• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TEFSİR YÖNTEMİ AÇISINDAN ES-SÎRETÜ’N-NEBEVİYYE

3.5. Âyetleri ġiirle Tefsiri

Edebî, hukukî metinlerin anlaĢılmasında –Ģüphesiz- o dilin kültür, gelenek, örf, edebiyat ve Ģiirinin de önemli bir yeri vardır. Bu açıdan Arap Ģiirinin Kur‟ân‟daki bazı kelimeleri anlamamızda yardımcı bir unsur olduğu, ilk dönemden itibaren dikkatlere sunulmuĢtur. Sahâbe içinde Abdullâh b. Abbâs Arap Ģiiriyle âyet-i kerimeleri açıklamada ilk akla gelen isimlerdendir. Ġbn Abbâs‟ın dıĢındaki sahâbeden de bu yöntemi tercih eden ve buna teĢvik eden bulunmaktadır. Mesela Hz. Ömer: “ArĢivinize sarılın. Böyle yaparsanız ĢaĢırmazsınız.” dediğinde “Bizim arĢivimiz nedir?” diye sormuĢlar, o da: “Câhiliye Ģiiridir. ġüphesiz onda kitabınızın tefsiri ve sözlerinizin manaları bulunmaktadır.”831

Ģeklinde cevap vermiĢtir.

Ġbn Abbâs: “ġiir, Arab‟ın arĢividir. Allah‟ın, Arap dili ile indirdiği Kur‟ân‟dan bir kelime bize gizli kalırsa Ģiir arĢivimize baĢvurur ve onu onda ararız.”832

demiĢtir.

ġiirle istiĢhâd metodu, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn döneminde devam etmiĢtir. Konu hakkında dilciler ile fakihler arasında farklılık söz konusudur. Fakihler bu metodu kullanan dilcileri eleĢtirerek “Eğer böyle yaparsanız, Ģiiri Kur‟ân‟a asıl yapmıĢ olursunuz. ġiir, Kur‟ân ve hadiste kınanmıĢken, onunla Kur‟ân‟a delil getirmek nasıl caiz olur?” demiĢlerdir.833

Hâlbuki durum, bu görüĢ sahiplerinin iddia ettiği gibi değildir. Kur‟ân‟ı Ģiirden destek alarak açıklamak onu Kur‟ân‟a asıl yapmak değildir. Zira Kur‟ân, Arapça olarak nâzil olmuĢtur. Öyleyse onu anlamada katkı yapacak unsurlardan biri de Arap Ģiiridir. Câhiliye döneminde Arap toplumu için en etkili sanat olan Ģiir; Arapların bütün bilgilerini içine alan, bunların korunmasını sağlayan, daima müracaat ettikleri ve gerek dil, gerekse tarihle alakalı konularda faydalandıkları bir kaynaktır.

831 Zehebî, et-Tefsîr ve’l-müfessirûn, I, 78.

832 ZerkeĢî, I, 292; Süyûtî, el-İtkân, II, 67; Zehebî, et-Tefsîr ve’l-müfessirûn, I, 79; ed-DerviĢ, Muhyiddin b. Ahmed Mustafa, İ‘rabü’l-Kur’ân ve beyânuhû, Suriye: Dârü‟l-irĢâd li‟Ģ-Ģuûni‟l-câmiâ, 1410/1989, V, 306.

178

Kur‟ân ve hadislerde kınanan Ģiir834

edep kurallarını aĢan, hakikatleri tahrif eden ve fitne kaynağı olan Ģiirdir.835

Yoksa içerisinde hikmet bulunan, Ġslâm‟ı müdafaa eden ve insanları iyiliğe yönlendiren Ģiir, ne Kur‟ân‟da ne de hadislerde kınanmıĢtır.836

Dolayısıyla bu türün içerisine giren câhiliye Ģiirinden istifade etmenin herhangi bir mahzuru yoktur.

