• Sonuç bulunamadı

3. GEREÇ VE YÖNTEMLER

3.4. Antropometrik Ölçümlerin Alınması

3.4.3. Çevre Ölçümleri

Çevre ölçümleri için Hoechstmass marka esnek olmayan 8 mm kalınlığında mezura kullanıldı. Ölçüm alınan bölgeler bel bölgesi idi. Bel çevresi arkus kosta ile spina iliaka anterior superior arası mesafenin orta noktasından geçecek şekilde mezura kullanılarak ölçüldü ve cm olarak belirtildi. Bel ölçümleri ilk başvuru değerleri ile kıyaslandı. Tüm ölçümler aynı kişi tarafından yapıldı.

3.5. Fizik Muayene

Tüm olguların rutin fizik muayenesi yapıldı. Çalışma grubuna alınan obez çocuklarda 15 dakikalık oturur pozisyonda dinlenmeden sonra yaş grubuna uygun manşon kullanılarak Omron marka tansiyon aleti ile kan basınçları ölçüldü ve kardiyak nabızları not edildi. Cilt bulguları; akontozis, stria, hirsutizm, jinekomasti

hattını 1 cm aşması hepatomegali olarak kabul edildi. Olgular Tanner evrelendirme sistemi kullanılarak puberte değerlendirildi.

3.6. Laboratuvar Tetkikleri

Kan örnekleri için çalışma grubuna giren olgulardan sabah 12 saatlik açlığı takiben sabah 08.00 ile 09.00 arasında venöz yolla alındı. Alınan bu kanlar ile E.Ü.T.F merkez laboratuvarında AKŞ, açlık insülin, total kolesterol, LDL kolesterol, VLDL kolesterol, HDL kolesterol, trigliserid, serum transaminazları (AST ve ALT), üre ve kreatinin, tiroid fonksiyon testleri serbest T4-TSH, böbreküstü bez değerlendirmesi açısından ACTH ve kortizol ölçümü ve anemi açısından hemogram bakısı yapıldı. İnsülin sensivite indeksi, AKŞ (mg/dl) açlık insülin düzeyine (mIU/ml) bölünmesi ile hesaplanmakta (AKŞ/ insülin) sağlıklı bireylerde bu oranın 6'nın üzerinde olması beklenmektedir. HOMA-IR; AKŞ (mg/dl) x Açlık insülin (mIU/L) /405 formülüyle hesaplanmıştır.

3.7. Görüntüleme Yöntemleri

3.7.1. Ekokardiyografi

Çalışmaya alınan hastalar diyet ve egzersiz tedavisi öncesi kalp damar hastalığı riski yönünden Çocuk Kardiyoloji Bölümünce aynı çocuk kardiyoloğu tarafından GE vivid e9 marka ekokardiyografi cihazı ve pediatrik yaş gruplarına uygun probe ile değerlendirildi. Hastalarda diyastol ve sistol sonu duvar kalınlıkları, kalp kapakçıkları ve ejeksiyon fraksiyonlarına bakıldı.

3.7.2. Batın Ultrasonografi

Ultrasonografi görüntülemesine başlamadan önce hastalar karanlık, normal ısıdaki bir odada 10-15 dakika uzandı. Karaciğer incelemesi Philips marka HD11XE modelli cihaz ile yapıldı. Hasta supin veya gerekirse yan yatar pozisyonda optimal frekans kullanılarak parankim ekojenitesi değerlendirildi. Ultrasonografi tanı kriterlerine göre kabul edilmiş standart hepatosteatozu tespit için hastaların parankim ekojeniteleri değerlendirildi. Ayrıca yaşa ve cinsiyete göre eğrilere bakılarak karaciğer büyüklüğü değerlendirildi ve hepatomegali açısından araştırıldı. Kolelitiazis açısından

büyük ve küçük, hepatik ve ekstrahepatik safra yolları ile safra kesesi değerlendirmesi yapıldı.

