• Sonuç bulunamadı

VI. PAKĠZE ÖZCAN’IN ESERLERĠNĠN DEĞERLER EĞĠTĠMĠ AÇISINDAN

6.26. Çevreyi ve Diğer Canlıları Koruma

Çevre, insanlar için olduğu kadar diğer canlılar için de bir yaşam alanıdır. Tüm canlılar için büyük önemi olan doğal çevreyi koruyarak devamlılığını sağlamak gerekmektedir. İnsanların etkisi ile doğal dengenin bozulması diğer canlıları da zor durumda bırakacaktır. İncelenen eserlerde, bu durumun ehemmiyetine yer verilmektedir.

TDT‟de paltonun eski sahibi, sapanla kuşlara taş atan çocukları gördüğünde, kuşları koruyabilmek adına, sapanları çocukların ellerinden alıp çocukların kuşlara zarar vermelerini engellemeye çalışırmış:

Sırtındaki paltonun eski sahibi, tam bir kuş hayranıydı. Nerede yaralı bir kuş görse, hemen onun yaralarını sarar, iyileştirmeden de bırakmazdı. Ne zaman elinde sapanla dolaşan bir çocuk görse kaşları çatılır, üzüntüyle buruşurdu yüzü:

“Kuşlar da can taşıyor çocuğum, kuşlar da can taşıyor!” derdi. Sonra, ne yapar eder, çocuğun elinden sapanı almayı başarırdı.

Ayrıca, evinde beslediği bir de kargası vardı. Ona konuşmayı bile öğretmişti…

Güvercinlere ise, yem atmadığı gün olmazdı (TDT, s. 25-26).

TDT‟de Çalçene Kurbağa, kendini rahatsız eden olayları Bilge Kaplumbağa‟ya anlatır; çünkü onun iyi bir dinleyici olduğunu bilmektedir:

“Ah kardeşçiğim ahh!” dedi “ne sen sor, ne de ben söyleyeyim!.. Karnım tok, sırtım pek olsaydı, böyle vrak vrak bağırır mıydım?.. Bu acıklı sesimle, acı acı türküler çağırır mıydım?.. Bilmem, biliyor musun; dere yatağımız kurumak üzere… Yiyecek bulmak çok zorlaştı artık! Acı ot yemekten, çocuklarımızın karnı küp, bacakları çöp gibi

oldu!..” (TDT, s. 38).

Sanayideki gelişmeler çevreyi gözetmeden sürdürülüp atıklar derelere boşaltılırsa dereler kurur. Böylece derelerin, içinde barındırdığı canlılar gibi kurbağaların da yaşam alanları tehlikeye girer. Bu durum ise, doğanın dengesinin bozulmasına neden olur. Yazar, yukarıdaki alıntıda bu konuya değinerek ekolojik dengenin önemini hatırlatır.

SYKF‟de Gölgeli Göl kurumak üzeredir. Böylece bu gölden su içen filler, zor duruma düşer; çünkü su yaşam kaynağıdır ve canlılar için olmazsa olmazdır. Daha sonra filler dağın uzak yamacında, başka bir su kaynağı bulurlar. Her gün, hayatta

157

kalabilmek için, uzun yollar kat edip su kaynağına ulaşırlar. Üstelik bu su kaynağının da bir gün tükenebileceğinden çok korkarlar:

“Patbasan” dedi Loplop Fil , “yeni bir su kaynağı bulduk, ama korkarım yakında, bu gölün suyu da tükenecek. ”

“Sular, tükenmez!”dedi Horti, annesinin kuyruğunu çekerek. Kendisiyle ilgilenilsin istiyordu. Ama, Horti‟ye değil de Loplop „a karşılık verdi annesi:

“Haklısın kardeş. Baksana, durup dururken Gölgeli Göl, kuruyuverdi. Biz

filleri neler bekliyor, bilemeyiz ki!” (SYKF, s. 42).

Yazar, öyküde, su kaynaklarının canlıların yaşamı için ne kadar önemli olduğunu okurlara hissettirirken, su kullanımı konusunda dikkatli olunması gerektiğini hatırlatır:

“Gitmek zorunda kaldılar Horti. Çünkü, buradaki su kaynakları kurudu. Besin kaynaklarımız tükendi. bizim ayı aileleri de, açlıktan ölmemek için, yiyeceği suyu bol olan başka yerlere gittiler. Bir daha da dönmediler. Yalnız başıma kalakaldım.”

“Demek, gerçekten sular tükenirmiş” diye düşündü Horti (SYKF, s. 59).

Filler, dişlerini kazmak ve ağır nesneleri kaldırmak için kullanırlar. Yasak olmasına rağmen, filler dişleri için avlanılmaktadır. Fil dişi avcıları, fillerin nesillerinin devamlılığını tehdit etmektedir. Yazar da SYKF‟de bu konuya dikkat çekerek, bu durumun sebep olduğu güçlükleri okurları için göz önüne sermektedir:

“Açız, susuz, yorgunuz. Öyle günler oluyor ki, yiyecek tek bir fidan bile

bulamıyoruz. İnsanlar, dişlerimizin peşinde. Her gün bir üyemiz avcıların elinde can veriyor. Kimi kardeşlerimiz sirklerde gösteri yapmaya zorlanıyor. Kısacası bayan ayı, mutsuzuz, kendi yavrularımıza bile bakamayacak kadar çaresiziz. Bu yüzden o küçük

fili evlat edinemeyiz.” (SYKF, s. 70).

MDÜ‟de de insanların çevreyi ve diğer canlıları korumak yerine, çevreye en büyük zararı verdiğine şahit olunmaktadır:

“Hiç unutmam” diye sürdürdü, yaşlı kurbağa sözlerini. “Aysız bir geceydi. Ben, dere kıyısındaki sazların üzerinde yeni besteme çalıştığım için uyanıktım. O gece, ellerinde fenerler ve büyük çuvallar taşıyan çok sayıda insan, sessiz ve sinsi adımlarla yaklaşıp Kurbağa Deresi‟nde toplandı. Nereden çıktıklarını bilmediğim bu insanları, böyle gecenin ilerlemiş saatinde topluca görünce ne kadar şaşırdığımı bilemezsiniz.

158

Korktum da elbet… Ben korkudan titrerken, onlar, aralarında fısıldaşıp kocaman bir ağ attılar deremize. İşte o zaman, onların bu gelişlerinin pek de hayra alamet olmadığını düşündüm. Kısa sürede de, yanılmadığımı anladım. Derin uykuda olan kurbağa kardeşlerim, gözlerini alt alta, üst üste yığıldıkları ağın içinde açtılar. Daha neler olup bittiğini, neye uğradıklarını anlayamadan, çuvallara tıkıştırıldılar.”

Yaşlı kurbağa, derin derin soluyarak, gözlerinde birikiveren yaşları sildi. “O çuvalların içinde” diye, titreyen bir sesle sürdürdü konuşmasını: “Kızım Tizses, oğlum Pesses ve koromuzun baş solisti eşim Şenses de vardı. O kadar korkmuştum ve o kadar korkaktım ki, onları kurtarmak için kolumu bile kıpırdatamadım. Yürek parçalayan çığlıkları, hâlâ gitmiş değil kulaklarımdan!..”

(MDÜ, s. 62-64).

Çevreyi ve diğer canlıları koruma değeri kapsamında yazar, insanların diğer canlıların yaşam alanlarına saygı duyması gerektiğini okuyucuları için gözler önüne serrmektedir.

Benzer Belgeler