• Sonuç bulunamadı

2. FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

4.6. Sosyo-Ekonomik Problemler

4.6.6. Çevre Problemleri

Dünya’nın birçok yerinde olduğu gibi, araştırma sahasında da bir çok çevre sorunu bulunmaktadır: Katı atık kirlenmesi, su kirlenmesi, toprak kirlenmesi ve erozyondur.

4.6.6.1. Su Kirliliği

Araştırma sahasında katı atık kirlenmesi ile birlikte su kirliliği de gündeme gelmiştir. Kırsal kesimde sağlıklı olmayan sular kirlenme ile daha da sağlıksız duruma gelmişlerdir. Tuvalet ya da fosseptik olmayan yerler ve gelişigüzel ortama bırakılan atık sular bulunmaktadır. Bunun sonucunda, bu atık sular içme suyu kuyularına karışabilmekte ya da yer altı sularını kirletmektedir. Buna bağlı olarak ta birçok hastalık insanları tehdit eder duruma gelmektedir.

Araştırma sahasına içme suyu veren Hışılayık mağarası ve kuyular henüz temiz olma özelliğini korumakla birlikte, yerleşme, çöp depolama, erozyon ve tarımsal alanlardan yüzeysel akış ve sızıntılarla gelen kirletici maddeler su kaynaklarını tehdit etmektedir.

4.6.6.2. Toprak Kirliliği

Araştırma sahasında tarımsal mücadelede kullanılan pestisitler göz ardı edilemeyecek olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. Tarımda kullanılan zirai ilaçlar toprakta kirlenmeye neden olmaktadır.

Toprağa verilen suni gübre kirlenmeye neden olmaktadır. Tarımda verimi artırma düşüncesi ile toprağa gereğinden fazla verilen suni gübre, toprakta kirlenmeye neden olmaktadır.

Ağır metaller ve hava kirliliği toprağı kirletmektedir. Kirli sular toprak için ciddi bir kirleticidir. Yerleşmeler ve yerleşmelerden gelen kirli sular topraktaki kirlenmenin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.

4.6.6.3. Erozyon

Toprak kullanımını azaltan erozyon sahanın en önemli problemidir.

Erozyon araştırma sahasının tamamında etkilidir. Bu durum barajın ömrüne olumsuz etkide bulunduğu gibi, tarım arazilerinin çoraklaşmasına da neden olmaktadır. Erozyona karşı çiftçilerin salma sulama yöntemine karşı eğitilmesi gerekmektedir. Ayrıca tarım arazilerinde sürekli aynı ürünün ziraatının yapılması tarım toprağının tek yönlü olarak zayıflamasını neden olmaktadır. Bu nedenle toprakta değişik mineral istekleri bulunan ürünlerin yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Son yıllarda erozyonla mücadele kapsamında ağaçlandırma çalışmalarına ağırlık verilmiştir (Foto 4.9).

SONUÇ VE ÖNERİLER

Araştırma sahası, Konya kapalı havzasının güneyinde olup batı ve kuzeydoğusu hariç diğer kısımları dağlarla çevrilidir. Ova’nın güneyini kaplayan Toros dağları, Akdeniz sahiline paralel olarak uzandığından ve sahile dik vadiler bulunmadığından, Akdeniz’den gelen hava kütleleri Ova’ya nüfuz edemeyerek, Toroslar’ın güney yamaçlarına çarparak soğumakta ve yağmur şeklinde boşalmaktadır. Bu nedenle mevcut dağların kuzeyine pek az yağmur düşmektedir. Saha De Martonne’a göre; sıcaklık ve yağış özellikleri dikkate alınarak incelendiğinde, “yarı kurak” iklim özelliği göstermektedir. Erinç’e göre; yağış ve buharlaşma özellikleri dikkate alındığında araştırma sahası “Yarı Kurak” iklim özelliği göstermektedir. Thornthwaite’a göre yağışla evapotranspirasyon ve sıcaklık ile evapotranspirasyon özellikleri dikkate alınarak incelendiği zaman sahanın ikliminin “yarı kurak” iklim özelliği gösterdiği görülmektedir. De martonne, Erinç ve Thornthwaite’a göre yapılan iklim tasniflerine göre araştırma sahası kesinlikle “yarı kurak” iklime sahiptir. Bu sebeple, araştırma sahasında yağış az ve buna mukabil buharlaşma fazladır. Sahada yarı kurak ve tam bir kara iklimi hakimdir.