3.8. Göz dibi değerlendirilmesi

Çalışmaya alınan hastalar E.Ü.T.F Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Polikliniğinde göz dibi bakısı ile değerlendirildi. Honsun markalı oftalmoskop ile göz bakıları yapıldı. Kısa etkili bir midriyal (örn. Tropikamid %1) ile pupil dilatasyonu sağlandıktan sonra fundus ve retina değerlendirmesi yapıldı. Özellikle hipertansif retinopati açısından değerlendirildi ve evreleme yapıldı ve kafa içi basınç artışı sendromu açısından fundus değerlendirildi.

3.9. İstatiksel Analiz

Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için IBM SPSS Statistics 25.0 ve Stata (Stata Statistical Software: Release 11. College Station, TX: StataCorp LP. StataCorp.) programı kullanıldı. Nümerik değişkenlerin Normal dağılıma uygunluğu Shapiro-Wilk(n<50) ve Kolmogorv-Smirnov(n>=50) testiyle incelendi. Nümerik değişkenler ortalama ve standart sapma ve medyan(min- max) olarak verildi. Normal dağılıma uygunluk sağlandığında İki eş arasındaki farkın önemlilik testi (Paired t test), sağlanmadığında Wilcoxon testi kullanıldı. İkiden çok grup karşılaştırmasında Tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanıldı. Önemlilik durumunda ikili karşılaştırmalar Tukey testi ile yapıldı. Mcnemar testi ve Mcnemar - Bowker testi önce ve sonra arasındaki farkı test etmek için kullanılmıştır. Tüm hipotezler için anlamlılık düzeyi 0.05 kabul edildi.

4. BULGULAR

Şubat 2019-Şubat 2020 arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Genel Pediatri polikliniğine başvuran 100 obez hastanın klinik ve laboratuvar verileri yanı sıra bazı demografik veriler irdelendi.

Çalışmadaki hastaların %59’u kızdır (n=59). Kilo almanın başlangıcı %47 hastada (n=47) ergenlik, %20 hastada (n=20) ise ek gıdaya geçiş dönemi olarak saptanmıştır. Yaş ile obezite arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.

Şekil 5.1. Cinsiyet Dağılımı Şekil 5.2. Kilo Alma Dönemleri Dağılımı Çalışmaya katılan hastaların %20’si prematüredir (n=20), post matür doğan hasta yoktur. Hastaların doğum ağırlığı minimum 650 gram maksimum 4750 gram, ortalama 3265 gram saptandı. %4’ü (n=4) düşük doğum ağırlıklı (SGA), %18’i (n=18) yüksek doğum ağırlıklı (LGA) idi.

Annede mevcut olan diyabet ya da gestasyonel diyabetinin (GDM) bebeğin obeziteye yatkınlığı açısından yapılan değerlendirmede, %21 hastanın (n=21) annesinde GDM saptandı.

Postmatür dönemde beslenme bilgileri sorgulandığında 6 hastanın hiç anne sütü almadığı öğrenildi. 3 hastanın prematürite beslenme sorunu nedeniyle, 3 hastanın ise annede yeterli süt olmaması nedeniyle formula mama ile beslendiği öğrenildi. Hastaların %88’i (n=88) en az 6 ay anne sütü almıştı. 2 yıldan fazla anne sütü alan hasta %4’tü.

Doğum sonrası formüla ürün kullanımı sorgulandığında, 83 hastanın hiç formüla mama kullanmadığı, 3 hastanın doğum sonrası anne sütünün yetersiz olduğu gerekçesi

59% 41%

Cinsiyet

Kız Erkek 20% 33% 47%

Hızlı Kilo Alma Dönemi

Ek gıdaya geçiş Prepubertal dönem Pubertal dönem

ile ilk 1 haftada kullandığı, 11 hastanın 6 aydan daha uzun süre formüla kullandığı saptandı. 3 hastanın anne sütü kesildiği için 6 aydan daha önce formüla ürün kullanmaya başladığı, 8 hastanın anne sütü olmasına rağmen formüla ürün kullandığı öğrenildi.

