• Sonuç bulunamadı

Çıkış Biçimleri, Ses Yolu ve Hava Yolu Bakımından Fonemlerin Ayırt

1.2.2. Ses Fonem Farkı ve Ayırt Edici Özellikler

1.2.2.3. Çıkış Biçimleri, Ses Yolu ve Hava Yolu Bakımından Fonemlerin Ayırt

Ünlü ve ünsüz fonemlerin çıkış biçimleri açısından bir başka deyişle ses ve hava yolu bakımından da ayırt edici özellikleri vardır.

1.2.2.3.1. Ünlülerin Çıkış Biçimlerine Göre Ayırt Edici Özellikleri

Ünlü fonemler çıkış biçimlerine göre ünlülerin söylenişleri sırasında oluşan ağız açıklığı ve dudakların aldığı şekil açısından iki ayırt edici özellik taşımaktadır:

1.2.2.3.1.1. Ağız Açıklığına (Dil/Damak Arası Açıklığı) Göre Ünlülerin Ayırt Edici Özellikleri

Bu açıdan ünlüleri dar ünlüler (i, ü, u, ı), orta ünlüler (e, ö, o) ve geniş ünlü (a)

olmak üzere 3 kısımda sınıflamak mümkündür.38 “Burada “dar” terimi “sürtünmeye

neden olmayacak derecede aralık”, “orta” ve “geniş” terimleri de “rahatça elde

edilebilen, zorlama derecesine gelmeyen bir açıklık anlamındadır.”39 Dolayısıyla ağız

açıklığı bakımından farklı boğumlanan fonemler yer değiştirdiğinde kelimelerin anlamları da değişmektedir. “kız/kaz, tüm/tam, peş/piş-, kul/kol/kal-/kel/kül/kil/kıl” Aslında aynı özellikte sınıflandırılan fonemlerin boğumlanma noktaları tıpatıp aynı olmadığı için onlar da kendi içlerinde ayırt edici özellikler taşımakta ve anlam ayırt edici görevde kullanılmaktadır. Mesela orta ünsüzler dediğimiz “e, o, ö” ünlüleri dilin ortasından geriye doğru “e, ö, o” şeklinde sıralanırlar. Bu sebeple de bunların her birisi anlam ayırt eden bağımsız fonemlerdir: “gel-/gol/göl, kel/kol, çek,/çök-/çok”

38 M. Volkan Coşkun ağzın açıklığı bakımından ünlüleri; dar ünlüler [i(:), ü(:), u(:)], dar-yarı dar ünlüler

(arka ön ünlü û), yarı dar ünlüler [“Anadolu ağızlarında” e, ı(:)], yarı geniş ünlüler [e(:), ö(:), o(:) ve arka ön ünlü o] ve geniş ünlüler [ â(:), a(:)] olmak üzere beş başlık altında ve oldukça ayrıntılı bir şekilde sınıflandırmıştır. (M. Volkan Coşkun (2010), Türkçenin Sesbilgisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, s. 43).

1.2.2.3.1.2. Dudakların Aldığı Duruma (Biçime) Göre Ünlülerin Ayırt Edici Özellikleri

Ünlüler söylenişleri sırasında dudakların aldığı biçime göre düz ünlüler (a, e, ı, i) ve yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) olmak üzere iki ayırt edici özelliğe sahiptir. “tak/tok, tip/tüp, kıl/kul, gel-/gül-, tan/ton, ver-/vur-”

1.2.2.3.2. Ünsüzlerin Çıkış Biçimlerine Göre Ayırt Edici Özellikleri

Ünsüzleri hava yolu bakımından iki genel sınıfta inceleyebiliriz. Boğumlanmaları sırasında hava akımının ağızdan geçtiği ünsüzler yani “ağız ünsüzleri”(b, c, ç, d, h, j, f, g “ön, orta ve art”, l “ince ve kalın”, k “ön, orta ve art”, p, r, s, ş, t, v, y, z) ve boğumlanmaları sırasında hava akımının, küçük dilin ağız yolunu kapatarak akımı burun yoluna sevk etmesi sonucunda, burun yolundan geçmesiyle oluşan “burun veya geniz ünsüzleri” (m, n). Bu ünsüzler de kendi içinde teşekkülleri sırasında ses yolunun kapantılı veya açık (dar ses yolunda/açık ses yolunda oluşanlar) Ağız ve burun ünsüzlerini ses yolu bakımından iki grupta incelenir:

1.2.2.3.2.1. Kapantılı Ses Yolunda Oluşan (Patlamalı/Patlayıcı) Ünsüzler “Ağız yolundaki çıkış yerlerinde (çift dudak, dil ucu/dişardı, dil/damak) ses organlarıyla çok kısa bir süre için ses yolu kapanır ve açılır. Kapanma süresince kapanma yeri gerisindeki soluk basıncı artar. Açılır açılmaz dışarı çıkan soluk, bir

patlama sesi çıkarır.”40 Tamamı ağız ünsüzü olan patlamalı ünsüzler şunlardır: “b, c, d,

g (ön, orta ve art damak g’leri), p, ç, t, k (ön, orta ve art damak k’leri)”*. Özellikle patlamalı ünsüzlerdeki titreşimlilik-titreşimsizlik karşıtlığı (p/b, t/d, k/g, ç/c) anlam ayırt etmede karşımıza çıkan ayırt edici özelliklerdir. “pak/bak-, at/ad, gel-/kel, aç-/ac(tokun zıddı), çam/cam”

40 Ömer Demircan (1978), s. 38.

