• Sonuç bulunamadı

10 numaralı Mühimme defterinin (s. 179-356) transkripsiyon ve değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "10 numaralı Mühimme defterinin (s. 179-356) transkripsiyon ve değerlendirilmesi"

Copied!
275
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

İbrahim Etem ÇAKIR

10 NUMARALI MÜHİMME DEFTERİ' NİN (s.179–356) TRANSKRİPSİYON ve DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZ ÇALIŞMASI

TEZ YÖNETİCİSİ Doç. Dr. Mehmet İNBAŞI

ERZURUM - 2006

(2)

İÇİNDEKİLER

ÖZET……….….III ABSTRACT………...IV ÖNSÖZ……….………..VI KISALTMALAR………..………….…………VI

GİRİŞ………..………....1

BİRİNCİ BÖLÜM……….6

1. II. SELİM DÖNEMİ (1566–1574) ……….…...6

İKİNCİ BÖLÜM………..12

2. 10 NUMARALI DEFTERİN ÖZELLİKLERİ………...12

2.1. Defterin Fiziki Durumu……...……….12

2.2. Diplomatik ve Teknik Özellikler………..13

2.3. Dil Özellikleri……….17

2.4. Tarihler………...18

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM………..20

3. DEFTERİN MUHTEVASI………...20

3.1. Muhteva Özellikleri……….…………...20

3.2. Kıbrıs ile İlgili Hükümler……….20

3.3. İnebahtı Savaşı………...22

3.4. Yeni Donanma İnşası………...…...23

3.5. Eşkıyalık Faaliyetleri………...…...31

3.6. Suçluların Cezalandırılması………...………...34

3.7. Muhtelif Konular ……….………...36

3.8. Hükümlerin Muhatap Makamları……….…...39

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM……….……...42

4. DEFTERİN TRANSKRİPSİYONU VE ÖZETİ……….42

4.1. Metnin Transkripsiyonu...42

(3)

4.2. Hükümlerin Özeti………....197

4.3. Tamamı Arapça Olan Hükümlerin Tercüme Kayıtları...248

BEŞİNCİ BÖLÜM………...251

5. METNİN TIPKIBASIMI………...251

SONUÇ...429

KAYNAKLAR...430

EK...434

INDEXS………..439

ÖZGEÇMİŞ………...444

(4)

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

10 NUMARALI MÜHİMME DEFTERİ'NİN (sayfa 179-356) TRANSKRİPSİYON ve DEĞERLENDİRİLMESİ

İbrahim Etem ÇAKIR

Danışman : Doç Dr. Mehmet İNBAŞI 2006 – Sayfa : 444

Jüri Danışman: Doç. Dr. Mehmet İNBAŞI

Yrd. Doç. Dr. Bilgehan PAMUK Yrd. Doç. Dr. Ersin GÜLSOY

Mühimme Defterleri, Osmanlı Devlet'inde üst düzey karar organı olan Divân-ı Hümâyûn'a ait fermân sûretlerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.

Divân'a intikal eden siyasî, idarî, iktisadî ve kültürel olaylara ışık tutacak nitelikte pek çok bilgiyi bu defterlerde bulmak mümkündür. Transkripsiyon ve değerlendirmesini yaptığımız 10 numaralı Mühimme Defteri, II. Selim döneminin 1571–1572 yıllarındaki olaylarını ihtiva etmektedir. Defterin ağırlıklı konularını donanma ve eşkıyalık faaliyetleri oluşturmaktadır. Çalışmamızda; Mühimme Defterleri hakkında genel bilgilerin yanında, incelediğimiz defterin şekil özellikleri, transkripsiyon ve değerlendirmesine de yer verilmiştir. Çalışmanın sonunda indeks ve 10 numaralı Mühimme Defteri'nin fotokopisi yer almaktadır.

Anahtar kelimeler: Mühimme, Mühimme Defterleri, Divân-ı Hümâyûn, Bürokrasi, Donanma, Eşkıyalık

(5)

ABSTRACT MASTER THESIS

THE TRANSCRIPTION and EVALUATION OF MUHIMME REGISTER NO 10 (page 179 – 356)

Ibrahim Etem ÇAKIR

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Mehmet İNBAŞI 2006 – Page : 444

Jury Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Mehmet İNBAŞI Assist. Prof. Dr. Dr. Bilgehan PAMUK

Assist. Prof. Dr. Dr. Ersin GÜLSOY

Mühimme Registers compile the copies of the orders of the Ottoman Divan which was a supreme court in the Ottoman Empire. It is possible to find a very wide range of issues which cast light on political, administrative, economic and cultural events discussed at the Divan in these registers. Mühimme register number 10 which has been transcribed and evaluated includes the events of the years 1571-1572 in the time of II. Selim. Emphasized issues of the register are navy and banditry activities. In the study, the form, transcription and the evaluation of the register we have examined are included as well as the general knowledge of Mühimme Registers. Appendix and the copy of the Mühimme Register number 10 are illustrated at the end of the study.

Keywords: Mühimme, Mühimme Registers, Counsil of State, Bureaucracy, Navy, Banditry.

(6)

ÖNSÖZ

Mühimme Defterleri, Osmanlı Devleti'nde bürokrasi tarafından düzenlenen defter serileri içerisinde ilk sırada yer almaktadır. Üst düzey karar organı olan Divân-ı Hümâyûn'a ait fermân sûretlerini ihtiva eden bu defterler, dönemin siyasî, idarî, iktisadî ve sosyal olaylarını aydınlatacak özelliğe sahiptir.

Bu yönüyle Mühimme Defterleri, pek çok araştırmacı tarafından sürekli olarak kullanılmış ve bu defterlere dayalı birçok araştırma ortaya konulmuştur.

Bu çalışmaya konu olan 10 numaralı Mühimme Defteri, II. Selim (1566- 1574) döneminin yaklaşık bir yıllık (978-979/1571-1572) olaylarını kapsamaktadır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu koşulları öğrenmek bakımından önemli bir yer tutmaktadır. Bilhassa, İnebahtı Savaşı sonrası donanmanın yeniden oluşturulma çalışmaları, sonraki dönemler için büyük sorunlara yol açacak eşkıyalık faaliyetleri hakkında önemli bilgilere ulaşmak mümkündür.

Çalışmada, defterin 179–356 sayfalarının transkripsiyonu ve değerlendirmesi yer almaktadır. Giriş bölümünde Mühimme Defterleri'nin genel özellikleri hakkında bilgilere yer verilmiştir. Beş bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, II. Selim dönemi siyasî olaylarına genel olarak yer verilmiş, ikinci bölümde10 numaralı defterin şekil ve diplomatik özellikleri değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde defterin muhteva özellikleri içerisinde önemli konular incelenmiştir. Dördüncü bölümde metnin transkripsiyonu ve özeti, beşinci bölümde ise metnin tıpkıbasımı yer almaktadır. Çalışmanın sonunda kaynaklar ve metnin indeksi bulunmaktadır.

Bu çalışmaya teşvik eden, bunun yanında çok kıymetli zamanlarını ayırarak çalışmamızı baştan sona kadar yönlendiren ve her konuda yardımlarını gördüğüm hocam Doç. Dr. Mehmet İNBAŞI' ya minnettarlığımı ve şükranlarımı arzederim. Yine çalışmalarımızda destek olan Yrd. Doç. Dr. Bilgehan PAMUK ve Yrd. Doç. Dr. Ersin GÜLSOY hocalarıma saygılarımı sunarım. Ayrıca yazım sırasında yardımlarını esirgemeyen eşim V. Aynur ÇAKIR'a, yüksek lisans çalışmamız boyunca sürekli desteğini gördüğüm arkadaşım Zülfiye KAYGUSUZ'a teşekkür ederim.

(7)

KISALTMALAR

bkz. Bakınız

BOA. Başbakanlık Osmanlı Arşivi

c. Cilt

çev. Çeviren

DİA. Diyanet İslam Ansiklopedisi

EI. The Encyclopedia of Islam

H. Hicrî

haz. Hazırlayan

hkm. Hüküm

İA. İslam Ansiklopedisi

M. Miladî

MD. Mühimme Defteri

yy. Yüzyıl

s. Sayfa

(8)

GİRİŞ

Mühimme Defterleri, Osmanlı arşivlerinin en önemli defter serilerini oluşturmaktadır. Divân-ı Hümâyûn'da alınan kararların kayıtlarını ihtiva eden bu tür defterler, Divan-ı Hümâyûn'un çalışma tarzı ve fonksiyonunu aydınlatmaya yardımcı olan en önemli kaynaklardır.

Osmanlı Devleti’nde Divân-ı Hümâyûn, bütün devlet işlerinde birinci derecede mes‘ul mercidir.1 Eski Türk an‘anesinde basit şekillerde görülen sistem, bilhassa İslam devletlerinde oldukça gelişmiş ve Osmanlı Devleti'ne intikal etmiş ve en mükemmel şekline ulaşmıştır. Divan tabiri, Osmanlılardan önceki devletlerde diğer devlet daireleri içinde kullanılırken Osmanlı Devleti'nde bu durum sınırlandırılmıştır.2

Devletin siyasî, idarî, askerî ve malî işlerinin yanında, halkın şikâyet ve davalarına da bakan en üst yönetim organı en yüksek mahkeme özelliği taşıyan bu kurum, Orhan Bey zamanından itibaren mevcut olup, özellikle II. Mehmed zamanında teşrifat kaidelerinin tespitiyle müesseseleşmiş, XVI. yüzyıldan itibaren klasik yapısına kavuşmuştur. II. Mehmed'e kadar Divân'ın başkanlığını padişahlar yürütürken, bu durum değişikliğe uğramış vezir-i âzam bu işi bizzat yürütmüştür.

