P sikolog Gözile
j
I la l k elf]k â n ına d a ir
efkârım top - tuluğun hâdise - ler kargısında ta kmdığı tavır ola rak tarif ederler.Prof. Sabri Esat Siyavu
Yalnız hu tâbirdeki halk mefhu * mu, münevver zümrenin dışında kalan kütle mânasına alınmama lıdır. Zaten birçok memleketlerde ahaliyi halk ve münevver zümre diye İkiye ayırmağa da imkân yoktur.. Her ferdinin kültür dedi ğimiz nimetten nasibi kadar isti - fade edebildiği cemiyetlerde, bizim sadece okur yazarlara tanıdığımız münevverlik sıfatı, herkesin müş _ terek vasfıdır... Bu tip cemiyetler de ancak tefekkür erbabı, yığın arasında seçkin bir zümre teşkil eder. Halk efkârı bahis mevzuu o- lunca da, bu seçkin zümrenin hâ diseler kargısında vaziyet alışları, elbette yığınlar üzerinde müessir olur. Bunlar, mıknatıs kutupları gibi, kendi kanaatlerinin etrafına yığınları cezbederler. Böylece halk efkârı, hâdiseler karşısında tem - kinle ve aklı selimle vaziyet alma sını bilen tefekkür erbabının ka - naatleri etrafında peyda olan kü melerin fikir ve duygu manzume si halinde belirir.
Fikir adamları, yığınları kendi kanaatlerinin etrafına çekebilmek için, elbette halkın içinde yaşayan emellere saygı gösterirler. Ancak, bu emelleri zamanın ve icapların haddesinden geçirip içlerinden yal nız memleket hayrına matuf olduk larrna iman ettikleri gayeleri be nimserler. Dünyada bütün insanlı ğın aradığı gey, huzur ve saadet tir. Bu huzur ve saadet de, ancak hürriyet havası içinde bir mâna ve değer kazanır. Bu iki gaye, ay nı bütünün iki manzarasından lba rettir. Aklı selimin hâkim olduğu cemiyetlerde, ne halkm huzur ve saadeti namına fikir ve vicdan hür riyetine köstek takılır, ne de fikir ve vicdan hürriyeti namına halkm huzur ve saadeti bu mefhu ma yabancı bir kılığa soku lur. Her insan, emeğini âdilâne kar gılayan, tabiî haklarına saygı gös teren, medenî ihtiyaçlarına cevap veren bir cemiyette kendini mesut ve bahtiyar hisseder. Her insan, geçen asırlarda türlü tasavvuf ve felsefe cereyanlarının değersiz bir uğrak gibi göstermiye çalıştığı şu dünyada, insanlığa lâyık şart lar içinde yaşamak ister, medeni yet ve terakkinin bütün nimetle - rlnden nasibini alarak, ecdadından
51
miras kalmış bir yurtta, efendi vakariyle ömür sürmek ister. Va tanperverlik, bu tabiî ihtiyacın şuurlaşmasından başka bir şey de ğildir. Vatanperver, yığının içinde yaygın ve kıvamsız bir emel gibi yaşayan bu ihtiyaca aklı selim yo lu ile cevap arayan kimsedir. Hal kın hürriyetini, huzur ve saadeti ni temin edecek çareleri, zamanın icaplarına göre kestirip yol göste ren kimsedir. Nihayet, bütün öm rünü bu çareleri gerçekleştirmiye vakfeden kimsedir.
