• Sonuç bulunamadı

Türk siyasal yaşamında komünizmle mücadele dernekleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk siyasal yaşamında komünizmle mücadele dernekleri"

Copied!
182
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

SOSYOLOJİ BİLİM DALI

TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA

KOMÜNİZMLE MÜCADELE DERNEKLERİ

Ertuğrul MEŞE

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Mahmut Hakkı AKIN

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Ertuğrul MEŞE tarafından hazırlanan “Türk Siyasal Yaşamında Komünizmle Mücadele Dernekleri” başlıklı bu çalışma 19/03/2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/çokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan

Prof. Dr. Mustafa AYDIN

Üye

Prof. Dr. Mahmut ATAY

Üye

(4)

ÖNSÖZ

Bugün siyasal hayatımızda toplumun, ekonominin, siyasetin ve eğitimin yeniden yapılandırılması ile ilgili yaşanan sorun alanlarına dair 1960’lardan beri üretilen politikalar ve olası çözüm paketleri ve toplumsal dünyanın genel olarak tanzimi gibi sosyolojik durumları daha iyi anlamak ve açıklayabilmek için tarihi ve özellikle de Komünizmle Mücadele Derneklerini ve bu derneklerin zamanından beri üretilen söylemleri bilmek oldukça önemlidir. Yüksek Lisans tezi olarak hazırlamaya çalıştığımız çalışmamızda bu tür kaygılardan hareket etmeye çalışıldı ve Komünizmle Mücadele Derneklerinin doğuşunu ve siyasal yaşama etkilerini ortaya koymaya gayret edildi. Biz bu çalışmada Komünizmle Mücadele Derneklerini ve ürettikleri söylemleri ne onaylamaya ne de yermeye çalıştık. Aksine bu süreci anlamaya ve açıklamaya çalışmak gibi temel sosyolojik bir kaygıyla hareket ettik. Ancak yinede bu çalışma, her bireysel üretim gibi bir öznelliği taşıdığı için eksik olmaya mahkûmdur. Eksikler, istenmeden de olsa bizden kaynaklanmıştır.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında verdiği cesaretten, akademik özgürlükten ve samimiyetten dolayı danışmanım Yrd. Doç. Dr. Mahmut Hakkı Akın’a teşekkür ederim. Akademik yaşantıda eşlerin birbirleri ile olan ilişkileri, bu süreçte üretilenlerin seviyesini ve içtenliğini büyük oranda etkiler. Buradan eşim İlknur Meşe’ye her türden özverisi için teşekkür ederim. Son olarak, benim evde kalıp bu çalışmaları yapabilmem için, bana varlığı ile imkân veren ve kendisi, benim için bir armağan olan oğlum Kemal’e, bana duyumsattıkları için teşekkür etmek bile azdır. İyi ki doğdun oğlum.

(5)

ÖZET

Türkiye’de kurulan Komünizme Mücadele Dernekleri ve bu derneklerin dillendirdiği anti-komünist söylem, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden beri Türk toplumunda var olan “Moskof” imgesinin oluşturduğu “dış düşman” algısından büyük oranda beslenmiş ve Soğuk Savaş dönemi SSCB ve ABD politikalarının iç politikaya yansıması ile özellikle 1940’lı yıllardan itibaren belirginlik kazanmıştır. Aynı zamanda bu dernekler toplumda, Tek Parti dönemi politikalarının katı laiklik uygulamalarının milliyetçi ve dindar çevreleri susturması ve 1945-1960 arası dönemde CHP ve DP hükümetlerinin sol siyasal düşünceye bakışındaki dışlayıcı benzerlikten faydalanarak ortaya çıkmışlardır. Bu dernekler sırasıyla 1950’de Zonguldak’ta, 1956’da İstanbul’da ve son olarak 1963 yılında İzmir’de kurulmuşlardır. Bu dernekler toplumda var olan negatif içerikli “Moskof” imgesi ve bir iç düşman olarak algılanan “komünizme” ve “komünistlere” karşı devletin dışında ama ona paralel bir biçimde engelleyici söylemler üretmişlerdir. Komünizmle mücadele sürecinde etkin olan dernek ve bu sürece dâhil olan kişiler, bu söylemleri üretirken milletin, dinin, devletin ve geleneksel kültürel değerlerin sahibi olunduğu ve bunları korumakla kendi geleceklerine sahip çıkacaklarını düşünmüşlerdir. Komünizmle Mücadele Derneklerinin kuruluşunda yer alanlar başta olmak üzere, komünizmle mücadele söyleminin üretilmesine ve siyasal yaşamın anti-komünizm yönünde politize edilmesine katkısı olan birçok önemli kişi de bu derneklerin ürettiği söyleme katkı yapmışlardır. Bu katkılar dikkate alındığında Komünizmle Mücadele Dernekleri ve sahip oldukları anti-komünist söylem, Türk sağı’nın 1930’lardan itibaren belirginleşen oluşumuna, 1950’li yıllardan itibaren açık bir biçimde katkı yapmış başka adı ve söylemi olan derneklerin ve söylemlerin en önemlilerinden biri olmuştur. Bu derneklerin üretmiş olduğu söylemin gücünden siyasal güç devşiren MHP ve AP gibi kimi partiler de olmuştur. Bu derneklerin ürettiği anti-komünist söylem Tek Parti döneminde devlete küsmüş/darılmış kimi milliyetçi, dindar ve muhafazakâr çevrelerin devletle barışmasını sağlamak ve onların siyasal alanda bir aktör olarak yer almaları gibi bir fonksiyonu da yerine getirmiştir.

(6)

Anahtar Kelimeler

Komünizmle Mücadele Dernekleri, anti-komünizm, Moskof imgesi, Kızıl Korkusu, siyasallaşma, laiklik algısı, Türk Sağı, Türk Solu.

(7)

SUMMARY

Anti-communist institutions and the rhetoric voiced by these institutions were inspired by the conception of “external enemy” created by the “Moskow” image that was seen in the Turkish society since the last stages of Ottoman Empire and began to be apparent after 1940s when United States and Socialist Block’s policies were reflected to interior policy. At the same time, these institutions appeared in the society as a result of the secularist policies of the single party regime that suppressed the nationalist and religious circles and the similarity between the Republican People’s Party and Democratic Party’s alienating attitude towards leftist discourse between 1945-1960. They were founded in Zonguldak in 1950, in 1956 in İstanbul and in 1963 in İzmir respectively. These institutions produced a negative discourse against the “Moscow” image and “communism” and “communists” that were accepted as an internal enemy in the society. The discourse produced by those institutions was out of the government but in parallel with it. In the process of the struggle against communism, active institutions and people producing this discourse thought that they had the nation, religion, government and traditional cultural values and by protecting these, they would protect their future. Along with the people who participated in the founding of the institutions of anti-communism, several important people contributed to the producing of the anti-communist discourse and politicizing process of the political life towards anti-communism. When these contributions are taken into consideration, anti-communist institutions and their anti-communist discourse contributed to the formation of Turkish right beginning in 1930s and being apparent in 1950s along with the other institutions and discourses. There have been political parties like Nationalist Movement Party and Justice Party that gained political power from the power of the discourse of these institutions. This anti-communist discourse also realized a function of including the religious and conservative circles that were offended by the government in the single party regime as actors in political area.

Key Words

Anti-communist institutions, anti-communism, “Moscow” image, fear of red, politicization, perception of secularism, Turkish Right, Turkish Left.

(8)

Kısaltmalar

AP : Adalet Partisi

B : Birleşim

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

CKMP : Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi

Çev. : Çeviren Der. : Derleyen DP : Demokrat Parti Edit. : Editör Haz. : Hazırlayan İ.Ü. : İstanbul Üniversitesi MHP : Milliyetçi Hareket Partisi

O : Oturum

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TTK : Türk Tarih Kurumu

TKMD : Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği

Bkz. : Bakınız

vb. : ve benzeri

vd. : ve devamı

Yay. : Yayınevi

(9)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası……… I Tez Kabul Formu ………... II Önsöz/Teşekkür……….………… III Özet ……….. IV Summary ………. VI Kısaltmalar………..……....……… VII İçindekiler………...……….……...……… VIII Giriş……….……….………..………..…1 Araştırmanın Konusu………..……….………....………...2 Araştırmanın Önemi………...………..………2 Araştırmanın Amacı………...………...………4 Araştırmanın Sınırlılıkları………...………….……..………...………4 BİRİNCİ BÖLÜM Kavramsal Çerçeve ……….….…...……….……. 6

1.1. Tek Parti Döneminde Alternatif Siyasal Sosyalleşme………....……. 6

1.2. Değişen Dünyada Algıların İdeolojik Dönüşümü: “Moskof” İmgesinden Anti-komünizme……….……… 11

İKİNCİ BÖLÜM Komünizmle Mücadele Derneklerinin Kuruluşunu Etkileyen Faktörler ……..19

2.1. Dış Faktörler………....…..………..19

2.1.1. II. Dünya Savaşı Sunucunda Oluşan Sovyet Tehdidinin Etkileri …….19

2.1.2. ABD Etkisi ve Marshall Yardımı - Truman Doktrini…...….…………22

2.2. İç Faktörler………...24

2.2.1. İnkılâp Uygulamalarının Halk Tarafından Olumsuz Algılanması…….25

2.2.2. 1944 Türkçülük Olayı ve Sonrası Yaşananların Etkisi………. 42 2.2.3. Demokratikleşme Talepleri ve Türk Solu’nun Hissedilen Etkisi….….47 2.2.4. 1945-60 Arası Dönemde CHP ve DP’nin Anti-Komünizme Bakışı.…49

(10)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Komünizmle Mücadele Dernekleri: Amaçlar, Kurucular ve Faaliyetler ..…… 59

3.1. Komünizmle Mücadele Derneği (1950-Zonguldak) ……...………..… 59

3.2. Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği (1956-İstanbul)...……....……. …. 60

3.3. Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği (1963-İzmir) ………. 63

3.3.1. TBMM’de Komünizmle Mücadele Komisyonu ……….…. 64

3.3.2. Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği………...…….. 66

3.3.3. TKMD İçin AP-CKMP Mücadelesi………...……….. 74

3.4. Komünizmle Mücadele Derneklerinin Yayınları………82

3.4.1. Dergiler ……….……….……….. 82

3.4.2. Kitaplar………...……….. 90

3.4.3. Broşürler ………..………...……. 96

3.5. Komünizmle Mücadelede ve Derneklerde Etkin Olan Kişilerin Sosyo-ekonomik ve Düşünsel Yapısı ……….……….……… 99

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Komünizm Tanımları, Mücadele Yöntemleri ve Siyasal Mirası.…..………… 108

4.1. Komünizmin Tanımlanma Biçimleri ………..……....…….… 108

4.2. Komünizmle Mücadelede Yöntemler ve Eleştiriler ……...…..……… 111

4.3. Derneklerin Siyasi Hayata Mirası ………....…. 118

SONUÇ ……….……….…...…. 127

Kaynakça………..……. 131

Ek 1: Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Tüzüğü ……….….….…. .. 140

Ek 2: TKMD Üyelik Belgesi (Boş) ……….… ………. 151

Ek 3: Mücadele Dergisi Kapakları ……….….……... 152

Ek 4: T.K.M.D. Rozeti ………..…….. 154

Ek 5: TKMD 1964-1965 Yılı Faaliyet Raporu ………..………. 155

Ek 6: TKMD 3-2 No.lu Tamimi ……….……… 165

Ek 7: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Vatansever Mensuplarına Açık Mektup..167

Ek 8: Komünizmle Mücadele Yolları ……….… 170

Ek 9: Türk Milletine Bildiri ……….…172

(11)

GĠRĠġ

Kültürel imgeler de insanlar gibi: Ancak ömürlerini tamamladıklarında, imkanlarını tükettiklerinde, çevrelerine

yaydıkları ışık zayıflarken tam olarak anlaşılabiliyor. İmkanları kadar vaatleri de tükenirken, kendilerine

bağlanan umut dağıldığında, yerlerini başkalarına bıraktıklarında anlaşılabiliyorlar.

