• Sonuç bulunamadı

S O R U M S U Z L UK D E V AM E D İ Y OR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "S O R U M S U Z L UK D E V AM E D İ Y OR"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S O R U M S U Z L U K D E V A M E D İ Y O R

T.M.M.O.B. MİMARLAR ODASI («PLANLI KALKINMADA

DEĞİŞMEZ ULUSAL AMACA ULAŞILMASINI ÖNLEYEN

NEDENLER» BAŞLIKLI GRİ BROŞÜRLE İLGİLİ KRİTİĞE

VERİLEN CEVABA KARŞILIK

Tank CARİM, Mimar - Şehirci D. P. L. G.. İ. U. U. A. P.

Arkitekt Mecmuasının 323. sayısında yayınlamış olduğum eleştirmenin bir nüsha-sını Başkanlığınıza 12.8.1966 tarihinde gön-dermiştim. Şehircilik ihtisas komitesinin

1.11.1966 tarihli cevabını 17.12.1966 tarihli mektubunuzla almış bulunuyorum. Eleştirme konusu yazının esas sorumlusu Mimarlar Odası istanbul Şubesi Başkanlığının komis-yon raporunu tatminkâr bulup bulmadığı be-lirtilmediğinden, Odanın bir üyesi olarak ko-nunun tekrar üzerinde durmayı zorunlu his-sediyoruz.

Kanımızca şehircilik komisyonu raporu eleştirmemize cevap teşkil etmemektedir. Bu-nu belirtmek için adı geçen raporu kısım kısım elden geçirmeyi faydalı bulduk. Ya-zıda eleştirmemize esas cevabı teşkil eden kışımı, şöyle başlamaktadır: (10 uncu satır başı)

«Ancak böyle kollektif hazırlanmış bir broşürde gözden kaçması mümkün bazı boş-luklardan ve maddî hatalardan faydalanarak, yayında esas itibariyle hedef tutulmayan ga-yelerin, fikirlerin yer aldığının ileri sürül-mesinin eleştirmenin objektif değerini azalt-tığını belirtmek isteriz.»

Bir kere kollektif çalışmanın «normal» olarak bazı boşluk ve maddî hatalara sebebi-yet verdiği ön kabulünün bizi biraz şaşırt-tığını itiraf edelim. Biz bunun tam aksine, kollektif çalışmanın bu gibi boşluk ve hata-lara mani olmak bakımından faydalı oldu-ğunu zannetmek eğilimindeydik. Eğer komis-yon raporunun görüşü doğru ise, çeşitli ko-misyonlarda aza adedini asgariye indirmek gerekmektedir.

Şimdi rapor müelliflerinin tabiriyle «ba-zı boşluk ve maddî hataların» üzerine eği-lelim.

Eleştirmemiz yayının ilk iki bölümünü teşkil eden 33 — 1 — 26 sahifelik araştırma kısmı ile ilgilenmektedir. Bu 26 sahifenin 8 ini (9, 18, 22, 23, 24, 25, 30, 31) gerek millî plandan iktibaslar, gerek bazı istatistikî ma-lûmatın grafik gösterilişleri teşkil etmekte-dir. Yani eleştirme konusu olabilecek metin 26 — 8 = 18 sahifeden ibarettir. Biz ise bu 18 sahifenin 10 unda itiraz edilecek noktalar bulduk. Ve bunlardan hiç biri maddî hata değildir.

Durum böyle iken, cevap raporunda «problem bir tiim olarak ele alınacak ve

muhtelif bölümlerdeki teferruata müteallik hususlara cevap verilmeyecektir» denmesi en azından garip karşılanabilir.

