• Sonuç bulunamadı

İbn Haldun'un hu sosyal atomeuluğu iki şekilde değerlendirilebilir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbn Haldun'un hu sosyal atomeuluğu iki şekilde değerlendirilebilir"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dr. Mehmet BAYRAKDAR

Bu küçük makalenin konusu JIm Haldun'un sosyalolayları mo- nadlar veya atomlar şeklinde değerlendirmesidir. Onun insanlık kül- türüyle ilgili tarihi sosyolojik ve felsefi yapmasınılan buyana, ondan başka hiç kimeenin, gerek tarihçi, gerek sosyolog olarak, sosyal ve ta- rihi olayların atOlneu bir yapı arz ettiklerini keşf etmedi. Bu bakımdan.

onun görüşleri hala yeni ve orijinaldir. Bu manada sosyal atomeuluğu ilk olarak ortaya İbn Haldun koydu.

İbn Haldun'un hu sosyal atomeuluğu iki şekilde değerlendirilebilir.

Biri, sosyalolaylarm yapısı ile ilgili sosyal bir doktrin, ikincisi, bu olay- ları inceleyen sosyolojik bir metod. İık olarak, sosyal atomculuğu sosyal bir doktrin olarak ortaya koymaya çalışacağız.

Herşeyden önce İbn Haldun, hcl' hasit tarihi veya sOEyal olayı bizzat kendisiyle özdeş sayar ve özel bir olayolarak kabul eder; ona göre her sosyalolay özel karakterlere sahiptir; başka olaylarla ilgisi yoktur. Daha gerçek bir deyişle, sosyalolaylar arasında benzeriikIcI' yoktur, herbiri diğerinden bağımsız olarak vardır. Onlar sadece zaman - mekan ve kültürel devamlılık içindeki mefhumlarla ayrılmamalı, aynı şekilde onların yapıları ve fizyonomilerinin mefhumları ile de ayrılma1ı- dıdar. Gerçekten İbn Haldun'un bu sosyal atomculuğunu sosyal bir doktrin olarak şckilıendirmek zordur; bununla birlikte, biz onu Leib- nitz'in Monadıar doktrinine veya Demokritus'un atomcuıuğuna ben- zctcbiliriz. Atomlar veya MonadIal' gibi, sosyalolaylar da birhirlerinden yapıları itibariyle bağımsızdırlar. Bunu İhn Haldun dikkate değer bir cümlesiyle şöyle ifade eder: "Gerçekten, hiçbir sosyalolay benzetme yolu ile diğerleri ile açıklanamaz. Bazı yönlerden onlara benzemiş olsa hile, diğer birçok yönlerden onlardan ayrılır."!

Bir Müslüman dahi olan İbn Haldü~'u böyle b;r doktrini ortaya atmaya iten amil nedir? Onu buna sürükleyen seheb, onun, tarihi olay-

1 ıbn Haldun; Mukaddima, dördüncü baskısı, Paris 1858, C. III, s. 268.

(2)

626 MEHMET BAYRAKTAR

. ları ve insanlık kültürünii aşağıdaki noktalardan dialektik bir tenkid- cilikle değerlendirmesidir:

İlk olarak, İbn Haldun'a göre, sosyalolayların bütünü insan düşün- cesinin mahsulüdür. Her düşünce kendi yapısında ve ortaya çıkışında ayrılık ve özellik arz ettiği için, neticede onun mahsulü de, kendi gibi, farklı olacaktır. Bunun için de her sosyalolayayrı ayrı özellikler arz eder, ki bunlar gürünüşteki benzerlikleriyle değil, esastaki farklılıklar1a ifade edilebilirler.

İkinci olarak, İbn Haldun'a göre, sosyalolaylar statik değildir.

Yani sosyalolaylar değişken ve tekamül halindedirler. İbn Haldun bunu şoyle ifade'" eder: " ... Her şey devamlı bir yeniıeşme içinde de~iş~ekte ve hiçbir sabitlik arz etmez."2, Aynı şekilde İbn Haldun devaınlışöyle der: "Tarihi yazıcılığındaki önemli diğer bir hata, zaman içinde toplum- ların yaşama şartlarındaki ortaya çıkan değişmelerin dikkate alınma- masıdır. Bu çeşit değişmeler dikkat çekmeyecek şekilde ortaya çıkarlar' ve hissedilmeleri için uzun zaman alırlar. OnLarı fark etmek zor ve ancak' baz, kimseler tarafından keşfedilirler."3 Bu değişme ve tekamül sebebiy- led~r ki, sosyalolaylar statik değildirler. Aralarındaki farklılıklaı ve özel- likler olayların tabi değişkenliklerinden kaynaklanır. Tarihte aynı bir olay iki kere tekrarlanmaz.

