Oyunculuk
• Oyunculuk da tıpkı kurgu, hareket, görüntü gibi dilsel sistemlerden biridir.
Sinema ve tiyatro oyunculuğu arasında önemli farklar bulunur. Sinema oyunculuğunun görece avantajlarından söz etmek mümkündür.
• Oyunculuk bağlamında sinemanın tiyatrodan en önemli farkı, film çekilirken
izleyicinin bulunmaması, film izlenirken de oyuncunun var olmamasıdır. Oysa
tiyatro oyuncu-izleyici etkinliği ile gerçekleşir.
Sinema ve Tiyatro Oyunculuğunun karşılaştırılması
• Filmlerdeki çekim sırası ekonomik koşullara bağlı olduğu için, son sahne en başta da çekilebilir ve sinemada oyuncular duygusal olarak kendilerini sahneye kolayca kaptırmaz.
• Çekimler kısa süreli olduğu ve sık sık kesildiği için sinema oyuncusunun atmosferin içine girebilmesi tiyatroda olduğu kadar rahat değildir. Yine de bu olumsuzluk, aynı zamanda sinema oyunculuğu için kolaylığı da içinde barındırır. Sinemada temel birimin çekim olması, tekrarlanma olasılığı nedeniyle oyuncuyu rahatlatır.
• Filmde oyuncu, diğer oyuncuların diyaloglarını bilmek zorunda değildir, birlikte sahneleri yoksa diğer oyuncularla karşılaşmayabilir. Oysa tiyatroda birlikte sahneleri yoksa bile oyuncular aynı zamanda aynı mekandadırlar.
• Filmde diyaloglar da tiyatrodaki gibi ezberlenmeyi gerektirmez. Bunun yanı sıra sinemada bir avantaj olarak sesin ve fiziksel özelliklerin değiştirilebilmesi durumu vardır.
(Öztürk, s. 1-2)
Sinematografi / Prof. Dr. S. Ruken Öztürk
Oyunculuk Tarzları
• Sinemada asıl sanatçı yönetmendir. Sinemada zamanda ve mekandaki süreksizlik, oyuncuyu yönetmenin ellerine teslim eder. Sinemada oyunculuk hemen hemen tamamen yönetmenin tarzına bağlıdır.
• Gerçekçi bir yönetmen uzun çekimleri yeğlediği çerçeve içinde oyuncunun tüm bedenini gösterdiği için oyuncunun yetenekleri daha çok önem kazanır. Biçimci bir yönetmen ise, kurguyu yeğlediğinden oyuncunun katkısı en aza iner.
• Oyunculuk tarzları döneme, türe, atmosfere ve ulusal kökene göre değişir. Örneğin sessiz dönemin oyuncularının sarsak ve komik görünmelerinin nedeni, sessiz filmde saniyede 16 karenin akmasıdır. Sessiz dönemin hayranlık uyandıran oyuncularından biri Charlie Chaplin’dir.
• Aynı oyuncuyla çalışan yönetmenler neredeyse bir çift oluşturur: Dietrich-Sternberg, Wayne-Ford, Ullman-Bergman, De Niro-Scorsese gibi.
(Öztürk, s. 2-3)
Oyunculukta Yöntemler
• En önemli İngiliz aktörler tiyatro kökenlidir ve İngiliz tiyatro geleneği, yakın gözleme dayanır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemin oyunculuğuna gerçekçi bir biçim hakimdir. Örneğin Stanislavsky’nin Metod/Yöntem’i «oynadığınızı yaşamalısınız» üzerine kuruludur. Bireysel ustalığı ve yıldız sistemini onaylamaz.
• Stanislavsky’nin düşünceleri 1950’lerde Amerika’da yeni bir oyunculuk tarzı olarak «Yöntem»in uygulanmasını sağladı ve Marlon Brando, James Dean, Julie Harris ve Paul Newman gibi oyuncular buradan yetişti.
• 1960’larda ise Fransız Yeni Dalga’sının yönetmenleri oyuncularını doğaçlama oynattılar. Bu yöntemi Altman, Scorsese ve Fassbinder de başarılı biçimde kullandı. Profesyonel oyuncular yerine «sokaktaki adamı»
kullanmak da çoğu zaman geçerli bir yol olmuştur.
(Öztürk, s. 3-4)
Sinematografi / Prof. Dr. S. Ruken Öztürk
Yıldız Sistemi
• Sinemada oyunculuk söz konusu olduğunda «star» olgusu unutulmamalıdır. Sinemada gösterilen örnek bir performansla bir yıldız doğar. Örneğin, Malta Şahin’inden sonra Humphrey Bogart, artık «filmde yaratılmış bir figür» haline gelir. Artık hem başarılı bir aktör hem de kamera için parlak bir öznedir.
• 1910’larda bu yana yıldız sistemi, Amerikan film endüstrisinin belkemiğini oluşturmuştur. Yıldızların çeşitli değerler ve davranışlar üzerindeki etkisi büyüktür. Mitik ikonlar gibi saygı görürler.
• Yıldız sisteminin altın çağı 1930’lar ve 1940’lar Hollywood stüdyo sisteminin yükselişiyle örtüşür. Bu dönemde yıldızlar Beş Büyükler (Big Five) olarak bilinen majör film şirketlerine bağlı çalışırlar.
(Öztürk, s. 4)
Yıldız sistemi
• Yıldızlara gişe başarısının olmazsa olmaz koşulu olarak bakılır. 1930’ların başında bir yıldız (Mae West) Paramount şirketini batmaktan kurtarmıştır. Giderek daha büyük paralar karşılığında kamera önüne geçerler. Kadın oyuncular 30’unu geçtikten sonra daha az aranır olurken, erkekler ne kadar yaşlı olursa olsun hem daha çok para alır hem de film sayılarında büyük düşüşler olmaz.
• Profesyonel bir aktör ile bir yıldız arasındaki fark, teknik becerilere değil, kitle popülerliğine dayalıdır. Birçok kültürel çalışmanın da gösterdiği gibi bir yıldızın ikonografisi, düşünsel karmaşanın ve duygusal zenginliğin ortak mitlerini ve sembollerini içerebilir.
• Yıldız sistemi her ikisi de birbiriyle ilişkili olan ekonomik ve mitolojik boyutlarıyla tanımlanabilir. Sinema, büyük bir sermayeyi gerektiren bir endüstri olduğundan kârı çoğaltmayı amaçlar. Bu ekonomik olgu, ikili bir uygulamaya yol açar:
Endüstri bir yandan oyuncuyu sözleşmeye bağlar, diğer yandan bu oyuncunun kullanıldığı tutarlı bir imgeye yol açarak riskleri düşürür.
(Öztürk, s. 5)
Sinematografi / Prof. Dr. S. Ruken Öztürk
Derste İzlenecek Film:
• Persona (Ingmar Bergman, 1966)
• https://www.youtube.com/watch?v=LUKV2QDvCWc
Bu ders için okunacak kaynaklar (kaynakların tam künyesi ilk dersin içinde bulunmaktadır):
• Oyunculuk ders notları.
• Hasan Akbulut’un makalesi.
Sinematografi / Prof. Dr. S. Ruken Öztürk