Raporun müteakiben değindiği nokta, lean Fourastie'nin grafikleridir. «Carım'a göre üç sektör eğrilerinin bu şekilde süper-pozisyonu hatalıdır ve teoriyi doğru olarak ifade etmemektedir» Bizim ifademiz ise ay-nen böyledir: «Ayay-nen kitaptan aldığımız şe-killerde de görüldüğü gibi, sektör eğrileri üstüste getirilmemiş, ziraat sektörü ayrı gös-terilmiştir.» Görüldüğü gibi burada ancak Fourestie'nin orijinal grafiğinin bir tarifiyle yetinilmiş, süperpozisyonun hatalı olduğu ile-ri sürülmemiştir. Ayrıca yayın müellifleile-rini grafiği süperpoze etmeyerek de uygulayabi-lecekleri aşikârdır. Esasında kendileri ülke ve şehirleri yalnız üçüncü sektör oranlarına göre dizdiklerinden, tarım ve sanayi eğrile-rinden zaten faydalanmamaktadırlar; böyle bir sıralama için de ne süperpozisyona, ne de J. Fourastie nazariyesine ihtiyaç vardır. Eleş-tirmemizde yukarıdaki açıklamadan hemen sonra grafiğin kullanılışı (süperpoze edilsin edilmesin) bambaşka noktalardan tenkit edil-mektedir. Özellikle, yayında kullanılan me-todun öne sürülen sonuçların aksi sonuçlar verdiği iddia edilmiştir. Bu iddia yayındaki ispatlama şeklini çürütmektedir. Eleştirmc-mizdeki bu gibi hayatî noktalar raporda «Boşluk ve maddî hatalar» grubuna terk edilmiş, buna mukabil olmayan bir iddia üzerinde durulmuştur.

Fourastie'nin görüşlerinin esası üç sek-tör dağılışının mukayeseli değişimidir. Onuı için tek bir sektörü şemaya uygulamanın faz • la bir anlamı yoktur. Yayındaki «metoda» uyarak sanayi ve tarımı da belirttiğimizde, en gelişmemiş sektör sanayi, en gelişmiş sek-tör ise, hizmetler olduğu sonucuna varılmak-tadır.

Yayında ise Türkiye 1962 işgücü oran-ları gösterildikten sonra {sa. 11), grafikte yal-nız hizmet oranı alınmış ve büyük punto ile şu sonuç belirtilmiştir (sa. 12): «Demek ki Türkiye'de çalışan nüfusun üç ana sektör olan tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerine dağılışlarına ekonomik kalkınma yanında sosyal ve kültürel kalkınmayı da sağlayabil-mek yönünden büyük bir dengesizlik var-dır.»

Yukarıdaki cümlede ifadenin cevap

ra-porundaki tabirle «pek açık seçik» olmadığı muhakkaktır. Ancak şekil itibariyle bu ka-dar önem verilmiş ve hayatî bir sonucu özet-leyen bir cümlede asgarî mantık aramak hem okuyucunun hakkıdır, hem de müellif-lerin ciddiye alındığına delâlet eder. Buna göre: «... ekonomik kalkınma yanında sos-yal ve kültürel kalkınmayı da sağlayabil-mek yönünden büyük bir dengesizlik vardır.» deyiminden, yayının «genel muhtevasını» da göz önnüde bulundurarak, ne gibi bir anlam çıkarabiliriz?

Biz eğer cevap raporunda ileri sürüldüğü gibi ifadelerin «açık seçik» olmayışından istifade yoluna gitse idik, yukarıdaki deyi-min anlamsız olduğunu ileri sürerdik. «Den-gesizlik» birden fazla elemanın var sayılan bir denge durumundan inhirafını ifade eder. Bahis konusu elemanlar üç ayrı sektördeki işgüçleri olduğuna göre, bunların belirli bir oranda dağılışı denge sayılıyorsa, bu oranın dışındaki dağılışlar dengesiz sayılıyor. Eko-nomik (tarım, sanayi) kalkınma yanında, sos-yal (hizmetler) kalkınmada da dengesizlik vardır demek anlamsızdır. Biz bu yöne mey-letseydik. yayında (kapak başlığı dahil) baş-ka misaller bulmakta güçlük çekmezdik.

