ot
Millî
saraylar
İstanbul ¡şehrinde bilhassa Boğ^eçini süsliyen saraylar» bu
millete pek pahalıya mal oldukla- 'T T - ^0
rı, çünkü Abdüîmeeid ve Abdül- âziz devirlerinde en ağır şartları kabul ederek yapılmış istikrazlar la elde edilen paralardan mühim bir kısmın bunları, ifratlı süslere gaı kolmuş bir şekilde, vücude ge tirmeğe tahsis edildiği herkesi» ma'ötnudur. İkinci Meşrutiyetin İkinci Abdülhamidden tam ola rak dev ra laiği bu saraylardan biri, yani Çırağan, lâzımgelen ko ruma tedbîrleri tamamen alın maksızın Âyân ve Mebusan Mec lislerine tahsis edildiği için bir yangınla iskelet haline gelmiş bu lunarak hâlâ bu iskeletini teşhir ediyor. Kalenderle Kâğıthanede- ki köşkler bakımsızlıktan çöküp yıkılmış bulunuyor, fakat Dolnıa- bahçe başta olmak üzere bunun haricindekiler, (millî saraylar) a- dı altında vücude getirilen idare nin dikkat ve ihtimamile muha faza edilmektedirler. Ancak bun ların cümlesi de millet için eski devirlerde olduğu kadar esrarlı, meçhuliyetler dolu mahiyetlerini niçin muhafaza ediyorlar? İç ve dış turizm bakımından şehrin ca zibe ve değerlerini arttımıak ü- zere çare ve tedbirler aranırken, uğruna milyonlar sarfedihniş bu lunan Dohnabalıçe, Beylerbeyi, Göksu sarayları gibi binaların haftanın muayyen gün ve saat lerinde halka açılmaları bu çare
ve tedbirlerin başında yer almalı' değil miydi? Kaldı ki, hususî şa-j hışlar elinde bulunan ve yüksek mimarî değerine yahut zengin sanat kolleksiyonlarma sahip ko nakların da, meselâ Koma ve V i- . yana gibi eski bir medeniyet tari hine sahip şehirlerde halka hafta da bir iki kere açılması âdettir, j
Hattâ hükümdarlık rejimi aî- j tında bulunan memleketlerde bik ; hükümdar saraylarının bazı mü him kısımları halka gösterilir. Nitekim, birer ihtilalle süpürüle- eekleri hatır ve hayalkırinden he nüz geçmediği sıralarda, yani Bi rinci Cihan Harbinin ilk yıllarında Alman ve Avusturya imparator larının Berlin, Potsdam, Viyana ve Şönbrün saraylarını kalabalık: bir halk kütlesi içinde, netis par-! kelerin bozulmaması için muvak- ■
kalen seıiimiş yol bezlerine basa basa ve sert bakışlı muhafızların: önünden geçe geçe gezip gördü ğümü pek güzel hatırlarım.
Millete intikal etmiş olan saray larımızı da ayni ihtiyat ve takay yüt tedbirleri alınmak şartile ve en yalan zamanda haftanın muay yen günleri halka açıp göstermek, tekrar edelim ki şehrimizin kıy met ve cazibelerini arttıran bir keyfiyet teşkil edecektir. Mal sa hibine karşı ödenmesi icap eden bir nevi borç olduğu da muhak kaktır.
D
r~
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi