekleĢtirmesi gereken uygulamaların niteliği hakkındaki fikirleri büyük önem taĢımaktadır (Barbarin vd., 2008).

Çocuğun okula hazırlanmasında ailenin üstlenmesi gereken bazı sorumluluklar bulunmaktadır. Bunlar Ģu Ģekilde sıralanabilir:

 Okul seçimi yaparken aile kendi ideal ve isteklerini değil; çocuğunun sahip olduğu geliĢim özelliklerini ve yeterliliklerini dikkate alarak çocuğuna olumlu bir okul ortamı sunmaya çaba sarf etmelidir.

 Okulda var olan aile katılım programları takip edilerek okul ile olumlu bir iletiĢim geliĢtirilmelidir.

 Öğretmenin uyguladığı programa zarar vermemek ve aksatmamak adına evde çocuğa okuma yazma öğretilmemelidir.

 Yalnızca biliĢsel değil tüm geliĢim alanlarının desteklenmesinin okula hazırlık için gerekli olduğu unutulmamalıdır.

 Anne baba okula baĢlama sürecinde çocuğunun yanında olmalı ve ona rehberlik etmelidir.

 Bazı çocukların okula baĢladığı dönemde gösterdiği okula gitmeyi reddetme, ağlama, bağırma gibi davranıĢlarına karĢı anne baba kararlı ve tutarlı bir davranıĢ biçimi sergilemelidir.

 Her çocuk kendine özgüdür bu nedenle çocuklar birbirleriyle kıyaslanmamalıdırlar.

 Çocuk okula baĢlamadan önce okulun binası ve çevresiyle tanıĢtırılmalı, okul ihtiyaçları birlikte alınmalıdır.

 Çocuk okula baĢlamadan önce bir okul öncesi eğitim kurumuna devam ediyorsa anasınıfı ile ilkokul arasında olumsuz karĢılaĢtırmalar yapılmamalıdır.

 Çocukların okul ile ilgili sordukları sorular cevapsız bırakılmamalı ve gerçeklerle örtüĢecek biçimde cevaplandırılmalıdır. Cevabı bilinmeyen veya

nasıl cevap verilmesi gerektiği bilinmeyen sorularla karĢılaĢıldığı durumlarda konuyla ilgili bilgisi olan bir uzmandan yardım istenmelidir.

 Bazı çocuklar okula baĢlamadan önce kendi kendilerine okuma yazmayı öğrenebilmektedirler. Böyle durumlarda çocuğun birinci sınıfa devam etmeden ikinci sınıfa geçmesi konusunda ısrarcı olunmamalıdır. Çünkü çocuğun okuma yazma biliyor olması onun tüm geliĢim alanlarında okula hazır bulunuĢluğunun yeterli olgunluğa ulaĢtığı anlamına gelmemektedir. Bu durumda öğretmenden destek alınarak çocuğun okuldan sıkılması önlenmeli ve yaĢıtlarıyla aynı sınıfa devam etmesi sağlanmalıdır (MEB, 2006; Dinçer, 2005; Polat Unutkan, 2003). Tüm bunlarla birlikte anne babanın unutmaması gereken en önemli unsurlardan bir tanesi de, çocuğun sahip olduğu bireysel farklılıklar ve bu farklılıkların okula uyum sürecindeki rolüdür. Bahsedilen yeterliliklerin birçoğu her ne kadar çocuğa kazandırılmıĢ olsa da, bazı çocuklar okulun ilk günlerinde ağlama, ebeveynden kopamama veya sınıfa girmeme davranıĢı sergileyebilmektedirler. Bu durum, aslında her çocuğun sergileyebileceği normal tepkilerden biri olup, anne babanın böyle bir durumda panik olması, duygusallığını çocuğa yansıtması gibi tepkileri olayı daha da zor bir hale getirmektedir. Bu süreçte anne babanın kararlı tutumu ve çocuğuna onun duygularını anladığını hissettirerek bu durumu aĢabileceğini vurgulaması son derece önem taĢımaktadır. Zaten çocuk önceki dönemde ilkokula gerektiği biçimde hazırlandı ise kısa sürede bu kriz durumu aĢılabilmektedir (Polat Unutkan, 2006a).