XVIII. yüzyılda devlet işlerinin Divân-ı Hümâyûn'dan Paşa Kapısı'na kaydığı, Bâb-ı Âlî'nin, yönetimde ağırlığının hissedilmeğe başladığı dönemlerde, yavaş yavaş padişah fermânlarının yerini, sadrazam buyrulduları almaya başlamış ve bu buyruldular için "Ayniyat Defteri" adı altında yeni bir defter türü tutulmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, mühimme kayıtlarını tutan Divân kalemleri az sayıdaki kâtip kadrosu ile Sadaret teşkilatı içinde yer alarak, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine kadar eski görevini sürdürmüştür.3

1 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1988, s.1, Ziya Kazıcı, İslam Müesseseleri Tarihi, İstanbul 1996, s.105, Tevfik Temelkuran, "Divan-ı Hümâyûn Mühimme Kalemi", Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı 6, İstanbul 1975, s. 130, Ahmet Mumcu Hukuksal ve Siyasal Karar Organı Olarak Divân-ı Hümâyûn, Ankara 1976, s.3, Dündar Ali Kılıç, Osmanlı’da Devlet Protokolü ve Törenler İmparatorluk Seremonisi, İstanbul

2004,s.64-69

290 Numaralı Mühimme Defteri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1993, Giriş

Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I, İstanbul 1993,s.462, Recep Ahıshalı, "Divan-ı Hümâyûn Teşkilatı", Osmanlılar, c. 6, Ankara 1999, s. 25

33 Numaralı Mühimme Defteri, Başbakanlık Devlet Arşivlere Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi

(9)

Divân-ı Hümâyûn toplantılarında müzâkere edilen dahilî ve haricî meselelere ait siyasî, askerî, içtimaî, iktisadî ve örfî kararların kaydedildiği defterlere "Mühimme Defterleri" adı verilmiştir. Osmanlı padişahlarının "Divân-ı Hümâyûn" aracılığıyla ülkenin dört bir yanına gönderdikleri çeşitli hükümleri içeren Mühimme Defterleri'nin hangi tarihten itibaren tutuldukları kesin olarak bilinmemektedir. XVI. yüzyılın ortalarından XX. yüzyılın ilk yıllarına kadar ulaşan bir zaman dilimi içinde, aradaki kısmî kesintiler dikkate alınmazsa yaklaşık 350 yıllık bir dönemin kayıtlarını havidir.4 Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde

"Mühimme Defterleri" adıyla kayıtlı defter serisi, buranın ilk tasnif edilen belgeleri olma özelliği taşımaktadır. H. 961–1323/M.1553–1905 tarihleri arasında tutulmuş Mühimme Defterleri mevcuttur. Bu başlık altında tasnife açık defter sayısı, son yıllarda bulunanlarla birlikte toplam 267 adettir.5

Divân'da müzakere edilen herhangi bir meseleye ait kararlar, divân kâtipleri tarafından zabt edilir, resiü'l-küttâb tarafından gözden geçirildikten sonra yazılan hüküm veya fermân, tuğra çekilerek ilgili yere gönderilirdi. Bu türden kayıtlar ve defterler, XVI. ve XVII. yüzyıllarda daha çok "ahkâm", "ahkâm-ı mîrî", "defter-i ahkâm-ı mîrî" gibi tabirlerle anılmıştır. Mühimme ismi daha sonraları kullanılmıştır.6

XVII. yüzyılın ortalarından itibaren Mühimme Defterleri'nde yer alan konular ayrılarak başka defterlere kaydedilmeye başlanmıştır. Adlî ve idarî konular birbirinden ayrıldığı, şikâyetlerle ile ilgili olarak yeni bir defter türü ihdas edildiği bilinmektedir. Bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin tasnif serilerinden birini oluşturan şikâyet defterleri kısmının ilk defter kaydının tarihiyle alakalı kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Bu defterlerin ortaya çıkması, Mühimme Defterleri'nin muhtevasında belirgin bir zayıflığa neden olmuştur.

4 Suraiya Faroqhi, "Mühimme Defterleri", The Encyclopaedia of İslam, New Edition, 1993, c.VII, s.470, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye,s.79, Temelkuran, "Divan-ı Hümâyûn", s.

155,

5 Feridun Emecen," Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkam-ı Mirî, Ahkam-ı Kuyûd-ı Mühimme ve Ahkâm-ı Şikayet", Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, c.3, sayı 5, İstanbul 2005, s. 108, Defterlerin kronolojik listesi için ayrıca bakınız, Mithat Sertoğlu, Muhteva

Bakımından Baş Başvekâlet Arşivi, Ankara 1955, s.16-22, Geza David, "The Mühimme Defteri as a Source for Ottoman-Habsburg Rivalry in Sixteenth Century", Archivum Ottomanicum, sayı 20, 2002 s.206-207

63 NumaralıMühimme, s.XXI, Emecen, "Ana Defter Serileri", s. 107-138, İlhan Şahin, Feridun

(10)

şikâyet türünün yanı sıra, 1699 yılında nâme-i hümâyûnlar, 1707'de Mısır Eyaleti'ne gönderilen fermânlar, 1747'de kalebend hükümleri, 1787'de gizli emirler, 1863'te mülkî tevcihat, 1869'da makine, fabrika imtiyazı ve kilise kayıtları, Mühimme Defterleri'nden ayrılarak başka defterlere kaydolunmuştur.7

Mühimme Defterleri'nin tertibinde şekil ve muhtevâ yönünden de bir tekâmül göze çarpmaktadır. Klasik döneme ait (1553-1642) ilk defterler, başlık taşımazlar. Yazıları daha karmaşıktır. İlk sayfalarda başlık yerine sadece kayıt tarihini belirten Arapça toplantı günü ve onun hemen altında ay ve yıl yazılıdır.

Mühimme Defterleri'ndeki hüküm tarihlerinin yazılışı, ilk dönemlerde, "başlık tarih" atmak suretiyle olmuştur. Daha sonraları bu usulden vazgeçilerek günler;

evâil, evâsıt ve evâhir tabirleriyle onar günlük dilimler hâlinde ifade olunmaya başlanmıştır. Bu durum son senelere kadar devam etmiştir.8

Defterlerdeki kayıtlar, asıl fermânların sûretleri niteliğindedir. Bu sûretlerin diğer kayıtlarını veya asıllarını ilgili devlet, beylerbeyilik ve şer‘î sicil arşivlerinde bulmak mümkündür. Divan toplantılarında alınan kararlar, padişahın onayından geçtikten sonra defterlere kaydedilmektedir. Defterlerdeki bir kaydın iptali veya tashih edilmesi, ancak padişahın iznine bağlıdır. Nişancının, yani ilk dönemlerdeki Divân kalemleri şefinin defterler üzerinde tashih yapabilmesi, padişahın "Kendi kalemiyle düzeltme yapabilir" müsâdesini taşıyan fermânıyla mümkündür. Mühimme veya diğer ahkâm defterlerindeki bir hüküm kaydının geçersizliği, yani "terkîn" edilmesi veya kaydedilen bir fermânın kaydedilmeden önce "şakk", yani iptal edilerek yırtılması, emr-i âlî, yahut hatt-ı hümayûn ısdârı ile yerine getirilirdi. Bu durum, defter kayıtları üzerine yatık çizgi ile çekilen terkîn çizgilerinin uç tarafında yazılı "ber-mûceb-i hatt-ı hümayûn" ifadesinden veya hükmün baş tarafındaki "terkîni bâbında fermân-ı âlî mûcebince kayd-ı terkîn..." şerhlerinden anlaşılmaktadır.9

7 44 Numaralı Mühimme Defteri, Haz. M.Ali Ünal, İzmir 1995,s.VI, Emecen, "Divanın

Ana Defter Serileri, s.124, 3 Numaralı Mühimme, s.XXII, Sertoğlu, Başvekalet Arşivi, s.14-25, Faroqhi, "Mühimme Defterleri", s.470

8 MD 3, 1/12, MD 10, 179/266, Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye, s. 81-82, Mübahat S. Kütükoğlu, "Mühimme Defterlerindeki Muâmele Kayıdları Üzerine", Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri 30 Nisan-2 Mayıs 1986, İstanbul 1988, s. 98-99 3 Numaralı Mühimme, s.XXI-XXII

(11)

Mühimme Defterleri; hükümlerin sâdır oldukları divânlar bakımından dört ayrı grupta değerlendirebilir:10

1-Padişahın payitahtta bulunduğu sırada, sadrazam başkanlığındaki divân toplantısından çıkan emirlerin kaydolunduğu Mühimme Defterleri.

2-Rikâb Mühimmesi: Sadrazamın sefer veya başka bir sebeple payitahttan ayrılırken yerine vekil olarak bıraktığı rikâb kaymakamı veya sadaret kaymakamı denilen görevli başkanlığında toplanan divân'da alınan kararların yazıldığı defterler.

