• Sonuç bulunamadı

2.3. Çevre nedir?

2.3.2. Çevre Sorunları

Dünyamızın çevre sorunları, en derin denizlerin dibi ile, en yüksek dağların doruğu arasında kalan ve derinliği 20.000 metre kadar olan bir çevreden ortaya çıkmaktadır. İnsanoğlunun geleceği, mutluluğu ise bu alandan akıllıca yararlanmaya bağlı bulunmaktadır. Karşılaştığımız her çevre sorununun hava, su, toprakla, biri, ikisi veya üçü ile bağlantısı vardır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, denizler, göller, akarsular, balıklar hep bu üç öğeden yararlanmak zorundadır. Öte yandan kirlenme (pollution)’den

söz edilince hemen havanın, suyun kirlenmesi aklımıza gelmektedir. Toprak için daha çok erozyon deyimi kullanılmaktadır (Yavuz ve Keleş, 1983 :10).

Çevre sorunlarının, kirlenmenin en büyük kaynağı insandır. İnsanların toplu olarak yaşadığı yerlerdir. Nüfusun hızla aratmadığı dönemlerde, çevre sorunlarından söz edilmiyordu. Daha başka sözlerle, dünya üzerinde nüfusun az olduğu dönemin çevre sorunları, kirlenmeleri üst üste yığılmıyor, birikmiyordu. Örneğin endüstrisi olmayan, küçük bir kasabanın, kentin yakınındaki dereye, nehre, göle, deniz kıyısına döktüğü çöpleri, pislikleri, türlü insan artıklarını doğanın kısa süreler içinde Zarasız duruma getirmesi olanağı bugünde vardır (Yavuz ve Keleş, 1983: 12). Bu durumda kirlenmeye önemli ölçüde sebep olan insanoğluna ciddi sorumluluklar düşmektedir. Doğanın, tabiatın kendini yenileme şansı vardır fakat doğa kendini yenilerken ciddi tahribatlar ve süregelen kesintisiz yıkımlarla karşılaşmamalıdır. Aksi durumda bir yenilenmeden bahsetmek yanlış olur.

“Dünya hiçbir zaman bundan küçük olmadı, hiçbir zaman da bundan büyük olmayacak” sözü çevre sorunlarının uluslar arası önem kazanmasından sonra kullanılır olmuştur. 500 milyon km2 den fazla bir alanı kaplayan Dünya yüzeyinin % 70’i deniz, geri kalan %30’u ise karalardır. Karaların yalnız %11’inden yoğun bir biçimde, % 30’ undan şöyle böyle yararlanılmakta geri kalan %59’ undan ise çok az yararlanılmaktadır (Öztan, 1985: 34). Dünyamızın yoğun bir şekilde yaralanılan kısmı göz önüne alınacak olursa ve kirlenmenin ciddi bir tehlike yarattığı hesaba katılırsa insanoğlunu ciddi tehlikelerin beklediği aşikardır. Kirlenme, çevre sorunları sebebiyle beklide ileriki yıllarda üzerinde yaşanabilecek toprak kalmayacaktır bu durum ekosistem için oldukça ciddi bir sorundur, bu durum canlı yaşamının yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğunun bir göstergesidir.

Her konuda olduğu gibi; çevre ile ilgili konularda da sorunları çözmek için, öncelikle sorunları tanımak, bilmek gerekir. Yurdun hemen her yerinde çeşitli şekillerde görülen çevre sorunları farklı sebeplerden meydana gelmektedir. Aşırı nüfus artışı ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ve konut sıkıntısı, enerji problemi, yeşil alanların ve ormanların yok edilmesi, tarım alanlarını hatalı kullanılması, bozulan kıyılar, doğal güzellikler, kirlenen çevre bu sebeplerden bir kaçıdır (Nazlıoğlu, 1988).

Çevre sorunlarının biri dar, öteki geniş anlamda olmak üzere iki biçimde algılama olanağı vardır. Sanayi kuruluşlarının; kara, su, toprak gibi çevre öğelerini

kirletmesi ve kirlenen çevrelerde yaşayanların sağlı için tehlike yaratmaya başlaması çevre sorunlarının dar anlamı, bir başka deyişle, kirlenmeye indirgenmiş anlamıdır. Oysa kirlenme dışında birçok sorun insan çevresinde yer alır ve çevreyi etkiler. Konut, gecekondu, ulaşım, yeşil alan vb. sorunları da kapsayan bir çevre anlayışı, çevre sorunlarına verilecek geniş anlamıdır (Keleş, 1872: 44; Nazlıoğlu, 1988)

