• Sonuç bulunamadı

Çini Parçalarda Görülen Tahribatlar

Belgede Alara kazısı çini buluntuları (sayfa 173-180)

ÇalıĢmamızda yer alan çini parçaların ön yüzlerinde üretimden kaynaklanan bazı aksaklıklar görülmektedir. Bu aksaklıkların bir bölümü boya veya sırların kimyasal yapısı ile diğer bölümü ise imal eden kiĢinin hatası ile ilgilidir. ġeffaf türkuaz sırlı desensiz çini örneklerinin bazılarında sır renginin, ötekilerine nazaran daha açık olduğu görülmektedir (Katalog No:72,75). Bu durum sırın içine atılan bileĢenlerin farklı miktarlarda uygulanmasıyla alakalıdır (Bozer, 2001, 184). Bir diğer örnekte yer alan durum da ise, muhtemelen sırlandıktan sonra üzerine oksit tozu dökülen ve bu Ģekilde fırınlanan teknik hata örneği görülmektedir (L. Ġskenderzade ile kiĢisel iletiĢim Kasım 2011). Bu hata sonucunda çini parça üzerinde küçük siyah noktalar oluĢmuĢtur (Katalog No:76). Benzer lekeli türkuaz çini örneklerine Kubad Abad örneklerinde de rastlanmıĢtır (Fot.47).

Bazı çini örneklerinde de sırın bir kısmının Ģeffaflığını kaybedip örtücü hale dönüĢmesiyle, alttaki desenlerin kapandığı örneklerde görülmektedir (Fot. 48). Bu Ģekilde sırı bozulmuĢ benzer örneklere Kubad Abad Saray çinilerinde de rastlanılmıĢtır (Fot. 49).

Fotoğraf 48: Alara Kalesi, sırın örtücü hale geldiği çini örnekleri

Sır altında tek yönde boyanın dağılması bazı örneklerde görülmektedir. Bu durum çini hamuru üzerinde kurumayan boyanın üzerine sırın sürülmesiyle alakalıdır (Bozer, 2001: 184). Böylece sırın sürüldüğü yönde boya akması olmuĢtur (Fot. 50).

Fotoğraf 50: Alara Kalesi, sıraltında boya akması olan çini örnekleri

ÇalıĢmamızda yer alan bazı çini örneklerinin üzerindeki sırın yanardöner bir hal aldığı görünmektedir (Fot. 51). Sır yüzeyinde toplanan maden bileĢimlerin neden olduğu bu görüntü çini parçanın toprak altında uğradığı tahribatı gösterir (Watson, 2004: 160; Yıldırım, 2008: 37).

Sır üzerinde, bozuk görüntüye neden olan bir diğer durum ise; baĢka bir çini parçasından damlayan sırın oluĢturduğu defolu görünümdür. Fırına yerleĢtirilen çinilerden, yoğun sırlı olan parçaların arka yüzlerinde biriken ve damla haline gelen sır aĢağıda bulunan çini parçasına damlamasıyla oluĢan bu durum çini parçanın estetik görünümünü kaybetmesine neden olmaktadır (Fot. 52).

Fotoğraf 52: Alara Kalesi, arka yüzünde sır birikintisi olan ve yüzeylerine baĢka bir çiniden sır damlayan çini örnekleri

Yukarıda bahsedilen hatalar, ya yapan kiĢinin acemiliğiyle ya da zaman darlığından dolayı geliĢi güzel yapılması ile açıklanabilir. Ayrıca benzer örneklerin daha çok Kubad Abad Saray çinileri ile karĢılaĢtırılmasının nedeni, buranın hem Selçuklu saraylarının ele alınıp incelenirken daima referans noktası olarak kabul edilmesinden, hem de diğer saray ve köĢklerde ele geçirilen çini buluntuların fırınlama esnasında ve sonrasında yapılan iĢlemler hakkında bilgilerin akademik olarak yayınlanmamasındandır. Konunun bu bölümüyle ilgili bu durum çeĢitli analizlere dayalı teknik bilgilere bağlı olduğundan uzmanların iĢidir.

Alara Kalesi çini buluntuları içinde bir grup çininin her hangi bir nedenden dolayı duvara monte edilmediği anlaĢılmaktadır. Arkalarında harç izlerinin bulunmadığı örneklerin kullanım fazlası olduğunu söylemek mümkündür (Fot. 53). Ayrıca bu parçaların arkalarında bulunan yiv Ģeklindeki kazımalar plakanın duvarda veya zemindeki harca tutunmasını kolaylaĢtırmak için yapılmıĢ olmalıdır. Aynı yöntem günümüzde de uygulanmaktadır.