Üçüncü olarak, İbn Haldıın'a göre, her sosyalolay, kendinin ortaya çıktığı toplum, üy~lerinin ekonomik, ahlaki, psikolojik ve fiziki atmosfer- leriyle şartlamr. Bunun içindir ki, bir sosyalolayın ekonomik, psikolojik, ahlaki, fiziki ve biyolojik dürtüleri, öbürününkünden farklıdır.

Sosyalolaylar, istenen sosyal Doı:m ve kaideler olarak bu etkiler yönünden uygunluk içinde aynı olmadıkları içindir ki onlar yapılarında ve fizyonomilerinde farklılıklar arz ederler. O halde, eğer tarihi ve sos- yolojik olaylar dizisi içinde bir sosyalolay hir atom ise onun sebebiuin açıklanması bu olayın bizzat içindeki unsurlarla açıklamayı kabul et- mek olur; yani sebebinin açıklanması o olayın bizzat kendisi içinde sınır- lanmış oluyor demektir. Bunun neticesi olarak, ıbn Haldun ile, biz, hiç bir olayın diğer olaylar için sebeh teşkil etmeyeceğini söyleyebiıiriz.

Böylece İbn Haıdun'a göre, sosyaloıayların yapısı ancak sosyal bir atomculukla açıklanabilir. O sosyalolayların yapısı ve sebebIeriyle ilgili olarak sosyal atomeuluk doktrinini önerir.

2 tbid., C. I, s. 154.

3 tbid., C. I, s. H.

(3)

İbn Haldun'un bu sosyal atomculuğuD.u sosyal bir doktrİn olarak mümkün olduğu şekildc kısa izah ettikten sonra, şimdi de onu sosyolojik bir metod .olarak ele alalım.

Eğcr bütün olarak sosyaı olaylar araElUda hiçhir benzerlik yok ise, bu onlar arasında ortak ve genel bir kanun yok demektir. İbn Haldun'a göre sosyalolaylar yeterli sabit kanunlara tabi değillerdir. Bunun için de onları genel1eştirmek ve onlar için sabit ve genel sosyolojik kan.unlar ve metodları aramaya çalışmak hatadır. Bununla birlikte bütün sosyal olaylar sadece bir tabii ve ortak kanuna uyarlar ki, bu da tekamül veya sosral olayların değişkenlik kanunudur. Bu konuda İbn Haldün şöyle der: "Yedinci hata ve öhürlerinin en önemlisi, insan toplumunun değiş- melerini idare eden kanunların inkarıdır. Her şey, ister o hir düşünce olsun, ister bir fiil, tabiatı icabı bu kanuna tahi ve bu değişiklik onun bizzat kendindedir."4

İyi bir tarihçi veya sosyolog bir sosyalolayı incelemeye kaıar ver- diği zaman, uygun metodları bu olaya göre kendisi tayin etmesi gerekir;

çünkü, dediğimiz gihi, İbn "Haldun'a göre, hel' sosyalolay için kullanı- labilecek ortak ve genel bir metod yoktur. İbn Haldün tümdengelim, tümevarıın, kıyas ve benzeri eski filozofların, tarihçilerin ve sosyolog- lal').n metodlarının bize sosyalolayların tabiat ve gerçeklerini ortaya

çıJ-,armadıklarıııı düşünür. O metodolojik araştırmalarına eskilerin hu metodlarını deştirmekle işe başlar.

Zaten İbn Haldun'a göre insanlar tabiatıarıgereği, bu gibi metod- ları kulIamrlar. Fakat, gerçekten onlar insanları kolaylıklara, hatalara sürüklerler. O şöyle der: İnsanlar tabii olarak olayları benzetme ve kı- yasla açıklamaya yönelirler, fakat onların bu metodları kendilerini çok kolayca hataya sürükler."5 Diğer çok güzel bir parça da İbn Haldun aynışeyleri Ş\ı şe~ilde söyler: " ... alimler zihni düşünceleri, ID:efhumlar aramaya ve beşduyu verilerinden mücerredleştirmeleri adet cdinirler.

