• Sonuç bulunamadı

T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ"

Copied!
107
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE REKLAMCILIK ANA BİLİM DALI

TÜKETİM KÜLTÜRÜNÜN OLUŞUMUNDA SOSYAL MEDYANIN ETKİLERİ: INSTAGRAM VE YOUTUBE

KULLANAN BİREYLERİN TÜKETİM DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİ

ÜMMİYE HELVACI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DR. ÖĞR. ÜYESİ VEYSEL KARANİ ŞÜKÜROĞLU

OCAK - 2022

KASTAMONU

(2)

TAAHHÜTNAME

Bu tezin tasarımı, hazırlanması, yürütülmesi, araştırmalarının yapılması ve bulgularının analizlerinde bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu; ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını, bilimsel etiğe uygun olarak kaynak gösterildiğini bildirir ve taahhüt ederim.

Ümmiye HELVACI

(3)

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TÜKETİM KÜLTÜRÜNÜN OLUŞUMUNDA SOSYAL MEDYANIN

ETKİLERİ: INSTAGRAM VE YOUTUBE KULLANAN BİREYLERİN TÜKETİM DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİ

ÜMMİYE HELVACI

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE REKLAMCILIK ANA BİLİM DALI DANIŞMAN:DR. ÖĞR. ÜYESİ VEYSEL KARANİ ŞÜKÜROĞLU

İnsanlık tarihi boyunca devamlılığını sürdüren iletişim eylemi, buharlı makine ve sanayi devrimiyle birlikte yeni bir boyut kazanmaya başlamıştır. Bireyler iletişim ihtiyaçlarını karşılamak için araçlar icat etmişlerdir. İlk çağlarda duman, güvercin, ses gibi iletişim araçları zamanla telgraf, gazete gibi araçlara yerini bırakırken günümüzde internet ve dijital iletişim araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada; tüketim kültürünün oluşumunda sosyal medyanın etkileri incelenmiş olup, Instagram ve Youtube kullanan bireylerin tüketim davranışları üzerinde durulmuştur. Geleneksel ve sosyal medyanın ortaya çıkış sürecinden bahsedilerek, internetin sunmuş olduğu dijital iletişim mecraları olan; sosyal medya mecraları, wikiler, bloglar ve mikrobloglar incelenmiştir. Bu konu çerçevesinde internet ile birlikte günlük yaşantımızın bir parçası olan dijital iletişim mecrası olarak kabul edilen sosyal medya bireylerin tüketim davranışlarına etkisi araştırılmıştır. Dijital iletişim araçları günümüzde bireyler ve kurumlar tarafından, tüketim davranışlarını gerçekleştirmek için pek çok farklı amaçla kullanılmaktadır. İnternet ve dijital iletişim araçlarının yaygın bir şekilde kullanılması tüketimin önündeki yer ve zaman kavramını kaldırmıştır. Tüketim, birey ve toplum için yaşamsal öneme sahip bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyler yaşamlarını sürdürebilmek için tüketim eylemini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Kapitalist toplumların ortaya çıkışı beraberinde tüketim ihtiyaçlarını da değiştirmiştir. Tüketim ihtiyaçlarının değişmesi beraberinde tüketim çeşitliğinin de oluşmasına neden olmuştur. Modern toplumlar tüketim davranışını daha çok gösteriş temelli olarak yönelmekte, rasyonel bir toplum anlayışından giderek uzaklaşmaktadır. Gösteriş amaçlı sergilenen tüketim davranışları bireylerin ihtiyaçlarını arka planda bırakarak, tüketicileri çevresinde konumlandırarak statü oluşturmuştur. Çalışma Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle yapılmıştır.

Hazırlanmış olan otuz adet anket sorusu dört yüz öğrenciyle yapılarak, SPPS programı kullanılarak analiz edilmiştir.

ANAHTAR KELİMELER:Tüketim Kültürü, Tüketim, Sosyal Medya, Geleneksel Medya Ocak 2022, 98 Sayfa

(4)

ABSTRACT

MSC THESIS

THE EFFECTS OF SOCIAL MEDIA ON THE FORMATION OF CONSUMPTION CULTURE: EXAMINING THE CONSUMPTION BEHAVIORS OF INDIVIDUALS USING INSTAGRAM AND YOUTUBE

ÜMMİYE HELVACI

KASTAMONU UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCE PUBLIC RELATIONS AND ADVERTISING DEPARTMENT SUPERVISOR:ASSIST. PROF. VEYSEL KARANİ ŞÜKÜROĞLU

The act of communication, which has continued throughout the history of mankind, has begun to gain a new dimension with the beginning of industrial revolution and invention of steam engine. People have invented ways to meet their communication needs. In the early ages, communication tools such as smoke, pigeons, and sound were over time telegraphs and newspapers were used in the past; today, they are mostly based on the internet. The main emphasis of this study is the creation of consumption culture, specifically, the behaviours of people who use Instagram and Youtube. Digital communication channel such as social media channels, wikis and blogs are examined after the discussing of the emergence of traditional and social medias. Under this subject, the consumptionist behaviours which are affected by the integral part of our lives, the Digital communication channel, has been researched. Today, digital communication channel is used by individuals and institiutions for many different kind of purposes to practise their consumptionist behaviours. The widespread use of the internet and digital communication channel has caused the removing of the concepts of time or place lying ahead of consumpiton. Consumption emerges as a phenomenon of vital importance for the individual and society. Individuals need to exercise the act of consumption in order to maintain their lives. The emergence of capitalist societies has also changed consumption needs. A change in consumption needs has led to increase in diversity of consumption. Modern societies are exercising their consumptionist behaviours in a way of showing off and are straying farther from rationality. This showing off in the disguise of consumptionist behaviour has caused the needs of the individuals to fade into the background, and formulated it’s status with satellites of consumers around it. . The study was conducted with Kastamonu University Communication Faculty students. Thirty questionnaire questions were prepared with 400 students and analyzed using the SPSS program.

KEYWORDS:Consumption Culture, Consumption, Social Media, Traditional Media January 2022,98 Page

(5)

TEŞEKKÜR

Çalışmamın bilimsel bir zemine oturmasını sağlayarak, yüksek lisans sürecimde desteğini esirgemeyen saygı değer danışman hocam Dr. Öğr. Üyesi Veysel Karani ŞÜKÜROĞLU’ na lisans ve yüksek lisans sürecim boyunca, benden değerli bilgilerini esirgemeyen, dikkatli bir şekilde incelemeler yaparak bana yol gösteren kıymetli hocam Doç. Dr. Zübeyde SÜLLÜ’ ye ve eksik olduğum yerleri söyleyen, tez sürecinde destek olan Doç. Dr. Emel TANYERİ MAZICI’ ya teşekkür ederim.

Lisans ve yüksek lisans boyunca derslerini aldığım hocalarıma, beni daima destekleyen, maddi manevi arkamda duran babam Şemsettin HELVACI’ ya ve annem Fatma HELVACI’ ya, eğitim sürecinde desteğini esirgemeyen Yaşar Kemal KIROĞLU’ na, teşekkür ederim. Her zaman yanımda olduğunu hissettiren kardeşlerime ve Döndü SARI’ ya teşekkür ederim.

Her şeye rağmen yapabileceğimi fark ettiren, bana inanan, güvenen, tüm

zorluklarda yanımda olan, aldığım her kararda kamda duran, bir gün değil her gün yanımda olan çok kıymetli Zafer YÜKSEL ’e teşekkür ederim.

Ümmiye HELVACI Kastamonu, 2022

(6)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

TAAHHÜTNAME ... ii

ÖZET ... iii

ABSTRACT ... iv

TEŞEKKÜR ... v

İÇİNDEKİLER ... vi

ŞEKİLLER VE GÖRSELLER DİZİNİ ... viii

TABLOLAR DİZİNİ ... ix

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ... x

1. GİRİŞ ... 1

2. GELENEKSEL VE SOSYAL MEDYA ... 4

2.1 Geleneksel Medya ... 5

2.1.1 Gazete ve Dergi ... 7

2.1.2 Telgraf ... 9

2.1.3 Telefon ... 9

2.1.4 Fotoğraf ... 10

2.1.5 Sinema ... 11

2.1.6 Radyo ... 11

2.1.7 Televizyon ... 12

2.2 İnternetin Gelişimi ve İnternet Mecrası ... 14

2.3 İnternetin Tarihsel Gelişimi ... 15

2.4 Web Nedir? ... 17

2.4.1 Web 1.0 nedir? ... 19

2.4.2 Web 2.0 nedir? ... 20

2.4.3 Web 3.0 nedir? ... 22

2.4.4 Web 4.0 nedir? ... 25

2.5 Yeni Medya ... 26

2.6 Sosyal Medya ... 27

2.6.1 Sosyal Medyanın Gelişim Süreci ... 29

2.6.2 Sosyal Medyanın Özellikleri ... 32

2.7 Sosyal Medya Türleri ... 34

2.7.1 Wikiler ... 34

2.7.2 Vikipedi(Wikipedia) ... 34

2.7.3 Bloglar ... 35

2.7.4 Mikrobloglar ... 36

2.7.4.1 Twitter ... 36

2.7.4.2 Instagram ... 38

2.7.4.3 Youtube ... 39

2.7.4.4 Facebook ... 41

3. TÜKETİM KÜLTÜRÜ ... 44

3.1 Tüketim Kültürü’nün Tarihsel Gelişimi ... 45

3.2 Tüketim Çeşitleri ... 48

3.2.1 Zorunlu Tüketim ... 48

3.2.2 Sembolik Tüketim ... 49

3.2.3 Refah ve Tutkulu Tüketim ... 51

(7)