Şimdi eleştirmedeki tutuma göre, «genel muhteva» nın ışığında ifadeye anlam verme-ye çalışalım. Yayının gaverme-yesi üçüncü sektör-deki yetersizlikleri belirtmektir. Teorik daya-nak olarak da J. Fourastie'nin eğrileri alın-mıştır. Bu eğriler bir üçlü münasebetin (ta-rım, sanayi, hizmetler) zaman içerisindeki dengeli değişimini gösterdiğinden, grafikteki her düşeyin eğrileri kestiği üç nokta o anda-ki denge durumunu gösterir. Yayında Türanda-ki- Türki-ye'nin 1962 düşeyinden çıkarılan netice ise hizmetlerde «biiyük dengesizliktir». Bundan çıkarılabilecek yegâne anlam 1962 oranla-rında «hizmet yetersizliği bakımından denge-sizlik» olabilir. Halbuki Türkiye düşeyi üze-rindeki dengeli kıymetler grafikte yaklaşık olarak şöyle belirmektedir: Hizmet % 12.8, sanayi % 17, tarım % 70 (eğrilerdeki çi-zim hatasını tarımı şişirmekle, yani sanayii asgarî tutmakla düzeltiyoruz.) Hakikî oranlar % 12.8, % 9.8 ve % 11A olduğuna göre dengesizliğin sanayi yetersizliği veya hizmet fazlalığı bakımından olduğu açıktır. (Hatayı iki sektöre dağıtırsak, dengeli durumda sa-nayi % 20 yi bulur).

(2)

Eleştirmede de değindiğimiz gibi, yayın müelliflerinin sektör gelişmeleri hakkında

farklı görüşleri olabilirdi. Ve bunlar da baş-ka seviyede bir tartışma konusu teşkil edebi-lirdi. Ancak burada kendi iddiaları ile kendi kullandıkları ispatlama yolu gelişme halin-dedir. (J. Fourastie nazariyesini kendilerine tavsiye eden de biz değiliz.)

Şimdi yukarıda eleştirdiğimiz cümlede «dengesizliğin» fazlalık yönünden de anla-şılabileceği ileri sürülürse, o zaman haklı ola-rak yayını fazla ciddiye almakla suçlandı-•rılabiliriz.

Grafik, yayındaki ikinci önemli konu olan sektörlerin bölgesel dağılışında da ispat-lama aracı olarak kullanılmıştır. (Sa. 26 - 27) Bu bahisteki mantık dışı yorumlan eleştir-mede yeter derecede belirtmediğimizi zan-nederek biraz üzerlerinde duracağız:

Yayının 26 ncı sahifesinde Bursa da-hil bazı şehirsel merkezlerin hizmet oranları, toplam Türkiye ve Bursa ilinin ortalama oranları ile karşılaştırılmış ve, farkın büyük olmasından, yurt sathına dağılışın dengesiz olduğu neticesine varılmıştır. Şehirsel faal nüfusun ikinci ve 3. sektör oranlarının hâki-miyeti ile tanımlandığı malûmdur. (Yani bu iki sektör karakteristik şehirsel faaliyetler-dir.) Hizmet ülke oranı ile hizmet şehirsel oranının karşılaştırılması ise ancak şehirleş-me derecesini verir. Sabit bir kır-şehir da-ğılımında, hizmetler ister tek bir şehirde top-lanmış bulunsun, ister tüm ülke sathına en adilâne bir şekilde yayılmış olsun, ülke ora-nı ile şehirsel oran arasındaki farkın sabit kalacağı açıktır. Grafikte gösterilen 8 şehri-mizin hizmet oranları ile ülkenin hizmet ora-nı arasındaki farkın bu şehirlerin ülkedeki coğrafî dağılışları ile ilgisi olmadığı da aynı derecede açıktır. Yanyana dizilmiş de olsa-lar, ülkenin dört bir tarafına serpiştirilmiş de olsalar, grafikte gösteriş aynı kalacaktır. Buna mukabil, toplam işgücü dağılışının % 10 tarım, % 10 sanayi ve % 80 hizmet-ler oranlarına eriştiğini, sanayi ve hizmetle-rin tarım oranı 0 olan tek bir şehirde toplan-dığını farzedelim. Bu sefer toplam işgücü hizmet oranı ile şehirsel işgücü hizmet oranı arasında % 10 gibi ufak bir fark kalacak, ve grafikte ülke düşeyi ile şehir düşeyi bir-birine çok yakın olduğundan, yayındaki «me-toda» göre dağılışın çok dengeli olduğu so-nucuna varılacaktır.

