KARACAOĠLAN'IN ŞİİRLERİNDE DİL VE ÜSLUP Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Türk halk şiiri yüzyıllar içersinde büyük ustalar yetiştirmiş, fakat bu uzun süre içersinde gerek yangın, deprem ve şef gibi afetler ile Anadolu'yu ve Anadolu insanını bir çığ gibi ezip geçen Moğol istilaları, bu büyük ustalardan bize pek bir şey bırakmamıştır.
Halk edebiyatçılarımızın belirttiği gibi, eski Türk halk şairlerimizin genellikle okuryazarlığı yoktur. Bu yüzden "müellif hattı" ile yazılmış eserleri de bulunmamaktadır. Onların saz eşliğinde veya sazsız okudukları şiirleri, ağızdan ağıza, kulak-tan kulağa dolaşmış; söyledikleri dörtlük zincirlerindeki pek çok kelime değişikliğe uğramış; hatta bir başka şairin şiirleri ona veya buna maiolmuştur. Şüphesiz Karacaoğlan'ın şiirleri içersinde de başka Karacaoğlan'ların veya bir başka şairin şiirleri karışmış olabilir.
M. F. Köprülü, Karacaoğlan için "17. yüzyıl şairlerinin ak-sine Karacaoğlan tasavvuf felsefesi ile divan şiiri geleneğinin etkilerinden uzak kalmış, gerek hayatı ve dünya nimetlerinin her şeyin üstünde tutmuştur" demektedir.
Ne yazık ki, Köprülü'nün bu tesbitine katılmak mümkün değildir. Zira, Karacaoğlan'ın bazı mısralarma gizlenmiş olan mazmunlardan O'nun tasavuf felsefesini gayet iyi bildiğini, divan edebiyatına da aşina olduğunu görmekteyiz; O,
Göze bir avuç toprak dolmak,
Amel defterini dürmek, sözlerinden ölümü veciz olarak anlatabilmektedir.
Kadir Mevlam senden bir dileğim var Muhannes kuluna muhtaç eyleme Cennet-iala'yı nasib et bana Sırat köprüsünden yolum bağlama Kadir Mevlam ateş atma özüme Dünya malı görünmüyor gözüme Kadir Mevlam sen bak benim yüzüme Cehennemin ateşiyle dağlama 7 4
-ve
Beytuüah'ı yapan Halil ibrahim Kadir Mevlam beni eyleme melil Hakk'ın birliğine o da bir delil Sen de bilir misin vakt ü zamanı Hakk'ın kandilinde gizli sır idim Anamın beline indirdin beni Ak mürekkep idim kızıl kan ettin Türlü irenglere yandırdın beni
dörtlüklerinde O'nun Tanrıya inancı ile Feylosofça düşünceleri açıkça görülmektedir.
Karacaoğlan'm şiirleride yalnız güzeller anlatılmaz; yiğitlerin, hele koçyiğitlerin yeri bir başkadır, iyilik kötülüğe, güzellik çirkinliğe galip gelmektedir.
Atasözlerinin yanında vecizeler ve öğütler inci taneleri gibi dizilimiştir:
Altuna batırsan iy' olmaz kötü Aslı ham demirden cevherdar olmaz. Yiğit gölgesinde yiğit saklanır,
Namerdlerde gölge olamaz, ar olmaz. Kötüler köpr'olsa üstünden geçmem, Taşkın suya uğradırım yolumu, mısraları birer örnektir.
