• Sonuç bulunamadı

Kenzu’l-CevāHiri’s-Seniyye Fı ̇̄FutūḤāTi’s-SuleymāNiyye (İnceleme – Metin – Çeviri)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Kenzu’l-CevāHiri’s-Seniyye Fı ̇̄FutūḤāTi’s-SuleymāNiyye (İnceleme – Metin – Çeviri)"

Copied!
837
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C. T.C.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FARS DİLİ ve EDEBİYATI (Ortak Doktora)

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S-SULEYMĀNİYYE (İnceleme – Metin – Çeviri)

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Ayşe Gül FİDAN

Danışman Danışman

Prof. Dr. Yusuf ÖZ Prof. Dr. Hicabi KIRLANGIÇ Kırıkkale Üniversitesi Ankara Üniversitesi

Temmuz-2020 KIRIKKALE/ANKARA

(2)
(3)

T.C. T.C.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FARS DİLİ ve EDEBİYATI (Ortak Doktora)

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S-SULEYMĀNİYYE (İnceleme – Metin – Çeviri)

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Ayşe Gül FİDAN

Danışman Danışman

Prof. Dr. Yusuf ÖZ Prof. Dr. Hicabi KIRLANGIÇ Kırıkkale Üniversitesi Ankara Üniversitesi

Temmuz-2020 KIRIKKALE/ANKARA

(4)

KABUL-ONAY

Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç danışmanlığında Ayşe Gül Fidan tarafından hazırlanan

“Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye Fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye” adlı bu çalışma jürimiz tarafından Kırıkkale Üniversitesi-Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doğu Dilleri ve Edebiyatları Anabilim dalında Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

…/…/20…

(İmza)

[Unvanı, Adı ve Soyadı] (Başkan)

………

[İmza ] [İmza ]

[Unvanı, Adı ve Soyadı] [Unvanı, Adı ve Soyadı]

……… ………

[İmza] [İmza ]

[Unvanı, Adı ve Soyadı] [Unvanı, Adı ve Soyadı]

……… ………

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

…/…/2020 (Unvan, Adı Soyadı)

Enstitü Müdürü

(5)

KİŞİSEL KABUL

Doktora Tezi olarak sunduğum Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye Fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye adlı çalışmanın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve faydalandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak faydalanılmış olduğunu beyan ederim.

…/…/2020 Ayşe Gül FİDAN İmza

(6)

i ÖNSÖZ

Süleymannâmeler, Osmanlı İmparatorluğu tarih yazıcılığı geleneğinin bir parçası olan ve Kanuni Sultan Süleyman dönemini (926-973/1520-1566) ele alan birincil kaynak niteliğindeki eserlerdir. Bu tarih kaynakları sadece Kanuni Sultan Süleyman’ın seferleri ve fetihleri hakkında bilgiler aktarmakla kalmayıp, siyasi, sosyal ve kültürel bilgiler de ihtiva etmektedirler. Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığı müddetince, uzun saltanat döneminin olaylarını ihtiva eden mensur ve manzum olmak üzere telif edilen ve Selimnâme geleneğinin bir devamı olarak kabul gören genel ya da muhtelif konulara yer veren birçok Süleymannâme mevcuttur.

Çalışmamızın konusu, bu tarih kaynaklarından biri olan Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye adlı yazma eserdir. Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye yazma eserinin 1a ve 113b varağına kadar olan kısmı Prof. Dr. Ali GÜZELYÜZ tarafından bilgisayara aktarılıp tanıtımı yapılarak basılmıştır. Ancak sadece eserin belirttiğimiz varak aralığının Farsça metnini içeren bu değerli çalışma tamamlanamamıştır. Ayrıca söz konusu çalışmada Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄

Futūḥāti’s-Suleymāniyye yazma eserinin Türkçe çevirisi mevcut değildir.

Çalışmamız, üç bölümden oluşmakta olup giriş bölümünde Osmanlı coğrafyasında Farsça tarih yazıcılığı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Birinci bölümde eserin müellifi, yazılışı ve tertibi, konusu ve mahiyeti, tarihî ve edebî değeri, Süleymannâmeler arasındaki yeri, dil ve üslup özellikleri; ikinci bölümde ise nüshaları ve özellikleri ve metnin hazırlanmasında izlenen yol başlıkları altında inceleme ve araştırmalarımızın sonuçları değerlendirilerek sunulacaktır. Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s- Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye adlı yazma nüsha Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa nr. 764 numarada kayıtlı olan Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ yazma nüshası ile karşılaştırılarak tenkitli metni yapılmıştır. Çalışmamızın son kısmını oluşturan üçüncü bölümde yaptığımız tenkitli metnin Türkçe çevirisi yer almaktadır.

(7)

ii Tarihî metinler hususunda yapılan çalışmaların birtakım güçlükler barındırdığı fikri tartışılmaz bir gerçektir. Ancak bu alanda birçok kıymetli eser vermiş olan tez danışmanım saygıdeğer hocam Prof. Dr. Hicabi KIRLANGIÇ’ın bilimsel katkıları, yol göstericiliği, hoşgörüsü ve desteği bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hocama şükranlarımı ve minnet duygularımı sunarım. Ayrıca yeni fikirler vererek başka bir bakış açısı kazanmamı sağlayan Prof. Dr. Yusuf ÖZ’e, her zaman bilgileri ve değerli görüşleri ile çalışmama katkıda bulunan saygıdeğer Prof. Dr. Adnan KARAİSMAİLOĞLU’na, bilgi ve tecrübelerini paylaşan Doç. Dr.

Abdüsselam BİLGEN’e ve bilimsel değerlendirmelerde karşılaştığım sıkıntıları sabır ve içtenlikle bertaraf eden Doç.Dr.Yakup ŞAFAK’a, her zaman zor hususları açıklığa ve sonuca kavuşturan Prof.Dr.İlhan ERDEM’e ve bu konu üzerinde çalışmam için beni teşvik eden değerli Prof.Dr. Erhan AFYONCU’ya minnet ve teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. M. Faruk TOPRAK, Prof. Dr.

Kemal TUZCU ve Doç. Dr. Murat ÖZCAN’a ve tez çalışmasını “Türk Tarihi’nin Kaynakları” araştırma çalışmaları adı altında destekleyen Türk Tarih Kurumu’na teşekkürü bir borç bilirim. Bu çalışmanın Türk tarihine ve bilim camiasına katkı sunması amaçlanmaktadır.

(8)

iii ÖZET

Süleymannâmeler, Osmanlı İmparatorluğu tarih yazıcılığında önemli bir yer tutan tarih kayıtları arasında yer alan, Kanuni Sultan Süleyman (926-973/1520-1566) döneminin tarihî, siyasi ve sosyal olaylarına yer veren birincil kaynaklar niteliğindedirler. Süleymannâmeler Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığı müddetince, uzun saltanat döneminin olaylarını ihtiva eden, mensur ve manzum olmak üzere telif edilen ve “Selimnâme” geleneğinin bir devamı olarak kabul gören, genel ya da muhtelif konulara yer veren birçok eseri kapsamaktadır. Müellifleri tarafından yeni seferler ve hadiseler ilave edilerek genişletilenler olduğu gibi, seferleri farklı cüzler ve başlıklar altında kaydeden ve sadece belli seferleri ihtiva eden Süleymannâmeler de mevcuttur. Bazı Süleymannâmeler Kanuni’nin saltanat dönemine geçmeden önce Yavuz Sultan Selim’in vefatını ve sonrasındaki olayları da içermektedir. Çoğunlukla birinci veya ikinci el kaynak niteliğinde olan bu kayıtlar önemli tarihî ve edebî eserler olup, kimi zaman dönemin olaylarına şahitlik eden, Kanuni ile seferlere katılan müellifler tarafından kaleme alınmışlardır. Kanuni dönemi olaylarından bahseden manzum veya mensur pek çok Süleymannâme bulunmaktadır.

Çalışmamızda, bu eserlerden biri olan, Farsça kaleme alınmış, Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄

Futūḥāti’s-Suleymāniyye yazma eserinin detaylı olarak incelemesi yapılmıştır.

Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa nr. 764 numarada Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ adıyla kayıtlı olan nüshayla karşılaştırılarak tenkitli metni yapılan eser ilk kez Türkçe’ye tercüme edilerek, Türk tarihine ve bilim camiasına katkı sağlaması amaçlanmıştır.

