• Sonuç bulunamadı

2.7 Makam Müziğindeki Nakil Zinciri

2.7.3 Çalgı sanatçılarında nakil zinciri

Tanburi Cemil Bey’in hocasının Tanburi Ali Efendi (1836 Midili – 1902 İzmir) olduğu ve Ali Efendi’nin de Yenikapı Mevlevihanesi’nde eğitim alındığı bilindiğine göre araştırmamız kapsamında görüşülen kişilerden özellikle üç sanatçı nakil zincirinde Tanburi Cemil Bey’le 1800’lü yılların bilgisini bize taşımaktadır. Tanburî Cemil Bey’i medya ile tanımış ve zincirdeki önceki halka haline getirmiş görüştüğümüz diğer iki sanatçı İhsan Özgen ve Mutlu Torun’dur. Cemil Bey’in hocası Ali Efendi’nin ilk makamsal müziğe ilişkin mefhumları hafız babasından alması ardından kendisinin de hafız olması bu zincir sayesinde gönderme yapılacak zamanın 1800’den dahi biraz önceleri olabileceğini göstermektedir. Mutlu Torun’a da Tanburi Cemil Bey’i tanıtan bir kişi vardır. O da Cinuçen Tanrıkorur’dur.

Yorgo’dan (Yorgo Bacanos 1900-1977) şu taksimler falan diye teybe aldığımı hatırlıyorum. Cemil Bey sevdası daha sonradan oldu o da akademiden mimarlık bölümünde olan Cinuçen Tanrıkorur’la oldu. O bizden büyüktü aynı atölyede çalışıyorduk. Musiki Kültür Derneğine de geliyordu. Bana makara bantla Cemil Bey’in Taksimleri ve icralarının kopyalarını verdi (Torun, 2010).

İhsan Özgen’in ifade şekli ise Tanburi Cemil Bey’e atfettiği önemi göstermektedir ve zincirin sağlamlığı açısından böyle güçlü bir ilişki faydalı görünmektedir.

Tanburi Cemil Bey’in okuluna çırak oldum (Özgen, 2008).

Tanburda zincirin bir başka dalı olarak İzzeddin Ökte’nin gösterildiği görüldü. İzzeddin Ökte’ye Ercüment Batanay ve Sadun Aksüt öğrencilik etmiştir. Ali Rıfat Çağatay’ın desteğiyle İzzettin Ökte Tanburî Cemil Bey’in öğrencilerinden Tanburi Hatif Bey’den ders almıştır. Yenikapı Mevlevihanesi kendisinin oluşumunda da etkindir.

Emin Ongan Hocam’dan (1906-1985) çok eser meşk ettim, ki hala ezberimde, yani o tarihte meşk ettiğim eserler ezberimde. Efendim ve de Emin Bey de beni İzzeddin Ökte’ye gönderdi, İzzeddin Hocam’dan tambur dersi aldım. İzzeddin bey ile hoca-talebe, ama iki arkadaş olmuştuk, çok dost. Evet, İzzeddin beyden ders aldım, daha evvel Lâika (Karabey) hanımdan başladım söyledim. Allah yattığı yeri nur etsin, pozisyon olarak Lâika hanım bana çok güzel pozisyonlar öğretti, parmak pozisyonlarını çok güzel öğrendim, onda bir sıkıntım yok. Tamburdan ses çıkarmayı, mızrabın üçlü, çift mızrap, üçlü mızrap, çarpmalı mızrap kullanmayı da İzzeddin beyden öğrendim (Aksüt, 2010).

Sadun Aksüt’ün Tanburi Cemil Bey’in öğrenciliğini yapmış bir müzisyenin öğrencisinden ders almış olması zincirin klasik işleyişine örnek oluşturmaktadır. Bilgi, müzikal anlayış kişilerden kişilere aktarılarak zamanda ileri taşınmaktadır. Bu örnekle beraber görüşülen kişilerden iki tanburî (Sadun Aksüt ve Ahmet Hatipoğlu), bir kemençevi (İhsan Özgen) ve bir Udi (Mutlu Torun)’nin zincirde aynı kişiye, Tanburi Cemil Bey’e işaret ettiği tespit edilmiş oldu. Tanburi Ali Efendi’nin (1836- 1902) de döneminden Hacı Arif Bey (1831-1885) şarkıları geçmeyi sevdiği bilinmekte.Hacı Arif Bey’in de hocası hem Zekai dede hem Eyyubi Mehmet Bey olduğundan zincir İsmail Dede Efendi’ye uzanmaktadır.

