• Sonuç bulunamadı

Hz. Aişe' den (r.a.) gelen rivayette Allah RasfıW şöyle

buyur-muştur: "Şu kara dane (Çörekotu) sam hariç her derde devadır. "Hz.

Aişe diyor ki: "Sam nedir diye sordum." O da "Ölümdür." buyurdu.90 Hadiste geçen siyah dane hakkında muhtelif görüşler vardır:

Bııhiirf'de geçen Zulıri'nin açıklamasına göre siyah daneden maksat çörek otudur. Siyah kimyon diye de adlandırılmaktadır. İbn Hacer bunu tercih etmiş ve çoğunluğun da bu görüşte olduğunu ifade etmiş­

tir. Hindistan kimyonu diye de adlandırıldığı ya da hardal, menengiç . veya kemilim ağacının sakızı olduğunu söyleyenlerin olduğunu da ifade etmiştir.91

Günümüzde çörek otu diye bilinen otun kastediliyor olması şu

sebeplerden dolayı kuvvetle muhtemeldir:

a) Renginin siyah olmasıdır. Halbuki günümüzde bilinen kim-yon, menengiç ve hardalın renkleri siyah değildir.

b) Çoğunluğun görüşü bu istikamettedir.

c) Modem tıbbi araştırmalar bunu tercih etmektedir.

İlmi araştırmıılann tespit ettiği bazı hususlar:

Çörek otu bronşiyal astım, öksürük ve yaygın ürtiker

hasta-lıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.92 Mısır'da Dr. Muhammed el-Mahfilz ve Dr. Muhammed ed-Delıahini'nin başını çektiği bir

araştırma ekibi, membranlanri tahriş edici etkilerinden arındırarak 89 İl:irahim er-Riivi Nesimi'nin et-Tıbbıı 'ıı-Nebevi kitabından nakletmektedir.

90 Bıılıiiri, Tıb, rakam: 5687; Mııslim, Selam, nıkam: 2215. Çoğu kaynakta geçmektedir.

91 İbn Hacer el-Askaliini, Fetlııı 'l-Biiri, X, 145.

92 Nesimi, et-Tıbbu'ıı-Nebevi, m, 264; Muhammed Kiimil Abdussamed, el-İ'ciizııl­

J/mifi'l-İsliinı, ed-Diirul-Mısriyyetu'l-Lubniiniyye. 3. baskı, 1996, s. 81.

ve temiz bir şekilde çörek otu yağının aktif bileşiğini ayırarak, bu

bileşenin zehirli veya zararlı herhangi bir etkisinin olmadığını ispat

etmişlerdir. Bu da bütün hastalara verilebileceği konusunda insanı ce-saretlendirmektedir. Özellikle tansiyonu yüksek olup da etkili astım ilacı kullanmaları uygun görülmeyen hastalara tavsiye edilebilir. Bu

bileşen damla ve tablet şeklinde hazırlanmıştır.93

Çörek otu tansiyonun düşürülmesinde etkilidir. Almanya'nın

Münster şehrinde gerçekleştirilen yirmi üçüncü dünya eczacılık sem-pozyumunda Dr. ez-Zavahirl'nin ifade ettiği gibi çörek otunun sıkıl­

masından sonra geriye kalan tortusunun tansiyonu düşürmeye

yara-diğı ispat edilmiştir.94

Çörek otu antibiyotiktir. Biyokimya alanında uzman Dr. Hafız

Cuneyd, basiller üzerine yaptığı araştırmada bu tür bakterilerin çörek otunun bulunduğu gıda ortamında gelişemediklerini ispat etmiştir.

