BİLGİSAYAR VE VAKIF ARAŞTIRMALARI
"Bilgisayarlar ç a ğ ı n d a yaşıyoruz. Ve ç o ğ u m u z er ya da geç. ya kullananlar olarak ya kullananlara tavsiyelerde bulunanlar ya da k u l l a n a n l a r ı n çaba l a r ı n ı d e ğ e r l e n d i r e n l e r ya da yalnızca meslekî lite r a t ü r ü n o k u y u c u l a r ı ola rak onları meslekî haya tımıza t e c a v ü z eder bula cağız."Judith S. ROSE "...Bunalımlar ve bü y ü k s a r s ı n t ı l a r geçirmiş t a r i h î t o p l u m l a r ı n yeni den dinamizm kazanarak r ö n e s a n s l a r ı n ı n gerçek leştirebilmesi; b ü t ü n kül tür u n s a r l a r ı n ı \c mües seselerini ilmî tahlilerdcn g e ç i r e r e k onları gelenek lerin sertleşmiş k a b u k l a n a r a s ı n d a n ç ı k a r ı p yeni sentezlere u l a ş t ı r m a s ı y l a m ü m k ü n d ü r . " Bahaeddin Y E D İ ^ ' I L D I Z I-GİRİŞ
lektronik "biİ2İ-islcm"( 1) maki-nası demek olan bilgisayar ge lişmesine paralel olarak k u l l a n ı m alanı da genişlemiş, g ü n ü m ü z d e a r t ı k uzay çalışmalarından tutun "çöpçatanlığa" kadar pekçok alanda k u l l a n ı l ı r hale gelmiştir. B i l g i s a y a r l a r ı n ilmî a r a ş t ı r -malardaki yeri ise şüphesiz çok daha önemlidir. Özellikle veri saklama vc ge ri almada, b ü y ü k rakam k o l l e k s i y o n l a n ile i l g i l i çok k a r m a ş ı k h e s a p l a r ı n
yapıl-Ramazan .ACUN
masında ve çeşitli şartların karşılaştırı lıp muhtemel hareket yönlerinden b i r i nin seçilmesi gereken durumlardaki kullanılışlığı. inanılmaz hızı \c sıfır \ a n i l m a p a \ ı b i l g i s a \ a r l a r ı fen bilimle ri a r a ş t ı r m a l a r ı n d a vazgeçilmez yar dımcı durumuna getirmiştir.
Sosyal bilimlerde de fen bilimle r i n d e k i kadar olmasa bile giderek anan oranda ve b i r ölçüde benzeri amaçlarla k u l l a n ı l ı y o r . Özellikle, ekonomi ve sos yoloji g i b i bilimlerin "miktar belirle y i c i " (quantitative) teknikler kullanma daki k ö k l ü geleneği bilgisayarın araş t ı r m a l a r d a \ a r d i m c i b i r araç olarak be nimsenmesini kolaylaştırmıştır.
Tarih a r a ş t ı r m a l a r ı n d a ise miktar b c l i r l C N İ c i tekniklerden \ a \ g i n olarak f a y d a l a n ı l m a s ı n ı n tarihi son 1520 \ ı l -dan daha eskilere gitmez. Bunun i ç i n
b i r kaç sebep s ı r a l a \ a b i l i r i z : 1- Tarih
ç i l e r i n . b i r kaç örnek sunmanın tarihi gerçekliği göstermede \ c t c r l i delil
ola-(1) A s l ı n d a " b i l f i - i ş l c m " U-rımi y;ınU5 r.|;ır:ık
k'.ıl-l a n ı k'.ıl-l m n k t s d ' . r . B i k'.ıl-l i n d i j ı Rİbi, bıigî d&k'.ıl-lt;Rİ! v t : i ifk'.ıl-lt-nır V e r i , hnm b i l g i demektir ve içlenerek bilgi lihime gelir O halde 'bilgüflem" yerine veriiflem demek dnlın d e ğ
ru o l a c a k t ı r . Bilgifrtvr.rlar da bilgi f a y n ı a r . bir dere
ceye kadar veri sayar .Aslında bıı makinalar hes.ajıla y ı c ı d ı r l a r . İngilizce C M i ı r ü t e r adı da bu a n l a m ı v e r m e k t e d i r . B u n u n dilimize d - . g n ı d a n girmiş sekli " k r n ı p ü t i i r ' ü k u l l a n m a k anlam Ivıkınıındaıı drıha d^ğrıı ıs
de, hern b u n u n y a b a n c ı '^lıiMi h^-ın d* 1 ık-ısayar keh
m e ş i n i n dilimize yerleşmiş •İması y ü z ü n d e n bı-, k'-!ı meyi bir h e s a p l a y ı c ı ve veri isleme nıakiııası a n l a m ı n da o l m a s ı ş a r t ı y l a kullanmak k a v r a m birliğim sapiam a ç ı s ı n d a n tercih edilmekledir Halil .Sarıaslan. İslet mecilikte F o r t r a n W ile T r - g r a m l a m a .Ankar:, b'.-r
M6_
P A M A 7 A N A C U N cağı kanaatine sahip olmaları (2);2-Çoğu durumda çok büyük rakam kol-leksiyonlarıyla karşı karşıya kalınması ve bunlardan anlam çıkartabilmek için hepsini değerlendirmeye katma mecbu r i y e t i ve bu mecburiyetin yarattığı zorlukları aşacak bilgisayar gibi mete-dolojik yardımcılara sahip bulunula-mayışı; 3- Diğer sosyal bilimlerin bulgu ve kavramlarından istifade etmenin öneminin yeterince anlaşılamamasına bağlı olarak, miktar bildiren kaynakla rın değerinin küçüksenmesi; Ve nihayet tarihçilerin araştırmada matematik ya da istatistik! muameleden söz edildiğin de dehşete kapılmaları.
Ancak şimdi durum farklıdır. Bir yandan çağdaş tarihçilikte diğer sosyal bilimlerle daha çok işbirliğine gidil mesi (3), diğer yandan, gelişmiş bilgisa yarların miktar bildiren tarihi veri dağlarını işlemden geçirme hususunda yüreklendirici etkisi, eskiye göre çok daha fazla sayıda tarihçiye araştırma larında istatistik! teknikler kullanmaya yöneltmiştir. Bu tarihçiler sınırlı veriye dayalı eski genellemeleri yeniden tah kik ediyor, şimdiye kadar el atılmamış problemlere çözüm getiriyor ve diğer sosyal bilimlerin kavramlarını kullana rak yeni sorular formüle ediyorlar. Öy le k i , artık, Amerikalı ve Fransız öncü (pioneer) tarihçilerin çalışmalarıyla "Miktar Belirleyici Tarih" (Quantitative History) adıyla, içinde parlak buluşlar yapılan yeni bir alan filizlenmiş bu lunuyor.
Ülkemizde arşivlerin; Vakıf Muha sebe K a y ı t l a r ı , Vakfiyeler, Şer'iye Si cilleri ve Tapu Tahrir Defterleri gibi sayılabilir veri ihtiva eden kaynaklarla dolu olmasına karşılık, bunların miktar belirleyici metodlarla değerlendirilme sine henüz tüm anlamıyla geçilememiş tir. Bununla birlikte bu metodların kul lanıldığı, az da olsa, çarpıcı örnekler vardır. Bu çalışmalar bize, tarihimizi doğru bir şekilde Öğrenebilmek için ne ler yapılabileceği hususunda pırıltılı bir geleceğin ipuçlarını vermektedir. Son bir i k i yıldır, araştırmalarda bilgi sayar kullanılmasının gereğine işaret eden yazılar yayınlanması (4) ve bil gisayar katkısını öngören geniş araştır
ma projeleri yapmaya d ö n ü k f i k i r l e r i n varlığı bize bu geleceğin pek uzak o l madığını haber vermektedir.
Ancak bilgisayarlı proje f i k i r l e r i oldukça yeni ve bu yüzden de b u l a n ı k bir haldedir. Bulanıklık, b ü y ü k ö l ç ü d e , bilgisayarların nasıl ç a l ı ş t ı ğ ı n a ve araştırmalarda nasıl k u l l a n ı l a c a ğ ı n a , en başta da bilgisayarın gerçek k a t k ı s ı n ı n ne olacağı yani sonuç olarak ne elde edilebileceğine dair bilgi e k s i k l i ğ i n d e n kaynaklanmaktadır. Buradan şu ç ı k ı yor: Sözkonusu bilgi e k s i k l i ğ i n i gider meye yönelik bir çalışma b ü y ü k b i r i h tiyaca cevap verecektir. Bu i h t i y a ç , zamanında, miktar belirleyici analiz lerin hayli ileri olduğu F r a n s ı z ve ö-zellikle Amerikan t a r i h ç i l i ğ i n d e de du yulmuş olacak k i , "tarihçi ve bilgisa yar" adını taşıyan pek çok makale \e kitap yayınlanmıştır (5).