Karacaoğlan'm kendine has mecaz ve benzetmeleri görülmektedir ki, O'nun bu söyleyiş gücüne pek az halk ozanı ulaşabilmiştir:
Aşk ateşin değirmende öğüttüm, Eledim kalburdan elekten çektim (69) Kaşın kalem olmuş, lebin mürekkep Ak beyaz üstüne yaz kara gözlüm (77) Al Yusuf alması Aydın turuncu,
Göğsü koşar gelir düğmeli gelin (93) Güvercin duruşlu, keklik sekişli, Kıl ördek boyunlu, ceren bakışlı, Tavuz kuşu gibi göğsü nakışlı,
Şöyle bir güzel var mı gönlüm eğleyim (70)
-75-dizeleri dinleyenin haya! gücünü harekete geçirebilmektedir. Karacaoğlan'm bazı şiirlerinde görülen tutarsızlıklar ve tekrarlar O'nun şiirlerinin ulu ırmağına bazı küçük çayların karıştığını hissettirmektedir:
Düğmeler döktüren göğsün ağ ise / Gümüş düğme diktireyim ağ ise / Bir düğme diktireyim göğsün ağ ise Çevre yanı mor sümbüllü bağ ise / Etrafı da mor sürnbüllü bağ ise / Etrafı lale sümbül bağ ise
Çünkü güzel meylin bende yoğ ise / Söyle dostum bana gönlün yoğ ise / Eğer güzel bende gönlün yoğ ise Benim işim minnet ile zor değil / Benim işim minnet ile zor değil / Benim işim minnet iie zor değil
dörtlükleri, ayrı ayrı şiirlerin birer dörtlüğüdür. Karacaoğlan gibi güçlü bir şairin daha önce bir vesile ile söylendiği dörtlüğün :
2- Mısramdaki : düğmeler döktüren / gümüş düğme dikti reyim / bir düğme diktirem
3- Mısramdaki : çevre yanı / etrafı da mor sümbüllü / lale sümbül
4- Mısramdaki : çünkü güzel meylin bende.. / söyle dos tum bana gönlün.. / eğer güzel bende gönlün
sözlerine değiştirerek söylemesi biraz garip gelmektedir. Her-halde, bu dörtlüklerden birisi Karacaoğlan'm, diğerleri başka Karacaoğlan'larm olmalıdır. Bana göre en güzel ve manalı olan "düğmeler döktüren" diye başlayanı O'nundur. Çünkü mana ve kelimelerin seçimi buna işaret etmektedir.
Karacaoğlan'm şiirlerinde 16. yüzyıl Türkçesinin fonetik ve morfolojik özelliklerinin yanında mahalli ağız özellikleri de tesbit edilmektedir. Fakat şiirlerin yazmaları elimizde bulun-madığı için imla özelliklerine işaret etmek, şimdilik imkansızdır.
Bu kısa tebliğde biz, mahalli fonetik özelliklerden bazılarına temas edeceğiz : Ünlülerde görülen değişmeler :
ö - / e - : örden /erden; örd (erden) - e / - a : are / ara
- e - / - ö - : çezmek / çözmek
- a - / - i -: çana! - cahil; sahan - şahin
- a - / - e - : ataş / ataş ; - a / - e : bahana/bahane, avara/avare
-- e -- / -- a -- ; helek / helak Ünsüzlerde görülen değişmeler: m - / b - : mahana / bahane b - / - v - : abaz abaz / avaz avaz b - / v - : babal / vebal
ğ - / - k : çoġ / çok
t - ~ c - : cırnak / cırnak ~ tırnak s - / z - : san - / zan
h - - - y -: seyil / sahil - r - — - y - : sıyf — sırf-- h sırf-- 0 : baçe / bahçe
b - = o : eser - / beser - " beslemek, bakıp yetiştirmek - = 0 : bile / bir ile
d - / k - : domur - / tomur - " tomurcuklanmak" duzak / tuzak don / ton "elbise" Bazı morfolojik özellikler de şunlardır : isimden isim yapan ekler : + daş : haldaş "halden anlayan" + d : günde "her gün" + h : kaniı "kati!" + lak : avlak "av yeri" : sulak "(kuşlar için) su kabı"
Fiilden isim yapan ekler : - ek ; geçek "köprü" - ıcı : alıcı "avcı"
- çek : bürümcek / börümcek "başörtüsü" - ca ; burca burca "burcu burcu, güzel güzel"
Mukayese eki + rak : kısarak "kısaboylu" Geçmiş zaman bildiren ek - ik : gelik "gelmiş" Küçültme eki -t- çek : küçücek / küçük + çek
Zarf - fiil eki - işin : bitişin; - yu "- arak" : sak!ayu"saklaya-rak"; - iben : çekiben
"artık" manasına - m - di / - il - m - di; acilindi "açıl artık"; alındı "al artık"
ye + protezi : ye + esir; ye + ıramak
ı + / u + protezi : ırast gel - , irahat, ireng / irenk, ireyhan: urum
göçüşme (meîathese) ; cılbah / çılbak -çıplak tehne — tenha ıġran - "sallan - "~ ırgan sapvan "gölgelik" -savran zehrneri - zemheri Karacaoğlanm'm kelime hazinesi çok zengindir. Hem kendi devrinin ve yöresinin, hem de eski Türkçenin pek çok kelimesini en iyi yerde ve şekilde kullanmasını bilmiştir. Onun şiirilerinden 16. yüzyılın halk dilinde yaşayan kelimeleri tesbit edebilmekteyiz.