Fakat halkın hürriyet, huzur ve saadet ihtiyacı fikir adamlarının şuurundan geçerek açık ve samimî ifadesini bulamazsa, memleketi idare eden makamlar, resmî hüvi yetleri icabı, hemen bir karara varıp icraata girişmek zorunda kalacakları için, İyi niyetlerine rağmen, bazan hatalı yollara sü - rüklenebilirler. Halkın muhtelif is tekleri arasından onun hakikî hür riyet, huzur ve saadetini temine yarayacak olanları isabetle benim seyip aklı selim ve bilgi ile çare aramaktan ibaret olan vazifeleri ni bazan hakkiyle ifa edemezler. Bozuk ve verimsiz neticeler kar şısında, halkta varlığını sezdikle ri ıstırap muvacehesinde, asıl kö tülük âmillerini ortadan kaldıra cak yerde, yalnız muvakkaten ağ rıyı dindiren tedbirlerle iktifa ede bilirler.. H attâ bazan, asıl halle - dilmesi lâzım gelen tedbirleri bir tarafa bırakarak, halk efkârını a- | vutmak yolunu tutabilirler. Ciğer. | lerinden ıstırap çeken hastanın diz
kapağına tentürdiyot sürmek ka bilinden, sırf dikkati hedefinden uzaklaştırıcı çarelere bagvurabi - lirler. Bunun için de, halk efkârı - nın şuurlu tercümanları olan fikir adamlarını türlü usullerle sustur mağa ve her vesile ile memleket dikkatini geniş bir propagandanın çarkına bağlamağa çalışırlar.. Ni hay et matbuata sıkı bir sansür koymağa kadar varan bu tazyik politikası, için için kaynaşan ve göz alıcı bütün tedbirlere rağmen dikkatini memleket dâvalarından ayıramıyan halk efkârında evvelâ zahirî bir sükûnet, sonra da acı bir hayal kırıklığı ve derin bir mem - nuniyetsizlik yaratır.
Zira halk efkârı, fikir erbabının irşadından ve matbuat yoliyle ken dini göstermek imkânından mah rum kaldığı devirlerde dahi, hâ diseler karşısında âtıl kalmaz, hür riyete, huzur ve saadete olan işti yakım unutmaz. Dikkatini başka taraflara çekmek üzere harekete geçirilen propaganda cihazı ne ka dar muazzam olursa olsun, ger - çekleşmesini temenni ettiği gaye lerle alman tedbirler arasındaki aykırılığı hisseder ve bu uçuru mu ucuz gösterişlerle kapatmak istiyen gayretlere, çok geçmeden, lâyık olduğu notu verir. Evvelâ, hâdiselerle ve insanlarla alâkalı türlü şayiaların cemiyette kulak - tan kulağa fısıldanarak yayıldığı görülür. Bu fısıltılarda belki haki katin payı ya hiç yoktur, yahut bir zerre halindedir. Fakat şayia lar, hakikate uygunlukları bakı mından değil, hâdiselerin ve insan lann halk efkârında uyandırdık
ları aksillâmel - ■ ler bakımından mühimdir. Za - manla hu şa - yialar, hicvin ze hirini taşıyan tür İÜ şekiller alırlar. Rejimlere, par tilere ve şahıslara gülünç lâkaplar takılır, halk ruhuna aykırı gelen hâdiseler, birer fıkra haline soku lur.
Bizim cemiyet hayatımızın ta rihinde halkın hâdiseler karşısında vaziyet alışını açıkça gösteren fık ralar, halk efkârı psikolojisi bakı mından, gayet mânidar vesika - lardır. Bektaşi, yeniçeri, Bekri Mustafa ve İncili Çavuş fıkraları, zulüm, taassup, keyfî idare ve hece riksizliğe karşı halk ruhunda uya nan nefreti, sembollere bürüyerek ifade eder. Baskının fikir hürriye tini boğduğu, tefekkür erbabını susturduğu, demagojinin aklı se limi altettiği, şatafatlı bir propa gandanın hakikatlere düzgün sür düğü devirlerde, asla realite ile a- lâkasmı kesmiyen halk efkârı, şa yia, lakap ve fıkra silâhlariyle hi civ yaylımına başlar ve sıra ser best intihaplara gelince de, sözü ile icraatı birbirini tutmıyan, ya pıcı tedbirlerden ziyade oyalama ve avutma ile vakit geçiren, hal - km idrakinden çok propaganda ya bel bağlayan şahıslardan ve partilerden reyini esirger.
Halk efkârım maskelemlye ça lışmak, onu hiçe saymak kadar hüsranla neticelenir. Bunun İçin - dir kİ, halk efkârını yoklıyarak ondan ilham almak istlyen devlet adamları, şahsi menfaat yaygara" lannın demagoji şamatalarına ve hulûskârlık nümayişlerine kulak asmıyarak, yığınların fikir, duy gu ve emellerine tercüman olabile cek halis ve samimi fikir adamla-1 riyle iş birliği etmek zroundadır-1 lar.
jfc . T '
' ’ - •
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi