• Sonuç bulunamadı

Ulusal Düzenlemeler

Belgede akdeniz üniversitesi (sayfa 51-55)

1.7. Çocuk İşçiliği ile Mücadele

1.7.2. Ulusal Düzenlemeler

Zorunlu temel eğitimi tamamlamış ve eğitimine devam etmeyen çocukların çalışma saatleri en fazla haftalık 35 saat: kültür, sanat ve reklam faaliyetlerinde çalışan çocukların çalışma süreleri haftalık en fazla 30 saat olduğu görülmüştür. Çocuklar 15 yaşını tamamlamış ise haftada 40 saat kadar çalışabilmektedir. Bu süreler zorunlu eğitimi tamamlayan 18 yaşına kadar olan bireyler için yüksek olduğu düşünülmektedir. Çünkü çocuklar bu dönemlerini eğitim faaliyetleri içerisinde geçirip hem bireysel hem toplumsal anlamda fayda elde etmesi gerekmektedir. Çocukların çalışma sebepleri belirlenmeli buna yönelik politikalar uygulanıp eğitim faaliyetlerine devam etmeleri gerekmektedir (Md. 71).

Kanunun 72. ve 73. Maddelerinde çocuk işçiliğinin kesin olarak sürdürülmediği işler ve durumlar belirtilmiştir. Erkek çocuklar, maden ocakları, kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında ve su altında yapılacak işler için 18 yaşını doldurması gerekmektedir.

Kadınlar hangi yaşta olursa olsun bu sayılan işlerde çalışamamaktadır. Sanayi işlerde ise 18 yaşını doldurmayan çocukların gece çalıştırılması yasaklanmıştır (Md.72 ve 73).

Kanunun 104. Maddesinde ise içerisinde çocuk çalışanlarının da maddelerinin yer aldığı durumlar için aykırı durumlarda tespit edilen ceza tutarı belirtilmiştir. Buna yönelik cezaların yanı sıra daha kapsamlı politikalar ve denetimlerin yürütülmesi önemlidir (Md. 104).

1.7.2.3. 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu

Kanunda yer alan İkinci Fasıl, Yedinci BAP’ında çocuk çalışanlara yönelik söylemler mevcuttur. 173. maddeye göre, 12 yaşından altında olan çocukların fabrika ve imalathane her türlü sanat ve maden işlerinde amele ve çırak biçiminde çalıştırılması yasaktır. 12 ile 16 yaş arasında bulunan çocukların asgari sekiz saatten fazla çalışması da yasaktır (Md. 173).

Öncelikle maddede yer alan çalışma kapsamları kısıtlı olarak görülmüştür. Bunun yanı sıra belirli mesleklerde çocuk çalışanların yaşının, anayasa ve kanunlarda belirtilen asgari yaşın da altında belirlendiği görülmüştür. Bu yaşlarda olan çocukların eğitiminin sürdürülmesi hem bireysel hem toplumsal hem de ülke ekonomisi açıdan önem arz etmektedir.

Kanunda “On iki yaş ile on altı yaş arasında bulunan çocukların saat yirmiden sonra gece çalışmaları memnudur” maddesiyle 12 ile 16 yaş arasında çocukların gece çalışmaları yasaklanmıştır (Md. 174). Madde 176’da ise “Mahalli belediyelerince bar, kabare, dans salonları, kahve, gazino ve hamamlarda on sekiz yaşından aşağı çocukların istihdamı menolunur” ibaresiyle bar, gazino, kahve, hamam ve dans salonlarında çocuk çalıştırılması yasaklanmış, çocukların ahlaki gelişimlerinin dikkate alındığı görülmüştür.

1.7.2.4. 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu

Kanunun “Aday çırak ve çırakların statüleri” başlığı altında yer alan Md. 11 ve Md.

12’de aday çırak konusunda ibareler yer almaktadır.

Bu kanunda çocuk işçilere yönelik doğrudan bilgiler olmamasına rağmen belirli çıkarımlar mevcuttur. Çocuk işçilerin mesleki eğitimleri ve çalışma hallerinin kesiştiği nokta belirtilmiş ve mesleki eğitim şartları, mesleki eğitimde öğrencilerin hakları ve sorumlulukları tanımlanmıştır.

1.7.2.5. 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu

Bu kanun kız ve erkek olsun Türklerin milli benliklerini koruması ve geliştirilmesi için fiziksel, zihinsel ve ahlaki açıdan yetişmelerine hizmet etmektedir. Çocuklar açısından devlet kurumlarda eğitim ve öğretimini sürdürmek ücretsiz olarak belirlenmiştir. Bu kanun çocukların eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin bilgileri içermektedir.

222 Sayılı kanunun 48. ve 52. Maddesine göre çocukların eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin bilgiler verilmiştir. Bizim için özellikle bizi ilgilendiren konu 59. Maddede

“İlköğrenim çağında olup da mecburi ilköğretim kurumlarına devam etmeyenler, hiçbir resmi ve özel iş yerinde veya her ne surette olursa olsun çalışmayı gerektiren başka yerlerde ücretli veya ücretsiz çalıştırılamazlar” şeklinde belirtilmiştir. İlkokul çağında olan çocuklardan eğitimine devam etmeyenler, hiçbir yerde ve hiçbir şekilde çalıştırılamazlar. Bu noktada denetimlerin kapsamlı olarak sürdürülmesi çocukların eğitim faaliyetlerinin sürekliliğini beraberinde getirecektir. Eğitimine devam eden çocukların çalışma hükümleri kanunda saklanmış, çocukların çalışmaları, ders zamanları dışında, eğitim ve öğretim faaliyetlerini etkilemeyecek bir şekilde sürdürülmeleri tanımlanmıştır.

Şu an itibariyle küresel anlamda birçok politika, çocukların çalışmalarının yasaklanması konusunda ısrar etmemekte, düşük gelirli aileler için eğitim masraflarını azaltarak veya sübvanse ederek eğitime yönelik teşvikler yaratmayı amaçlamaktadır. Sübvanse edilen durumda çocuk çalışanların bazıları yarı zamanlı olarak çalışmalarını sürdürse bile, bu politikaların başarılı olduğuna odaklanılmaktadır. (Rossi ve Rosati, 2007).

222 sayılı kanunun hükümlerine uyulmaması durumlarında cezai işlemler uygulanacağı kanunda belirtilmiştir. Çocukların eğitim hayatlarını sürdürebilmesi, bireysel, toplumsal ve ekonomik anlamda önemli olmaktadır. Cezai işlemlere yönelik denetimlerin kapsamlı bir şekilde yapılmasının yanı sıra çocukların çalışma nedenleri tespit edilip buna yönelik teşvik ve politikaların uygulanması önemli olmaktadır.

1.7.2.6. 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu

Bu kanunun amacı, dezavantajlı durumda korunmaya ihtiyacı olan, sömürülen ve istismar edilen çocukların korunması ve haklarının belirlenmesidir. Kanunun uygulanmasında

“Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi: bu kapsamda, 1.

Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu, ifade eder”

şeklinde korunmaya ihtiyacı olan çocuğu tanımlamaktadır.

Bu kapsamda ulusal kanunları genel olarak ele alındığında çocukların kendilerine ve çocuk çalışanlara yönelik birçok hak ve sorumlulukların mevcut olduğu görülmüştür.

Anayasamızda kapsamlı olarak belirtilmemesine karşın kanunlarda çocuk hakları saklanmıştır.

Çocuk çalışanlarının haklarının saklı tutulması sevindirici bir durum olmasına rağmen etkinliğinin yetersiz olduğu düşünülmektedir. Bu noktada kanun kapsamlarının net ve ayrıntılı bir şekilde belirlenmesi ve denetim faaliyetlerinin titizlikle yürütülmesi gereklidir.

Öncelikle uluslararası mevzuat ve ulusal mevzuat incelendiğinde çocuk çalışanlara yönelik birçok hak ve sorumluluk olmasına rağmen etkinlik konusu tartışmalı kalmıştır.

Konumuz nezdinde 1960-70 dönemi Türk sineması filmlerinde etkinliğine yönelik çıkarımlar yapılabilmektedir. Denetim mekanizmasının nasıl işlendiği filmler neticesinde belirlenmekte ve bizlere fikir sunmaktadır. Bu sebeple yukarıda sayılan mevzuatın etkinliği çalışmamız açısından önemli olmakta ve analiz bölümünde çıkarım yapılmasında aracı olmaktadır.

İKİNCİ BÖLÜM

SİNEMA OLGUSU VE 1960-1980 DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN SOSYO-EKONOMİK DURUMU

2.1. Sinema Olgusu, Kültürü ve Film

Sanat, “kültürlerin birbirleriyle iletişim kurduğu ve fikirlerin, inançların, olasılıkların ve ideallerin seyahat ettiği ana yolu” temsil eder (Clammer, 2014: 8-9). Oscar Wilde'ın dediği gibi,

"hayat sanatı, sanatın hayatı taklit ettiğinden çok daha fazla taklit eder." Filmler çevrelerindeki toplumu yansıtsa da toplumu değiştirme konusunda eşsiz bir güce sahiptirler.15

Kültür ve film arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturmak için, izleyicinin gerçeklik algısını etkileyebilecek psikolojik süreçlere dikkat etmek önemlidir. Bir filmin mantıklı olması için izleyicinin her bir parçayı zaman ve mekan aracılığıyla birbirine bağlayabilmesi gerekir (Magliano vd., 2001).

Somut olmayan kültürel ürün sosyal ideoloji alanına ait olduğu için film bir anlam üretme biçimidir. Somut olmayan kültürel, sosyal ve tarihsel uygulamalar sürecinde insanoğlunun yarattığı çeşitli manevi kültür ürünleridir (Stefano vd., 2003). Filmler kültürel ürünlerin bir parçasıdır. Toplumun: değerini, kültürünü, ideolojisini, karakterini yansıtmaktadır. Dönem filmleri incelendiğinde toplumsal süreçlere yakın yaşam biçimlerinin gözlemlendiği görülür.

Film ve sinema, halkla iletişim kurmak için en yaygın kullanılan kitle iletişim araçlarıdır. Sinemanın sosyal gerçekliklerin ve kişisel hayallerin, kolektif kaygıların ve bireysel özlemlerin bir aracısı olduğu gerçeği, günlük hayatımızın kültürel ve maddi dokusunu yeniden yönlendirme potansiyeline sahip hümanist bir söylem olarak ufuk açıcı bir boyut kazanmasını sağlar (Jain ve Rai, 2002). Sinema yapısı nedeniyle, soyuttan çok somuta: hayalden çok gerçeğe yatkın bir araçtır. Yüzyılımızın en güçlü aracı olan sinemayı bu yatkınlığının dışında kullanmak, sinemanın yol gösterici olmasını dileyen bir toplum için sorumsuzluk örneğidir (Özön, 1995a: 241).

Belgede akdeniz üniversitesi (sayfa 51-55)