(2) William O. Aydolette, "Quantification in H i s tory", Quantification in American History, New Y o r k 1971, s. 7.
(3) Bahaeddin Yediyildiz, " Ç a ğ d a ş T a r i h ç i l i k " , Töre, (Temmuz 1984, sayı 158) s. 35; a y n ı y a z a r , "Fernand Braudel ve Annales Ekolü", A t a t ü r k k ü l t ü r , Dil ve Tarih Yüksek K u r u m u B ü l t e n i , ( A n k a r a Nisan 1986, sayı 2),s. 13-16. Y a z a r burada, tarih a r a ş t ı rıcılığında son yarım y ü z y ı l d a n bu y a n a dikkati ç e k e n en önemli olaylardan birinin F r a n s a ' d a o r t a y a ç ı k a n Annales Ekolü ve bu ekolün temel felsefesinin t o p l a nabileceği üç maddeden birinin "tarihi, d i ğ e r sosyal bilimlere açmak ve 'ortak çalışma' prensibini u y g u l a mak" olduğunu söylüyor.
(4) Bkz. Yediyildız, "Vakıf İ n c e l e m e l e r i n d e M e t o d Araştırmaları", 2.nci Vakıf Haftası, Vakıflar G e n e l Müdürlüğü Yayınları, A n k a r a 1985, s. 17; ve a y n ı y a zar, "Vakıf Araştırma E n s t i t ü s ü Kurulmalıdır" I . V a k ı f Şurası'na sunulan tebliğ. ( B u d a Vakıflar G e n e l M ü dürlüğü tarafından diğer t e b h ğ ve k o n u ş m a l a r ile b i r likte basılmaktadır).
(5) Bizim elde edebildiklerimiz şunlardır: E d w a r d Shorter.The Historian And T h e Computer. A P r a c t i cal Guide.New Jersey 1971; Marshall Smelser ve W i l l i am I . Devisson, "Tarihçi ve Bilgisayar K a r m a ş ı k H e saplamaya Basit Bir Giriş", Quantification in A m e r i can History, The ory and Research ( E d . R o b e r t P . Swierenga), New York 1970, s. 53-66 ( B u makale t a rafımızdan çevrilmiş fakat h e n ü z y a y ı n l a n m a m ı ş t ı r ) . Stephan Thernstrom, "The Historia A n d T h e C o m p u ter," The Dimensions of History ( E d . T h o m a s N . G u -insburg), Chicago 1971, s. 41-50; E m m a n u e l Lero>
B I L G I S A Y A R V E V A K T F A R A Ş T I R M A I . A R T J i 6 I İşte bu ç a l ı ş m a d a , bunlardan ve üniversitemiz Bilgisayar B i l i m l e r i Bö lümü e l e m a n l a r ı n ı n yol gösterici f i k r i y a r d ı m l a r ı n d a n faydalanarak bilgisaya rın bizdeki t a r i h a r a ş t ı r m a l a r ı n d a nasıl kullanılacağını ve ne gibi s o n u ç l a r ve rebileceğini ö r n e k bir çalışma a l a n ı n d a göstermeyi deneyeceğiz. Bu çalışma ala nı vakıf müessesesidir. Bu seçmeyi ya pışımızın da başlıca i k i sebebi var: B i rincisi, vakıf müessesi ü z e r i n d e y a p ı l a n araştırmalara kaynak teşkil eden belge külliyatı s a y ı l a b i l i r veri i h t i v a etmek tedir; ikincisi de bu veri ü z e r i n d e , ç ı k ı ş noktası olarak' istifade e d e b i l e c e ğ i m i z miktar belirleyici analizlerin y a p ı l m ı ş olmasıdır (6).
Konuya g e ç m e d e n önce, genelde miktar belirleyici analizlerin t a r i h ça lışmalarındaki yeri, başka bir ifadeyle gerekçesi ü z e r i n e durmak istiyoruz. A-caba, bu ç a l ı ş m a l a r geçmişin b i l g i s i n i elde etme (ve d o l a y ı s ı y l a b u g ü n ü anla ma) uğraşımızda bize ne k a z a n d ı r ı y o r ? Bilgisayarın bu kazanca y a p t ı ğ ı i l â v e nedir? Bu s o r u l a r ı n c e v a b ı n ı b i l m e n i n konumuz için i y i b i r teorik ç e r ç e v e oluşacağını s a n ı y o r u z .
I I - M İ K T A R B E L İ R L E Y İ C İ T A R İ H
Niçin m i k t a r b e l i r l e y i c i tarih? Geleneksel y a k l a ş ı m ı n yanlışı \a da eksiği nerededir?
Bilindiği g i b i , hemen hemen b ü t ü n tarihçiler - t a r i h ç i n i n işinin h i k â \ e an latmak o l d u ğ u n d a ısrar edenler h a r i ç -genelleme yapar. E . H . C a r r ' ı n (7) deyi miyle t a r i h ç i y i , t a r i h i olgu t o p l a y ı c ı sından a y ı r a n şey genellemedir. Genel lemeler, her ne kadar a ç ı k ç a ifade edil mese de z ı m n e n m i k t a r gösteren karak tere sahiptirler. "Tipik", "temsilci", "önemli", "yaygın", " b ü y ü y e n " ya da "yoğun" gibi kelimeleri kullanan t a r i h -çiler,iddiaiarını d o ğ r u l a m a k için rakam sunsun ya da s u n m a s ı n l a r m i k t a r b i l d i ren ifadelerde b u l u n u y o r l a r d ı r (8). Ro bert P.Swierenga' nın (9) n a k l e t t i ğ i ge leneksel y a k l a ş ı m ı n s a v u n u c u l a r ı n d a n b i r i n i n i t i r a f ı n d a da b e l i r t i l d i ğ i g i b i . "kaç tane?" sorusunun a l t ı n d a yatan ta r i h i problemlerin "çok" ya da " o l d u k ç a çok" ya da "çok değil", ya da "oldukça az" gibi cevaplarla, 80,45,20 ya da y ü z
de 2'dcn daha i y i ç ö z ü l d ü ğ ü n ü iddia etmek kolay değildir.
Tarihte miktar göstermenin (Quan t i f i c a t i o n ) bir diğer gerekçesini William O..Aydolette "Quantification in History" (10) adlı hemen hemen konunun klasiği sayılan makalesinde şöyle ifade ediyor:
"Bazı yazarlar, b i r k a ç vak'ayı kesin olarak t a n ı m l a d ı k t a n sonra gayet mem nun bir tarzda b ü y ü k insan g u r u p l a r ı nın saikleri (motive) h a k k ı n d a genelle meye başlarlar, her ne kadar görüşleri ni destekleyecek deliller çoğunlukla su n u l m a m ı ş ve aslında b u n l a r ı elde etmek zor olsa da. Ç ü n k ü , çoğu insanı hareke te geçiren saikler pek açık değildir vc fark etmek çok zordur. Tenkitçi olma yan bir topluluk için b i r k a ç somut olay bir istatistik! tablodan daha i n a n d ı r ı c ı olabilir. Yine de bir t a r t ı ş m a d a ileri sü-Laudurie, "Tarihçi ve Bilgisayar" (Çev. A y ş e Ozberki) T a r i h ve Tarihçi (Der..\li Boratav) İstanbul 1985, s. 132-135. H . Ü . Özellikle Arş. Gör. Mustafa Ege'ye t e ş e k k ü r b o r ç l u y u m .
(6) B u alanda en yetkin ve geniş çaplı analizler Bahaeddin Yediyildız tarafından yapılmıştır. Mesela, " X V I I I . Asır Türk Vakıflarının İktisadi Boyutu" V a kıflar Dergisi (-\nkara 1984), C.XN'II, s. 5-41; "Vakıf M ü e s s e s i n i n X V I I I . Asır Türk Toplumundaki Rolü". Vakıflar Dergisi (Ankara 1982), C . X I V , s. 1-27; ve "Türk Vakıf Kurucularının Sosyal T a b a k a l a ş m a d a k i Y e r i 1700-1800", Osmanlı .Araştırmaları (İstanbul, 19-82), s.143-164 adlı makalelerinde 330 vakfiyedeki sayılabilir verinin tahlil ve yorumu yapılmıştır. .Aslında bunlar, orijinal adı İ n s t i t u . ı o n du vaqf au X V I I I e Eİecle en Turquie - e t ü d e socio -historique-adlı Paris'te 1975 te doktora tezi olarak verilen daha geniş ç a p h bir çalışmanın bölümleridir. B u çalışmanın y a y ı n l a n a n diğer kısımları da şunlardır:' \'akıf M ü essesesinin XV1I1.asırda Kültür Üzerine Etkileri", T ü r kiye'nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1071-1921) A n kara 1980. E . 157-161; X V I I I . asırda Türk Vakıf T e ş kilatı" T a r i h E n s t i t ü s ü Dergisi (Prof.M T a y y i b G ö k -bilgin hatıra sayısı), İstanbul 1982. C . X I I , s. 171-190 ve "Vakıf İstılahları Lügatçesi "Vakıflar Dergisi, C . X V I I , s. 55-61
(7) E . H . Carr, T a r i h Nedir" ( Çev.Mi sket Gij.em G ü r t ü r k ) , İstanbul 1980, s.86
(8) Aydolette, a.g.e., göst. yer,
(9) Robert P.Swierenga (ed ), Quantification in .American History, s.x.x.
368 R A M A Z A N ACUN rülen iddiaları yalnızca birkaç örnekle
desteklemek, inandırıcı güzel söz söyle me sanatının aracı da olsa, mantıken yeterli değildir. Çoğu tarihi genelle melerin istisnaları vardır ve eğer her ö n ü n e gelen durumda alıntı delil ola rak kabul edilseydi hemen herşeyi is patlamak mümkün olurdu.
Bazı hallerde, karşılaştirilabilir verinin sayısal özeti, miktar belirleyici metodlar ve tehlikelerden sakınmayı mümkün kılar. Açıkça mantıkî olduğu zaman verinin bu şekilde kısaltılması (reduction) zaman tasarrufu ve veriyi tanımlama ve işlemede elverişli bir durum yaratır. Ayrıca yüksek bir doğ ruluk derecesini de garanti eder. Hafı za seçicidir ve genel izlenimler, herke sin dilinde dolaştığı üzere, güvenilmez dir. Veri, hepsi zihinde tutulamıyacak kadar büyük olduğunda araştırıcının kendi peşin hükümlerine ya da gözde hipotezlerine uyan durumları çok i y i hatırlaması muhtemeldir. Verinin mik tar bildiren form içinde düzenli bir su nuluşu, araştırcıya hafızasının kendisi ne hazırladığı tuzaklardan kaçma imk^l-nı verir"
Aydolette'e göre miktar göstermenin tarihçiye sağladığı diğer metodolojik faydalar da şunlardır:
1- Eldeki verinin miktar belirleyici bir sunuluşu araştırıcının dikkatini araştırmaya en layık sorulara yönelt mesine yardım eder. Bu yolla, konuyla ilgili bütün deliller, bulguların genel karakterlerinin derhal sezilebileceği ve verinin kısaltılması olmaksızın kolayca gösterilemiyecek farklılık ve ilişkilerin ortaya çıktığı, anlaşılır bir odağa topla nır. Böyle bir analiz, hangi olay ya da konuların, zaman içinde gösterdiği de ğişme ya da normdan sapması ile ilgili a n l a m ı n d a , özellikle önemli olduğunu ve dolayısıyla araştırmaya değip değ-miyeceğini ortaya koyar.
2- Miktar belirleyici analiz hipo tezleri sınamak için sistematik usuller sunar. Bu, tartışmanın her bir yönünü destekleyecek kaç tane örnek olduğunu açığa çıkarır ve böylece yalnızca deli lin temel özelliklerini ortaya koymakla kalmaz, ayrıca, daha önemli olarak bunların istisnalarını, nüanslarını ve
ortaya çıkan genellemelerin gerektir diği sınırlılık derecelerini de ortaya koyar.
3- Bütün verinin y u k a r ı d a n a ş a ğ ı y a gözden geçirilişi (bu k ı s a l t m a işle minden sonra mümkün olabilir) a r a ş t ı r macının f i k i r l e r i n i yeniden f o r m ü l e et mesi için güçlü bir u y a r ı c ı o l a b i l i r . Anormallikler ortaya ç ı k t ı ğ ı n d a a r a ş tırmacı orijinal teoriye uymayan vak'a-lara dikkatini yöneltebilir, neden istis nai olduklarını bulmaya ç a l ı ş a b i l i r ve verinin yeniden düzenlenmesi ile ö n e m li miktarda verinin hesabını verecek alternatif hipotezleri s ı n a y a b i l i r .
Fakat verinin bu tür m a n ü p l a s y o n u -nu elde yapmak çok fazla zaman a l ı c ı dır, hatta eğer vak'a sayısı çoksa bu imkansızdır. Yapılacak şey bilgisayar yardımına başvurmaktır.
Bilgisayarın Miktar Belirleyici Ç a lışmalara Yaptığı K a t k ı l a r :
Veri üzerinde y a p ı l a c a k m a n ü p l a s -yonlar için bilgisayar k u l l a n ı l m a s ı meselesine tekrar döneceğiz. A n c a k , burada tarih a r a ş t ı r m a l a r ı n d a b i l g i sayar kullanmaya bizi adeta mecbur bırakan bir başka meseleyi öne almak yerinde gibi görünüyor.
Tarihi verinin eksik o l d u ğ u , y a n i geçmişte yaşanan h a y a t ı b ü t ü n ü y l e ak settirecek verinin bize tam olarak u l a ş madığı yolundaki bir bilgiye, neredey se, rastgele seçilecek bir tarih metodu kitabında rastlamak m ü m k ü n d ü r . Bu eksiklik zamanımızdan geriye d o ğ r u g i dildikçe daha da b ü y ü m e k t e d i r . Ö y l e ki, tarih önce devirle u ğ r a ş a n t a r i h ç i ya da arkeologlar yalnızca elde edebil dikleri bir tek buluntuya dayanarak genelleme yapmakta ve bu da, t a b i i , ço ğu kere yüzde yüz yanlış bilgi ü r e t i m i ne sebep olmaktadır (11).
Bu eksik tarihi veri k a r ş ı s ı n d a , b i l gisayarla tarih çalışmanın "pioneer" İcri diyorlar k i : "Tarihi ç a l ı ş m a l a r d a b i r ör-neklem yeterli delil olamaz. Eğer b a ş ı n dan sonuna kadar eksiksiz olmak ü z e r e yeterli tarihi olgu dizileri o l s a y d ı , t ı p k ı kamuoyu yoklayıcılarının ç a ğ d a ş özel
(11) David Hackett Fisher, Historian F a l l a c i e s , Toward a logic of Historical Thought, T o r n t o 1970, s . l U .
B İ L G İ S A Y A R V E V A K T F A P A S T T R M A T . A R T bir durumda y a p t ı k l a r ı gibi çok d o ğ r u
sonuçlar verecek önceden b e l i r l e n m i ş bir örneklem almak m ü m k ü n olurdu. Fakat geçmişin k a y d e d i l m i ş miktar b i l diren böyle d i z i l e r i hiç yok. Her bir d i zi bir örneklem. Tarihte ö r n e k l e m i n Örneklemini almak suretiyle f a y d a l ı sonuçlar elde edilemez". Ve ilave edi yorlar; "Bu y ü z d e n a r a ş t ı r m a y a b ü t ü n veri dahil edilmelidir". Bundan da kor-kulmamalıdır; ç ü n k ü , "bilgisavar hepsi ni halledebilir" (12).
Bilgisayarla çalışma, t a r i h ç i n i n bu şekilde veri t a b a n ı n ı genişletmesine yol açarken veri ü z e r i n d e y a p ı l a n işlemler de hata yapma i h t i m a l i n i de sıfıra i n dirir. Sonuç olarak t a r i h ç i , genelleme lerde çok yüksek bir g ü v e n i l i r l i k dere cesine ulaşır.
Yukarıda bilgi kısaltma (reduction) işleminin t a r i h ç i y i h a f ı z a n ı n seçicili ğinden ve genel izlenimlerin g ü v e n i l mezliğinden k u r t a r d ı ğ ı n ı söylemiştik. Ayrıca bu işlem a r a ş t ı r ı c ı n ı n d i k k a t i n i araştırmaya en layık sorulara y ö n e l t m e sine y a r d ı m ediyor, v e r i y i f a r k l ı l ı k ve ilişkilerin ortaya çıktığı a n l a ş ı l ı r bir odağa topluyordu. K ı s a l t m a işlemi sa yesinde b ü t ü n v e r i y i y u k a r ı d a n aşağıya şöyle bir gözden geçirme i m k a n ı n a sa hip olan a r a ş t ı r m a c ı , gerekirse f i k i r lerini yeniden f o r m ü l e edebiliyordu.
İşte a r a ş t ı r m a c ı y a bu kadar f a y d a s ı olan bilgi kısaltma işini bilgisayar, tab lolar, grafikler, genel toplamlar, ortala malar ve k a r ş ı l a ş t ı r m a l a r ş e k l i n d e bir kaç program komutayla otomatik ola rak ve çok kısa s ü r e d e yapar. A y n ı ko laylık ve sürat veri ü z e r i n d e y a p ı l a c a k manüplasyonlar için de s ö z k o n u s u d u r . Eğer sonunda anlaşırsa k i . i l k çıktı ta kımı (output) öğrenilmek isteneni an latmıyor, bilgisayardan h a f ı z a s ı n a kay dedilmiş b ü t ü n a r a ş t ı r m a evrenini tem sil eden veriye d a y a l ı olarak tablolar yeni bir tasarıma göre yeniden istene bilir, cetveller yeniden d ü z e n l c t t i r i -lebilir ve h a f ı z a d a k i veri içinden çe şitli alt veri g u r u p l a r ı seçilerek bunlar üzerinde özel işlemler y a p ı l ı r k e n , d i ğerleri başka bazı hesaplamalar yap mak üzere ihmal edilebilir. Bu iş zah metsiz bir şekilde ve defalarca tekrar lanabilir. Oysa, elde çalışma usullerinde
a r a ş t ı r m a c ı çoğunlukla daha birinci iş lemde b ü t ü n enerjisini tüketmiştir bile (13).
D a h a s ı var.
Bilgisayar kullanımı kullanıcının yeni bir zihni yönelim (intellectual rc-oriantation) kazanmasını da sağlar. Ge leneksel olarak tarihçiler önce belirli sorular formüle edip sonra bu sorulara cevap verebilecek kaynak araştırırlar. Bilgisayar y a r d ı m ı n ı n kullanıldığı araş t ı r m a l a r d a ise tersine bir teknik daha uygundur. Önce ilgili evrenin bütün verisi toplanır, sonra soru sorulur. "Belirlenen bir evrene sorulabilecek ak la uygun her soruya cevap verebilmek için olgullar bir araya toplanmalıdır. A r a ş t ı r ı c ı asla özel bir soru ile başlayıp veri toplama yoluna gitmez, verinin ta m a m ı y l a başlar ve sorular sorar. Her neyse, tarihle i l g i l i veri kolleksiyonu s o r g u l a n m a y ı bekleyen cevaplar kollek siyonu değil midir?" (14).
Bitmedi.
Bilgisayarın pek belli olmayan, ama kesinlikle b ü y ü k bir avantajı da araş t ı r m a c ı y ı kesin sorular sormaya mecbur etmesidir. Bunun için a r a ş t ı r m a c ı , baş langıçta basit, ama ihmal edilen bir a-dımı atar. yani terimlerini kesin olarak t a n ı m l a \ ı p , problemini açık ve mantıkî olarak f o r m ü l e eder. Ç ü n k ü , bilgisayar "bulanık bir tecessüsü kesin ve konusu nun içine işleyen sorgulamalar haline getirmez: ancak belirli sorulara belirli cevaplar verir" (1 5).
Makinadan istifade edebilmek için p r o s e d ü r l e r sistematik hale getirilmeli, teoriye dayalı hipotezler formüle edil meli, b ü y ü k problemler parçalarına ay r ı l m a l ı , zımnen miktar gösteren veriyi kesin rakam ve cetvellere dönüştürmeli ve gencide ilmî metodu takip etmeli. Böylece, bilgisayarlar asli olarak ilmî bir tarihçiliğe yol açabilirler, tarihçiler bu yolla, giderek artan ortaklaşa olarak a r ı t ı l m ı ş sistematik kümülatif
çalışma-(12) Smelter ve Davisâon, a.g.m., • 60, bir örnek lemin yeterli delil olnmıyacağı konusunda ayrıca b k ı . Fisher, a.g.e.s. 104-1'^';.
(13) Shorter, a.g e., E . 8 .
(14) Smelfer de Davisson, a.g m., göft yer. (15) a.g m., s r..V
1ar yapacaklardır. Bu arıtılmış veri, bi
l i m a d a m l a r ı n ı n insan davranışlarının genel kanunlarını keşfetme ve göster melerine itin verecektir (16).
Fakat bilindiği gibi, bilimin hedefi açıklayıcı genellemelerden de ötedir. Bu hedefe ulaşmak için, açıklama ka dar öngörü (prediction) de amaçlanma-lıdır. Tarih hiç bir zaman tekrar etme mesine rağmen geçmişteki benzer (ana-loğous) dönemlerle yapılacak kıyasla malar bugünü yorumlayıp geleceğe gi den yolu işaret etmeye yardımcı olabi l i r (17).
Miktar Belirleyici Tarih ve Bilgi sayarın Sınırlan:
Bilindiği gibi insan ve olaylar çok karmaşıktırlar ve ne olacağı önceden bilinemez. Fakat, bunun için uğraşan tarihçi, hemen hemen daima bilmeye rek bırakılmış çok çeşitli türdeki de lillere dayanmak zorundadır. Bu çok çeşitli türdeki ve çoğu zamanda eksik delillerden istifade etmek içinse bir tek metoddan değil, bir metodlar toplulu ğundan sözedilebilir. Tarihçi, eğer elin deki materyal buna izin veriyorsa ista-tistikt testlere başvurur. Ancak, bu her zaman mümkün olmaz; ne zaman müm kün olup, ne zaman olmayacağı kural meselesi değil araştırma stratejisi meselesidir. Bunun da temelinde sağdu yu yatmaktadır (18).
Araştırmasında istatistikt bir mua mele gerektiğini gören ve bu muame leyi yapmaya karar veren tarihçi bu nun için bilgisayar kullanmanın yerin de olup, olmadığına dair ikinci bir ka rar daha verecektir. Yapılacak masraf ve harcanacak zaman bunun en i y i öl çüsüdür. Eğer ihtiyaç görülen bir he saplama ya da tablolaştırma kağıt ka lemle kolayca yaı^ılabiliyorsa bunun için bilgisayar kullanmak lüzumsuz, hatta belki de daha masraflı ve zaman alıcı olabilir. Ancak sözkonusu olan, küçük hesap makinasıyla kolayca için den çıkılamayacak karmaşık hesaplar ve geceler boyu sürecek tablolaştırma ve grafik hazırlama işi için ise bilgi sayar kaçınılmaz olur.
Asıl önemlisi, ekonomik istatistik ler, seçim kayıtları ve insan grupla
rının sosyal karakteristikleriyle i l g i i j çağdaş veri kolleksiyonlarının g ö r ü n t ü sü hızla k a b a r m a k t a d ı r . Öyle ise bu ko nularla ilgilenen miktar b e l i r l e y i c i ta rihçinin yakın bir gelecekte ya uzman bir bilgisayar kullanıcısı olma m e c b u r i yetinde kalacağı ya da v a r l ı k sebebini yitireceği yolundaki bir ö n g ö r ü n ü n (19) aynı hızla isabet kaydetmekte o l d u ğ u n u söylemek yanlış olmaz.
Miktar belirleyici tarih ve bilgisa yar konusunda açtığımız bu b ö l ü m ü Stephan Threnstrom'ün (20) " y o n t u l m u ş iyimserlik" ifade eden c ü m l e l e r i y l e b i tirmek yerinde olacak.
"Bilgisayarın, ne ortodoks t a r i h ç i l e r i teknolojik işsizliğin k u r b a n l a r ı olarak bırakarak tarih y a z ı c ı l ı ğ ı n d a n d e v r i m yapacağına, ne de y a k ı n gelecekte b i l gisayarla yapılan t a r i h i ç a l ı ş m a l a r ı n kalitesinin tepeden t ı r n a ğ a m e c b u r i o-larak yüksek olacağına i n a n ı y o r u m . Ta rihçiler, öncelikli bir tarzda ç a l ı ş malarında kullanmak için bilgisayar hakkında yeteri kadar şey ö ğ r e n m e y i güç bulacaklardır; bilgisayar k u l l a n mada uzmanlaşmış o l a n l a r ı n ise, istatis tikleri işe koşmada teknik y e t e r l i l i ğ i n , o istatistikleri doğuran sosyal k o n t e k s t i küçümseme için haklı bir sebep o l a m ı -yacağını unutmaları (ya da her ş e y d e n önce bunu hiç ö ğ r e n m e m e l e r i ) i h t i m a l dışı değildir. Fakat,öe//r// tür tarihi
materyale belirli tür şeyler yaprtıak için
(x) bilgisayarın y e t e n e ğ i m i z e y a p t ı ğ ı fevkalade katkı ve tarih ve d i ğ e r sos yal bilimler arasındaki i ş b i r l i ğ i n i n net kazanç getireceği konusunda ş ü p h e et miyorum".
