• Sonuç bulunamadı

5. BÖLÜM

5.1. Sonuç ve Tartışma

alındığı belirlenmiştir. Yıl içerisinde yerel veya ulusal bazda düzenlenecek yarışmalar ve okulun yapacağı geziler yine karar alma süreçlerinin ortaya çıktığı konular arasında yer almaktadır.

Okulların stratejik planları konusunda öğretmenlerin detaylı bilgilendirilmediği bazı okullarda stratejik planın yapılmadığı okul yönetimlerinin bu konuda bir karar alma süreci ortaya koymadığı yine öğretmenlerle yapılan görüşmelerden elde edilen bulgulardan ortaya çıkarılmıştır.

Katılımcıların okullarda karar alma süreçlerine dahil olup olmadığına ilişkin bulgular incelendiğinde kısmen dahil edilme, öğretmenlerle ilgili konulara dahil edilme ve dahil edilmeme bulgularına ulaşılmıştır. Öğretmenlerin görüşlerine göre özellikle doğrudan kendilerini, branşlarını veya sınıflarını ilgilendiren bir karar olduğunda sürece dahil edildikleri bu konularda öğretmenlerin uzman bilgisinden yararlanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanında kısa vadeli, o dönem için geçerli kararların alınmasında okul yöneticilerinin öğretmenlerin görüşüne daha çok başvurduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlerin düşüncelerinden elde edilen bulgular incelendiğinde kurul toplantılarında öğretmenlerin fikirleri alınmasına ve tutanaklara geçirilmesine rağmen daha sonraki süreçlerde yöneticilerin bu fikirlerden yeterince yararlanmadıkları son kararları kendilerinin verdikleri ortaya çıkmaktadır. Karagöz (2009), Aksay ve Ural (2008), Gürkan (2006) tarafından yapılan çalışmalarda da öğretmenlerin daha çok o dönemi ilgilendiren akademik kararlara katıldığını, buna karşılık öğretmenlerin istekli olmalarına rağmen yönetimsel diğer kararlara daha az veya düşük düzeyde katıldıkları sonucuna ulaşılmıştır.

Öğretmenlerle yapılan görüşmelerde okulda alınan ve öğretmenlerin de dahil edildiği akademik kararlarda öğretmenlerin fikirlerinin mutlaka alındığı ama son karar verici unsurun yine okul yönetiminde olduğu ve öğretmenlerin fikirlerinin kâğıt üzerinde kaldığı durumların da oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır. Uyar (2007) yaptığı çalışmada öğretmenlerin görüşlerine göre okul yöneticileri öğretmenlerin fikirlerine başvursa da kendi görüşlerine göre karar verdikleri sonucuyla benzerlik göstermektedir. Bu sonuç aynı zamanda Üzüm ve Kurt (2019), tarafından yapılan çalışmada okullarda en etkili karar verici unsurun müdür ve müdür yardımcısından oluşan okul yönetimi olduğu sonucu ile benzerlik göstermektedir.

Katılımcıların okulda alınan kararların verimliliğine dair görüşlerinin sonucunda ortaya çıkan bulgulara bakıldığında okullarda alınan kararların verimliliğinin yıllara ve dönemlere göre, hedeflere göre, kararları uygulama sürecinin takip ve denetleme durumuna göre değiştiği sonucuna ulaşılmıştır. Okullarda planlamanın o yılın başında yıllık olarak yapıldığı ve yıl içerisinde meydana gelecek farklı durumların sonucunda alınan kararların

uygulanmasında veya istenilen sonuca ulaşmasında engel teşkil edeceği belirtilmiştir. Örnek olarak 2020 yılında ülkemizde görülmeye başlanan Covid-19 virüsü nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesi ve sene başında alınan kararların tekrar gözden geçirilmesi sonucu doğmuş, alınan kararlar revize edilmek zorunda kalmıştır. Bu durum kararların verimliliğini etkilemiş istenen sonuca ulaşmayı engellemiştir.