Tamamlayıcı beslenme değerlendirildiğinde; 87 hasta 6.ayda, 9 hasta 4 ve 5.ayda ek gıdaya başlamış. 9 hastanın 6’sı anne sütü olmadığı için 4’ü ise anne sütü ve formulaya ek olarak erken ek gıdaya geçtiği belirlendi. Erken tamamlayıcı beslenmeye geçen hastaların VKİ, bel çevresi ve HOMA-IR değerleri, diğer hastalarla karşılaştırıldı ve anlamlı bir farklılık saptanmadı (p=0,768).

Çalışmaya polikliniğe kilo fazlalığı şikâyeti ile başvuran hastalar dışında farklı yakınmalarla başvuran ancak obezite saptanan olgular da dahil edildi. Olguların %50’si (n=50) kilo fazlalığı yakınması dışında başka nedenlerle başvurdu. Başvuru nedenleri Tablo 8’de görülmektedir.

Tablo 8. Poliklinik Başvuru Nedenleri

Başvuru Nedeni Başvuru Sayısı Başvuru yüzdesi

Kilo fazlalığı 50 50,0

Ateşli enfeksiyon 10 10,0

İlaç kullanım onayı 8 8,0

Alerji 4 4,0 Karın ağrısı 5 5,0 Baş ağrısı 1 1,0 Sağlık raporu 2 2,0 Adet düzensizliği 5 5,0 Hipertansiyon 3 3,0 Puberte tarda 1 1,0 İdrar inkontinans 4 4,0 Hipotiroidi 1 1,0 Gelişim geriliği 3 3,0 KCFT yüksekliği 2 2,0 Senkop 1 1,0 Toplam 100 100,0

Hastaların obezite dışında da var olan diğer organik patolojileri değerlendirildi ve Tablo 9’da gösterildi.

Tablo 9. Obezite Dışı Organik Patolojiler Bilinen hastalık Sıklık DEHAB 8 Hipotiroidi 3 Depresyon 2 Hashimato 2 Epilepsi 2 Nöromotor Gerilik 2

Otizm + Epilepsi + Hashimato 1

Hidrosefali 1 İTP 1 Hipertansiyon 1 Fmf 1 Reflü 1 Bronşektazi 1 Astım 1 Yok 73 Toplam 100

Hastaların halen kullanmakta olduğu ilaçlar sorgulandığında, sıklıkla DEHAB nedeniyle metilfenidat kullandığı, 5 olgunun da tiroid fonksiyon bozukluğu nedeniyle tedavi aldığı görüldü. Olguların kullandığı ilaçlar Tablo 10’da gösterilmiştir.

Tablo 10. İlaç Kullanımı

İlaç kullanımı Sıklık Metilfenidat 8 Levotiroksin 5 Aripiprazol 2 Kolşisin 2 Metilfenidat + Hidroksizin 1 Oksikarbazepin 1 Ferrum 1

Drospirenon ve Etinil Estradiol (Oral Kontraseptif) 1

Metaprolol 1

Pantaprazol 1

İnhaler Steroid 1

İlaç Kullanımı Yok 76

Ailelerin gelir düzeyleri sorgulandı ve açlık sınırı altı dar gelirli, yoksulluk sınırı altı orta gelirli, yoksulluk sınırı üstü ise yüksek gelirli olarak kabul edildi. Ailelerin %77’si (n=77) dar ve orta gelirliydi. Aile gelir düzeyi ile VKİ arasında ilişki değerlendirildi ve anlamlı bir ilişki saptanmadı.

Düzenli spor yapan ebeveyn saptanmazken, sadece 1 hastanın kardeşinin düzenli spor yaptığı öğrenildi. Aile içi spor alışkanlığı olan hasta oranı %1’di (n=1).

Ailede obezite sorgulandığında, 39 annede obezite, 40 annede kilo fazlalığı mevcuttu. Annelerin VKİ ortalaması 28,7 iken maksimum 38 ve minimum 19,8 saptandı. Morbid obezitesi olan anne yoktu. 34 babada obezite, 51 babada ise kilo fazlalığı saptandı. Babaların VKİ ortalaması 29,3 iken maksimum 44,9 minimum 20 saptandı. 3 baba morbid obezdi.

Toplam verilere bakıldığında 49 hastanın anne veya babasında obezite saptanırken, 7 ailenin hem ebeveyni hem de kardeşinde obezite saptandı. 44 hastanın aile üyelerinde obezite görülmedi ancak 26’sında kilo fazlalığı olan aile üyesi tespit edildi. Bu istatiksel veriler anlamlı değildi.

Şekil 6. Ailede Obezite Dağılımı

Birinci ve ikinci derece aile yakınlarında DM ve hiperlipidemi sorgulandı. Ailelerin %55’inde (n=55) soy geçmişinde diyabet mevcuttu ve bu oran istatistiksel olarak anlamlı görüldü. (p=0,024). Sadece 19 hastanın ailesinde hiperlipidemi saptandı ve istatistiksel olarak anlamlı değildi (=0,762).

44% 49%

7%

Ailede Obezite

Şekil 7.1. Ailede Diyabet Öyküsü Şekil 7.2. Ailede Hiperlipidemi Öyküsü

Hastaların fiziksel aktiviteleri değerlendirildiğinde %25 hastanın (n=25) düzenli spor yaptığı ancak düzenli spor yapan hastaların aktivite sürekliliği ve süresi sorgulandığında; sadece 18 hastanın etkili şekilde spor yaptığı görüldü.

Okula giden hastaların okula ulaşım şekli ve okuldaki fiziksel aktivitesi sorgulandı. Hastaların %28’i (n=28) yürüyerek ulaşım sağlarken, diğer hastalar ulaşım aracı kullandığı görüldü. Okulda spor saatleri ve boş zamanlarda fiziksel aktiviteleri sorgulandığında sadece %17’sinin etkin katılım sağladığı saptandı.

Şekil 8.1. Okula Ulaşım Şekli Şekil 8.2. Okulda Yapılan Fiziksel Aktiviteler Günlük yaşamda gün içi fiziksel aktivitelere katılım ve televizyon-bilgisayar- cep telefonu kullanımı sorgulanarak toplam ekran süresi belirlendi. Günlük yaşamda belirlenen fiziksel aktivitesini tamamlayan hastaların oranı %20 (n=20) bulundu. Gün içinde toplam ekran süresi için uygun sınır olan 2 saati aşan hasta sayısı %98 idi (n=98). 55% 45%

Ailede DM

Pozitif Negatif 19% 81%

Ailede Hiperlipidemi

Pozitif Negatif 8% 28% 42% 22%

Okula Ulaşım Şekli

Okula gitmiyor Yürüyüş

Servis Toplu taşıma

8% 17% 75%

Okulda Fiziksel Aktivite

Okula Gitmiyor Aktif-katılımı var Pasif-katılımı yok

Şekil 9.1. Günlük Yaşamda Yapılan Fiziksel Aktivite Şekil 9.2. Toplam Ekran Süresi

Beslenme alışkanlıkları değerlendirildiğinde, çalışmaya katılan hastaların %97si (n=97) değişik sıklıklarla da olsa hazır gıda ve abur cubur gıda tükettiği, gazlı/şekerli içecekler tükettiği saptandı. Ancak hastaların %31’i (n=31) okul kantininden hiç besin tüketmiyordu. Ekran önü beslenme ve fast food tüketimi ise tüm hastalar değerlendirildiğinde %96 olarak bulundu. Sadece %55 hastanın (n=55) düzenli kahvaltı yapma alışkanlığı mevcuttu.

Şekil 10. Hazır Gıda ve Abur Cubur Tüketimi

20% 80%

Günlük Yaşamda

Fiziksel Aktivite

Aktif-katılımı var Pasif-katılımı yok

2% 29% 69%

Ekran Süresi

0-2 saat 2-4 saat 4 saatten fazla

53 25 19 3 Her gün 2-3kez Her gün 1 kez Haftada 1-2 gün Hiçbir zaman 0 20 40 60

Dışardan Hazır Gıda

Tüketimi

53 27 16 4 Her gün 2-3kez Her gün 1 kez Haftada 1-2 gün Hiçbir zaman 0 20 40 60

Şekil 11.1. Gazlı veya Şekerli İçecek Tüketimi Şekil 11.2. Okul Kantininden Gıda Tüketimi

Şekil 12.1. Ekran Önünde Gıda Tüketimi Şekil 12.2. Kahvaltı Yapma Alışkanlığı Hastaların okul başarısı sübjektif olarak değerlendirildi. Ailelere çocuklarını başarılı bulup bulmadığı soruldu. 17 hastanın okul başarısı kötüydü. Otizm bulgusu ve mental retardasyonu olan, özel eğitime giden 3 hasta mevcuttu. 2. kontrolde 1 hastanın okul başarısında düzelme saptandı ve istatistiksel olarak anlamlı değildi.

Şekil 13. Okul Başarı Durumu

39 22 16 23 Her gün 2-3kez Her gün 1 kez Haftada 1-2 gün Hiçbir zaman 0 10 20 30 40 50

Gazlı/Şekerli İçecek

Tüketimi

23 24 14 31 8 Her gün 2-3kez Her gün 1 kez Haftada 1-2 gün Hiçbir zaman Okula gitmiyor 0 10 20 30 40

Okul Kantininden Gıda

Tüketimi

96 4 Var Yok 0 50 100 150

Ekran Önü Fastfood

tüketimi

55 13 9 23 Her gün düzenli Sıklıkla Nadiren Hiçbir zaman 0 20 40 60

Kahvaltı Alışkanlığı

8% 17% 35% 40%

Okul Başarısı

Hastaların ilk başvuru ve 2 ay sonraki kontrol başvurusundaki antropometrik ölçümleri yapıldı. Hastaların tamamı değerlendirildiğinde vücut ağırlığı, VKİ ve bel çevresi açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı.

Tablo 11 Birinci ve İkinci Başvurudaki Antropometrik Ölçümler

Minimum Maksimum Ortalama Ortanca

Standart Sapma (SS) Vücut Ağırlığı 1.başvuru 22,80 128,00 69,83 71,00 22,32 Vücut Ağırlığı 2.başvuru 22,40 132,00 70,71 72,00 22,23 Vücut Kitle İndeksi 1.başvuru 18,92 47,01 28,50 27,99 5,08 Vücut Kitle İndeksi 2.başvuru 19,60 47,38 28,60 27,84 5,14 Bel Çevresi 1.başvuru 69,00 135,00 93,05 92,00 11,10 Bel Çevresi 2.başvuru 70,00 135,00 93,92 94,00 11,15

Ayrıca; 46 hastada 2 ay sonraki kontrol başvuruda VKİ.de ortalama %5,2 azalma saptanırken, 53 hastada 2.başvuruda VKİ.de ortalama %6,4 artış görüldü. Bir hastada ise değişiklik saptanmadı. İlk başvuru ve kontrol başvuruda VKİ değerlendirildiğinde anlamlı bir değişiklik saptanmadı (p=0,650). Benzer şekilde bel çevresi değerlendirildiğinde 1. ve 2. başvuru açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı (p=0,780).

Obeziteye eşlik eden morbiditeler açısından ilk ve ikinci başvuruda yapılan ölçümler sonucunda hipertansiyon saptanan olgular Şekil 14’te gösterildi. İlk başvuruda %2 olan normotansif hasta yüzdesi, kontrol başvuruda %12 ile 6 kat artış gösterdi.

Şekil 14 Birinci ve İkinci Başvuruda Hipertansiyon Dağılımı

Hastaların tüm sistem bakıları yapılarak patolojik bulgular ve hastalıklar açısından değerlendirildi. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı ile izlenen 8 hastanın 6’sında muayene sırasında da hiperaktif olduğu saptandı. Bunun yanısıra obeziteye spesifik olmayan ancak sıklığı artmış olan patolojik fizik bakı bulguları Şekil 15’te gösterildi.

