• Sonuç bulunamadı

Bu çalışma Mayıs 2016–Ağustos 2016 tarihleri arasında Özel Lokman Hekim Ankara Hastanesi Dahiliye Polikliniğine başvuran gut artriti ve asemptomatik hiperürisemi tanısı almış yetişkin bireylerin metabolik sendrom ve beslenme durumlarının belirlenmesi amacı ile yapılmıştır.

Gut hastalığının insidans hızı, son yıllarda hiperürisemi prevalansındaki artışla ilişkili olarak yükselmiştir (35). Bu durum, beslenme ve yaşam stilindeki değişiklikler ve obezitenin artan prevalansıyla açıklanabilir. Serum ürik asit konsantrasyonu üzerine etki eden faktörlerin anlaşılması, gut hastalığının başarılı tedavisinde önemli rol oynamıştır.

Çalışmamızda gut hastalığı ve asemptomatik hiperürisemi gruplarında cinsiyete göre dağılım açısından önemli farklılık tespit edilmiştir. Asemptomatik hiperürisemi grubunun %82,5’ini kadın hastalar oluştururken, gut hastalığı grubunun çoğunluğunu erkek hastaların oluşturduğu belirlenmiştir. Bu bulgu, gut hastalığı prevalansının erkeklerde daha yüksek olduğunu gösteren araştırmalarla uyumludur. Genel olarak 65 yaş altındaki erkeklerde gut hastalığı prevalansı kadınlara göre dört kat daha fazla olup, 65 yaş üzerinde bu oran 3:1’e düşmektedir (2,5,8,13).

Bu çalışmaya katılan gut hastaları arasında erkek/kadın oranının 3/2 olduğu gözlenmiştir. Jung ve ark.’nın (169) gut hastalarında metabolik sendrom prevalansı ve risk faktörlerini araştırdıkları çalışmalarında erkek/kadın oranı 10,6/1 ile çalışmamızdan daha yüksek saptanmıştır. Bununla birlikte aynı araştırmada gut hastalarının ortalama yaşı 51,3±10.98 yıl iken bizim çalışmamızda 41,1±12.08 yıl ile daha düşük olduğu saptanmıştır. Gut hastalığı prevalansının yaşa göre değişiklik göstermesi (30) ve iki çalışmaya katılan bireylerin sosyodemografik özellikleri çalışmalar arasında gözlenen bu farklılığı açıklayabilir.

Bu çalışmada gut hastalarının ortalama yaşı 41.1±12.03 yıl iken asemptomatik hiperürisemili hastalarının ortalama yaşının 34.1±12.68 yıl ile daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu veriler, gut hastalığı gelişiminin asemptomatik hiperürisemi süresinden doğrudan etkilendiği bilgisi ile uyumludur (31).

Gut hastalığı daha genç yaşlarda seyrek görülmekte birlikte gençlerdeki prevalansın giderek arttığı gözlenmektedir (169,170). Çalışmamıza katılan gut hastalarının %18.5’ini 30 yaş altındaki bireyler oluşturmaktadır. Jung ve arkadaşlarının çalışmasında (169) bu oranın %6.62 olduğu tespit edilmiştir. Genç popülasyonda gut hastalığının giderek artan insidansı özellikle hipertansiyon ile olmak üzere, metabolik sendromun yaygınlaşmasıyla ile ilişkilendirilebilir.

Gut hastalığı riski yaşla birlikte artmaktadır (37). Çalışmamızda gut hastaların %18.5’i 20-29 yaş grubunda iken, sonraki iki dekatta gut hastalarının oranının 30-39 yaş grubunda %24.6 ve 40-49 yaş grubunda %30.8 olmak üzere progresif olarak yükseldiği görülmüştür. Çalışmamızda 50 yaş ve üzerindeki katılımcılarda bu artışın görülmemesinin nedeni olarak bu yaş grubundaki katılımcı sayısının istatistikselolarak anlamlı bir farklılığa yol açabilecek miktarda olmamasına bağlanabilir.

Lopez-Molina ve ark. (171) tarafından yürütülen bir araştırmada toplumdaki hiperürisemi prevalansı erkeklerde %26.5 ve kadınlarda %19.8 olarak saptanmıştır. Çoğu hiperürisemi olgusunun tanıdan haberi olmayıp çok azının tıbbi tedavi altında olduğu ifade edilmiştir. Katılımcıların %98’nin sağlık hizmeti erişimine sahip olmalarına rağmen tıbbi takip altında olmamaları, hiperürisemi konusuna toplum nazarında önem verilmediğini ve mesleki farkındalığının yetersiz olduğunu düşündürmüştür. Çalışmamıza katılan bireylerin %97’sinin sağlık güvencesi olup, bu bireyler özel hastanede takip ve tedavi olabilecek sosyoekonomik imkânlara sahip bit grubu oluşturmaktadır.