I I I - V A K I F A R A Ş T I R M A L A R I N DA BİLGİSAYAR
Vakıf müessesesinin sosyal ve k ü l -(16) Lee Benson, "Quantification, scientific H i s tory, and Scholarly innovation". Quantification in American History, s.27
(17) Swierenga, a.g.e., s. X I X , X X .
(18) Pierre Chaunu, "Nicel T a r i h v e y a Dizisel Tarih" (Çev. Nihat Acar), Tarîh İncelemeleri Dergisi I . İîinir 1983, 8.149.
(19) Laudurie, a.g.m., s. 135. (20) a.g.m., S.50.
- ^ ^ . g İ M Y A R V E J Ş ^ I F A R A S T T R M A T A ^ T
_m
türel h a y a t ı m ı z d a halen de v a r l ı ğ ı n ıhissetmekte o l d u ğ u m u z yer ve ö n e m i nin gerçek b o y u t l a r ı y l a h e n ü z ortaya konulamadığı a r a ş t ı r m a c ı l a r t a r a f ı n d a n çeşitli yerlerde ifade e d i l m i ş t i r . İ f a d e edildiği gibi, gerçek b o y u t l a r ı n ı göster me, geçmişle b u g ü n a r a s ı n d a y a p ı l a c a k doğru ve e t k i l i k ı y a s l a m a l a r l a m ü m k ü n olabilir. Bu da v a k ı f müessesenin tarih içinde k a y d e t t i ğ i oluşma, gelişme ya da gerileme s ü r e ç l e r i n i n i y i bilinmesini yani bu müessese ile i l g i l i b ü t ü n belge lerin sistemli, metodik bir t a h l i l i ve el de edilen verilerin k ü l t ü r b ü t ü n l ü ğ ü i -çinde y o r u m l a n m a s ı n ı gerektirmektedir
(21) .
Memnuniyetle ifade edelim k i , bu gün sözü geçen t a h l i l işlemini b i l g i sayarlar sâyesinde, ş i m d i y e kadar hiç sahip olmadığımız ölçüde, k o l a y l ı k l a ve süratle yapabilme şansına sahibiz. Bu durum, vakıf müessesesi h a k k ı n d a hem geniş tahlîlt a r a ş t ı r m a l a r y a p m ı ş , hem de metod a r a ş t ı r m a l a r ı için kafa yor muş bilim a d a m l a r ı m ı z d a n b i r i olan Bahaeddin Y e d i y i l d ı z t a r a f ı n d a n görül müş ve çeşitli yerlerde ifade e d i l m i ş t i r
(22) .
Şimdi, burada vakıfla i l g i l i bilgisa yar k u l l a n ı l m a d ı ğ ı takdirde b a z ı l a r ı belki de hiç bir zaman y a p ı l a m ı y a c a k kemmt çözümlemeler için b i l g i s a y a r ı n nasıl k u l l a n ı l a c a ğ ı n ı , bu işlemdeki safhaları ve elde edilebilecek s o n u ç l a r ı , uygulama p r a t i ğ i n e sahip o l a m a m a n ı n yarattığı ç e k i n g e n l i k ve belirsizlik ha vası içinde göstermeye çalışacağız.
Birinci Adım: V e r i Girişi
Hangi t ü r d e n olursa olsun (Sayısal. Sözel) verilerin bilgisayarla işlene bilmesi demek, her şeyden önce o veri lerin bilgisayara girmesi demektir. A n cak, bu da gene işlenecek verinin t ü r ü ne göre değişen bir h a z ı r l ı k safhası ge rektirir.
İstatistik! veriler zaten belli esas lara göre sistematik olarak t o p l a n d ı ğ ı için, bilgisayara kaydetmek b ü y ü k bir zorluk ç ı k a r m a z . Bizim işlemeyi d ü ş ü n düğümüz vakıf müessesine ait veriler ise istatistik! m â n â d a sistematik değil dir, ve daha çok "sözel" karaktere sa hiptirler. Oysa, bilgisayarla yanhzca
sayısal sembollere (digit) d ö n ü ş t ü r ü lebilen verilerle işlem yapılabilmek tedir. Bu noktada akla şu sorunun ta kılması tabitdir: İnsan ve olayların t a r i h î m e v c û d i y e t l e r i n i aksettirme po tansiyeli olan çeşitli t ü r d e n verileri, o n l a r ı n bu n i t e l i k l e r i n i bozmaksızın ra kamlara indirgemek m ü m k ü n m ü d ü r ? Bu sorunun cevabı, her durumda geçer liliği olan bir kural olarak a l ı n m a m a k k a y d ı y l a , "evet" tir. N i t e k i m , ö n ü m ü z d e mazisi çok eski olmamakla birlikte, böyle yapılmış çalışmalardan çıkan a-z ı m s a n a m a y a c a k bir tecrübe b i r i k i m i v a r d ı r (23).
Şimdi, böyle bir çalışmanın vakıf verileri üzerinde nasıl yapılabileceğini t a r t ı ş m a y a geçebiliriz. İşe, bu verilerin b u l u n d u ğ u k a y n a k l a r ı ve verilerin ma h i y e t i n i t a n ı m a k l a başlamak en uygun dur.
Bilindiği gibi, vakıfla i l g i l i veri lerin temel ve en büyük kısmı, vakfiye veya v a k ı f n â m e denilen, vâkıf (vakıf kurucusu) t a r a f ı n d a n tanzim ve kadı t a r a f ı n d a n tescil edilmiş s a y ı l a n
26.000'i aşan h u k u k î vesikalarda bulun m a k t a d ı r .
Yediyildız'ın gösterdiğine göre bir vakfivede şu vedi kısım b u l u n m a k t a d ı r (24).
1. Bir veya daha çok K a d ı ' n ı n ( K a d ı , H â k i m , Kadiasker) hattâ bâzan sultanın tasdik s a y ı l a n , imzalan ve mühürleri.
2 . V â k ı f ı n Allah'a hamd ve Peygam bere salâvat d u y g u l a r ı n ı ifade ettikten sonra, d ü n y a n ı n tasvirini yaptığı kendi hayat anlayışını açıkladığı ve k u r d u ğ u v a k f ı n gerekçelerini belirttiği v.s. bir giriş bölümü.
3. Vâkıf h a k k ı n d a bilgiler: adı, ba b a s ı n ı n a d ı ; mesleği, şahsî nitelikleri, v.s.
(21) Y e d i y i l d ı ı , "Türk Vakıfları Araştırma " (22) Bkr. Yukarda 4 nolu dipnot
(23) Miktar belirleyici tekniklerin, dolayısıyla bilgisayarın çeşitli tarih dallarında kullanılma im kanları ve bu şekilde yapılmış çalışmalar hakkında so mut bir fikir edinmek için b k ı Shorter, a g e, s.11-27.
(24) Yediyıldi£, "MüesBe«e-toplum m ü n a s e b e t l e ri..." ».24.
3 7 2 .
4. Vâkıf tarafından inşa ve insanlık
y a r a r ı n a tahsis edilmiş binaların ve b u n l a r ı n işletilmesi gâyesiyle yine vâ kıf t a r a f ı n d a n vakfedilmiş olan men kûl ve gayrimenkûl gelir kaynaklarının tasviri. Bu kısımda bahse konu malla rın mevkileri, sayıları, yüzölçümleri ve sınırları ve hukukt formlarıda bulun m a k t a d ı r .
5. Vakfedilmiş gelir kaynaklarının işletilmesi, personele ödenecek ücretler ve vakıf gelirleriyle gerçekleştirilmesi gereken hizmetler hususunda ve ilgili diğer konularda vâkıf tarafından tesbit edilen şartlar..'.
6. Eskilerin ve büyük İslam hukuk çularının görüşleri arasından sözkonusu vakıf kategorisine en elverişli görüşü seçen hâkimin hükmü.
7. Vakfiye de beyan edilmiş olan şartları bozacak olanlara karşı vâkıfın lânet cümleleri; vakfiyenin tarihi ve şa hitler.
Her tarih çalışması özünde, tarihçi tarafından ilgili belgelerdeki kendi dü şüncesine göre geçmişteki olaylar ya da insanlar hakkında bugün için anlamlı bulunabilecek unsurların seçilip alın ması ve sonra bunların yeniden inşaası, yorumlanması demektir. Bu bir deyim yerindeyse arıtma işlemidir. İşte, bil gisayarla çalışırken bu arıtma işlemi çok daha kesin (tek mânâlı) tanımla malar şeklinde ve bilgisayarın çalışma mantığına uygun sistemde yapılır. Ye niden vakfiyelere dönerek demek iste diğimizi açık hâle getirelim.
Vakfiyelerin sayısının 26.000'i aştı ğını söylemiştik. Bunlar üzerindeki ve r i l e r i bilgisayara kaydederken, her bir vakfiyeyi (dolayısıyla her bir vakfı) ayrı bir birim (Ünit) kabul edip, herbi-rine ayrı (unique) bir sayı vermek tabit olduğu kadar sistematikdir de. Böylece her vakfiyenin OOOOl'den başlayarak 26.000'e kadar bir kodu olacaktır. Son ra her bir vakfiye de bulunan bilgileri kendi içinde bütünlük gösteren gruplar (alanlar) ve alt gruplar halinde topla yarak bunlara da ayrı kodlar verile cektir. Yediyildız'ın yukarıya aldığımız bölümlemesi her vakfiyede aşağı yuka rı hangi tür verilerin bulunduğunu
gös-P A M A 7 A N ACUN
termesi bakımından bu konuda burada bize kılavuzluk edebilir.
1. Kısımdaki tasdik y a z ı l a r ı , imza lar ve mühürler kısmı önemli b u l u n m a yarak arıtma işlemi sırasında tamamen denebilir.
2. Kısımdaki bilgiler v a k ı f k u r u c u larının dünya görüşünü ve z i h n i y e t ya pısını göstermesi b a k ı m ı n d a n ö n e m l i dir. Burada yapılacak işlem, v a k ı f k u rucusunun ifade ettiği d ü ş ü n c e ve f i kirleri en i y i yansıtan anahtar kelime ve deyimler tesbit edip b u n l a r ı k o d l a -mak şeklinde olacaktır. Bunu v â k ı f ı n düşünce ve f i k i r l e r i n i yeterince temsil edecek biçimde yapmak zor o l a b i l i r ; ancak imkânsız değildir. Tesbit edilen bu kelime deyimlerin h e r b i r i a y r ı bir kayıt alanı oluşturur.
3. Kısımdaki v â k ı f h a k k ı n d a k i b i l giler de ayrı alanlara b ö l ü n ü r . A d ı . babasının adı bir alan, mesleği d i ğ e r bir alan, şahsi nitelikleri de b a ş k a bir alan olacaktır. Adı ve baba a d ı k o d l a n maz. Mesleği ve şahsi n i t e l i k l e r i n i n herbirine ayrı bir kod verilecektir. V a kıf kurucusunun mesleğine ait k o d l a -mada şu yol takip edilebilir; ö n c e , Sel çuklu ve Osmanlı d ö n e m l e r i n d e mevcut meslekler tesbit edilerek bunlara b i r e r kod verilir. Meselâ;
1= Sultanın kendisi 2= Hanedan'a mensup 3= Ordu K o m u t a n ı 4= Esnaf 5= Tüccar 6= Çiftçi (vs.)
Şüphesiz bunlar daha a y r ı n t ı l ı ola rak tesbit edilebilir. Meselâ hanedana mensup olanların sıfatları tek tek gös terilebilir. Esnaf ve t ü c c a r s ı n ı f ı n a g i ren meslekler ayrı a l ı n a b i l i r veya b u n lar Osmanlı İ m p a r a t o r l u ğ u için genel kabul gören "Askeri" ve "Reaya" a d l ı daha geniş sosyal statü kategorilerinde toplanabilir. O zaman kodlama şöyle olacaktır:
B İ L G İ S A Y A R V E V A K T F A R A Ş T I R M A L A R I 1= Askeri
2= Reaya
Ancak böyle bir kodlama, kolay ol makla b i r l i k t e hem Selçuklu d ö n e m i v a k ı f l a r ı n d a işlemez olacak, hem de ayrıntı gibi g ö r ü n e n ama a s l ı n d a çok kıymetli olabilecek bilgiler kaybola caktır. Bilgisayara k a y ı t y a p ı l ı r k e n sıra bu alana g e l d i ğ i n d e kaydedilecek olan diğer alanlarda o l d u ğ u gibi sâdece i l g i l i mesleğin kodudur. Bilgisayar o kodun hangi meslek o l d u ğ u n u b i l i r ; Ç ü n k ü , kayıt b a ş l a m a d a n önce h a z ı r l a n a n bir veri giriş p r o g r a m ı y l a bu h a f ı z a s ı n a iletilmiştir.
V â k ı f ı n şahşt n i t e l i k l e r i y l e i l g i l i veri alanı için de a y n ı yol takip edile bilir; yani olabilecek b ü t ü n nitelikler düşünülüp bunlara tek tek kod verilir. Sonra k a y ı t y a p ı l ı r k e n hcrbir v a k f ı n vâkıfı hangi niteliklere sahipse o n l a r ı n kodu kaydedilir.
4., 5., 6. ve 7. k ı s ı m l a r d a da yapıla cak işlem y u k a r ı d a k i n i n benzeri ola caktır. Burada d i k k a t edilmesi gerek önemli bir husus da. olabilecek b ü t ü n veri kategorilerinin kodlamaya dahil edilmesidir. Bunun için kodlama ya pılırken hem. en geniş hacimli, hem de değişik t ü r d e n v a k ı f l a r ı n vakfiyele-rindeki verilerden hareket etmek, bazı vakfiyelerde bulunabilecek f a r k l ı veri gruplarının k a y ı t esnasında saf dışı kalmasını önleme b a k ı m ı n d a n yerinde olur. Ancak T ü r k i y e ' d e i l k kez y a p ı lacak böyle bir çalışmada bir takını güçlüklerle karşılaşılabilir.
Bir kere, vakfiyelerin hacimleri standart değildir. Tek sayfa olanlar olduğu gibi 400 s a y f a l ı k vakfiyeler dc vardır. Bu her vakıf için değişik sayıda verinin bilgisayara a k t a r ı l m a s ı demek tir k i , bu durum kodlama ve k a y ı t t a işi karmaşık hale getirebilir. İkinci güçlük vakıf ve vakıf m a l l a r ı n ı n yerlerinin kodlanmasında ortaya ç ı k a b i l i r . B i l i n diği gibi, Selçuklu ve Osmanlı hakimi yet s a h a l a r ı b u g ü n k ü T ü r k i y e s ı n ı r l a r ı nı çok a ş m a k t a d ı r . T.C. s ı n ı r l a n içinde kalan v a k ı f l a r ı n yerleri için hâlen k u l lanılan posta kodları k u l l a n ı l a b i l i r . Ancak şimdi başka ülkelerin s ı n ı r l a r ı n da kalan yerler için ayrı bir kodlama sistemi gerekiyor.
Fakat, bunlar ve benzeri güçlükler aşılamaz değildir. Gerektiğinde bil gisayar bilimcilerin teknik yardımına b a ş v u r u l a b i l i r . Bu safhada tarihçinin y a r d ı m ı n a başvuracağı bilgisayar bi limci veri tabanı (25) uzmanıdır. Tür kiye'de bu sahada yetişmiş yeteri kadar eleman vardır.
Ü ç ü n c ü bir güçlük olarak vakfiye lerin, okunup anlaşılması bile ayrı bir uzmanlık alanı olabilecek yazı türleri gösterilebilir. Bilindiği gibi, bu vak fiyeler eski yazı ile yazılmıştır. Hattâ bir kısmı Arapçadır. Normalde bunlar ü z e r i n d e araştırma yapmak isteyen bi risi, önce bunları okuyup anlamak ki hayli zaman alıcı bir iş sonra da yuka rıda sözünü ettiğimiz arıtma işlemine tâbi tutmak zorunda kalırdı. Ancak, şimdilerde Vakıflar Genel Müdürlüğü A r ş i v i ' n d e sürdürülen bir çalışma ile bu durum bir güçlük olmaktan çıkarılı yor:
Gene Y e d i y ı l d ı z ' m danışmanlığında bir uzmanlar grubu vakfiyelerdeki ve rileri sistematik biçimde hazırlanan bir form üzerine naklediyor. Bu çalışma bi t i r i l d i ğ i n d e form üzerindeki, kodlaması yapılmış bu verileri bilgisayara işlemek artık çok basit olacaktır.