Sahada yağışlar Kasım ayına doğru düzeltilmiş evapotranspirasyondan fazla olmaya ve dolayısıyla toprakta su depolanmaya başlanmaktadır. Yağışların artarak devam etmesi ve tersine potansiyel evapotranspirasyonun (PE) hızla azalması sonucu Şubat ayına doğru toprağın suya doygun hale gelmesine sebep olmaktadır. Rezerv su, Şubat ve Mart aylarında 100 olmaktadır. Nisan ayı ile birlikte hem yağış hem de potansiyel evotranspirasyon katlanarak çok hızlı bir artış gösterdiğinden, Nisan ayından Haziran’a kadar sarfiyat topraktaki rezerv sudan karşılanmaktadır. Haziran ayından itibaren de toprakta su eksikliği söz konusu olmakta Kasım ayına kadar da rezerv su sıfır kalmaktadır. Bu nedenle araştırma sahasında Haziran ve Kasım ayları arasında tarımda sulama yapılması şarttır.

Araştırma sahası genelde orman bakımından fakirdir. Orman bakımından fakirliğin sebebi sahanın ilk çağlardan beri yerleşime açılmış olması, orman tahriplerinin çok hızlı olması sonucunu hazırlamıştır. Orman örtüsünün azlığı su ve rüzgar erozyonunu arttırmaktadır. Erozyon tarım toprağını çoraklaştırmakta bu da tarımsal üretimi ve verimi düşürmektedir. Erozyonunun zararlarının en aza indirilmesi için ağaçlandırma çalışmalarının yapılması gerekmektedir.

Sahada toprakların karakteristik özelliklerini belirleyerek toprak yapısının bozulmaması için gerekli gübre tavsiyesinde bulunmak ve fazla gübre ile aşırı ilaç

kullanılmasının önüne geçmek amacıyla toprak analizlerini yapılması için eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Özellikle meyve bahçeleri kurmak isteyen üreticilere toprak analizinin önemi yetkili kurumlara vurgulanmalıdır.

Mersin Limanı’na ulaşımı 1,5 saate indiren “Mara Yolu”nun bir an önce hizmete açılması gerekmektedir. Bunun sonucunda; üretimde büyük gücü olan ve özellikle son yıllarda meyve üretiminde büyük atılım yapan araştırma sahasının üretimini ve bu üretimden elde ettiği geliri arttıracaktır.

Sahadaki sulama ihtiyacının karşılanması için, devlet yatırımları bir an önce bitirilmelidir. Sahadaki baraj ve tünel projeleri bitirilmeli ve yenileri yapılmalıdır. Araştırma sahasında yapılacak barajlar, tarımsal üretimin hızla artmasına neden olacaktır. Sulama probleminin sahada çözülmesi, ürün çeşitliliğini arttıracak, hammaddeyi ucuzlatacak ve tarıma dayalı sanayiyi canlandıracaktır.

Sahadaki bir takım hayvancılık problemlerinin giderilmesi için, hayvansal üretimin artırılması ve kaliteli kaba yem açığının kapatılması için, yem bitkileri üretiminin yaygınlaştırılması, belgeli damızlık kullanımının teşvik edilmesi ve suni tohumlama çalışmalarının yaygınlaştırılması çalışmaları yapılmalıdır.

Sahada arıcılık üzerine kooperatif ve örgütler olmadığından, üretilen bal ambalajlama sorunu olması sebebiyle, genellikle Konya ve İstanbul’dan gelen pazarlama şirketleri tarafından toptan alınmaktadır. Araştırma sahasındaki arıcıların büyük kısmı gezginci arıcıdır. Bu nedenle bu arıcılar gezdikleri bölgelerde elde ettikleri balları oradaki mevcut kooperatiflere satmaktadırlar. Araştırma sahasında büyük bir potansiyele sahip olan arıcılık, kooperatiflerin olmaması sebebiyle elde edilen ürünler değer fiyatına satılamadığından hak ettiği yere gelememektedir. Sahada gerekli girişimlerin yapılarak arıcılık sektörünün hak ettiğini yere gelmesi sağlanmalı ve kooperatifler kurularak üretilen balın eder karşılığında pazarlara ulaşması sağlanmalıdır. Ambalajlama problemi kurulabilecek bir tesis ile çözülebilecek ve sahadaki bal üreticisi ürettiği balı toptan satmak zorunda kalmayacaktır.

Sahanın iklimi ve florasının zenginliği arıcılığın yaygınlaşmasına imkân sağlamıştır. Bu nedenle yetiştiricilerimiz hem sabit, hem de gezici arıcılık yapabilmektedir. Araştırma sahasında yapılan bal üretimi özellikle kırsal kesimdeki halkın geçim kaynağıdır. Sahada arıcılık sektörünün desteklenmesi gerekmektedir.