3-Ordu Mühimmesi: Sefer zamanında lazım olan defterler vezir-i azam ve serdar-ı ekrem ile beraber sefere gönderildiğinden, sadrazamın sefer sırasında akdettiği divân toplantılarında alınan kararların yazıldığı defterler.

4-Kaymakamlık Mühimmesi: Padişah ve sadrazamın aynı anda dersaadetten ayrıldığında, devlet işlerini tedvir etmek üzere tayin edilen Sadaret kaymakamının müstakil olarak akdettiği divânlarda alınan önemli kararların yazıldığı defterler.

Mühimme Defterleri'nin muhteva bakımından özellikleri şu şekilde sıralanabilir:11

1-Mühimme Defterleri, Osmanlı Devleti'nin merkez ve taşra teşkilatındaki idarî ve askerî organların yapısı, karşılıklı münasebetleri, çalışma tarzları, fonksiyonları hakkında önemli kaynaktır.

2-Komşu ülkeler ile Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Arabistan Yarımadası, Kafkaslar ve Rusya tarihleri açısından önemli bilgiler ihtiva ederler.

3-Osmanlı Devleti'nin, gayr-i müslim tebaası ile olan münasebetleri, azınlıklar hukuku, halkın sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının temini hususlarındaki yönetim politikası, ibadet ve âyin serbestiyeti, mâbedlerin inşası gibi konular Mühimme Defterleri'nde çokça görülür.

4-Hac organizesi, surre alayları ve mukaddes beldelere götürülen hizmetler, konu olarak ayrı bir yer tutar.

10 Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye, s. 82, Başbakanlık Arşiv Rehberi, TC Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, İstanbul 2000, s. 9

113 Numaralı Mühimme, s.XXIII

(12)

5-Osmanlı kültür ve sanat faaliyetleri cümlesinden, imar ve iskân siyaseti, çevre ve belediye hizmetleri, sağlık ve eğitim işleri, geniş vakıf idarelerinin problemleri ve teftişleri bakımından da zengin malzeme ihtiva ederler.

6-Sayıları hayli fazla olan ve ordu divânınca tutulan Mühimme Defterleri, askerî tarih, harp tarihi ve lojistik hizmetler tarihi yönünden de birinci elden kaynaktırlar.

İncelediğimiz defter, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mühimme serisi içinde 10 numaralı defterdir. Çalışmada defterin 179–356 sayfaları yer almaktadır.

Çalışmada defterin transkripsiyonu kurallara uygun olarak verilmiş olup, sayfa düzeni içinde, üst köşede sıra takib eden rakamlardan ilk sırada gelen hükmün sayfa numarası, diğer numara ise hüküm numarasıdır. Bu numaralar defterin aslında, üst kısımda görülmektedir.

Metnin transkripsiyonunda, genel kabul gören mutedil bir usul gözetilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin yayınlamış olduğu defterlerdeki düzen örnek alınmıştır. Bu çerçevede, kelime ortasında ve sonlarında yer alan ayın harfi ( ‘ ), hemze ise ( ’ ) işareti ile gösterilmiştir. Çeşitli sebeplerde dolayı okunamayan kelimeler ( … ) şeklinde belirtilmiş olup, okunuşunda tereddüt edilen kelimelerden sonra ( ? ) işareti konulmuştur. İptal edilen, mükerrer olan hükümler ilgili kısımda belirtilmiştir.

Defterde yer alan tamamı Arapça yazılmış hükümler, tercüme edilerek verilmiştir. Arapça tercümeler ayrıca defterin muhteva özellikleri başlığı altında verilmiştir. Üzeri çizili olan hükümler de metinde yer almış olup, bu durum belirtilmiştir.

Metnin transkripsiyonundan sonra metinden istifadeyi kolaylaştırmak maksadıyla, hüküm numaralarını esas alan indeks yer almıştır. İncelediğimiz kısmın özetleri bütün halinde muhteva özellikleri başlığı altında yer almaktadır.

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. II. SELİM DÖNEMİ (1566–1574)

Kanunî Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan doğan ikinci oğlu olup Mayıs, 1524'te dünyaya gelmiştir.12 Konya ve Manisa sancakbeyliği görevlerinde bulunduktan sonra, 1566'da tahta çıktı.13 Cülus bahşişi çeşitli sorunları beraberinde getirmiş, padişahın yeniçeriler karşısında geri adım atmasına neden olmuştur. Yıllardır devlet otoritesine karşı tavır alamayan yeniçeriler, bundan sonra isyankâr tavırlarını sergilemek üzere fırsat kollayacaktır. 14

Saltanatı karışıklık içinde başlayan ve kapıkulları üzerinde nüfûz tesis edemeyen II. Selim, devlet idaresini başta Sokullu Mehmed Paşa, Şeyhüislam Ebüssuûd ve Nişancı Celâl-zade Musdâfa olmak üzere, babasında kalan devlet adamlarına emanet ederek saraya çekilmiştir.15

II. Selim zamanında bazı yerler ele geçirilmesine karşılık, iktisadî sıkıntıların arttığı ve önceki dönemde zuhur eden şehzade ayaklanmalarından dolayı asayişin iyice bozulduğu Anadolu'da yer yer hadiseler vuku bulduğu gibi, Arabistan yarımadasında da isyanlar baş göstermiştir. İncelenen defterde "ehl-i fesâd, suhte" diye nitelendirilen, eşkıyalık yapan, fesâd çıkaran kimselerle ilgili çok sayıda hükmün yer alması, bu dönemin özelliğini yansıtması bakımından önemlidir. Bu dönemde gerçekleşen siyasi hadiseler kısaca şu şekilde sıralanabilir.

1- Sakız Adası'nın ele geçirilmesi 2- Yemen Beylerbeyliği'nin kurulması

3- Don-Volga nehirlerinin birleştirilmesi teşebbüsü 4- Sumatra Seferi

5- Süveyş Kanalı Projesi

6- Fransa ile ilişkiler ve kapitülasyon 7- Kıbrıs'ın Fethi

8- İnebahtı mağlubiyeti

12 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c.III 1.Kısım, Ankara 2003, s.40, Mücteba İlgürel, "Zirveden Dönüş: II.Selim'den III.Mehmed’e", Türkler, c. XI, s. 643

13 Şerafettin Turan, "Selim II. Sarı Selim (1566-1574)", İA, c.X, s. 435

14 İlgürel, "Zirveden Dönüş, s. 644

(14)

9- Tunus'un Fethi

Sakız adasının fethi Kanunî döneminde gündeme geldiyse de faaliyete geçilemedi. Ada, II. Selim zamanında 1566'da Osmanlı Devleti'ne teslim oldu.

Böylece ada Cenevizli korsanlardan kurtarılarak, Batı Anadolu kıyıları güvenlik altına alınmıştır.16

Yemen'de Osmanlı egemenliği Yavuz (I.Selim) döneminde başlamış, Kanunî zamanında da bu durum devam etmiştir. Osmanlı Devleti'nin Yemen'i almak istemesindeki sebepler kısaca; Portekiz'in bölgedeki faaliyetlerini özellikle müslümanlara ve Hicaz bölgesine saldırılarını engellemek, Kızıldeniz'deki ticareti kontrol altına almaktır.17 Yavuz ve Kanuni dönemlerinde bölgede Osmanlı hâkimiyeti bir türlü tesis edilememiştir. II. Selim zamanında bölgede Mutahhar'ın direnişi devam etmekteydi. Bunun üzerine Mısır Beylerbeyi Koca Sinan Paşa komutasındaki kuvvetler Mutahhar'ı itaate mecbur bıraktı18. Yemen büyük uğraşlar sonucunda ikinci defa Osmanlı hâkimiyetine alınmıştır. En önemlisi Yemen Beylerbeyliği kurularak huzurun temine yönelik düzenlemeler yapılmıştır.19

Don-Volga nehirlerinin birleştirilmesi teşebbüsü Sadrazam Sokullu Mehmed'in projelerinden biridir. Buna göre; Don-Volga nehirleri birleştirilerek, Hazar Denizi'ne ulaşılacak, giderek güç kazanan Moskova knezliği engellenecek, Orta Asya Türk dünyası ile irtibat kurulacaktı. Ancak bu proje kağıd üzerinde kalmıştır.20

Sumatra Seferi (1568), Hint bölgesinde Portekizlilerin faaliyetlerini engellemek amacıyla düzenlenmiştir. Bölgeye gönderilen kuvvetler ile beraber Açe Sultanı'na hitaben yazılmış bir fermân ve orada okunacak hutbe sûreti de yer

16 J. H. Mordtmann, "Sakız", İA, c. 10, s. 95, İlgürel, "Zirveden Dönüş", s. 644

17 İhsan Süreyya Sırma, "Yemen’in Jeo-politik Durumu ve Osmanlı Devletine Katılması", Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı 12, s.438,

18 Mutahhar’ın itaat ettiğine dair hüküm için bakınız. MD 10, 461 numaralı hüküm, Hulusi Yavuz, "XVI. Asırda Osmanlı Vilayeti", Yeni Türkiye, sayı 44, Mart-Nisan 2002, s.128