Bunun için yapılacak olan. önce bu verilerin hangi esaslara göre kayde dileceğini gösteren bir veri giriş p r o g r a m ı / e k r a n dizaynı h a z ı r l a y a r a k , b u n l a r ı büyük kapasiteli bir bilgi sayarın belleğine kaydetmektir. Bundan sonraki iş. bu bilgisayara bağlı ter minallerden ekranda belirecek sıra da hilinde herbir kategori veriyi ya da kodunu ekran önündeki klavyenin tuş larına dokunmak suretiyle dış bellek olarak da a d l a n d ı r ı l a n manyetik kayıt o r t a m l a r ı n d a n birine -disk. disket, manyetik şerit- kaydetmektir. Kayıt b i t t i ğ i n d e yapılan iş, sonuçları bakı m ı n d a n d ü ş ü n ü l ü n c e gerçekten büyük tür.
Eğer başarılı bir veri girişi ya pılabilmişse, hem veriler büyük bir sü-(25) İngiliücesi "data b.-ıse" olan veri tabanı teri mi, mantikî bağlantılar kümefini ve alanlar (Veri kay dı birimleri) ar.asındaki ilişkiyi ifade etmektedir: bkz. Bilgis.ayar. Çağdaş Teknoloji Ansiklopedisi, C , l , s. 284, 288.
374.
P A M A 7 A N A C U N ratle işlenebilmek için "kıvama" sokulmuş, hem de sonraki araştırmacıların -onları kaydetmek için çekilen sıkıntı
ların hiç . b i r i n i çekmeksizin- kolayca ulaşıp akla uygun yeni korelasyonlar a-rayabilecekleri bir "Veri Bankası" teşkil edilmiş olur (26).
İkinci Adım: Program Yazma Bilgisayara kaydedilen verinin işle nebilmesi bir programla olur. Bilgisa-yar-bilimde, bilgisayara verilen veri lerin ne şekilde işleneceğini gösteren komutların tamamına program, bu ko mutların hazırlanmasını da program
lama ya da program yazma deniyor
(27).
Program yazma -eğer araştırmayı yapan tarihçi herhangi bir program lama d i l i n i (özellikle Cobol veya Fortran) bilmiyorsa-bilgisayar program cısının işidir. Bununla birlikte, bilgi sayar programcısının bunu yapabilmesi, tamamen, araştırmayı yürüten tarihçi nin, bilgisayara hangi verilerin kayde dildiğini ve bu verilere ne gibi sorular sormakta olduğunu etraflıca anlatma-sıyla mümkündür.
Yukarıda bilgisayarın bulanık bir tecessüsü keskin ve konusunu içine iş leyen sorgulamalar haline getirmeyece ğini, ancak belirli sorulara belirli cevaplar verebileceğine işaret etmiştik. Bu, tarihçinin, bilgisayara kaydedilen verilere yönelteceği sorularını açık ve mantikt olarak tanımlamak mecburiye tinde olduğu anlamına gelir. Bir ör nekle bunu açalım:
Meselâ, "Selçuklular'dan günümüze kadar, T ü r k i y e ' d e vakıf kuranlar kim ler olmuştur?" sorusu programcı tara f ı n d a n bilgisayar komutu haline geti rilemeyecek kadar muğlaktır. Şöyle k i : "Selçuklular" demekle kimler kasde-dilmektedir? Büyük Selçuklular mı? Anadolu Selçukluları mı? Bunlar için hangi tarih esas alınmaktadır? "Tür-kiye'de"derken bugünkü T ü r k i y e Cum huriyetinin sınırları mı kasdedil-mektedir yoksa Osmanlı İmparator l u ğ u n u n bir zamanlar ulaştığı en geniş sınırlar mı? Keza, "kimlerdir?" soru suyla öğrenilmek istenilen vakıf kuran kişilerin mesleği mi yoksa etnik men
subiyeti hatta cinsiyeti vs. m i d i r ? A y n ı şekilde "günümüz" deyimiyle a n l a t ı l mak istenenin de hangi t a r i h o l d u ğ u kesin olarak belli değildir. G ö r ü l d ü ğ ü gibi, böylesine belirsizliklerle dolu b i r soruya bilgisayardan cevap a l ı n m a z . Çözüm, soruyu bu b e l i r s i z l i k l e r d e n arındırmaktır. Bunun i ç i n d e de soruyu parçalarına ayırmak yani b e l i r s i z l i k doğuran her bir ihtimal için a y r ı b i r soru sormak yeterlidir.
1048 (28) den 1920 (29)'ye kadar vakıf k u r u c u l a r ı n ı n mesleklere g ö r e dağılımı nedir? Bunlar i ç i n d e k a d ı n ların yüzdesi nedir? Yine. b u n l a r ı n etnik menşe'e göre d a ğ ı l ı m ı nedir?
1048'den 1920'ye kadar k u r u l a n v a k ı f ların kuruluş yerleri nerelerdir?
Buna benzer kesin olarak t a n ı m l a n mış yüzlerce soruyu p r o g r a m c ı , prog ram olarak bilgisayarın a n l a y a c a ğ ı d i l e çevirir. Bilgisayar, bu s o r u l a r ı n ceva bına insan zekâsından belki de m i l y a r kere daha hızlı işlem yaparak saniyeler içinde ulaşır ve istenilen f o r m i ç i n d e verir. Grafik, tablo vs. gibi...
Burada, bilgisayarın b e l l e ğ i n e kay dedilen vakıfla i l g i l i verilere hangi soruların sorulabileceğinin listesini çıkarmaya kalkışacak değiliz. Bu v e r i lere her tarihçi kendi formasyonuna göre yüzlerce çeşit soru sorabilir. A n cak şurası muhakkak k i , t a r i h ç i n i n is tatistik! tekniklere âşinâ olması v e r i n i n daha incelikli bir tarzda i ş l e n m e s i n e vesile olacaktır. A y r ı c a , t a r i h ç i n i n diğer sosyal bilimlerin bulgu ve k a v ramlarından istifade etme derecesi so-rulacak soruların kalite ve ç e ş i d i n i
et-(26) Böyle bir "Veri Bankasrnın Vakıflar Genel Müdürlüğü için, vakıf mallarına ilişkin çeşitli anlaş mazlık durumlarında gerek duyulan bilgilere ânında ulaşıp cevap verebilme gibi çok pratik bir faydası vardır.
(27) Sanaslan; a.g.e., s. 15.
(28) Bu, verilerin bilgisayara kaydedebileceğimiz Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivlerindeki en eski vakıf belgesinin tanzim tarihidir: İbrahim Ateş, "Vakff Bel geler Arşivinin Dünü ve Bugünü", 2.nci Vakıf Haftası, S.26.
(29) Eğer Cumhuriyet döneminde kurulan vakıf lar da araştırmaya dahil edilmişse sorumuzu "I986'ya" diye genişletebiliriz.
B İ L G İ S A Y A R V E V A K I F A R A Ş T I R M A L A R I İ 7 5 kileyecektir. Fakat, en iyisi böyle bir
çalışmayı diğer sosyal bilimlere mensup araştırmacılarla ortak y ü r ü t m e l i d i r (30). Ç ü n k ü , bilindiği gibi en parlak buluşlar i k i b i l i m i n çakıştığı noktalar da gerçekleşmektedir.
Üçüncü Adım: Yorumlama
Sorular sorulup cevaplar a l ı n d ı k t a n sonra sıra b u n l a r ı n b u g ü n b i z i m için ne anlam taşıdığının ortaya k o n u l m a s ı n a gelecek, yani b u n l a r ı n "Sosyo-ekonomik yapı ve k ü l t ü r sistemi içinde" yorum lanmasına geçilecektir (31). Yorum hiç bir gelişmiş b i l g i s a y a r ı n y a p a m a y a c a ğ ı şerefli bir iştir: T a r i h ç i n i n s a n a t ı d ı r .
Vakfiyeler için y a p ı l a n bu analiz ve yorum işlemi vakıf muhasebe k a y ı t ları gibi diğer v a k ı f l a i l g i l i belgeler için de y a p ı l d ı ğ ı n d a , a r t ı k , a ş a ğ ı d a k i soruların cevabı bizim için sır olmak tan ç ı k a c a k t ı r .
"-Selçuklulardan g ü n ü m ü z e kadar. Türkiye'de vakıf kuranlar kimler ol muştur? B u n l a r ı n sosyo-profesyonci ka tegorileri ve bu katagorilerin toplumun bütünlüğü i ç i n d e k i ve kendi a r a l a r ı n daki nisbetleri nedir? Hangi d ü ş ü n c e yapısı veya sosyal ve ekonomik ş a r t l a r bu insanların vakıf kurmaya sevket-miştir? K u r u l a n v a k ı f l a r daha sonraki zihniyetin oluşmasında veya değişme sinde herhangi bir rol o y n a m ı ş l a r mı dır? Oynamışlarsa bu rol hangi y ö n d e olmuştur? Müsbet m i , m e n f î mi?