Bütün bu faaliyetlerin gayesi şeylerin genel görünüşleri hakkında bilgi edinmek, bu şeylerin maddi yapılarının, bir kimsenin veya ınilletlerin özel bilgilerini elde etmek için değildir. Daha sonra onlar bu genel mef- humları dış objelere uygulamaya yeltenider. Fıkıh usulünde yaptıkları gibi, bu iilimler, şeyleri, kı yas ve benzetme ilc açıklarlar. Bunun içir onların hüküm ve görüşleri tamamen zihnidir, ve düşünce tamamlansa bile, bu düşünce bizzat eşyanın gerçeklerine uymaz.

4 lbid., C. l, s. iı.

5 lhid., C. l, s.44.

(4)

628 MEHMET BAYRAKTAR

Dahası, genel olarak biL alimlcr düşüncelerinin gerçeklerine uymasını istemeleri bir yana, zihinlerinde olanlardan dışdaki eşyanın ne şekilde olması gerektiğini çıkarırlar. Böylcee Fıkıh, Kur'an ve Hadislerden ez- berlenen metinler ii7.erine bina edilmiştir. Geçerlikleri dış dünyaya uygunluklimna hağlı olan pozitif ilimlerin 7.lddına, Fıkıh, eşyanın norm- larına uygunluğunu dışta bırakmaya yeltenir. Kısaca, alimler görüş- lerini zihini düşünceye ve akıl yürütmelere dayandırmayı alışkanlık ha- line getirdiler, onlar haşka eş~aya yakla~ımmetodu hilmeJller.

Ken.dini siyasete kaptıran. bir i\lim dış dün.yada olup bitenlere çok dikkat etmesi gerekir, ve politikacı için de bazı dikkat edilecek hususlar vardır ki helirli bil' olayın genel kuraııar altında irade edilişini veya onun henzerleriyle mukayesesini önleyici elemanları olahilir. Gerçekten hiç bir sosyalolay benzetme yolu ile başkaları ile mukayese edilemez.

Eğer bazı yönlerden o başkalarına benzese bile, diğer birçok yön.den on- lardan ayrıdır .. Böylece şeyleri genelleştirmeyi ve kıyas metodunu çok kullanmayı kendisine £i<İededinmiş £ılimler, politik işlerle ilgilen.dikleri zaman, kendi zihinlerinde olanları empoze ederler ve şeylerde genelıeş- tirmelere giderler; bunun neticesi olarak da iyileştirilmeled mümkün olmayan .hatalara düşerler."6

O halde, hu sözlerinden anladığımız gibi, İhn Haldfııı. her çe~it zihni metodların. geçerliliklerini inkar etmektedir. Onun sosyalolayların yapısı ve sehebleri ile ilgili, müshet ve ampirik görüşü hir sosyalolaydan diğerine değişmesi gereken atorncu sl'syolojik bir metod üzerinde temel- leşir. Bu atomeu sosyolojik metodların tabiyatı ampirik ve pozitif, yani ilmi olmasıdır. Böyleec, ibn Haldun'a göre sosyologların, ekonomist- lerin, tarihçilerin ve politikacıların metodları kıyas, ziIıni ve genel karak.

terli metodlar değil, fakat, beş duyu iıc elde edilen teerübi verihre ve gözlemlere dayanması gerekir.

6 lbid., C.!"ii s. 268.

/

(5)

By Dr. Mehmet BAYRAKDAR

The purpose of this short artiele is that ıbn Khaldıln regarded social Phenomena as atoıns or monads. Since he made philosophical speculations and historieal and s()ciological researches on hUlnan cnl- ture, no one other than him as a soeiologist or as a historian coııld discover atomis'tic structure of social and historical events. So his views arc still newand original. He was the first to originate sociaı atomisın.

Social atoınism of Ihh Khaldıln can he regarded as a social doet- rine concerning the Structure of social phenomen.a and as a sociological method. Our study will proceed by attempting to hring to light his social atomİsın as a wcial doctrine.

Ilm Khaldun thinks that cvery single social phcııomcn.on, or every historical event, is iden.tical with itself and that whatevcr is partieular of some event is particular of it. Accordi~g to him every social pheno- menon, has particular characters. Reaııy spcaking, therc is no simi- larity and analogy between social phenomena; theyare aLLindependent.

They not only must be distinguished particularly from the concepts of Spatio-teınporal and Cultural con.tinuity but also from th.e eoncept of the ir struetural features. Indced it js difficult to sehematize and illust- rate ıbn Khaldıln's bocial atomisın as a doetrjne conccming the Struc- ture of Social phenomcna, however wc can say that it is like ılıe 'doctrine of Monad of Leibnitz. As monads, or as atoms of Democtritus,

social phenomena in the view of Ihn Khaldfın are independent of eaeh other. In a remarkable statemen.t ıbn Khaldun says: "In faet, no social phenomenon Should be judged by analogy with other phenoml'na, for if it is similar to them in certain respects, it may yet diffcr from them in many others."!

1 ıbn KhaJdfın; 1I1uqaddiına, Qnatremcre's edition, Paris 1858, Vol., lll, 1'. 268 (English translation of references is to Charles Issawi's An Arab Philosophy of History, London, 1950).

(6)

630 MEHMET BAYRAKTAR

What is tiıc reason that Ibn Khaldun, a Muslim genuis, originated such a doctrine? The reason. for this İs that he made dialectieal crİticİsm of human culture and historİcal events from the following points of vıew:

Fİrstly, according to him, social phenomena are all the products of hUlııan thought; inasmuch as every thought is different and particular in its stmcture an.d İts manifcstation it foIlows that İts product can be differcnt, like thought itself: That İs why every social phenomenon as product of thought is particular. Every social event, has own charact- eristics, which are traceable not to appearent simiIaritİes but to inheren.t radieal diffcrences.

\ Secondly, according to him, social phenomena are all not Static, that is to say that social forms and events change and evolve; İbn Khal-.

dun says: " ... for everything changes with Sllccessive 'gcnerations and nothing remain.s constant. "2; he further says: " ... Another hidden source of error in historical writing is the ignoring of the transformations that oceur in the con.dition of epochs and peoples with the passage of time and the changes of periods. Such changes occur in such unnotİceable way and take so long to make themselves fclt, that are very difficulı to discern or obscrved onlyby. a smail number of men."3 Because of this perpetual social evolution, no social phenomen.on should be sta- tic; and dissemblel1ce and particularity of social phenomena also are duc to the İımer change of evcnts. In the history a very same social event cannot repeat two times.

Thirdly, according to him, cvery social phenomenon is conditioned hy pyschological, physical, moral, and economic environment of the members of a society in which it appears. And that is why hiological im- pulses and morale, physical and economic effects of a social event can he different from the effects of another.

Because social phenomena are not idcntified as such in accord with prevailing or preferred social rules, norms, conventions, they ex- hibit so certain distinctive strueture and fcatures. if social phcnomenon, then, is a particul or atom in the series of historical and soeiological events, İts Gausal explanation wiII have to he admiUcd as entircly in order: that is to say that the eausal explanation might be restricted only to the nature ~f every Social event itself. As a resuİt of this, we

2 Ihid., Vol., I, p. 154.

3 İbid., Vol., I, p. <14.

(7)

can say that with ıbn Khaldfm no social phenomenon should be eause for other phenomena.

So, for İbn Khaldfın. the Strueture of social phenomena can he explained by the social atomism. He tCtlches an atomistic doctrine con- cerning the Structure and Causality of Social phenomena.

After explaining as hriefly as possibre the Social atomism of ıbn Khaldfuı as a social or Soeiological doetrine, we can now examinc it as a sociologicaı method.

if there if>no. analogy between social phenomena as a whole. it follows that there is no universal common laws between and for them.

According to ıbn Khaldfm social phenomena do not seeın to ohey laws which are suffieiently costant to eause than to follow regular, well-defined patterns and sequenees. it it therefore false to generalize them and to try toJind constant and universal soeiological laws and general methods.

However, for Ibn Khaldun, all the events only ohey a eommon naturellaw, which is evolution, or transfoı'mation of social phenomena.

