• Sonuç bulunamadı

Çalışma İlişkilerinde Esnekleşme

Neoliberal politikalar ve küreselleşme ile birlikte esneklik ve atipik istihdam tiplerinin çalışma yaşamına dahil olması sonucu karşılaşılan problemlerden biri iş- sizlik ve yoksullaşmanın ortaya çıkmasıdır. Tüm dünyada sosyal devlet anlayışının zayıflaması ile birlikte istihdam oranlarında bir gerileme, işçi ücretlerinde düşüş ve işsizlik baş göstermiştir. Bu durum ise yoksullaşmaya yol açmıştır. Yoksulluk, iş- sizlik ve ücretlerde görülen düşüş farklı sınıfların günlük yaşam standart ve pratik- lerini kısıtlamış, çalışanların direnebilme potansiyellerini zayıflatmıştır (Şahin, Gökten, 2013, s.21).

Bununla birlikte sendika yapılarının yeni üretim düzenine ayak uydurama- ması ve atipik istihdam edilenlerin kendilerine has bir çalışma ritmine sahip olma- ları nedeniyle sendikalaşma ve örgütlenme alanında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunun başlıca nedeni, atipik istihdam şekillerinde esnek çalışma saatleri ve esnek çalışma alanlarının oluşması, tam gün süreli çalışanların sayısında azalmaya yol açmasıdır. Esnek çalışma şekillerinde yaşanan artışlar da dolayısıyla sendikaların üye sayılarının ve buna bağlı olarak da güçlerinin azalmasına neden olmaktadır.

22

Diğer yandan mevcut sendikaların yapıları tam gün istihdam modeli ile bağdaş- makta ve bu durum da onların toplu pazarlık masasında güç kaybetmelerine neden olmaktadır. Bir anlamda, Post Fordist üretim biçimine geçilmesiyle birlikte sendi- kacılığın güç kaybettiği görülmektedir (Kablay, 2017, s.201).

Özetle esnekleşme; emeğin değersizleşmesi sürecinin temel nedeni olurken, popüler ve tüketim kültürünün; sınıf aidiyeti ve sınıf bilincini zayıflatması, örgüt- lenememe sorunu ve sendikacılığın milliyetçilik ve toplumsal hareketler bağla- mında sürdürülmesi gibi sorunlar kültürel temelini oluşturmaktadır (Şahin, 2017, s.121).

Esnek çalışma çerçevesindeki uygulamalardan biri de ücret esnekliğidir. Ücret esnekliği işçinin performansına, yeteneklerine, vasıflarına, eğitimine hatta ki- şisel özelliklerine kadar değişkenler içerisinde kişiye özel ücretlendirme politikası- dır ki bu işyeri dâhilinde aynı işi yapanlar arasında bile ücretlendirmede farklılık yaratmaktadır ve dolayısıyla bu durum toplu sözleşmeyi gereksiz kılmaktadır. Toplu sözleşmenin gereksiz kılınması da beraberinde sendikaların varlıklarını sür- dürme gerekçelerinden en önemlisini ortadan kaldırmaktadır. Ücret esnekliği ile birlikte örgütlenme fiili olarak ortadan kalkarken işçiler de hem kendileri ile hem de çalışma arkadaşları ile bir yarışa sokulmaktadır (Yılgör, 2000, s.38).

Yine atipik istihdam edilenlerin, çalıştıkları işyerine ve işverenlerine olan bağlılıkları, tam gün istihdam edilenlerde olduğu gibi değildir. İşyeri ve işverenin yanı sıra beraber çalıştıkları diğer kişilerle iletişim ve münasebetleri dâhil tam gün istihdam edilen çalışanlara oranla oldukça azdır. Bu durum da örgütlenmeye olum- suz şekilde yansımaktadır. Kısmî süreli çalışma, evde çalışma gibi atipik istihdam edilenler, daha bağımsız çalışmakta, işyerlerine daha az gitmekte, toplumdan ve iş çevresinden yalıtılmış, yalnızlaştırılmış olmakta, iş arkadaşları ile ilişkileri, onlarla görüşmeleri, dayanışmaları ve ortak hareket etmeleri zayıflamakta hatta imkânsız- laşmaktadır. Böyle bir ortamda bulunan işçilerin, örgütlenmeye ve sendikalara ilgi- leri az olmakta ve bu işçiler sendikalara üye olmaya pek yanaşmamaktadırlar (Ya- vuz, 1995, s.82).

