• Sonuç bulunamadı

x Mudanyada Tahir paşa köşkü ve eski evler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "x Mudanyada Tahir paşa köşkü ve eski evler"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mudanyada Tahir paşa köşkü

ve eski evler

Feyzullah Dayıgll — Z a r i f Orgun.

Güzel San'atlaı- akademisi Türk tezyini san'atları şubesi şef, profesör ve talebeleri geçen ay Mudanyaya b i r gezinti

tertip etmişlerdi. Yirmi kişi kadar olan grupta biz ds var-dık. Maksat; Mudanyaya kadar hem bir gezinti yapmak, hem de orada Tahir Paşa köşkünün ahşap tavan ve dıvar tez-yinatını görmekti.

Kafile; bir evi göreceğini düşünerek saat on bir buçuk-tan üçe kadar olan zamanını şehrin mesiresi olan Arnavut köyünde geçirmiş, ondan sonra Tahir Paşa köşkünü gezmek içiıı şehire dönmüştü. Kasabanın yan sokaklarına girildiği va-kit, eski hüviyetlerini hâlâ muhafaza eden geniş saçaklı, alçı

\

& 4 .

\ J

1/

x

f y

2 <?0 I ? T t n c c r t l a r GVt üsta. i k i Üfttcllvlc* Htmcnll oU V. T a h i r Paşa köşkü t e z y i n a t l ı odalar plânı

pencereli, konstrüksiyonunda tuğlalarla vazo şekillerinde süs-ler yapılmış asırlık evsüs-lerimiz gözsüs-lerimizden kaçmadı. İçimizde Tahir Paşa köşkünün bulunduğu mevkii, mahallesini bilen yoktu, bir çocuğa sorduk, ileride dedi, fakat yolumuzun üze-rinde bulunan geniş saçaklı binanın da içerisin görmeden geç-miye gönlümüz razı olmamıştı; nihayet kapıyı çaldık, içerisi-ne girdik, ve profesörden talebeye, en yaşlımızdan en genci-mize kadar hepimiz hayrette kaldık. Burada gördüğümüz ta-van ve dıvarla tata-vanın faslı müşterekindeki nakışlar bu bina-nın Meşruta ve Zarif Paşa (®) yalılarından daha evvelki de-virlere ait olduğunu gösteriyordu. Vapur vakti yaklaştığından burada daha fazla oyalanmıyarak Tahir Paşa köşküne gitmek üzere evden çıktık. Yolun köşesini dönünce yine geniş saçak-lı, alçı pencereli eski bir ev ile karşılaştık, içeri girdik onu da gördük. Biz Tahir Paşa köşkü için geldiğimiz halde XVII. inci asrın başında yapılmış iki bina ile karşılaşmış bulunuyor-duk. Buradan çıktıktan sonradır ki Tahir Paşa köşküne gele-bildik. Saat dört buçuğu bulmuştu, köşkte ancak beş on da-kika kalabildik.

Bir buçuk saat gibi kısa bir zamana sığdırdığımız fakat lâyıkile tetkikine imkân bulamadığımız b u binaları tekrar görmek, daha başkalarını da aramak için bir Mimar ve bir de Fotoğrafçı arkadaşın bulunduğu küçük bir grupla bir haf-ta sonra tekrar Mudan3'ada idik. Bu ikinci seferde iki gün kalarak yorucu bir çalışmadan sonra bulduğumuz bu kıymetli binaların kat plânlarını aldıkj müteaddit fotoğraflarını çektik

ve tahta üzerine olan bütün tezyinatını da kopye ettik. Bu yazıdan maksadımız, tetkik ettiğimiz binalar hakkın-da mufassal bir etüt neşretmek değil, kısaca bu eserleri tanıt-mak ve bu vesile ile de düşüncelerimizi yaztanıt-maktır.