19 Turan, "Selim II", s. 436, Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Güney Siyaseti Habeş Eyaleti, 1996 Ankara, s. 54, İlgürel, "Zirveden Dönüş", s. 645,

20Halil İnalcık, "Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü", Belleten, C.XII, sayı 46, s.349-398, Feridun Emecen, "Kuruluştan Küçük Kaynarcaya", Osmanlı Devleti

(15)

almıştır. Bu durum Açe Sultanlığı'nın Osmanlı Devleti'ne tabiiyetini ifade ediyordu.21

Süveyş Kanalı Projesi, Sokullu Mehmed Paşa'nın oldukça parlak ancak kâğıd üzerinde kalan projelerinden biridir. Bu projeye göre Süveyş Kanalı açılarak; donanmanın icâbında Kızıldeniz'e nakli sağlanacak, Portekizlilerin Hindistan'dan geri atılmaları sağlanacak, Yemen, Habeş bölgesinin kontrolü kolaylaşacaktı. Bu vesileyle 1568 Mısır Beylerbeyine gönderilen fermânda, Süveyş'ten Akdeniz'e bir kanal açılmasının mümkün olup olmadığının araştırılması bildirilmiştir. Ancak Akdeniz ticaretine Hint ticaret yoluna önemli katkıları olacak bu teşebbüs bir niyet olarak kalmıştır.22

Fransa-Osmanlı ilişkileri II. Selim döneminde yapılan kapitülasyon antlaşması damgasını vurmuştur. 1569'da verilen ahidnâme ile Fransa'ya birtakım ayrıcalıklar sunulmuştur. Böylece Osmanlı Devleti, Venedik'in elinde bulunan Kıbrıs'ı ele geçirmek için düzenleyeceği harekât öncesinde, Fransa ile iyi münasebet ilişkileri tesis edilmiş oldu. Bu imtiyaz anlaşması, ilk gerçek Osmanlı kapitülasyonu olma özelliği gösterir.23

Kıbrıs'ın Fethi II. Selim dönemindeki en mühim hadislerden biridir. Kıbrıs, Akdeniz'de önemli bir stratejik yer olması dolayısıyla Osmanlı Devleti için büyük önem arz etmekteydi. Akdeniz coğrafî konumuna binaen gerek Anadolu'nun güneyi, Mısır ve gerekse Suriye sahillerini kontrol edebilecek konumdaydı.

Kıbrıs Osmanlı Devleti için sadece Mısır ve Suriye ile İstanbul arasındaki ulaşım veya Doğu Akdeniz kıyılarına yöneltilecek tehdit açısından değil, dünyanın belli başlı ticaret yollarını kontrol edebilir bir konumda bulunması bakımından da önemliydi. Bundan dolayı başta Venedik korsanları olmak üzere Malta, Girit, Sicilya korsanları da Kıbrıs'ta üstleniyor ve büyük kısmı müslümanlara ait olan ticaret gemilerine saldırıyorlardı. Antlaşmalarla bu tür saldırıların önünü almanın her zaman mümkün olamayacağı fikri de adanın fethini kaçınılmaz hale getirmiştir.24

21 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s.31-32, İlgürel, "Zirveden Dönüş", s. 645-646

22 Emecen, "Kuruluştan Küçük Kaynarcaya, s.41, Turan, "Selim II", s. 438, İlgürel, "Zirveden Dönüş", s. 648

23 Halil İnalcık, "Osmanlı Dönemi Kapitülasyonların Karakter ve Mahiyeti", DİA, c.22, s.246

(16)

Kıbrıs'ın fethedilmesine karşı Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın çekinceleri vardı. Sokullu Avrupa'da yeni bir Haçlı ittifakının zuhur edeceğini düşünüyordu. Öte yandan Avusturya ve Macaristan sınırlarındaki anlaşmazlıklar ile, Yemen'deki meseleler bir çözüme kavuşturulmadan yapılacak seferin, devletin başına büyük gaileler açma ihtimali vardı. Tüm bunlara karşılık Osmanlı başkentinde fetih şartları oluşmuştu. Şeyhü'l-İslâm Ebussuud Efendi'nin fetvası üzerine Kıbrıs'a sefere karar verildi. 25

Osmanlı Devleti'nin sefer girişimine karşılık Papa'nın önderliğinde İspanya, Venedik ve Malta birlikte hareket etme kararı aldı. Osmanlı Devleti zorlu bir mücadelenin ardından önce Lefkoşa'yı ardından Magosa'yı ele geçirdi. (1570–

1571). Kıbrıs Beylerbeyliği oluşturuldu. Kıbrıs Beylerbeyliği'ne Lefkoşa, Baf, Girne, Magosa, Alaiye, Tarsus, İçel, Zülkadriye, Sis, sancakları bağlanmıştır.26 Adanın tahriri yapıldıkdan sonra buraya Konya, Karaman, Niğde, Kayseri vs.

yerlerden Türk nüfus nakledildi.27 Kıbrıs'a gönderilecek kimselere çeşitli kolaylıkların sağlanacağına dair teminat verilmiştir. Bununla ilgili olarak incelediğimiz defterde bu tür hükümlere rastlanmaktadır. Niğde, Konya, Larende, Kayseri, Niğde kâdîlarına yazılan hükümde bölgeye gönderilecekler için, "üç yıla değin hukuk ve rüsûmlari alunmayub ve mahlûl vakı‘ olan gedikler harb ve harbe kadir olanlarına tevcîh olunmak buyurulmuşdur"28 Bu durum ilerleyen zamanlarda da devam etmiştir. 1572'de kimi Anadolu vilayetlerindeki her on aileden birinin Kıbrıs'a gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Kıbrıs'ın imar ve inşası için gelenlerin iki yıl vergilerden muaf tutulacaklarına dair özendirici faaliyetler sürdürülmüştür.29

İnebahtı (Lepanto, Epakto), Yunanistan'da Korint körfezinin kuzey sahilinde bir yerdir.30 Mora yarımadasındaki Patras (Balyabadra) şehrinin karşısındadır.31 İnebahtı Savaşı (Sıngın Donanma Savaşı) Akdeniz tarihinin önemli olaylarından birisi olmakla birlikte Osmanlı deniz tarihinde yenilgiyle

25 Besim Darkot, "Kıbrıs", İA, c. VI, s. 674, Recep Dündar, "Kıbrıs", s. 668

26 Ali Efdal Özkul, "Doğu Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs Adası", Doğu Batı, sayı 34, s.97

27 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s.14-15, Osman Gümüşcü, XVI. Yüzyıl Larende (Karaman) Kazasında Yerleşme ve Nüfus, 2001, Ankara, 189, Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı

İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler, İFM, c. XI, s, 549-561

28 MD 10, Hüküm 379

29 Hüseyin Arslan, 16.yy.Osmanlı ToplumundaYönetim, Nüfus, İskân, Göç ve Sürgün, İstanbul 2001, s.265, Ali Efdal Özkul, "Doğu Akdeniz", s.95

30 M.Cavit Baysun, "Lepanto", İA, c.VII, s.32,

(17)

sonuçlanan ve donanma kaybedilen ilk büyük savaş olarak kabul edilmektedir.32 Kıbrıs'ın tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine girmesi başta Venedik olmak üzere bütün Avrupa'da büyük şaşkınlık ile heyecan meydana getirmişti. Papa V.Pius bir yıl önce teşebbüs ettiği kutsal ittifakı kurmayı başarmış ve Osmanlı'ya saldırmak için hazırlıkları tamamlamaya koyulmuştu. Bu arada kutsal ittifak dolayısıyla Venedik ve Papalığa gözdağı vermek maksadıyla Adriyatik kıyılarına açılan ve bu kıyılarda önemli bazı kaleleri33 zabt eden Türk donanması Venedik'te yeniden büyük bir panik meydana getirmiştir. Ancak sefer mevsiminin geçmesi sebebiyle Türk donanması, Adriyatik kıyılarında kuzeye doğru ilerleyişini durdurarak geri dönmek mecburiyetinde kalmıştır.34

Uzun süren bir seferin sonunda, Osmanlı donanması İnebahtı'ya gelmişti.