(9)

iv ABSTRACT

Suleymannāmes are the primary sources that include historical, political and social events of the period of Kanuni Sultan Suleyman (926-973/1520-1566), and are among the historical records that have an important place in the historiography of the Ottoman Empire. It covers many works that discuss general and various subjects, and which were accepted as a continuation of the tradition of “Selimnāme”, which included the events of the long reigning period of Sultan Suleyman. As well as those expanded by adding new campaigns and events by their authors, there are also Süleymannāmes which record the military campaigns under different parts and titles and there are those that only contain specific campaigns. Some Süleymannāmes also included the death of Yavuz Sultan Selim before the transition to the reign of Kanuni and events afterward. These records, which are mostly first or second-hand sources, are important historical and literary works and were written by the authors, who sometimes witnessed the events of the period and participated in Kanuni's military campaigns. There are many Süleymannāmes written in poetical or prose styles that mention the events of the Kanuni period.

In this study, a detailed study of Kenzu’l-Javāhiri’s-Saniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye a manuscript written in Persian and registered in Süleymaniye Library Ayasofya 3392, is examined in detail. In addition, a comparison was made with Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄, registered in Suleymaniye Library Hekimoglou Ali Pasha nr. 764, and emendments were made to the manuscript, and it was translated into Turkish for the first time in order to contribute to the research of the Turkish history and the scientific community in general.

(10)

v KISALTMALAR

age. : adı geçen eser agm. : adı geçen makale bkz.: bakınız

c. : cilt çev. : çeviren doğ.: doğum tarihi haz. : hazırlayan

trc. : tercümesi hş. : hicrî şemsî Ktp. : kütüphanesi

nr. : numara

nşr. : neşreden, neşri

ö.: ölüm tarihi s. : sayfa S.: sayı vb.: ve benzeri vr. : varak yz. : yazma

A.Ü.: Ankara Üniversitesi İA : İslâm Ansiklopedisi MEB : Milli Eğitim Bakanlığı TDV : Türkiye Diyanet Vakfı TTK : Türk Tarih Kurumu

(11)

vi TRANSKRİPSİYON ALFABESİ

Bu çalışmada aşağıda sunduğumuz transkripsiyon alfabesi kullanılmıştır.

Türkçede yaygın olarak kullanılan Arapça ve Farsça özel isimler ve yer adları transkripsiyon sistemine dâhil edilmemiş Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde kullanıldıkları şekilde verilmiştir.

آ ،ا َـ ،ی َـ Ā ع ‘

َـ A غ Ġ

ـ İ ف F

ء ‘ ق Ḳ

ب B ک K

پ P گ G

ت T ڭ Ñ

ث S̠ ل L

ج C م M

چ Ç ن N

ح Ḥ و V, Ū

خ Ḫ ه H

د D ی Y, ı ̇̄

ذ Z̠

ر R

ز Z

ژ J

س S

ش Ş

ص Ṣ

ض Ż

ط Ṭ

ظ Ẓ

(12)

vii İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... i

ÖZET ... iii

ABSTRACT... iv

KISALTMALAR ... v

TRANSKRİPSİYON ALFABESİ ... vi

GİRİŞ ... 9

OSMANLI COĞRAFYASINDA FARSÇA TARİH YAZICILIĞI ... 9

BİRİNCİ BÖLÜM ... 17

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S-SULEYMĀNİYYE .. 17

1.1. Eserin Müellifi ... 17

1.2. Yazılışı ve Tertibi ... 257

1.3. Konusu ve Mahiyeti ... 31

1.4. Tarihî ve Edebî Değeri ... 60

1.5. Süleymannâmeler Arasındaki Yeri ... 61

1.6. Dil ve Üslup Özellikleri ... 58

1.6.1. Edebî Sanatlar ... 67

İKİNCİ BÖLÜM... 78

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S-SULEYMĀNİYYE .. 78

2.1. Nüshaları ve Özellikleri ... 78

2.1.1. Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye Fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye, Ayasofya 3392 Numarada Kayıtlı Olan Nüshanın Tavsifi ... 78

2.1.2. Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄, Hekimoğlu Ali Paşa 764 Numarada Kayıtlı Olan Nüshanın Tavsifi ... 88

2.1.3. Manisa Genel Kütüphanesi Muradiye 1346 Numarada Kayıtlı Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme Nüshası ... 90

2.1.4. Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 769 Numarada Kayıtlı Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs Nüshası ... 90

2.2. Metnin Hazırlanmasında İzlenen Yol ... 99

(13)

viii

2.3. Çeviride İzlenen Yöntem ... 109

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 110

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S- SULEYMĀNİYYE’NİN TÜRKÇE ÇEVİRİSİ ... 13302

SONUÇ ... 485

KAYNAKÇA... 486

DİZİN... 492

EKLER... 496

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S- SULEYMĀNİYYE’NİN TENKİTLİ FARSÇA METNİ ... 498

(14)

9 GİRİŞ

OSMANLI COĞRAFYASINDA FARSÇA TARİH YAZICILIĞI

Osmanlı coğrafyası Farsça tarih yazıcılığı geleneğini münferit olarak ele almadan önce, daha önceki Türk devletlerinin tarih yazıcılığı geleneğine değinmek gerektiğini, bu sayede çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki söz konusu gelenek ile ilgili sürecin daha net anlaşılacağını düşünmekteyiz. Türk tarihi deyince çok eski devirler de akla geleceğinden, dönemi tarihsel ve coğrafi olarak sınırlandırmamız kaçınılmaz bir gereklilik hâline gelmektedir. Bu nedenle ele alacağımız yazıcılık geleneğini; tarihsel olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan önce etkin rol sahibi olan Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletleri devirleri, coğrafi olarak İran ve Anadolu coğrafyalarında hüküm sürmüş Türk devletleri ile sınırlandıracağız.

İslam Ortaçağı Farsça tarih yazıcılığı geleneğini; Farsçanın edebî, siyasî ve ilmî bir dil olarak resmiyet kazandığı X. yüzyıl Samanî Hanedanı’ndan (203-395/

819-1005) itibaren, Moğol İstilası öncesi ve sonrası olmak üzere iki döneme ayırmak gerekir. İslam tarih yazıcılığı içerisinde değerlendirilmesi gereken Farsça tarih yazıcılığının, Moğol dönemi öncesinde eski kaynaklardan özetler ve derlemeler olmak üzere daha çok Hindistan idari ağırlığı çerçevesinde şekillendiği için Hindistan Mektebi, Moğol dönemi sonrasında ise İlhanlı-Moğol Mektebi olarak ele alınması gerekmektedir.1 Maveraünnehir, Sistan ve Buhara’da hâkimiyet kurmuş olan Samanî Hanedanı mensupları, Farsçaya büyük ilgi göstermiş, Farsça manzum ve mensur eserlerin yazılmasını teşvik etmiş ve Arapça eserlerin Farsçaya çevrilmesini sağlamışlardır. Bu ilk tercüme döneminden kısa bir süre sonra Farsça kaleme alınmış orijinal tarih ve coğrafya kitaplarıyla ansiklopedik eserler gün ışığına

1 Mustafa Demir, “İslam Ortaçağı’nda İran Bölgesindeki Tarih Yazıcılığı”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.34 (2007), s. 257-258.

(15)

10 çıkmaya başlamıştır.2 Başlangıçta daha çok Abbasî kültürel gelişimi içerisinde şekillenen, mevcut kaynakların özetlerini aktaran, değerlendirme ve sentezden uzak yazım geleneği yerini yerel hanedan tarihleri, genel konulu tarih kitapları ve hanedanlara ait özel kayıtlara bırakmaya başlamıştır.3 Samanî Hanedanı’ndan sonra X. yüzyılın ortalarından, XII. yüzyılın sonlarına kadar Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da hüküm süren bir Türk devleti olan Gazneli Devleti (351-581/963-1186) Fars dili ve edebiyatının gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.4 Tārīḫ-i Beyhaḳı ̇̄, Zeynu’l-aḫbār, Niẓāmu’l Mulk’ün Siyāsetnāme’si ve Tārīḫ-i Sīstān gibi devrin öne çıkan tarih kitapları Farsça olarak kaleme alınmıştır. İran coğrafyasında kurulan bir diğer Müslüman Türk Devleti Selçuklu Devleti de (431-707/1040-1308) eski geleneği devam ettirerek Farsça tarih yazımında önemli rol oynamıştır. Geniş bir coğrafya ve çeşitli diller konuşan kavimleri hâkimiyeti altına alan Selçuklularda Arapça ve Farsça ilim ve edebiyat dili olarak kabul görmüştür. İlim ve edebiyatla yakından ilgilendiklerini bildiğimiz başta Alparslan, Melikşah ve Sencer olmak üzere Selçuklu padişahları, vezirleri ve devlet adamları edebiyatçılara ve ilim adamlarına destek verip onları himaye etmişlerdir.5

Malazgirt zaferinden (463/1071) sonra Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerini sağlayan ve Türk tarihinin önemli bir bölümünü teşkil eden Anadolu Selçukluları (467-707/1075-1308) döneminde ve sonrasında, XIII. yüzyılın başlarında Moğolların İran coğrafyasına yaptıkları saldırıların da bir neticesi olarak çok sayıda ilim adamı, şair ve yazar İran coğrafyasının muhtelif yerlerinden gelerek Anadolu’ya sığınmış ve böylece Farsça, Anadolu sahasındaki etkinliğini sürdürmüştür.6 Anadolu Selçukluları zamanında konuşma ve halk edebiyatı dili olarak varlığını sürdüren Türkçenin yanında resmî dil olarak Farsça’nın varlığı bu hadisenin neticelerinden biri olarak görülebilir.7

İlhanlı-Moğol Mektebi olarak ifade edebileceğimiz XIII. ve XIV. yüzyıl Farsça tarih yazıcılığı her ne kadar önceki dönemin üslubunu devam ettirse de birtakım yenilikler barındırmaktadır. Bu dönemde Arapça’nın etkinliğinin azaldığını

2 Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul: İSAR, 1998, s.66.