Öğretmenlerle yapılan görüşmelerde elde edilen bir başka bulguda okullarda çok sık yönetim değişikliği olduğudur. Türkiye’de Okul yöneticisi kadrolarına atama konusunda bir gelenek ve standart oluşturulamamıştır. Şişman ve Turan (2002). Bu durumun istikrar problemini ortaya çıkardığı alınan kararların verimliliğini etkilediği, yeni gelen yöneticilerin kendi planlarını uygulamak istedikleri dolayısıyla önceki yönetim tarafından alınan ve uygulamada olan kararların ortadan kaldırılarak yenilerinin uygulamaya koyulduğu bunun da kararların verimini düşürdüğü sonucuna ulaşılmıştır.

Katılımcıların bir başka görüşü ise kararların verimliliğini etkileyen unsurlardan birinin kararın hangi hedefe yönelik alındığıdır. Okullarda alınan kararların önemli bir kısmını akademik kararlar oluşturmaktadır. Okullar için başarı kıstası yıl sonunda yapılacak olan liselere giriş sınavındaki öğrenci başarısı olarak görülmekte ve yıl içerisindeki çalışma planının büyük bölümü sınav odaklı oluşturulmaktadır. Bu yüzden sınav başarısını hedefleyen akademik kararların daha verimli olduğu sosyal ve kültürel başarı yönündeki diğer kararların verimliliği daha düşük kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca okullarda orta ve uzak hedeflerden ziyade durumu kurtarmak için kısa ve anlık kararlara daha çok başvurulduğu sonucu ortaya çıkmıştır.

Katılımcılardan elde edilen bulgulardan bir diğeri ise alınan bir kararın uygulanma sürecinde yönetim tarafından takibinin yapılması, hatta bu takip sürecinde kendilerinin de yer alması durumunda kararı daha çok sahiplenecekleri daha çok çalışacakları ve sonucun da daha verimli olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenler alınan kararların uygulanması noktasında en büyük sorumluluğun kendilerine ait olduğunu düşünmektedirler. Sürecin takibini ve bu takibin içinde olmayı önemsemektedirler. Kararın günü gününe uygulanmasının nasıl olacağını ve destekleneceğini planlayın ve ilgili herkese açıklayın (Yılmaz 1999).

Bir başka görüşten elde edilen bulgunun değerlendirilmesi sonucunda ise karar alma sürecinde eğitim paydaşlarının dahil olmadığı durumlarda demokratik bir ortamdan uzak ve okul yöneticilerinin kendi fikirlerini dayattığı durumlarda alınan kararların etkisiz ve verimsiz olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Okul yönetiminin baskıcı bir tutum uygulaması okuldaki bütün kararlar üzerinde etkili olmaktadır. Bu tür okullardaki yöneticiler, öğretmenleri karar alma sürecine katamazlar. Tam aksine okul yöneticilerinin tüm paydaşları karar alma sürecine dahil ettiği, öğretmenlerin okulda kendilerinin fikirlerinin de önemli olduğunu hissettikleri, okulun

her alanda net hedeflerinin bulunduğu ve alınan kararların uygulama sürecinin takip edilerek değerlendirmenin yapıldığı durumlarda alınan kararların veriminin yüksek olacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Okullarda karar alma sürecine öğretmenlerin dahil edilmesi konusunda daha önceki çalıştıkları okullar ile şimdiki okullar arasında fark ve benzerliklere dair öğretmen görüşlerinden elde edilen bulgulara istinaden az öğrenci sayısına sahip, nispeten küçük okullarda öğretmenlerin sürece daha fazla dahil edildiği ama daha kalabalık okullarda öğretmenin sürece daha az dahil edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni olarak ise öğrenci ve öğretmen sayısının az olduğu okullarda karar alma durumlarının daha az oluştuğu ve az olan öğretmen sayısından ötürü herkesin hızlıca fikrinin alınması gösterilebilir. Kalabalık öğretmen sayısının bulunduğu okullarda ise hem karar alma durumlarının sayısının fazlalığı ve karmaşıklığından dolayı tüm öğretmenleri sürece dahil etmenin okul yöneticileri açısından zor olduğu ve öğretmenlerin fikir birliğine varamaması nedeniyle karar almada zorlanılabileceği sonuçları ortaya çıkmıştır.

Okul yöneticileri ile öğretmenler arasında iletişimin çok az olduğu veya olmadığı okullarda ise karar alma ve uygulama konusunu okul yöneticilerinin bir otorite kurma unsuru olarak kullandığı belirlenmiştir. Başarılı karar vermenin odak noktası, katılımcılar arasında dürüst ve etkili bir iletişimdir. (Yılmaz, 1999). Yöneticinin amir, öğretmenin emir alan rollerinde bulunması, ödül ve ceza gibi konularda öğretmenin yöneticiye bağlı olması, öğretmeni yönetime katılma konusunda olumsuz etkilemektedir. Öğretmenler ile okul yöneticileri arasında güçlü bir iletişimin bulunduğu okullarda öğretmenler karar alma sürecine daha fazla katılmaktadır.

Katılımcıların karar alma sürecine dahil edilmesindeki faktörlere dair görüşlerinden elde edilen bulgular incelenmiş ve özellikle bazı branşlardaki öğretmenlerin karar alma süreçlerine daha fazla dahil edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle sene sonu yapılan liselere giriş sınavında ağırlıklı soru çıkan derslerin öğretmenleri öğretimsel kararlarda daha fazla yer almaktadır. Yıl içerisinde yapılan belirli gün haftaların ve diğer sosyal etkinliklerin düzenlenmesinde ise başta Türkçe branşı olmak üzere farklı branş öğretmenleri alınan kararlarda daha fazla söz sahibi olmaktadır. Bu sonuçlar Timur’un (2017) ve Gılıç’ın (2015) yaptığı araştırmaların sonuçları ile örtüşmektedir.

Okul yönetimi, öğrenciler ve veliler bakımından mesleki yeterlilik algısı yüksek öğretmenler ile iletişim yönü yüksek öğretmenlerin karar alma süreçlerine daha fazla dahil edildiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca okulda yaptığı çalışmalarla okula katkı sunan, bireysel ve mesleki anlamda kendini geliştirmiş ve belli özellikleri ile kendini gösterip diğer

meslektaşlarından ayrışan öğretmenlerin de karar alma süreçlerine okul yönetimi tarafından daha fazla dahil edildikleri şeklinde sonuçlar belirlenmiştir. Katılımcılar öğretmenliğin tecrübeyle olgunlaşan bir meslek olduğunu belirtmişlerdir. Mesleki tecrübesi yüksek ve bulundukları okuldaki kıdemi fazla olan öğretmenlerin de karar alma sürecinde okul yönetimleri tarafından daha fazla dinlendikleri ve sürece daha fazla dahil edildikleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu sonuç Köylü ve Gündüz (2019)’un yapmış olduğu çalışmayla örtüşmemektedir. Öğretmenlerin karara katılım düzeyleri, mesleki kıdemlerine göre anlamlı fark göstermemiştir (Köylü ve Gündüz, 2019).

Bu araştırmaya katılan öğretmenlerin öğretmenler karar sürecine dahil olup olmaması hakkındaki düşüncelerinin sorulduğu soruya verdikleri cevaplar doğrultusunda elde edilmiş bulgular incelendiğinde öğretmenlerin okulda karar alma sürecinde kesinlikle rol alması gerektiği, aynı zamanda okulda alınan kararların mutlak bir uygulayıcısı olduğu, karar uygulama sürecini yürütmek, değerlendirmek, geri dönütleri test etmek için kesinlikle öğretmene ihtiyaç olduğu sonucuna varılmıştır. Okulda öğrenci ile en yakın ilişkisi olan kişi öğretmenler olduğu için öğrencileri doğrudan ilgilendiren öğrenme eksiklikleri, davranış durumları, psikolojik yönelimleri, hobileri, anlaşmazlıkları gibi durumlarda öğretmenlerin durum tespiti yapıp alınacak kararı uygulamada çok daha başarılı olacaklardır.

Ayrıca özellikle daha önce yöneticilik yapmış olan öğretmenlere göre ise öğretmenin katılımının olması ama nihai kararın okul yöneticilerinde olması fikri ön plana çıkmıştır. Bu sonuca göre okulda alınan ister yönetimsel isterse akademik kararlar olsun hepsinde öğretmenin bir danışman rolünün de bulunduğu ve okul yöneticilerinin öğretmenlerin bu danışman özelliğini kullanmasının kesinlikle faydalı olacağı şeklindedir.

