• Sonuç bulunamadı

SEÇİLMEYE ENGEL BİR SUÇTAN MAHKÛM OLAN ENİS BERBEROĞLU İLE İLGİLİ ANAYASA MAHKEMESİ, YARGITAY VE YEREL MAHKEME KARARLARININ HUKUKİ ANALİZİ (LEGAL ANALYSIS OF THE CONSTITUTIONAL COURT, THE COURT OF APPEAL AND LOCAL COURT D

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SEÇİLMEYE ENGEL BİR SUÇTAN MAHKÛM OLAN ENİS BERBEROĞLU İLE İLGİLİ ANAYASA MAHKEMESİ, YARGITAY VE YEREL MAHKEME KARARLARININ HUKUKİ ANALİZİ (LEGAL ANALYSIS OF THE CONSTITUTIONAL COURT, THE COURT OF APPEAL AND LOCAL COURT D"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

JOSHAS Journal (e-ISSN:2630-6417)

2020 / Vol:6, Issue:33 / pp.1823-1834

Arrival Date : 29.10.2020 Published Date : 07.12.2020

Doi Number : http://dx.doi.org/10.31589/JOSHAS.437

Reference : Gül, C. (2020). “Seçilmeye Engel Bir Suçtan Mahkûm Olan Enis Berberoğlu İle İlgili Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Ve Yerel Mahkeme Kararlarının Hukuki Analizi”, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 6(33):1823-1834.

SEÇİLMEYE ENGEL BİR SUÇTAN MAHKÛM OLAN

ENİS

BERBEROĞLU

İLE

İLGİLİ

ANAYASA

MAHKEMESİ, YARGITAY VE YEREL MAHKEME

KARARLARININ HUKUKİ ANALİZİ

Legal Analysis Of The Constitutional Court, The Court Of Appeal

And Local Court Decisions About Enis Berberoğlu, Who

Convicted From A Crime That Obstacle Be Selected

Doç. Dr. Cengiz GÜL

Erciyes Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Anayasa Hukuku Anabilim Dalı, Kayseri/Türkiye ORCID ID: 0000-0002-6189-6993

ÖZET

Seçilmeye engel teşkil eden bir suçtan dolayı milletvekilliğinin sona erdirilebilmesi için, kural olarak öncelikle o üyenin yasama dokunulmazlığının kaldırılmış olması gerekmektedir. Zira dokunulmazlığı kaldırılmayan bir milletvekilinin, AY. m. 83/2 ve Geçici m. 20’de yer verilen istisnalar haricinde, tutuklanıp yargılanması da söz konusu olamayacaktır. Yargılaması devam ederken, 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde aday olup da tekrar milletvekili seçilen Enis Berberoğlu’nun, yasama dokunulmazlığını eksiksiz olarak yeniden kazanıp kazanmadığı ve sonrasında tutuklu olarak yargılamasına devam edilip aleyhine hüküm tesis edilip edilemeyeceği konusu, yakın geçmişe kadar tartışılmakta idi. Şimdi ise, E. Berberoğlu’nun başvurusunu lehinde sonuçlandıran Anayasa Mahkemesi’nin, hak ihlali ve yeniden yargılama yönünde verdiği kararın hukuki sonuçları ve uygulanması noktasında ortaya çıkan problemin nasıl çözüleceği konusu, hukuk ve siyaset gündemini yer yer meşgul etmektedir. Burada, konuyla ilgili belirtilen görüşlerin lehinde veya aleyhinde bir söylem geliştirmekten ziyade, problemin anayasal açıdan nasıl ele alınması gerektiğine ilişkin hukuki değerlendirmeler yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Seçilmeye Engel Suç, Kesin Hüküm, Milletvekilliğin Sona Ermesi, Anayasa Mahkemesi, Hak İhlali.

ABSTRACT

In order to terminate the membership of parliament due to a crime that obstacle be selected, as a rule, the parliamentary immunity of that member should be lifted. Because of a deputy whose immunity was not lifted, in the apart from the exceptions AY. m. 83/2 and Temporary m. 20, it will not be possible to be arrested and tried. While the trial continues, Enis Berberoğlu, who was a candidate in the 24 June 2018 General Elections and was elected as a deputy again, the issue of whether he had fully regained his parliamentary immunity and after whether he could continue his trial as a prisoner or not be convicted against him was discussed until recently. Now, the legal consequences of the decision of the Constitutional Court, which concluded the application of E. Berberoğlu in favor of violation of rights and retrial, and how to solve the problem arising at the point of its implementation, occupies the agenda of law and politics from time to time. Here, legal evaluations will be made regarding how the problem should be dealt with in terms of constitutional, rather than developing a discourse for or against the opinions expressed on the subject.

Keywords: Crime That Obstacle Be Selected, Final Judgment, Termination of Deputy, Constitutional Court, Violation of Rights.

1. GİRİŞ

Yasama dokunulmazlığına ilişkin genel kuralın (AY. m. 83), 20 Mayıs 2016’ya kadarki dosyalar ve bu dosyalarla bağlantılı milletvekilleri hakkında uygulanmayacağını öngören AY. Geçici m. 20’nin, sadece, getirildiği 26. Yasama Dönemi’ndeki dokunulmazlıkları ortadan kaldırdığı ve sonraki yasama döneminde ise, bu hükmün uygulanamayacağı yönündeki görüşlerin hukuken doğru olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Yine AY. m. 83/4 hükmünün, normal şartlarda, bir milletvekilinin

(2)

yargılanırken tekrar seçildiği takdirde, soruşturulup yargılamasına devam edilebilmesi için, dokunulmazlığın daha önce de yine TBMM tarafından kaldırılması gerektiğine atıf yapıp yapmadığı konusunun açığa kavuşturulması önem arz etmektedir. Yani bu anayasal kuralın, dokunulmazlığı AY. geçici madde 20’ye göre kaldırılan milletvekilleri için, bahsedilen noktalar açısından tatbik kabiliyetinin olup olmadığının, Yargıtay ve AYM’nin E. Berberoğlu kararları ekseninde incelenmesi gerekmektedir. E. Berberoğlu’nun, Yargıtay’ın onamasıyla kesinleşen mahkûmiyet kararının, TBMM’de okunmasının anayasa ve içtüzüğe aykırı olduğu yönündeki söylemlerin yanı sıra, AYM’deki bireysel başvuru sürecinin devam ettiği sırada, E. Berberoğlu'nun milletvekilliğinin sona erdirilmesi işlemini geçersiz ve hatta yok hükmünde kabul eden yaklaşımların da hukuken yerinde olup olmadığının ortaya konmasında yarar vardır. Bunlara ek olarak, E. Berberoğlu’nun bireysel başvurusunu lehinde sonuçlandıran AYM’nin, hak ihlalinin tespitiyle birlikte, yeniden yargılamanın da yapılmasını gerektiren kararına karşı, yerel mahkemenin verdiği ret kararının hukuka uygunluğu ve bu kararın sonuçlarının irdelenmesi gerekmektedir. Bütün bu işaret edilen hususlarla birlikte, E. Berberoğlu’nun milletvekilliğini tekrar kazanabilmesi için, mahkûmiyet kesin hükmünün nasıl kaldırılacağının yanı sıra, bu kesin hükmü iptal edecek olan yeni mahkeme kararının nasıl tatbik edileceği konusunun da hukuki analizine bu çalışma kapsamında yer verilecektir.