Şekil 15. İlk Başvuru Patolojik Fizik Bakı Bulguları

Hastalarda en sık görülen patolojik bulgular sırasıyla; santral obezite (n=96), stria (n=58) ve jinekomastidir (n=53). Dermatolojik lezyonlar olan hirsutizm, akantozis, stria ve jinekomasti ile açlık insülini arasında korelasyon değerlendirildi. Jinekomasti ve hirsutizm ile açlık insülin arasında korelasyon saptandı (p=0,029 ve p=0,094). Aşağıdaki Tablo 12’de ise 2.kontrolde yeni ortaya çıkan bulgular ‘pozitifleşen hasta sayısı’, gerileyen patolojik bulgular ise ‘negatifleşen hasta sayısı’ olarak belirtilmiştir. Akantozisi olan 6 hastanın bulgularının gerilediği görüldü ve istatistiksel olarak anlamlı saptandı (p=0,023). Ancak diğer parametrelerde her 2 kontrolde anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0,05).

2% 26% 43% 29%

Kan Basıncı

Normotansif PreHT Evre-1 Evre-2 12% 21% 44% 23%

Kan Basıncı

2.başvuru

Normotansif PreHT Evre-1 Evre-2 22 41 58 96 6 53 21 11 78 59 42 4 94 47 79 89 0 20 40 60 80 100

Fizik Bakı Bulguları

Tablo 12. İkinci Başvuruda Değişen Patolojik Fizik Bakı Bulguları

Pozitifleşen Hasta Sayısı Negatifleşen Hasta Sayısı

Hirsutizm 0 1 Akantozis 1 6 Stria 2 5 Santral Obezite 1 5 Hepatomegali 0 1 Jinekomasti 5 1 Efor dispnesi 1 1 Depresyon 2 0

Hastaların pubertesi evrelendirildiğinde %50’sinin (n=50) evre-5 puberte olduğu saptandı. 5 hastada menstrüel düzensizlik mevcuttu. 1 hastada ise puberte tarda saptandı. Kontrolde fizik bakılarında hastaların yaşı ile uyumlu puberte gelişimini sağladığı görüldü. Puberte tarda saptanan kız hastanın 3 ay sonraki kontrolde menarşının olduğu öğrenildi. Menstrüel düzensizliği olan 5 hasta Ç. Endokrinoloji bilim dalında takibe alındı. Hastalara kontrole kadar ek bir tedavi başlanmadığı ancak kilo kaybı sağlanan 2 hastanın adet düzensizliğinin gerilediği görüldü.

Şekil 16. Puberte Evrelemesi

Obeziteye en çok eşlik eden komorbiditeler olan insülin direnci ve metabolik sendrom açısından hastalarda AKŞ, açlık insülin ve kan lipidleri değerlendirildi, HOMA-IR hesaplandı.

16% 3% 5% 15% 11% 50%

Puberte Evrelemesi

Tablo 13. Birinci ve İkinci Başvuru Metabolik Sendrom ile İlişkili Testler

Referans

Aralık Minimum Maksimum Ortalama Ortanca SS

HOMA-IR 1.başvuru <3,16 0,73 13,91 4,10 3,48 2,54 HOMA-IR 2.başvuru 0,90 13,20 3,84 3,36 2,49 T.Kolesterol 1.başvuru <200 72,00 400,00 152,38 148,50 38,81 T.Kolesterol 2.başvuru 97,00 359,00 149,76 145,00 32,88 Trigliserid 1.başvuru <130 16,00 474,00 113,36 99,00 71,64 Trigliserid 2.başvuru 18,00 462,00 102,92 91,00 65,18 LDL 1.başvuru <130 16,00 351,00 84,98 79,50 37,19 LDL 2.başvuru 26,00 307,00 84,08 79,00 30,46 HDL 1.başvuru >40 4,00 95,00 46,73 44,00 12,47 HDL 2.başvuru 22 79,00 45,62 44,50 10,00

İlk başvuruda bakılan testler çerçevesinde; maksimum HOMA-IR 13,91 iken, ortalama değer ise 4,10 saptandı. Hastaların %67’sinde (n=67) HOMA-IR değeri yüksek saptandı.

Hastaların lipid profili irdelendiğinde en önemli patoloji trigliserid yüksekliği idi. %22 hastada (n=22) 150 mg/dl üstünde trigliserid saptandı. 11 hastanın HDL değeri 40mg/dl altında saptandı.

Hastaların 1. Ve 2. kontrolde bakılan HOMA-IR ve kan lipidleri karşılaştırıldığında tüm kategorilerde normal değerlere doğru düşme eğilimi saptandı ancak sadece trigliserid değerindeki düşüş istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi (p=0,019).

