• Sonuç bulunamadı

3. TÜRKĠYE‟NĠN ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ POLĠTĠKALARI

4.1. Çevre Hakkı ve Çevre Hukuku

Ġnsan hakları, insan olmanın gereği olarak hak edilen maddi manevi haklardır. Bu bağlamda Birinci KuĢak Hakları, klasik haklardır ve insanın bağımsızlığı özgürlüğü, siyasal hakları ile ilgilidir. YaĢam hakkı, kiĢi özgürlüğü, güvenliği, dokunulmazlığı, mülkiyet hakkı, inanç ve ibadet özgürlüğü, düĢünce özgürlüğü gibi haklar bu birinci kuĢak haklar içerisindedir. Ġkinci kuĢak haklar ise sosyal haklar olarak da isimlendirilmektedir ve çalıĢma hakkı, sendika kurma hakkı, grev hakkı, sağlık hakkı, parasız öğrenim görme gibi haklar bu hakkın kapsamında bulunmaktadır. Üçüncü kuĢak haklar ise, dayanıĢma hakları, yeni kuĢak hakları olarak değerlendirilirler. Çevre hakkı, barıĢ hakkı, geliĢme hakkı, insanlığın ortak

mal varlığına saygı hakkı olarak isimlendirilmiĢlerdir. Bu yeni kuĢak hakların diğer haklardan farkı; toplumda yaĢayan her bireyin bir araya gelerek ortak çalıĢmasını gayretini gerektirir. Devletin, kamu kurumlarının, bireylerin aktif çalıĢması ile gerçekleĢir (Dadak, 2015: 309-313).

Güvenilir, sağlıklı bir ekolojik sistem içerisinde, doğal bir çevrenin içerisinde yaĢama isteği birinci ve ikinci kuĢak hakların etkisi ile daha da belirgin olmuĢtur. Bu bağlamda geçen süreçte çevre, birinci kuĢak hakların kapsamı dâhiline girmiĢtir. Ġkinci kuĢak haklar kapsamında yapılan bir takım düzenleme ve değiĢikliklerin bir bölümü de, çevrenin düzenlenmesi hakkındadır. Ġnsanların en esas ve en temel hakkı yaĢama hakkıdır. YaĢam hakkı içerisinde hem maddi hem de manevi yönden daha iyisi talep edilir. Çevre hakkını da bu haklar ile bağlantılı olarak değerlendirmek mümkündür. Yani insanların ve hatta tüm canlıların varlığı, iyiliği, düzenli, sağlıklı, dengeli doğal bir çevreye bağlıdır. Büyük bir hızla ilerleyen geliĢen küresel dünyada çevre hakkı, yeni bir hak olarak ve bugün iklim anlamında yaĢanılan sorunlar kapsamında önemi artan, çözüm bulunması gerektiği için, ülkelerin ve devletlerin yasalarına giren mühim hukuksal bir araç niteliğindedir (Dadak, 2015: 310).

1972 yılında BirleĢmiĢ Milletler Çevre Konferansında yayınlanan Stockholm Bildirgesinde çevre hakkı ifadesi kullanılmıĢtır. Daha sonraki süreçlerde de 1992 yılında düzenlenen Rio Konferansında ve devam eden yıllarda da devletlerin anayasa ve kanunlarında yer bulmuĢtur. Çevre hakkı, birinci kuĢak hakkı olan yaĢam hakkı ve ikinci kuĢak hak olan sağlık hakkı ile direk bağlantılıdır. Çünkü yaĢam hakkının güvencesi çevre hakkıdır. Ġnsanların varlıklarını sürdürebilmesi sağlıklı ve ekolojik bir dengeye sahip çevre ile mümkündür. YaĢamsal tüm ihtiyaçlar sağlıklı bir çevrede oluĢur. Temiz ve güvenilir su, temiz ve güvenilir gıda, nefes almak, bedenen ve ruhen sağlıklı olmak için doğal bir çevre gerekir. Çevreye gelebilecek her türlü zarar tüm canlıların yaĢamını, neslini ciddi tehlikeye atar. Bu nedenle çevre hakkı yaĢam hakkından ayrı düĢünülemez. Çevrenin korunması ve geliĢtirilmesi Çevre Hakkının konusunu teĢkil eder. Anayasamızın 56. Maddesinde “sağlıklı ve dengeli” ifadesi kullanılarak çevre konusunun ve ekolojik dengenin önemi belirtilmektedir. Çevre Kanununda ise, “çevre” ; canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam olarak tanımlanır. Bu bağlamda da çevre hakkının konusunu belirler.

Çevre hakkı, doğal çevrenin yanında, yapay çevreyi de içine alır. Yapay çevre, insanoğlunun yaĢadığı yerde yaptığı değiĢiklikler ile fiziksel ve kimyasal yöntemlerle, doğal çevreyi etkilemesi sonucu oluĢturduğu çevre olarak tanımlanabilir. Çevre hakkının sahipleri, bireyler, birey toplulukları, gelecek kuĢaklar ve devletler olmak üzere 4 grupta incelenir. Hatta Kaboğlu‟na göre çevre hakkı baĢta hayvanlar olmak üzere tüm canlıları ilgilendirmektedir (Dadak, 2015: 316-317).

Kaboğlu çevre hakkının koruma altına alınmasının gerekliliğini Ģöyle sıralar (Aktaran: Uysal Oğuz, 2009: 191):

1. Uluslararası düzeyde çevre ve çevre hakkıyla ilgili haber ve bilgilere ulaşma, idari ve yargısal usullere katılma hakkının korunması için yapısal ve sürekli bir güvence ye gereksinim duyulması,

2. Uluslararası çevre hukukunun, sorumluluklar, yaptırımlar, yükümlü özel ve kamusal süjeler, ihlalleri değerlendiren organlar gibi hukuksal içeriğinin güçlendirilmesi gerekir. Uluslararası bir mahkemenin kurulması, uyuşmazlık ve çatışmaların yerel ve bölgeselden uluslararası boyutlara ulaşması nedeniyle gerekmektedir.

3. Uluslararası Çevre Mahkemesi gibi bir güvence organı, çevre hakkını insan hakları boyutuyla tanımlayıp, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi örneğinde olduğu gibi, belirli sınırlar ve prosedürler çerçevesinde bu hakkın ihlal edildiğine dair bireysel başvuruları kabul edebilir. Böyle bir mahkeme, ekolojik adaletin toplumsal etiği açısından da gereklidir.

4. Uluslararası ekolojik suç anlayışının geliştirilmesi, çevreye zarar verilmesi konusunda sorumluluk kavramının genişlemesi, „kirleten öder‟ ilkesinin uluslararası alanda uygulanması, çevre koruma konusunda yargısal araçların geliştirilmesini gerekli kılmaktadır.

Küresel iklim değiĢikliği bugün dünyanın ve tüm canlıların yaĢamlarını idame ettirebilmeleri açısından karĢı karĢıya kaldıkları en büyük problemdir. Bu sorun, sınır tanımayan yapısı nedeni ile yine sınır tanımayan bir güç birlikteliğini ve güç ile birlikte top yekûn çözüm üretmeyi gerektirmektedir. Bu nedenle ekolojik açıdan küresel iklim değiĢikliği müzakereleri, bu birlikteliği yansıtması bakımından çok önemlidir.