Saha hayvan ve hayvan ürünlerinin pazarlanması il içi ihtiyaca yönelik olduğu gibi bunun yanında İstanbul, İzmir, Mersin illerine canlı hayvan ve et olarak da gönderilmektedir. Araştırma sahasında hayvan pazarı gayri resmi olarak faaliyet

göstermekte olup hayvanların büyük bir kısmı burada pazarlanmaktadır. Besicilik yapmak üzere çevre illerden yetiştiriciler araştırma sahasına gelerek kuzu ve dana şeklinde hayvanları satın almaktadırlar. Sahada resmi bir hayvan pazarı kurulmalı ve sahadaki hayvancılığın sadece yerel ihtiyacı karşılama amacının ötesine geçilerek, hayvancılığa sahada ulusal bir boyut kazandırılmalıdır. Hayvansal üretimde verim düşüklüğünü artırmak için, entansif hayvancılık yapılmalıdır. Hayvancılığın gelişmesi için kredi gereksinimi ciddi boyuttadır. Buna, bir an önce çözüm bulunmalıdır.

Araştırma sahasında tarımla uğraşan ve kırsal kesimde yaşayan insanların en önemli geçim kaynaklarından birisi hayvancılıktır. Hatta arazi yapısı tarıma elverişli olmayan dağlık yörelerde (Berendi, Büyük Koraş, Küçük Koraş) hayvancılık, tarım sektörünün önüne geçerek en büyük ekonomik kazanç olmuştur. Buna karşın, sahada hayvancılığın tarım sektörü içerisindeki payının mevcut kaynaklara göre üretim değeri düşüktür. Özellikle son yıllarda; tarım ve çayır-mera alanlarının artan nüfusun konut ihtiyacını karşılama ve sanayi yerleşiminde kullanılması sonucu azalması hayvancılığın gelişmesini engellemiştir. Araştırma sahasının arazi varlığının yaklaşık 1/3’ü çayır-mera alanlarından oluşmasına rağmen Merkez İlçe’de, yukarıda bahsedilen nedenlere bağlı olarak hayvancılık fazla gelişememiştir. Bu yüzden burada son yıllarda ahır hayvancılığına doğru bir eğilim başlamıştır. Hayvancılığın gelişebilmesi için hayvan soylarının ıslah edilmesi, ahır hayvancılığının özendirilmesi ve yem bitkilerinin ekiminin teşvik edilmesi gerekmektedir.

Damlama ve yağmurlama sulama teknikleri mineral erozyonunu engelleyerek toprağı korumaktadır. Bu sebeple, çiftçiler eğitilerek bu sulama tekniklerini tercih etmeleri sağlanmalıdır. Böylece sahada düzgün sulama ortaya çıkacak, tarım ürünleri daha fazla gelir getirecektir.

Ovalık sahada erozyon çok ciddi bir problemdir. Bu sahada erozyonu önlemek için, ağaçlandırma çalışmaları yapılmalı, tarlalar iyi tefsiye edilmeli, damlama sulama sistemi kullanılmalı ve araziler tek yönlü değil kullanım çeşitlendirilmelidir.

Nüfus artış hızı fazladır. Bunun önüne geçebilmek için, aile planlamasının insanlara çok iyi anlatılması gerekmektedir. Aile planlaması ile nüfus planlaması arasındaki fark çok iyi açıklanarak, her ailenin her yönü ile tam olarak ilgilenebileceği sayıda çocuk yapması gerektiği açıklanmalıdır. Bu sayede nüfus artış hızı düşürülebileceği gibi, göçün engellenmesi de sağlanacaktır.

Sahada göçün temel nedenleri ekonomi ve topraksızlıktır. Sahada tarıma ve hayvancılığa dayalı sanayi kuruluşları (mandıra, et kesimhaneleri, yem fabrikaları vb.) kurulmalı, tarımın daha etkin hale gelebilmesi için toprak reformu yapılmalı, küçülen tarım arazileri birleştirilerek daha gelir getirici boyuta ulaştırılmalıdır.

Ayrancı ilçe merkezi küçük bir yerleşmedir. Çevresindeki 22 köyde bu özellikleri göstermektedir. Yerleşmelerin küçük olması, hizmet götürülmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle buradaki köyler birleştirme yoluna gidilmelidir. Birleştirmeyi sağlayabilmek amacı ile birkaç köyün orta noktalarına sanayi tesisleri kurulmalıdır. Böylece köyler tesislere doğru yerleşmelerini hareketlendirecek ve zamanla bu köyler birleşmiş duruma geleceklerdir. Bu sayede çeşitli hizmetler daha etkin ve daha ucuza bu köylere götürülebilecektir.

EKLER

FOTOĞRAFLAR

Benzer Belgeler