Bu da çörek otunun bu mikroplar?-karşı antibiyotik içerdiğini gös-termektedir. 95

Hepatik fibrozun tedavisinde, el-Ezher Üniversitesi Tıp Fa-kültesi iç hastalıkları uzmanı Dr. Salim Necm'in danışmam olduğu

doktora tezinde, (kelime sanki fazla onun için sildim) hepatik fibroz

hastası olan

qtuz

kişi üzerinde deney yapılmıştır. Yapılan deney çer-çevesinde hastalara günlük beş gram çörek otu verildiği, bun~an iki ay sonra büyük ölçüde öldürücü lenf hücrelerinin sayısının ve prote-in prote-indeks oranlarının arttığı ve karaciğer enzimlerinin gözle görülür bir şekilde düşüş olup iyileşmenin sağlandığı ve çörek otu kullanan gruplarda kullanmayanlara. kıyasla hastalıklarının yan etkilerinin

geçtiği görülmüştür. Çörek otunun karaciğer hücrelerini aktif hale getirip yok olmasını durdurduğu da ortaya çıkmıştır.96

93 Beyrut'ta gerçekleştirilen yirİni sekizinci Arap tıbbı sempozyumunda sunulan bir tebliği Nes'imi nakletmektedir.

94 Nesimi, et-Tıbbu'ıı-Nebevf, Ill, 265, ziraat muhendisi: Ecved el-Hiraki'den nakletmektedir.

95 Nesimi~ a.g.e.

96 Salim Necm, el-İ'ciizu'l-İlmi sempozyumun ·da sunulan tebliği, Moskova-1993.

Bununla birlikte yapılan bu tespitler çörek otunun bütün has-talıklara değil de bir kısmına şifa olduğunu göstermektedir. Çörek otunun her derde deva anlamı üzerinde araştırmacılar düşünmeye başlamadan ve araştırmalar farklı bir yöne ilerlemeden önce hadiste-ki ilm1 i' caz çok anlaşılır bir durum değildi. Çörek otunun bağışıklık

sisteminin güçlenmesine çok büyük etkisinin olduğu böylece ortaya çıkmış oldu.97 Amerika Birleşik Devletleri'nde İsliimi bir tıp

kuru-luşunun başkanlığını yapan Dr. Ahmed el-Kadi, bir grup insana her gün sabah-akşaı:µ bir gram çörek otu verdiğini ve bir müddet sonra mikrop öldüren hücrelerin oranın % 73 'e yükseldiğini bununla bir-likte mikrobu yok etmeye yardım eden hücrelerin oranının da % 72

yükseldiğini ifade etmiştir. Sarımsak, bal ve çörek otundan oluşan bir karışımla ise moral gücünü de yüksek tutarak mikrop öldüren hücre-leİ.-in oranı% 300'e yükseldiği bununla birlikte mikrobu yok etmeye

yardım eden hücrelerin oranında % 200 yükselme olduğunu söyle-mektedir. Nitekim Amerikan Deneysel Biyolojik Bilimler Dernekler . .

Birliği bu bilgilerin doğruluğunu kabullenmiştir. 98

Böylece çörek otunun her derde deva olduğunu ve bağışıklık

sisteminin güçlü olmasıyla birlikte insanı hastalıklardan koruyup

iyi-leştirdiğini ve buna yardımcı olduğunu görmekteyiz.

(

5.5. İçki ilaç değil hastalıktır

Vail el-Hadrami'den (r.a.) gelen rivayette Tank b. Suveyd _, adlı

sahabi Hz. Peygamber'e şarabı (hamr) sorar. O da yasaklar. Tank

"Ama ilaç olarak kullanıyorum!" deyince de, "O deva değil derttir."99 buyurur.

Geçmişte içkinin zararının sadece geçici olarak aklı giderme,

bazı toplumsal ve ekonomik zarardan ibaret olduğu zannediliyordu.

Hatta yakın zamana kadar bazı tıbbi faydalarının var olduğuna da

inanılıyordu. Bu durum yapılan modem tıbb1 araştırmalarda tıpkı

97 Siilim Necm, et-Tıbbzı'n-Nebevf; Muhammed Kamil, el-İ'diz'ııl-flmf, s. 80.

98 Ahmed el::ı<.iidi, el-İ'ciiz'ul-İlmi sempozyumunda sunduğu tebliğ, Moskova-1993.

99 Mzıslim, Eşribe, rakam: 1984.

Allah Rasülü'nün hadisinde olduğu gibi içkinin deva değil de dert ·

olduğu ispat edilinceye kadar devam etmiştir.