Katılımcıların okulda alınan kararların çoklu katılımla demokratik bir şekilde alınmasının olumlu yönleri konusundaki görüşlerinden elde edilen bulguların değerlendirilmesi sonucunda alınan kararların daha etkili ve verimli olacağı sonucu ortaya çıkmıştır. Alınan kararda herkesin sorumluluğu olacağından kararın sahiplenilmesi, uygulanması ve takibinin yapılması daha iyi olacak bu da kararın verimini arttıracaktır.

Özellikle yurt dışı literatürde karar verme surecine dış̧ paydaşların etkisinin giderek arttığı ve daha da artması gerektiği yönünde görüşler vardır (Patnos, 2009; Yavuz, 2004).

Bunun nedeni okulların daha şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde yönetilmesi hem de alınan kararların verimliliğinin arttırılmasıdır. Bulgulara göre çoklu katılımın olduğu karar alma süreçlerinde daha yenilikçi fikirler ortaya çıkar bu şekilde eski ve köhne yönetim anlayışının dışına çıkılarak daha ileriye dönük ve gelişen bir okul yönetim anlayışı oluşur. Aynı zamanda ortaya çıkan yeni fikirler de okulun gelişimine katkı sunar. Babaoğlan ve Yılmaz’ın 2012’de

yaptıkları çalışmada öğretmenler, okullarında karar alma sürecine katıldıklarında; alınan kararların daha kolay uygulanabileceği ve alternatif fikirlerin üretileceği eğitim öğretim ortamının daha sağlıklı isleyebileceği sonucuna ulaşmışlardır. Bu sonuç bu araştırmanın sonuçları ile örtüşmektedir.

Çoklu katılım süreci okul kültürünün de gelişmesine katkı sunacaktır. Paylaşımın ve iletişimin üst seviyede olduğu örgütlerde çalışanların kapasitesi yükselir bu durum hem akademik hem de sanatsal ve sosyal başarıyı arttırır. Başarı ise okul kültürünün gelişmesine katkı sunar. Okullarda işbirlikçi bir kültürün egemen olması, öğrenci başarısının artmasına neden olur. Paylaşımcı ve işbirlikçi eğitimciler, hem okulun hem de öğrencilerin performansını geliştirmenin yollarını araştırırlar. Karpicke ve Murphy (1996), sadece öğrenci başarısını arttırmanın yollarını değil, aynı zamanda verimlilik artışını sağlayan bir ortam oluşturmanın gerekli olduğunu ifade etmektedirler. Bu düşünürlerin ortam kavramından kastettikleri okul kültürüdür. Okul kültürünün içerisinde ayrıca tüm paydaşların okula karşı hissettikleri aidiyet oldukça geniş bir yer tutmaktadır. Araştırmaya katılan öğretmenler paylaşımcı bir okul ortamının ve demokratik karar alma süreçlerinin hem öğretmenlerde hem de öğrencilerde okula karşı aidiyeti arttıracağını vurgulamaktadır. Başyiğit (2009) yaptığı araştırmada öğretmenlerin örgütsel bağlılık düzeyi ile karar alma sürecine katılım düzeyi arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişkinin olduğunu ve karar alma sürecine katılımın artması ile örgütsel bağlılığın da arttığını ifade etmiştir. Bu sonuç̧ bu araştırma sonucunu destekler niteliktedir.

Çoklu katılımın olumsuz yönlerini değerlendiren katılımcılarımızdan elde ettiğimiz bulguları değerlendirdiğimizde okul yönetimi tarafından alınacak olan her kararda diğer paydaşlara fikir danışılmasının zaman kaybına yol açabileceği vurgulanmıştır.

Özellikle kalabalık okullarda ve hızlı karar alınması gereken durumlarda bu durumunun daha sık yaşanacağı ve öğretmenlerin okuldaki diğer görevlerinin aksayabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum aynı zamanda karar alma mekanizmasının yavaşlamasına ve sürecin uzamasına süreç sonunda ise karar alamama durumlarının oluşmasına neden olabileceği belirtilmiştir. Elde edilen bulgulara göre karar alma sürecine öğretmenlerin dışında öğrenci ve velilerin katılması durumunda özellikle kritik kararlarda uzman olmayan kişilerin katılımı sonucunda niteliksiz kararlar alınabilir sonucu ortaya çıkmaktadır.