2. SEÇİLMEYE ENGEL OLAN VE MİLLETVEKİLLİĞİNİ SONA ERDİREN HALLER

Yasama faaliyeti yürüten milletvekillerinin, bu sıfatlarını başka hangi durumlarda ve nasıl kaybedeceklerine ilişkin olarak yapılan kavramlaştırma çabalarında, doktrin ve uygulamada “düşme” ve “sona erme” şeklinde ikili bir ayırıma gidilmektedir. Bu çerçevede, üyelik sıfatının parlamento iradesi ve kararıyla sonlandırılmasına “düşme” denirken, böyle bir kararın gerekmediği durumlar için de “sona erme” tabiri kullanılmaktadır.1 1982 AY. m. 84/2, “milletvekilliğinin kesin hüküm giyme…

halinde düşmesi, bu husustaki mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur” hükmüne yer

vermiştir. AY. m. 84’ün 1995’teki değişikliği sonrasında Anayasaya giren bu kuralla birlikte, kesin hüküm giyme durumunda, TBMM Genel Kurul’unda ayrıca bir oylama yapılıp karar alınmasına gerek olmadan milletvekilliğinin sona ermesi de gayet yerinde bir uygulama olmuştur.2

1982 Anayasası m. 76/2’ye bakıldığında; “...taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis

ile ağır hapis cezasına3 hüküm giymiş olanlar, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,

sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik4 ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler” hükmüne yer verilmektedir. Bu madde hükmünden de anlaşılacağı üzere,

anayasa koyucu milletvekili seçilmeye engel bir suçtan hüküm giyme hallerini başlıca iki grupta düzenlemiştir. Birinci grupta mahkûm olunan ceza, ikinci grupta ise suçun türü dikkate alınmaktadır. Birinci grupta yer alan taksirli suçlar hariç toplam 1 yıl veya daha fazla hapis cezası ile süresi ne olursa olsun ağır hapis cezası milletvekili seçilmeye engel iken, ikinci grupta, maddede tek tek sayılan suçlardan, süresi ne olursa olsun, mahkûm olmak da seçilmeye engel teşkil etmektedir.5 Dolayısıyla

1 Onar, milletvekilliğinin yasama dönemi sürerken, herhangi bir nedenden dolayı ister kendiliğinden, ister meclis kararıyla sona ermesini

milletvekilliğinin düşmesi olarak nitelendirmiştir. Erdal ONAR, “1982 Anayasasında Milletvekilliğinin Düşmesi”, Anayasa Yargısı, s. 14, Anayasa Mahkemesi Yayınları, Ankara, 1997, s. 388. Ayrıca bkz. Kemal GÖZLER, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, 2. Baskı, Ekin Yayınları, Bursa, 2019, s. 214.

2 Ergun ÖZBUDUN, Türk Anayasa Hukuku, 8. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2019, s. 281.

3 Hemen belirtmek gerekir ki, yeni ceza sistemimizde “ağır hapis” türünde bir yaptırım kalmamıştır. Zira 5237 sayılı TCK m. 45, cezaları, hapis ve adli

para cezası olarak ikiye ayırmış, m. 46’da ise hapis cezalarını, ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve sürekli hapis cezası olarak üç grupta toplamıştır. Diğer taraftan 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un m. 6/1’e göre, kanunlarda öngörülen “ağır hapis” cezaları, “hapis cezasına” dönüştürülmüştür. 1 Haziran 2005 tarihinden sonra hukukumuzda “ağır hapis” diye bir yaptırım türü olmadığına göre, süre bakımından ölçüt olarak sadece, toplam 1 yıl veya daha fazla hapis cezasına mahkûmiyet dikkate alınacaktır. Bu durumda zaten 1 Haziran 2005 sonrası “ağır hapis” yaptırımı olmadığına göre, bu tarihten önce verilen ağır hapis cezaları da 5237 sayılı TCK m. 7/2 uyarınca lehe kanun uygulaması gereği hapis olarak kabul edilecektir. Dolayısıyla 1 Haziran 2005 tarihinden önce süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına mahkûmiyet halinde milletvekilliğinin düşmesi gerekeceği yönündeki görüşlerin3 de bir anlamı kalmayacaktır. ONAR, a.g.m., s. 413 vd.

4 Maddenin önceki halinde geçen “ideolojik ve anarşik eylemlere katılma” ibaresi, 27.12.2002 tarihinde 4771 sayılı Kanun ile “terör eylemlerine

katılma” olarak değiştirilmiş ve 31.12.2002 gün ve 24984 mükerrer (3) sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir.

(3)

AY. m. 76/2’de belirtilen her iki gruptaki suçlardan alınan bir mahkûmiyet halinde, AY. m. 84/2 gereği, kesinleşen bu mahkûmiyet kararlarının TBMM Genel Kurulu’na bildirilmesiyle milletvekilliği de sona ermiş olacaktır.

1982 AY. m. 76, seçilmeye engel olan suçları süresi bakımından ve nitelikleri bakımından seçilmeye engel olarak düzenlemekle birlikte ayrıntıya girmemiştir. Bu konuda 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 11. maddesinde Anayasa’ya göre daha ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur. Bu maddeye göre;

“Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar,

f) Affa uğramış olsalar bile;

1. Basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkum olanlar,

2. Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının, birinci babında yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini aleni olarak tahrik etme suçundan mahkûm olanlar,

3. Terör eylemlerinden mahkûm olanlar.

4. Türk Ceza Kanunu’nun 536. maddesinin 1, 2. ve 3. fıkralarında yazılı eylemlerle, aynı Kanun’un 537. maddesinin 1, 3,4. ve 5. fıkralarında yazılı eylemleri siyasi ve ideolojik amaçlarla işlemekten mahkûm olanlar” milletvekili seçilemeyeceklerdir.”

Bu hususta özetle belirtmek gerekirse, seçilmeye engel teşkil eden bir suçtan dolayı milletvekilliğinin sona erdirilebilmesi için, kural olarak öncelikle o üyenin yasama dokunulmazlığının kaldırılmış olması gerekmektedir. Zira dokunulmazlığı kaldırılmayan bir milletvekilinin, AY. m. 83/2 ve Geçici m. 20’de yer verilen istisnalar haricinde, tutuklanıp yargılanması da söz konusu olamayacaktır.6 Bu

durum, 1982 AY. m. 83/2 uyarınca dokunulmazlığın kaldırılması ile mümkün olabilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki, 83/2’de belirtilen istisnalardan olan, ağır cezayı gerektiren suçüstü halinde veya

milletvekili seçilmeden önce soruşturmasına başlanılmış olması şartıyla Anayasa’nın 14. maddesinde belirtilen fiillerden birinin işlenmesi durumunda, dokunulmazlık kaldırılmadan da milletvekili

hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılıp hüküm verilebilmesi mümkündür.

3. ENİS BERBEROĞLU’NUN YARGILANIRKEN YENİDEN SEÇİLMESİNİN

DOKUNULMAZLIK VE YARGILAMA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 3.1. Genel Olarak

Yargılaması devam ederken, 24 Haziran 2018 Genel Seçiminde aday olup da tekrar milletvekili seçilen Enis Berberoğlu’nun, yasama dokunulmazlığını eksiksiz olarak yeniden kazanıp kazanmadığı ve sonrasında tutuklu olarak yargılamasına devam edilip aleyhine hüküm tesis edilip edilemeyeceği konusu, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali ve yeniden yargılama kararıyla birlikte, ülkemizin hukuk ve siyaset gündemini bir süredir meşgul etmektedir. Bu konunun, siyasetin polemik malzemesi haline getirilmeden, özellikle de anayasal açıdan hukuki yönleriyle bir analize tabi tutulmasında fayda vardır.

3.2. Yargıtay’ın Enis Berberoğlu Kararının Anayasal Açıdan Değerlendirilmesi

26. yasama dönemi devam ederken, 20 Mayıs 2016 tarihinde kabul edilen 6718 sayılı Anayasa Değişikliği sonrasında 1982 Anayasası’na eklenen geçici 20. maddeyle, hakkında Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa, TBMM Başkanlığına veya Karma Komisyon Başkanlığına intikal etmiş

yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyası bulunan milletvekillerinin

dokunulmazlıkları kaldırılarak, haklarında TBMM kararıyla değil de, bir anayasa hükmü ile gözaltı, tutuklama, sorgulama ve yargılama yapılabilmesine kapı açılmış idi. Yani milletvekili

(4)

dokunulmazlığı, yalnızca söz konusu soruşturma dosyaları ve suçlanan milletvekilleriyle sınırlı olarak bir anayasa hükmüyle kaldırılmıştı. Bu süreç kapsamında yargılaması devam ederken, 24 Haziran 2018 Genel Seçiminde aday olup yeniden milletvekili seçilen Enis Berberoğlu’nun, dokunulmazlığını tekrar kazandığından hareketle, yargılamasının durdurulması talebine karşı Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 19 Temmuz 2018 tarihinde oy çokluğuyla ret kararı vermiştir. Bunun üzerine Yargıtay’ın söz konusu kararına karşı, hukuk ve özellikle de siyaset çevrelerinden olmak üzere pek çok eleştirinin geldiği görülmektedir. Burada, ilgili görüşlerin lehinde veya aleyhinde söylem geliştirmekten ziyade, konunun anayasal perspektiften nasıl ele alınması gerektiğine ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.