Günümüzde araştırmaların ortaya koyduğu bazı gerçekler

şunlardır: 100

a) Alkol kalp kası (miyokard) fonksiyonlarını engellemesin-den dolayı kan pompalanması azalmakta, kalbin atışları hızlanmakta

ve sistolik basınç yükselmektedir. Bu da kan damarlarının genişleme­

sine sebep olmaktadır. Vücut ısındığı hissine kapılır. Halbuki gerçek- · te vücut ısısı düşmektedir. Böylece sıcaklığı düzenleyen merkezlerin düzeni şaşar ve özellikle·soğuk yerlerde ölümle sonuçlanır.

b) Alkol beyindeki kan damarlarının tıkanmasına sebep olur.

Kan akışı gerekli olan seviyeden daha az seviyeye düşmekte ve bu da beyinde var olan bazı sinir hücrelerinin oksijensiz kalmasına sebep

olmaktadır. Bu nedenle beyin hücreleri görevini yerine

getirememek-"

te veya ölmektedir. Şu da bilinmektedir ki, bu hücreleri beden tekrar-dan üretemez ve bu da bazen beyin hücrelerinin yırtılması (inme) gibi bir duruma ya da vefata sebep olabilmektedir.

c) Alkol kandaki zararlı yağların çoğalmasına sebep olur ki, bu da kanın pıhtılaşmasına neden olmaktadır.

d) Alkol bağımlılığı, kronik mide iltihabına sebep olmaktadır.

Bu, anemiye neden olmaktadır.

e) Alkol bağımlılığı karaciğer hastalıklarına sebep olı:iıakta, bu·durum da karaciğerin görevlerini yerine getirme gücünü düşür­

mekte ve karaciğerin şişmesine sebep olmaktadır. Bunun neticesinde

bağımlılar arasında karaciğer~siroz oram yüksek olduğu gözlemlen-mektedir.

f) Alkol cinsel isteği artırabilir ancak gerçekte cinsel gücü

azaltmaktadır.

g) Araştırmalar alkolün anne karnındaki bebeğe ciddi tehlike-lerini tespit etmiştir. Alkolün beyin gelişiminin durması ve hacminin

100 Nesirni, et-Tıbbıı 'n-Nebevf, II, 213; Muhamrne.d Kamil, el-İ 'dız 'ııl-flmf, s. 87.

küçülmesi gibi yaratılış bozukluklarına sebep olduğu görülmekte ve bu da zekaya tesir etmektedir.

Bu saydıklarımız alkolün zararlarının sadece bir kısmıdır.

Allah Rasülü (s.a.v.) ne kadar da doğru söylemiştir: "O deva değil

derttir."

5.6. Karantina

Usame b. Zeyd'den (r.a) gelen rivayette Allah Rası11ü (s.a.v.)

şöyle buyunnaktadır: "Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı

bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayın~z."101

Geçmişte insanların çoğu hastalığın bulaşmasından korkarak

bulaşıcı hastalığa sahip olan hastadan uzak dururdu ve bulaşıcı

hasta-lığın bulunduğu bölgeye girmekten de çekinirdi. Mikrop henüz daha

keşfedilmemiş olduğundan dolayı hastalığın hasta birisinden sağlam

birisine nasıl geçtiğini de bilmiyorlardı. Bu hadisin ilk cümlesinde ilmi biri' caz bulunmamaktadır. Ancak bu hadisteki yeni ve o dönem-deki insanların aklına gelmeyen ilmi i' caz ise (ki bu ikinci cümlede yer almaktadır), görünürde sağlam zannedilen kimsenin de hastalı­

ğı taşıyor olma ihtimalidir. Görüıiürde sağlam olan kişide hastalığın

mikrobu gelişim evresinde veya kişi iyileşme sürecinde olabileceği

gibi bu hastalığa karşı o kimsenin bağışıklığı da olabilir. Bu fark

edil-mediğinden dolayı hastalığı taşıyan birisinin, hastalığı sağlam birisi-ne taşıması mümkündür. Burada uyulması· gereken tıbbi çözüm de

bulaşıcı hastalığın olduğu yeri karantina altına alıp oradan kimsenin çıkmasına müsaade etmemektir. Bu da mikrop keşfedilmeden

yakla-şık on iki asır önce nebevi hadisin ortaya koyduğu ilmi bir gerçektir. 102

· 5.7. Bal

Ebu Said el-Hudrl'den (r.a.) gelen rivayete göre bir kişi Hz.