2.7.3.2 Kanunda nakil zinciri

Görüştüğümüz kişilerden kanun sanatçısı olan Erol Deran ve Cüneyt Kosal resmen ders almamış olsalar bile Vecihe Daryal’ı hocaları gibi kabul etmektedirler. Vecihe Daryal ( 1914 – 1970 ) ilk ve en önemli kanun hocası olarak Şevki Bey’in yeğeni olan Nazire Hanım’ı kabul etmektedir. Eğer bu ilgiden yola çıkarak zincirde geri gitmek istenirse Şevki bey’e (1860 – 1891) oradan da Şevki Bey’in hocası olan Hacı Arif Bey’e ulaşmak mümkündür. Oradan istenilirse Hacı Arif Bey’in hocalığını yapmış Zekai Dede ile bağ kurularak O’nun da hocası Dede Efendi’ye dek gidilerek zincir geriye doğru ilerletilebilir ve yine ortak noktaya varılmış olunur.

Tuhaf bir şey ben hiç ders almadım, hep kendi kendime çaldım. Çabuk çabuk ilerledim. Fikret Kutluğ falan da kendi sazlarını çalmama izin verirdi. Vecihe Hanım da hocam sayılırdı. Ahmet Yatman da tam piyasacı, ama ondan da çok şey öğrendim. Vecihe Hanım da tam klasik, ikisinden de çok şey almışımdır (Kosal, 2009).

Ahmet Yatman (1897 -1973) ve Ferid Alnar (1906 – 1978) görüştüğümüz kişilerden bir önceki dönemde yetişmiş diğer iki kanun sanatçısıdır. Ahmet Yatman’ın piyasa üslubunda olduğunu iki kanuni de belirtse de ve üstelik piyasa üslubu genellikle aşağı bir seviye anlamında kullanılsa da ikisi de ustalığını saygıyla anmaktadır. Ahmet Yatman’la zincirde geriye gidilecek isimler olarak net bir isim ortaya koyulamadı ancak Ferid Alnar Kanunî Âma Ali Bey (? – 1948) ki kendisi Tanburî Cemil bey’in iltifat ettiği Kemençevi Vasilaki ile çalışmıştır ve Kanunî Vitali Efendi’den (? – 1935) ders almıştır.

O devirde halen de çok geçerli olan Vecihe Daryal vardı. O radyoda devamlı neşriyat yapardı. İkincisi piyasanın zirvesinde olan Ahmet Yatman vardı, Ahmet Yatman. Hem kanuni, hem bestekar, hem de orkestra şefi olan Ferid Alnar vardı. Bunların üçü de hiçbiri

birbirine benzemezdi. Ama onların kalitesinin çok zirvede olduğunu hissetmişimdir. Piyasa tarzının kalitelisinin en yükseğini yapan bence Ahmet Yatman’dı o devirde (Deran, 2010). 2.7.3.3 Kemençede nakil zinciri

Kemençevilerde İhsan Özgen Tanburi Cemil Bey’e tanışma şansına erişememiş de olsa zincirde O’nun devamı olarak kendini kabul eder. Nihat Doğu ise bize tanışma sırasıyla Paraşko Leondarides (1912 -1974), Aleko Bacanos (1888 – 1950) ve Kemal Niyazi Seyhun (1885 -1960)’un zincirinde ve yine Tanburi Cemil bey’e hayranlıkla makamsal müziği taşımıştır.

2.7.3.4 Kemanda nakil zinciri

Görüştüğümüz tek kemanî Kemal Demir’dir. Kendisi kemanı babasından öğrenmiştir, fakat müzik teorisi ve repertuar bilgilerini Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve Nurettin Çelik gibi ünlü kişilerin de hocası olan Agapos Alyanak’tan almıştır. Agapos Alyanak’ın kimlerden müziği öğrendiğini bilemesek de klasik fasıl repertuarını hamparsum notasıyla yazılmış notalardan aktarması önceki müziklere hakimiyeti hakkında fikir vermektedir. Hamparsum notası makamsal müziğimizin nota yolu ile aktarılmasında porteden önceki en yaygın notasyon sistemidir ve yine makamsal bir müzik olan ermeni kilise müziğinde 9. yydan beri kullanılmaktadır. Hamparsum Limonciyan (1768 – 1839) III. Selim döneminde bu notasyon sistemiyle o güne ulaşmış birçok eseri kaleme almış ve Padişahın da desteğiyle eserlerin ileriye taşınmasını sağlamıştır. Agapos Alyanak’ın bu köklü ve yaygın notasyon sistemi ile çalıştığını bilinmesi Kemal Demir ve diğer sanatçıların iyi aktarılmış bir bilgiye ulaştıklarını düşündürmektedir.

Babamla dersi bırakmadık zaman zaman taksimlerini geçkilerini öğrenmeye çalıştım, öğretirdi de tabi babam, okul vardı zamanı olmazdı Agopos Efendi’den usul ve nota dersleri aldık efendim hayat böyle devam etti (Demir, 2010).

Agapos Alaynak’a giderdim. Eserleri bölerek parça parça ezberletirdi. İlk başta her hafta bir parçasını öğretirdi zamanla tek derste bir parçanın tamamını öğrenmeye başladım. Ardından hamparsum notasını da öğrenmek istedim ve öğretti (Çelik, 2009).

Benzer Belgeler