Fotoğraf 53: Alara Kalesi, duvarlara monte edilmeyen çini örnekleri

ÇalıĢmada yer alan en büyük sorun, mevcut çinilerin nerede imal edildiğinin bilinmezliğidir. Anadolu’da yapılan kazılar sonucunda Ortaçağ seramik fırınlarına Kalehisar, Ahlat, Hasankeyf, BeyĢehir, ve Konya’da rastlanılmıĢtır (Aslanapa, 1967: 135-136; Karamağaralı, 1981: 67-93; R. Arık, 2000: 67; O.Arık, 2003: 200-205). Altı sezon boyunca yapılan kampanyalar esnasında kale bünyesinde çeĢitli mekânlarda ve kale etrafında, yüzey toprağında görülen seramik parçalarının yoğun olduğu bölgelerde, çeĢitli sondaj iĢlemleri uygulanmıĢ, fakat bir sonuca ulaĢılamamıĢtır (EravĢar, 2008: 1-5). Herhangi bir çini fırınına rastlanılmadığı gibi bölgede çini üretimi yapıldığına iĢaret eden üçayak, sırsız bisküvi, fırın çubuğu gibi delil niteliğindeki objelere de rastlanılamamıĢtır. Alara Köyü sakinleri ile yapılan görüĢmelerde de aksini kanıtlayan bilgilere ulaĢılamamıĢtır.

Tüm bu veriler dahilinde, akla ilk gelen, üretimin Alara’da yapılmadığı savı aslında yadırganacak bir durum değildir. Zamanın koĢulları ve yapıların bünyesi göz önüne alındığında Alara’nın büyük bir yerleĢim merkezi olmadığı aĢikârdır. Büyüme ve yeni bir Ģehir oluĢturma çabası da güdülmediği için mevcut haliyle yıllarca geliĢmeden kalmıĢtır. Yapılan çalıĢmalarda zaten kale dıĢında çinili yapıya rastlanılmadığı gibi çini parçalarına da rastlanılmamıĢtır. Ancak sadece kalenin güneyinde, çayın kenarında yer alan hamama yakın bir alanda haç kollu bir çiniye çalıĢmalar esnasında bulunmuĢtur. Bu parçanın buraya taĢıma yoluyla geldiği etrafında baĢka çini bulunamaması sebebiyle anlaĢılmaktadır (Katalog No:18). Zira diğer çini örneklerin hepsi iç kaledeki mekânlara ait parçalardır (Tablo:3).

Çini üretim Alara’da yapılmadığına göre iç kale hamam ve diğer mekânlardaki çini parçaları yakın bir merkezden buraya getirilmiĢ olmalıdır. Bölge

coğrafyası dikkate alındığında en yakın merkez olan ve eski kentler arasında Selçukluların en hızlı imar ettikleri ve yepyeni bir görünüm kazandırdıkları Alanya, ilk değerlendirilmesi gereken yerdir. Alanya’nın fethine bağlı olarak ele geçirilen Alara’nın, Alanya ile eĢ geliĢim süresi izlediğine daha önce değinmiĢtik. 1221 tarihinde Alanya Kalesi’nin fethinin hemen ardından Sultan Alâeddin Keykubad Ģehri memleketin her köĢesinden getirdiği halk ile iskân etti, ayrıca zanaatkâr ve bilginleri de yerleĢtirdi. ġehirde Alaeddin Keykubat’a ait inĢa kitabeleri 1226 ile 1231 yılları arasında sıralanmıĢtır (Lloyd ve Rice, 1989: 4). Alara Kalesi’de Alanya Kalesinin hemen ardından ele geçirilmiĢ ve daha önceden bahsettiğimiz gibi onarılarak yenilenmiĢtir (Turan, 1984: 337). Kale dıĢında yer alan Alara Han’ın 1231 tarihli kitabesi de göz önünde bulundurulduğunda Alara’nın Alanya ile inĢa bakımından da eĢ süreç gösterdiği ortadadır. Nitekim Sultan Alâeddin Keykubat ölümünden üç yıl öncesine kadar bu bölge ile ilgilenmiĢtir. Ancak Alanya Kalesi’nin öncelik sırasında baĢta geldiği kesindir. Alanya Ģehri hem ticari hem de siyasi açıdan çok önemli bir konuma sahip olması, Alâeddin Keykubad’ın sultan olduktan sonra ilk olarak aldığı bu yere kendi ismine ithafen Alâiye ismini vermesi ve yapılan inĢa çalıĢmaları bu Ģehrin sultanın kudret ve aydın siyasetini ilan etmesine vesile olmuĢtur (Lloyd ve Rice, 1989: 5). Gerek inĢa edilen yapılar gerekse de bu yapıları hareketlendiren çeĢitli süsleme unsurları hâkimiyetin kudretini göstermektedir.