3.2.4 Gösterişçi Tüketim ... 51

3.2.5 Hazcı(Hedonik) Tüketim ... 53

3.3 Tüketim Toplumu ... 55

3.4 Tüketici ve Tüketici Özellikleri ... 57

3.4.1 Tüketici Davranışını Etkileyen Faktörler ... 58

3.4.1.1 Sosyal faktörler ... 58

3.4.1.2 Kişisel faktörler ... 59

3.4.1.3 Psikolojik Faktörler ... 60

4. TÜKETİM KÜLTÜRÜ ve SOSYAL MEDYA ÜZERİNE İNCELEME ... 61

4.1 Araştırmanın Problemi ... 61

4.2 Araştırmanın Konusu ... 61

4.3 Araştırmanın Önemi ve Amacı ... 62

4.4 Araştırmanın Sınırlılıkları ... 62

4.5 Araştırmanın Yöntemi ... 62

4.6 Veri Toplama Tekniği ... 63

5. BULGULAR ve YORUMLAR ... 64

5.1 Çalışmanın Demografik Karakteristiği ... 64

5.2 Çalışmanın Frekans Analizi ... 65

5.3 Çalışmanın Faktör Analizi ... 66

5.4 Sosyal Medya Mecralarına Yönelik Demografik Özelliklerle İlgili Test ... 69

5.5 Güvenilirlik Testi ... 73

6. SONUÇ ... 74

KAYNAKLAR ... 81

EKLER ... 92

(8)

ŞEKİLLER VE GÖRSELLER DİZİNİ

Sayfa

Şekil 2.1: İlk ARPANET bağlantısı-1969 (URL-1) ... ………..16

Şekil 2.2: Web 1.0 ve Web 2.0 karşılaştırılması (URL-4:2021) ... 21

Şekil 2.3: Dünya’da Twitter kullanımı(URL-6,2020) ... 37

Şekil 2.4: Dünya’da Instagram kullanımı(URL-8, 2020) ... 39

Şekil 2.5: Dünya’da Youtube kullanıcı sayısı(URL-10, 2020) ... 40

Şekil 2.6: Dünya’da Facebook kullanıcı sayısı (URL-12,2020)... 42

(9)

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa

Tablo 2.1: Web’in gelişimi (Spivack,2007:1-2) ... 23

Tablo 2.2: Web 1.0, Web 2.0 ve Web 3.0 karşılaştırması (Choudhury,2014:8099) ... 24

Tablo 2.3: Dijital iletişim mecralarının gelişimi (Bostancı, 2019:29-30). ... 30

Tablo 2.4: Facebook’un gelişim süreci (Ayan, 2016:105-112). ... 42

Tablo 5: Demografik verilerin frekans analizi tablosu ... 64

Tablo 6: Çalışmanın Frekans Analizi ... 65

Tablo 7: Anket Soruları Faktör Yükü ... 67

Tablo 8: Kadın ve erkek katılımcıların sosyal medya mecralarına yönelik tutularının karşılaştırılması için t testi analizi ... 69

Tablo 9: Evli ve bekâr katılımcıların sosyal medya mecralarına yönelik tutumlarının karşılaştırılması için t-testi analizi ... 70

Tablo 10: Katılımcıların yaş değişkenlikleri ile sosyal medyanın davranışsal etkisi arasındaki farklılığa ilişkin ANOVA testi sonuçları ... 70

Tablo 11: Katılımcıların yaş değişkenlikleri ile sosyal medya mecralarına yönelik tutumları arasındaki farklılığa ilişkin ANOVA testi sonuçları ... 71

Tablo 12: Katılımcıların yaş değişiklikleri ile çevreye karşı tutumları arasındaki farklılığa ilişkin ANOVA test analizi ... 72

Tablo 13: Güvenlik düzeyi tablosu ... 73

(10)

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

ABD Amerika Birleşik Devletleri

ARPANET Advanced Research Projects Agency Network

ANOVA Analysis Of Variance

AOL Anında Mesajlaşma Sistesi

CBSS Bilgisayarlı Bülten Tahtası Sistemi

CERN Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire'

HTLM Hypertext Markup Language

HTTP Hyper Text Transfer Protocol

HTLM Hypertext Markup Language

KMO Kaiser meyer olkin

MSN Microsoft Network

M.Ö Milattan önce

M.S Milattan sonra

MIT Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology)

SPSS Statistical Package for the Social Sciences

Vb. Ve benzeri

Vs. Vesaire

WWW World Wide Web

(11)

1. GİRİŞ

Tüketim, bireylerin istek ve arzuları doğrultusunda ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mal ve hizmetler üreterek kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Tarih boyunca tüketim, bireylerin doğumundan itibaren başlayarak ölümüne kadar uzanan sürede varlığını sürdürmüş ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu zorunluluklar tüketim eyleminin gerçekleşmesini zorunlu hale getirmiştir.

Toplumlar, tarihsel gelişim süreci içinde siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan incelendiğinde kendilerinden önceki süreçten etkilenmişler ve onların izlerini taşımışlardır. Üretim ve tüketim biçimlerinde, toplumların günlük yaşam süreçleri ve kırılmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bütün bu değişimler insanlığın yaşamını dönüştürmüş ve üretim olgusunun insanlığın yaşamında önemli bir yere sahip olmasına neden olmuştur. Üretim araçlarının artmasıyla, üretim maliyetinin düşmesi, ihtiyaçların giderilmesi, üreticilerin büyük miktarda kar edebilmek için üretim döngüsünü hızlandırması, tüketicilerin mantıklı istekleri, mal ve hizmete sahip olmasına neden olmuştur. Üretimin hızlı bir şekilde artması ham madde ihtiyacını ortaya çıkararak, yeni ihtiyaçların yaratılmasına yönelik üretim sistemleri geliştirilmiştir.

Bu süreç sonunda ihtiyaç fazlası mal ve hizmetin tüketilmesi, tüketim toplumlarının oluşmasına neden olarak, bireylerin tüketim alışkanlıklarında da değişikler yaratmıştır.

Değişen tüketim alışkanlıkları yalnızca maddi ihtiyaçları değil aynı zamanda manevi ihtiyaçları da şekillendirmiştir. Bireylerin karşılamak istedikleri ihtiyaçların başında toplumsal statüye sahip olma ve benliklerini ifade etmektedir. Çevreleri tarafından nasıl algılandığını belirleyen benlik kavramı sosyal bir varlık olan ve sosyal alanda var olma ihtiyacı duyan bireyler için giderek önem kazanmıştır. Zamanla bireyler sosyal çevrenin onayını ve beğenisini alacak şekilde tüketim davranışları sergilemeye başlamıştır. Esasen tüketim toplumu ve benlik ihtiyaçlarını tüketerek karşılamak isteyen insan, sanayileşme ve kentleşme süreçlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sanayileşme, köylerden kente göç miktarının artması ve günümüzde

(12)

kentlerin ortaya çıkmasına neden olan toplum yapısında, işbölümü ve uzlaşma sağlayan, insan ilişkileri ve kentlerde değişikliklere neden olmuştur.

Sanayileşme ve kentleşme süreciyle birlikte ortaya çıkan modernleşme aynı zamanda iletişim ve iletişim araçlarının çarpıcı biçimde gelişmesinin bir sonucudur.

Birbirleriyle haberleşmek için ağaç çeltikleri, mağara duvarı resimlerini, haberci güvercinleri, haber ulaklarını, atlı habercileri, posta arabalarını kullanan insanoğlu çokta uzak olmayan bir dönemden itibaren matbaayı icat etmiş ve ilk büyük kitlesel iletişim aracı olan gazeteleri yayınlamaya başlamıştır. Tipografik iletişim döneminin araçları olan gazete, dergi, radyo, televizyon ve sinemanın yanı sıra zamanla elektrik elektronik iletişim döneminin araçları olan radyo, televizyon ve sinemada insanlığın hizmetine girmiştir. Teknolojik gelişmeler sonucunda iletişim dijital ortama taşınmış ve geleneksel medya yerini dijital medya mecralarına bırakmaya başlamıştır. 20.

yüzyılın son 10 yılından itibaren gelişen dijital medya ile birlikte dijital iletişim platformları da insanlığın iletişim serüvenindeki yerini almıştır.

Günümüzde hala gazete ve dergi okuyan, radyo dinleyen, televizyon izleyen insanlar bulunmaktadır. Dijital iletişim mecraları aslında geleneksel iletişim araçlarının özelliklerini de içerisinde barındırmaktadır. İnsanlık yakın ve uzak çevreyle iletişim kurarak, yazı, resim, video ve bilgi alışverişinde bulunmaktadır. Dijital iletişim kullanan kurumlarda daha fazla hedef kitleye ulaşmak için dijital iletişim mecralarını yoğun biçimde kullanmaktadır. Günümüz dünyasında internet teknolojisine ulaşmak ve kullanmak oldukça kolay bir hale gelmiştir. İnternet aracılıyla sadece bilgi ve habere ulaşması, eğlenceli içerik üretmesi değil aynı zamanda tüketim araçlarına da kolaylıkla ulaşabilmesi mümkün olmuştur. Geleneksel kitle iletişim araçlarından kısaca bahsedilmiştir. Geleneksel medya ile ilgili genel tanımlar yapıldıktan sonra, ilk olarak gazete ve dergi hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra elektrik elektronik iletişim sürecini başlatan telgrafın tarihsel gelişimi ele alınarak, oluşum aşamalarına değinilmiştir. Telgraftan sonra telefon, fotoğraf, sinema, radyo ve televizyonun ortaya çıkışı incelenerek, kullanım amaçlarına değinilmiştir. Gazete, dergi, telgraf, fotoğraf beraberinde radyonun icadını getirmiş ve radyonun tarihsel gelişim süreci incelenmiştir. Son olarak ise sinema ve televizyonun tarihsel gelişim süreci aktarılmaya çalışılarak üçüncü bölüme geçiş yapılmıştır. İnternetin ortaya çıkış süreci

(13)

ve gelişimi aktarılmaya çalışılmıştır. ARPANET’in kuruluşu ve internetin ortaya çıkışına değinilmiştir. İnternetin hızla yayılması incelenmiş ve hızla yayılmasını sağlayan etkenlerden bahsedilmiştir. İnternetin gelişimiyle birlikte yaşantımıza giren yeni kavramlar da olmuştur. Günümüzde giderek daha fazla kullanılan sosyal medya incelenmeye çalışılmıştır. Sosyal medyanın ortaya çıkışı ve gelişim süreci incelenerek, özellikleri aktarılmaya çalışılmıştır. Sosyal medya özelliklerinin yanı sıra temel öğeleri de aktarılmaya çalışılmıştır. Dijital iletişim mecrası olan; Wikiler, Wikipedia, Blog ve Mikroblog’lar incelenmiştir. İlk olarak Wikiler’in ortaya çıkışı incelenerek hangi amaçla kullandığından bahsedilmiştir. Wikiler’den sonra Wikipedia’nın ortaya çıkış süreci ve gelişimi incelenmiştir. Wikipedia’yı oluşturan içerikler hakkında bilgi verilmiştir. Blog kavramı incelenmiştir. Son olarak ise Mikroblog siteleri ele alınarak, siteler hakkında bilgi verilmiştir. Mikroblog sitesi olarak kullanılan Twitter, Facebook, Instagram ve Youtube hakkında bilgi verilmiştir. Mikroblog sitelerinin dünya genelinde kullanıcı sayıları tablo şeklinde gösterilmiştir. Mikroblog sitelerinin amaçlarından da bahsedilmiştir.

