• Sonuç bulunamadı

Çintemani Ve Bulut Desenli Çini Tabak, İznik (Yapay Görsel Doku)

81

Mimarî yüzeylerde kullanılan doku öğesi, bütünselliği sağlamanın yanı sıra yapıldığı devrin malzeme ve teknik olanaklarını hatta sosyal tutumlarını da ifade eden bir niteliğe sahiptir. Bu özelliği ile kültürel bir iletişim öğesi konumundadır Ayrıca doku, statü ve kültürel belirleyici bir öğe olma niteliği ile sembolik bir değer de taşımaktadır (Foto 25). Özellikle ilk çağlarda yapılarda karşılaşılan yüzey dokuları kullanılan malzemelerin doğal dokularını yansıtmakta iken; kentlerin kurulmaya başlaması ile belirginleşen statü farklılıkları ve yüksek yönetici sınıfının ortaya çıkması, yapılara ve iç mekânlara yansıyan değişimleri de beraberinde getirmiştir.

Gerek evanî grubu, gerekse de kaşî grubu olsun çini tasarımlarında karşılaştığımız dokular sert ve parlak dokulardır. Bunlar dokunma ve görme duyusuyla algılayabildiğimiz gerçek dokulardır. Tasarımcılar tarafından oluşturulan mermer deseni, taş, toprak vb. taklit dokular da vardır. Çinilerin sahip olduğu sert doku tasarımı deneyimleyen insanlarda dinamik duygular uyandırır, kişiyi uyanık tutar, azim ve iradesini destekler ve heyecan verir. İç mekânda kullanılması durumunda sıcak etki yaratır, ruhsal yapıyı güdüler, hareketlilik ve mücadele gücü verirler. Doku ayrıca, renk hissini de değiştirir. Farklı iki dokuya sahip aynı renkteki iki cisim farklı renklerde algılanabilir. Çini gibi sert dokulu yüzeylerdeki renkler, yumuşak dokuya sahip olan yüzeylerdeki renklerden daha koyu gibi görünürler. Sert dokulu çini yüzeyleri ışığı fazla yansıttıklarından dolayı daha yakınmış gibi algılanırlar.

3.2.8. Çini Sanatında Yüzey

Yüzeyi, üzerinde iki boyutlu çalışmaya olanak veren her tür alan olarak tanımlamış ve düzlemsel nitelikte olabileceği gibi, eğrisel de olabileceğinden bahsetmiştik.

Bu amaçla oluşturulan çini hamuru şekillendirildikten sonra üzerine astar sürülerek kurutulur ve çini fırınlarında pişirilerek “bisküvi” denilen pürüzsüz bir yüzey elde edilir. Kâğıt üzerine delinip hazırlanan desenler kömür tozuyla yüzeye aktarılır ve desenin dış konturları (tahrir) siyah boya ile fırça kullanılarak elle çizilir. Sonraki aşamada çeşitli renklerle desenler boyanır. Sırlanır ve fırınlanır. Göz akı kıvamındaki bu şeffaf sır, sert çini yüzeyinde parlak bir doku oluşturmaktadır. Bu

82

sert ve sırlı yapı ışığı yutmayıp, aynen yansıttığı için yüzeydeki renkler de canlı ve enerjik görünümlere sahiptir. İnsanın hareket ve psikolojisi üzerinde olumlu etkiler oluşturan çini duvar panoları ve kabartmalarındaki bu yüzey dokusu üslubun en önemli öğesidir.

3.3. ÇİNİ SANATINDA TASARIM İLKELERİNİN KULLANIMI

3.3.1. Çini Sanatında Görsel Uyum (Birlik, Bütünlük)

Üslup uygunluğu yani bir yapıtın tamamının bir üsluba göre düzenlenmesi demek, o yapıtın parçalarının birbiri ile olan uyumu ve parçalar ile bütün arasındaki benzerlik demektir. Bunu daha iyi anlatabilmek için Türk Çini Sanatında kullanılan üsluplara kısaca değinmekte fayda görmekteyiz. Bu üsluplar; Hatayî Üslubu, Haliç

İşi, Şam İşi, Rodos İşi, Baba Nakkaş Üslubu, Saz Yolu ve Naturalist Üsluptur.