* Ömer Demircan (1978) s. 38-39 “c” ve “ç” ünsüzlerini patlamalı ünsüzler arasında değil, farklı bir

sınıfta –patlamalı sızmalı ünsüzler- değerlendirir ve bunun sebebini de şöyle izah eder: “Bu ünsüzler patlamalı bir ünsüz çıkarır gibi başlayan, fakat sızmalı bir ünsüz çıkarır gibi biten ünsüzlerdir; yani birinci bölümde ses yolu kapanır, sonra birden açılacak yerde sızmalı çıkacak gibi açılır.”

1.2.2.3.2.2. Açık Ses Yolunda Oluşan Ünsüzler

Boğumlanmaları sırasında ses yolunun açık olduğu ünsüzlerdir. Bu açıklık dar

veya daha geniş olarak karşımıza çıkar.* Bu açıdan da iki grupta toplanırlar:

1.2.2.3.2.3. Dar Ses Yolunda Oluşan Ünsüzler (Sızıcı Ünsüzler)

Bu ünsüzlerin boğumlanması sırasında ses yolu açıklığı dar olduğu için aradan geçen hava bir sürtünme yaratır. Bu sebeple de bu ünsüzlere sızmalı/sızıcı ünsüzler denir. Bu ünsüzler de tonlu/tonsuz zıtlıklarıyla ayırt edici özelliklerini gösterirler: “v/f, z/s, j/ş”. Bu ünsüzlerden “h”nin ise tonlu karşılığı yoktur. Sızıcı ünsüzler şunlardır: “f, j, h, s, ş, z, v”. “of/ov, zil/sil-, az/as, bej/beş”

1.2.2.3.2.4. Geniş Ses Yolunda Oluşan Ünsüzler (Akıcı Ünsüzler):

“ Bu ünsüzlerin boğumlanması esnasında, hava, ses organları arasındaki yoldan rahatlıkla geçer. Akıcı ünsüzler şunlardır: “l(ince ve kalın), m, n, r, y”. “sel/sev/sen/ser-, bir/bin/biz/bil-, yay/kay-/say-”

Sonuç olarak klasik dilbilimcilerin genel bir ifade için kullandıkları “ses” teriminin özellikle Saussure’ün modern dilbilimin temellerini atması ve buna bağlı olarak görevsel sesbilim/fonoloji alanının fonetikten ayrı bir dilbilim dalı olarak gelişmeye başlamasıyla sadece sonsuz çeşitleri bulunan ve konuşmada kullanılan somut sesler için kullanılması gereği ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan “ses”i fonetiğin en küçük birimi olarak görmek gerekir. Halbuki seslerin anlam yönünü inceleyen fonolojinin temel biriminin ses olması mümkün görünmemektedir. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi sesler anlam ayırt etmekte kullanılan birimler değildir. İşte fonolojinin temel birimi soyut bir yapıyı ifade eden, ses olmayan ama bir ses aracılığıyla temsil edilen fonemdir. Fonemler bir nevi içerisinde birçok alofonu (sesbirimcik/değişken ses) barındıran bir “ana ses” olarak da tarif edilebilir. “Ses” ile “fonem” arasındaki temel farklardan birkaçı şunlardır: Sesler somut (gerçek) yapılarken fonemler soyut (daha çok ideal) yapılardır. Sesler anlam ayırt edici görev üstlenmezken fonemler anlam ayırt edici birimlerdir. Sesler kendine yetmezken fonemler kendine yeten yapılardır. Sesler zaman kesiksizi -

* M Volkan Coşkun (2010), s. 77-78, bu ünsüzleri dar ses yolunda oluşan sızıcılar (f, h, j, ş, v, z) ve geniş

ses yolunda oluşan akıcılar (l “ince ve kalın”, m, n, r, y) olarak sınıflandırır. Ünsüzlerin sınıflandırılmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi ve farklı görüşler ileriki bölümlerde ayrıntılı bir şekilde verilecektir.

“yani kesiksiz fizikî dalgalar ve uzuv hareketlerinden bulunduğunu”-41 olduğu halde

fonemler “devamsız veya başka bir deyişle ‘kesikli’ olarak zaman içinde…”42 bulunur.