Kötü Çocuk Türk, Nurdan Gürbilek

Türk toplumunun siyasi, sosyal, düĢünsel ve ekonomik dünyası, özellikle son iki yüz yıldır büyük değiĢim ve dönüĢümler geçirmekte ve toplum yüzlerce yıldır içinde eylediği düĢünsel ve sosyal dünyadan ayrılarak Batı dünyasına dâhil olmaya çalıĢmakta ve o dünyanın bütün insani üretimlerinin getirisiyle yaĢamaya devam etmektedir. Batıya dâhil olma biçiminde baĢlayan bu süreç henüz tamamlanmıĢ değildir. Çünkü dâhil olunmaya çalıĢılan dünyanın kendince üretmiĢ olduğu söylemlerin, Türk toplumunca içselleĢtirilmeye çalıĢılması, beraberinde yeni problemleri de getirmiĢ ve toplum, kendi problemlerinin yanında, dâhil olmaya çalıĢtığı Batı medeniyetinin problemlerini de yaĢamak zorunda kalmıĢtır. Batılı anlamda bir siyasal kültürden uzak olan, kendi siyasallığını kendi kültürel ve dini kodlarına göre yaĢayan Türk toplumu, Batının siyasal ve kültürel etkilerinin ortaya çıkardığı problemlerin yakıcı sonuçlarını 93 Harbi olarak bilinen 1877 Osmanlı Rus SavaĢı, Balkan SavaĢları ve I. Dünya SavaĢı dönemlerinde yaĢamıĢ ve Milli Mücadele ile bu etkileri büyük oranda saf dıĢı bırakmıĢtır. Ancak dıĢ dünyanın etkileri özellikle siyasal alanda II. Dünya SavaĢı ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti‟ni ve Türk toplumunu etkilemeye devam etmiĢtir. Türk toplumunun siyasi hayatında özelikle 1950‟lerden itibaren baĢlayan komünizmle mücadele süreci, günümüze değin neredeyse bütün “sağ” siyasi söylemleri etkilemiĢ ve kendine geniĢ ve etkin bir yaĢam alanı bulmuĢtur.

(12)

AraĢtırmanın Konusu

ÇalıĢmamızın konusu Türkiye‟de 1950, 1956 ve 1963 yıllarında olmak üzere üç defa kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri ve bu derneklerin ortaya çıktığı dönemde öne çıkan komünizm karĢıtı düĢünceleridir. ÇalıĢmamızda, Komünizmle Mücadele Derneklerinin kuruluĢunda ve bu derneklerin oluĢum nedenlerinde ve ortaya çıkıĢ koĢullarında ne türden iç ve dıĢ etkilerin olduğu ilgili literatüre ve bu derneklerde etkin olan kiĢilerin ürettiği söylemlere dayanılarak, Komünizmle Mücadele Dernekleri‟nin siyasi hayatımızdaki yeri anlaĢılmaya çalıĢılacaktır. Türkiye‟de varolan akademik yazında, anti-komünizm bağlamında, kimi tez ve makale1 çalıĢmaları yapılmıĢ olsa bile Komünizmle Mücadele Dernekleri‟ni merkezi konu edinen bilindik bir çalıĢma yoktur. Bu çalıĢmada, Komünizmle Mücadele Dernekleri‟ni ortaya çıkaran siyasi ve toplumsal koĢulları dikkate alarak oluĢumunu, etkilerini ve bu derneklerde etkin olan kiĢilerin sosyolojik tabanlarını ve komünizmle mücadele söylemlerinin Türk siyasetine bırakmıĢ olduğu mirası açıklanmaya çalıĢacaktır.