Yayındaki bu bahis aynı seviyede de-vam ederek Fransa'nın yalnız şehirsel işgücü dağılışı toplam işgücü dağılışı imiş gibi ele alınmış, Paris rejyonu şehirsel ortalaması ve Paris şehriyle mukayese edilmiştir. (Sa. 27 -28) Üç dağılış da yalnız şehirsel nüfusla il-gili olduğundan, hizmet oranlarında tabia-tıyle ancak % 49.7 - % 57.40 arası gibi bir değişim görülmektedir. Bir evvelki sahifede gösterilmiş Türkiye şehirlerinde de bu deği-şim % 38.3 - % 48.7 arasında olup Fransa

farkına yakındır. (İki grafikte dağılış ben-zerliği göze çarpmaktadır.)

Fakat yayında Fransa'nın bu şehirsel oranları kıyaslaması Türkiye'nin toplam or-talaması ile şehirsel oranlarının kıyaslaması ile karşılaştırılmış ve bunun yatırımların rastgele yurt sathına dağılması yerine planlı olarak ele alınması gereğini ortaya çıkarttığı sonucuna varılmıştır. Bu karşılaştırmanın kendisi zaten mantık dışıdır. Ancak kıyasla-nabilir kriterlere göre de yapılsa (yani iki ül-ke için aynı oran cinsleri alarak), yukarıda da gördüğümüz gibi, coğrafî dağılış hakkında bir fikir veremez. Yalnızca Fransa'nın daha fazla şehirleşmiş olduğunu gösterir.

Yayındaki muhakeme tarzı bilmece şek-lindeki bir fıkrayı hatırlatmaktadır: «Gemi-nin direk sayısı, baca yüksekliği, su kesimi gibi verilerden kaptanın yaşını çıkarmak.»

Ülkemizde de Fransa'da da faaliyetlerin coğrafî dağılışında dengesizlik olduğu defa-larca basma aksettirilmiş herkesin kabul et-tiği bir gerçektir. Ancak, bir incelemede böy-le genel hakikatböy-lerin yer yer tekrar edilmesi, her türlü eleştirmeye set çekse idi, dünyada eleştirme diye bir şey kalmazdı.

Grafik hakkında üzerinde tekrar tekrar durmuş olduğumuz diğer bir husus da, J. Fourastie'deki zaman aralığının ve esas ay-rıntıların (başlangıç, gelişme, tamamlanma) yayında gösterilmemiş olmasıdır. Bu konu çok önemli olduğundan, burada gene kısa bir açıklama yapalım:

J. Fourastie eğrileri matematiksel fonk-siyonlara dayanmamaktadır. Bu eğriler batı medeniyetinin 200 senelik (1800 -2000) geçiş devresinin işgücü dağılışı değişiminin grafik bir temsilinden ibarettir. Bununla beraber, kıvrılma bölgeleri önemli ayrıntılar göster-mektedir.

1 — Üç sektör oranlarının artan -mik-tarlarda değiştiği kısım (sanayi ve hizmetler-de artış, tarımda eksilme).

2 — Sanayi oranının yaklaşık olarak sabit k a l d ı ğ ı , tarım ve hizmet oranlarının

yaklaşık olarak sabit miktarlarda değiştiği kısım (tarımda eksilme, hizmetlerde artış). 3 — Sanayi oranının azaldığı, tarım ve hizmetlerin azalan miktarlarda değiştiği kı-sım (tarımda eksilme, hizmetlerde artış).

J. Fourastie bu üç bölümü sıra ile başla-ma, gelişme ve tamamlanma olarak isimlen-dirmekte, kitabında uzun uzun tarif etmekte ve ileri batı ülkelerinin gelişme merhalesin-de bulunduklarını öne sürmektedir.

M. O. yayınında esas dayanak olarak kapak dahil beş kere tekrar edilen bir şe-madaki en önemli göstergelerin ihmal edil-mesi, müsamaha ile karşılanacak bir unutma olamaz.

Cevap raporunda katiyen değinilmeyen bu ihmale biz ancak üç sebep görebiliyoruz :

1 — Şemanın J. Fourastie'nin eserini in-celemeden cevap raporunda belirtilen başka

mehazlardan alınmış olması. Kitabın zengin muhtevasına şema dışında hiç bir atıf olma-ması, sektör ayırımlarının dahi (ileride göre-ceğimiz gibi) J. Fourastie'ninkilerden farklı kriterlere dayanan ayırımlar olması, bizi da-ha ziyade bu ihtimale meylettirmektedir.

2 — Savunulması güç gelişme ve so-nuçlan örtmek. Örneğin, bahis konusu ayı-rımların gösterilmesi ile Mısır gelişme bölü-müne girmiş bulunacaktı.

3 — Müelliflerin J. Fourastie'den ayrı görüşte olması. Bu halde, ya karşı görüşün gerekçelerini vermeleri, ya da J. Fourastie'ye baş vurmaları gerekirdi.

Raporun devamında, J. Fourastie'nin na-zariyesinin az gelişmiş ülkelere doğrudan doğruya uygulanamayacağı hakkında eleştir-memize geçirdiğimiz ihtarı üzerinde durul-makta, «bugün az gelişmiş denilen ülkelerin tarihsel gelişmeleri söz konusu olduğu tak-dirde az gelişmişlik sıfatı bugünkü gelişmiş ülkelerle yer değiştirebilecek özellikler göste-rebilmekte» denilmekte ve eleştirici «bilim-sel olmayan acele bir hüküm» le suçlandırıl-maktadır. Ayrıca tarihsel gelişme bakımın-dan Fourastie nazariyesinin önemi belirtil-mekte ve müellifin şu sözü nakledilbelirtil-mektedir: «Gayemiz geleceği tahmin değil, geçmişi ve hali izah etmektir.»

Yunanistan, Küçük Asya, Çin, Mısır, Mezopotamya, Lâtin Amerika gibi ülke ve kıtalarda büyük medeniyetlerin yer almış ol-duğu herkesçe bilinen bir hakikattir. Ancak rapor müelliflerinin bahsettiği bu tarihsel ge-lişmeyle J. Fourastie'nin kitabında bahsettiği «geçmiş» arasında hiç bir alâka yoktur. J. Fourastie'nin ele aldığı geçmiş,, metinde de grafikte de açıkça belirtildiği gibi (Eleştir-memizde müellifin tariflerine geniş yer ver-dik) 1800 civarlarından (sanayileşmenin baş-langıcı) günümüze kadar geçen devirdir; tah-min kısmı da 2000 senesine kadar uzanmak-tadır.

J. Fourastie grafiğini yegâne ispatlama aracı olarak kullanan biz değil, Mimarlar Odası yayınıdır. İlkel toplumlarda dağılış oranını % 80, % 10, % 10 olarak belirten gene biz değil, bahis konusu yayındır (sa. 10). Grafikte ülkemizi ilk uygarlık seviyesine (yani aynı kritere göre bugün ileri sayılan memleketlerin 1800 seviyesine) çok yakın gösteren biz değil, yine aynı yayındır. Bu durum karşısında, J. Fourastie'nin kendi ka-leminden okuyuculara tavsiyelerini, tefsirler hakkındaki endişelerini ve bu meyanda geri kalmış ülkeler hakkındaki kitabına değinme-sini nakletmekle «bilimsel olmayan acele bir hüküm» vermiş oluyoruz. Buna karşılık, atıf-ta bulunulan eserdeki endişe ve ihatıf-tarlara hiç yer vermeden, müellifin üzerinde durduğu konu ile ilgili diğer eserlerinin ismine dahi değinmeden, 364 sahifelik eserin ancak bir sahifesinde yer alan temsilî bir grafiği yegâne ispatlama aracı olarak kullanıp, ters netice

(3)

çıkarmak «bilimsel ve düşünülmüş hüküm» ü vermek oluyor?

Mimarlar Odası yayınında da ısrarla belirtilenin aksine, ülkemizin geri kalmışlığı-nın münakaşa konusu olabileceğini kabul edelim. Buna mukabil, J. Fourastie'nin açık-ça ancak ileri ülkeleri ilgilendirdiğini belirt-tiği nazariyesinin ülkemize hiç tereddüt gös-termeden uygulanması normal mi karşılan-malıdır?

«Türkiye'nin bütün tarih boyunca, bu-günkü ve yakın geçmişteki verilere bakarak, teknik gelişme hızını demografik gelişme hı-zının daima altında kaldığı ileri sürülemez.» Raporun aynı paragraftaki bu görüşte zikre-dilen muğlak gelişme anlamı ile, Fourastie-nin kitabındaki teknik ilerleme arasında ilişki yoktur.

Fourastie 1800-2000 aralığını «teknik ilerleme devri» olarak vasıflandırmakta, işçi başına verim artışını kriter kabul etmekte ve «endüstriyel devirden önce bir insanın iş ran-dımanı pratik olarak sabit olmaktaydı» de-mektedir. (Le Grand Espoir du XX ieme siecle, sa. 42). Yani endüstriyel devirden ev-velki bir teknik gelişmeden bahis açmak, mevzu değiştirmekten başka bir şey değildir. Bundan sonra, J. Fourastie'nin sektör anlayışı üzerinde durduğumuza değinilerek, «J. Fourastie çeşitli ülkelerin, bu meyanda Türkiye'nin üç sektörünün dağılışını

rakam-larla vermektedir. O halde Türkiye'de sek-törlerin teorik gelişmesini bir an için geliş-miş ülkelerin sektörleri gelişmesine benzer kabul ederek, grafik metotla göstermek mümkündür.» yorumuna varılmaktadır.

Burada sebep netice bağlantısını pek an-layamadığımızı itiraf edelim. J. Fourastie-nin Türkiye sektör dağılışını rakamlarla ver-mesi, Türkiye'deki sektör gelişmesini ne ba-kımdan gelişmiş ülkelerinkine benzer kabul ederek grafik metotla göstermeyi mümkün kılıyor? Dağılış rakamla verilmiş olduğu için mi? Yoksa J. Fourastie'nin bir tablosun-da yer alması bakımıntablosun-dan Türkiye'yi geliş-miş ülke saymamız icap ettiği için mi?

J. Fourastie hiç bir ayn memleketi «gra-fik metotla» göstermemiştir. Şeması bütün ileri dünyanın, işgücü dağılışı ortalama deği-şimini ifade etmektedir. Esasında, yayında gelişmiş gelişmemiş her türlü ülkeye ve hat-tâ ayrı şehirlere uygulanan bir tek şemadan başka bir şey var mıdır? Aksine, biz eleştir-memizde, ayrı ülke gelişmeleri üzerinde du-ruyoruz. «Ancak bir ülkenin uzun bir süre için gerçek eğilimleri tesbit edildikten sonra, söz konusu eğrilerle bir karşılaştırma yapı-labilir.» (Eleştirme sa. 2).

Ayrıca eleştirmede sektör anlamı üze-rinde durulmasının nedeni grafik metotla il-gili değildir. Birinci derecede önemine rağ-men yayında hiç değinilmemiş olan J. Fou-rastie'nin sektör dağılışı anlamını açıklamak

içindir. Ve yayındaki, her halde başka me-hazlardan alman tariflerin Fourastie'nin gö-rüşünü aksettirmediğindendir. Bıına yeni bir misal olarak 11 ve 18. sahifelerdeki

grafik-lerin lejantlarında madenciliğin birinci sek-törde gösterilmesini verebiliriz.

Bu ise ne bir «boşluk» ve ne de bir «maddî» hatadır. Farklı kriterlere dayanan bir ayırım şeklinin «bilimsel olmayan acele» bir davranışla J. Fourastie'nin ayırımıymış gibi gösterilmesidir. Madenciliğin birinci sek-töre katılması mekâna bağlılık kriterinden çıkmaktadır; yani bu anlamda madencilik daima birinci sektörde kalmaktadır. İşçi ba-şına prodüktivite artışını esas tutan J. Fou-rastie anlamında ise, sektörler arası seyyali-yet esas olmaktan gayri, gelişmiş ülkelerde en çok prodüktivite artışı göstermiş olan kol-lardan biri madencilik de bugün ikinci sek-törün karakteristik bir faaliyeti durumunda-dır. Ayrımlardan biri statik, diğeri ise dina-mik mahiyette kriterlere dayanmaktadır.