3 A.R. Gibb Hamilton, ‘‘Tarih’’, İslam Ansiklopedisi (MEB), XI. Cilt (1970), s.793.

4 Şeşen, age., s.160- 161.; Demir, agm, s.257.

5 Şeşen, age., s.80.

6 Hicabi Kırlangıç, “İran Şiiri İçin Bir Sınıflandırma Denemesi”, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, Yıl: I Sayı: 1 (2001), s.97-98.

7 Ahmet Ateş, “Hicrî VI-VIII. (XII-XIV.) Asırlarda Anadolu’da Farsça Eserler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt VII-VIII (1945), s.94.

(16)

11 hatta ortadan kalktığını, Fars ve Tacik mekteplerinin etkili olduğunu, saray tarihçiliğinin ve hanedan merkezli tarih yazım geleneğinin yerini genel konulu tarih kitaplarına bıraktığını ve tüm bu değişimlerin doğu tarihçiliğinde ilk defa dünya tarihi sahasının oluşması ile sonuçlandığını söylemek mümkündür.8 Bu dönem Farsça tarih yazıcılığının oldukça revaç bulduğu bir dönemdir.

Anadolu’da XII. yüzyıl ve XIII. yüzyıl başlarında Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletleri tarihleri hakkında görece sayıca az olan fakat önemli bilgiler ihtiva eden Farsça eserler kaleme alınmıştır. Bunların başında XII. yüzyıl eseri olan Ẓahı ̇̄ru’d-dı ̇̄n-i Nı ̇̄şābūrı ̇̄'nin, sonrasında Farsça yazan müverrihler için bazen doğrudan doğruya, bazen dolaylı olarak kaynaklık edeceği Selçūḳnāme’si gelir ve çoğu zaman da tek kaynak niteliğine sahiptir.9 İçerik olarak Ẓahı ̇̄ru’d-dı ̇̄n-i Nı ̇̄şābūrı ̇̄'nin Selçūḳnāme’sinden istifade eden, Selçuklu Devleti’nin başlangıcından 492/1099 yılına kadarki tarihî olayları ele alan Rāvendı ̇̄’nin Rāḥatu’ṣ-Ṣudūr ve Āyetu’s-Surūr adlı eseri Selçūḳnāme’den istifade eden eserler arasında yer alır.10 Moğol dönemi öncesi Farsça kaleme alınan bir diğer eser, konu olarak genel tarih yazımı özelliğine sahip Kādı̇̄ Beyżāvı ̇̄’nin Niẓāmu’t-Tevārı ̇̄ḫ adlı eseridir ve 673/1275 yılına kadar hüküm süren İran Hanedanları ile ilgili bilgiler içermektedir.11 Aynı dönem için zikredebileceğimiz bir diğer Farsça telif ise 554/1160 yılına kadarki Selçuklu Hanedanı tarihi olaylarını ele alan, vakayinâme özelliğine sahip ‘Aẓı ̇̄mı ̇̄

tarihidir.12 Söz konusu yüzyıl için sayabileceğimiz diğer eserler; Beyhak nahiyesinin tarihi, coğrafyası, dönemin edip, şair ve ileri gelen şahsiyetleri hakkında bilgiler içeren İbn Funduk’un 563/1168 yılında kaleme aldığı Tārīḫ-i Beyhaḳ’ı,13 İbn İsfendiyār’ın Taberistan tarihi ile ilgili bilgiler ihtiva eden Tārīḫ-i Ṭaberistān’ıdır.14

XIII. yüzyıl ve sonrasında İlhanlı-Moğol Mektebi olarak ifade ettiğimiz dönem Farsça tarih yazıcılığının en parlak devri olarak kabul edilir. Moğol dönemi telifleri, Reşı ̇̄du’d-dı ̇̄n Fażlullāh ile başlayıp Benāketı ̇̄ ve Ḥamdullāh Ḳazvı ̇̄nı ̇̄ ile

8 Sergey Grigoreviç Agacanov, Oğuzlar, Çev., Ekber N. Necef-Ahmet Annaberdiyev, İstanbul:

Selenge Yayınları, 2003, s.46; Demir, agm, s.264.

9 Claude Cahen, “Selçuklu Devri Tarih Yazıcılığı”, Çev., Nejat Kaymaz, Ankara Üniv. D.T.C.F. Tarih Araştırmaları Dergisi, VII, 12-13 (1969), s. 217.

10 Muhammed b. Alî b. Süleymân er-Râvendî, Râhat-üs-Sudûr ve Âyet-üs-Sürûr C. 1, Çev., Ahmed Ateş, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999, s.67.

11 M. Şemsettin Günaltay, İslam Tarihinin Kaynakları, İstanbul: Endülüs Yayınları 1991, s. 171.

12 Ali Sevim, Azimî Tarihi: Selçuklularla İlgili Bölümler, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1988, s.18.

13 Nimet Yıldırım, Fars Edebiyatında Kaynakbilim, Erzurum: Fenomen Yayınları, 2012, s.150-151.

14 Yıldırım, age., s.153.

(17)

12 vakayinâme tarzının en iyi örneklerini barındırmaktadır.15 Ortaçağ İslam dünyasının devlet adamlarından Reşı ̇̄du’d-dı ̇̄n Fażlullāh, Cāmi’ut-Tevārı ̇̄ḫ ile modern anlamda ilk dünya tarihi olarak kabul edilen eserini Gazan Han’ın isteği üzerine yazar. Farsça ve Moğolca kaleme alınan eser Asya ve Avrupa’da yaşayan milletlerin tarihini tarafsız olarak aktarmaktadır.16

Bu dönem teliflerinin bazılarını Selçuklu vakayinameleri ve İlhanlı vakayinameleri olarak iki ayrı başlık altında ele almak doğru olacaktır. Selçuklu vakayinamelerinin en önemlilerinden biri Anadolu Selçuklularının yerli kaynaklarından olan 581-678/1186-1280 tarihleri arasındaki olayları içeren İbn Bı ̇̄bı ̇̄’nin El-Evāmiru’l-’Alā’iyye fī’l Umūri’l-’Alā’iyye adlı eseridir.17 Bir diğer vakayiname Aḳsarāyı ̇̄ nisbesiyle bilinen Kerı ̇̄mu’d-dı ̇̄n Maḥmūd’un 722/1323'de kaleme aldığı Emevî, Abbâsî ve Büyük Selçuklu devletlerine dair tarihi ihtiva eden Musāmeretu’l-Aḫbār ve Musāyeretu’l-Aḫyār’dır.18 Yazarı bilinmeyen ve Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları dönemini kapsayan Anonim Tārīḫ-i Āl-i Selçūḳ ve Niğdeli Kadı Aḥmed’in 732/1332 yılında İlhanlı hükümdarı Bahadır Han adına kaleme aldığı Selçuklu Devleti’nin sona ermesi ile ilgili önemli bilgiler içeren bu eser de dönemin vakayinameleri arasında yer alır.19

Bu sınıflandırma çerçevesinde, İlhanlı vakayinamelerine baktığımızda ilk olarak karşımıza Alāu’d-dı ̇̄n Aṭā Melik Cuveynı ̇̄’nin 657/1259 yılında tamamladığı, Selçukluların Moğol istilası sonrasında ekonomik ve mali ilişkileri ile ilgili orijinal bilgiler veren eseri Tārīḫ-i Cihānguşā çıkar20. Muḥammed Dāvud el-Benāketı ̇̄’nin Tārīḫ-i Benāketı ̇̄ adlı eseri, Muḥammed el-Kāşān Benāketı ̇̄’nin 703-715/1304-1316

15 Hamilton, agm, s.794.; Demir, agm, s.264.

16 Yıldırım, age., s.161.

17 Muhammet Kemaloğlu, “Türkiye Selçuklu Tarihi Birinci Elden Kaynakları”, Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi, C.2 No.3 (Eylül, 2013), s.7.; Bkz. İbn Bibi, El Evamirü'l-Ala'iye Fi'l-Umùri'l- Ala'iye (Selçuk Name), çev., Mürsel Öztürk, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014.

18 M. Fuad Köprülü, “Anadolu Selçukluları Tarihi’nin Yerli Kaynakları”, TTK Belleten, VII/27 (1943), s.389-391.; Bkz. Aksarâyî, Müsâmeret ül-ahbâr - Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi, nşr. Osman Turan, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1944, s.28-57.

19 İlhan Erdem, “Türkiye Selçuklu-İlhanlı İlişkileri (1258-1308)”, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi,1995, s. XXIII- XXIV.

20 Demir, agm, s.264-265.; Bkz. Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Tarih-i Cihan Güşa, Çev. Mürsel Öztürk, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.

(18)

13 tarihi olaylarını içeren Tārīḫ-i Olcaytu’su21 ve Ḥamdullāh Ḳazvı ̇̄nı ̇̄’nin Tārīḫ-i Guzı ̇̄de adlı eseri bu dönemin öne çıkan Farsça telifleridir.22

Kısaca bahsettiğimiz ve önemli kaynaklarına değinmeye çalıştığımız Farsça tarih yazıcılığının bu seyri XIII. yüzyıl sonrasında Anadolu’da yerini yavaş yavaş Türkçe teliflere bırakmaya başlar. Her ne kadar etkinliği zayıflasa da gelenek devam eder.

Anadolu Türk Beyliklerinin ortaya çıkmasına kadar, Anadolu Selçukluları Devleti’nde, resmi yazışmalarda, bilimde, dinde, edebiyatta ve tarih yazıcılığında Arapça ve Farsça hâkimdi.23 Karamanoğlu Mehmed Bey ve Oğuz beylerinin Farsçaya karşın Türkçenin kullanımı hususunda siyasi tavır koymuş olmaları, Beylikler döneminde saray şair ve yazarlarının Türkçe eserler vermeye başlamaları ve Farsça ve Arapçadan tercümeler yapmaları için teşvik edilmeleri, Osmanlı Beyliği’nin Türkçeyi yazı dili olarak kabul etmesi ve XIII. yüzyıl itibariyle tasavvuf hareketinin iletişim sahasında Türkçenin saygınlık kazanmasına olanak tanıması Beylikler dönemi Anadolusunda Türkçenin yazı dili olarak etkinliğini sağlayan temel unsurlar olarak kabul edilmektedir.24

Döneme ait ilk müstakil eserlerin XV. yüzyılda verildiği söylenebilir.

Āşıkpaşazade’nin Tevārı ̇̄ḫ-i Āl-i Osmān’ı, İdrı ̇̄s-i Bidlı ̇̄sı ̇̄’nin Farsça kaleme aldığı Heşt Bihişt, Neşrı ̇̄’nin Kitāb-ı Cihānnumā’sı ve İbn Kemāl’in Tevārı ̇̄ḫ-i Āl-i Osmān’ı bu devrin Osmanlı tarih kaynaklarıdır. Resmî tarih yazıcılığı kabul edilen vakayinüvislik kurumu ise XVIII. yüzyılın başlarında ortaya çıkarak İmparatorluğun sonuna kadar sürecek devamlı bir hizmet hâline gelmiştir. Vakayinüvislik aslında resmî tarihçilik açısından Fatih devrinde ortaya çıkıp, Kanuni devrinden itibaren süreklilik arz ederek memuriyet hâline dönüşen XVII. yüzyılın başlarına kadar süren şahnâmeciliğin devamıdır. Bu kurum Fatih döneminde başarılı olamamış ancak Kanuni devrinde resmî bir müessese hâline gelebilmiştir25.

21 Bkz. Derya Örs, “Tarih-i Olcaytu: İnceleme ve Çeviri”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 1992.

22 Erdem, “Türkiye Selçuklu-İlhanlı İlişkileri (1258-1308)”, s. XXVII- XXVII.

23 Salim Koca, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Ankara: Berikan Yayınevi, 2011, s.267.

24 Ali Akar, “Türkiye Türkçesinin Kuruluşu ve Yunus Emre”, Türk Yurdu S. 297 (2012), s.58-59.

25 Erhan Afyoncu, Tanzimat Öncesi Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi, İstanbul: Yeditepe Yayınları, (2014), s.15.

(19)

14 II. Bayezid döneminde resmî tarih yazıcılığının ilk ürünlerini veren İdrı ̇̄s-i Bidlı ̇̄sı ̇̄ ve İbn Kemāl, eserlerini Farsça ve Türkçe olarak kaleme almışlardır.26 Sonrasında Yavuz Sultan Selim devrinin önemli olaylarını ihtiva eden ve onun adını taşıyan eserler verilmeye başlanır. Bu kayıtlar “Selimnâme” olarak adlandırılır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise aynı gelenek “Süleymannâme” yazıcılığı olarak karşımıza çıkar ve II. Selim’den sonra birkaç istisna dışında devam ettirilmez.27 Kanuni dönemini anlatan bu tarih kayıtları özel bir ad taşısın ya da taşımasın genellikle “Süleymannâme” olarak adlandırılmıştır. Günümüze ulaşan bu telifler Kanuni’nin saltanat günlerini, yaptığı seferleri ve dönemin önemli sosyal, kültürel ve tarihî olaylarını aktarmaktadır.28 Kanuni Sultan Süleyman’ın 926/1520’de tahta çıkışından, 973/1566’daki vefatına kadar geçen 46 yıllık dönemi kapsayan bu eserler çoğunlukla birinci ya da ikinci el kaynak niteliği taşırlar. Bu eserler, tarihî bilgilerin yanı sıra, yazıldıkları dönemin dinî, ahlâkî, sosyal ve iktisadi yapılarını da yansıtırlar.29

Çalışmamızın konusunu teşkil eden ve ilerleyen bölümlerde detaylı bir şekilde inceleyeceğimiz Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye de bu eserler arasında yer almaktadır.30 Günümüze ulaşan bazı Farsça Selimnâmeler ve Süleymannâmeler üzerinde bilimsel çalışmalar ve yayınlar yapılmıştır.

Farsça Selimnâmeler

Selimnâme, Osmanlı İmparatorluğu tarihinin Yavuz Sultan Selim ve II. Selim (973-981/1566-1574) dönemlerini anlatan manzum ve mensur eserlere verilen addır.

Günümüze ulaşan Selimnâmelere baktığımızda birçoğunun tarihî olayları bizzat gözlemleyen müellifler tarafından yazılmış olduklarını görmekteyiz. 31 Bu da aktarılan bilgilerin birinci elden kaynak değeri taşıyor olması nedeniyle bu tarih

26 Afyoncu, age., s.15-16.

27 Ahmet Uğur, “Selimnâme”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt XXXVI (2009), s.440-441.

28 Abdurrahman Sağırlı, “Süleymannâme”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt XXXVIII (2010), s.124-127.

29 Doç. Dr. Şerafettin Severcan, “Süleymannâmeler”, Osmanlı c.8, Editör: Güler Eren, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 303-306.

30Bkz. Ali Güzelyüz, Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye Fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye (Kanuni Sultan Süleyman’ın Fetihleri) 1. Cilt, İstanbul: Çantay Kitabevi, 2001. Bu çalışmada yazma metninin sadece 1a ve 113b varağına kadar olan kısmı bilgisayara aktarılarak tanıtımı yapılmış ve basılmıştır. Bu çalışmanın amacı metni üç nüsha halinde yayınlamak olsa da tamamlanamamıştır. Eserin sadece Farsça metni üzerinde çalışılmış Türkçeye çevirisi yapılmamıştır.

31 Uğur, agm, s. 440-441.

(20)

15 kayıtlarının ne denli önemli olduğunu yansıtmaktadır. Selimnâmeler, Yavuz Sultan Selim’in seferlerine bizzat katılan ya da bir vesile ile orada bulunan müellifler tarafından kaleme alınmış eserlerdir. 32 Üzerinde çalışmalar yapılmış Farsça Selimnâmeler şunlardır:

Adā’ı ̇̄-yi Şı ̇̄rāzı ̇̄ ve Selim-nāmesi33 İdrı ̇̄s-i Bidlı ̇̄sı ̇̄ ve Selimşāh-nāmesi34

Kadızâde (Kebîr b. Üveys) ve Selimnāmesi35

Farsça Süleymannâmeler

Süleymannâme, Osmanlı İmparatorluğu tarihinin Kanuni Sultan Süleyman (926-973/1520-1566) dönemi olaylarını anlatan manzum ve mensur eserlere verilen addır. Bu tarih kayıtları Selimnâme geleneğinin bir devamı olarak kabul gören, genel ya da muhtelif konulara yer veren birçok eseri kapsamaktadır. 36 Müellifleri tarafından yapılan yeni seferler ve hadiseler ilave edilerek genişletilenler olduğu gibi, seferleri farklı cüzler ve başlıklar altında kaydeden ve sadece belli seferleri ihtiva eden Süleymannâmeler de mevcuttur.37 Çoğunlukla birinci veya ikinci el kaynak niteliğinde olan bu kayıtlar önemli tarihî ve edebî eserler olup, kimi zaman dönemin olaylarına şahitlik eden, Kanuni ile seferlere katılan müellifler tarafından kaleme alınmışlardır. Büyük çoğunlukla Türkçe olarak kaleme alınan bu eserler, Farsça ve Arapça olarak da telif edilmişlerdir. Ancak Türkçe yazılanlar dahi genelde Farsça ve Arapça kelime ve terkipler ile doludur.38 Sadece aktardıkları tarihî olaylar ile kalmayıp dönemin sosyal, dinî, ahlakî ve iktisadi vaziyetini de günümüze taşımaktadırlar. Birer tarih kaydı olmalarının yanı sıra aynı zamanda dönemin dili

32 Mustafa Argunşah, “Türk Edebiyatında Selimnameler” (Ahmet Buran Armağanı), Turkish Studies.

C. IV S. 8 (2009): s. 32.

33 Bkz. Abdüsselam Bilgen, Adā’ı ̇̄-yi Şı ̇̄rāzı ̇̄ ve Selim-nāmesi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2007.

34 Bkz. Hicabi Kırlangıç, İdris-i Bîdlisî, Selimşâh-nâme, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001.

35 Bkz. Esra Yördem, “Kadızâde’nin Gazavât-ı Sultan Selim Han Adlı Eseri (Metin-İnceleme)”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018.

36 Franz Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, çev., Coşkun Üçok, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, (1982). s.83

37 Ziya Kazıcı, “Osmanlı Müesseselerinin Yazılı Kaynakları”, İstem Dergisi, Sayı 5 Yıl:3 (2005), s.

121.

38 Severcan, agm, s. 133

(21)

16 hakkında da bilgiler veren edebî eser özelliğine de sahiptirler. Süleymannâme kaleme alan müelliflerin büyük kısmı, devlet görevinde bulunan ya da daha önce görev yapmış şahsiyetlerden oluştukları için eserlerinde aslında devletin resmî görüşünü de yansıtmaktadırlar. Genel olarak bahsettiğimiz özelliklere sahip olan bu tarih kayıtlarından, kapsam ve içerik bakımından öne çıkan Farsça Süleymannâmeler şunlardır:

Fetḥullah Ārifı ̇̄ Çelebı ̇̄’nin Süleymannâme’si39 İsmāʿ ı ̇̄l ve Futūḥāt-ı Suleymānı ̇̄’si40

Celalzāde Mustafa Çelebi’nin Tabakâtü’l-Memāl ı ̇̄k ve Derecātü’l Mesālı ̇̄k’i41 Dāstān-ı Sulṭān Süleymān adı ile Süleymannâme olarak tanıtılan ve TSMK Ktb. Revan Koll. 1268’e kayıtlı eser42

Yukarıda sadece adlarını verdiğimiz eserlerin içerikleri hakkında bilgiler çalışmamızın Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye’nin Süleymannâmeler Arasındaki Yeri başlığı altında detaylı olarak yer alacaktır.

Türk devletlerinin tarih yazım geleneğinin dönemlerinden sadece biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü coğrafyada Farsça tarih yazıcılığı ile ilgili sunduğumuz bu bilgiler, geniş bir coğrafyaya yayılmış ve dünya tarihinde en uzun süre ayakta kalmış imparatorluklardan olan Osmanlı İmparatorluğu tarihi için kronolojik bir özet niteliğindedir. Medhal niteliğindeki bu kısımdan sonra çalışmamız, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi olaylarını içeren Kenzu’l- Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye adlı eserin, tarihî, edebî ve dil yönünden incelemesini içerecektir..

39 Bkz. Ahmet Faruk Çelik, “Fethullah Arifi Çelebi’nin ‘Şahname-i Al-i Osman’ından Süleymanname”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009.

40 Bkz. Betül Bilgen, “İsma'il ve Futuhat-ı Süleymani'si”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1990.

41 Babinger, age, s. 113-114; Abdülkadir Özcan, “Kanuni Sultan Süleyman Devri Tarih Yazıcılığı ve Literatürü”, Prof. Dr. Mübahat S. Kütükoğlu’na Armağan, ed., Zeynep Tarım Ertuğ, İstanbul: 2006, s.

125-126.

42Fehmi Edhem Karatay, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu C. I, İstanbul: Topkapı Sarayı Müzesi Yayınları, 1961, s. 223.

(22)

17 BİRİNCİ BÖLÜM

KENZU’L-CEVĀHİRİ’S-SENİYYE FI ̇̄ FUTŪḤĀTİ’S-SULEYMĀNİYYE

1.1. ESERİN MÜELLİFİ

Eserin müellifinin tespit edilmesi, yazma eserler üzerine yapılan çalışmalarda şüphesiz en çok önem arz eden ve özellikle çalışılan nüsha ya da nüshalarda müellif ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmuyorsa kesin bir sonuca varılması kimi zaman mümkün olmayan bir husustur. Bu mühim konu eldeki verilerin işlenmesinde, bilimsel tartışmaların ve saha uzmanlarının yeni bakış açılarının muhakkak incelikle gözetilmesini zorunlu kılar. Araştırmamızın bu bölümünde çalışmamıza konu olan eser ve yazma nüshaları hakkında bu zamana kadar yapılmış olan bilimsel çalışmaları ve bu çalışmalardaki tespitleri değerlendirip eserin müellifi hakkında bir sonuca varmaya çalışacağız.

Tezimizin konusu olan ve temelini teşkil eden Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye nüshası ve bu nüsha ile ilişkili olduğu tespit edilen başta Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ olmak üzere, Manisa Genel Kütüphanesi Muradiye'de bulunan 1346 numarada kayıtlı Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme’si ve Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 769 numarada kayıtlı Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs nüshalar ile ilgili bilgiler ve müellif ile ilgili öne sürülen görüşlerden sonra müellif konusu açıklığa kavuşturalacaktır.

Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye nüshasında müellif, müstensih ya da istinsah kaydı mevcut değildir. Nüsha okuması esnasında vr. 132b- 135a arasında yer alan:

(23)

18

” نییزت و رظن رب ةمّدقم نیا ناتساد هب دَرُدمظن حیادم ناطلس کلامم ناتس کلسرد

ضرع و نایب .43

“Bu Hikâyenin Mukaddimesine Arz ve Beyanda Bulunmak Üzere Cihan Fatihi Sultan’a Yazılan Nazım Halindeki İnci Misali Methiyelere Bir Bakış ve Güzelleme44

Başlığı altında kaleme alınmış ve sultana övgü amacı ile söylenmiş olan manzum kısımdaki aşağıdaki beyitte “مساق”, “Ḳāsım” mahlası geçmektedir. Nüsha metni içerisinde müellif olarak değerlendirebileceğimiz başka bir isime rastlanmamıştır.

نـــیا یـــسه ـــ وـــصف

وـــضفز ن یب ـــت

45 ی ـــــــــ ّدـــــــــ زورم نوزـــــــــفا مـــــــــساق

“Ey Kasım aşma haddini daha fazla Bu fasıl seni ve senin fazlını aşar çünkü.”

Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān- ı Suleymānı ̇̄ nüshasında da müellif, müstensih ya da istinsah kaydı mevcut değildir.

Tezimizde Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye ile karşılaştırmasını yaparak tenkitli metinde ter verdiğimiz bu nüshada da aynı beyit mevcuttur. Sadece iki kelimenin yazımında farklılık bulunmaktadır. Tıpkı Ayasofya nüshasında olduğu gibi bu nüshada da beyitte geçen “مساق", “Ḳāsım” mahlası dışında müellif olarak değerlendirebileceğimiz başka bir isme rastlanmamıştır.

یب ــــــت وــــــضفزن یل تــــــف نیاتــــــسه

46 ی ـــــــــــ یدـــــــــــ زورمنوزفا مـــــــــــساق

43 Metin, s. 243.

44 Metin, s. 243-247.

45 Metin, s. 246.

46 Bkz. Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄, yz., Hekimoğlu Ali Paşa nr. 764 vr. 119a.

(24)

19 Manisa Genel Kütüphanesi Muradiye 1346 numarada kayıtlı Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme nüshasında müellif, müstensih ya da istinsah kaydı mevcut değildir. Ancak eserdeki şiirlerin birçoğunda “Ġubārı ̇̄” mahlası geçmektedir.

Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 769 numarada kayıtlı Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs nüshasında müellif, müstensih ya da istinsah kaydı mevcut değildir.

Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye’nin sadece I. Viyana kuşatmasını anlatan son kısmını içeren 80 varaktan oluşan bu nüshanın metni Ayasofya nüshası ile tam olarak aynı değildir. Bazı başlıklar ve cümleler aynı olsa da birçok farklılıklar barındırmaktadır. Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye’deki müellif şiirlerinin birçoğu bu nüshada yer almamakla birlikte farklı müellif şiirleri de mevcuttur. Nüsha içeriği ile ilgili bilgiler nüshaları ve özellikleri başlığı altında detaylı şekilde verilmiştir. Bahsettiğimiz bu farklı müellif şiirlerinden birisinin içerisinde “Ẓahı ̇̄r” ismi geçmektedir. Her ne kadar Ayasofya nüshası ile benzerlikler içeriyorsa da Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs nüshasının aynı müellif tarafından yazılmadığı başka bir müellif tarafından kaleme alındığı kanaatindeyiz.

Nüshada geçen “Ẓahı ̇̄r” adı ile ilgili yaptığımız araştırmalarda Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs nüshası müellifi için kesin bir sonuca varamadığımızı da söylemeliyiz.

دیاــــــ ب راــــــم نادــــــند ز رــــــض للاز رــــــیدظ یــــــ ب ناز هدــــــنز ناــــــدن یــــــس ت حُر ز Yukarıda kısaca bilgilerini verdiğimiz nüshalar arasında Kenzu’l-Cevāhiri’s- Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili olan nüshalardan eksik olsa da, içerik olarak birebir örtüşen tek nüsha Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı olan Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄’dir. Bu bilgilerden sonra birbirleri ile ilişkili olduğu düşünülen bu dört yazma nüshanın aralarındaki ilişki ve müellifi ile ilgili görüşlere gelince, Sağırlı tam bir nüshası mevcut olmayan Manisa Genel Kütüphanesi Muradiye 1346 numarada kayıtlı Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme’sinin en az iki farklı tertibinin bulunduğunu, günümüze parçalar halinde ulaşan dört eksik nüshası olduğunu aktarmaktadır.47 Bunların ise, aralarında çalışmamızın konusu olan Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye, Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān-ıSuleymānı ̇̄ ve Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 769 numarada kayıtlı Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs

47 Sağırlı, agm, s. 125.

(25)

20 olduğunu belirtir.48 Bu bilgileri aktaran Abdurrahman Sağırlı ayrıca, Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme’sinin müellifinin Ġubārı ̇̄ Kireççizâde Mahmud Çelebi olduğunu, 49 Parmaksızoğlu’nun aktardığı gibi Abdurraḥman b. Abdullaḥ Ġubārı ̇̄50 olmadığını da dile getirir.

Ali Alparslan ise Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄’nin Abdurraḥman b. Abdullaḥ

Ġubārı ̇̄’ye ait olduğunu ve Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme’sinin eksik bir nüshasının Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı olduğunu söylemektedir.51

Abdulkadir Özcan da çalışmasında, manzum Süleymannâmeler başlığı altında, Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄’nin Abdurraḥman b. Abdullaḥ Ġubārı ̇̄’nin eseri olduğunu ve nüshalarının da Manisa Genel Kütüphanesi Muradiye 1346 numarada kayıtlı Ġubārı ̇̄’nin Şāhnāme’si ve Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ olduklarına işaret eder.52

Felix Tauer’in 1924 yılında Dastan-i Sefer-i Belgrad adı ile yayınladığı Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ nüshasının sadece Belgrad seferi kısmını esas alan çalışmasında Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye ile Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 769 numarada kayıtlı Tārı ̇̄h-i Feth-i Engürüs nüshaları ile ilgili bilgiler de sunmaktadır.53 Felix Tauer çalışmasında, Hekimoğlu Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ nüshasının Celâlzâde Salih’in eseri olabileceği fikrini ortaya atmış ve bu fikir Franz Babinger tarafından da destek görmüş olsa da Tauer daha sonra bu görüşünü geri çekmiştir. Bu görüşünü geri çektiği yazısında Ali Paşa 764 numarada kayıtlı Sulṭān-ı Suleymānı ̇̄ yazma eserinden anonim olarak bahsetmektedir 54 . Franz Babinger, Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniyye Ayasofya 3392 numarada kayıtlı yazma eserin önemli

48 Sağırlı, agm, s. 125.

49 Sağırlı, agm, s. 125.

50 İsmet Parmaksızoğlu, “Abdurrahman Gubârî’nin Hayatı ve Eserleri”, Tarih Dergisi, Cilt 1 S. 2 (1950), s. 354.

51 Ali Alparslan, “Gubârî Abdurrahman”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 14 (1996), s.168.

52 Özcan, agm, s. 131.

53Felix Tauer, Histoire de la Campagne du Sultan Suleyman Ier Contre Belgrade en 1521, Prague:

Nakladem Filosoficke Fakulty University Karlovy,1924.

54 F. Tauer, Addition a mon ouvrage "Histoire de la Campagnedu Sultan Süleyman Ier contre Belgrade en 1521", tirees de l'histoire de Süleyman Ier par Djelâlzâde Salih Efendi, Archiv Orientalni, vol. 7 (1935), No. 1-2, s. 191-196.; Hüseyin G. Yurdaydın, “Celâl-zâde Salih’in Süleyman-nâme’si”

(Türk Tarih Kurumu tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın 400'üncü ölüm yıldönümü dolayısiyle hazırlanmış olan seminerde sunulan tebliğ, İstanbul, 7-10 Eylül, 1966).

(26)

21 Süleymannameler arasında yer aldığını kaydetmektedir55. Erhan Afyoncu ise eserin bazı farklı bilgiler ihtiva ettiğine ve ayrıntılı bir çalışmanın yapılması gerektiğine dikkat çekmektedir.56

Söz konusu bu görüşleri göz önünde bulundurduğumuzda Kenzu’l- Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye’nin müellifi hakkında iddiaların aslında bir sonuca varmadığını ve bize müellif hakkında net bir bilgi sunmadığını görmekteyiz.

Müellif hususundaki bu bilgileri verdikten sonra yaptığımız araştırmalar sonucunda müellifin aslında bu görüşlerde yer almayan Şāh Ḳāsım olduğunu tespit ettik. Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye nüshasındaki müellif şiirinde geçen “Ḳāsım” isminden yola çıkarak Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemleri ile ilişkili olabileceğini düşündüğümüz tezkirelerde geçen

“Ḳāsım” adındaki tüm şair ve şahsiyetler hakkında yaptığımız okumalar neticesinde bu sonuca ulaştığımızı söylemeliyiz. Bu önemli bilgi Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş- Şu’arâ adlı eserinde yer almaktadır. Âşık Çelebi Şāh Ḳāsım’ın Kanuni Sultan Süleyman döneminin tarihini konu alan bir kitap kaleme aldığını aktarmaktadır, Âşık Çelebi’nin kendi ifadeleri şu şekildedir:

“Sultān Süleymān-ı merhūmuñ tevārı ̇̄h-i eyyām-ı hümāyūnı cildinüñ evvelinde bu vech ile iḳtibās itmişdür ki innehu min Süleymāne ve innehu bismillāhirrahmānirraḥı ̇̄m ol cildden ceste ebyātdur. Naẓm:

Ḫodeş nūr u kitābeş nūr-ı menşūr Nüzūl-i ū bevey nūrun ʿalānūr

Dü gı ̇̄sūyeş dü muşkı ̇̄n lām-ı Levlāk Dehāneş mı ̇̄m-i lafẓ-ı mā ʿarefnāk

55 Babinger, age, s. 83

56 Afyoncu, age, s. 39.

(27)

22 Ez ān rūyeş ne būdı ̇̄ sāye peydā

Ki bud ḫurşı ̇̄d rā der sāyeeş cā

Zi naẓm-ı ḫilḳat-i ū beytü’l-kaṣı ̇̄de Serāpāy-ı vücūdeş cümle dı ̇̄de.57

Âşık Çelebi Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’da Şāh Ḳāsım’ın merhum Kanuni Sultan Süleyman’ın tarihini anlatan kitabın başında verdiği ayeti ve beyitleri işte bu şekilde kaydetmiştir. Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye de aynı ayet ile başlamakta ve bu beyitler yazma nüshada müellif şiiri olarak yer almaktadır. Yazma nüshadaki bu kısımlar ise şu şekildedir:

“Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle diyor: “Mektup Süleymān’dan gelmekte, Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlamaktadır.58” Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, ey sultan delil sanadır, senden başka güç, kuvvet sahibi yoktur.59

“Müelliften

Kendisi nur, kitabı nur mecmuası

Onun (Kur’an-ı Kerim’in) Ona (Hz. Muḥammed’e s.a.v) nazil olması ise nur üstüne nurdur.60

“Müelliften

İki saç beliği “levlak’ın” iki lamının müşkü Ağzı ise “mâʿarefnâke” mim’inin sırrı

57 Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, haz. Filiz Kılıç, Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Yayınları, 2018, s. 594-595.