Yürürlükteki 1982 Anayasası, milletvekillerinin yasama dokunulmazlığını düzenlediği m. 83’ün, özellikle 4. fıkrasında somut olaya ilişkin olarak şu hükmü getirmektedir: “Tekrar seçilen milletvekili

hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.” Bu

hüküm normal şartlarda, bir milletvekilinin yargılanırken tekrar seçildiği takdirde, soruşturulup yargılamasına devam edilebilmesi için, dokunulmazlığının TBMM tarafından yeniden kaldırılması gerektiğini düzenlemektedir. Ancak yukarıda atıf yaptığımız, 1982 Anayasası Geçici m. 20/1 hükmü, 20 Mayıs 2016 tarihine kadar, “…Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa, TBMM Başkanlığına veya

Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Başkanlığına intikal etmiş yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında, bu dosyalar bakımından, Anayasanın 83. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz” diyerek, ilgili milletvekilleri açısından dokunulmazlıkları bir anayasa hükmüyle kısmen

kaldırmış olmaktadır. Yani Anayasanın bu Geçici 20. maddesi, 20 Mayıs 2016 itibariyle maddede sayılan ilgili makamlara intikal etmiş olan soruşturma dosyaları ve hakkında bu dosyaların açıldığı milletvekilleri için Anayasanın, dokunulmazlıklarla ilgili genel kuralı olan m. 83’ün uygulanmayacağını öngören özel bir kural niteliğindedir. Enis Berberoğlu’nun hakkında yürütülen yargılama dosyası da, 20 Mayıs 2016 tarihinde ilgili makamlara intikal etmiş olan dosyalardan biri olduğu için, Anayasa’nın m. 83/4’ün değil de Geçici m. 20’nin kapsamına girmektedir. Bu ise, Anayasa Geçici m. 20’nin kapsamına giren dosyalar ve ilgili milletvekilleri açısından, dokunulmazlıklar konusundaki genel kural olan Anayasa m. 83/2’nin uygulamasının askıya alınması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla burada çatışan iki anayasa hükmünden, hem sonraki tarihli hem de özel nitelikli kural olması bakımından Geçici m. 20’nin uygulanması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada Yargıtay 16. Ceza Dairesi de benzer bir yaklaşım sergileyerek, 1982 Anayasası geçici m. 20’nin, m. 83/4’e nazaran özel nitelikte bir hüküm olduğuna vurgu yapmaktadır. Yargıtay 16. Ceza Dairesine göre de, hükmün geçici madde olması, onun bir anayasal hüküm olma niteliğini değiştirmediği gibi, özel hüküm olması nedeni ile genel hükme göre öncelikli olarak uygulanması gereğini de ortadan kaldırmamaktadır.7

Yasama dokunulmazlığına ilişkin genel kuralın (AY. m. 83), 20 Mayıs 2016’ya kadarki dosyalar ve bu dosyalarla bağlantılı milletvekilleri hakkında uygulanmayacağını öngören Geçici m. 20’nin, sadece, getirildiği 26. yasama dönemindeki dokunulmazlıkları ortadan kaldırdığı ve sonraki yasama döneminde ise bu hükmün uygulanamayacağı yönündeki görüşlerin hukuken doğru olmadığını belirtmek gerekir. Zira Anayasa Geçici m. 20’nin uygulanmasının, yasama dönemin değişmesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Bir anayasa kuralı, geçici de olsa, değiştirilinceye veya yürürlükten kaldırılıncaya kadar, hangi yasama döneminde olursa olsun, hukuken uygulanabilme kabiliyetine sahiptir. Burada asıl üzerinde durulması gereken nokta, Enis Berberoğlu hakkındaki dosyanın, Anayasa Geçici m. 20’nin TBMM’de kabul edildiği tarihe, yani 20 Mayıs 2016’ya kadar ilgili makamlara intikal etmiş dosyalardan biri olması keyfiyetidir. O halde yasama dönemi değişse bile, Anayasa Geçici m. 20’nin kapsamına giren bir dosyanın da hukuki prosedürünün gerekleri icra edilebilecektir. Ancak bunun da, milletvekilinin, sadece ilgili makamlara ve belirtilen tarihe kadar intikal etmiş dosyaları bakımından dokunulmazlığını kaldırdığına, onun dışında ve sonradan ortaya

(5)

çıkan dosyalar hakkında ise, yasama dokunulmazlığının var olduğuna dikkat çekmek gerekir. Normal şartlarda yasama dokunulmazlığını ve onun kaldırılmasını düzenleyen bir genel kural olarak Anayasa m. 83 uygulandığında, dokunulmazlıkların TBMM kararıyla kaldırılması gerekmektedir. Şayet Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı, Anayasa Geçici m. 20 ile değil de, m. 83/2 çerçevesinde TBMM kararıyla kaldırılsaydı, ilgilinin aday olup da tekrar seçilmesiyle, yasama dokunulmazlığını tam haliyle sıfırdan kazanması mümkün olacaktı. Ancak somut hukuki duruma bakıldığında, dokunulmazlığın bu şekilde değil de, yürürlüğünü halen devam ettiren ve sonuçta bir anayasa hükmü olan Geçici m. 20 ile kaldırılması söz konusu olmuştur. O halde, yargılanmakta olan suçtan dolayı anayasayla kaldırılan bir dokunulmazlığın, tekrar milletvekili seçilmekle kazanılmış olsa da, eksiksiz ve tam haliyle kazanıldığı söylenemez. Yargıtay da söz konusu kararıyla, dokunulmazlığın, bir anayasa hükmüyle kısmen kaldırılması olgusunun, bu kovuşturmalar bitene kadar devam edeceği görüşünden hareketle,8 Berberoğlu’nun 2018’de tekrar seçilmesi üzerine yaptığı yargılamanın

durdurulması talebini reddetmiştir.

3.3. 1982 Anayasası m. 83/4’ün Enis Berberoğlu Hakkında Uygulanabilirlik İhtimaline Eleştirel Yaklaşım

AY. m. 83/4’te yer alan, “tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin

yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır” hükmü, normal şartlarda, bir milletvekilinin

yargılanırken tekrar seçildiği takdirde, soruşturulup yargılamasına devam edilebilmesi için, dokunulmazlığın daha önce de yine TBMM tarafından kaldırılması gerektiğine atıf yapmaktadır. Yani bu anayasal kuralın, dokunulmazlığı AY. geçici madde 20’ye göre kaldırılan milletvekilleri için tatbik edilmesinin doğru olmayacağını belirtmek gerekir. Şöyle ki, AY. m. 83/4’teki “...Meclisin

yeniden dokunulmazlığı kaldırması..” ifadesinden, yasama dokunulmazlığının, daha önce de Meclis

tarafından kaldırılmış olmasını şart koştuğu anlaşılmaktadır. Bu husus, Enis Berberoğlu’nun bireysel başvurusu kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne sunulan Bakanlık görüşünde de şu şekilde ifade edilmektedir: “Anayasa'nın geçici 20. maddesi dokunulmazlıkları kaldıran değil yasama

dokunulmazlığının uygulanmasını engelleyen, üstelik zaman sınırlaması olmayan bir anayasa hükmüdür. Bu sebeple bir yasama işlemi olan Meclis kararıyla dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilinin yeniden seçilmesi hâlinde tekrar dokunulmazlık kazanacağına dair Anayasa'nın 83. maddesinin dördüncü fıkrasının geçici 20. madde ile dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri hakkında uygulanma imkânı bulunmamaktadır.”9 Bakanlık görüşündeki anayasal yorum tarzı,10 ilgili

hükmün lafzi ve amaca uygunluğu açısından yerinde görünmektedir. Bakanlığın da vurguladığı üzere, burada yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin genel hükmün (AY. m. 83/2), sadece belli tarihe kadarki suçlar için uygulanmasının askıya alınması söz konusudur. Dolayısıyla AY. geçici m. 20’nin, belli birimlere intikal etmiş suç dosyaları bulunan milletvekillerinin, sadece görev yaptıkları 26. Yasama Dönemiyle sınırlı olmadığını, yargılama sonuçlana kadarki yasama dönemleri için de uygulanabilir olduğunu ifade etmek gerekir. Bu hususta Bakanlığın da, şu ifadelerle benzer bir yaklaşım içerisinde olduğu görülmektedir: "Yeni ve özel bir yasama dokunulmazlığı kapsamı çizen

anayasal hüküm getirildiğinden, söz konusu dosyalar sonuçlanıncaya kadar dokunulmazlığın kaldırıldığı kabul edilecektir. Bu milletvekillerinin yeniden seçilmeleri halinde belirtilen dosyalar bakımından yasama dokunulmazlıkları yoktur."11 Ancak bireysel başvuruda bulunan E.