Denizde uzun süre seyredilmiş olması donanma efradı üzerinde moral ve sıhhî bakımdan kaçınılmaz menfî tesirler yapmıştı. İnebahtı'da bulunan Osmanlı donanması 7 Ekim 1571'de kutsal ittifak donanmasının taarruzuna uğramış ve büyük bir mağlubiyet almıştır. Savaşta her iki taraftan da önemli kayıplar verilmiştir. Osmanlı donanmasının sağ cenahına komuta eden Uluç Ali Paşa, karşısında ki Malta şövalyeleri gemisini ele geçirmiş diğer gemilere de büyük zararlar verdirmiş, kendisine ait filoyu o bölgeden çıkarmıştır. Bu başarısından dolayı Uluç Ali Paşa Kaptan-ı Deryâ tayin edilmiştir.35

İnebahtı Deniz Savaşı Akdeniz'de büyük donanmaların karşılaştığı son deniz meydan savaşı görünümündedir.36 Hristiyan dünyasının son büyük zaferidir, kalıcı sonuçları olmayan geçici bir zafer niteliği taşımaktadır. Venedik, müttefiklerinden ayrılıp Osmanlı Devleti ile ahidnâme imzalamıştır. (1573) Ertesi yıl daha güçlü bir Osmanlı donanmasının Akdeniz'e çıkıp müttefikleri, Modon ve Navarın sularından geri çekilmeye zorlaması, hristiyan dünyasında özellikle

32 İdris Bostan, "İnebahtı Deniz Savaşı", DİA, c.XXII, s.287

33 Bu kaleler Sopot, Ülkün, Bar bugünkü Arnavutluk ve Yunanistan sahillerindedir. S.Sousek, "İnebahtı Savaşı(1571) Hakkında Bazı Mülahazalar", Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı 4-5, 1974, s. 36, Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c.III, İstanbul 2005, s. 136

34 Sousek, "İnebahtı Savaşı", s. 35, Recep Dündar, "Kıbrıs", s. 675, Bostan, "İnebahtı Deniz Savaşı", s.287

35 Sousek, "İnebahtı Savaşı", s. 36-37, Bostan, "İnebahtı Deniz Savaşı", s.288, Dündar, "Kıbrıs", s. 675, İlgürel, "Zirveden Dönüş, s. 647

(18)

İspanyollar'da büyük bir ümitsizliğe yol açtı. Bu ümitsizlik 1574'te Tunus'un Osmanlılar tarafından fethi ile daha da artmıştır.37

İnebahtı hezimeti, 1538'den bu yana süren Osmanlı deniz gücünün üstünlüğünün sarsılmasına yol açmış, XV. yüzyıldan beri hristiyan Avrupa'da var olan Türklerin yenilmezliği efsanesi yıkılmıştır.

İnebahtı mağlubiyetinin ardından Osmanlı Devleti'nde yeni donanma oluşturulması için yoğun bir çabanın içine girilmiştir. Başta Sokullu Mehmed Paşa olmak üzere Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa'nın ve bütün memleketin büyük gayret ve himmetleri sonucu çok kısa bir zamanda yeni bir donanma oluşturulmuştur. İncelediğimiz 10 numaralı defterde bu çalışmalarla ilgili hükümlere yer verilmiştir. Vize beğine gönderilen hükümde: "fermân olunan beş kıta kadırga ve bir kıta baştardenin muaccelen itmâmıi mühim olmağın ve ihzârı fermân olunan on pare gemi kerestesi dahi muaccelen gönderilmek lâzim olmağın buyurdum ki"38 bildirilmektedir. Buna benzer hükümleri defterde görmek mümkündür.

Tunus'un yeniden fethi II. Selim Dönemi'nin Osmanlı Devletine prestij kazandıran hadiselerinden biri olmuştur. Daha önce Kanunî döneminde 1534 ele geçirilen ancak daha sonra İspanyolların saldırıları sonucunda elden çıkan Tunus, İnebahtı yenilgisinin ardından oluşturulan yeni donanmanın ilk hedefi olmuştur.

Osmanlı-İspanyol rekabetinin Akdeniz'de tırmanması üzerine II. Selim Tunus meselesinin bir an evvel çözülmesini fermân etmiş, bunun üzerine harekete geçen Osmanlı kuvvetleri Tunus'u yeniden fethetmeyi başarmıştır (1574). Bu sayede Osmanlı Devleti Kuzey Afrika'da kalıcı yeni bir eyalet kazanmış, bundan öte itibar kazanmıştır.39

37 Fernand Braudel, (çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, 1990 İstanbul, c.II, s. 300–329, Emecen, "Kuruluştan Küçük Kaynarcaya", s.42, Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s.24-25, Bostan, "İnebahtı Deniz Savaşı", s.288-289

38 Hüküm 484

39 Jorga, Osmanlı Tarihi, c.III, s. 142, Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s.29–30

(19)

İKİNCİ BÖLÜM

2. 10 NUMARALI DEFTERİN ÖZELLİKLERİ 2.1. Defterinin Fizikî Durumu

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, A.DVN.MHM.d.010 şeklinde kayıtlı bulunan 10 numaralı defterin evsaf ve eşkâli şöyledir: Çalışmamızda defterin 179–356 sayfaları incelenmiştir.

1- Defterin ölçüsü 23 cm x 16.5 cm ebadındadır. Kalınlığı ise 3 santimetredir.

2- Defter 356 sahifedir. Varak adedi 179 dur.

3- Defterin kağıdı sarımtırak beyaz, kalınca ve mukavemetlice ve aharlanmıştır. Nev‘i malum olmayıp, filigranı yoktur.

4- Genel itibariyle bir sayfada 16 satır bulunmaktadır.40 Bazı sayfalarda satır sıklığının41 yanı sıra, sayfalarda boş yer bırakmamak için birbirine girdirilmiş, ters yazılmış42 hükümler de bulunmaktadır. Yazı şekli olarak umumiyetle Divânî ve Talik karışık bir kırmadır. Yazı stili defterin tamamında pek farklılık arz etmemektedir. Yazı okunabilir bir özellikte olmasına karşılık, bazı bölümler farklı kâtipler tarafından yazıldığından okumakta biraz güçleşmektedir. Diğer bir husus sayfaların boş kısımlarına bazı ilaveler yapıldığından yazılar birbirine karışmıştır. Sayfalarda yazıların her bir yanında bir miktar boşluk bırakılmıştır.43 Bu boşluk bazı sayfalarda beş santimetreden de fazla olabilmektedir.44 89, 167, 170, 171, 179, 180, 181, 182, 183, 184 numaralı sayfalarda tamamı Arapça yazılmış hükümler yer almaktadır.

İncelediğimiz kısımda ki hükümler için bakınız45

5- Defter yanlış ciltlendiğinden dolayı tarihler karışıktır. İlk ve son hükümler şu şekilde başlamaktadır: Çirmen kazasında zuhur iden güherçile hizmetine mâmûr olan Südde-i Sa‘âdetim çavuşlarından

40 Hüküm 183, 195, 197

41 Hüküm 187, 188, 189, 199,

42 Hüküm 482, 484,

43 Hüküm 179,180,181 ve devam eden hükümler.

44 Hüküm 180, 182, 185, 186, 188, 192, 194, 200, 204, 208, 210, 212, 213, 233, 234, 235, 252, 255, 264, 270, 285,287, 310, 312, 313, 314, 339, 342, 344, 346, 348, 351, 352, 353,

(20)

Musdafa Çavuş'a hüküm ki46 - Kangırı beğine Çerkeş ve Kangırı kadîsına hüküm ki47

6- Metinde çizilmiş48, mükerrer olarak yazılmış49, tamamlanmamış50 hükümlere de rastlanmaktadır.

2.2. Diplomatik ve Teknik Özellikler

Mühimme Defterleri’ndeki kayıtlar, asıl fermânların sûretleri niteliğindedir. Bu sûretlerin diğer kayıtlarını veya asıllarını ilgili devlet, beylerbeyilik ve şer‘î sicil arşivlerinde bulmak mümkündür. Defterde ki hükümlerde, hükmün asıllarında bulunan diplomatik özellikleri bütünüyle bulmak mümkün değildir. Buna mukabil padişaha ait belgelerde yer alan rükün ve şartları genel anlamda ihtiva etmektedir. Padişaha ait belgeler içerisinde yer alan fermânlardaki rükün ve şartlar şunlardır.51

1- Davet 2- Tuğra 3- Elkab 4- Dua

5- Nakil-İblağ 6- Emir-Hüküm 7- Te‘kid-Tehdid 8- Tarih

9- Mahal-i Tahrir

Defterde yer alan hükümler de çoğunlukla bir hitap kısmı vardır. Bu kısımda hüküm kime yazılmışsa bulunduğu yeri, görevi bazen eski görevi zikredilirdi. "Malatya kâdîsına hüküm ki"52, "Ağriboz beğine hüküm ki"53, şeklinde bir görevliye yazılan hükümler olduğu gibi, birkaç görevliye ve bölgeye yazılan hitap kısmı da söz konusudur. "Bosna ve İzvornik ve Semendre beğlerine

46 Hüküm 1

47 Hüküm 575

48 Hüküm 185, 232, 272, 322, 339, 441, 455, 477, 514

49 Hüküm 272, 455,

50 Hüküm 272, 455, 514,

51 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1998, s. 100–116, M. Tayyib Gökbilgin, Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, İstanbul 1992, s. 53–79,

52 Hüküm 273

(21)

ve kadılarına ve eminlere hüküm ki"54, "Mora beğine ve Mizistre beğine hüküm ki."55 Genellikle "hüküm ki" ifadesi en çok tekrarlanan ifade olmasına karşılık hitap kısmı bazen farklı şekilde de olabilmekteydi. "Bir sûreti kapudâne yazıldı ki".56 Hükümlerin hitap kısmında bazı durumlarda yer adları sayılmak yerine;

"Gümilcineden Yeniada'ya varınca yol üzerinde olan kadılara hüküm ki"57,

"Vilâyet-i Buğdan'a varınca yol üzerinde vakı‘ olan kadılara hüküm ki"58 şeklinde hükümlere de rastlanmaktadır. Vezirlere yazılan bazı hükümler de yer ismi belirtilmeden sadece isimleri belirtilmiştir. "Vezir Sinan Paşa'ya hüküm ki"59,

"Vezir Ahmed Paşa Hazretlerine hüküm ki"60. Eski göreve yönelik hitaplarda;

"Sâbıkâ Vezir olan Pertev Paşa'ya hüküm ki"61

Hitap kısmından sonra hükmün yazılmasına sebep olan olayın anlatıldığı nakil-iblağ rüknü gelmektedir. Burada genellikle Dîvân-ı Hümâyûn'a sunulan arz, arz-ı hâl, mektup ile yapılan ve bizzat şahısların Divân'a gelerek yaptıkları şikayetleri bulunmaktadır. "Südde-i Sa‘âdetüm'e mektûb gönderüb"62, "Görice dizdârı mektûb gönderüb"63, "Süleyman Paşa Medresesi müderisi olan mevlana İshak Dergâh-ı Mu‘allâ'ma mektûb gönderüb"64, "Dergâh-ı Mu‘allâma arz-ı hâl eylediler ki"65şeklinde ibareler kullanılmıştır. Bu kısımda bazı hükümlerde adı geçen şahıslar için duâ formülüne de yer verilmiştir. "Sâbıkâ Diyarbekir'de hâzine defterdarı Musdafa dâme ulüvvûhû Südde-i Sa‘âdetüm'e mektûb gönderüb"66.

