BEDEN EĞİTİMİ VE SPORDA
YENİ YAKLAŞIMLAR
Öğretmenlerin kullandıkları öğretim
modelleri, yaklaşımları ve bunların öğrenme üzerindeki verimliliği, eğitim alanında en çok tartışılan konulardan birisidir.
Önceleri davranışçı öğretim kuramına bağlı öğretim modelleri yol göstericiliğinde
“Doğrudan Öğretim” yaklaşım ve yöntemleri (özellikle anlatım, gösteri ve taklit gibi)
üzerinde durulurken, zaman içinde değişen ve karmaşıklaşan öğrenme hedeflerine
sadece bu modeller ve yöntemlerle
yeterince ulaşılamayacağı düşünülmüştür.
“Genel Eğitim” alanı içinde gelişen öğretim modelleri, yaklaşımları ve yöntemleri genel anlamda “Beden eğitimi” alanı içinde geçerli olmakla birlikte bu alanın temelde devinişsel gelişim üzerine kurulu fiziksel etkinlikler yolu ile öğretime dayalı yapısı içinde yeniden
şekillenmiştir.
METZLER (2005) BEDEN EĞİTİMİ ALANINDA “DOĞRUDAN,
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ,İŞBİRLİKLİ, SPOR EĞİTİMİ,AKRAN, DÜŞÜNME,TAKTİK
OYUN,KİŞİSEL VE SOSYAL SORUMLULUK OLMAK ÜZERE 8 FARKLI ÖĞRETİM
MODELİNİ TANIMLAMAKTADIR.
BEDEN EĞİTİMİ ALANINDA ÖĞRETİM
YAKLAŞIMLARINI VE YÖNTEMLERİNİ ELE ALAN EN ÖNEMLİ ÇALIŞMA İSE MOSSTON VE ASHWORTH’UN (2002)ÖĞRETİM
STİLLERİ YELPAZESİDİR.
Sunuş yolu yaklaşımındaki 5 stil sırasıyla Komut, Alıştırma, Eşli Çalışma,Kendini
Değerlendirme ve Katılım öğretim stilleri olarak adlandırılır.
Buluş yolu yaklaşımında ise 6 stil sırasıyla;
Yönlendirilmiş buluş, problem çözme (tek
doğru), problem çözme (farklı yollar üretimi), öğrenci tasarımı, öğrencinin başlatması ve
kendi kendine öğrenme öğretim stilleri olarak
ele alınır.
Günümüze kadar öğretim stillerinin beden eğitiminin amaçlarına ulaşma açısından
etkililiği ile ilgili bir çok çalışma yapılmıştır.
Byra (2000), bir stilin diğerinden daha üstün olmadığını, farklı stillerin farklı amaçlara
ulaşmada verimliliğinden bahsedilebileceğini
ifade etmiştir. Örn. Halk oyunları için komut,
bir hareket probleminin çözümünde buluş
yöntemlerinin daha etkili olması gibi…
Bu bakış açısı ile öğretmenlerin farklı öğretim stillerini,amaçladıkları öğretim hedefleri
doğrultusunda yeri geldikçe kullanması beklenmektedir.
Birden çok stili bir ders içerisinde
kullanmalarıda mümkündür.
Derslerde kullanılan öğretim stillerini
inceleyen çalışma bulguları; öğretmenlerin çok yoğun bir şekilde komut ve alıştırma
yöntemlerini kullandıkları, özellikle öğrenen merkezli yöntemleri ise çok sınırlı
kullandıklarını göstermiştir.
Eğitim alanında yapılandırmacılık kuramının öne çıkması, beden eğitimi alanındaki
uygulamaları da etkilemektedir. Türkiye de 2007 yılında yenilenen ilköğretim beden
eğitimi programı başka ülkelerdeki örneklere benzer şekilde bu kurama dayalı olarak
tasarlanmıştır.
Türkiye de daha önceki ilköğretim beden eğitimi programı fiziksel beceri gelişimin odaklı iken, yeni program, sağlıkla ilgili fiziksel uygunluğa ve
yaşam boyu fiziksel etkinliğin altyapısını
oluşturmaya vurgu yapmıştır. Yeni ilköğretim programında devinişsel, duyuşsal ve bilişsel
alandaki kazanım sayıları belirgin olarak artmıştır.
Bu bakış açısıyla yeni programın uygulanmasında öğretmenlerin daha öğrenen merkezli yöntemleri kullanması beklenmektedir.
Formatör (deneyimli) öğretmenler üzerine yapılan bir araştırmada, öğreten stillerini öğrenen merkezli stillere göre daha fazla kullandıkları; öğreten merkezli stilleri
öğrencilerin eğlenmesi ve öğrenmesi ve
motivasyonu için daha etkili olduğunu
düşünülmektedir.
Araştırma bulgularına göre Cothran ve arkadaşlarının (2005) ülkeler arasındaki farklılıkları koymuş; Portekiz ve Kore deki
öğretmenler İngiltere, Avustralya ve Kanada daki öğretmenlere göre öğreten merkezli
yöntemleri daha fazla kullanmaktadırlar
Portekiz deki öğretmenler daha az sayıda
öğretim stiline değer verirken İngiltere deki
öğretmenler, öğretim stiline yüksek değer
vererek bu stillerin derslerde kullanımını
desteklemektedirler.
Bu bağlamda Türkiye deki öğretmenlerin öğretim stili kullanımı ve bunlara değer verme açısından Portekiz ve Kore
örneklemine benzediği düşünülmektedir.
Byra(2000), Öğreten merkezli stillerin özellikle taklide dayanan hareket
becerilerinin geliştirilmesinde öğrenen
merkezli stillere göre daha etkili olduğu, bu nedenle öğretmenlerin derslerinde sıklıkla önceliği spora özgü hareket becerilerinin
geliştirilmesine verdiği önemle örtüşmektedir
(Kirk,2010).
Kirk (2010) okullarda beden eğitiminin gelişimini sürecinde 20. yy başlarında itibaren üç ayrı basamaktan geçildiğini ,
birincisinin 1950 lere kadar askeri amaçları besleyen ve bireyin fiziksel uygunluk
gelişimini içeren jimnastik hareketlerini
içerirken, ikincisinin 1950 ile 1990 kadar lan
sporların ve spora özgü hareketlerin gelişimi ,
üçüncü süreç ise; bireyin yaşam için düzenli
fiziksel etkinliklere katılımı ve genel sağlığın
korunmasıdır.
Bu tanımlanan süreçler doğrultusunda bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye de de programlar değişmiş (MEB;2007, NASPE 2004),
yenilenen programlar ile standart temelli bir yaklaşım benimsenmiştir. Hedeflenen bu
standartlar ülkeler arasında küçük farklılıklar içermekle birlikte Türkiye de belirlenen
standartlar şunlardır:
Öğrenciler beden eğitimi programlarına katılarak;
1- Çeşitli fiziksel etkinliklere katılabilmek için hareket örüntüleri ve devinişsel becerilerde yeterlik gösterir
2-Fiziksel etkinliği öğrenirken ve yaparken ilgili kavram, ilke, kural ve stratejileri
anladığını gösterir
3- Sağlığı güçlendirici şekilde fiziksel etkinliğe katlımı başarır ve korur
4- Fiziksel etkinliklere düzenli olarak katılır.
5- Fiziksel etkinlik ortamlarında sorumlu kişisel ve toplumsal davranış sergiler.
Böylece bu standartlara göre öğrencilerin
spora özgü hareket becerilerinin yanı sıra
fiziksel aktivite yapma alışkanlığı ve sağlıkla
ilgili kavram ve bilgi birikimini özümsemeleri
öne çıkmıştır