ÇalıĢmanın konusu olan, Alara Kalesi Kazılarında gün ıĢığına çıkarılan çinilerin üretim yerinin Alanya olması hem coğrafi hem de siyasi açıdan mümkündür. Ancak yıllardır süren Alanya kazılarında henüz bir çini fırını bulunamamıĢ olmasına (Yılmaz, 2000: 593-608) rağmen, çini ve seramiklerde rastlanan bazı somut veriler Alanya Ġç Kale Sarayına ait çinilerin, üretiminin bizzat Alanya’da yapıldığını göstermektedir (R. Arık ve O. Arık, 2007: 281). Bu çıkarım göz önünde bulundurulduğunda Alanya’da çini üretimi yapıldığı ve Ģehirde yer alan eserlerin bu üretimin ürünleri olan çinilerle süslendiği söylenebilir. ġayet birçok çinili eserin bulunduğu Ģehre çini fırınları inĢa etmek çağın gerekliliği olmalıydı. Üretim fazlası olan çiniler ya da Alara için özellikle üretilen çiniler, zaten kervan yolu üzerinde bulunan kaleye, kervanlar aracılığı ile getirilmiĢ olmalıdır. Alanya Ġç Kale Sarayı çini buluntularıyla aynı teknik, kompozisyon ve ebat özelliği gösteren

Alara Kalesi çinileri bunun en büyük delili niteliğindedir. Yukarıda incelediğimiz üzere birçok örneğin birebiri Alanya Ġç Kale Saray buluntuları arasında bulunmaktadır.

Bilindiği gibi Büyük Selçuklular ile aynı kökenden gelen, ortak kaynaktan beslenen ve ortak kültürü paylaĢan Anadolu Selçuklular’ının yeni topraklarda geliĢtirdikleri çini sanatında ki insan tasvirleri ister ikonografi, ister konu seçimi ve kompozisyon düzenlemesi, ister ise simgelerin sembolik anlamı açısından olsun Büyük Selçuklu sanatının Anadolu coğrafyasındaki uzantısı ve devamı Ģeklinde görülmektedir (Aslanapa, 2001: 43-48). Büyük Selçuklunun seramik merkezi olan Ġran’ın tüm Selçuklu coğrafyasında geliĢmekte olan seramik sanatında taĢıdığı öncü ve önder konumu Anadolu saray çini üretimi için de geçerli olmuĢtur. Bu çinilerin hamur reçetesinden, duvardaki diziliĢine, süsleme tekniklerinden süsleme tarzına, ikonografisinden konu seçimine kadar tüm ayrıntıların kaynağı Büyük Selçuklu Ġran gözükmektedir (Ġskenderzade, 2010: 366). Lakin Anadolu’nun bölgesel özelliklerinden ötürü sınırlı konuların ele alındığı anlaĢılmaktadır. Bu çiniler dönem dönem farklı merkezlerde yetiĢen Selçuklu seramik ustaları tarafından yapılmıĢtır. Bu ustaların ortak bir sanat ekolü içinde yetiĢmiĢ olmaları ortak sanat anlayıĢları ile kendini göstermektedir (Ġskenderzade, 2010: 366). Aslında esas vurgulanması gereken, yaratıcı denemelerle ortaya koydukları çeĢitliliğe rağmen, gerek ressamların, gerekse teknisyenlerin klasikleĢen bir ekol birliğinin göstermiĢ olduklarıdır (R. Arık ve O. Arık, 2007: 281).

Önceden değindiğimiz gibi Anadolu Selçuklu çinilerinin kompozisyon düzenlemesinin Büyük Selçuklu ve Ġslam seramik sanatı geleneğine uygun Ģekilde yapılmıĢtır. Bu sanatsal birikimin Anadolu Selçuklu yapılarının çini süslemesinde çalıĢmıĢ tüm ustalar tarafından ortak kaynak Ģeklinde kullanıldığını mevcut örneklerden biliyoruz (Ġskenderzade, 2010: 406).

Yukarda incelenmiĢ olan parçalar, Anadolu Selçuklu saray ve köĢk çinileri arasında sayıca az olmasına rağmen Selçuklu sanatında çalıĢılan konuların paralel Ģekilde iĢlendiğini göstermektedir. Bunların arasında bitkisel süslemeler, çeĢitli hayvan figürleri ve insan figürleri oluĢturdukları kompozisyonlarla muhakkak ki

saray ve köĢk yaĢamından kareler sunmaktaydı. Alara iç kalesinde yer alan çeĢitli mekânlar içinde, moloz yığınları içinde, kırık halde ele geçen çini parçaların dıĢında muhakkak ki çok daha fazlası yer almaktaydı. Ne yazık ki üzerine titrememiz gereken bu eser, diğerlerinde de olduğu gibi, tarihimize, sanatımıza, kültürümüze gösterdiğimiz ilgisizlik, bilgisizlik ve hoyratlığın kurbanı olmuĢ ve bir tarih, bir ortam ve o ortamı yaratan düĢünce katledilmiĢ, telef olmuĢ, yok edilmiĢtir. Nitekim çalıĢmalar sırasında, kalenin yer aldığı sarp kayalıkların kuzey bölümünde yer alan uçurumun baktığı alanda yapılan incelemelerde çeĢitli kırık çini parçalarına rastlanılmıĢ olması bu tahribatın açık bir göstergesidir.

Belgede Alara kazısı çini buluntuları (sayfa 173-180)