Tüketim kavramından bahsedilerek, tüketim tanımlarına değinilmiştir. Tüketim kültürünün gelişim süreci incelenmiş ve tanımlanmıştır. Bireylerin ihtiyaçlarından bahsedilmiş ve Abraham Maslow’un temel ihtiyaç olarak ayırmış olduğu tüketim çeşitlerinden bahsedilmiştir. Tüketim çeşitleri beş kategoriye ayrılmıştır. Ayrılan kategoriler hakkında tanımlar yapılmıştır. Tüketim toplumu olgusu, sanayileşmeyle başlayan değişim ve dönüşüm ekseninde ele alınmıştır. Tüketici kavramı ve tüketici özellikleri hakkında bilgi verilerek, tanımlar yapılmıştır. Tüketicilerin özelliklerine incelenmiştir. Tüketici davranışını etkileyen faktörler incelenmiş ve tanımları yapılmıştır. Tüketici davranışını etkileyen sosyal, kişisel ve psikolojik faktörleri de etkileyen olgular incelenmiştir. İncelenen olgu ve kavramların tanımları yapılmıştır.

Son olarak ise araştırmanın kapsamına yer verilmiştir. Araştırmanın problemi, konusu, önemi, amacı ve sınırlılıkları belirtilmiştir. Araştırmanın yöntemi açıklanarak, sınırlılıkları hakkında bilgi verilmiştir. Veri toplama tekniğine değinildikten sonra araştırmanın bulgular kısmı ele alınmıştır. Yapılan anket sonucunda elde edilen veriler incelenerek, analizi yapılmış ve çalışma sonuç kısmıyla tamamlanmıştır.

(14)

2. GELENEKSEL VE SOSYAL MEDYA

İnsanoğlu, yapısı itibariyle duygu ve düşüncelerini karşılıklı olarak paylaşma ihtiyacı duymaktadır. Sosyal bir varlık olan insan, varlığını devam ettirebilmek için bir başkasına ihtiyaç duymakta ve bunun sonucunda toplu olarak yaşamak zorunda kalmaktadır. İnsanların birbirlerine ihtiyaç duydukları için, iletişim ve etkileşimle mümkün olmaktadır. İletişim ağının doğru bir şekilde kodlanması bireylerin arasındaki bağı kuvvetli kılmaktadır (Çalışkan ve Mencik, 2015:256). Sosyal medya, insanlar ve toplumlar arasındaki bağı kuvvetli kılmak için en önemli araç olarak kendisini göstermektedir.

Günümüzde kullanılan dijital iletişim mecraları medya kavramının ortaya çıkmasıyla ve geliştirilmesiyle oluşmuştur. Sosyal medya oluşumunda medya ve geleneksel medya rol oynamaktadır. İlk olarak daha çok anılan bir kavram olan medya hayatımıza girmiştir. Medya kavramı “Medium Mediae” sözcüğünden türemiştir. Halkın haber alma ihtiyacından dolayı ortaya çıkmıştır. İnsanların birbirleri ile olan ilişkilerinde haber alma ve haber verme işlevinin aynı anda yürütülmesinde medya önemli bir rol oynamaktadır. Medya işlevini; yazı, ses ve görüntü aracılığıyla yürütmektedir. Yazılı basılı medya olarak gazete ve dergi; görsel işitsel basın olarak radyo, sinema ve televizyon yanı sıra günümüzde internet ve bilgisayar gibi yayın araçları kullanılmaktadır. Geleneksel ve sosyal medya kavramalarının içeriklerinin tam olarak nitelendirilmesi için bu araçların yayın yaptığı kanalların bilinmesi gerekmektedir.

Geleneksel medya daha çok gazete ve dergi, televizyon ve sinema gibi araçlarla nitelendirilmektedir. Sosyal medya ise bu kanalların gelişmiş hali olan dijital iletişim mecralarıyla topluma ulaşmaktadır. Dergiler, gazeteler, haberleşme ve bilgi alışverişinin sağlandığı sosyal medyanın temelleri, geleneksel medya araçlarının icat edilmesi ve geliştirilmesi sonucu oluşmuştur. Bu gelişmeler gelenek medya başlığı altında ele alınmaya ve geleneksel medyadan sosyal medyaya geçiş süreci aktarılmaya çalışılacaktır.

(15)

2.1 Geleneksel Medya

İnsanoğlu mağara duvarlarına resimler çizerek, dumanı ve ateşi kullanarak, hayvanların boynuzlarından yaralanarak, sesi ve söyleyeceklerini uzaklara iletmeye çalışmıştır. Yazının bilinmediği bir çağda; ağaca çizilmiş bir işaret, kırık bir dal, renkli bir çakıl taşı, ilkel insanların zihninde düşmanın yaklaştığını veya bir av hayvanının buradan ya da daha yakın yerden geçtiğini canlandırmaktadır.

Kullanılan çeşitli görsel işaretler, örneğin geceleri ateş veya gündüzleri duman ile iletişim kurma çabası ilk çağlarda kullanılmaktadır (Güneş, 2013:284).

İnsanlar, yıllar boyunca iletmek istedikleri mesajları karşısındakine sözlü iletişimle ve sesleri kullanarak aktarmışlardır. Bilgiler, haberler, kavramlar ağızdan ağıza dolaşarak uzun yıllar boyunca yeryüzünde varlığını sürdürmüştür.

Sözlü kültürün hakım olduğu toplumların en önemli özelliği yaşamları hakkında yazılı belgeler bulunmamasıdır. Bundan dolayı yazılı belgelere sahip olmayan toplumlar hakkında bilgilere ulaşılamamaktadır. İnsanlar sadece hatırladıklarını bilir ve hatırlamak için kendilerine yardımcı olacak bazı simgelere başvurmaktadır. Sözlü kültürün hâkim olduğu toplumlarda insanların hafızaları önemli bir yer tutmakta ve hafızaları güçlü olanlar en bilgili insan olarak kabul edilmektedir (Ong, 1995: 23-24). Anlatılmak istenen kavramlar yazıya dökülmeden hatırlanamaz ve bilgiler geçici olmak zorundadır.

Bugünkü yazının temelleri milattan önce 4000 yıllarında, insanlar arasında kullanılan bir takım semboller vasıtasıyla şekillenmeye başlamıştır. İnsanlar düşüncelerini şekiller sayesinde kavramlaştırmış ve saklanabilir hale getirmiştir.

Bazı yazarlara göre insanoğlu, yazı olarak kabul edilmese de yazıya benzer sembolleri çok daha eski çağlarda kullanmaya başlamıştır. Fenikelerin kullanmış olduğu abece alfabesinin ilk hali günümüzde kullanılan yazı tekniklerine benzer olduğu belirlenmiştir(Crowley ve Heyer, 2011: 22). Mağara duvarlarına çizilen resimler ve semboller yazının kökenini oluşturmaktadır.

Sümerliler kilin işlenebilir bir toprak olduğunu fark ederek, çivi yazsını keşfetmişler ve toprağı kullanarak tabletler oluşturmuşlardır. Toprağın çok çabuk kuruyabilen yapıya sahip olması, ıslak kil kullanma ve kil kurumadan önce hızlı bir şekilde yazı yazma zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Kilden yapılan tabletler

(16)

keskin ve sivri uçlardan oluşturulmuş oldukları için kamışlar ile yazı yazmışlardır.

Kilden yapılan tabletler dayanıklı oldukları için günümüze kadar ulaşmıştır.

Sümerlilerin yazı yazmak için kili kullandıkları dönemlerde Mısırlılar “papirüsü”

kullanmışlardır. Papirüs M.Ö. 3300’lu yıllarda Nil Nehri civarında yetişen bitkiden elde edilmiştir. Eski Mısır’da kullanılmış ve sonrasında Akdeniz civarında yaygın bir iletişim aracı olmuştur(Törenli, 2005:7). Papirüsün kullanılmaya başlamasıyla birlikte el yazması kitaplar yazılmaya başlanmış ve sözlü kültür yerini yazılı kültüre bırakmaya başlamıştır. Eksi çağlarda insanların okuma yazma oranlarının çok düşük olduğu toplumlara rastlansa da yazılı eserlere değer veren ve farklı amaçlar için kitap elde edilen bir kitlenin varlığından bahsedilebilmektedir. Bu çağlarda din adamları ve soylu sınıf olarak kabul edilen kamu görevlileri okuma yazma bilmektedir(Kara ve Özgün,2012:3) .

Toplumun büyük bir kısmı için yazı yazmak, tek başına gerçekleştiremeyecekleri zor bir süreç olmaktadır. Din adamlarının okuma yazma öğrenmesinin en önemli nedeni ise kutsal kitapların ve metinlerin yazıyla çoğaltılarak, gelecek toplumlara aktarılmasından kaynaklanmaktadır(Baldini, 2000: 42). Soylu sınıf olarak kabul edilen kamu görevlileri ise diplomatik, hukuksal ve ticari belgelerin kalıcılığını sağlamak ve saklamak için yazıyı kullanmışlardır.