Mudanyada çalıştığımız ilk bina. Devlet Demiryolları Mu-danya işletmesinde müstahdem Kenan Doğruöz'ün evidir. Bi-na iki katlıdır, ikinci katta geniş bir sofaya müvazi yan yaBi-na, biri mutfak diğeri yatak odası olarak kullanılan birbirinin eşi iki oda bulunmaktadır. Odaların sokağa bakan taraflarında alt ve üst ikişer pencere olmak üzere dört, sofaya bakan

(2)

Tahir. paşa köşkü y ü k üstündeki vs k a p a k l a r ı n d a k i t e z y i n a t ile t a v a n

na-kışları, alçı pencereler...

t

rafta iki alçı pencere vardır. Bunlar da biri sofaya diğeri odaya bakan yüzlerde birer pencere olmak üzere çift pence-relidir. Odanın diğer iki cephesinden yandaki odaya tesadüf edeninde yanları dolaplı ve üzeri parmaklıklı bir musandıra vardır. Musandıranın karşısındaki cephede tavana yakın iki alçı pencere ve ortasında ocak bulunmaktadır. Diğer oda da ayni vaziyettedir. Her iki odada bulunan ocakların külahları ve yaşamaları tamamile yıkılmış ve yerleri sıva ile kapatıl-mıştır. Tezyinatının muhafazası itibarile yatak odası olarak kullanılan oda daha iyicedir. Diğer odada ise tezyini hiç bir eser bulmak ve görmek mümkün değildir. Boya ve badana altından görünen kabartma kısımlardan oralarda da tezyinat mevcut olduğunu anlıyoruz. Odaların tavanları çitalarla ya-pılmış hendesî tezyinattır. Tavanın dıvarla birleşen

kenar-larında geniş bir bordür dolaşmaktadır. Alçı pencerelerin ve ocağın muskaları ve bu muskaları üç taraftan kuşatan bor-dürler kırmızı zemin üzerine beyaz kabartma alçı tezyinattır. Sokağa tesadüf eden cephenin karşısında bulunan alçı pen-cerelerin arasında bir pano göbeği ve iki muska görülmekte-dir. Fakat, Panonun zemini badana ile kapatılmış olduğundan tezyinatından bir eser kalmamıştır. Alçı pencerelerinin cam-ları beyaz ve bazıcam-ları da renklidir. Hepsi eski camlardır. Bun-lardanbaşka kapıların kemer muskalarında da renkleri sol-muş daha doğrusu temizliğe kurban gitmiş rûmîlerden mü-rekkep tezyinat göze çarpmaktadır.

(3)

T a h i r paşa köşkü y ü k üstündeki pa-nodan bir parça.. 1

I

I

sofanın tavan ve kenarlarında bulunmaktadır. Odalarda da evvelce varmış... Sökülüp çıkarılmış. Plân vaziyeti (T) şeklin-de büyük bir sofa ve bu sofanın iki yanında birer oda bulun-maktadır. Sofanın bahçeye bakan yüzünde bulunan iki pen-cerenin üzerlerindeki kitabelerden birinde bu evin hicrî 1054 senesinde yapıldığını gösteren tâlik yazı ile yazılmış şu kita-be mevcuttur:

Seyredüp hafız dedi tarihini Barik-allah kasrı ziba dilküşa.

Diğer pencere üstünde bulunan yazılar çok silik oldu-ğundan güçlükle şöyle okunabildi.

Bu tarihlere nazaran evin tam 304 senelik olduğu mey-dana çıkmaktadır. Oda kapılarından birinin kemer muska-dmd.a: (Ya miftahebvab ) diğerinde (Lâilâhe il-lâllah ) yazıları vardır. Muskadmda (Miftahil - eb-veb ) yazılı kapının odasında bulunan tavan ve üze-rinde:

A ç ı l m z herkese razı nihanı hıfzeder dolap. Nola darı cihanda olsa her dem muteber dolap. Beyti yazılı dolap söküldüğünden bu oda ve mukabilin-deki diğer odada tezyinat namına bir şey bırakılmamıştır. Ta-van çitalarla yapılmış lıendesî tezyinattır. Bu binada nazarı dikkati çeken hususiyet şudur: Binayı uzunluğunca baştan başa kateden büyük sofaya amut olan küçük sofanın faslı müşterekinde ince bir tahta sütuna müstenit karşılıklı, tah-tadan yapılmış bir Bursa kemeri bulunmaktadır. Bu kemer-lere amut vaziyetinde ve yine birer tahta sütuna dayanan kar-şılıklı iki tane ikinci bir Bursa kemeri daha mevcuttur ki bu kemerler tavanı üçe bölmektedir. Bu surette üçe bölünen tavanın her kısmı değişik hendesî tezyinatı havidir, ve yine tavanların dıvar ile olan faslı müşterekierinde ayrı nakışlarla yapılmış iki sıra bordür mevcuttur. Muskalar ve bunların et-rafına sular işlenmiştir.