AraĢtırmanın Önemi

Her toplumun siyasi hayatını çeĢitli siyasi söylemler belirler. Genel olarak bunlar “sağ” ve “sol” siyasi söylemlerdir. Bu söylemlerin siyasal ayrımları üzerine

1 komünizmi merkeze alarak konuya yaklaĢan çalıĢmalar için bkz: Yüksel TaĢkın, Anti-komünizm ve Türk Milliyetçiliği: EndiĢe ve Pragmatizm, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 4,

Milliyetçilik, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul 2003; Yalçın Köksal Demir, Soğuk Savaş Sırasında Amerikan Propagandası: Türkiye Örneği, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, 2006; Derya Çağlar, Kamuoyu Oluşturulmasına Bir Örnek: 1945-1955 Yılları

Arsında Gazetelerde Anti-komünizm, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006; Yüksel TaĢkın, Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına

Milliyetçi Muhafazakâr Entelijensiya, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul 2007; Özgür Görkem, Türkiye‟de

Anti-komünizmin Kaynaklarına Methal, Birikim, Sayı 251-252, Ġstanbul 2010; Güven Gürkan Öztan, “Ezeli DüĢman” ile HesaplaĢmak: Türk Sağında “Moskof “Ġmgesi, Toplum ve Bilim, Sayı 121, Ġstanbul 2011; Aytül Tamer, Muhayyel Komünizm: Türk Sağının Anti-komünizm Propagandası,

Doğu Batı, Yıl 14, Sayı 58, Ankara 2011, s.91-113; Sinan Yıldırmaz, Nefretin ve Korkunun Rengi:

Kızıl, Türk Sağı: Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri, Der. Ġnci Ö. Ketencioğlu-G. Gürkan Öztan, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul 2012, s.47-43; Aylin Özman-Aslı Yazıcı Yakın, Anti-komünist Fanteziler: Doğa, Toplum, Cinsellik, Türk Sağı: Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri, Der. Ġnci Ö. Ketencioğlu-G. Gürkan Öztan, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul 2012, s.105-135; Tebessüm Öztan, Öfkeyi Çizmek: Milliyetçi Tahayyülde DüĢman Porteleri, Türk Sağı: Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri, Der. Ġnci Ö. Ketencioğlu-G. Gürkan Öztan, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul 2012, s.137-167.

(13)

kaleme alınmıĢ bir çalıĢmasında Norberto Bobbio, “sağ” ve “sol” hakkında özetle Ģu bilgileri verir: “Sağ” ve “sol” iki yüzyıldan fazla bir süredir, düĢüncenin ve siyasi eylemlerin evrenini bölen ideoloji ve hareket çeliĢkisini tanımlamak için kullanılan, açıkça iki karĢıt terimdir. “Sağ” ve “sol” kavramları, bunlara inanların kendi taraflarını yüceltmelerine, karĢı tarafı yermelerine yol açacak kadar ruhları alevlendirecek duygusal anlamlarla yüklüdür. Bu kavramların ortaya çıkmaları tamamen rastlantısaldır ve kullanımlarının Fransız Ġhtilali‟ne dek uzanan bir tarihi vardır. Bu kavramlar siyasal dünyanın bölünmüĢ bir kompozisyonunu anlatır. Adlar değiĢse bile siyasi evrenin kökensel olarak bölünmüĢ hali aynen kalır. Ancak yine de “sağ” ve “sol” kavramları mutlak kavramlar değildir; görecedirler ve ontolojik olmaktan ziyade siyasi alan içindeki yerleri ifade ederler.2