El yazması eserlere ilk olarak M.Ö. 5. yüzyılda Atina’da rastlanmıştır. Atina’ da 4. yüzyılda büyük bir okuma yazma etkinliği başlatılmıştır. Bu dönemde şehir devletlerini yöneten tarafından alınan kararlar, toplum tarafından okunabilmesi için büyük mermer levhalara yazılmaktadır. Yazılmış olan bu yazılarda gramer kurallarına ve kelimeler arasında ayrımlara dikkat edilmemiştir. Antik çağda eserin yayınlanması, topluma açık bir alanda yüksek sesle okunarak, ilgili kişiler tarafından elden ele dolaştırılmasıyla sağlanmaktadır (Süllü, 2018:125).

Yazının kullanılmasıyla birlikte bilgilerin saklanması ve kaydedilmesi toplumların ilerlemesinde önemli bir adım olarak kabul edilmektedir. Günümüzde bilinen ilk gelenekçi düşünürü olarak kabul edilen Yunan Filozofu Platon, yazının insanların düşüncelerini değiştireceğini ve bu değişiklik sonucunda belleği kullanım dışı bırakarak ikincil duruma düşüreceğini söylemiştir (Baldini, 2000:52 ).

(17)

Eski çağdan Ortaçağ’a geçildiğinde kitap yazarının ve yayımcıların sayısında meydana gelen artışlar sonucunda kitapçıların sayısı çoğalmaya başlamıştır.

Meydana gelen bu artışlarla birlikte kitapların yazılması ve kopyalanması zor bir süreç olmuştur (Süllü, 2018:125). M.S. 593 yılına gelindiğinde ise matbaa icat edilmiş ve yazılan kitapların basılıp çoğaltılması sağlanmıştır (Kara ve Özgün,2012:3).

Matbaa, mekanik ilkelere dayanan ve toplumları büyük ölçüde etkileyen önemli bir icat olmuştur. Matbaanın icadı 1450 yılında Johannes Gutenberg tarafından Almanya’nın Mainz geliştirildiği bilinse de ilk olarak değiştirilebilir harf baskısı M.S. 950’li yıllarda Çin’de kullanılmaktadır. Gutenberg’in geliştirmiş olduğu matbaa sistemi her bir harfin birbirinden bağımsız olarak yer değiştirmesine olanak tanımıştır (Becer, 1997: 92). Geliştirilmiş olan matbaa sisteminin yanında kuyumculuk bilgilerini kullanarak kurşun alaşım harfler kullanarak, yağ bazlı mürekkep de üretilmiştir. Bunun sonucunda tahta baskının yerini, ısıya ve aşınmaya dayanıklı olan metal harfler almıştır (Man, 2009: 124).

Gutenberg’in geliştirmiş olduğu metal harf sistemi aydınlanmanın, sanayileşmenin ve günümüzde kullanılan teknolojilerin ilk adımı olarak kabul edilebilmektedir.

Yazı milattan önce bulunmasına rağmen toplumlar tarafından öğrenilmesi ve kullanılmaya başlanması 1500 sürmüştür. Yazının öneminin anlaşılması ve bilginin kalıcılığının sağlanması matbaanın icat edilmesiyle mümkün olmuştur (Begtimur, 2018: 161). Toplumlarda üretim şekilleri değişmiş, iletişim olanakları gelişmiş ve geleneksel haber alma araçları ortaya çıkmıştır. Geleneksel medya topluma haber verme, bilgilendirme, kamuoyu oluşturma gibi işlevleriyle beraber daha çok tek yönlü olarak bir ileti sağlamaktadır. Bu sürecin anlaşılması için geleneksel medya araçlarının ele alınması gerekmektedir.

2.1.1 Gazete ve Dergi

İnsanlar çevrelerinde olan olaylar hakkında devamlı olarak merak ve öğrenme içerisinde olmaktadır. Merak ve öğrenme isteğinin karşılanması için bir haber alma aracına ihtiyaç duymaları 17. yüzyılın ilk yarısında gazetenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gazeteler toplumu bilgilendirerek, okuyucuların merak ettikleri

(18)

olaylara dönük habere ve olaylara yer vermiştir. Gazetenin ortaya çıkması Orta Çağ sonrası kıta Avrupa’sında haber mektuplarına dayanmaktadır. Günümüzde ise gazeteler, kapitalist bir üretim haline dönüşmüştür. (Törenli,2003:97). Gazetelerin toplum içinde ticari bir işletme ve sosyal sorumlu bir kurum olarak varlığını sürdürmesine olanak sağlamaktadır. Toplum içerisinde ticari bir işlevi olan gazete, işletmeciler açısında önemli bir yere sahip olmuştur. Gazetelerde yapılan reklamlar ve tanıtımlar toplumu bilgilendirme, haberdar etme ve eğlendirme işlevini de yerine getirmiştir (Tokgöz, 2000:56).

Tarihte yayınlanan ilk dergi olarak The Gentleman´s Journal olarak bilinmektedir.

17. Yüzyılın ikinci yarısında ise Anversde basılan Nieuwe Tijdinge ve 1609’da Starazbourge’da basılan Ordinarii Avisa akademik olarak yayınlanan dergilerdir.

Gazete ve dergilerin düzenli aralıklarla sürekli olarak yayınlanması okuyucu kitlelerinde alışkanlık oluşturarak, ticari bir alanın doğmasına neden olmuştur.

Baskı aletleri geliştirilerek, Avrupa’da dergi ve gazetelerin farklı dillerde çoğaltılmaya başlanmıştır. Dergi ve gazete yayıncılığı Hollanda, Almanya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde önemli bir hale gelerek, art arda yayınlamaya başlanmıştır(İnuğur, 2002:54-65).

Basın yayın kuruluşları ve gazeteler, toplumların içinde bulundukları çeşitli ve çok sayıda işlevi olan bir kurum olarak varlığını sürdürmektedir. Gazetenin birincil amacı haber verme, gelişen yeni olaylar hakkında bilgi edinme isteği olan halkı aydınlatma işlevini olmaktadır. . Toplumlar arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler malı ve ya hizmeti tanıma amacı da vardır. Dolayısıyla gazetenin işletmeciler açısından önemi oldukça büyüktür. Gazetenin bu amaçları dışında toplumu eğitme, ikna etme ve eğlendirme amacı da vardır(Tokgöz,2000:56). Gazete bu amaçlara hizmet etmektedir. Fakat değişen ve gelişen toplumlar beraberinde farklı yenilikleri de getirmektedir. Gazetenin topluma haber verme ve bilgilendirme işlevi bir yerle sınırlı kalmaktadır. Bunun sonucunda daha yaygın ve hızlı olarak kullanılabilecek yeni mecralar ortaya çıkmaya başlamıştır.

(19)

2.1.2 Telgraf

Dünya’da iletişim kurmak; ağaç çeltikleri, mağara duvarı resimlerini, haberci güvercinleri, haber ulaklarını, atlı habercileri, posta arabalarıyla gerçekleşmekteydi.

Claude Chappe tarafından 1970’li yılların sonunda elektrik kullanılarak çalıştırılan optik telgraf icat edilmiştir. Optik telgraf ile iletişim kurularak uzun bir direğin veya kulenin tepesine konulan hareketli kollar vasıtasıyla işaret ve harfler haberin gönderilecek olan yere ulaşmasını sağlamaktadır. Tarihte ilk defa kullanılan bu yöntem sayesinde telgrafın icat edilmesine ve geliştirilmesine yol açmıştır. İlerleyen zamanla birlikte olanaklar artmış ve yapılan kuleler geliştirilmiştir. 1830 yılına gelindiğinde ise Amerikan Joseph Henry, elektrik akımını teller sayesinde ileterek bir zilin çalmasını sağlamıştır. 1835 yılında ise Samuel Morse elektromıknatıslı telgrafı icat etmiştir. Telgraf düzeneği elektromıknatıs ve başlı bir kalemden oluşturulmuş ve kâğıdın üzerinde çizgiler bulunmaktaydı fakat bu yöntem sonucunda başarılı olunamamıştır. Bunun üzerine Samuel Morse nokta ve çizgilerden oluşan “Mors”

alfabesini bulmuştur. 1837 yılında ise William Cooke ve Charles Wheatstone, teller üzerinde elektrik akımını kullanarak mesaj göndermeyi başarmışlardır(Tandaçgüneş, 2010:73-74). İlk telgraf hattı ise 1843 yılında Washington-Baltimore-Maryland arasında kurulmuştur. İlk mesajı Samuel Mors göndermiş ve “Tanrı ne yaptı?” sözünü söylemiştir.

2.1.3 Telefon

Yüzyıllar boyunca insanoğlu uzak yerlerle haberleşmeye çalışmakta ve işaretler göndererek iletişim kurma yollarını aramaktadır. İşitme engelli bireyler ile ilgili yapılan çalışmalar Alexander Graham Bell’in dikkatini çekerek, seslerin havada oluşturduğu titreşimler üzerine çalışmalar yapmıştır. “Armonik” adı verilen bir düzenek oluşturarak, konuşma sırasında oluşan titreşimlere benzer şekilde değiştirebileceğini keşfetmiştir. İlk kez sesin teller vasıtasıyla iletilmeyi sağlayan Alexander Graham Bell 1876 yılında telefonu icat etmiştir. İlk hattı ise sevgilisi Alessandra Lolita Oswaldo’nun evine çekmiştir. Telefonda her gün kullanılan ALO sözcüğü ise sevgilisinin isminin kısaltılmış biçimidir(Atlı ve Yücel, 2016:789).

(20)

Türkiye’de ilk telefon 1908 yılında kullanılmaya başlanmıştır. İstanbul’da Kadıköy ve Beyoğlu santralleri 1911 yılında hizmete başlamıştır. İlk otomatik telefon santrali Ankara’da 1926 yılında kurulmuştur.