Üçüncü olarak gezdiğimiz Tahir Paşa köşkünde gördü-ğümüz oda, tezyinatı itibarile yapıldığı asra nisbet edilirse

(4)

Halil ağa evinin yandan sürünüşü

lıakikaten bir şaheserdir. Giriş kapısının sofaya bakan cep-hesinde bulunan kitabede tarih olarak hicrî 1137 senesi yazı-lıdır. Tarih kitabesi yeşile boyanmış ve boya altında kalan yazının kabartmalarına acemice sürülen yaldız, mısraları —-kunmaz bir hale getirilmiştir. Oda dahilindeki tezyinat

Top-alçı olmak üzere iki sıra pencere mevcuttur. Diğer iki cep-hede ise alt sırada dolaplar bulunmakta ve bunların üstün-deki panoarda vazolar ve yemiş tabakalarından çıkan çiçek demetleri vardır, ve bunların hepsi de kabartmadır. Tavan dört sıra geniş bordürle çerçevelenen çitalarla yapılmış

mu-Kemer kenarındaki su..

kapı Sarayı Müzesi Harem dairesi Ahmet III. ün yenjek oda-sı, Meşruta ve Zarif Mustafa Paşa yaşlarındakilerle ayni de-vir mahsulüdür. Oda gayet ferah ve aydınlıktır, üsttekiler

12;

rabba tezyinatlıdır. Her murabbaın içinde yaprak ve çiçek-ten mürekkep bir motif vardır.

Son olarak gördüğümüz Mısır Mirlivalarından Hasan Be-yin camiidir. Müstatil bir plân üzerine kurulmuş olan bu ca-miin tezyinatının bir kısmı tamir sebebile mahvolmuştur. Mevcut bulunanların da bir kaç zaman sonra aynı akibete uğ-ramıyacakları temin olunamaz.

Camiin tavanı, Halil ağa evile birinci evde gördüğümüz gibi çatılarla yapılmış hendesî tezyinattır. Ortada bulunan

(5)

Halil ağa evi : Çıta ile y a p ı l m ı ş t a v a n t e z y i n a t ı ve sofayı bölen Bursa k e m e r i .

H a l i l aga evi : Çıta ile y a p ı l m ı ş t a v a n t e z y i n a t ı .

K O T U K I O M V I I

H a l i l ağa cv i : T a v a n ve k e m e r üstündeki t e z y i n a t ı

F J S N B E

(6)

H a l i l ağa e v i : Bursa k e m e r i muskası

bordürler nisbeten iyi kalmıştır. Mihrabın bordürü, muska-ları ve kitabesi kırmızı zemin üzerine kabartma beyaz alçı tezyinatlıdır. Camiin tarihi, kitabesine nazaran 1063 hicrîdir kı mustatil göbek tezyinatı üzerine boya çekilmiştir. Nakışın

(7)

Kenan Doğruöz e v i n i n görünüşü

bu tarih birinci ve ikinci olarak gezdiğimiz evlerin yapıldığı asra tesadüf eder.

Mudanya evlerinde tezyinata fazla yer verilmiştir. Dıvar-larda, tavanDıvar-larda, alçı pencere etraflarında tezyin edilme-miş yer yok gibidir. 1137 tarihinde yapılan Tahir Paşa evi, Halil ağa ve Kenan Doğruözün evlerinden bir asra yakın bir zaman sonra yapılmakla beraber yine tezyinatının fazlalığı göze çarpmaktadır. Mudanyadaki eserler hakk:nda mufassal malûmatı tahta tezyinatı hakkında hazırlamakta oluduğumuz esere bırakarak, buraaa kısaca izahat verdikten sonra bu gezinin tahliline girişerek, bizlere verdiği his acı ve pek dü-şündürücüdür. Gördüğümüz bu kıymetlerin bugünkü zavallı hali hakikaten yürekler acısıdır. Yavaş yavaş çöken, harap olan ve yarm, öbürgün temellerinden başka birşeyleri Kal-mıyacak bulunan bu evler üç asır gibi uzun bir zaman ömür

sürdükten sonra bugün son günlerini yaşamaktadır. En kısa bir zamanda hükümetin kurtarıcı eli bunlara da yetişmezse bir kaç sene sonra bir taş yığınından başka bir şey bulmak mümkün olmıyacaktır.