Tablo 14. Metabolik Sendrom ile İlişkili Testlerin Kontroldeki Değişim Oranları

2.Başvuruda %10 Referans Aralığa Yaklaşan

Hasta Sayısı P Değeri

HOMA-IR 19 0,393

T. Kolesterol 50 0,638

Trigliserid 55 0,019

LDL 35 0,209

HDL 41 0,135

Transaminazları referans aralığın 2 katından fazla artış gösteren 8 hasta saptandı. Bu hastalardan 1’inde epilepsi tanısı vardı ancak ilaç kullanmıyordu, 1 hasta ise DEHAB nedeniyle metilfenidat kullanmaktaydı. 2 hastanın hastanemize başvuru nedeni dış merkezde KCFT yüksekliği saptanmasıydı. 2. Başvurularında bakılan KCFT değerlerinde anlamlı bir farklılık saptanmadı (p=0,580). BFT açısından ise ilk ve ikinci başvuruda patolojik değerler saptanmadı.

Tablo 15. Birinci ve İkinci Başvuruda Tranaminazlar ve Böbrek Fonksiyon Testleri

Referans Aralık 1.Başvuru Ortalama + (SS) 2.Başvuru Ortalama + (SS) AST <31 21,95 (13,12) 20,66 (10,01) ALT <34 24,38 (25,33) 22,03 (15,97) Üre 10- 50 20,28 (5,25) 19,25 (4,26) Kreatinin 0,32- 0,98 0,54 (0,14) 0,57 (0,13)

Levotiroksin tedavisi alan 5 hasta da dahil olmak üzere hiçbir hastada tiroid fonksiyon testlerinde bozukluk saptanmadı. İlk testlerinde uygun şekilde örnek vermediği saptanan 2 hastanın, 2.kez verilen kan örneğinde hormon testlerinin normal olduğu görüldü. Hiçbir hastada adrenal aksta bir patoloji saptanmadı.

Tablo 16. Birinci ve İkinci Başvuruda Tiroid Fonksiyon ve Adrenal Bez-Hipofiz Aksı Testleri

Referans Aralık 1.Başvuru Ortalama + (SS) 2. Başvuru Ortalama + (SS) FT4 0,98 – 1,63 1,27 (0,16) 1,20 (0,20) TSH 0,51 – 4,3 2,87 (1,19) 2,38 (1,07) ACTH (sabah) <46 28,02 (14,40) 28,44 (22,9) Kortizol (sabah) 4,82 – 19,5 10,12 (5,30) 9,40 (4,71)

Hastaların %7’sinde anemi tespit edildi. 3 hastada mevut hastalıkları olan bronşektazi, FMF ve epilepsiye bağlı kronik hastalık anemisi, 4 hastada ise demirden fakir beslenmeye bağlı demir eksikliği anemisi saptandı ve tedavileri düzenlendi. Kontrolde 2 hastanın anemisinin gerilediği, diğer 5 hastanın ise anemisinin devam ettiği saptandı. Anemisi devam eden hastalar anemi ayırıcı tanısı açısından ayrıca irdelenmektedir.

Ultrasonografik incelemede olguların %25’inde hepatosteatoz saptandı. Olguların 19’u grade I, 5’i grade II, 1’i grade III hepatosteatoz olarak değerlendirildi. Grade I hepatosteatoz izlenen 1 hastanın kontrol ultrasonografisinde gerileme izlendi. Ultrasonografi bulguları Şekil 17’de gösterildi.

Şekil 17. Ultrasonografi Bulguları

Olguların her kontrolde EKG’leri çekilerek irdelendi ve strese bağlı sinüs taşikardisi dışında patolojik bulguya rastlanmadı. Evre-2 veya evre-1 hipertansif olan hastalara EKO çekilerek ve göz dibi bakısı yapılarak ek patoloji açısından kontrol edildi. Bir hastada hipertrofik kardiyomyopati, bir hastada ise evre-1 hipertansif retinopati saptandı. Her iki hastaya da beta bloker anti hipertansif tedavi başlandı.