Esnek ve atipik çalışma koşullarında işçinin; iş süreci üzerinde kontrolünü kaybetmesi, dikey ya da yatay yükselme olasılığının olmadığının ya da çok az ol- duğunun farkına varması, aynı gelir düzeyi için daha çok çalışılmasının gerekmesi,

23

ücretlerdeki artışların olmaması ya da az olması, işi tanımlayabilme ve tamamlaya- bilme idrakinin azalması gibi vb belirsizliklerin artması da yeni çalışma ilişkilerinin güvencesizliğe neden olan olumsuz sonuçlardandır. Çalışma süresinin artması ve azalması güvencesizliğin yoğunluğunu gösteren bir etmendir. Çalışma süresi azal- dıkça güvencesizlik aynı oranda artmaktadır. Bu nedenle özellikle çok kısa süreli çalıştırma yapan işyerlerinde çalışanlarda iş güvencesizliği olgusu bir hayli yüksek- tir (Erdut, 2004, s.32).

Bireyin ve ailesinin insan onuruna yaraşır bir şekilde hayatını sürdürebil- mesi için gereken gelirin karşılanamaması, güvencesizliğe neden olan diğer bir ol- gudur. Gelir güvencesi; bireyin ihtiyaçları, gereksinimleri, beklentileri ve taleple- riyle orantılı adil bir gelirin sürekliliğidir denilebilir. Gelir güvencesi, çalışanı ve ailesini yoksulluktan koruması bakımından hassasiyet gösterilmesi gereken bir un- surdur. Güvencesizlik ise, işin kaybedilmesi durumunda yine ve yeniden bir iş bu- labilmenin zorluğu ve kısıtlılıkları ile mücadele edememe hali ya da işsiz kalma bunalımıdır (Erdut, 2004a, s.32- 33).

İstihdam standartlarında oluşan gerileme güvencesizliği arttıran önemli ne- denlerden bir olarak görülebilir. Atipik ve esnek istihdam biçimleri, çalışma süre- sindeki istikrarsızlıklar, işsiz kalma veya güvenceli yeni bir iş bulamama tehlike- sinden kaynaklı bir depresif baskı gibi birçok belirsizlik içermektedir ve bu nedenle de sermaye sahibinin, salt iş güvencesi verme sorumluluğunun yanında aynı za- manda sosyal sorumluluğu kapsamındaki sosyal yardımlara ilişkin yaklaşımı değiş- mekte, sosyal yardımları gereksiz görmeye başlamakta ve acımasızca piyasada olu- şan rekabetten kaynaklı tüm kendi sorumluluklarını ve işletme riski ve iş görme riski dâhil tehlikeli olabilecek tüm durumları çalışanlara aksettirmekte ve çalışanın sırtına yüklemektedir (Özçelik, 2013, s.422).

Atipik ve esnek istihdam biçimleri; istihdamda farklılaşmaya giderek kırıl- ganlığı, güvencesizliği, korunmasızlığı, istikrarsızlığı ve eşitsizliği ortaya çıkar- maktadır. Çalışma ilişkilerinde, bu yeni istihdam koşulları bireylerin yaşam iştahını ve sevincini törpülemekte ve hayata karamsar ve kaygılı bakmalarına neden olmak- tadır. İşgücü piyasasında sosyoekonomik eşitsizliklere, piyasasının katılaşması ve katmanlaşmasına, cinsiyet ve ırki ayrımcılığa dayalı bölünmelere, yoksulluğa, yok- sunluğa ve asosyalliğin ortaya çıkmasına neden olurken atipik ve esnek çalışma

24

işgücü piyasalarının yapısal özelliği haline gelmektedir. Habermas’a göre bu du- rum; yeni ekonomik düzen ve uygulayıcılarının sürekli olarak toplumu baskı altına alması süreci, toplumsal hayatta oluşturulan derin yaraların sarılabilmesi için ge- rekli olan sosyal devlet anlayışının da artık sonuna yaklaşıldığının bir emaresi sa- yılmaktadır. Habermas, kapitalist küreselleşme ya da kuralsız yayılmacılığın sosyal hizmet ideasını değiştirdiğini ve sosyal devleti anlayışını törpülediğini ileri sürmek- tedir (Habermas, 2002, s.256).

Aslında işverenlerin esneklik talebinin altında yatan sebep; daha az işçi ile daha çok üretim yapma, aynı üretim süreç ve evrelerinde olmak şartıyla işçilerin (meslek, cinsiyet, yaş vs.) ücretlerinin ayrışması, kriz dönemlerinde işten çıkarma- ların yaygınlaşması gibi uygulamalardan farklı olarak, piyasanın değişen şartlarına göre gerekli tüm süreçlerde maliyetlerin dışsallaştırılması anlamını taşırken, bu strateji emekçiler için işten çıkarılma, ücretlerin geç, eksik bazen hem geç hem de eksik ödenmesi şeklinde deneyimlenmektedir (Şahin, Gökten, 2013, s.142).

25