Tabiatın kuvvetlerinden ve zamanın tesirinden başka bu gibi eserlerin harabisine diğer bir sebep de bir kaç evlât ya-hut mirasçıya intikali meselesidir. Bunlardan hiç biri kendi-sine intikal edenle meşgul olmuyor, tamiri ile alâkalanmıyor ve hiç bir hususuna karışmak istemiyor. Bu evler ya kiracı e-line düşüyor yahut yıkıcı kazmasına kurban gidiyor. Kabili taksim olmadığı için ilâve dıvarlar. bölmelerle şekli; tezyinatı, hülâsa benliği mahvedilen evlerde başka, bunlar muhafaza ve tamir edilmezse yakın bir zamanda bu kıymetli eseıleri-mize de veda etmek mecburiyetinde kalacağımız

meydanda-dır.

(8)
(9)

Muhakkak ki, yurdumuzda bu nefis eserlerden daha hayli, vardır. Hepsi de canlandırıcı, muhafaza edici bir elin yardı-mını beklemektedir. Mudanyada gördüklerimiz bize bunu açıkça anlattı. Demek ki küçük şehirlerimizde bile bu kadar güzel ve nefis kıymetler var ve bunlar biraz himmetle, biraz gayretle meydana çıkabilirler. Vakit kaybetmeden -bu eser-leri tamir edemesek bile bile mimarlarımıza plânlarını, rölö-velerini yaptırmak, tezyinatçılarımıza haricî ve dahilî nakış-larını tesbit ettirmek lâzımdır.

Mudanyadaki eserlerin mahvına en mühim sebeplerden biri de evlerde ipek böceği tutulmasıdır. Kozalar meydana gel-dikten sonra evlerde yapılan umumî temizlikte bütün dıvar-ların, rafdıvar-ların, kapıların bütün ev içinin sıcak sodalı sularla fırçalarla yıkanıp temizlenmesi tahta tezyir«atmın ölümüne sebep olmuştur. Bugün kalabilenler herhangi bir hüsnü mu-hafazanın neticesi değil sırf tesadüfün eseridir. Bu fuzulî te-mizliğin bozamadığmı da boya ve badana fırçası (tamamla-mıştır.

Eski evlerimizin sayısı çok azalmıştır. Günden güne de azalmaktadır. Koca İstanbulda bile Meşruta ve Zarif Paşa ya-lılarından başka ev olarak yapılan ve kullanılan binaya rast gelmiyoruz. Mudanyada gördüğümüz evlerin vaziyeti fecidir. Hepsi yıkılmak üzere bulunan bu binaları fakir sahiplerinin tamir etmeleri de beklenemez. Mudanyada karşılaştığımız da-ha feci bir hâdise; biz sokak sokak gezip eski bina ararken rastladığımız bir yıkıcının:

— Ben sizin gezdiğiniz ve gördüğünüz evler gibi kaç ta-nesini yıktım demesidir. Biz bu satırları yazarken ayni yıkı-cının sağlam bıraktığımız binaları da kazması ile okşamadığı 11e malûm? Bugün bu usta yıkmazsa yarın kendiliklerinden çökecek....

Her şeyden evvel her vilâyet, kaza, nahiyede asarı atika-dan sayılabilecek binaları tesbit etmek, ve bu evlerin sahip-lerine tamirat, inşaat, yıkma, ruhsatiyesi verilmesinin önüne geçmek lâzımdır. Böylelikle eserin bozulmaması için ilk ted-bir alınmış olur, sonra muhafazası için mütehassısı tarafından lüzumlu tamirat yapılması lâzımdır. Bu söylediklerimiz önü-müzdeki senelerde yapılmazsa zaten hepsi harap olan, millî mimarî ve Türk tezyini san'atı için tetkik edilecek, görülecek eserlerin kendiliklerinden meydandan kalkacakları göz ile görülür bir vaziyettir. (*).

(*) Mudanyada bulunduğumuz günlerde sayın kaymakam Bay Salâhaddin'den ve kaza emniyet memurlarından gördü-ğümüz kolaylık ve alâkaya, ev sahiplerinin ananevi Türk mi-safirperliğini hatırlatacak şekildeki hareketlerini burada te-şekkürle yadederiz.

Bu vesile ile şunu da söyliyelim ki burada neşrettiğimiz tahta tezyinatı nümuneleri (**) Türk tezyini san'atlerinin hiç tetkik edilmiyen ve elde mevcudu en az bulunan şubesi-dir.

Bundan tahta tezyinatı tetkik edilmemiş de ötekiler yapıl-mış mânası anlaşılmasın, diğer şubeler için de tek tük küçük etüdlerden başka meydanda bir eser yoktur.