49 15 5 5 1 2 23 0 10 20 30 40 50 60

KARIN ULTRASONOGRAFİSİ

Ayrıca bir hastada hipertansiyondan bağımsız rastlantısal optik atrofi saptandı. Optik atrofiye eşlik eden nöromotor geriliği de olan olgu göz hastalıkları, çocuk nöroloji, çocuk metabolizma ve çocuk genetik bilim dallarınca izlemine alındı.

İlk başvurusu sonrası hastalara antropometrik ölçümleri, klinik bulguları, laboratuvar değerleri ve görüntüleme yöntemleri göz önünde bulundurularak, pediatrik yaş grubu için önerilen sadece diyet, sadece egzersiz, diyet ve egzersiz, medikal tedavi şeklindeki tedavi programlarından hastaya uygun olan tedavi ile olgular izlendi.

Tablo 17. İlk Başvuruda Planlanan Tedavi Yöntemleri

Tedavi Yöntemleri Hasta Sayısı

Sadece Diyet 8

Sadece Egzersiz 2

Diyet ve Egzersiz 85

Diyet Egzersiz ve Medikal Tedavi 5

Şekil 18. Verilen Tedavi Yöntemlerine Göre Vücut Ağırlığı Değişimleri

Tedavi öncesi ve sonrası VA, VKİ değerlendirildi. Tüm tedavi gruplarında ayrı ayrı değerlendirildiğinde anlamlı bir değişiklik saptanmadı (p>0,05). Tedavi grupları kıyaslandığında olgularda anlamlı bir değişiklik saptanmadı (p>0,05).

48,2 72,7 70,52 89,86 47,25 70,5 71,31 91,06 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Tedavi Öncesi Sonrası Vücut Ağırlığı

5. TARTIŞMA

Obezite, kalori dengesinin alım lehine bozulması sonucu ortaya çıkan, vücutta yağ birikiminden kaynaklı bir hastalıktır. Tüm dünyayı etkileyen çok ciddi bir halk sağlığı problemidir. Obezite sonrasında oluşacak tüm sistemleri etkileyen çok sayıda komplikasyon vardır. Bu nedenle obezite ile birlikte risk faktörlerini, komplikasyonlarını tanımak çok önemlidir.

Obezite ile cinsiyet ilişkisi incelendiğinde çoğu araştırmada bu ilişki anlamlı bulunmamıştır. 2018 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre fazla kilolu çocukların yaygınlığı 12-17 aylıkken %14 ile en yüksek seviyededir. Fazla kiloluluk erkek çocuklarda %9 kız çocuklarda %7’dir. Ancak Kendirli ve ark., Oruç D. Ve ark., ve Özilbey ve ark. yaptığı 3 farklı çalışmada erkeklerde obezite prevelansı kızlara oranla anlamlı derecede yüksek saptanmıştır (96,97,98). Çalışmamızda ise değerlendirilen olguların %59’u kızdır.

Hastaların sağlık kuruluşuna başvurduğu yaştan çok, hızlı kilo almaya başladığı dönemin irdelenmesi, risk faktörlerini belirlemek adına daha değerlidir. Çalışmamıza katılan hastaların %20’si tamamlayıcı beslenmeye geçişten itibaren hızlı kilo almaya başladığı saptanmıştır. Yani hastanın kendi isteği ve iradesi daha devreye girmeden kilo alımı başlamıştır. Buna da genetik faktörlere bağlı kilo alımı ya da ailenin beslenme ısrarına bağlı kilo fazlalığı etkili olabilir. %47 hasta ise ergenlik süreci ile kilo artışı göstermiştir. Bu durum ise, hastanın cinsel olgunlaşma, ders kaygısı, okul ve arkadaşlık ilişkilerine bağlı stres yönetimini yeterli yapamamasına bağlı değerlendirilmiştir. Çeşitli yaş gruplarında; oyun çağı, ilkokul çağı, lise çağı, adolesan dönemlerinde obezite ile ilişkili çalışmalar mevcuttur. Ancak yapılan çalışmalarda yaş ile obezite arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Öncü ve ark. yaptığı 2009 yılı

Benzer Belgeler