- V a k f ı n ekonomik g ü c ü n ü n , Sel ç u k l u l a r d a n g ü n ü m ü z e , devletlerin top lam ekonomik güçleri i ç i n d e k i nisbet leri ne o l m u ş t u r ? Bu nisbetin a s ı r d a n aşıra takip ettiği çizgi nedir? Bu oran da değişmeler varsa bunun sebepleri nelerdir? V a k f ı n bu ekonomik g ü c ü n ü oluşturan gelirlerin muhtelif devir lerdeki k a y n a k l a r ı nelerdir? Bu kay naklar nasıl işletilmiştir? İşletme usullerinde değişmeler olmuş mudur? Olmuşsa, niçin?
- V a k f ı n ekonomik g ü c ü n ü n . Selçuk lulardan g ü n ü m ü z e toplum içindeki da ğılımı nasıl o l m u ş t u r ? Bu ekonomik po tansiyel nerelere h a r c a n m ı ş t ı r ? Söz ko nusu vakıf gelirlerinin hizmet sektör leri a r a s ı n d a dağılış nisbeti nedir? Bu nisbet, zaman içinde d e ğ i ş i k l i k l e r e uğ
ramış mıdır? Uğramışsa, niçin? (32)". I V - S O N U Ç
Bütün bu a n l a t t ı k l a r ı m ı z d a n şu sonucu ç ı k a r m a k m ü m k ü n d ü r : Yapıla cak çalışmanın b ü y ü k l ü ğ ü n e karşılık, bunun gerektirdiği -özellikle bilgisayar e t r a f ı n d a yoğunlaşan- teknik bilgi önemli ölçüde eksiktir. Bu eksikliği kapatmaya, yani bilgisayar h a k k ı n d a daha çok şey öğrenmeye yönelik olarak atılacak her adım, bu tür çalışmalarda bilgisayar u z m a n l a r ı n a bağımlılığı ted ricen a z a l t ı p , uzun vadede tamamen or tadan kaldıracağı gibi, bilgisayar yar dımlı yeni proje f i k i r l e r i n i n çoğalıp yaygınlaşmasını da m ü m k ü n kılacaktır. Bilgisayarın çeşitli tarih d a l l a r ı n d a k i a r a ş t ı r m a l a r d a yardımcı bir araç olarak kullanılabilirliğinin sınırları henüz keş fedilmeyi beklemektedir.
Vakıf müessesesi için vakfiyelerle ve diğer i l g i l i belgelerle yapılacak, y u k a r ı d a , belirsiz de olsa, genel görün t ü s ü n ü verdiğimiz bu çalışmanın benze r i , sosyal ve ekonomik tarihimizin ö-nemli k a y n a k l a r ı n d a n olan Tapu Tah rir Defterleri, Şer'iye Sicilleri ve mik tar gösteren diğer kaynaklarla da yapı labilir. Bu şekilde yapılacak, Lee Ben-son'un deyimiyle "Sistematik kümülatif çalışmalar" sonucunda geçmişin etkili bir muhasebesini yapıp, gelecek hak k ı n d a daha tutarlı şeyler söylemeye muktedir olabiliriz.
B İ B L İ Y O G R A F Y A T A R İ H M E T O D U Genel
1- Carr. E.H., Tarih Nedir (çcv. (30) YediyildiK, vakıf araştırmaları için tarih y a nında, sosyoloji, ilahiyat, işletme, iktisat gibi çeşitli bilim dallarına mensup öğretim üyelerinin bulunacağı bir e n s t i t ü ya da araştırma merkezi kurulmasını teklif etmiştir. Bkz. Y e d i y ı l d ı ı , "Vakıf Araştırma...", B u teklifin yerindeliğine yürekten katıldığımızı ifade etmek isteriz. I.Vakıf Şurası, Vakıflar Gen. Müd. Y a y . 1986, A n k a r a
(31) Yediyıldıt'ın X V I I I . asır vakıflan için 330 vakfiyeden hareketle yaptığı inceleme bunun iyi bir örneğini teşkil edebilir. B k t . 6 nolu dipnot.
(32) B u sorular Yediyildız, "Vakıf incele melerinde...", s.l6-17'den alınmıştır.
m . P A M A 7 . A N ACUN
Misket Gizem Gürtürk), İstanbul 1980. 2- Fisher, David Hackett, Historians
Fallacies, Toward a Logic of Historical Thought, Toronto 1970.
3- Yediyildiz, Bahaeddin, "Çağdaş Tarihçilik". Töre, (Temmuz 1984), Sayı
158. s. 34-37.
4- "Fcroand BraudcI ve Aanalas Ekolü*, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Bülteni (Ankara Nisan
1986), Sayı 2 . s. 13- 16. Miktar Belirleyici Tarih
1- Aydelotte, William Q., "Quantifi cation in History", Quantification in
American History, Newyork 1971,s.6-24.
2- Bensan, Lee, "Quatification, Sci entific History, and scholarly Innava-tion", Quatification in American His tory, New York 1971 s.25-30
3- Chaunu,Pierre, "Nicel Tarih Veya Dizisel Tarih", Tarih İncelemeleri
Dergisi, I (İzmir 1983), s.145-155.
4- Swierenga, Robert P. (Ed), "int roduction". Quantification in American
History, New York 1971, s.XI-XXI.
Tarihçi ve Bilgisayar.
1- Clubb, Jerome M.Hovard W.Al-len,"Computers and Historical
Studi-cs",Journay of American Historv. L I V
(Dec. 1967), s.599-607.
2- Laudurie, Emmanuel Le Roy, "Ta rihçi ve Bilgisayar", (çev.Ayşe Özberki),
Tarih ve Tarihçi. Annales Okulu İzinde,
(Der.Ali Boratav), İstanbul 1985, s.132-135.
3- Rosen, SauI,"EIectronic Computers :A Historical Survey", Computing
Sur-verys.l (Marc 1969), s.7-36.
4- Shorter, Edward,r;je Historian and
The Computer .A Practical Guide, New
Jersey 1971.
5- Smelser, Marshall-William I.Davis-son, "Historian and The Computer. A. Simple introduction to the Compex Computation" Quantification in Ameri
can History, s.53-66.
6-Thernstrom, Stephan, "The Histo rian and the Computer", The Dimensions
of History, (Ed.Thomas N.Guinsburg)
Chicago 1971, s.41-50.
BİLGİSAYAR P R O G R A M L A M A
1- Bilgisayar. Çağdaş Teknoloji An siklopedisi, c.I, (İletişim Yay.).
2- Sarıaslan, H a l i l , İşletmecilikte For
tran IV İle Programlama.Ankara 1983.
V A K I F MÜESSESESİ Arşiv
1-Ateş, İbrahim, "Vakıf Belgeler A r şivinin Dünü ve Bugünü, I.Vakıf Hafta
sı (Konuşmalar ve Tebliğler), A n k a r a
1985, s.26-31
Metod Araştırma.
1- Yediyildız, Bahaeddin, " V a k ı f İ n celemelerinde Metod A r a ş t ı r m a l a r ı " , 2.
Vakıf Haftası (Konuşmaları ve Tebliğ ler), s.16-18.
2- "Vakıf Araştırma E n s t i t ü s ü K u rulmalıdır", L Vakıf Şûrası, V a k ı f l a r Genel Müdürlüğü Yay. A n k a r a 1986
Araştırma.
1- Yediyildız, Bahaeddin, " V a k ı f Müessesesinin X V I I I . A s ı r d a K ü l t ü r Üzerine Etkinlikleri", Türkiye'nin Sosyal
ve Ekonomik Tarihi 1071-1920. A n k a r a
1980, s.157-167.
2- "Vakıf Müessesesinin X V I I I . A s ı r Türk Toplumundaki Rolü", Vakıflar
Dergisi, X I V (1982), s. 1-27
3- "XVin. Asırda T ü r k V a k ı f T e ş k i lâtı", Tarih Enstitüsü Dergisi, X I I ( 1 9 8 2 ) s.171-190
4- "Müessese-Toplum M ü n a s e b e t l e r i Çerçevesinde X V I I I . Asır T ü r k T o p l u mu ve Vakıf Müessesesi", Vakıflar Der
gisi, XV (1982), s.23-53.
5- "Vakıf İstilâhları Lügatçesi", Va
kıflar Dergisi, X V n (1983), s.55-61.
6- " X V I I I . Asır T ü r k V a k ı f l a r ı n ı n İktisadi ^ Boyutu", Vakıflar Dergisi X V I I I (1984), s. 5-41.