Raporun incelemekte olduğumuz para-grafının sonunda «yayının bütün muhtevası göz önünde bulundurulmadan, bir kaç cüm-ledeki pek açık seçik olmayan ifadelerin se-bep olabileceğini tahmin ettiğimiz bu tefsir tarzını kabul etmeye imkân yoktur.» den-mekte ve bunu ispatlamak için yayından

«kalkınma plânının demokratik nizamda yü-rüyebilmesi, ekonomik yönden başarıya ula-şabilmesi, ekonomik niteliğinin yanı sıra sos-yal ve kültürel amaçların yönetilebilmesi için üç ana sektör olan tarım, sanayi ve hizmet-ler sektörhizmet-leri arasında dengeli bir dağılışın sağlanması ve bu arada hizmetler sektörüne gerekli önemin ve yerin verilmesi ve «ayrı-ca, sanayi sektörünün önem kazanması gibi hizmetler sektörünün önem kazanması da teknik güce talebi arttıracaktır» cümleleri ik-tibas edilmektedir.

Eleştirmemizde de belirttiğimiz gibi, ya-yının baş ve son kısımları mahiyetleri itiba-riyle münakaşa dışı kalan çok genel temen-nilerden ibarettir. Bunlar üzerinde gelişme çareleri bakımından en zıt fikirleri olan 'kim-seler dahi birleşir. Kimse «üç ana sektör» arasında dengesiz bir dağılışın sağlanması, hizmetler sektörüne gerekli önemin verilme-mesi gibi bir temennide bulunamaz.

Bu gibi ifadeler meselâ «Memleketimi-zin en uygun ve en çabuk yollarla kalkın-ması gerektiği» tipinde genelliklere pek bir şey ilâve etmemektedir. İkinci cümleye ge-lince, bunun da açıklanmadan tek başına mü-nakaşa mevzuu olamayacağı barizdir.

Yukarıda değinilen konular ancak «den-geli dağılış», «önem kazanmak» gibi ifade-lerden ne kastedildiği açıklıklandıktan sonra tartışma konusu haline gelebilir. Bu açıkla-malar ise, yukarıda değindiğimiz gibi, yayı-nın 18 sahifesinde yer alan, metnin tartışıla-bilir «muhtevasını» teşkil etmektedir.

Eleştrici, yayının bütün muhtevası göz önünde bulundurulmadan, «birkaç cümledeki pek açık seçik olmayan ifadelerden» yayın hakkında genel tefsirlere varmakla suçlandı-rılmaktadır. Kanımızca, bu mülâhaza asıl cevap raporundaki tutumu tarif etmektedir. Mevzuları toparlamak amacıyle atlamış bu-lunduğumuz 2. sahifenin son paragraflarında,