2.1.4 Fotoğraf

Fotoğrafın keşfedilmesi ve geliştirilmesi tek bir kişi tarafından yapılmamıştır.

Matematikçi ibn Heysem (Alhazen) Camera Obscura adı verilen aletle ışığın doğrusal nitelik oluşturduğunu tespit etmiştir. “Camera; karanlık oda/hazne”, “Obscura;

karanlık oda” anlamına gelerek, çevresinde oluşan nesnelerin resmini ekrana yansıtan ışıklı alettir. İngiliz filozof olan Francis Bocus, Camera Obscura üzerinde incelemeler yapmıştır. Leonardo Da Vinci 1500’lü yıllarda Camera Obscura aletini kullanarak karanlık oda adlı eserini tasarlamıştır(Gök, 2016:45). 16. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise Camera Obscur’ya netleme özelliği ve mercek-objektif eklenerek, görüntünün daha parlak ve net olması sağlanmıştır. Yapılmış olan eklemelerle birlikte cam üzerindeki ince kâğıda yansıtılan ince elle çizilir ve sanatçılar tarafından kullanılmaya başlanmıştır(Bayhan, 2000:25). Resimler yapılırken Cemara Obscura’dan yardımcı araç olarak faydalanılmıştır. Yapılmış olan çizimler yağlı boya ve sulu boya ile boyanarak, 17 ve 18. yüzyılda elle yapılmaya devam edilmiştir.

Verilen emekler sonucunda, levhaların üzerine sürülen kimyasallar ilk olarak gizli şekilde olan görüntüyü tekrardan kimyasal kullanılarak gerçek görüntüye ulaşılmıştır.

Resimlerde kullanılan Camera Obscura, teknik bilgiler ışığında gelişerek fotoğrafın buluşuna araç olmuştu(Gök, 2000:57-58).

Tarihte ilk fotoğraf 1826 veya 1827 yılında Nicéphore Niepce tarafından pencerede sekiz saat bekleyerek “Le Gras’a bakış” olarak adlandırdığı manzarayı çekmiştir. Abel Niepce Saint Vıntor, cam levha üzerini yumurta akı ile kaplayarak, fotoğraf çekme süresini 15-20 dakikaya düşürmüştür. İngiliz heykeltıraş Frederich Scott Archer, 1851 yılında potasyum ve farklı iyodürler içeren bir tabakayla cam levhayı kaplayarak, karanlık bir odada gümüş nitrat eriğine fotoğrafları batırmıştır. Yaşken batırılmış olan levhalar hemen demir sülfatasetik ile yıkanmakta, potasyum ya da sodyum siyanürle fotoğrafların son hali meydana gelmektedir(Dölen, 1999:18-19).

(21)

Hareketli resim fotoğrafçılığı ise 1890’lı yıllarda gerçek olmuştur. Kinetoskop olarak adlandırılan hareketli görüntüye araç kullanılmıştır. İlk hareketli resim kamerası olarak kullanılan Kinetoskop Edison’un yardımcısı W.K.C. Dickson tarafından icat edilmiştir. Hareketli fotoğraf işi kısa bir sürede büyük bir ilgi görerek, bugün ki modern sinemanın temellerini oluşturmuştur(Crowley ve Heyer, 2011: 265).

2.1.5 Sinema

Hareketli resimlerin ortaya çıkışı modern sinemanın temellerinin yol açmıştır.

Hareketlerin yansıması üzerine yapılan çalışmalar 19. yüzyılın son çeyreğine gelinince hızlanarak, önemli bir rekabet ortamının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hannibal Goodwin tarafından icat edilen, fotoğrafçılıkta kullanılan pelikülü “film şeridi”nden yola çıkarak George Eastman film makarasını icat etmiştir. Amerikalı Thomas alva Edison ve William K.L. Dickson ortak çalışma yaparak, sinemada kullanılan ilk kamera olan Kinetograf (Kinetograph)’ı icat etmişlerdir. Çekilen filmler büyük bir ekranda gösterilemiyor bunun sonucunda Edison-Dickson Kinetoskop adı verilen makinayı tamamlayarak, kullanmaya başlamışlardır. İcat edilen bu makine on beş metre film alabilmekte ve görüntü sadece bir göz deliğinden sadece bir kişinin izleyebileceği şekilde oluşturulmuştur(Özuyar, 2017:16).

Sinema kısa sürede gelişim göstererek, kentlerde eğlence merkezi haline dönüşmüştür.

Melies’in ünlü filmi “Ay’a Yolculuk” 1902 yılında yapılmıştır. Çizgi filmler ise 1906- 1907 yılında hazırlanmaya başlanmıştır. Sinema popüler sanatların ve kitle iletişim araçlarının en önemli türünden biri olmayı başarmıştır(Crowley ve Heyer, 2011:265).

2.1.6 Radyo

İletişim ve ulaşım araçlarının artmasıyla Sanayi Devrimi tüm Avrupa’yı etkilemeye başlamıştır. Ekonomik ve ticari gelişmeler doğrultusunda 19.yüzyılın sonlarına doğru bir enformasyon devrimi yaşanmıştır. Öncelikle elektriğin icat edilmesi, sonraki gelişmelerin ilk adımı olmuştur. Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesiyle beraber elektriğin icat edilmesi 19.yüzyılda bir iletişim devriminin oluşmasına neden olmuştur.

İnsanlığın iletişim ve ulaşım araçlarının yaygınlık kazanmasıyla birlikte 20.yüzyıl insanı daha çok ve daha hızlı haber almaya ihtiyaç duymuştur. Teknolojik gelişmeler

(22)

sonucunda ses dalgalarının elektriğe dönüştürdüğü radyo ortaya çıkmıştır. İletişimde elektrik elektronik dönemin ortaya çıkmasıyla birlikte enformasyon toplumları da yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır(Soydan, 2016:341).

Radyo kelimesinin kökeni Radius ve Fone kelimelerine dayanmaktadır. Radius, “ışık”

anlamına ve Fone ise “ses” anlamına gelen kelimelerden üretilen “radiofoni”

ifadesinin kısaltılması olarak “radyo” kelimesi kullanılmıştır. Radyo, dalgalar kullanılarak ses iletebilen bir araçtır. Radyonun gelişmesine dört kişi öncülük etmiştir:

J.C. Maxwell, H.R. Hertz, G.Marconi ve L.D. Forest. Maxwell tarafından 1860 yılında radyo dalgaları keşfedilmiştir. Radyo dalgaları Hertz tarafından geliştirilmiş. Bu gelişme doğrultusunda 1895 yılında Marconi, insan sesini telsiz vasıtasıyla iletilmesini üzerine çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalarının sonucunda 1906 yılına gelindiğinde Marconi telsiz kullanarak ses dalgalarını iletmeyi başarmıştır. 1909 yılında ise Lee De Forest boşluk tüpünü bulmuştur. Eyfel Kulesi’nin tepesine bir anten yerleştirerek radyo yayını yapmıştır ve bu yapmış olduğu radyo yayınında başarılı olmuştur. Bu gelişmelerin beraberinde sürekli radyo yayını yapabilen ilk vericinin kurulmasına yol açmıştır. Bu ilk verici 1920 yılında ABD’de kurulmuştur. İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği 1922, Almanya 1923, Türkiye ise 1927 yılında radyo yayınlarına

Radyo, ilk ortaya çıkışından itibaren değişime ve dönüşüme uğramıştır. Zamanla dünya genelinde ve birçok dilde aynı anda yayın yapan pek çok radyo kanalları ortaya çıkmıştır. İnsanlık radyoyla yetinmemiş ve zamanla hem sesli hem de görüntülü bir araç olan televizyonu icat etmiştir.

2.1.7 Televizyon

Tüm kitle iletişim araçları içinde insanoğlunu en çok şaşırtan ve eğlendiren buluş kuşkusuz televizyon olmuştur. John Logie Baird’in 1922 yılında görüntülü iletimi gerçekleştirerek televizyonu icat etmesi, insanoğlunun yaşamı geri dönülmeyecek şekilde değiştirmeye başlamıştır. Televizyon 1920 ve 1930’lu yıllarda çok fazla kişiye ulaşamamıştır. 2. Dünya Savaşı’nın başlaması televizyon yayınlarına ara verilmesine neden olmuştur. 1950’li yıllara gelindiğinde ise televizyon geliştirilmiş ve önemli bir iletişim aracı olmaya başlamıştır.1990’lı yıllarda bireyler haberleri, reklamları hatta

(23)

savaşları bile televizyondan izlemeye başlamıştır (Soydan,2019:11). İnsanoğlu uzakta olan olayları görmenin ve izlemenin büyüsüne kapılmıştır. Ancak bir dürbünde uzağı görme aracı olarak kullanılsa da televizyon sınırlar ötesindeki uzağı görmeyi ve incelemeyi sağladığından önemli bir yere sahip olmuştur.

Günümüzde ise ev, iş yeri gibi hayatımızın her alanında televizyon yer almaktadır.

Televizyonun hayatımızın merkezinde yer almasının en önemli nedeni insanoğlunun uzağı merak etme arzusu olmaktadır. Televizyon kavramının farklı dillerdeki anlamları ise tam olarak bu merak duygusuna işaret etmektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde İngilizce’ de “tele” uzak anlamına “vision” kelimesi ise görüş, görüşme anlamına gelmektedir. Almanca ’da ise “fern” uzak anlamına “sehen” görme bakma anlamına gelmektedir (Aziz,1981:7).

Televizyonun diğer medya araçları olan gazete ve dergiden farkı görme ve işitme duyusuna hitap etmesi olmaktadır. Bireylerin çevrelerinde gelişen herhangi bir olayı algılaması görme ve işitme duyularının etkin bir şekilde kullanımına bağlı olmaktadır.

Televizyon, nesnelerin kalıcı olmayan görüntüleri ve sesleri gerçeğe uygun bir şekilde iletilmeyi başarmıştır. Televizyonda yayınlanan reklam, dizi, film gibi gösterilerin oluşturulmasında ekran önünde görülenlerden farklı olarak ekran arkasında bulunan bireyler ve nesleler önemli rol oynamaktadır.