Peygamber'e (s.a.v.) gelerek "Kardeşimin karnı ağrıyor." dedi. Rasfı­

lullah (s.a.v.) "Bal şerbeti içir. " buyurdu; Sonra adam Hz.

Peygam-101 Bıılıdri, Tıb, rakam: 5728.

102 Neslmi, et-Tıbbıı'n-Nebevi, II, 381.

ber' e ikinci defa geldi (ve hastalığının geçmediğini söyledi). Rasfılul­

lah yine "Bal şerbeti içil: " buyurdu. Daha sonra adam üçüncü defa geldi. Hz. Peygamber "Bal şerbeti içil: "buyurdu. Adam tekrar gelip

"İçirdim (fakat geçmedi.)" deyince, Rasfılullah (s.a.v.) "Allah sözün-de doğrudur, fakat kardeşinin karnı yalanczdu: " buyurdu. Dördüncü defa içirince iyileşti. "ıo3

Genel olarak balın şifa ve gıdasal önemi çok eskilerden bu yana bilinen bir husustur. Zaten Kur'an da bunu tasdik etmektedir.

Ancak bu hadis balın özellikle sindirim sistemi hastalığındaki öne-mine dikkat çekmektedir ve modern ilim de bunu desteklemektedir.

Dr. Mahmud en-Nesimi bu konuyla ilgili hadisler hakkındaki araştırmasına istinaden hadiste geçen ishalin şişkinlik ve hafif küf-lenmeyle irtibatlı olduğu kanaatine varmıştır. Her iki durumda da özellikle o dönemde bal uygıın bir ilaç sayılmaktaydı. Şişkinlik du-rumunda hastaya uygıın bir niushil verilir. Bu da hastanın bağırsak­

larında arta kalan gıda zehirlenmesinin etkilerini giderir. Bal müshil

sayılmakla beraber bağırsakları temizleme etkisi de bulunmaktadır.

Aynı zamanda karaciğerin mikrobik zehirlenmelere karşı dilzenleyi-ci rolünü artırmakta ve gıda zehirlenmesi etkilerinden korumaktadır.

Şişkinlik durumunda uygun müshillerin yanı sıra antimikrobiyallerle tedavi edilmektedir. Son zamanlarda balın birçok mikrobu yok ettiği artık bilinmektedir. Bal mikropları yok eden oksijen suyu içermekte-dir. Böylece hadiste geçen hastalıkla ilgili nebevi reçeteye göre balın

başka hiçbir şeyde bulunmayan üç özelliğinin olduğu görülmektedir:

a) Homeopati tedavisi. Bu tedavi yöntemi, şişkinlikte görülen

gıda zehirlenmesi, bağırsak bozulmaları ve artıkların atılmasıyla il-gili ishali müshille tedavi etmek veya bağırsak küfünde mikropların çoğalmasıyla oluşan küf içeriğinin dışarıya atılmasıdır.

b) Bal uygun orta halli bir müshil olup bağırsakları tahriş et-mez.

103 Muslim, Selam, rakam: 2217.

c) Balda mikroplara etki edip gelişimini durduran ve bazı

çe-şitlerini öldüren temizleyici maddeler vardır. Balda bulunan bağırsak

temizleyici bu özellikler yirminci asrın ikinci çeyreğinde ancak keş­

fedilebilmiştir.104

İngiliz Tıp Dergisi (The British Medicine Joumal) 1985'te

ba-lın çocuklardaki bağırsak ve mide iltihaplarında kullanımıyla ilgili bir araştırma yayınlamıştır. Yapılan bu araştırmada ishal tedavisinde

kullanılan ilaçla birlikte verilen balın mikrobik ishalin süresini azalt- ·

tığı görülmüştür.