Çalışmamızda asemptomatik hiperürisemi oranının üniversite ve dengi eğitime düzeyine sahip bireylerde daha yüksek olduğu görülürken, gut hastalığı oranının lise ve dengi eğitime sahip olan katılımcılarda daha çok olduğu

saptanmıştır. Gut hastalığı gelişimi beslenme ve yaşam stilinden doğrudan etkilenmektedir (9,36). Çalışmamızda eğitim düzeyine göre gut hastalığı ve asemptomatik hiperürisemisi olan bireylerin dağılımında farklılığın olması üniversite ve dengi eğitime sahip bireylerin daha sağlıklı yaşam sürmeleri ve sosyoekonomik imkânlarının daha fazla olma olasılığı ile açıklanabilir.

Lee ve ark. (172) alkol tüketimi ve sıklığındaki artışın artmış gut prevalansı ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir. Literaüte göre günde 1 bira alımı ortalama serum ürik asit düzeyini 0,4 mg/dl (44) ve gut hastalığı gelişim riskini %50 oranında artırır (173). Alkollü içecekler arasında şarap, serum ürik asit düzeyini en az artıran türdür (31). Çalışmamızda gut hastalarının aldıkları alkol miktarının ortanca değeri ile asemptomatik hiperürisemi olgularına ait değerler arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Bu bulgu çalışmamızda alınan alkol türü arasında herhangi bir ayırım yapılmamış olmasıyla açıklanabilir.

Li ve ark. (174) tarafından yürütülen bir araştırma neticesinde, sigara kullanma durumunun erkeklerde hiperürisemi ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Sigara; kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve metabolik sendrom dahil olmak üzere birçok hastalık için iyi bilinen bir risk faktörüdür (175). Ağır sigara içiciliğinin kanda karbon monoksit miktarını artırıp karboksi-hemoglobin oluşturduğunu ve kan dolaşımının yetersiz oksijenizasyonu sonucunda eritrositozu indüklediği gösterilmiştir (176). Artmış total kan hücre sayısı normal döngüsel süreçte kırmızı kan hücrelerindeki yıkımı da artırmaktadır. Bu durum, pürin metabolizmasını tetikleyerek ürik asit üretimini arttırmaktadır.

Bu çalışmada gut hastalığına sahip grup ile asemptomatik hiperürisemi grubu arasında sigara içme oranı açısından anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Yukarıdaki çalışma (174) ile uyumlu olarak, asemptomatik hiperürisemi olguları arasında sigara içme oranı %18,8 iken bu oran gut hastalarında %47,7 olarak belirlenmiştir. Benzer şekilde gut hastalarında toplam içilen sigara miktarının ve ortalama süresinin de asemptomatik hiperrisemi grubuna göre anlamlı olarak daha fazla olduğu belirlenmiştir. Sigara içme ve hiperürisemi arasındaki ilişki, hastalara sigaranın sağlık üzerine olan etkilerine yönelik ve yaşam kalitesini arttırmalarına yönelik

eğitim ve bilgi verilmesinin önemine işaret etmektedir (177). EULAR önerilerinde de gut hastalığı ile ilişkili kardiyovasküler riski arttırması nedeniyle sigaranın bırakılması önerilmektedir (178).

Bu çalışmaya katılan gut hastalığı grubundaki bireylerin %44,6’sının, asemptomatik hiperürisemi grubundaki olguların ise %31,3’ünün düzenli olarak fiziksel aktivite yaptıkları gözlenmiştir. İki grup arasında yapılan fiziksel aktivite durumu, sıklığı, türü ve süresi arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Her iki grupta da fiziksel aktivite sıklığı düşük olup tercih edilen aktivite türünün yürüyüş olduğu görülmüştür. Yetişkin bir bireyin günde 30 dakika olmak üzere haftada 5 gün fiziksel aktivite yapması sağlıklı yaşam stili önerileri arasındadır (179,180). Bununla birlikte tüm dünyada popülasyonun %23’ünün yeterince aktif olmadıkları öngörülmektedir (181). Çalışmamızda asemptomatik hiperürisemili hastaların %80’i ve gut hastalarının %86,2’sinin fiziksel aktivite sıklıklarının haftada 5 kereden az olduğu görülmüştür.

Obezitenin ürik asit yapımında artışa ve atılımında azalmaya yol açarak hiperürisemiye neden olaktadır (53). Fiziksel aktivitenin artırılması da metabolik sendrom ve obezite riskini azaltmaktadır (182). Bununla birlikte, fiziksel aktivite, kan basıncını ve serum lipit düzeyini düşürerek obezite ve diyabetin metabolik kontrolünde de rol oynamaktadır (183).