Televizyonda yayınlanan film, dizi, reklam gibi yayınların çekiminde kullanılan teknik malzemelerin esasını kameralar, ses cihazları, montaj masaları, animasyon, grafik ve rötuş programları oluşturmaktadır. Televizyonda yayınlanan dizi, film, reklam gibi içeriklere senaryolar yazılmakta, mekânlar belirlenmekte, oyuncular seçilmekte, roller ezberlenmekte, dekorlar inşa edilmektedir. Televizyonda yayınlanan dizi, haber, film ve reklam gibi içerikler çok aşamalı bir süreçten geçmektedir. Bütün bu süreçlerde ışıklar, ışıkçılar, kameramanlar, fotoğrafçılar, sanat yönetmenleri, senaristler, yapımcı gibi birçok kişi çalışmaktadır. Çekim esnasında bilgisayarlar, montaj masaları, seslendirme cihazları kullanılmaktadır. Bunların tümü bir araya toplanarak televizyonda yayınlanan içerikler oluşturulmaktadır(Özkundakçı,2009:71).

Aziz, televizyon yayınların gelişmesini beş döneme ayırmıştır. Bu dönemler:

(24)

● 1938-1945 yılları arası: Deneme dönemi

● 1945-1960 yılları arası: Gelişme dönemi

● 1960-1980 yılları arası: Televizyonun Altın Dönemi

● 1980-2000 yılları arası: Uydu Çağı

● 2000 ve sonrası: Sayısal Karasal Yayıncılık Çağı şeklinde dönemlere ayırmıştır (2013,54-55).

Postman, televizyonun epistemolojinin kumanda merkezinde yer aldığını ifade etmektedir. Küçük çocuklardan yetişkinlere, yoksul insanlardan varsıl yaşayan kişilere kadar herkes temel ihtiyaçlarının yanı sıra televizyonu da bilgi edinmek ve çevresinden haberdar olmak için temel bir ihtiyaç olarak görmektedirler. Toplumun konuyu anlama ve yorumlama şekli televizyonun yönlendirmeleriyle olmaktadır. Televizyon iletişim ortamımızı başka hiçbir iletişim aracının gücünün yetemeyeceği tarzda bizim adımıza düzenler (2016:101). Televizyon izleyicilerin de yayınlanan ilk görüntüden günümüze kadar olan süreçte “gördüklerine inanma” eğiliminde olmuş olmaları televizyonun geniş bir izleyici kitlesine sahip olmasına yol açmıştır.

Televizyonun gelişimi ve değişen dünya düzeniyle beraber yaşamımıza farklı kavramlar girmeye başlamıştır. İnternet kavramının ortaya çıkması ve televizyonlarda internet bağlantısının kullanılması izleyiciler için atılmış adım olmaktadır. Bununla birlikte istediğimiz videoyu açıp izleme fırsatına sahip olunabilmektedir. İnternetin ortaya çıkış süreci ve gelişim aşamasını detaylı olarak internetin gelişimi başlığı altında incelenecektir.

2.2 İnternetin Gelişimi ve İnternet Mecrası

Sosyal medyanın ortaya çıkışını anlamak için ilk olarak internetin gelişim sürecini bilmemiz gerekmektedir. İnternet kelimesi birbiriyle ilişki ağlar anlamına gelen

“Interconnected Networks” kavramından türetilmiştir. Dünya üzerinde sayısız bilgisayar vardır. İnternet ise bilgisayar sistemini birbirine bağlayan dünya çapındaki ağ sistemidir. İnternet teknolojisinin temelleri 1962 yılında Licklider’in Massachusetts Institute of Tecnology'de(MIT) üzerine çalışmalar yaptığı “Galaktik Ağ”a dayanmaktadır(Güven,2019:110). İlk kez 1970’lerde kullanılmaya başlayan

(25)

1990’lardan itibaren giderek yaygınlaşan internet; web sitelerinin, portalların çoğalmasıyla öngörülemez sayıda kullanıcıya ulaşmıştır. Milenyum itibari ile sosyal medya yeni medya ve sosyal medya uygulamalarının ortaya çıkmasıyla çok sayıda insanı ilgilendirecek bir boyut kazanmıştır.

Günümüzde internet medyası dünya genelinde meydana gelen olayların veya gelişmelerin farklı yerlerdeki insanlar tarafından haberdar edilmesini sağlayan en etkili iletişim araclarından biri olmuştur. İnternet medya son birkaç on yıldır günümüzde devletler, kurumlar ve her kesimden bireyler çok çeşitli hale gelmiştir. Kurumlar ve bireyler tüketicilere daha iyi hizmet ve ürün sunabilmek için dijital medya mecralarını kullanmaktadır (Büyükşener,2009:19-20). Dijital medya mecralarında kullanıcılar paylaşım, beğeni, yorum, sohbet gibi birçok iletişim faaliyetini gerçekleştirmektedir.

Dijital medya mecralarından ürün/hizmet satışı ve tanıtımı gibi tüketim faaliyetleri de yapılmaktadır.

Dijital medya bireylerin fikirlerinin doğrudan iletilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Bireyler kendilerine ait profiller hesapları oluşturabilmektedir. Web sitesi üzerinden oluşturdukları profil hesaplarını başka bireylere açık, kapalı veya yarı açık olarak sunulabilmektedir (Güçdemir,2017:25).

2.3 İnternetin Tarihsel Gelişimi

İnternetin ortaya çıkışı Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projesi Kurumu (Gelişmiş Savunma Araştırmaları Projeleri Birimi-ARPA) tarafından oluşturulmuştur. 1960-64 yıllarında Paul Baran’ın geliştirdiği strateji ile nükleer saldırılardan etkilenmeyecek şekilde tasarlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri savunma bakanlığı 1970’li yıllara gelindiğinde askeri araştırma amaçlı ARPANET (Geliştirilmiş Araştırma Projeleri Yerel Ağı) bilgisayar ağı hazırlamıştır. Bu bilgisayar ağı günümüzde kullandığımız internetin temelini oluşturmaktadır. ARPANET isimli ağın yardımıyla askeri üsler arasında bilgi alışverişi sağlanmıştır. 1972 yılına gelindiğinde ise ARPANET düzenlenen bir konferans vasıtasıyla kamuoyuna tanıtılmıştır. İlk olarak ARPANET ortaya çıktığında sadece askeri amaçlı kullanılmaktaydı. İlerleyen zamanlarda ise üniversitelerde, devlet kurumlarında ve

(26)

özel şirketlerde geniş bir kullanım alanına ulaşmıştır. ABD’de faaliyetine devam ederken öncelikle Avrupa ve Uzak Doğu’da eğitim sisteminde, araştırma merkezlerinde ve önemli resmi kurumlarda internet kullanılmaya başlanmıştır. 1975 yılında mikrobilgisayar, 1977 yılında Apple ve Microsoft mikrobilgisayar için işletim sistemleri geliştirmeye başlamıştır (Castel,2015:10).

Şekil 2.1

İlk ARPANET bağlantısı-1969 (URL-1)

Günümüzde internet teknolojisi farklı betimsel yollarla kolaylıkla tanımlanabilmektedir. Pek çok kullanıcı World Wide Web’in ilk olarak nerede ortaya çıktığını bilmemektedir. World Wide Web’in ortaya çıkış tarihini bilmek önemlidir.

World Wide Web 1989 tarihinde Tim Burners-Lee tarafından tanıtılmıştır. World Wide Web dört aşamada ifade edilmiştir(Anderson,2007:196):

● Web of documents- (Web Belgeleri)- (Web 1.0)

● Web of people-(İnsan Ağı)- (Web 2.0)

● Web of data-(Veri Ağı)- (Web 3.0)

● Web of Future-(Webin Geleceği)- (Web 4.0)

Gelişim tarihine bakıldığında, buluşlar ile toplumsal evrim arasında bir paralellik ve ilişki olduğu görülmektedir. Teknolojik gelişmeler beraberinde insanların kültürlerini, toplumsal iletişim biçimlerini ve kurumsal ortamlarını değiştirmektedir. Gündelik yaşam içerisinde hızlı bir şekilde yayılmaya başlayan dijital iletişim mecraları dünyayı

(27)

küçültmeye başlamıştır. 1990’lardan itibaren hayatımıza giren internet “ Küresel Köy”, “Sanayi Toplumu” ve “ Bilgi Çağı” gibi kavramları hayatımıza dâhil edilmiştir.

İnternet kapitalist ülkelerin büyük bir bunalım içerinde oldukları 1970 ve 1980’li yıllardan sonra hayatımıza girmiştir (Ertürk,2002:320). Önce duygu, düşünce ve haber gibi bilgi yüklü mesajlar kitle iletişim araçlarıyla tek yönlü insanlara sunulmaktadır.

Teknolojik gelişmeler sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde olan bir olayın sadece olduğu yerle sınırlı kalmayıp dünyanın diğer uçunda da öğrenilmektedir.

Zamanla internet ticarileşmeye başlamıştır. İnternetin maliyeti düşmüş ve kullanımı kolay programlar kullanılmaya başlanmıştır. İnternet herkese açık bir alan haline gelmiştir. İlk zamanlarda internet araştırma yapılma amacıyla kullanılsada bu amaçtan çıkarak tüketimin yapıldığı bir mecra haline dönüşmüştür. Teknolojinin yayılması ve ulaşımının oldukça kolay olması milyonlarca insanın internet kullanmasına neden olmuştur(Güçdemir, 2017:59). Akıllı telefonların kullanılmaya başlanması da internetin gelişimini olumunu yönde etkilemiştir. Bireylerin her anına sızmayı başarmıştır. M.Castells’e göre internetin hızla yayılmasının üç etkeni neden olmuştur.