5.8. Yeni ortaya çıkan cinsel hastalıklar

Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle demektedir: "Allah Rasfılü (s.a.v) bize yönelerek şöyle buyurdu: "Eypıııhacirler topluluğu! Şu beş kö-tülük 'meydana geldiğinde haliniz ne olur? Bu kötülüklerin sizde ol-,

masından veya sizin o kötülüklere yetişmenizden Allah 'a sığınırım. · O beş şey şunlardır: Bir millette fuhuş (zina) yaygınlaşır ve açıktan yapılırsa, muhakkak ki o toplumda taun (veba) hastalığı ve geçmiş

milletlerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar .. . "105

Bu hadiste iki ilml i'caz bulunmaktadır. İlki gelecekle ilgili haber verme i'cazı, diğeri ise geçmişte yaşayanlarda var olmayan

bazı hastalıkların ortaya çıkmasının fuhşiyat olan zina ve livatayla

irtibatlı olduğunu ifade eden ilml i'cazdır.

Günümüzde geçmişe nazaran dünyann,zın hiç de şahit olmadı­

ğı kadar fuhşiyat ortaya çıkmıştır. Örneğin batıda haram olan cinsel

birlikteliği icra ederken en ufak bir utanma hissi bile görülmemekte-dir. Erkek veya kızın evlenmeden önce cinselliği yaşamaması artık

onlara göre ayıp sayılmaktadır. Hatta eşcinseller için kulüp, sendika, gazete, dergi, sahil ve çıplaklar kampı inşa edilmiş ve bazı kiliseler

eşcinsellerin nikahını kıymaya başlamıştır. 106 104 Nesimi, et-Tıbbıı'n-Nebevi, III, 70-82.

105 İbn Mdce, Fiten, rakam: 4019. Hadisi Hakim ve Zehebi sahih saymakta, Elbiiııi ise hasen derecesinde olduğunu söylemektedir. ,

l 06 Abdulceviid es-Siivi, el-Emrddıı 'l-Ciıısiyye el-Hasddıı 'l-Hatmiyye li!-İbahiyye, İ'ctiz dergisi, 2. sayı; Hey'etu'l-İ'ciizi'l-İlmi, Mekke.

Şu ana kadar oiuzdan fazla çeşidi bulunan cinsel hastalıklar yüzünden dünya büyük bir bunalım içindedir. Bulaşıcı hastalıkların başında gelen bu cinsel hastalıklara maruz kalan genç erkek ve kızla­

rın yıllık bilançosu yedi yüz elli milyondur. Hiç şüphesiz bu hastalık­

ların başında gelen ve en tehlikelisi olan 1981 'de ortaya çıkmış AIDS

hastalığıdır. Dünya sağlık örgütünün 1997'de yaptığı ve 1998'de

açıkladığı istatistik verilerine göre bu hastalığa yakalanan1ann sayısı yılda altı milyon kişiye ulaşmaktadır. Edinse! bağışıklık yetınezliği

sendromu olarak bilinen bu hastalık vücudun direncini yok edip her türlü mikrobun istilasına kapı aralamaktadır. Bu durum kimilerinde aylarca kimilerinde yıllarca devam etse de her iki durumda da ölüme

sonuçlanmaktadır. Bu hastalık eşcinseller arasında başlamış olup on-lardan bu hastalığa yakalanan kişilerin oranı% 70'den daha fazladır.

Bu hastalıklardan birisi de miladi on beşinci asrın sonuna doğ­

ru ortaya çıkan frengi hastalığıdır. Bu hastalığa yakalanan1ann yıllık

oranı elli milyondur. Öyle ki felce, körlüğe, tehlikeli şekil

bozukluk-ları ve şiddetli ağrılara sebep olmaktadır. Yine bu hastalıklardan biri de bel soğukluğudur. Yıllık iki yüz elli milyonı:ı. yakın kayıtlı vaka

sayısı vardır. 107

Bu tehlikeli cinsel hastalıklara ilaveten oğlancılığın da Hepatit B ile yakın ilişkisinin olduğu saptanmıştır. İngiltere'de bu tehlikeli

hastalığın virüsü oğlancılarda % 5 iken bun1arın dışındakilerde ise

% 2'yi geçmemektedir. Yani bu hastalığın livata yapanlarda görülme oranı yapmayanlara nazaran yirmi beş kat daha fazladır. 108 .

Benzer Belgeler