Hükmün yazılmasına sebep olan özetlendikten sonra bu konuda verilen emrin anlatıldığı emir-hüküm rüknü gelmektedir. Bu rükün "buyurdum ki"

ibaresiyle başlamaktadır. Nakil-iblağ bölümünde anlatılan olay genellikle burada tekrar edilmekte veya özet olarak verilmektedir. "Buyurdum ki vusûl buldukda tersane-i amiremde işlenen ehl-i sınây‘i ahşama dek işledüb olageldiği üzre

54 Hüküm 302

55 Hüküm 321

56 Hüküm 317

57 Hüküm 323

58 Hüküm 460

59 Hüküm 549

60 Hüküm 530

61 Hüküm 349

62 Hüküm 270

63 Hüküm 530

64 Hüküm 497

65 Hüküm 267

(22)

nafakaların viresin."67 "Buyurdum ki; göresiz mezbûr vech-i meşrûh üzre Budun'a sürülmüşken bila-emir geri gelüb fesâd ü şenâ‘at üzre ise mezbûru sûret-i siciller ile yarar âdemlere koşub Dergâh-ı Mu‘allâ'ma gönderesiz."68

Hükümler bazen te‘kid-tehdid rüknüyle sona ermektedir. "Şöyle ki",

"şöyle bilesin", "ihmâl u müsâhele itmeyesiz", ibaresiyle daha önce verilen emrin yerine getirilmesi hususunda sert ifadeler yer almaktadır. Ayrıca emre uygun hareket edilmemesi durumunda olacaklarla ilgili tehditlere yer verilmiştir. "Şöyle ki emr olunan ekserleri bi'l-mu‘accel bî-kusûr erişdirmeyesin özrün makbûl olmaz başın gitmek mukarrerdir ana göre tedârik eyleyesin"69, "Şöyle ki su-i tedbir ve âdem ihtimâmından bir nesne zuhûr ide sonra özrünüz makbûl olmayub muâteb olmanuz mukarrerdir"70, "beyan olunan özrün makbûl olmak ihtimali olmayub enva-i itâb ve ikâba müstehâk olursun"71, "ihmâl ü müsâheleden ziyâde ihzâr idesin"72, "şöyle ki bu def‘a dahi te’hîr itdüğün i‘lam oluna azille konulmayub mu‘âteb olmak mukarrerdir başın gereği ile ana göre mukayyed olasın."73

Mühimme Defterleri'nin tertîbinde şekil ve muhtevâ yönünden bir tekâmül göze çarpmaktadır. Klasik döneme ait (1553–1642) ilk defterler başlık taşımazlar.

Bazı hükümlerin ilk sayfalarında başlık yerine sadece kayıt tarihini belirten Arapça toplantı günü ve onun hemen altında ay ve yıl yazılıdır.74 "Yevmü's-sebt.

Fî 15 Zilhicce sene 979"75. Defterlerin ilk sayfalarında hükümlerin hangi sadrazam zamanında çıktığı ve hangi resiü'l-küttâbın başkanlığında kaleme alındığı gösteren kısımlar, daha sonraki yıllara ait defterlerde yer aldığından, bu defterde görülmemektedir.76

Hükümlerin bazılarında üst kısımda "bu dahi" ibaresi yer almaktadır. Bu ifade söz konusu emrin bir üstekiyle ilişkisini hatıra getirir ve önceki hükmün

67 Hüküm 348

68 Hüküm 343

69 Hüküm 482

70 Hüküm 320

71 Hüküm 506

72 Hüküm 435

73 Hüküm 407

743 Numaralı Mühimme, s.XXI

75 Hüküm 282

76 Kütükoğlu, "Muâmele Kayıdları ", s. 96, H. Muharrem Bostancı, 19 Numaralı Mühimme Defteri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul

(23)

teslim edildiği şahsa bunun da verildiği anlamına gelir.77 Genel olarak muhtevasının ortak ve Divan'dan çıkış tarihleri aynı olan hükümlerin ilkinin tarihi yazılmış, müteakip olanlara ise "bu dahi" ibaresi konulmuştur.78 Mesela 328 numaralı hüküm barut tedâriki ile alakalıdır.79 Aynı konu hakkında yazılmış müteakip hükümde tarih bulunmayıp "bu dahi" kaydı yazılmıştır.80

Mühimme Defterleri'nde bazılarında hükmün sağ üst tarafında "yazıldı",

"görüldü", kelimeleri ile kâtib rumuzları ve hükümlerin nakl edildiklerini gösteren

"nukilet" kelimesi yer almaktadır.81 Defterde, bahsedilen ibarelerden "yazıldı"

ibaresini birçok hükmün baş kısmında görmek mümkündür.82 Bu ibare söz konusu metnin fermân/emir formunda hazırlanıp ilgili muhataba gönderildiği anlamına gelir.83

Defterde gönderme kayıdları da yer almaktadır. XVI. yüzyıla ait hükümlerin büyük kısmında hükmün gideceği yere ulaştırılmak üzere kime ve hangi tarihte verildiğine işaret olunmuştur.84 "Süleyman Çavuş'a virildi"85. Defterde gönderme kayıdları farklılık göstermektedir. "Kethüdasına virildi86,

"şikâyete gelen Göncipazar ahâlisinden Hâcı oğli Koca Memi'ye virildi"87,

"müşârün-ileyh hazretlerine virildi."88, "Arzı getüren kimesneye virildi."89

"Ahmed Çavuş'a teslîm olmağçün sâhib-i sa‘âdete irsâl olundi ahşam vaktinde."90 Bu kayıd bazen de, hüküm birisine teslim edilmişken aynı bölgeye iki şahıs göndermemek için, ilk teslim edilenden alınarak diğerine verildiğini göstermektedir.91 Mesela 538 numaralı hüküm de; "Beğin sancağı kethüdâsı Hâcı

77 Emecen, "Divanın Ana Defter Serileri", s. 126

78 Sıtkı Çelik, 21 Numaralı Mühimme Defteri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1997, s. VIII,

79 Hüküm 328

80 Hüküm 329

81 Kütükoğlu, "Mühimme Muamele Kayıtları", s.108-109

82 Hüküm 297, 298, 299.

83 Emecen, "Divanın Ana Defter Serileri", s. 126

84 Kütükoğlu, "Mühimme Muamele Kayıtları", s.107

85 Hüküm 322

86 Hüküm 330

87 Hüküm 276

88 Hüküm 282

89 Hüküm 495

90 Hüküm 410

(24)

Süleyman kethüdâya virildi", ibaresi varken devamında; "Andan alınub Musdafa nâm kimesneye virildi" kaydının düşüldüğü görülmektedir.92

Defterde bazı hükümlerin altlarında ilgili hükmün kimlere veya hangi mahallere gönderildiklerini belirten sûret kayıtları da mevcuttur. "Bir sûreti Karlıili beğine, Mehmed Çavuş'a virildi. Bir sûreti İnebahtı beğine, mezbûr çavuşa virildi."93, "Bir sûreti Alî çavuşa virildi Karaman kadılarına"94 şeklinde ifadelerden anlaşıldığı üzere bu hükmün, ilk kısımda yazılan muhatabdan başka nerelere ve kimlere gönderileceğini belirtmektedir.

Mükerrer hükümler, daha önce sâdır olmuş bir hükmün tekrarı niteliğindeki hükümlerdir. Bu nevîden hükümlerin başlarında genellikle mükerrer oldukları açıklanırdı. "Mükerrerdir, Haleb defderdarına hüküm ki Südde-i Sa‘âdetüm'e mektûb gönderüb"95 şeklinde yazılmıştır.

Mühimme defterlerinde hükümlerin iptal edilmesi durumuna da rastlanmaktadır. Yazılan bir hükmün iptal edilmesi "şakk", yada kaydın silinmesi, geçersiz olması "terkin"96, iptal edilen hükümlerin üzerine çizgi çekilerek gerçekleştirilmiştir.97

2.3. Dil Özellikleri

Mühimme Defteri'nin dil özellikleri ayrıca bir inceleme konusudur. Bu sebeple incelediğimiz defterin dil hususiyetleri hakkında kısaca bilgi vereceğiz.

Defterin dili; sade ve anlaşılır bir Türkçe olmakla birlikte, günümüzde pek kullanılmayan kelimelere de rastlanılmaktadır. Defterde tamamı Arapça yazılmış hükümler de yer almaktadır. 89, 167, 170, 171, 179, 180, 181, 182, 183, 184 numaralı sayfalarda yer alan bu hükümlerin yazısı okunaklı olmasına mukabil ağır bir dil kullanılmıştır.98 Tarihlerin yazılmasında yine Arapça ifadelere yer verilmiştir. Türkçe kısımlar da ağdalı ve sanatlı bir dile rastlanılmaması

92 Hüküm 538

93 Hüküm 389

94 Hüküm 357

95 MD 10, s.338, numarasız hüküm.

96 Kütükoğlu, Belgelerin Dili, s.144, Bostancı, 19 Numaralı Mühimme, s.7

97 Hüküm 372, 439, 505

98 Hüküm 139, 253, 256, 266, 268, 269. İncelediğimiz kısımdaki Arapça yazılmış hükümler için

(25)

hükümlerin çeşitli seviyelerden kimselere gönderilmiş olmasından kaynaklanmış olabilir. Hükümlerde Arapça, Farsça tamlama ve ifadelere rastlanılmaktadır.

2.4. Tarihler

Mühimme Defterleri'nde tarihlerin atılış şekli, birkaç istisna dışında XVII.

yüzyıl ortalarına kadar ayın tarihi ile birlikte haftanın günü de gösterilmek üzere başlık gibi üste yazılmıştır.99 "Yevmü'l-Hamîs, fî 2 Ramazâni'l mubârek, sene 979"100 gibi. Tarihin altına genellikle "Kostantiniyye" , "der Edirne", "Edirne" gibi divanın akd edildiği yerin adı da kaydedilmesine karşılık incelediğimiz defterde bu duruma çok az yer verilmiştir.101

Tarihlerde gün ve yıl rakamla, ay ve gün adı ise Arapça yazılmıştır.

Defterde tarihlerin yazılış biçimi çok farklı özellikler göstermektedir. "Yevmü's- sebt Fî 13 Ramazâni'l-mubârek sene 979 der Edirne"102 şeklinde defterin üst kısmında başlık gibi tam tarih verilmiştir. Tarihlerin bazılarında gün ve ay

"Yevmü'l-Cum‘a, fî 29 Şevvâl"103 şeklinde yazılmıştır.

Hükümlerin gönderme kayıtlarının tarihlerinin yazılış biçimi farklı şekillerde yer almaktadır. "Musdafa Çavuş'a virildi. Fî 13 Şa‘bân 979"104 şeklinde gün, ay, yıl bir arada verildiği gibi, bazı hükümlerde ise gün ve ay yazılmışken yıl yazılmamıştır. "Çavuş kâtibine virildi. Fî 8 Receb."105 Ayın ilk günü için "Fî gurre-i Şa‘bân sene 979,"106 "Fî gurre-i Safer sene 979,"107 son günü için "Fî selh-ı Zi'l-ka‘de sene 979"108 ifadesi de yazıldığı durumlarda yer almaktadır. Bazen de aynı tarihi yazmak yerine daha önceki hükmün gönderme tarihi "Fî târîh-i mezbûr"109 ibaresi ile verilmektedir. Ay isimleri bazen rumuz olarak verilmiştir.

Mesela 390 numaralı hükümde "Fî 22

ه"

(Ramazan)110

99 Kütükoğlu, "Mühimme Muamele Kayıtları", s.98, Tarih yazımı ile ilgili değerlendirme için bkz:

Emecen, "Divanın Ana Defter Serileri", s. 122–124,

100 Hüküm 201

101 Hüküm 328, 368, 370, 391

102 Hüküm 370

103 Hüküm 266

104 Hüküm 312

105 Hüküm 452

106 Hüküm 399

107 Hüküm 560

108 Hüküm 287

109 Hüküm 333

(26)

Defterde yer alan hükümlerin tamamında tarih bulunmamaktadır. Defter yanlış ciltlendiğinden dolayı tarihler karışıktır. Diğer taraftan hükümlerin başında yer alan başlık tarihleri ile gönderiliş tarihleri arasında uyumsuzluk görülmektedir.

Başlık tarihi gönderiliş tarihi ile aynı yada gönderiliş tarihinden önce olması gerekirken bu uyumun olmadığı tarihlendirmelere de rastlanmaktadır. Örneğin 266 numaralı hükümde başlık tarih: "Yevmü'l-Cum‘â, fî 29 Şevvâl" iken, gönderme tarihi olarak "fî 29 Şevvâl" tarihi verilerek bir uyum sözkonusu olmaktadır.111 Ancak 391 numaralı hükümde başlık tarih; "Yevmü'l-Hamîs. Fî 20 Recebi'l-mürecceb sene 979 Edirne", gönderme tarihi olarak; "Fî 19 Receb sene 979" tarihi yazılmıştır.112 Aynı durum 450 numaralı hükümde de görülmektedir.

Başlık tarih; "Yevmü'l-isneyn, fî 28 Receb sene 979" iken gönderilme tarihi daha önceki zamana ait bir tarihtir. "Fî 11 Receb."113

111 Hüküm 266

112 Hüküm 391

(27)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. DEFTERİN MUHTEVASI 3.1. Muhteva Özellikleri

İncelediğimiz defter II. Selim döneminin yaklaşık bir yılını kapsamaktadır.

Tarihler karışık olduğundan dolayı hükümler kronolojiye uygun devam etmemiştir. Buna karşılık incelediğimiz bölümde H. 7 Zilhicce 978114 den (miladî 2 Mayıs 1571 ), H.15 Zilhicce 979115 (miladî 29 Nisan 1572) kadar devam eden dönemin hükümleri yer almıştır.

Defterde incelediğimiz kısımda yer alan konular genel olarak şu hususlar yer almıştır.

1. Kıbrıs ile İlgili Hükümler 2. İnebahtı Savaşı

3. Yeni Donanma İnşası 4. Eşkiyalık Faaliyetleri 5. Suçluların Cezalandırılması 6. Kürek Cezası ile İlgili Hükümler 7. Muhtelif Konular

8. Hükümlerin Muhatap Makamları

3.2. Kıbrıs İle İlgili Hükümler

Kıbrıs'ın Osmanlı Devleti tarafından fethedilmesi süreci 1570 başlamış 1571'de tamamlanmıştır. İncelediğimiz defterde Kıbrıs ile ilgili olarak iskân politikası çerçevesinde çeşitli yerlerden kimselerin Kıbrıs'a göç ettirilmesi, suçluların sürgün edilmesi, kürek cezası için suçluların Kıbrıs'a gönderilmesi ile ilgili hükümlere rastlanmaktadır.

Osmanlı Devleti'nde fethedilen bölgelerin şenlendirilmesi, tarımsal faaliyetlerin gelişebilmesi için çeşitli kimselerin bu yerlere gönderilmesi ilk zamanlardan itibaren süregelen bir uygulamadır. Bu doğrultuda incelediğimiz defterde Kıbrıs'a birtakım kimselerin gelmesi istenmekte, gelecek kimselere bazı kolaylıklar sunulmaktadır. Niğde Beğine, Konya, Larende, Kayseri ve Niğde

114 Hüküm 504

(28)

kâdîlarına gönderilen hükümde bu durum açıkca görülmektedir. "Niğde beğine Konya ve Larende Kayseri Niğde kadîlarına hüküm ki bundan akdem gönderilen emr-i şerîfim mûcebince kazânuzda tenbîh ve nida itdürülüb ihbâr ile cezîre-i Kıbrıs'a sâkin olmağa kimesne murâd idmez deyu bildirmişsin imdi vilâyet-i mezkûranın âb u havâsı kemâl-i i‘tidâl üzre olduği meşhûr olmağın me‘mur u âbadân olması aksay-ı murâd-ı şerîfimdir ol cânibe geçüb varub temekkün itdüklerin üç yıla değin hukûk u rüsûmlari alunmayub ve mahlûl vakı‘ olan gedikler harb ve harbe kadir olanlarına tevcîh olunmak buyurulmuşdur."116

Çeşitli suçları işleyen kimselerin Kıbrıs'a sürgün gönderilmesi ile ilgili olarak Erzurum beylerbeyine yazılan hükümde; "Ergani Kal‘ası dizdârı Hamza içün ehl-i heva olub şehirde ve bağçesinde olub kalada kal‘a katibinin evi açılub küllî eşya sirka olunub dizdârın oğulları at besleyüb Hazreti Zülküf Nebî alehi's- selâm vâkıf karyelerine çıkub arpa ve saman ve sâyir mâkûlatların---alub hisâr- erenlerinin ulûfelerin kabz olub ne kadar mâl taleb eylediklerin aşikar idüb şirret ve şekâvetden hâlî olmayub her vechile ref‘i belki sülbi vâsıldır deyu bildirmeğin dizdârlığı alınub buyurdum ki vusûl buldukda bu husûsı toprak kadîsı mütfî ile hak üzre göresin fi'l-vakı‘ kal‘a hidmetinde olmayub kendü havalisinden olub vech-ü meşrûh üzre oğulları vâkıf kurâya zulm ve te‘addî eyleyüb ve hisâr- erlerinin mevâcibi alub aşikâr idüb şirret ve şekâvet üzre olduği vakı‘ ise hisâr- erenlerinin sâbit olan hukûkun bî-kusûr eshâbın alıvirüb dahi ol yerden alakasın kat‘ itdürüb cümle ta‘allukatı ile Kıbrıs'a sürgün idüb Trablus beği olan Muzaffer dâme izzühûya ulaşdurasın ki"117 bildirilmektedir.