58 Kur’an-ı Kerim, 27/30.

59 Metin, s. 2.

60 Metin, s. 7.

(28)

23 Vücudu candır, canı canın canı

Miraç gecesi bu sırrın bir göstergesidir

Üzerine gölge düşmemesinin sebebi Güneşin onun gölgesinde olmasıdır.61

Âşık Çelebi’nin eserinde kaydettiği ve çalışmamızın konusu olan Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye’de birebir yer alan bu ifadeler müellif hususunun açıklığa kavuşmasını sağlamaktadır.

Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sında Şāh Ḳāsım’ın hayatı ve eserleri ile ilgili bilgiler de yer almaktadır.

Azerbaycan’ın meşhur âlim, şair ve hattatlarından olan Şāh Ḳāsım (ö.

946/1539) Tebrizlidir. Babası dönemin âlimlerinden olan Şeyh Maḫdumı ̇̄’dir. Yavuz Sultan Selim Çaldıran Şavaşı’nda Tebriz’de olduğu sırada (919-920/1514-1515) hocası Halimi Çelebi, Şeyh Maḫdumı ̇̄’den tövbe ve inabet ederken onun oğlu Şāh Ḳāsım’ı görüp tanımış ve onu padişaha da tanıtmıştır. Bu vesileyle Halim Çelebi’nin tavsiyesi üzerine Sultan Selim İstanbul’a dönerken Şāh Ḳāsım’ı da yanında getirir.

Sultan Selim, Şāh Ḳāsım’ı meclislerine kabul ederek iltifatını gösterir ve onu daima yanında gezdirir. Edirne’deki bir mecliste padişahın emri ile bazı ayetleri tefsir edince Sultan Selim, Ḳāsım’a ilk olarak 40 akçe ulufe bağlar. Sonrasında ulufesi 50 akçeye, Kanuni Sultan Süleyman’ın cülusu (1520) ile birlikte ise 70 akçeye çıkarılır, ulufesini arttırıp 100 akçeye çıkarmak için ise kendisinden tarih kitabı yazması istenir.62 Aynı zamanda tefsir ilmine de hâkim olan Şāh Ḳāsım camilerde hutbe verir

61 Metin, s. 8.

62 Kılıç, haz., age, s. 593-594; Peçevî İbrahim Efendi, Tarîh-i Peçevî, C.I, Önsöz ve İndeks: Fahri Ç.

Derin, Vahit Çabuk, İstanbul: Enderun Kitabevi,1980, s.50; Muhammed Ali Terbiyyet, Danişmendani Azerbaycan, Tahran, s. 188.; Nişancı Mehmed Paşa, Hadisat, (Osmanlı Tarihi ve Zeyli), Sadeleştiren:

Enver Yaşarbaş, İstanbul: Kamer Neşriyat, 1983, s. 229; Müstakim-Zade Süleyman Efendi, Mecelletü’n-Nisab (Tıpkıbasım), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2000, vr. 279b.; Mecdi Mehmed Efendi, Şakaik-ı Numaniye ve Zeyilleri: Hadaiku’ş-Şakaik (Şekaik Tercümesi), c. I, Neşre hazırlayan: Abdülkadir Özcan, İstanbul: Çağrı Yayınları, 1989, s. 454-455.; Habib Efendi, Hatt ve Hattatan, İstanbul: Matbaa-i Ebu’z-ziya, 1306 h., s. 62,84.; İsmail Hikmet, Azerbaycan Edebiyatı

(29)

24 ve halkın beğenisini ve ilgisini kazanır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde itibarı ve şöhreti günden güne artar. Gençlere edebiyat dersleri okutan Ḳāsım’dan Âşık Çelebi münşeat dersleri aldığını kaydeder. Ayrıca Âşık Çelebi, Şāh Ḳāsım’ın oğlu Ali Çelebi ile yakın arkadaştır ve bu sebeple Ḳāsım ile irtibatı da oldukça fazladır.63 Irakeyn seferinden (1533-1536) sonra ise Kanuni Sultan Süleyman’ın dış görünüşünü anlatan Şemailnâme’si çok beğenilince ulufesi yükseltilir. Muhyî-i Gülşenî, Şāh Ḳāsım’ın Gülşenî tarikatına bağlı olduğunu, döneminin tanınmış âlimlerinden olup temiz niyetli ve hoş sohbet olduğunu, güzel hattı olan imla kurallarına özen gösteren bir şair olmasının yanı sıra çok hızlı yazı yazma yeteneğine sahip olduğunu kaydetmektedir.64

Âşık Çelebi’nin kaydettiğine göre Şāh Ḳāsım, Kanuni Sultan Süleyman devrinde Osmanlı tarihi ile ilgili bir kitap yazmaya başlar ancak ömrü vefa etmediği için eserini tamamlayamaz. Şāh Ḳāsım 946/1539 yılında İstanbul’da vefat eder.65 Âşık Çelebi’nin bahsettiği bu eser yukarıda geçen ayet ve müellif şiirlerini verdiğimiz tezimizin konusu olan Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s- Suleymāniye’dir. Çelebi’nin söylediği gibi yarım kalmıştır çünkü müellif Şāh Ḳāsım’ın yazma nüshanın başında verdiği planda eserinin dört rükundan oluşacağını söylemesine rağmen içerikte birinci rükun dışında diğer rükunlar yer almamaktadır.

Eserle ilgili bu bilgi de müellifin Şāh Ḳāsım olduğu fikrini güçlendirmektedir.

Ayrıca Abdulkadir Özcan’ın çalışmasının Süleymannâmeler ile ilgili olan kısmında Bağdatlı İsmail Paşa’nın, Keşfu’z-zunûn Zeyli’nde, İranlı şair Tebrizli Şāhı ̇̄

b. Kasım Çelebi’nin (ö. 1538) Süleymannâme’sinin adı geçiyor olsa da herhangi bir nüshasına ulaşılamamıştır66 diyerek bahsettiği Tebrizli Şāhı ̇̄ b. Kasım Çelebi’nin Şāh Ḳāsım ve eserinin ise Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye olması muhtemeldir. Çünkü Şāh Ḳāsım’ın vefat tarihini Âşık Çelebi 1539 olarak vermektedir yani tarihler çok yakın ayrıca isimler de benzerdir.

Tarihi I-II, Hazırlayan: Parvana Bayram, Ankara: Akcağ Yayınları, 2013, s. 373-374.; Azade Musayeva, Türkiye’de Yaranan Azerbaycan Edebiyatı ve Halilinin “Fırkatname”si, Bakü: Nurlan, 2010, s. 15-16.; Haluk İpekten, Divan Edebiyatında Edebî Muhitler, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1996, s. 80.

63 Kılıç, haz., age, s.592-594.; İpekten, age, s.117.

64 Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrâhim-i Gülşenî, İstanbul: Türkiye Yazmalar Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014, s. 255-259.

65 Kılıç, haz., age, s. 594.

66 Özcan, agm, s. 137.

(30)

25 Her ne kadar Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’da verdiği bu değerli bilgiler müellif konusunu açıklığa kavuşturmamızı sağlayacak nitelikte olsa da Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşayan ve saray tarafından himaye görmüş sanatkâr ve zanaatkâr sınıfın maaşlarının kayıt altına alındığı ehlihıref defterlerinde de Şāh Ḳāsım ile ilgili bilgi bulabileceğimizi düşündük. Ancak Uzunçarşılı’nın bahsi geçen dönemin ehl-i hıref kayıtlarını içeren çalışmasında Şāh Ḳāsım ile ilgili bilgiye rastlayamadığımızı söylemeliyiz.67 Bu arada ehl-i hıref defterleri genellikle kapsadığı döneminin tüm sanatkâr ve zanaatkârlarını kayıt altına alıyor olsa da bazı isimlerin kaydedilmemiş olabileceğini de göz önünde bulundurmalıyız.

Bu bilgiler doğrultusunda çalışmamızın konusu olan Ayasofya 3392 numarada kayıtlı Kanuni döneminin tarihi olaylarının yanı sıra devletin işleyişi, siyasî, sosyal ve kültürel durumunu konu alan Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄

Futūḥāti’s-Suleymāniye’nin müellifinin, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerine tanıklık etmiş ve bu iki padişah tarafından himaye edilmiş Şāh Ḳāsım olduğu sonucuna vardık. Bu yönüyle araştırmacılar tarafından bu zamana kadar yapılan çalışmalarda yer alan tartışmaları bir sonuca bağladığımızı ve Osmanlı İmparatorluğu tarihinin Kanuni Sultan Süleyman dönemini içeren Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniye’nin müellifi hususunu açıklığa kavuşturduğumuzu düşünmekteyiz.