Türk tezyini san'atini (Medrese - tül - hattatin) den alıp Güzel San'atlar Akademisine götüren Maarif Vekâletinin bu kolun tedris usulünü de usta çırak, yani pratik yetişme vazi-yetinden kurtarması ve her şeyden evvel bu şubede birer üstad olarak tanınan profesörlere, uzun zaman çalıştıkları sahalarda edindikleri bilgi ve ihtisası kendilerine yazdırtma-sı bu sahada atılmış kuvvetli bir adım olacaktır.

Türk Tezyini sanatları tetkik edilirse bir çok bilinmiyen noktaların veya derecei şümulü kestirilemeden söylenen Hal-kârî, Hataî, Rûmî, İtrî, Gül mıhî, Penç gibi kelime-lerin mânaları da daha ilmî ve vazıh bir şekilde meydana çıkacaktır.

Tasnifi tamamlanan Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde bu-lunan Ehli Hiref defterlerinde tezyini şubelerinde çalışan san'atkârların esamisini ve asıllarını tesbit etmek, müzelerden ve kütüphanelerden bunların yapmış odukları eserleri bul-mak, Selim I. e kadar olan devir ile bu Padişah zamanını on-dan sonraki devri, İranon-dan ve Kumon-dan gelen san'atkârların tesirini bulabilmek için birbirlerile mukayeseli tetkikler ya-parak işe başlamak lâzımdır.

XV. inci asrın sonu ve XVI. ıncı asrın başında memleketi-mize çok miktarda gelep ve büyük rağbet gören Çin porselen-lerinin üzerindeki motiflerin de geniş mikyasta Türk tezyi-natına tesir etmiş olması ihtimali düşünülebilir.

Bugün, Topkapı Sarayı Müzesinin zengin ve emsalsiz Çin porselenleri dairesinde yapılacak küçük bir etüd ile, bizim Hataî, Rûmî ve Penç dediğimiz şekillerin Çinde uzun bir hâkimiyet süren Cengiz oğullarının devrinde, yani (Yuan) sülâlesi zamanında ilk defa porselen üzerinde yapılmış oldu-ğunu görürüz. Bizim tezyinatımızdaki motifler bu avanidekî nakışların motiflerine çok yakındır. Esasen, Cengiz oğullarının Çin porselenleri imalâtına verdikleri hız, Selâdoııdan mavi-be-yaz familyaya geçişteki ve nakışlardaki Orta Asya tesiri bu-gün bu şubede çalışan mütehassısların kabul ettiği bir haki-kattir. Tezyinatımızda en çok söylenen (Hataî) kelimesi bu motifi Orta Asyaya kadar götüren bir kelimeden başka bir şey değildir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ova, G., Özkaynak, E., Tan, A., Türkiye’de Yetiştirilen Bazı Yağlık Keten Tohumlarının (Linum usitatissimum L.) ve Filizlerinin Biyoaktif Bileşikler Açısından

Buna göre “ âe” fiilinin Allah’a nispet edildi&#34;i ayetlerin genelinde retorik olarak Allah’ n kudretine vurgu yap lmakta olup, bu ayetlerde baz kelamc lar taraf ndan ileri

the number of both granulated and degranulated mast cell in mucosa of PS- induced urinary bladder ( Fig. 5a) and this response was statistically significant (p&lt;0.01).

Gecenin sonunda sahneye çıkan Münir Özkul, Devlet Bakanı İmren Ay­ kut’un elinden ‘Başbakanlık Plake- ti'ni ve çeşitli kuramların armağanla­ rını kabul ederken

Bir markanın geliştirdiği sanal nesneyi nerede ve nasıl satacağı, satın alınan nesnenin farklı sosyal medya ortamlarında veya oyunlarda nasıl kul- lanılacağı

11 bölüm halinde TRT 2’de yayımlanacak dizide Nilgün Akçaoğlu (Süheyla) ve Burçin Ora­ loğlu (Adnan) başrolde. ‘Üç İstanbul’, daha önce 1984 ve 1988’de ekrana

Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Filar­ moni Orkestrası, yeni kurulan Devlet Konservatuarı ve Devlet Operası’nda çeşitli görevlerde bulunan Alnar, Atina Devlet,

“Hâtıbu leyl” ifadesi, hadis ıstılahı olarak rivâyet asrı olan hicrî ikinci asrın başından itibaren râvi hakkında kullanılan bir tenkit terimidir. Aşağıda bu