• Sonuç bulunamadı

Nesli tükenmekte olan birçok bitki ve hayvan türünü bar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nesli tükenmekte olan birçok bitki ve hayvan türünü bar"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nesli tükenmekte olan birçok bitki ve hayvan türünü barındıran İstanbul ormanlarının karşısındaki en büyük tehdit: YAPILAŞMA.

İstanbul'un gündemini 3. Köprü, tüp geçit, işgal edilen orman arazileri, orman alanlarının başka kullanımlara tahsisi gibi konular oluşturuyor. Kent tarihinde gelinen her yeni aşama, ormanlar ve doğal alanlar aleyhine sonuçlandı. İstanbul adeta üç tarafından kıstırılmış ve kabına sığmayan bir "canavar" gibi kuzeyindeki yaşam kaynağını, yani orman ve su havzalarını zorluyor.

İstanbul, acil olarak korunması gereken Türkiye ormanlarının 9 sıcak noktasından birine sahip. İstanbul ormanları 540 bin hektarlık yüzölçümü ile 2 bin adet çiçekli bitki ve eğrelti türünü barındırıyor. Bu rakam Hollanda ve İngiltere'deki türlerin toplamından bile fazla. Nesli tükenmekte olan birçok bitki ve hayvan türünü barındıran İstanbul ormanlarının karşısındaki en büyük tehdit de yapılaşma.

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü işbirliğiyle hazırlanan İstanbul Ormanları Raporu kentin sahip olduğu ekolojik zenginliği ve bu zenginliği tehdit eden unsurları tek tek gözler önüne seriyor.

Üzerinde İstanbul ormanlarının köklendiği topraklar genel olarak plato niteliğinde. Anadolu Yakası'nın kuzey kesimleri, sıcaklık ihtiyacı az ve soğuğu tolere edebilen bitki türlerinden oluşan nemli ılıman geniş yapraklı

ormanlarla kaplı. Doğu kayını, kestane, adi gürgen, ıhlamur, titrek kavağın da aralarında bulunduğu bu ağaçlar, genel olarak Avrupa-Sibirya Flora bölgesinin "öksin" kesimine ait türler. Yarımadanın, Akdeniz Flora Bölgesi'ne giren güney kesimlerinde ise meşelerin ağırlıkta olduğu kuru ormanlar ve Marmara kıyılarındaki makiler İstanbul'un iki bitki coğrafyası bölgesinin kilit noktasında bulunduğu görüşünü kanıtlıyor.

Avrupa Yakası'nda ormanların genel yapısı ve bitki örtüsü Asya yakasıyla adeta simetri oluşturuyor. Bahçeköy ve Durusu Gölü çevresindeki görece yüksek kesimlerin hâkim orman tipi olan kayın-gürgen-kestane, kıyılara doğru azalarak yerini meşe ormanlarına bırakıyor. Belgrad Ormanları esas itibarıyla meşeden oluşmasına karşın içinde gruplar halinde kayın ve özellikle kestane toplulukları var.

Saf kayın ormanlarının çalılar bakımından fakir olan alt kısmında çobanpüskül, orman sarmaşığı, dafne,

tavşanmemesi gibi türler görülüyor. Belgrad Ormanı'nın önemli bir kısmı tohumdan yetişen "koru" ormanları şeklinde. Genellikle kütük sürgününden yetişmiş olan çatalca ve _ile ormanları ise çoğunlukla yakacak odun ihtiyacına yönelik olarak kütük sürgününden yetişen "baltalık" tekniği ile işletiliyor.

Özellikle 1960'lı yıllardan sonraki 20 yıl içinde İstanbul çevresindeki doğal bitki örtüsü ve orman alanları teknik müdahalelerle önemli bir değişim geçirdi. Her iki yakadaki geniş alanlarda maki ve fundalıklar, sahilçamı ile

ağaçlandırıldı; eskinin meşe, kayın, kestane kompozisyonundan oluşan doğal yapraklı ormanları saf çam ormanlarına dönüştürüldü.

ÖNEMLİ BİTKİ ALANLARI

Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin araştırmasına göre İstanbul yaklaşık 540 bin hektarlık yüzölçümü ile 2 bin adet çiçekli bitki eğrelti türüne sahip. WWF Türkiye, Fauna & Flora International ve İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından 40'ı aşkın uzmanın katılımı ile belirlenen Türkiye'nin 122 Önemli Bitki Alanı'ndan (ÖBA) 7'si İstanbul'un iki yarımadası üzerinde. Nadir ve tehlike altındaki türlerin son sığınakları olan ÖBA'ların İstanbul çevresindeki koruma önceliği şöyle: "Terkos-Kasatura kıyıları (acil), Ağaçlı kumulları (çok acil), Kilyos kumulları (çok acil), Batı İstanbul meraları (çok acil), Kuzey Boğaziçi (acil), Sahilköy-Şile kıyıları (çok acil), Ömerli Havzası

(2)

(çok acil)"

Bazı ÖBA'lar kısmen veya tamamen milli park, tabiatı koruma alanı, doğal sit gibi korunan alanlar şemsiyesi altında olsa da bu bütün ÖBA'ların korunduğu anlamına gelmiyor. Tehdit unsurları kentleşme, plansız gelişme, madencilik, turizm, kirlilik, türlerin toplanması gibi çeşitlilik gösteriyor. Amaç, alanların doğal yapısının ve ekolojik işleyişinin korunması olduğundan tarımsal faaliyetler ve hatta iyi niyetle yapılan ağaçlandırma çalışmaları bile tehditler arasına girebiliyor.

FUNDALIKLAR

Ormanlarla yakından ilişkili olan fundalıklar büyük oranda yitirilmiş ve bütünlükleri bozulmuş durumda. Fundalıklar, nadir bitki türleri bakımından İstanbul'un en zengin doğal habitatlarından biri olma özelliğini koruyor. İstanbul'un fundalık alanları, Avrupa ve Akdeniz'in doğusunda elde kalan en önemli örnekler arasında. İstanbul'un fundalıkları küresel olarak tehdit altında bulunan endekim çatalca Peygamber çiçeği'nin de yurdu.

FAUNA

Çeşitli kaynaklar, İstanbul'un orman içi habitatlarında ulugeyik, karaca, yabankedisi, tilki, çakal, yabandomuzu, su samuru, porsuk ve çok az sayıda kurdun yaşamını sürdürdüğüne işaret ediyor.Çatalca'daki Motor Deresi çevresinde varlığı bilinen su samuru ve kurt, Bern Sözleşmesi ile uluslararası düzeyde korunması gereken türler arasında. Yine aynı sözleşme ile yaşam alanları korunması gereken uluslararası öneme sahip beş kurbağa türü dahil 10 çiftyaşamlı (amfibi) da ormana bitişik sulak alan habitatlarının sakinleri arasında.

TEHDİTLER

Anadolu Yakası ormanları da Avrupa Yakası'nda olduğu gibi Riva Deresi, Ömerli ve Elmalı Baraj gölleri ile İstanbul'un su ihtiyacının karşılanmasında kritik öneme sahip. Şile çevresinde kaynak suyu üretimi yapan 16 ticari işletme bulunuyor. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve İSKİ Yönetmeliği gibi düzenlemelere karşın Ömerli Barajı Havzası'nda, konut, altyapı, tesisleşme gibi baskı unsurları etkisini sürdürüyor. İstanbul çevresindeki ormanlara yönelik başlıca orman suçları; "Kaçak ağaç kesimi ve nakliyesi, yangın, açma-yerleşme, işgal-faydalanma ve otlatma." Türkiye'nin orman yangınları bakımından en riskli bölgeleri Akdeniz ve Ege sahillerinden İstanbul'a kadar uzanıyor. 1994-2003 arasındaki dönem esas alındığında kaydedilen yıllık ortalama yangın sayısı 96 iken 2003'te bu sayı 174'e çıktı. 2002'de çıkan 55 orman yangını sonucunda 4 hektar, 2003'ün ilk yarısında çıkan 57 yangında ise 10 hektar alan yandı.

1998-2002 arasındaki 15 yıllık dönemde çıkan orman yangınlarının yüzde 14'ü enerji nakil hatları, yüzde 53.4'ü ihmal ve dikkatsizlik, yüzde 4.5'i kasıt, yüzde 1.5'i yıldırım ve yüzde 26.9'u bilinmeyen nedenlerden kaynaklanıyor. Ancak kamuoyunda çok tartışılan Orman Yasası'nın 2B maddesine göre İstanbul'da orman sınırları dışına çıkarılan toplam alan ise 13.727 hektar. Bununla birlikte 15 bin hektar orman alanı, bedelli ya da bedelsiz olarak çeşitli amaçlar için "izin-irtifak" uygulamasına konu olmuş. İzin-irtifaka konu olan faaliyetler, taş ve maden işletme tesisleri, enerji

(3)

tesisleri ve nakil hatları, su-gölet, yol, taşocağı, turistik tesis, okul, üniversite yeri izinlerine kadar çeşitlilik gösteriyor. Bu tür alanlarda izin süreleri bitip ağaçlandırmaya uygun hale getirilen alanların ilgili Orman İşletmesi'nce teslim alındıktan sonra ağaçlandırılması gerekiyor.

İstanbul'da hızla artan yapılaşma; taş, kum, mıcır gibi malzemelere olan ihtiyacı da artırıyor. Verilen izin-irtifakların önemli bir bölümü taş ve maden ocaklarına ait. Tahminlere göre önümüzdeki 20 yıl içinde taş ve kum ocağı

kullanımına yönelik 600 hektar yeni alana ihtiyaç var. Bu da İstanbul'un ormanları başta olmak üzere elde kalan son doğa alanlarına yönelik bir başka önemli sorun kaynağı. Kâğıt üzerindeki düzenlemelere karşın uygulamadaki eksiklikler nedeniyle taş ocaklarının doğaya etkisi azaltılarak işletilmesi veya rehabilitasyonu etkin bir şekilde sağlanamıyor.

İstanbul ormanlarının önemli kayıplara uğradığı gerçeğini ortaya koyan bilimsel araştırmalar ve güncel veriler oldukça sınırlı. Bunlardan biri Terkos ormanlarını içine alan bölgede, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Jeodezi ve Fotogrametri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Bayram tarafından 1989 ve 2001 yıllarına ait uydu görüntüleri ile yapılan karşılaştırma. Bu araştırma sonucunda değerlendirmeye konu olan 82.590 hektarlık alanda yaşanan doğal alan kaybı 10 bin 165 hektar. İmar uygulamalarından görece az etkilenen bölgede yaşanan kayıp bile alanın 8'de biri düzeyinde. Değerlendirmede, kaybın tarım arazilerindeki yayılma ve yapılaşmadan ileri geldiği belirtiliyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Canlı hücrelerde ışığı çok kıran yapılar olarak ayırt edilebilen nükleoluslar, ışık mikroskobunda homojen olarak görünürler..  Genellikle protein sentezi fazla

Daha da endi şe verici olan, bilinen tüm memeli hayvanların yüzde 21’inin, amfibilerin yüzde 30’unun, bitkilerin yüzde 70’inin bu ‘soyu tükenme eşiğinde olan

Nesli tehlike altındaki caretta carettaların doğal yaşam ve üreme alanı olan Kemer'e bağlı Ulupınar köyünün en büyük mahallesi Ç ıralı'da, Doğal Hayatı Koruma

Nesli tükenmekte olan ''Hatay Dağ Ceylanı''nın kurulması planlanan çimento fabrikasının tehdidi altında olduğu bildirildi.Türkiye Tabiat ını Koruma Derneği (TTKD) Hatay

Bir başka araştırmada da, küresel ısınmanın yabani patates, yerfıstığı gibi bitkilerin yüzyılın ortasına dek ortadan kaybolmas ına yol açabileceği

Geçen yıl 92 olan kelaynakların, üremeleri için 6 ay önce doğaya bırakıldığını ifade eden çetin, dünden bu yana yeniden kafeslere alınmaya başlanan

Tüm bu zenginliklere rağmen yaşam alanlarının yok olması, çevre kirliliği, yasa dışı ticaret ve avcılık ile yangınlar nedeniyle türler yok olma tehlikesi yaşıyor..

İklim değişikliği, canlıların dağılışını doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu değişiklik; bazı canlıların yayılış alanlarının daralmasına, bazılarının daha