Ġbn HiĢâm siyer bağlamında ele aldığı âyetlerde geçen bazı kelimeleri açıklarken Ģiirle istiĢhâd yolunu tercih edenlerdendir. Konuyla ilgili onun hassasiyetini gösteren bir durum da Ġbn Ġshâk‟ın Sîre‟sinde geçen bazı Ģiirleri çıkarması ve edebe muhalif olan Ģiirlere eserinde yer vermemesidir.837

Gerçi günümüz araĢtırmacılarından ġaban Öz, Ġbn HiĢâm‟ın Ġbn Ġshâk‟ın rivayetlerine sansür uygulamasını eleĢtirmiĢ, hacimli bir edebî literatürün yok olmasına sebep olduğunu ifade etmiĢtir.838

Kanaatimize göre; Ġbn HiĢâm‟ın hiciv ve nâhoĢ ifadeler içeren Ģiirlere yer vermemesi, nezâket timsali Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) konu edildiği bir esere bunları yakıĢtırmayıĢındandır. Bunun yerine baĢka bir eserde bu Ģiirler derlenmiĢ olsaydı, mezkûr nakiller sonraki kuĢaklara aktarılabileceği gibi edebî açıdan herhangi bir kayıp da meydana gelmezdi.

Bazı Kelimeleri Açıklamada ġiirle ĠstiĢhâdı

Genellikle âyetlerin içinde geçen kelimeleri, Ģiirden delil göstererek açıklayan Ġbn HiĢâm, bazen isimleri, bazen fiilleri, bazen de terkibleri Ģiirden istiĢhâd yoluyla açıklama yoluna gitmiĢtir.

1. Örnek:

َيِصِّبَرَ تُمْلا َنِم ْمُكَعَم ِّنِِإَف اوُصَّبَرَ ت ْلُق *ِنوُنَمْلا َبْيَر ِوِب ُصَّبَرَ تَ ن ٌرِعاَش َنوُلوُقَ ي ْمَأ

* “Yoksa onlar: O, baĢına bir

felaketin gelmesini beklediğimiz bir Ģair midir? diyorlar. De ki: Bekleyin bakalım! Ben

834 Bkz. ġuarâ, 26/ 224-226; Buhârî, “Edeb” 92; Müslim, “ġiir” 41; Ebû Dâvûd, “Edeb” “mâ câe fi‟Ģ-Ģi„ri” (5009).

835 Aydemir, Abdullah, Ebussuûd Efendi ve Tefsirdeki Metodu, Ankara: DĠB Yay., 1993, s. 233.

836 Bkz. ġuarâ, 26/227; Buhârî, “Edeb” 90; Ebû Dâvûd, “Edeb” “mâ câe fi‟Ģ-Ģi„ri” (5010); Tirmizî, “Edeb” 69.

837 Bkz. Ġbn HiĢâm, I, 28; Ģiire yapmıĢ olduğu sansüre örnek olarak bkz. II, 479.

179

de sizinle beraber beklemekteyim.”839 Ġbn HiĢâm (ö. 218/833) bu âyette geçen نوُنَم

kelimesinin “ölüm”, ِنوُنَمْلا َبْيَر kelimesinin ise “ölümün endiĢe ve sıkıntı vermesi” manasına geldiğini belirtmiĢ, bunun için de Ebû Züeyb el-Hüzelî‟nin (ö. 28/648-49) bir kasidesinden Ģu beyitleri delil getirmiĢtir:

ُعَزَْنْ ْنَم ٍبِتْعُِبِ َسْيَل ُرْىَّدلاَو ... ُعَّجَوَ تَ ت ِوِبْيَرَو ِنوُنَمْلا َنِمَأ

“Ölümden ve onun endiĢesinden mi ağrı çekiyorsun?

Hâlbuki zaman, korkan kimsenin yakasını bırakacak değildir.”840

Ġmam Mâverdî (ö. 450/1058), aynı âyetin tefsirinde ِنوُنَمْلا َبْيَر kelimesinin iki manaya geldiğini, bunlardan birinin “ölüm”, diğerinin ise “zamanın olayları” olduğunu belirtir. Mâverdî “نوُنَم” kelimesine, “zaman” manasını verdiği yerde Ebû Züeyb el-Hüzelî‟ye ait yukarıdaki Ģiiri nakletmiĢtir.841

Kurtubî de mezkûr kelimeye aynı anlamları vermekle beraber “zamanın olayları” manasına aynı Ģiiri delil getirmiĢtir.842

2. Örnek:

Ġbn HiĢâm, KureyĢ sûresinde geçen ٍشْيَرُ ق ِفَلايِإ “KureyĢ‟in uzlaĢması” terkibindeki فَلايِإ

kelimesini açıklarken, bu kelimenin farklı manalarını ifade etmiĢ ve her bir manaya farklı Ģiirleri delil getirmiĢtir. Meselâ; bu kelimenin, KureyĢ kabilesinin ticaret için ġam‟a gitmelerinde onlara kolaylık sağlanması manasına geldiğini belirtmiĢ ve Zü‟r-Rimme‟nin Ģu mısralarını dile getirmiĢtir:

َلْمّرلا ِتاَفِلْؤُمْلا ْنِم ُحّضَوَ تَ ي اَِنِْوَل ِفِ ىَحّضلا ُعاَعُش ٌةّرُح ُءاَمْدَأ

839 Tûr, 52/30, 31.

840 Ġbn HiĢâm, I, 437.

841 el-Mâverdî, Ebü‟l-Hasen Ali b.Muhammed b. Habîb el-Basrî (ö. 450/1058), en-Nüket ve’l-‘uyûn, tahk.

es-Seyyid b. Abdilmaksûd b. Abdirrahîm, Beyrut: Dârü‟l-kütübi‟l-ilmiyye, t.y., V, 384. 842 Bkz. Kurtubî, XVII, 72.

180

“Kumların üzerinde kolaylıkla dolaĢan, sırtı siyah, karnı beyaz, renkleri parlak, ayan beyan olarak görünen geyikler vardır.” Hemen hemen pekçok müfessir, Ġbn HiĢâm‟ın atıfta bulunduğu Ģiire atıfta bulunmuĢ, âyetteki ِفَلايِإ kelimesinin kolaylıkla dolaĢma anlamına geldiğini Ģiirle temellendirmiĢlerdir.843

Ġbn HiĢâm ِفَلايِإ 'ın manalarından birinin de insanın deve, sığır, koyun gibi herhangi bir Ģeyden, bin adete sahip olması anlamına geldiğini belirterek, el-Kümeyt b. Zeyd‟in (ö. 126/744) Ģiirinden;

ُلِجْرُمْلا اَنَل ُميِعُمْلا اَذَى ... َنوُفِلْؤُمْلا ُوَل ُلوُقَ ي ٍماَعِب

“Öyle bir sene ki bu senede îlâfçılar (mezkûr hayvanlardan bin adete sahip olanlar) Ģöyle derler: Bu sene bizim için deve gidince sütsüz kalınan, süte Ģiddetli arzu duyulan ve yaya yürünülen bir sene olmuĢtur.” mısralarını delil getirmiĢtir.

Ġbn HiĢâm‟a göre فَلاي ِإ kelimesinin diğer bir manası da kavmin bin kiĢi olması demektir. Bu mânâda, âlefe‟l-kavmu îlâfen denilir. Müellif, bu manaya yine el-Kümeyt b. Zeyd‟in Ģu Ģiiriyle delil getirmiĢtir:

اَنيِفِلْؤُم َةّبَض ِنْب ِدْعَس ِنَِب ... اْوَ ق َلْ َةاَدَغ ءايقيَزُم ُلآَو

“Müzeykiyâ ailesi, sabahleyin bin kiĢilik Sa„d b. Dabbe oğullarıyla karĢılaĢtılar.”844

Ġbn HiĢâm‟ın istiĢhad ettiği bu Ģiirleri ancak Kâsımî‟nin (ö. 1332/1914) tefsirinde tespit edebildik. Zaten Kâsımî, mezkûr kelimenin tefsirinde Ġbn HiĢâm‟dan istifade etmiĢ ve onun yukarda geçen izahına yer vermiĢtir.845

843 Bkz. Zeccâc, V, 365; Vâhidî, el-Basît, XXIV, 336; Ġbn Atıyye, V, 525; Ebû Hayyân, X, 548; es-Semîn

el-Halebî, Ebü‟l-Abbâs ġihâbüddîn Ahmed b. Yûsuf b. Abdiddâim (ö. 756/1355), ed-Dürrü’l-masûn

fî ulûmi’l-kitâbi’l-meknûn, tahk. Ahmed Muhammed el-Harrât, DımeĢk: Dârü‟l-kalem, t.y., XI, 113;