Berberoğlu’nun; “…geçici 20. maddenin hiçbir yerinde, dosyalar sonuçlanana kadar yeniden

dokunulmazlık kazanılmaz” veya “hiçbir yasama döneminde dokunulmazlık kapsamında görülemez benzeri bir ifade bulunmamaktadır” diyerek, Bakanlığın bu yöndeki yorumunu hatalı bulan

8 Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 1982 Anayasası geçici m. 20’nin, "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı

olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz" şeklindeki AY. m. 83/2’ye, söz konusu kovuşturmalar bitene kadar getirilmiş

sürekli bir istisna olduğunu kabul etmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 19.07.2018 Tarih ve E.2018/ 2088, D. İş Karar No: 2018/10 Sayılı Kararı.

9 https://www.kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/30030, Paragraf: 50/ii. (Erişim Tarihi: 15.10.2020). RG. Sayı: 31269, Tarih: 09.10.2020.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/10/20201009-18.pdf. (Erişim Tarihi: 15.10.2020).

10 Aksi yöndeki bir tarzı için bkz. Fazıl SAĞLAM, “Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Enes Berberoğlu İle İlgili Kararı Üzerine Düşünceler”,

http://anayasader.org/yargitay-16-ceza-dairesinin-enis-berberoglu-karari-uzerine-dusunceler/. (Erişim Tarihi: 18.10.2020).

(6)

yaklaşımına katılmadığımızı belirtmek gerekir. Zira AY. geçici m. 20 metninde, E. Berberoğlu’nun yukarıda vurguladığı yöndeki ifadeler açıkça yer almasa da, ilgili madde hükmünün getiriliş amacı ve uygulanabilirliği açısından bu yönde bir yorumlama yapılmasının daha gerçekçi olduğu görünmektedir. AY. geçici m. 20 hükmünün, ilgili kovuşturmaların salt biçimde 26. yasama döneminde bitirilmesi şartına bağladığı ileri sürülemez. Bu çerçevede, E. Berberoğlu’nun dokunulmazlığını kaldıran ilgili anayasa hükmünün, bir yasama dönemiyle sınırlı olmaksızın, bu yargılama süreci tamamlanana kadar hükmünü icra etmesi gerektiği söylenebilir.

Enis Berberoğlu hakkındaki yasama dokunulmazlığının kaldırılması süreci, AY. m. 83/2 kapsamında TBMM tarafından değil de, AY. geçici m. 20’nin AY. m. 83/2’ye getirdiği, adeta üçüncü bir istisnaya dayanarak hayata geçirilmiştir.12 Yani Berberoğlu’nun ilgili suçları nedeniyle dokunulmazlığı, bir

anayasa hükmüyle kaldırılmış olup, TBMM’nin bu konuda bir karar alması söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla dokunulmazlığının anayasa hükmüyle kalkması sonrasında yargılanırken tekrar aday olup milletvekili seçilen Berberoğlu’nun, yargılandığı suçlar için yeniden dokunulmazlık kazanması mümkün olmadığından, AY. m. 83/4 gereği, Meclis’in en azından ilgili suçlar için bulunmayan bir dokunulmazlığı kaldırması da anayasal açıdan söz konusu edilemez. Şayet E. Berberoğlu’nun yasama dokunulmazlığı, daha önce yine bir Meclis kararıyla kaldırılmış olsaydı, yargılanırken yeniden aday olup seçilmesiyle dokunulmazlığını tekrar kazanacağından, soruşturma ve kovuşturmanın devamı için de, AY. m. 83/4 gereği bu dokunulmazlığın TBMM tarafından kaldırılması gerekecekti.

4. ENİS BERBEROĞLU’NUN MİLLETVEKİLLİĞİNİN KESİN HÜKÜM GİYME NEDENİYLE SONA ERMESİNE İLİŞKİN YARGI SÜRECİ VE DEĞİŞİK SORUNLAR 4.1. Yargısal Süreç

Durdurulan MİT tırları görüntülerini bir basın-yayın kuruluşuna vermek suretiyle devlet sırlarını ifşa ettiği gerekçesiyle suçlanan E. Berberoğlu,“devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları

bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 13 Şubat 2018'de

5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılmış idi. Yargılaması devam ederken, 24 Haziran 2018 Seçimlerinde aday olarak yeniden milletvekili (MV) seçilen Enis Berberoğlu’nun, yasama dokunulmazlığını tekrar kazandığından hareketle, yargılamasının durdurulması talebini 19 Temmuz 2018 tarihli kararıyla reddeden Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 20 Eylül 2018’de de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 2. Ceza Dairesi’nin söz konusu mahkûmiyet kararını onamak suretiyle, Berberoğlu’nun milletvekili seçilmeye engel teşkil eden bir suçtan aldığı cezayı kesin hükme bağlamıştır.13 TBMM Başkanlığı’na gönderilmesinden sonra, Meclis Genel Kurulu’na derhal bildirilmesi (bilgisine sunulması) gereken bu kesin mahkeme kararının, uzun bir süre bekletilmesi akabinde, ancak 4 Haziran 2020 tarihinde Genel Kurul’da okunmasıyla da E. Berberoğlu’nun milletvekilliği sona ermiştir. Seçilmeye engel bir suç nedeniyle mahkûm olan E. Berberoğlu’nun, 11 Ekim ve 26 Kasım 2018 tarihlerinde yaptığı bireysel başvuruları inceleyen Anayasa Mahkemesi ise, 17 Eylül 2020 tarihinde kararını vererek, Berberoğlu’nun seçilme hakkı, siyasi faaliyette bulunma hakkı ile birlikte kişi hürriyeti ve güvenliği

hakkının ihlal edildiğine ve bu noktada ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için de ‘yeniden yargılama’14 yapılması gerektiğine hükmetmiştir. Bu amaçla dosya kendisine gönderilen İstanbul 14.

12 Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu ile ilgili gerekçeli ihlal kararının 66. Paragrafında da, Yargıtay’ın bu yöndeki yaklaşımını şöyle aktarmaktadır:

“Yargıtay kararında geçici 20. maddeyle birlikte Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasındaki iki istisnaya bir üçüncüsünün eklendiği kabul edilmiştir. Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan iki istisnanın gerçekleştiği hâllerde TBMM'nin kararı gerekmeksizin dokunulmazlığın hiç var olmadığı kabul edildiği gibi geçici 20. madde ile dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri hakkındaki soruşturma veya kovuşturmaların devam etmesi için de yeni bir TBMM kararı gerekmez. Sonuç olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi, başvurucunun yasama dokunulmazlığının münferit bir TBMM kararı ile değil Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan istisnai hâllere üçüncü bir istisna getirdiğini kabul ettiği Anayasa hükmü olan geçici 20. madde ile kaldırılmış olmasından ötürü yeniden seçilmiş olmakla dokunulmazlığı tekrar kazanılamayacağına karar vermiş ve yargılamanın durdurulması ve tutukluluğuna son verilmesi taleplerini reddetmiştir.” https://www.kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/ 2018/30030, Paragraf: 66.

(Erişim Tarihi: 15.10.2020).

13 Adnan KÜÇÜK, “Enis Berberoğlu Milletvekilliğine Geri Dönebilir Mi?”,

http://www.turktime.com/yazar/enis-berberoglu-milletvekilligine-geri-donebilir-mi/15092/. (Erişim Tarihi: 18.10.2020). https://www.milliyet.com. tr/gundem/enis-berberoglu-tahliye-edildi-2746029. (Erişim Tarihi:

18.10.2020).

14 Hukuk düzenimizde yer alan “yeniden yargılama” ile “yargılamanın yenilenmesi” yöntemlerini birbiriyle karıştırmamak gerekir. Zira Gözler’in de

vurguladığı üzere, “6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 50’nci maddesinde öngörülmüş olan

(7)

Ağır Ceza Mahkemesi ise, 13.10.2020’de oybirliğiyle verdiği kararla, AYM’nin yerindelik denetimi yaptığını ileri sürerek, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığını belirtmiştir.

4.2. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi Kararlarının Etki ve Sonuçları İle TBMM Sürecine İlişkin Değişik Sorunlar

Yargıtay’ın onamasıyla kesinleşen bu mahkûmiyet kararının TBMM’de okunmasının anayasa ve içtüzüğe aykırı olduğu yönündeki söylemlerin15 herhangi bir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Ne Anayasa’da ne de TBMM İçtüzüğü’nde, kesin mahkeme kararının Meclis Genel Kurulu’na bildirilmesini bir şart veya kayda tabi tutan bir hüküm bulunmamaktadır. Bu hususta, AY. m. 84/2’de

“..kesin mahkeme kararının Genel Kurul’a bildirilmesiyle..”, TBMM İçtüzüğü m. 136/2’de de, “..kesinleşen mahkeme kararının Genel Kurul’un bilgisine sunulmasıyla..” milletvekilliğinin sona

ereceği vurgulanmakta olup, başkaca bir usulden ise bahsedilmemektedir. Kesin hükmün, Meclis Genel Kurulu’na bildirilmesi ile bilgisine sunulması ise, aynı anlama gelen değişik ifade biçimleridir. Bu hükümlerden de, kesin mahkeme kararı üzerinde Meclis Genel Kurulu’nda ayrıca bir oylama yapılarak karar alınmasına gerek olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, E. Berberoğlu’nun milletvekilliğinin sona ermesinde, TBMM’nin inşai bir işlem ve iradesinden söz edilemez. Zira bu konuda, TBMM’nde, sadece kesinleşen bir mahkeme kararı okunmakta olup, ayrıca bununla ilgili bir oylama yapılması ise hukuken söz konusu olmamaktadır. Bu arada, kesinleşen bir mahkeme kararının Meclis’te hiç veya uzun süre okunmamasının ise, AY. m. 138/4’te de vurgulandığı üzere, yasama organının da mahkeme kararlarının yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hükmüne aykırılık anlamına geldiğini belirtmek gerekir. Bunun da, TBMM Başkanlığı’nın, AYM’deki bireysel başvuru sürecinin her an sonuçlanabileceğine yönelik pozitif yaklaşımından kaynaklandığı söylenebilir. AYM sürecinin devam etmesi esnasında, E. Berberoğlu'nun milletvekilliğinin sona erdirilmesi işlemini geçersiz ve hatta yok hükmünde kabul eden yaklaşımların da hukuken hangi yönlerden temelsiz olduğuna dikkat çekmek gerekir. Şöyle ki, AYM’deki bireysel başvuru sürecinin devam etmesi, kesin mahkeme kararının Meclis Genel Kurulu’na bildirilmesini hukuken engelleyen bir konu değildir. Bu hususta Meclis’in, AYM sürecinin sonuçlanmasını beklemesi, hukuki bir zorunluluk olmayıp, olsa olsa siyasi bir tercih meselesi sayılabilirdi. Şayet AYM’nin hak ihlali yönündeki kararı, E. Berberoğlu’nun milletvekilliğinin sona erdiği 4 Haziran 2020’den önce sonuçlansaydı, Yargıtay’ın söz konusu kesin hükmünün Meclis’te okunmasının, hukuki bir zorunluluk olmasa da, yine siyaseten bekletilebileceğini söylemek mümkündü. Böyle bir durumda ise, AY. m. 153 gereği kararları kesin ve bağlayıcı nitelikte olan AYM’nin, kesin hükmün Meclis’te okunmasından önce açıkladığı hak ihlali yönündeki kararının gereğinin yapılmasıyla, muhtemel hak kayıplarının da önüne geçilmesi sağlanabilirdi. Somut olayımızda TBMM Başkanlığı’nın, Yargıtay’ın kesin hükmünün Meclis Genel Kurulu’na bildirilmesini ertelemek suretiyle, AYM’deki bireysel başvuru sürecinin tamamlanmasını, Berberoğlu’nun bir hak kaybına uğramaması adına ve AY. m. 138/4’e de aykırı davranmak uğruna uzun süre16 beklediğini de göz ardı etmemek gerekir. Ancak Anayasa Mahkemesi, neredeyse iki yıl kadar süren E. Berberoğlu ile ilgili bireysel başvuru sürecini, daha kısa bir sürede sonuçlandırmış olsaydı, Meclis Başkanlığı’nın kesin mahkeme kararının okunmasını uzun süre bekletmesinin de, milletvekilliğinin sona ermemesi bakımından olumlu yansımaları ortaya çıkabilirdi.

Yargıtay’ın kesin hükmünün TBMM Genel Kurulu’nda okunması işleminin, AYM’nin hak ihlali kararıyla yok hükmünde sayılması gerektiği de söz konusu olamaz. Zira bir hukuki işlemin “yokluk”

birbirinden farklı iki usuldür”. Kemal GÖZLER, “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı” (Anayasa Mahkemesinin 17 Eylül

2020 Tarihli Enis Berberoğlu Kararından Sonra İstanbul 14. Ceza Mahkemesinin 13 Ekim 2020 Tarihli “Yeniden Yargılama Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı” Hakkında Bir Eleştiri), https://www.anayasa.gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi: 19.10.2020). Bu iki kavram arasında ne gibi farklar bulunduğu hususunda daha geniş bilgi için bkz. Ramazan GÜMÜŞAY, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının İcrası, Adalet Yayınları, Ankara, 2019, s. 78 vd. Bu konuda aksi bir görüş için bkz. KÜÇÜK, “Enis Berberoğlu Milletvekilliğine Geri Dönebilir Mi?”, http://www.turktime.com/yazar/enis-berberoglu-milletvekilligine-geri-donebilir-mi/15092/. (Erişim Tarihi: 18.10.2020).

15 https://www.dw.com/tr/aym-karar%C4%B1-g%C3%B6zleri-tbmm-ba%C5%9Fkan%C4%B1-%C5%9Fentopa -%C3%A7evirdi/a-54968347.

(Erişim Tarihi: 16.10.2020).

16 Bu süre, Yargıtay’ın E. Berberoğlu ile ilgili kesin hükmü açıklayıp TBMM’ne gönderdiği 20 Eylül 2018 ile bu kesin mahkeme kararının Meclis

(8)

müeyyidesine maruz kalması için, o işlemin hukuken aranan temel kurucu unsurlarından en az birini taşımaması gerekmektedir. Somut olayımızda Meclis Başkanlığı işleminin kurucu unsurları, AY. m. 84/2 ve TBMM İçtüzüğü m. 136/2 gereği, TBMM Başkanlığı’nın bu yöndeki iradesi ile kesin hükmün Meclis Genel Kurulu’nun bilgisine sunulmak üzere okunmasıdır. İşlemin bu kurucu unsurlarının somut olayda geçerli bir şekilde oluştuğu ve dolayısıyla kesin hükmün okunması sonrasında milletvekilliğinin sona ermesinin de yok hükmünde sayılamayacağı açıktır.

Milletvekilliğinin sona ermesinden 3,5 ay sonra, E. Berberoğlu’na hak ihlali yapıldığı yönünde çıkan AYM kararının, Yargıtay’ın kesin hükmünün Meclis’te okunması işlemini tamamen hukuka aykırı ve geçersiz hale getireceğine ilişkin söylemlerin17 de dayanaksız kaldığını belirtmek gerekir. Şöyle ki, Yargıtay’ın, istinaf mahkemesinin mahkûmiyet kararını 20 Eylül 2018 tarihinde onamasıyla, ceza usul hukuku açısından hüküm şeklen kesinleşmiş olmaktadır.18 Bu kesin mahkeme kararının Meclis Genel Kurulu’na bildirilmesiyle de AY. m. 84/2 gereği ilgili kişinin milletvekilliği sona ermektedir.

“Kesin hüküm” veya “mahkeme kararının kesinleşmesi” olgusu, temyiz başvurusu üzerine, adli

yargıda Yargıtay’ın, idari yargıda da Danıştay’ın nihai kararlarını vermesiyle ortaya çıkmaktadır. Yani kısaca, ceza yargılamasındaki olağan kanun yollarının19 tamamlanmasıyla kesin hükme ulaşılmaktadır.20 Bu hususta, ayrıca olağanüstü kanun yollarının ve bireysel başvuru yolunun da tüketilmesine gerek yoktur.21 Bu yüksek mahkemelerin kararlarına karşı bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gidilmesi kadar, AYM’nin hak ihlaline yönelik verdiği kararların da, Yargıtay’ın kesin hükmünün uygulanmasını önleyemeyeceği hukuki bir realitedir. AYM her ne kadar kesin ve bağlayıcı nitelikte kararlar veriyor olsa bile, Yargıtay’ın üzerinde yer alan süper bir temyiz mahkemesi gibi hareket etme imkânına da hukuken sahip değildir. Zaten bireysel başvurulara bakarken, Anayasa ve kendi Kuruluş Kanunu gereği AYM’nin, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamayacak olması22 da bu hükmü desteklemektedir. Ceza yargılaması alanında “kesin hükmün”, olağan kanun yollarının tamamlanmasıyla ortaya çıktığına ilişkin CMK 275. ve 293. maddelerinin de bu konuya yeterince açıklık getirdiği görülmektedir. Zaten bir hak ihlalinin gerçekleştiği iddialarıyla ilgili olarak AYM’ne yapılan bireysel başvuruların da, AY. m. 148/3 kapsamında, ancak olağan kanun yollarının tüketilmesinden sonra yapılabilmesi şartına bağlanması,23 bir mahkeme kararının kesin hüküm niteliği kazanması üzerinde AYM’nin hiçbir etkisinin olmadığını göstermektedir.

5. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN YENİDEN YARGILAMA KARARI KARŞISINDA YEREL MAHKEMENİN TUTUMUNA HUKUKİ BİR BAKIŞ

Anayasa Mahkemesi, E. Berberoğlu’nun bireysel başvurusunu neredeyse iki yıllık bir süreden24 sonra

17 Eylül 2020’de sonuçlandırırken, hak ihlalinin tespitinden başka, bu ihlalin sonuçlarının bertaraf edilmesi için de yeniden yargılamanın yapılması gerektiğine karar vermiştir. Yeniden yargılama mercii olarak da, bu davayı ilk olarak görüp, daha ağır bir ceza (25 yıl hapis) ile mahkûmiyete karar veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ni belirlemiştir. Hâlbuki Yargıtay’ın da onamasına konu

17 https://www.dw.com/tr/aym-karar%C4%B1-g%C3%B6zleri-tbmm-ba%C5%9Fkan%C4%B1-%C5%9Fentopa -%C3%A7evirdi/a-54968347. (Erişim Tarihi: 16.10.2020).

18 Ceza usul hukukunda kesin hüküm, şekli ve maddi olarak ikiye ayrılmaktadır. Şekli kesin hüküm, olağan kanun yollarının sona ermesiyle ortaya

çıkarken, maddi anlamda kesin hüküm ise, sebebi, konusu ve tarafları aynı olan bir hukuki uyuşmazlığın tekrar dava konusu yapılamamasıyla kendini göstermektedir.

19 1982 AY. m. 148/3’te geçen “olağan kanun yolu” kavramı, 6216 sayılı AYM Kuruluş Kanunu’nda “idari ve yargısal başvuru yolları” şeklinde ifade

edilmektedir. Bu konuda bkz. Ergin ERGÜL, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ne Bireysel Başvuru ve Uygulaması, Yargı Yayınevi, 2011, s. 23 vd.

20 Hüseyin EKİNCİ, “Kabul Edilebilirlik Kriterleri”, Bireysel Başvuru – İnceleme Usulü ve Kabul Edilebilirlik Kriterleri, (Edt.: Musa Sağlam), 2.

Baskı, Anayasa Mahkemesi Yay., Ankara, 2013, 123 vd.

21 Olağan kanun yolları, kanun yolunun konusunu oluşturan kararın kesinleşmesini engellerken; olağanüstü kanun yolları, olağan kanun yollarından

geçerek ya da bu yollara başvurulmadığı için kesinleşen kararlara karşı başvurulabilen bir hukuki çaredir. AY. m. 148’de öngörülen, “olağan kanun yollarının tüketilmesi” şartının, olağanüstü kanun yollarını kapsamadığı kabul edilmelidir. Ece GÖZTEPE, “Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ne

Bireysel Başvuru Hakkının (Anayasa Şikâyeti) 6216 Sayılı Kanun Kapsamında Değerlendirilmesi”, TBB Dergisi, Sayı: 95, 2011, s. 26.

22 AY. m. 148/4 ve AYM Kuruluş Kanunu m. 49/6’nı da vurgu yaptığı ‘kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlar’ arasında, delillerin toplanması,

değerlendirilmesi gibi yargılamanın özünü oluşturan, maddi gerçeği ortaya çıkarma kapsamındaki faaliyetler bulunduğu söylenebilir. (C.G.).

23 EKİNCİ, a.g.m., s. 124. Bu konuda, Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m. 45/2’de de, “..kanunda öngörülen idari

ve yargısal başvuru yollarının tamamının.. tüketilmiş olması”ndan söz etmektedir.

(9)

olan cezayı (5 yıl 10 aylık hapis cezası) veren İstanbul Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin bu konuda yeniden yargılama için görevlendirilmesi yerinde olurdu.25 Bu yanlış

görevlendirmeye rağmen, ilk derece mahkemesince yapılması gereken ilk işin de, hak ihlali kararının gerekçesine katılmasa bile, AYM’nin yeniden yargılama kararına uyması olmalıydı. Bununla birlikte, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise, 13.10.2020’de oybirliğiyle verdiği kararla, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığını belirtmek suretiyle,26 AY. m. 153 ve de 6216 sayılı AYM

Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun m. 50 ve 66 hükümlerine açık bir aykırılık sergilemiştir. Bu kararına gerekçe olarak da, hatalı bir içtihatla ‘yerindelik denetimi yasağı’ndan27

hareket etmiş ve, “Anayasa Mahkemesi’nin 17/09/2020 tarihli başvurucu hakkında vermiş olduğu

kararda hak ihlâli tespitinden sonra yeniden yargılama yapılmasına ilişkin talebin yerindelik denetimi kapsamında kalması sebebiyle yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına…” diyerek,

ilgili Anayasa ve kanun hükümlerine aykırı bir karar vermiştir. Zira bu madde hükümleri, AYM

kararlarının kesin ve bağlayıcı olduğuna ve “ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve

sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir” demek suretiyle, yerel mahkemenin yeniden yargılama yapması gerektiğine işaret

etmektedir.28 Hal böyle iken, bu yerel mahkemenin, AYM’nin yeniden yargılama kararına uyması gerekmekle birlikte, bu yeniden yargılama kapsamında, sanığın her halükarda mahkûmiyet hükmünü kaldırması yönünde bir karar verme zarureti de bulunmamaktadır.29 Zira İstanbul 14. Ağır Ceza

Mahkemesi, AYM’nin hak ihlaliyle ilgili kararının gerekçesine katılmamakla birlikte, yeniden yargılama kararının gereğini yapmak zorundaydı.30 Bu yeniden yargılama sonunda, yine bir

mahkûmiyet kararı verebilmesi mümkün idi. Yani AYM’nin hak ihlali kararı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden, mutlaka eski mahkûmiyet kararını iptal etmesini zorunlu kılmamaktadır. Diğer ifadesiyle, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, şayet yeniden yargılama kararına uymuş olsaydı, daha önce verilip kesinleşen ilk kararın doğru olduğu kanaatine ulaşması durumunda, ilk kararı ile uyumlu olarak karar verebilecekti. Çünkü burada, yeniden yargılamanın gerekliliğine uymak ile davanın esası bakımından haklı olunması farklı şeylerdir.31 Bu konuda AYM’nin, AY. m. 148/4 ve kendi Kuruluş

ve Yargılama Usullleri Hakkında Kanun m. 49/6 hükümleri gereği, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamayacağı kuralından da hareketle, adli ve idari yargı mercileri üzerinde bir süper temyiz mahkemesi konumunda olmadığı gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir.

25 GÖZLER, “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı”, https://www.anayasa.gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi:

19.10.2020).