eleştirmemizin yayının 19 ve 20. sahifelerin-de kalkınma plânının 2 yıllık uygulama so-nucu çıkarılan neticeleri tartışan kısmına de-ğinilerek, son cümlesi iktibas edilmiş ve bi-zim yayın müelliflerinin ifadelerini yanlış tefsir ettiğimiz ileri sürülmüştür. Burada ge-ne esas tartışma konusuna değinilmemekte-dir. Yayında 25 Kasım 1964 tarihli Resmî Gazeteden kısa iktibaslar halinde bir taraf-tan tarım ve sanayi yatırımlarının gerçek-leşme payları, diğer taraftan hizmetlerle il-gili daha ziyade kalitatif tenkitler karşılaş-tırılarak, «görülüyor ki 1 ve 2. sektörlerde plânlı kalkınmada sağlanan gelişme, 3. sek-törde sağlanamamış, hatta bu sektör gerile-miştir gibi bir sonuca varılmıştır. Biz böyle bir karşılaştırmanın olumsuz olduğunu id-dia eden bir buçuk sahifelik bir açıklama yaptık, buna raporda değinilmemektedir. Ay-rıca açıklamamızdan iktibas edilen cümlede-ki «ancak 3. sektör ile kalkınmanın sağlana-cağı sonucunu çıkarmak hatalı olur.» endişesi, doğrudan doğruya yayındaki ifade-den doğmuştur. «Demek ki Türkiye'de ancak 3. sektörün gelişmesi ve bütün Türk halkı-nın bundan faydalanmasıhalkı-nın sağlanması ile sosyal ve kültürel kalkınma sağlanabilecek ve demokratik rejim sağlamlaştırılabilecektir.» (Yayın sa. 20). Gerçi hemen arkasından da «Diğer iki sektör içinde hizmetler sektörüne do gerekli yeri vermek ve önemini kabul et-mek zorunluluğu» öne sürület-mektedir. (Bütün sahifede de Resmî Gazeteden iktibaslar ha-riç başka pek bir şey kalmamaktadır.) Bun-ların hangisi «boşluk», hangisi «hata», han-gisi «açık seçik olmayan cümle»?

İkinci cümle çok genel bir sonuç nite-liğinde olduğundan, biz açıklayıcı cümle ola-rak bir evvelkini kabul ettik ve «gerekli yeri» ona göre tefsir ettik. Aksi takdirde birbirini takip eden iki önemli ifade arasında gelişme vardır demektir ki, bu durumun da müsa-maha ile karşılanması için sebep görmüyo-ruz. Buna mukabil, yayında bir mantık sil-silesi kabul eden eleştirmemizin tefsir şekli, her halde müelliflerin daha çok lehinde sayı-labilir.

Cevap raporundaki tutum, genel yargı ve sonuçlara dayanmaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi, bunlar kendi başlarına tar-tışma konusu olamaz. «Dengeli dağılış», «ge-reken önem» vs. gibi ifadelerin birbirine ta-mamen zıt görüşlere tekabül edebileceği açıktır. Eleştirmemiz ise, doğrudan doğruya ispatlama metotları ile ilgilidir. Bunlar hak-kında genel yorumlarla yetinmiş olsaydı, biz-den her halde iddialarımızın belirtilmesi istenecekti. Onun için, kilit noktaları açık-layarak uzun bir eleştirme yapmayı tercih ettik. Bu noktaları mühimsememek ise, ya konuyu ciddiye almamak, yahut da tartışma-dan çekinmek anlamına gelir. Bu tutumlar-dan herhangi biri ile yetinmek için sebep görmüyoruz.

Tarık Carım Y. Mimar - Şehirci

Referanslar

Benzer Belgeler

Araç; 6 adet thruster (Sualtı Tahrik Ünitesi), su sızdırmaz tüp, iskelet destek çubukları, Penetratörler (Kablo tutucular), üst korumalık kapak, alt-üst

Sonuçlar şam piyonada ilk 4 sırayı paylaşan takım lar arasında m üsabaka bitiş süresi teknik puan ve pasitive kriterleri açısından fa rklılığ ın olm adığını

(135) Mu oaidnu dáid vuolggasajiide lea ahte ii leat vuođđu geahčadit man muddui Sárevuomi čearru njuolgut sáhttá čuoččuhit alddiset vuoigatvuođaid Vuođđolága

 Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve

Destek m ktarının %25’ , varsa uygun mal yet olmayan harcamaların kes nt ler yapıldıktan sonra, f nal raporun onaylanmasını tak p eden 15 ş günü çer s nde

Dede Korkut’un Günbed Yazmasında Geçen 50 Moğolca Kelime (s. 55-82) başlıklı yazıda, yazmada geçen kırk sekiz kelime ele alınmaktadır. Bu kelimeler arasında.. kurban,

Ö zhan ile birlikte). S eçkin ile

FESTİVALLER 40th İSTANBUL FİLM FESTIVALİ ULUSAL YARIŞMA (Temmuz, 2021) 25th TALINN BLACK NIGHTS FILM FESTİVALİ ANA YARIŞMA (Kasım, 2021- resmi duyuru henüz yapılmadı)...