Ġbn Âdil, XX, 504; el-Kâsımî, Muhammed Cemâlüddîn b. Muhammed Saîd b. Kâsım ed-DımeĢkî (ö. 1332/1914) Mehâsinü’t-te’vîl, tahk. Muhammed Bâsil Uyûn es-Sûd, 1. Basım, Beyrut: Dârü‟l-kütübi‟l-ilmiyye, 1417/1996, IX, 550.

844 Ġbn HiĢâm, I, 73.

181

Bu örneklerde görülmektedir ki, Ġbn HiĢâm bir kelimenin birbirinden farklı manalarını ele almıĢ ve her birine Arap Ģiirinden deliller getirmiĢtir.

3. Örnek:

Cenab-ı Hak, Kehf sûresi 5. ve 6. âyette اوُنِمْؤُ ي َْل ْنإ ْمِىِرَثَآ ىَلَع َكَسْفَ ن ٌعِخَبِ َكّلَعَلَ ف* ًبِِذَك ّلِْإ َنوُلوُقَ ي ْنِإ اًفَسَأ ِثيِدَْلْا اَذَِبّ

* “Onların iddia ettikleri, sırf yalandan ibaret! ġimdi bu yeni Kitaba inanmazlarsa (ve bu yüzden helak olurlarsa) arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini harap edeceksin” buyurmaktadır. Ġbn HiĢâm bu âyette geçen َكَسْفَ ن ٌعِخَبِ terkibinin Ebû

Ubeyde‟nin bildirdiğine göre “nefsini helâk edicisin” manasına geldiğini belirtmiĢ ve Zü‟r-Rimme‟nin Ģu Ģiirini buna delil getirmiĢtir:

ُعِخاَبْلا اَذَهُّ يَأ َلَْأ ُرِداَقَمْلا ِوْيَدَي ْنَع ُوْتََنَ ٍءْيَشِل ... ُوَسْفَ ن ُدْجَوْلا

“Ey aĢırı isteğin nefsini helâk ettiği kimse! Ellerin itinayla yaptığı Ģeyi (kaybetme).”846

Aynı Ģiir, aynı Ģaire nisbetle Taberî‟nin tefsirinde847

ve Ģair Ferezdak‟a (ö. 114/732) nisbetle Âlûsî‟nin tefsirinde de bulunmaktadır.848

4. Örnek:

Enbiya sûresi 98. âyette * َنوُدِراَو اََلْ ْمُتْ نَأ َمّنَهَج ُبَصَح ِّللَّا ِنوُد ْنِم َنوُدُبْعَ ت اَمَو ْمُكّنِإ “Siz ve Allah'ın

dıĢında taptığınız Ģeyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.”849

buyurulmaktadır. Ġbn HiĢâm bu âyette geçen َمّنَهَج ُبَصَح terkibindeki ُبَصَح kelimesinin “kendisiyle bir Ģeylerin yakılıp tutuĢturulduğu her Ģey” manasında olduğunu belirtmiĢtir. Ardından Ebû Züeyb el-Hüzelî‟ye ait olan

َلَْو ْدِقوُت َلَْو ْئِفْطَأَف اَهُ تاَكَش َيرِطَت ْنَأ ِةاَدُعْلا ِراَنِل ... ًأَضِْمُ ُكَت

846 Ġbn HiĢâm, I, 284-285.

847 Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XIX, 326.

848 Âlûsî, VIII, 196.

182

“Söndür, yakma ve mütecavizin ateĢi için yakıt olma ki onun Ģiddeti uçsun.” mısralarını bu manaya delil getirmiĢtir.850

es-Sîretü’n-nebeviyye‟nin farklı tahkikinde bu Ģiirdeki

ًأَضِْمُ kelimesi yerine اًبِصُْمُ kelimesi kullanılmıĢtır.851

Aynı Ģiir, bu değiĢiklikle Ġbn Kesîr‟in el-Bidâye ve’n-nihâye adlı eserinde yer almıĢtır.852