● Tim Berners-Lee’nin teknolojik olarak yaptığı keşifler. WWW kodunun açık bir hale gelerek herkesin kullanımına sunulması

● İnternetin hem ticari hem de işbirliği amaçlı olarak kullanımlara olanak sağlaması ve yaptığı kurumsal değişiklikleri

● Toplumların kültürlerinde ve davranışlarında yapmış oldukları büyük değişikliklerdir. Toplumlar bireyselleşmeye başlamış ve ağ toplulukları oluşturmaya başlaması (2016:8-9).

2.4 Web Nedir?

Web World Wide Web (WWW-Dünya Çapında Ağ) ifadesinin kısaltılmışı olarak kullanılmaktadır. Günümüze internet teknolojilerinin kullanıcılara sunulmasında görünen ortamı / platformu olarak tanımlanmaktadır. İlk olarak CERN’de yazılım mühendisi olan Tim Berners-Lee tarafından oluşturulmuştur. Web’in ilk olarak kullanımı bilgi taraması ve diğer kullanıcılarla iletişim faaliyetlerinde

(28)

bulunmaktır(URL-2, 2020).Word Wide Web birbiriyle ilişkili bir ağ sistemi kurularak;

web sayfaları, metin, resim ve videolar görüntülenebilmektedir.

12 Mart 1989 yılında Tim Berners-Lee World Wide Web olması için bir teklif yazmıştır. Bunun sonucunda ise Word Wide Web son halini almıştır (Berners- Lee,1998:1). 1989 yılında yazılan bu teklif dünya çapında uygulanabilir bir kavram haline gelmektedir. Berners-Lee ve Belçikalı bilgisayar bilimci 1990 yılında bağlantı kurmak ve çeşitli türdeki bilgilere göz gezdirilebilecek bir erişim sistemi oluşturmuşlardır. Bunun sonucunda ise web hizmeti tasarlanmıştır. Oluşturulan tasarımların üzerinde yapılan test işlemleri sonucunda “World Wide Web” olarak sınırlandırılmaktadır (URL-3,2020).

Tim Berners-Lee’ye göre Web ‘in amacı; insanların (ve makinelerin) karşılıklı iletişim kurabilecekleri bilgi alanı olarak tanımlamaktadır. Bu bilgi alan özel bir bilgi sisteminden kamuya açık bir bilgiye dikkatlice, kontrol edilmiş ve tasarlanmış içeriklerden sadece birkaç kişi için anlamlı olan ve başka bireylerin dikkatini çekmeyecek sıra dışı bilgileri de içermektedir. İnternet ağı dünya çapında tasarlanmış ve tasarımı bazı özelliklere dayanmaktadır. Bu özellikler şunlardır:

Bir bilgi sistemi, herhangi bir nesne arasındaki rastgele ilişkileri kaydedebilmelidir.

İki kullanıcı grubu sistemi bağımsız olarak kullanmaya başladıysa bir sistemden diğerine bağlantı kurmak, bağlantı veri tabanlarının birleştirilmesi gibi ölçeklenemeyen işlemler gerektirmeyen artan bir çaba olmalıdır.

Kullanıcıları bir bütün olarak belirli dilleri veya işletim sistemlerini kullanmayı sınırlama girişimleri her zaman başarısızlığa mahkûmdur.

Bilgiler, geçmiş ve gelecekteki olanlar da dâhil olarak tüm platformlarda bulunmalıdır.

Verilerin sahip olduğu zihinsel modeli belirli bir modelle sınırlama girişimleri her zaman başarısız olacaktır.

Bir bilgi sistemde doğru bir şekilde temsil edilecekse bu bilginin girilmesi veya düzeltilmesi doğrudan bilgili kişi için önemsiz olmalıdır (1996:1).

(29)

Tim Bernes Lee göre; Web’in oluşum aşamasındaki birinci kısım bilgiyi paylaşarak, iletişi kurduğumuz ortak bilgi alanı oluşturmaktır. Temelinde evrensellik esastır. İkinci kısım ise Web’in büyük kitlelere ulaşması olmaktadır. Web kullanırken, bir kez çevrimiçi olunduğunda, analiz etmemize, bireysel olarak nereye bağlı olduğumuza ve beraber nasıl daha iyi çalışabileceğimizi anlamamıza yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Web’i benimseyen ve ilk olarak dönüştüren Robert Cailliau olmuştur. Fakat diğer platformlar için Web işlemcilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç sonucunda Erwise, Viola, Colla ve Mosaic tarayıcıları ortaya çıkmış ve dünyanın her yerindeki insanlara Web ile ilgili fikirler oluşturmak için ilham vermektedir (1998:1).

Web tabanlı uygulamaların tabanını web 1.0, web 2.0, web 3.0 ve web 4.0 oluşturmaktadır. Web 1.0 insanın bilişini destekleyen, web 2.0 insanlar arasındaki iletişim destekleyen, web 3.0 insanların oluşturdukları içerik ve özelliklerini nitelendirmekte ve web 4.0 ise ultra ileri teknoloji olarak düşünülebilmektedir. Web sistemi toplumsal açıdan ele alındığında ise karmaşık bir tekno-sosyal sistem olarak görünmektedir (Güçdemir,2017:13-14).

2.4.1 Web 1.0 nedir?

Web’in ilk uygulaması olarak Web 1.0 oluşturulmuş ve 1989 yılından 2005 yılına kadar sürmüştür. Web 1.0 kullananlar yani tüketiciler bilgileri birbirleriyle değiş tokuş edebilmekte fakat web sitesi ile etkileşime geçmek mümkün olamamıştır. Web 1.0 görevi ve doğası gereği edilgen bir konumda yer almaktadır. Web 1.0 genel olarak

“içeriğinde öğelerin bulunduğu bir bilgi alanı” olarak tanımlanmaktadır. Birincil nesil web çağın stratejik sayfaları ve içeriği ile sadece teslimat amaçlı kullanılmaktaydı.

Erken web olarak adlandırılan Web 1.0 sadece bilgi aramamıza ve okumamıza izin vermektedir (Choudhury,2014:8096). Tim Berners Lee tarafından ortaya çıkarılan Web 1.0 sadece Hypertext yani hipermetinlerden oluşmaktadır. Kullanıcılar sadece okur durumunda olup içerikleri belirleyemez ve değiştiremezler (Bostancı,2019:15).

Günümüzde olduğu gibi kullanıcıların kendilerine ait bir profilleri bulunmamaktadır.

İçerik oluşturma gibi bir yetkiye sahip olmamakla birlikte video, fotoğraf ve belge gibi içerikleri web sitesine yükleyememektedir.

(30)

Web 1.0 günümüze oranla çok ilkel kalan bir internet sitesi olmaktadır. Kullanıcılar sadece bilgiyi alan konumunda olup bilgi, resim, video ve fotoğraf alışverişi yapamamaktadır. Kullanıcılar ve oluşturulan web siteleri tek yönlü bir iletişim kullanılmaktadır. Web sitelerinin içeriklerini sadece sunucular belirleyip kontrol edebilmekte ve kullanıcılar sadece sınırlı sayıda oluşturulan web sitelerinden okuma yapabilmektedir (Güçdemir,2017:9). Web sitelerinin teknik olarak alt yapıları yetersiz olduğu için basit bir broşür görünümünde olmaktadır.

Web 1.0’ın özellikleri

● Web teknolojileri HTML, HTTP ve URL olan temel Web’i içermektedir.

● Salt okunur içeriğe sahiptir.

● Çevrimiçi bir varlık oluşturmaktadır.

● Zaman sınırlandırması yoktur.

● Statik web sayfalarını ve temel kullanımları içermektedir.

Web 1.0’ı sınırlama

● Web 1.0’ın sayfaları sadece web okuyucuları tarafından anlaşılabilmektedir.

● İçerik uyumlu makinalara sahip değillerdir.

● Web yöneticisi sadece güncelleme ve içeriği yönetmeden sorumlu olmaktadır (Choudhury,2014:8096).

Teknolojik gelişmeler ve değişen dünya düzeniyle birlikte kullanıcılar web sitelerinden daha fazla yararlanmanın yollarını aramaya başlamışlardır ve bu arayışlar sonucunda web 1.0 geliştirilmiştir.

2.4.2 Web 2.0 nedir?

Web 2.0 kavramı Dale Dougherty tarafından oluşturulmuş ve 2004 yılında hayatımıza girmiştir(Adernos,2007:196). Web 2.0 kavramıyla birlikte hayatımıza sosyal medya kavramı da girmektedir. Sosyal medya bireylerin iletişim halinde bulundukları web 2.0 tabanlı ortamların tümünü kapsamaktadır. Web 2.0 uygulamaları bireylerin düşüncelerinden en iyi şekilde yararlanmaktadır. Web 2.0’ın sunmuş olduğu

(31)

platformları daha fazla birey kullandıkça daha iyi hale gelen ve sürekli güncellenen bir hizmet haline dönüşmeye başlamıştır (Fuchs vd.,2010:48).

Web 2.0 kullanıcısı, daha az malzeme ile daha fazla etkileşime sahip olmaktadır. Web 2.0, Web 1.0’ın sadece yeni bir sürümü olmayıp esnek web tasarımı, yaratıcı yeniden kullanım, güncellenmeler, iş birliğine dayalı içerik oluşturma ve değiştirme gibi özellikleri ile web 1.0’ın geliştirilmiş hali olarak hayatımıza girmektedir (Choudhury, 2014:8096). Güven’e göre: Web 2.0 çevrimiçi ortamlarda oluşan web 1.0’dan farklı olarak ikinci nesil web sitelerini de kapsamaktadır. Web 2.0 dönemi çevrimiçi paylaşım yapılmasına olanak sağlanmaktadır. Wikiler, bloglar dijital iletişim mecralarının tamamı örnek olarak gösterilebilir. Web 2.0 sayesinde kullanıcılar kendilerine içerik üretebilir ve bu içerikleri diğer dijital iletişim mecraları kullananlar ile paylaşabilmektedir (2019:106).