1.2. YAZILIŞI VE TERTİBİ

Müellif Şāh Ḳāsım Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye’yi kaleme alış sebebinin Kanuni Sultan Süleyman’ın verdiği emir ve bu yüce emir doğrultusunda onun hoş hitabına itaat ve o büyük hadiseleri açıklamak üzere olduğunu varak 10a’nın başında şu şekilde ifade etmektedir.

“Saltanat güneşinin konumu bu zafer nişan hanedanın hilafetinin beytü’ş- şerîfindeki 10. derecede yer almış, cihandarlık ve cihan fatihliğinin yüce ikballi tahtının ayağı 9 katlı yüce feleğin zirvesine ulaşmış olan Sulṭān Selı ̇̄m Ḫān’ın oğlu

67 Bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Osmanlı Sarayında Ehl-i Hıref (Sanatkârlar) Defteri” Belleten, Cilt XI. S. 15, (2003).

(31)

26 Sulṭān Süleymān Ḫān’ın sonsuz ahitli dönemi, bağışlayıcı Allah’ın avni ile görülmemiş fetihlerin tecellisi ve dini gazaların mazharıdır. Bu kitabın yazılıp düzenlenmesindeki maksat onun yüce emri ve hoş hitabına itaat etmek, o büyük hadiselerin beyanı ve sultanlara layık felek kadar yüce devletinin izlerini açıklamaktır. Bu isteği elde etmek yolunda dönen gökyüzü gibi uzun süre dolaşmış ve yıldızların kâtibi olan bu fakirin ok ışınlı kalemiyle dokuzuncu feleğin atlas sayfası üzerine elden geldiğince makaleler şeklinde yazılmıştır.”68

Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere müellife bu kitabı kaleme alması emredilmiştir. Âşık Çelebi de Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sında Şāh Ḳāsım’ın daha önce yazdığı Kanuni Sultan Süleyman’ın dış görünüşünü anlatan kitabının çok beğenildiğini ve ulufesinin 70 akçeye çıkarıldığını ve ulufesini arttırıp 100 akçeye çıkarmak için ise kendisinden tarih kitabı yazmasının istendiğini kaydeder.69 Bu bilgiler müellifin belirttiği gibi ona böyle bir kitap yazması için emir verildiği ifadesini desteklemektedir. Müellif eserinin yazılışı ile ilgili bazı bilgileri de varak 10b ve 11a’da şu ifadeler ile dile getirmektedir:

“Özellikle bu güzide kitapta uzun zamanlar ve asırlar sayfalarında güzel zikirlerin baki kalması, halefler ve gelecektekilerin bilgilenmesi ve eğitilmesi için, dinî fetihleri anlatmak ve yakinî teyidleri pekiştirmekten ikbal izlerinin acayip bir şekilde zuhuru ve zevalsiz izzet ve ihtişam nurlarının garip bir şekilde ortaya çıkmasına kadar mükâfatlandırıcı Cenab-ı Melik’in (Allah’ın) avniyle yazılıp çizilenlerin hepsi bu iddianın doğruluğuna dair bir şahit ve bu anlamın menziline ulaşmasına dair bir önderdir. Ancak cihan sığınağı padişahlık tahtının başına nasıl cülus ettiğini anlatmadan, mücahitlikler ve gazalar ve diğer namütenahi hadiseleri şerh etmeden önce müstakim zihin yıldızının ışınından kalem yapıp selim zevkin kıvraklığıyla yontup cilalandırarak, siyah kalemle beyaz sayfa üzerinde birkaç kelime imla ve inşa etmek, ayrıca şahlara yaraşır güzel özellikler ve padişahlara layık yüce hasletlerin bazısına, mal ve mülk dairesinin vüsatı ve nasipdarlık ve azamet sahasının enginliğine, asker ve yandaşlarının yıldızlar misali çokluğuna dair özet bir şekilde bir mukaddime kaleme almak elzem görüldü. “Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat70.” Zira ayrıntılara girmeden önce bir özetleme, hedef

68 Metin, s. 18-19.

69Kılıç, haz., age, s. 594.

70 Kur’an-ı Kerim, 93/11.

(32)

27 menziline ulaşmak için bir rehber ve kılavuzdur. Her yerde inci şiarlı lakaplarını art arda zikretmek kelamın uzamasına neden olduğu, değerli ismini açıklamak da her olur olmaz yerde edebe yakışır görünmediği için; bu güzel kitabın mukaddimesinde de açıklandığı gibi diğer sultanlık tahtına oturanlara nazaran “Sahipkıranlık” lakabı ancak ve ancak bu tescilli ve gerekçeye ihtiyacı olmayan sultana layık ve yaraşır olduğundan, saygın ismi ve namlı namını zikretmeye ihtiyaç duyulduğu her yerde

“Sultan-ı Sahipkıran” olarak tabir edilmiş ve edilecektir.”71

Eserin tertibine gelince, müellif bu konu hakkındaki bilgileri de açık bir şekilde aktarmıştır. Bu kısım varak 11b’de şu şekilde geçmektedir:

“Bu tahkike dayalı mukaddimenin temeli dört sağlam rükün üzerine kurulmuştur. Birinci rükün tam manasıyla Sultan-ı Sahipkıran olan sultanın özelliklerinin bir kısmını açıklamaya; ikinci rükün ilelebet payidar olan bu devletin değerli veziriazamları ve ihtişamlı emirlerin ve sultanlık divanındaki rütbelilerin nasıl hizmet verdikleri ve Osmanlı kanunlarının nasıl yürütülmesini anlatmaya;

üçüncü rükün zafer akıbetli askerlerin bölüklerinin sayısı ve bu bölüklerin istihdam yasalarına; dördüncü rükün uzak ve uçsuz bucaksız memleketlerin enini boyunu ayrıca mal ve mülk dairesinin genişliğini, azamet ve görkem sahasının vüsatını şerh etmeye ve deniz misali hazinelerinin içeriğini, onların harcama usullerinin ve âdet olduğu üzere şeri harcamalara ayrılmasını ve bağış ve ihsanların nasıl yapıldığını beyan etmeye ayrılmıştır.”72

Müellifin verdiği bu bilgileri değerlendirecek olursak, eserin tertibini dört rükün halinde belirlemiş olmasına rağmen içerikte de görüldüğü üzere eserde sadece bir rükün yer almaktadır. Yazmanın sonunda bulunan boş sayfalar ve müellifin verdiği bu içerik planının uygulanmamış olması nedeniyle yazmanın tamamlanmamış olduğu anlaşılmaktadır. Yine Âşık Çelebi’nin aktardığı “Tārı ̇̄ḫine itmām virmedin kātib-i ezel anuñ feẕleke-i defteri ʿömri yirine ʿunvānın temmet eyledi.”73 İfadesi kitabın yarım kaldığını göstermektedir.

Şāh Ḳāsım’ın Kenzu’l-Cevāhiri’s-Seniyye fı ̇̄ Futūḥāti’s-Suleymāniyye’de Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçişine kadar Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan

71 Metin, s. 19-21.

72 Metin, s. 21.

73 Kılıç, haz., age, s. 594.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

maddesi uyarınca halihazırdaki nominal değeri 19.488.000,-- Avro tutarında olan esas sermayeyi, gözetim kurulunun onayı ile nakit ve/veya ayni sermaye karşılığında

I. X noktasına, odak uzaklığı f olan çukur ayna yerleştiri- lirse A noktasındaki aydınlanma 5E olur. X noktasına, odak uzaklığı 0,5f olan çukur ayna yer- leştirilirse

KAPANIŞ OTURUMU Toplumsal Cinsiyet, Şiddet ve Hukuk (Kemal Kurdaş Salonu) Oturum Başkanı: Ayşe Ayata. Katılımcılar: F eride Acar

The Alya Group holds interests in several business opera�ng primarily in the contract & project, upholstery tex�le collec�ons, interior design solu�ons, contract furniture,

Bundan sonra: Bilin ki, bizim itikat ettiğimiz, kendisini Allah’ın huzurunda din edindiğimiz, insanları kendisine çağırdığımız ve kendisi uğrunda cihad ettiğimiz

20 metre hız testi puanlamasında erkek ve kız adaylar için ayrı olmak üzere en iyi derece tam puan diğer adayların puanlaması en iyi derece +75 saliseye kadar

Adayların 26 Ekim 2020 Tarihi itibari ile kendilerine verilen randevu saatinde sınav yerinde hazır olmaları gerekmektedir.. Adaylar randevu saatlerini