Sarpkaya ‘ya göre (1997) karar alma sürecine çoklu katılımın sakıncaları arasında zaman kaybı ve verimin azalması ve alınan kararlarda kalitenin düşmesi söz konusudur. Ayrıca bu durum zaman zaman alınacak karar konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan kişilere veya kararın kendilerini ilgilendirmediği kişilere kararları etkileme olanağı tanınmaktadır. Bu da kişilerin bilmedikleri konularda isabetsiz kararlar vermeleri ve örgütü zarara sokmaları ile

sonuçlanmaktadır (Arın, 2006), Babaoğlan ve Yılmaz’ın (2012) çalışmasında ise öğretmenler kararlara çoklu katılımın olumsuz bir durum oluşturmayacağı kanaatinde olduklarından bu çalışmanın sonuçları ile örtüşmemektedir.

Katılımcıların okullarda etkili kararlar alınabilmesi ve uygulanabilmesi hakkındaki görüşleri sorulmuş ve alınan cevaplar doğrultusunda bulgular elde edilmiştir. Bulgular incelendiğinde ilk olarak okullarda nitelikli yöneticilerin görev yapması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Araştırmamıza katılan öğretmenlerden çok az bir kısmı okullarda yöneticilik yapan kişileri alanında yetkin olarak görmekte iken çok büyük bir kısmı yöneticilerinin nitelikleri konusunda şüphe duymaktadır. Okul yöneticilerinin niteliklerinin geliştirilmesi okullarda kakar alma süreçlerine doğrudan etki edecek ve daha nitelikli kararların alınmasını sağlayacaktır.

Bu ve benzer çalışmalardan çıkan sonuçlara bakıldığında; Türkiye’de okullara yönetici atama ölçütleri ve ondan da önce yönetici yetiştirme konusunda özgün modellerin geliştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yöneticilerin atanması yönetmeliğinde; temel ölçüt olarak, yönetici adaylarının başvurabilmeleri için belirli bir süre öğretmenlik yapmış olmak kabul edilmektedir. Bunun yanında eğitim yönetimi ya da kamu yönetimi alanında yüksek lisans yapmış olmak eğitim yöneticisi aday adaylarını seçmede bir ayrıcalık oluşturmamaktadır (Şişman ve Turan 2002).

Okullarda alınan etkili kararlar etkili okulun ortaya çıkmasını sağlar. Karar kendiliğinden oluşan bir süreç değil bilinçli çabaların sonucudur ve şüphesiz bu çabada en büyük sorumluluk okul yöneticilerinindir. Çıkan bir başka sonuç ise karar almada kendilerinin de dahil edilmesi konusunda görüş birliğine varan öğretmenlerin, kendilerini kararların uygulayıcısı olarak gören öğretmenlerin de nitelikli olması gerektiğidir.

Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı ise mezun öğretmenleri çeşitli sınavlara tabi tutarak okullara atamaktadır. Bundan sonraki süreçte öğretmenlerin gelişimi açısından hizmet içi kurslar düzenlenmektedir. Ama bu kurslara katılım gönüllülük esası üzerinden yürümektedir.

Okul yöneticilerinin kendi çalışmak istedikleri öğretmenleri seçmek gibi bir seçenekleri bulunmamaktadır. Öğretmen niteliklerinin hem mesleki anlamda hem de sosyal anlamda üst düzeyde olduğu okullarda karar verme ve kararları uygulama konusunda daha başarılı olunduğu bir gerçektir. Nitelikli öğretmenler öğrenciler için bir ilham kaynağı olabilir ve aynı derecede önemli olarak, öğrencilerin ileriki yaşamı, eğitimi ve işi ile ilgili seçimler yaparken onlar üzerinde güvenilir bir etki sağlar (Akbaş, 2018).

Demokratik bir okul ortamı şüphesiz etkili karar almada önemli bir yere sahiptir.