ıbn Khald.un says: "The seventh eause of error, and the-most important of all, is the ignorance of thc laws governing thc transformations of human society. For cvery singlc thing, whether it be an ohject or an ac- tion, is subjcct to a law its nature and any changes that may take place in it."4

An expert historian or sociologist must determinc the meth'ods when he dccides. to approach social phenomcna; hecause, as we have said, for ıbn Khaldun, no common and general sociological methods

~hould he employcd for all social phenomena. ıbn Khaldfm thinks that the traditional method~ of ancient philosophers, historians and sociolo- gists, such as analogy, induetion, deduetion, and all the other speeufa- tive approaches, cannot diseover us thc truth of social phenomena and their nature. He starts his methodological enqııiry ~y criticizing thesc mcthods of anclentf ..

According to ıbn Khaldun, men naturally use these methods, whieh are very natural for them, but indeed they easily lead men to crror. He says: "Now men are naturally inclined to .iudge hy comparison and by analogy; yet these are methods which easi1y Icad to error."5 In this very remarkable text he further says: " ... they (scholar.s) are accusto-

4 lbid., Vol., I, p. iı.

5. lbid" Vo!., r,p. 44.

(8)

632 MEHMET BAYRAKTAR

med to intellectual speculation, the search for coıısepts, and their abst- raction from sensc.data and cIarification in the mind. All these operations aim at attaining the univcrsal aspect of things, not those partieular to their material content, or to a person, generation, nation, or particular class of men. They then seek to apply these Universal concept to exteİ'- nal objcets; moreover, they judge things by analogy with similar things, as theyare aceustomed to do in Jurisprudence. Their judgements and

"iews, thcn, remain purely specnlative and do not seek to conform themselvcs to things until af ter the thought process is complete.

Moreovcrı they do not, İn general, scek to makc their thoughts conform to extcrnal reality but rather deduce what ought to exist outside from what goe" on in their minds. Thus jurisprudcnce is built upon texts memorized from the Koran and Tradition and seeks to make outside thin gs conform to its norms, uhlike thc positive scienccs whose validity depends on thcir conforming to the outside world. in brief, they are accustomcd to hase their "iew" on speculation and ratiocination, and do not know any other method of approaeh.

Now those who engage in politics must pay great attention to what goes on outside, and to all thc circumstance that accompany and succeed an event. For politics are tortuous and ma)' contain elements whieh provent the subsumption of a given event under a universal consept or maxim or its comparison with another ~imilar event. In fact, no social.

phenomenon should be judged by analogy with other phenomena, for if it is similar to them in certain respe(,ts it may yet di ffer from them in many others. Hence men of learning, who are accustomed to generali- zations and the extensive use of analogy, tend, when dealing with poli"

tical affairs, to impose theİr own framework of concepts and deductions . on things, thus faIling into error - hence their unreliability."6

Therefore Ibn Khaldtln denied the validity of all kind of speculative methods. His positive and empiric outlook concerning the. structure of social phenomena brought up on an domistic sociological method which must be diffefl~nt from a social event to otbers. The nature of atomistic sociological methods is to be positivc and empidc, i.e., scienıi, fic. So the met.hods of sociologists, economists, historians, and politici- ans cannot he built: upon analogy and speculations but upon sense- data and experiences.

6 thid., Yol., III, p. 268.

Referanslar

Benzer Belgeler

This paper attempts to redress the imbalance by exploring t he anatomy from a website designer perspective of the social dimension of design in relation

The aim of this study is to investigate the internet usage of students in the department of Computer Education Instructional Technology student, and also to learn which social

Türk halk şiiri sahasında eser verecek olan halk şairleri ya da bu manzumeleri nakledecek olan kaynak kişiler, icracılar ve araştırmacıların da bu geleneksel ifade

Japonya'daki folklorcular, inceleme saha­ larının birbirine yakınlığından dolayı, kendi araştırm a alanlarinı Antropoloji, Sosyoloji ve ta rih gibi daha önce

Cemil Paşa nın Türkiye'ye ilk modern cerrahiyi getir­ mesi ne kadar büyük bir hizmetse, bu şehre kazan­ dırdığı ' hastaiıaneler, diğer sağlık

Histopathological examination of these nodules: yeast-like active epithelioid cells dried out; It is seen that there is focus around the encapsulated granulomatous inflammation..

(Alan, 2012) The norms that govern interpreters guide them on what they end up choosing as their strategies in the interpreting behavior and in shaping the

Our study allows us to assert that the negative styles of humor (aggressive humor, self-deprecating humor) are associated with the tendency to violate public rules, a weak