Sağlık Psikolojisi
Doç. Dr. Bahar Baştuğ
The photograph has been taken in Girne Museum by Bahar Baştuğ.
Biomedikal Model
•
Rönesansla başlayıp günümüze kadar gelen dönemde tıp bilgisinde önemli gelişme ve değişmeler olmuştur. Mikroskopun gelişmesi, otopsininkullanılması insan hücre yapısı ve anatomisini anlamada olanaklar sağlamıştır.
•
Hastalık modeli, Biyomedikal model ya da Mekanik model: tüm hastalıklar hücrenin bozulmasından kaynaklanır. Bu yaklaşım 20. yy.da daha dagelişmiş, tıpta uygulama ve eğitimde egemen model olmuştur.
•
Friedman ve DiMatteo (1989) Biyomedikal modelin bu kadar baskın olmasında etkili faktörlerden söz etmişlerdir:•
1. 1930lu yıllarda antibiyotik olarak bilinen sülfamidlerin ve 1940lı yıllarda penisilinin bulunması, sayesinde enfeksiyonların tedavi edilebilmesi. İlaçlar yardımıyla mucize sayılabilecek iyileşmelerin sağlanması ile eğitimdebiyokimya, mikrobiyoloji, ilaç ve hücre düzeyinde çalışmalara yönelinmiştir.
•
2. Biyomedikal bilginin niceliksel olarak daha çok elde edilebilmesi, tıpalanında bilginin multidisipliner yaklaşım ile alınmasına ve oldukça spesifik alt uzmanlık alanlarının açılmasına yol açmıştır.
•
3. Tıp hizmetlerinin evden çıkıp tedavi merkezlerine kayması, sağlık sigortası ve devlet desteğinin artması•
Biyomedikal modele eleştiriler:•
Hastalığı hücre bozulması,kimyasal dengesizlikler, bakteriler, virüsler ve genetik yatkınlıklar gibi altdüzey süreçlere indirgeyerek açıklaması,psikolojik ve sosyal süreçlerin rolünü azımsaması nedeniyle indirgemeci olarak eleştirilmiştir. Ayrıca birçok faktörün etkili olabileceğini kabul
etmeyerek, hastalığı biyolojik işlevselliğin bozulması olarak açıkladığı için tek-faktör modeli olduğu, beden-ruh düalizmini vurguladığı ve sağlık yerine hastalık üzerinde durduğu için de eleştirilmiştir.
•
Bu modelde hastalıklar kişinin denetimi dışında biyolojik nedenlerden oluştuğuna göre insan hastalığından sorumlu olamaz, tedavinin amacı bedenin fiziksel durumunu değiştirmek olan müdahalelerdir.• Öte yandan 19.yy sonu 20. yy başında bazı bedensel belirtilerin oluşumunda ruhsal faktörleri vurgulayan kuramlar da ortaya çıkmaya başlamıştır.
• Freud ve bilinçdışı kavramı
• Özgül bilinçdışı çatışmaların, bastırılmış psikolojik çatışmaları simgeleyen belli bedensel bozulmaları oluşturabileceğini ileri sürmüştür. Böyle bir durumu yaşayan birey, bilinçdışı çatışmayı volonter sinir sistemi aracılığı ile işitme/görme/ses yitimi, eldiven anestezisi vb. bedensel belirti haline dönüştürebilmekte ,
bilinçdışı çatışmanın yarattığı
anksiyeteden bu yolla kurtulabilmektedir.
•
1930-40’larda Dunbar ve Alexander psikosomatik kavramını ilerisürmüşlerdir. Bedensel belirtilere neden olabilecek belli bir çatışma yerine, belli kişilik örüntüleri ile belli bir hastalık arasında ilişki olduğu üzerinde
durmaktadırlar. Örn, ülsere yatkın kişilik ile bireyin sevgi ve bağımlılık gereksinimleri arasındaki ilişki gibi.
•
Bu yaklaşımın Freud’un görüşünden farkı, çatışmanın bilinçdışı anksiyete oluşturması ve otonom sinir sistemi aracılığı ile bedende fizyolojik yol oluşturup yerleşik hale gelmesidir.•
Psikosomatik yaklaşım, hastalıkların oluşmasında psikolojik faktörlerin payı olduğu düşüncesinin gelişmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Böylecebiyomedikal model yerine biyopsikososyal model gelişmiştir.