Ekolojik dengeye yapılan müdahaleler mutlak olarak bu dengede değişmelere yol açmaktadır. Ancak bu müdahaleler bazen yeni bir dengeye yol açarken, bazen de denge bozulmakta ve büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. İnsan-çevre ilişkilerinde sorun ortaya çıkması, insan kaynaklı etkilerin, doğal ilişkiler sistemini ve dengelerini bozması ile olmaktadır (Bulca,1983; Görmez,2007: 8)

Sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi sağlıklı bir çevre ile mümkündür. Bir ilişkiler sistemi olan çevrenin bozulması ve çevre sorunlarının ortaya çıkması, genellikle insan kaynaklı etkenlerin doğal dengeyi meydana getiren zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar, zincirin tümünü etkileyip, bu dengenin bozulmasına sebep olmakta ve çevre sorunlarını oluşturmaktadır.

Çağımız insanı önceden asla karşılaşmadığı çok ciddi çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. İnsan etkisiyle değiştirilmeden önce, dünyanın ormanları, otlak ve çayır alanları ve diğer ekosistemleri her yıl 150 milyar ton organik madde üretme potansiyeline sahipti. İnsanlar, ekosistemlerin %12’sini direkt olarak tahrip etmiştir. Buna ek olarak, şimdi %27’sini doğrudan kullanmaktadır. Böylece insan doğal yiyecek artışının %40’ına yakınını kendine almaktadır, geri kalanı ise karada yaşayan diğer canlılar ve bitkiler paylaşmaktadır. Dünyanın birçok yerinde yaşam kalitesi gittikçe bozulmaktadır. Öte yandan dünyada küçük bir azınlık bu bozulmaya neden olan israfçı yaşam ve üretim biçimini sürdürmektedir. Bugün dünyada her gün bir canlı türü yok olmaktadır. Bioçeşitliliğin yok olması insan sağlığı ve gelişmesinde büyük kayıptır (Erdoğan ve Ejder, 1997: 1-2).

Dünyamız 2000 yılına, çözümlenmesi hayli zor büyük sorunlarla girmiştir. Dünya sorunları, 2000 yılını adeta dünya için “felaket yılı” ilan etseler pek haksız sayılmazlar. Çünkü dünya tarihine bakıldığında, 2000 yılında doğal felaketlerin rekor düzeye ulaştığı görülmektedir. Seller, orman yangınları ve toprak kaymaları gibi birçok doğal felaket binlerce insanın ölümüne ya da sakat kalmasına sebep olmuştur. Bilim adamları, uzmanlar ve özellikle çevreciler, doğal dengenin giderek bozulduğuna dikkat

çekiyorlar ve “Önümüzdeki yıllarda daha yıkıcı felaketler yaşanabilir” diyorlar (Özey, 2001: 22).

Günümüzde dünya çapında çevre sorunları olarak özellikle dört konu sık sık gündeme gelmektedir. Karbondioksit gazının arştı dolaysıyla meydana gelen iklim değişikliği, kanser yapıcı ışınları süzen ozon tabakasının incelip delinmesi, tropik ormanların tahribiyle ortaya çıkan, milyonlarca hayvan ve bitki türünün yok olma tehlikesi, birde Çernobil olayında olduğu gibi büyük çaptaki nükleer kirlenmeler. Bunlardan başka, tüm dünya çapında olmasa bile, uluslar arası boyutlarda, dünyanın geniş bölgelerini etkileyen en az üç sorun daha mevcuttur: Asit yağmuru, çölleşme, toksit atıklar (Kışlalıoğlu ve Berkes, 1993: 59). Bunların yanı sıra günümüzde dünyamızı ciddi şekilde etkileyen tehlikeler de mevcuttur.

Çevre sorunları daha büyük oranda insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan havaküre, suküre, taşküre ile bunların ortak kesişim alanlarında bulunan canlılar küresindeki doğal işleyişin bozulması anlamını taşımaktadır (Keçeci, 2010: 32). Bu doğal işleyişin insanoğlu tarafından tahrip edilmesi doğal düzenin bozulmasına, doğal işleyişin aksamasına ve üzerinde yaşanamaz bir dünyanın ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Çevrenin korunması ve geliştirilmesi insanoğlunun geleceği ve ekonomik gelişme açısından önemli bir konudur. “gelecek nesiller ve şuandaki toplum için kirliliği kovmak ve çevreyi geliştirmek insanoğlunun zorunlu hedefidir.” Bu, dünya üzerindeki insanların ve hükümetlerin evrensel bir isteğidir. Çevrenin korunması, çevresel kalitenin arttırılması, dünyadaki çevresel problemlerin önlenmesi insanoğlunun talebinin merkezidir (Baş, 2010).