Katılımcılardan elde edilen bulgularda öğretmenlerin fikirlerini özgürce ifade edebildikleri,

olayların artılarını eksilerini masaya yatırabildikleri, tüm paydaşların bu sürece kendi yeterlilikleri doğrultusunda ortak olabildikleri süreçlerin sonunda alınan kararların daha verimli olduğu neticesine varılmıştır. Bu durum Can ve Bayramoğlu‘nun (2016) yaptıkları çalışmanın sonuçları ile örtüşmektedir. Katılımcıların görüşlerine göre eğitim programlarının düzenlenmesinden uygulanmasına kadar tüm süreçlerde uzmanlar tarafından adil bir denetim mekanizmasının olması ve eğitim paydaşlarının bu denetim mekanizmasına güvenmesi sonucunda okullarda daha etkili kararlar alınacaktır. Ayrıca öğretmenlerin okul yöneticileriyle olan anlaşmazlıkları sonucu yapılan soruşturmaların da adil bir biçimde uzman kişiler tarafından yönetilmesi yine okula karşı güven ve aidiyet hissine katkı sunacaktır.

Bu araştırmada elde edilen sonuçla örtüşen başka bir çalışmada; Can ve Gündüz (2018) uzman olan denetmenlere karşı öğretmenlerin tepkilerin denetleyene saygı ve güven duyma, motivasyon ve ilgide artma, denetleyenlerin bilgi ve tecrübelerinden faydalanma, eğitimde kalite artışı yaratma, sağlıklı denetim yapılacağına ve iletişim kurulacağına inanma, öğretmen görüş ve beklentilerinin esas alındığını düşünme şeklinde oluştuğu sonucuna ulaşmıştır.

Bulgular değerlendirildiğinde okullarda etkili kararlar verme konusunu etkileyen başka bir unsur olarak ise ekonomik koşullar şeklinde karşımıza çıkmakta. Eğitim faaliyetlerinin istenilen düzeyde yürütülmesi her şeyden önce yeterli parasal kaynakların artırılması, sağlanması, çeşitli alt kesimler arasında dengeli biçimde bölüştürülmesi ve eldeki kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını zorunlu kılmaktadır (Adem, 1993). Katılımcı öğretmenlerden özellikle yöneticilik görevi de yapmış olanlar okulların ekonomik altyapısının yetersiz olduğunu, bu durumun okul yönetimi açısından etkili kararlar almayı zorlaştırdığını dile getirmişlerdir.

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ortaokulların merkezi bütçeden gelen düzeli bir maddi gelirleri bulunmamaktadır. Ekonomik anlamdaki bu eksiklik okullarda ciddi bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Okulların maddi eksikliklerinin giderilmesinde çoğunlukla velilerin yönetiminde bulunan okul aile birlikleri tarafından oluşturulan bütçe kullanılmaktadır. Fakat bu birlikler her okulda aynı etkililikte oluşturulamamakta, oluşturulsa bile yeterli şekilde etkin çalışıp yeterli maddi bütçeyi ortaya koyamamaktadırlar. Ekonomik anlamdaki bu altyapı eksikliği okullarda karar almayı doğrudan etkilemektedir. Okulların ekonomik altyapısının iyileştirilmesi daha etkili kararların alınmasını sağlayacaktır. Okulların finansal problemleri ve okul aile birliklerinin etkisi konusunda Koç’un (2012) çalışması ile bu çalışmanın sonuçları örtüşmektedir.

Okullarda etkili ve verimli kararların alınabilmesi için katılımcıların görüşlerinden elde edilen bir başa bulgunun analizi sonucunda ise öğretmenler ve yöneticilerin tüm mesleki

tanımları ve tüm özlük hakları yasal bir altyapıya oturtulmalı ve koruma altına alınmalı sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenler ve yöneticiler keyfi uygulamalardan ve mobinge maruz kalmaktan korktukları için çoğu zaman fikirlerini özgürce dile getirmekten kaçınmaktadırlar.

Bu durumda karar alma mekanizmalarına katılma motivasyonlarını düşürmekte, alınan kararları uygulamada isteksizlik yaratmaktadır. Bozbayındır (2019) çalışmasında öğretmenlere yasa ve yönetmeliklerle daha fazla karara katılma hakkı verilmesi durumunda öğretmenlik mesleğinin saygınlığının da artacağını bunun tüm eğitim paydaşlarına olumlu yansıyacağını ortaya koymuştur. Ayrıca okulların arasındaki farkların en aza indirilmesi ve okulların hedeflerinin açık olarak ortaya koyulması daha etkili ve verimli kararlar alınmasına ve uygulanmasına katkı sunacağı düşünülmektedir.