26 İlgili mahkeme, AYM’nin yeniden yargılama kararının, yerindelik denetimi sayılacağından hareketle reddine karar verirken aynen şu ifadelere yer

vermiştir: Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının tespitinden sonra hiçbir şekilde yerindelik denetimi yapamayacağı iddia edilen bu kararda, şu ifadelere de yer verilmiştir: “Mevcut Anayasa Mahkemesi kararı bu kapsamda incelendiğinde Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kesinleşen hapis cezasına ilişkin

başvurucunun hak ihlali tespit ettikten sonra, yerindelik denetimi yapılacak şekilde mahkememize yeniden yargılama kararı verilmesi ve hemen durma kararı verilmesine dair vermiş̧ olduğu karar, mahkememizin görev ve yetki alanı içerisinde verilmiş̧ olan karara müdahaledir.” https:/ /www.hukukihaber.net/siyaset/mahkeme-berberoglu-nun-yeniden-yargilanmasina-yer-olmadigina-h438621.html. (Erişim Tarihi: 20.10.2020).

27 AYM’nin, somut olayda verdiği yeniden yargılama kararıyla, aslında bir yerindelik denetimi yapmadığı ve yerel mahkemenin ret kararında dayandığı

gerekçenin de hatalı olduğuna ilişkin bkz. “..bireysel başvuruda yerindelik denetimi yasağı, Anayasa Mahkemesi için sadece idarî işlemler ile ilgili

başvurularda söz konusu olabilir. Enis Berberoğlu başvurusunda ise Anayasa Mahkemesi, bir idarî işlemin değil, bir ceza mahkemesi kararının Anayasada güvence altına alınan bir hakkı ihlâl edip etmediğini incelemiştir. Böyle bir incelemede “yerindelik denetimi” kavramının bir anlamı yoktur; bu kavram söz konusu incelemede konuyla alakasız bir kavramdır.” GÖZLER, “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı”

https://www.anayasa.gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi: 19.10.2020).

28 GÖZLER, “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı” https://www.anayasa. gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi:

19.10.2020).

29 İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, AYM’nin yeniden yargılama kararına uymakla yetinmeyip, hak ihlalini ve sonuçlarını bertaraf etmek zorunda

olduğuna dikkat çeken bir görüş de; “Yüksek mahkeme tarafından verilen hak ihlali verilmesi durumunda, yerel mahkeme yargılamanın yenilenmesine

karar verip, hak ihlalinin ortadan kaldırılması için gerekli yargısal işlemleri yapmakla yükümlüdür. Bunun aksi bir davranış, Anayasa’nın ihlali ve görev suçu kapsamındadır.” Diyerek konuya açıklık getirmektedir. https://www.hukukihaber.net/siyaset/ mahkeme-berberoglu-nun-yeniden-yargilanmasina-yer-olmadigina-h438621.html. (Erişim Tarihi: 20.10.2020).

30 Aynı yönde bir görüş için bkz. GÖZLER, “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı” https://www.anayasa.gen.tr/ berberoglu

-2.htm. (Erişim Tarihi: 19.10.2020).

31 KÜÇÜK, “Enis Berberoğlu Milletvekilliğine Geri Dönebilir Mi?”,

(10)

6. YENİDEN YARGILAMA KARARI İLE E. BERBEROĞLU’NUN MİLLETVEKİLLİĞİNİ TEKRAR KAZANABİLMESİ İLİŞKİSİ

Yerel mahkeme, AYM’nin yeniden yargılama talebini hukuka aykırı olarak reddettikten sonra, istinaf aşamasında, AYM’nin kararı gereği, hak ihlali ve sonuçlarını bertaraf edecek bir çözümün ortaya konabileceği hususunda tereddütler bulunmaktadır. Bu aşamada ilgili istinaf mahkemesinin de, ilk derece mahkemesi gibi tavır alması durumunda, bu problemin ancak Yargıtay aşamasında çözüme kavuşturulma ihtimalinin bulunduğu söylenebilir. Yargıtay, daha önceden onadığı mahkûmiyet kararını kaldırmaya hukuken zorlanamasa da, yargısal takdir ve inisiyatifini kullandığı takdirde, bu kesin hükmün iptali yönünde karar alabilmesi mümkün görünmektedir.

Milletvekilliği, AY. m. 84/2 gereği “kesin hüküm giyme” sebebiyle sona eren Enis Berberoğlu’nun, bu sıfatı tekrar kazanabilmesi için, öncelikle AYM’nin verdiği yeniden yargılama kararı çerçevesinde yargılaması yapılarak, aleyhindeki kesin hükmün hukuken ortadan kaldırılması gerekmektedir. Zira kesin hükmün hukuki varlığı devam ettiği sürece, AYM’nin hak ihlali ve yeniden yargılama kararıyla, kesin hüküm kendiliğinden iptal edilerek geçersiz hale gelmeyecektir.32 Bu konuda aksi yönde

düşünen anayasa doktrinine göre, AYM’nin yeniden yargılama kararı uygulamaya geçmese bile, hak ihlalinin tespitiyle birlikte, E. Berberoğlu’nun milletvekilliğine iadesinin yapılabileceği ve hatta bu sıfatının hiç sona ermemiş olduğuna da hükmedilebileceği ileri sürülmüştür.33

Yeniden yargılama sonrasında kesin hükmün kaldırılması durumunda, E. Berberoğlu’nun hangi hukuki usul ve yöntemle tekrar milletvekilliğini kazanacağı konusunda ise Anayasada açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bu sorunun, milletvekilliğini sona erdiren aynı usulle, yani bu defa kesin hükmü kaldıran mahkeme kararının da TBMM Başkanlığı’na gönderilerek Genel Kurul’un bilgisine sunulmasıyla çözülebileceğini belirtmek gerekir.34

7. SONUÇ

Anayasa Mahkemesi’ndeki E. Berberoğlu ile ilgili bireysel başvuru sürecinin devam etmesi, kesin mahkeme kararının Meclis Genel Kurulu’na bildirilmesini hukuken engelleyen bir konu değildir. Bu hususta Meclis’in, AYM sürecinin sonuçlanmasını beklemesi hukuki bir zorunluluk olmayıp, olsa olsa siyasi bir tercih meselesi sayılabilirdi. AYM’nin hak ihlali yapıldığıyla ilgili kararının bir gereği olarak, E. Berberoğlu’nun ya kendiliğinden ya da Meclis Başkanlığı’nın yeni bir kararıyla tekrar milletvekilliğine dönmesi gerektiğine ilişkin yaklaşımların da, süreçle ilgili hukuki prosedürü bir şekilde atlayarak sonuca ulaşmak istedikleri aşikârdır. AYM’nin hak ihlali yönündeki kararının, Yargıtay’ın kesin hükmünü bozma ya da ortadan kaldırma gücü olmadığı gibi, bu kesin mahkeme kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasını sağlayan Meclis Başkanlığı’nın tasarrufunu da hukuken geçersiz hale getirebilme imkânı bulunmamaktadır. Zira bu konudaki hukuki süreç, AYM’nin karar gerekçesinde de belirtilmiş olup, hak ihlalinin sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılması gerektiğine vurgu yapılmıştır.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin yeniden yargılama talebini hukuka aykırı olarak reddettikten sonra, istinaf aşamasında da, AYM’nin kararı gereği, hak ihlali ve sonuçlarını bertaraf edecek bir çözümün ortaya konabileceği hususunda tereddütler bulunmaktadır. Bu aşamada ilgili istinaf mahkemesinin de, ilk derece mahkemesi gibi tavır alması durumunda, bu problemin ancak Yargıtay aşamasında çözüme kavuşturulma ihtimalinin bulunduğu söylenebilir. Yargıtay ise, daha önceden onadığı mahkûmiyet kararını kaldırmaya hukuken zorlanamasa da, yargısal takdir ve

32 https://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-tbmm-baskani-sentoptan-onemli-aciklamalar-6328861. (Erişim Tarihi: 21.10.2020). GÖZLER,

“İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı” https://www. anayasa. gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi: 19.10.2020).