Üslupların pek çoğunda kullanılan ortak motifler (Hatâyî, Penç, Yaprak, Dal, Rumî, Naturalist çiçekler vb.) görsel uyum gözetilerek üsluba uygun şekilde stilize edilerek yorumlanmıştır. Farklı üslupların aynı tasarımlarda birleştirilmesi durumunda da birlik ve bütünlük esas alınmıştır.

Hatayî Üslubu (8. yy. – 16.yy. ortaları)

Asırlarca gelenek ve göreneklerimizin olduğu kadar din ve inançlarımızın etkisi altında gelişip, üslûplaşan süsleme sanatlarımız zengin bir yapıya sahiptir. Bu zengin süsleme sanatlarımızda desenin en önemli unsuru motiftir. Bu motiflerden birçoğunun ilk örneklerini 8. ve 9. yy. Uygur Türkleri tarafından yapılmış çeşitli sanat eserlerinde görürüz. Bunların arasında hatayî ismi verilen uzak doğu kökenli stilize çiçekler ve üsluplaşmış kuş kanat ve gövdelerinden uyarlanan rumîler en temel motiflerdendir. Selçuklularda geçme, münhani, geometrik desenler yanında hatayî ve rumîler de bolca kullanılmıştır. Bu motiflere Fatih Sultan Mehmet ve 2. Beyazıt döneminde Çin bulutu ile güç ve bereket sembolü olarak çintamaniler ilave edilmiştir (Çağman, 1983).

Kökeni Çin ve Orta Asya’ya uzanan Hatayî Üslubu özellikle Osmanlı çini sanatında 16. yy. ortalarına değin geniş bir yer tutar. Bu bezeme biçimi çoğu kez asılları belli olmayacak derecede stilize edilerek bütün süsleme alanlarında kullanılmış ve giderek büyük bir üsluplaşmaya yol açmıştır. Bir çiçeğin, dikine

83

kesitinin üsluplaştırılmış şekli (hatayî), kuşbakışı görünüşünün üsluplaştırılmış şekli (penç) ve profilden görünüşünün üsluplaştırılmış şekli (gül, lale, karanfil vs) gibi çeşitli şekillerde kullanılmıştır. En yaygın kullanım sahasını Osmanlı devrinde bulan hatayî üslubu, her asırda başka özellikler kazanmıştır ki bunlar kolayca fark edilebilir.

Renkli Sır Tekniği (14. yy. ikinci yarısı -16. yy. ilk yarısı)

Renkli sır tekniğinin özelliği, süslemenin renklendirilmiş sırlarla yapılması ve konturlarında sırların birbirine karışmasını engelleyecek şekilde bitkisel yağ ve manganez karışımı kullanılmasıdır. Bu teknikle, uygulanması çok zor olan mozaik çinilerin etkisi tek bir yüzeyde verilmiştir. Bu teknik sayesinde yoğun ve zor desenler kolaylıkla işlenmiştir. İslâm mimarîsinde Timurlarla (1370-1404) başlayıp Anadolu’da 15. ve 16. yy. Osmanlı eserlerinde kullanılmıştır. Renkli sır tekniğinde çinilerle bezeli yapılar, erken dönemlerde imparatorluğun ilk başkentleri olan Bursa ve Edirne’de toplanmıştır. Osmanlı çini sanatında ilk olarak Bursa Yeşil Camii’de (1424) görülen bu teknik, son ve en başarılı örneklerini İstanbul Şehzade Mehmed türbesinde vermiştir (1548). Daha seri ve kaliteli olarak üretilebilen sır altı tekniğinde çinilere rağbet artınca renkli sır tekniği çini üretimi sona ermiştir (Foto 26).