Şekil 2.2

Web 1.0 ve Web 2.0 karşılaştırılması (URL-4:2021)

Miller’e göre: Web 2.0 verileri serbest bırakmak ve yeniden karşılaştırmaktır. Farklı kaynakların veri ve işlevlerinden yararlanan sanal uygulamalar ortaya çıkmıştır. Sanal uygulamalar katılım, kullanıcı için çalışma, modülerlik, kod, içerik ve fikir paylaşımı gibi akıllı uygulamalardan yararlanmaktadır. Web 2.0 bilgi işleme platformu olarak Web’i temel alan teknolojilere, hizmetlere ve sosyal ağlara uygulanmaktadır. Web 2.0 sadece büyük ölçekli hiper bağlantı alanı olarak değil aynı zamanda aktif kullanıcı

(32)

katılımını da sağlamaktadır(2005:45). Günümüzde dijital iletişim mecraları, kurumlar ve bireyler tarafından profesyonel bir şekilde kullanılmaktadır. Sosyal medya ürün ve fikirlerin tanıtımının ve satışının yapıldığı çevrimiçi mağaza haline dönüşmektedir.

Web 2.0’ın özellikleri

● İçerikler kullanıcılar tarafından oluşturabilmektedir.

● Sosyal içerikli web sitelerinden yararlanılmaktadır.

● İnternet erişimi olan her yerde çevrimiçi iletişim imkânı sunulmaktadır.

● Sosyal medya herkese açık bir sistem olmaktadır.

● Kullanıcılar tarafından yorum yapılabilir ve yeniden düzenlemeler anında değiştirilebilmektedir.

Web 2.0’ın sınırlılıkları

● Değişimler sürekli yenileme ve güncelleme döngüsü içerisinde bulunmaktadır.

● Kullanıcılar etik konular ile ilgili sınırlandırılmaktadır.

● Bağlantılar ve paylaşımlar, topluluklar ve bireyler arasında sınırlı olmaktadır (Choudhury, 2014:8097).

2.4.3 Web 3.0 nedir?

Web 2.0 bir değişim ve dönüşüm aşamasına girmektedir. Girilen bu değişim ve dönüşüm aşamasına ne ad verileceği tartışma konusu olmaktadır. Bazıları isimlendirmemeyi önerirken bazıları ise Web 2.0’ın devamı olarak kabul edilmesini önermiştir. Web 3.0 ilk olarak 2006 yılında, New York’ta John Markoff tarafından önerilmiştir. Web 3.0 hayatımıza üçüncü nesil olarak girmektedir. Web 3.0’ı

“yürütebilir web ya da anlamsal web ” olarak ifade edebilmekteyiz. Web 3.0, modern ve küresel konuları kapsamaktadır. Web 2.0’dan oldukça farklı olan Web 3.0’ın geldiğini tabloda daha net şekilde görünmektedir (Spivack,2007:1)

(33)

Tablo 2.1

Web’in gelişimi (Spivack,2007:1-2)

Tablodan hareketle Web 3.0’ın tanımını yapacak olursak: Mikro biçimler, veri madenciliği, makine öğrenimi ve yapay zekâ teknolojilerini kullanan “akıllı web”

olarak tanımlayabilmekteyiz. Anlamsal web, üretken ve sezgisel kullanıcı deneyimine dayanmaktadır. Web 3.0’ın temel amacı yapı verilerini tanımlamak ve daha etkili otomasyon oluşturmaktadır. Entegrasyon ve çeşitli uygulamalarda yeniden kullanıma olanak sağlamaktır. Veri yönetimi dijital iletişim mecralarında yaratıcılığını ve yeniliği taklit edebilir, küreselleşme olgusuna teşvik edebilir ve işbirliğinin düzenlenmesine yardımcı olabilmektedir (Salonen vd.,2011:226).

Web 3.0’ın özellikleri

● Akıllı web kullanılmaktadır.

● Açık bir şekilde kaynak yazılım platformu vardır.

● Küresel bir alt yapıya sahiptir.

● Veriler kaynak havuzunda toplanmaktadır.

(34)

Web 3.0’ın zorlukları

● Milyonlarca sayfa ve veri olduğundan dolayı yedekleme işlemi oldukça zor olmaktadır.

● Kullanıcılar bir kavram araştırırken karşılarına o kavramla ilgili birden çok veri çıkmaktadır. Buda kullanıcıları belirsizliğe sürükleyebilmektedir.

● Araştırılan ve bulunan bilgiler arasında tutarsızlık olabilmektedir (Choudhury, 2014:8098).

Anlamsal web, belirli bir vizyonu mümkün kılmak için tasarlanmış bir teknoloji olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazılım uygulamaları sayesinde bütün bilgileri bir havuzda toplayarak dünyaya sunabilmektedir. Bilgiyi yazılım için daha kolay ve ulaşılabilir bir hale getirmektedir. Yazılım temelinde bilgiyi anlayabilir ve bilgi hakkında akıl yürütebilmektedir. Yürütülen akıl neticesinde ortaya yeni bilgiler çıkabilir fakat yazılım insanlar kadar zeki olmayabilir, kelime bilgisi ve kelime haznesi olarak geniş bir kapsama sahip olabilmektedir. Yazılımı geliştirme ve değiştirme cabaları günümüzde devam etmektedir. Bu gelişimlerin bir adımı olarak Web 4.0 ortaya çıkmıştır. Web 3.0’ın geliştirilmiş hali olarak gelecek zamanlarda bireylere sunulması planlanmaktadır. Bazı kurumlar günümüzde Web 4.0 teknolojisine geçmeye başlamışlardır.

Tablo 2.2

Web 1.0, Web 2.0 ve Web 3.0 karşılaştırması (Choudhury,2014:8099)

Web 1.0 Web 2.0 Web 3.0

1996-2004 2004-2016 2016+

Hypertext web Sosyal medya Anlamsal web

Tim Berners Lee Tim O’Reilly Tim Berners Lee

Sadece okunabilir Okunabilir ve yazılabilir Yürütülebilir web Milyonlarca kullanıcı Milyarlarca kullanıcı Trilyonlarca kullanıcı

(35)

Tek yönlü Çift yönlü Çoklu kullanıcı ve sanal çevre

Statik içerik Dinamik içerik Kendi içeriğini oluşturma ve web öğrenimi

Kişisel web sitesi Bloglar ve sosyal profiller Semiblog ve Haystack İleti ve yazı tahtası Topluluk portalları Anlamsal yorumlar Arkadaş listeleri ve adres

defteri

Çevrimiçi sosyal ağlar Anlamsal sosyal bilgiler

Choudhury’a göre: Web 1.0 1996-2004 yılları arasını, Web 2.0 2004-2016 yılları arasını, Web 3.0 ise 2016’dan itibaren şuan günümüzü kapsamaktadır. Fakat Web 4.0’da hayatımıza girmeye başlamıştır. Yaygın olarak kullanılmasa da bazı kurumlar tarafından kullanılmaya başlamıştır. Web 1.0’da kullanıcı sayısı milyonları ifade ederken, Web 2.0 milyarları, Web 3.0 trilyonları ifade etmektedir. Web 4.0’ın ise tüm dünya üzerinde kullanıcılarla buluşmadığı için şuan bu konu hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Web 4.0, Web 3.0’ın geliştirilmiş hali olarak gelecek zamanlarda bireylere sunulması planlanmaktadır. Bazı kurumlar günümüzde Web 4.0 teknolojisine geçmeye başlamışlardır.

2.4.4 Web 4.0 nedir?

Web 4.0’ı ultra akıllı ve çok ileri bir teknoloji olarak düşünebilmekteyiz. İnsanlar ve makinalar arasında ki simbiyoz ve simbiyotik ağlar Web 4.0’ın gelişimini sağlamaktadır. Makinalar basit komutlara tepki vererek kontrollü bir şekilde geliştirilmeye başlanmıştır. Geliştirilen teknoloji ile beraber üstün kalite ve performans elde etmeye çalışılmaktadır (On2broker, 2020:76128). Web 4.0’da okuma yazma aynı anda yapılabilecektir. İçerisinde şeffaflık, yönetim, dağıtım, politik, sosyal ve diğer önemli toplulukları bulunduracaktır. Bir yazılım olan WebOS gibi olacaktır (Kujur ve Chhetri,2015:137).

Küresel şeffaflık, çevrimiçi ağlara kitlesel bir katılım sağlayarak gerçekleşmektedir.

Rafi Haladjian ve Olivier, girişimciler ilk olarak Web 4.0 tüketicilerin kullanabileceği

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçlara göre, histereskopik septum rezeksiyonu sonrası infertil gruptaki kadınlarla karşılaştırıldığında tekrarlayan spontan

Arkadaşlık kurma amacıyla sosyal medya kullanımı ve Facebook kullanımı arttıkça aile içi yüz yüze iletişim sıklığı artmaktadır.. Çalışmanın

Dijital pazarlama, sosyal medya pazarlaması ve mobil pazarlama pazarlamanın ana alanları olarak kabul edilmekte ve birçok akademik araştırma yapılmaktadır (Stephen

Bu çerçevede Facebook hesapları üzerinden yapılan paylaşımlar, bu paylaşımların multimedya özellikleri, etkileşime açıklık dereceleri ve paylaşımlara

16-64 YAŞ ARASI İNTERNET KULLANICILARININ SOSYAL MEDYA İLE NASIL ETKİ EDİLDİĞİNE İLİŞKİN BAKIŞ AÇILARI. %99.7 %91.4

İSVEÇ TAYLAND TAYVAN BELÇİKA PORTEKİZ FİLİPİNLER MALEZYA KOLOMBİYA ROMANYA BİRLEŞİK KRALLIK POLONYA İRLANDA İSRAİL MISIR SİNGAPUR ARJANTİN BREZİLYA HONG KONG

Sosyal medya yeni kişiler ile tanışmak, yeni yerleri keşfetmek, iste- nilen herhangi bir konuda bilgi sahibi olmak, yeniliklere ayak uydurmak amaçlarıyla hemen her yaş

Halkın, bir ilaç firması tarafından yazılan bir blogdan çok hekimler tarafından desteklenen bloglara daha fazla güveniyor olması, ilaç firmala- rını hekim veya