aceplen - : şaşırmak açında : açıl artık alında : al artık ağrı : yön, taraf alan : bütün, hepsi alçım alçım : çeşit çeşit asrık: yük
atma : kilim ve havluda renkli yapılan kuşak, çizgi. ayruk : başka
bay : zengin belen : bel, geçit belik : saç örgüsü
beri benzer : şöyle böyle ( Uşak'ta: beren arı) berk : katı, pek, sağlam
beser - / eser - : beslemek bile : birlikte
bilece : birlikte
birke : büyük havuz, göl bitek : rnünbit, verimli yer bö (ü) rümcek : baş örtüsü boran : kar fırtınası
bor : çorak yer
boymul : boynu kara koyun bun : sıkıntı
burca burca : burcu burcu burma : bir nevi geniş bilezik
-büke : çevresi ağaçlık olan çıplak tepe cılbah, çılbah : çıplak
cırnak, cırnak : tırnak çal -: sürmek, vurmak çalın - : vurulmak çenber : yazma çezil - ; çözülmek cez - : çözmek çığalan - : cilalanmak çığrış -: bağrışmak
çitin - ; birmirine sürünmek devin - : kımıldamak, deprişmek devre : yanlış, ters
dolu : kadeh
doluk - : gözü yaşarmak döngün : dargın
edik : koncu kısa çizme eğin : omuz, sırt eğme : kıvrım
eke : üç yaşında keçi em : ilaç
eme : hala engin : alçak yer engel : düşman, rakip erbi ; püsküllü saç bağı
erdemli : marifetli, becerikli (örd, örden : fazilet ergen : bekar
ev - / iv -: acele etmek ezgin : ezik
eydür - : söylemek, demek eyit - : söylemek, demek
-79-ezgin : ezik , ezilmiş geçek : köprü geri : sonra geşir -geviş getirmek geze : gezme ( krş. gezek) göbelek : mantar gökçek : güzel gökerçin : güvercin gölek : su birikintisi gönen - : gün görmek göve! : gök mavisi gövün - : yanar gibi olmak göz değ - : nazar değmek
günde :her gün ( krş. : gündeye giyenin sırtı açıkta kalır.) hemmi : bütün, hep (hemmi / hamı / kamu / kamug) ığran - / ırgan - : sallanmak ılgıt ılgıt: serin, ılıkça ilkim : uzaktan gelen ses, ışık, eriyen kar ıra - : uzamak ırla - : şarkı söylemek ibrim ibrim : dalga dalga, bile bile ilk yaz : bahar imdi: şimdi
kadasını al - : yerine ölmek kakı - : öfke!enmek kalakla - :
dalgalanmak kalan / galan : artık, gayrı kaltak : kuskunsuz eğer kaliemiş : bir çeşit güze! koku kande : nerede kanlı : katil kanya : ufak kadeş kastal : çağlayan, ırmak keleş : güzel, yakışıklı, yiğit, cesur kelli : artık, bundan sonra kıçı / kırcı : ufak danelî dolu 8 0
-kısarak ; kısa boylu kına - : ayıplamak kırı! -; ölmek
kivi : hücum, saldırma kirmen : iplik eğirme iği kocalık: yaşlılık
kocul - : kucaklamak koç : yiğit, kuvvetli; yakışıklı konulga ; konak yeri
kor: taş veya kerpiç duvarın her bir parçası kov - : koşturmak
koyak : küçük vadi köyün - : yanmak köz : kor
kutlu : ipek karışımı kumaş cinsi
oflaz : leylak rengini andıran renk; olgun, çok iyi ola : acaba
onar - : tamir etmek, düzeltmek
ondur - ; bereket ve refaha kavuşturmak on - : berekete ve refaha kavuşmak onulmaz : tedavi edilmez
otak : çadır, oturulacak yer öndün : peşin
örek : bir çeşit kumaş Ören ; virane öte : ileri öz : kendi özge : başka sağrı : sırt, arka sabak : ders
sağmal : süt veren hayvan sak : uyanık
sal : tabut; düzlük, yayla salak : toplantı yeri, düzlük savat : gümüş işleme, kakma saz : sazlık yer
-seyirt - : koşmak
sıla : doğum yeri, memleket sıraca : bir hastalık
siyeç : çalı çırpıdan yapılan çit sokun - ; takınmak
somak: ekşi kırmızı süllem : merdiven
şilek/ şelek : insan sırtında taşınan yük sitil / sitil : dikilecek fidan
sol: şu taht : balkon
talan : yağma tamu : cehennem tana kal - : şaşmak tay : denk, yükün bir tarafı tek : gibi temren : ok ucu teyin / teğin : sincap tezer - : kaçmak tomur - : tomurcuklanmak topak ; yuvarlak veya demet şekline getirilen şey tor: acemi, toy, tecrübesiz tuman : elbise turalan - : avlanmak tülek : hileci; tüyünü değiştirmekte olan tülün : duman ucundan : sebebinden uçmak ; cennet uğrun uğrun : gizli gizli uğur : ön uluk : ulu ur - : vurmak us : akıl
ut / ud : utanma utlu : utangaç uz : usta; uzun; uygun, iyi 8 2
-ün : ses
ünle - : seslenmek yağlık : büyük mendil yalaz : parlak
yalı : yele
yasıl - : yaslanmak yaşın yışın : gizli gizli yavıkla - : kaybetmek yazı : ova
yazma : ince baş örtüsü yeğ : iyi
yeğin : güçlü ; hızlı; üstün; çabuk yekte : siyah eteklik, yelek yelgin : ye! gibi, çabu
yel - : koşmak yeni yetme ; genç yenile : yeniden yerin - : üzülmek yer - :kötü!emek yıra - : uzaklaşmak yit - ; kaybolmak yol : usul, düzen yolak : patika
yöğrük / yürük : seri koşan yöre : dik, bayır, taraf yuha / yuka / yufka : incecik yumuşlu ; hizmetli
yun - : yıkanmak
Bir diiini zenginliğini gösteren unsurlardan biri de hendia-dium adı verilen benzer kelimelerin yan yana kullanılmasıdır. Karacaoğlan bu tür kelimeleri de ustalıkla kullanarak Türk-çeye hakimiyetini göstermiştir :
huri melek (8 - 1) koç yiğit (10 - 10} edepli utlu ( 1 9 - 5 ) ak beyaz (döş)
-. gök ki r (at) (36-4)
leb-dudak ( 1 4 - 12/14 - 13) hepisi (57 - 3, 7.) - kamusu (57-11)
Güzel bir kız ve yeni gelin Karacaoğlan için vazgeçilmez konudur. Şairimiz bu güzelliği bir bütün olarak görmüş, fakat güzelliği tamamlayan her uzvu şiirlerindeki mısralara serpiş-tirerek ayrı ayrı tanımlamıştır. Bakınız, bir güzelin vücudunun anatomisini onun gözü ve sözü ile görelim ;
1. Baştaki unsurlar :
5- - saç, zülüf : altun saç: siyah zülüf 6- - aiın : gevherden alın ; ak alın
7- - yüz, cemal : mah yüz; gül yüz; nurdan cemal; nar (gibi) yüz; (tomur tomur) akça yüz; kamer yüz
a) kaş : kaşı keman; hilal kaş; kalem kaş; (yavru ma rala benzeyen kaş)
b)göz : kömür gözlüm; ala göz; sürmeli göz; sem (i) s göz
8- yanak : alma yanak 9- ben : sayılmaz benler
10-dudak; leb ; dürden dudak; kiraz dudak; (mürekkep olmuş) leb
11-dil : şirin dil 12-diş : sedef diş
13- Gerdan : mah gerdan: (kardan beyaz) ak gerdan; ak ger dan
14-Göğüsteki unsurlar :
15-bağır, döş : kara bağır; kardan ak beyaz döş 16-göğüs : ak göğüs; beyaz göğüs
17-meme : tomurcuk meme: gül meme; ak meme 4. Koldaki unsurlar :
1 - kol ; ak kol
18-bilek : mor bilek; (som gümüşten) ak bilek 19-el : ak el; (boğum boğum kınalanmış) ak el; (elvan
elvan kınalı) akei 20-bel : ince bel
4-5- Ayaktaki unsurlar ; 1-topuk : ak topuk
Yukarıda, Karacaoğlan'ın dilinden yaptığımız bir güzelin taşıdığı tanrı vergisi organlarda daima çarpıcı olan yerlere do-kunulmuş, çirkin görünen öteki unsurlara temas edilmemiştir. Bu da bize, ozanımızın güzele olan tutkusunu açık açık göstermektedir.
Karacaoğlan'ın şiirlerinde okuyanı ve dinleyeni düşündüren pek çok deyim ve terim geçmektedir :
- kemend alıp yollarını bağlamak, - yürek dağlamak,
- yüreğin bölük bölük bölünmesi, - ah çekince dağların delinmesi,
- kara devenin kapıya çökmesi (= ölüm), - kötülerle konup göçücü olmamak. - güzel benlerine sarraf olmak, - kaşların göz ile cenk eylemesi, - güzelin seivi gibi salınması, - aşk kemendi,
- bakışın divane etmesi,
- göze bir avuç toprak dolması {= ölmek), - al yanağın meze olması,
- peteklerin bal ile mühürlü olması, - amel defterini dürmek (= ölmek),
- sözün ciğer delmesi; sözün ciğere batması, - gam alıp gam satmak,
- lisanından lebinden bal akmak, - gonca gül gibi
kokmak,-- gönülün pasının silinmesi, - kudret kalemini başına çekmek,
- gönülün bozulmuş bağa dönmesi, - gamze okunu atmak,
-başı ibrim ibrimtelli bir gelin olmak, - al yeşil gerdeğe girmek,
- kızların karanlık kalbin çırası olması, - yiğid olan kişinin sır saklaması,
-- köprü olsa kötülerin üstünden geçmemek, - muhannedin köprüsünü geçmemek, - kötünün altuna batırılsa da iyi olmaması, - yiğidin gölgesinde yiğidin saklanması,
gibi, Türk'ün töresine ve felsefesine özgü atasözü mertebe-sindeki sözler, bir feylesof kaleminden çıkmış gibidir ve zama-nımızda da geçer akça niteliğindedir.
Karacaoğlan hayvan ve bitki adlarını da bir zoolog ve botanikçi gibi şiirlerinde kullanmıştır. Hele, kız yada erkek için düştüğü mısralara sıkıştırdığı evcil veya yabani hayvan adları. Türk di! tarihi için bir antoloji gibidir.
Hayvan Adları : ama : bir cins geyik
aşkar : benekil at; Battal Gazi'nin atı balaban : bir cins doğan
tor balaban : iri bir kus; (acemi kuş) baz :doğan
ceran / ceren / ceyran : ceylan eke ; üç yaşında keçi
enik : köpek veya kurt yavrusu ergeç / erkeç : dört yaşında keçi espir : şahin cinsinden bir kuş kıl ördek : güzel ördek
köşek : deve yavrusu maral meral : geyik
öşek : postu değerli bir av hayvanı puhur : kızgın deve, deli deve şifi : güze! gözlü bir kuş suna : bir ördek çinisi Sahan : şahin tayiak : deve yavrusu teyin / teğin ; sincap
toy : kazdan büyük yabani bir kuş turaç : bir cins sülün
tülü maya : güzel tüylü dişi deve üşek : postu kıymektli bir hayvan yoz : süt vermeyen hayvan, kısır
-Bitki Adları : aima : elma
alıç / aluç / alc : yabani erik beneîşe : menekşe
kamalak : çam cinsinden bir ağaç, dağ selvisi püren : kokulu bir ot
yanı alma : kırmızı parlak elma yusuf elması : bir cins kırmızı elma
Bu kısa araştırmamızda, Karacaoğlan gibi büyük bir halk ozanımızın yalnız bir kaç özelliğine temas edebildik. O'nun şiir-lerinde yatan daha nice özellikler dilci, edebiyatçı ve hatta ta-rihçilerimizin ilgisini beklemektedir.
Yüzyıllardır gönüllerimizde taht kurmuş bu büyük ozanımızın şiirleri genç ve gelecek nesillerimizin gönül bahçelerinde yeşerip, kim bilir daha kaç çırak ozana öncülük edecektir.
O'nu anlayabilecek, O'ndan daha nice tebliğ ve makale çıkarabilecek genç ilim adamı ve araştırmacılarımıza ne mutlu...
Eylül 1990