Kürek cezası çeşitli suçlara mahkûm olmuş kimselerin gemilerde kürek çekerek cezalarını ifa etmeleridir. XVI. asır ortalarından itibaren gittikçe artan bu uygulama sonraki devirlerde devam etmiştir.118 Diyarbekir beylerbeyine gönderilen hükümde: "Diyarbekir beğlerbeğine hüküm ki bundan akdem hükm-i şerîfe gönderilüb beğlerbeğilükde tecessüsüsü şer‘ salb u siyâsete müstehak olanları ve fesâd ü şenâ‘at in sâbit ve zâhir olan mücrimleri ve şirret ve şakavet ile mahtur olub şer‘ ile tedib lâzim olanları Kıbrıs'da olan gemilere küreğe

116 Hüküm 379

117 Hüküm 307

118 Mehmet İpşirli, "XVI. Asrın İkinci Yarısında Kürek Cezası İle İlgili Hükümler", Tarih

(29)

gönderesin deyu emrim olmişdi ol emr-i şerifim kemâ-kân mukarrerdir"119 diye belirtilmektedir. Başka bir hükümde yine aynı durum görülmektedir: "Tarsus'da sâkin olan Kıl Musdafa nâm kimesne telbîs ve tezvîrden hâlî olmayub müslimânlara zararı olub nice def‘a tenbîh olunub aslâ fitne olmayub şer‘-ı şerîfe itâ‘at olmaduğundan mâ‘adâ odun? nâyibinin mührin kazdurub telbîs eyledüğün bildirmişsin imdi buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda bi'z-zât mukayyed olub fi'l-vakı‘ mezkûr ehl-i tezvîr ü telbîs olub mezbûr mühür kazdurduği sâbit olursa ele getürüb Kıbrıs'a küreğe gönderüb dahi üzerinde sâbit olan fesâdlerinin sûret-i sicillerinin bir sûretin Kıbrıs beğlerbeğine ve bir sûretin Südde-i Sa‘âdet'üme gönderesin ki yolda olan harâmîler defterine işaret oluna."120

3.3. İnebahtı Savaşı

İnebahtı Deniz Savaşı, Sıngın Donanma Savaşı olarak da bilinir. Osmanlı deniz tarihinde yenilgiyle sonuçlanan ve donanma kaybedilen ilk büyük savaştır.(H.17 Cemâziyel-evvel 979, M. 7 Ekim 1571).121 Kıbrıs'ın Osmanlı Devleti tarafından fethi üzerine Venedik ve İspanya'nın öncülüğünde oluşturulan Haçlı ittifakı, Kıbrıs'ı geri almak üzere harekete geçmiş bunun üzerine Osmanlı Devleti'de harekete geçmiştir. İncelediğimiz defterde bu hususla ilgili hükümlere yer verilmiştir. Varna ve Ahyoli kâdîlarına yazılan hükümde: "emr-i şerîfim üzre muaccelen taht-ı kazânuzdan kürekci ihrâc idüb kifâyet mikdârı nefer bulunmaz ise kefere ve levend tâyifesinden tekmil idüb gemileri donadub ber-vech-i isti‘cal mahal-i ma'mura irsâl eyleyesin ki donanma-i hümâyûnum arefe güni Tersâne-i Âmire'mden deryâya çıkub sefer-i hümâyûna tevcîh eylemişdir"122 bildirilmektedir.

İnehatı Savaşı H.17 Cemâziyelevvel 979'de Osmanlı donanmasının mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır. Bunun üzerine yeni bir donanma inşası için ülkenin dört bir yanına hükümler gönderilmiş, bu hususta yoğun bir çaba gösterilmesi istenmiştir. 417 numaralı hükümde bu durum bildirilmektedir:

"Akdeniz Rûmili cânibinde olan yalı beğler ve kâdîlara hüküm hala ba‘zı gönüllü

119 Hüküm 479

120 Hüküm 380

121 Bostan, "İnebahtı Deniz Savaşı", s. 287

(30)

reisleri yigirmi beş oturak gemi binâ idüb inşallahu taala hucest-âsârda fî sebilillah gaza ve cihad içün donanma-i hümâyûnumla bile varmak murâdları olduği i‘lam olundi imdi bundan akdem size bu bâbda hüküm gönderilüb gönüllü reislerine on sekiz ve yigirmi oturak gemiler binâsıa ruhsat virüb kerestelerine ve levazımlarına dahi mukayyed olub gazayı ve gemi binâsı gereği gibi terğîb idesin deyu emr-i şerîfim gönderilmiş idi ol emr-i şerifim kemâ-kân mukarrerdir."123

3.4. Yeni Donanma İnşası

İnebahtı mağlubiyeti Akdeniz'de birçok ada ve sahillere malik olan Osmanlı Devleti'nin donanmasını adeta mahvetmişti. Donanmasının önemli bir kısmını kaybeden Osmanlılar savaşı takib eden kış mevsimini bütün tersanelerinde gemi inşa faaliyetleriyle geçirmek zorunda kalmıştır. Başta İstanbul, Gelibolu, İzmit ve Sinop tersaneleri olmak Varna, Silistre, Semendire, Burgaz, İğneada, Vize, Ahyolu, Süzebolu, Midye, Kefken, Bartın, Samsun, Biga, Gemlik, Rodos, Alanya, Antalya ve Sakarya üzerinde gemi inşasına başlanmıştır.

Cemâziyelâhir 979'da (Kasım 1571) ellisi Rumeli ve ellisi Anadolu kıyılarında olmak üzere 100 geminin inşası kararlaştırılmıştır. Nihayet İstanbul tersanesinde inşa edilen gemilerle birlikte toplam 134 gemi beş altı ay içinde vücuda getirildi.Aynı zamanda levent reisleri de gemilerini inşa ve tamir etmek sûretiyle gelecek yıl için hazırlanmışlardır. Bütün gemilerin tamamlanmasından sonra tersanede toplanan 250 kadırga ve 300 civarında gönüllü reisin çektirilerinden oluşan Osmanlı donanması, 1 Safer 980'de (13 Haziran 1572) Kılıç Ali Paşa'nın kaptan-ı deryâlığı altında denize açılmıştır.124

Yeni donanma inşa edilmesi için yapılan çalışmalar incelediğimiz defterde çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu hükümler; gemi binası ile ilgili hükümler125, gemi inşası, techizi ve harb malzemelerinin temini ile ilgili hükümler126, gemi

123 Hüküm 417

124 Uzunçarşılı, OsmanlıTarih, s. 21-24, Bostan, "İnebahtı Deniz Savaşı",s. 288

125 Hüküm 310, 313, 315,356, 369, 374, 392, 393, 405, 406, 410, 413, 417, 426, 438, 453, 484,

126 Hüküm 305, 322, 323, 324, 328, 329, 330, 331, 332, 333, 344, 352, 353, 354, 372, 373, 377, 382, 387, 390, 396, 403, 404, 405, 410, 411, 413, 414, 417, 418, 421, 422, 424, 425, 429, 430,

Referanslar

Benzer Belgeler

Spam blocks may be used to blacklist phone numbers suspected of sending spam messages, which blocks calls to the terminal without disrupting the user.. ID

[3,4,9,12] Amorf silikanın düşük termal genleşme katsayısı, buna bağlı olarak yüksek termal şok direnci sayesinde yüksek sıcaklıklarda boyutsal kararlılık

Omurilik yaralanmalar›n›n yaklafl›k %3-26’s› tafl›ma s›ras›nda veya uygun yap›lmayan ilk müdahaleler sonucu posttrav- matik spinal hasar olarak

Karahisâr-ı Şarkî ve kâdîlarına ve Karahisâr-ı Şarkî voyvodasına hüküm ki Karahisâr kazâsı sâkinlerinden Firdevs nâm hâtûn gelüb bunun hâlâ zevci olan yine Karahisâr-ı

Karahisâr-ı ġarkî kazâsına tâbi‟ Üsküne nâm karye sâkinlerinden Mehmed ve Abdürrahim nâm kimesneler gelüb bunların valideleri Selime nâm hâtûnun babası

Bu müdahalenin men edilerek meselenin mahallinde şer’île görülmesi için 1744 senesinin Mart ayında Larende ile ( … ) kadılarına ve Konya mütesellimine divandan

Bin yüz iki senesinden berü Silistre ve Niğbolu sancaklarında ve baʿzı kazâlarda tahrîr olunan bundan akdem Engerüs seferinde hizmetde olmak üzere me’mûr olan

Bozan karyesinde yaĢayan 424 kiĢiden 232 kiĢiye ait boy bilgileri kayıt altına alındığı için grafikte de o kadarı gösterilmiĢtir. 98 kiĢi ise uzun boylu olarak