33 Bu konuda, milletvekili ve anayasa hukukçusu İbrahim Ö. Kaboğlu, AYM'nin hak ihlali tespitinin ardından Enis Berberoğlu'nun milletvekilliğinin

devam ettiğini belirterek TBMM Başkanlığı'nın, Anayasa Mahkemesi'nin 17 Eylül tarihli kararını 1 Ekim günü TBMM Genel Kurul bilgisine sunmak suretiyle 4 Haziran'da yapılan bildirimin geçersizliğini teyitle Enis Berberoğlu'nun milletvekilliği görevine devamını sağlamakla yükümlü olduğunu ifade etmiştir.https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/anayasa-hukukcusu-chpli-vekil-kaboglu-berberoglunun milletve killigi-devam-ediyor-6045944/. (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

34 Bu konuda benzer bir yöntem önerisini sunan Gözler, “yetkide ve usûlde paralellik ilkesi”nden yararlanılmasının uygun olacağına vurgu yapmaktadır.

(11)

inisiyatifini kullandığı takdirde, bu kesin hükmün iptali yönünde karar alabilmesi mümkün görünmektedir.

Milletvekilliği, AY. m. 84/2 gereği “kesin hüküm giyme” sebebiyle sona eren Enis Berberoğlu’nun, bu sıfatı tekrar kazanabilmesi için, öncelikle AYM’nin verdiği yeniden yargılama kararı çerçevesinde yargılaması yapılarak, aleyhindeki kesin hükmün hukuken ortadan kaldırılması gerekmektedir. Zira kesin hükmün hukuki varlığı devam ettiği sürece, AYM’nin hak ihlali ve yeniden yargılama kararıyla, bu kesin hüküm kendiliğinden iptal edilerek geçersiz hale gelmeyecektir.35 Bu konuda aksi yönde

düşünen anayasa doktrinine göre, AYM’nin yeniden yargılama kararı uygulamaya geçmese bile, hak ihlalinin tespitiyle birlikte, E. Berberoğlu’nun milletvekilliğine iadesinin yapılabileceği ve hatta milletvekilliği sıfatının hiç sona ermemiş olduğuna da hükmedilebileceği ileri sürülmüştür.36

Yeniden yargılama sonrasında kesin hükmün kaldırılması durumunda, E. Berberoğlu’nun hangi hukuki usul ve yöntemle tekrar milletvekilliğini kazanacağı konusunda ise Anayasada açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bu sorunun, milletvekilliğini sona erdiren aynı usulle, yani bu defa kesin hükmü kaldıran mahkeme kararının da TBMM Başkanlığı’na gönderilerek Genel Kurul’un bilgisine sunulmasıyla çözülebileceğini belirtmek gerekir.37

KAYNAKÇA

Bakırcı, Fahri; TBMM’nin Çalışma Yöntemi, İmge Kitabevi, Ankara, 2000.

Ekinci, Hüseyin; “Kabul Edilebilirlik Kriterleri”, Bireysel Başvuru – İnceleme Usulü ve Kabul Edilebilirlik Kriterleri, (Edt.: Musa Sağlam), 2. Baskı, Anayasa Mahkemesi Yay., Ankara, 2013. (ss. 109-164).

Ergül, Ergin; Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ne Bireysel Başvuru ve Uygulaması, Yargı Yayınevi, 2011.

Gözler, Kemal; “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı” (Anayasa

Mahkemesinin 17 Eylül 2020 Tarihli Enis Berberoğlu Kararından Sonra İstanbul 14. Ceza Mahkemesinin 13 Ekim 2020 Tarihli “Yeniden Yargılama Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı” Hakkında Bir Eleştiri), https://www.anayasa.gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi: 19.10.2020).

Gözler, Kemal; Türk Anayasa Hukukuna Giriş, 2. Baskı, Ekin Yayınları, Bursa, 2019.

Göztepe, Ece; “Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkının (Anayasa Şikâyeti)

6216 Sayılı Kanun Kapsamında Değerlendirilmesi”, TBB Dergisi, Sayı: 95, 2011.

Küçük, Adnan; “Enis Berberoğlu Milletvekilliğine Geri Dönebilir Mi?”,

http://www.turktime.com/yazar/enis-berberoglu-milletvekilligine-geri-donebilir-mi/15092/. (Erişim

Tarihi: 18.10.2020).

Onar, Erdal; “1982 Anayasasında Milletvekilliğinin Düşmesi”, Anayasa Yargısı, s. 14, Anayasa Mahkemesi Yayınları, Ankara, 1997.

Özbudun, Ergun; Türk Anayasa Hukuku, 8. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2019.

35 https://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-tbmm-baskani-sentoptan-onemli-aciklamalar-6328861. (Erişim Tarihi: 21.10.2020). GÖZLER,

“İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesine Karşı” https://www.anayasa. gen.tr/ berberoglu -2.htm. (Erişim Tarihi: 19.10.2020).

36 Bu konuda, milletvekili ve anayasa hukukçusu İbrahim Ö. Kaboğlu, AYM'nin hak ihlali tespitinin ardından Enis Berberoğlu'nun milletvekilliğinin

devam ettiğini belirterek TBMM Başkanlığı'nın, Anayasa Mahkemesi'nin 17 Eylül tarihli kararını 1 Ekim günü TBMM Genel Kurul bilgisine sunmak suretiyle 4 Haziran'da yapılan bildirimin geçersizliğini teyitle Enis Berberoğlu'nun milletvekilliği görevine devamını sağlamakla yükümlü olduğunu ifade etmiştir.https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/anayasa-hukukcusu-chpli-vekil-kaboglu-berberoglunun milletve killigi-devam-ediyor-6045944/. (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

37 Bu konuda benzer bir yöntem önerisini sunan Gözler, “yetkide ve usûlde paralellik ilkesi”nden yararlanılmasının uygun olacağına vurgu yapmaktadır.

(12)

Sağlam, Fazıl, “Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Enes Berberoğlu İle İlgili Kararı Üzerine

Düşünceler”, http://anayasader.org/yargitay-16-ceza-dairesinin-enis-berberoglu-kara

ri-uzerine-dusunceler/ (Erişim Tarihi: 18.10.2020).

İnternet Kaynakları

https://www.hukukihaber.net/siyaset/

mahkeme-berberoglu-nun-yeniden-yargilanmasina-yer-olmadigina-h438621.html. (Erişim Tarihi: 20.10.2020).

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-tbmm-baskani-sentoptan-onemli-aciklamalar-6328861. (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/anayasa-hukukcusu-chpli-vekil-kabogluberberoglu nun

milletve killigi-devam-ediyor-6045944/. (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

https://www.kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/30030, Paragraf: 50/ii. (Erişim Tarihi: 15.10.2020).

RG. Sayı: 31269, Tarih: 09.10.2020. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/10/ 20201009-18.pdf. (Erişim Tarihi: 15.10.2020).

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 19.07.2018 Tarih ve E.2018/ 2088, D. İş Karar No: 2018/10 Sayılı Kararı.

https://www.milliyet.com.tr/gundem/enis-berberoglu-tahliye-edildi-2746029. (Erişim Tarihi:

18.10.2020).

Referanslar

Benzer Belgeler

This study was conducted to determine the knowledge and attitudes of health information teacher candidates about genetically modified organisms.. The scanning method was used in

Landslide Susceptibility Analysis of Adaklı District (Bingöl) By Geographic Information Systems (GIS), International Journal Of Eurasia Social Sciences, Vol: 8,

Ruhsal durum muayenesi ve klinik psikolojik deðerlendirme- lerinde saptanan ve hastanýn yaþadýðý travmatik olayýn ardýndan ortaya çýktýðý anlaþýlan belirtiler,

Nitekim DEHB olan bireyler, frontal bölge fonksiyonlarýna duyarlý nöropsikolojik testlerde de yaþýtlarýna kýyasla anlamlý düzeyde düþük puanlar almaktadýr.. Bu testlerden

Öyle bir F kavramı ve onun altına düşen bir x nesnesi olsun ki, F kavramına ait olan sayal sayı n ve F’nin altına düşen ama x’le aynı olmayan kavramının sayal

Deneysel çalışmalar sonucunda, asit olarak sadece glukonik asitin kullanıldığı deneysel çalışmalarda, yüksek glukonik asit konsantrasyonlarında mangan

Ofis olarak kullanılan konteyner elektrik ihtiyacını karşılamak üzere tasarlanan güneş pili sistemi için,. ilgili denklemler kullanılarak; maksimum panel gücü 74,8W,

9 Ocak’ta üst kavuşum noktasından ayrılan Venüs Şubat ayın- da Güneş’in batışından hemen sonra batı ufkunun üzerinde ortaya çıkacak, ancak gökyüzünde