BaĢka toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da genel olarak hâkim olan iki siyasi söylem; milliyetçi, muhafazakâr ve dini değerleri ve özlemleri bünyesinde barındıran “sağ” siyasi söylem3

ile özgürlük, eĢitlik ve adalet gibi temel kavramlarını Batılı ve Marksist bir anlam dünyasından üreten ve oradan beslenen “sol” siyasi söylem. Bu söylemler siyasi hayatı belirleyen ve Ģekillendiren belirgin söylemlerdir. Biz bu çalıĢmada özellikle “sağ” siyasi söylemde hâkim olan anti-komünizmi anlamaya ve siyasi hayatımızdaki yerini ortaya koymaya çalıĢacağız. Anti-komünizm, “sağ” siyaseti anlamak için önemli anahtar kavramlardan biridir. Çünkü anti-komünizm, sadece Soğuk SavaĢ dönemine has bir söylem değildir. Anti-komünizm, bugün, hâlâ, “sağ” siyasete yön veren politik aktörlerin söylemlerinde olduğu gibi, bu aktörleri destekleyen halk katında da etkisi hissedilen bir söylemdir. Bu anlamıyla anti-komünizm söyleminin oluĢmasında ve politik dünyayı etkileme yönünde rafine edilmesinde katkısı reddedilemeyecek derecede önemli olan, genel olarak komünizmle mücadele düĢüncesinin ve özel olarak da Komünizmle Mücadele

2 Norberto Bobbio, Sağ ve Sol: Bir Politik Ayrımın Anlamı, Çev. Zühal Yılmaz, Dost Yay., Ankara 1999, s.43-47 vd.

3

Bu çalıĢmada kullandığımız “Türk Sağı” kavramını Ahmet Turan Alkan‟ının kullandığı Ģu anlamlarda ele alıyoruz: “Sağ kimliği belirleyen iki müşterek var: Din gayreti ve bayrak aşkı! Bu iki

unsur muhtelif dozajlarda bir araya gelerek sağı tarif ederler. Türk sağı, vatanı tehlikede görüp, vatanın birlik ve beraberliğini müdafaa etmiş, dini ortadan kalkıyor zannedip, İslam’ı savunmaya kalkmıştır. Bu savunma telaşının müşterek motifi tepki’den ibarettir.” Türkiye‟de Sağ‟ın Tarihine

Buruk Bir Derkenar, Türkiye Günlüğü, Sayı 16, Güz 1991, s.5-6. Ayrıca bu çalıĢmada Türk Sağı hakkında Tanıl Bora‟nın “milliyetçilik, muhafazakârlık, İslamcılık arasında bir içiçelik olduğunu ve

bu üçünü sağ gövdenin birbiriyle uyumlu organları olarak” kabul ettiği varsayımını da dikkate

(14)

Derneklerinin bilinmesi, Türkiye‟deki siyasi yaĢamı ve bu yaĢamı etkileyen temel belirlenim alanlarının neler olduğunu anlamaya yönelik olumlu bir katkı sağlayabilir.

AraĢtırmanın Amacı

Bu çalıĢmanın amacı Komünizmle Mücadele Dernekleri‟ni oluĢumu, etkileri ve siyasal mirası açısından anlamaya çalıĢmaktır. ÇalıĢmada, Türkiye‟de kurulan komünizmle mücadele derneklerinin yayınları ve bu derneklerde etkin olan kiĢilerin fikirleri, döneme ait TBMM Meclis Zabıtları, gazeteler, dergiler ve konu ile ilgili akademik çalıĢmalar ve kitaplar kullanılacaktır. Daha önce özellikle anti-komünizm bağlamında yapılan çalıĢmalar konuya yaklaĢırken, komünizmle mücadele sürecini ve bu süreçte etkin olan isimleri daha çok siyaset biliminin Marksist yorumu çerçevesinde eleĢtirel bir bakıĢla ele almaya çalıĢmıĢlardır. Konuya dair üretilen akademik çalıĢmalarda, kendini “sağ” siyasal yelpazede tanımlayan birinin çalıĢması -birkaç kısmi değini dıĢında4- ise maalesef bulunmamaktadır. Biz ise bu çalıĢmada yapılan eleĢtirelliği göz ardı etmeden ve kendimizi herhangi bir ideolojik konuma yerleĢtirmemeye özen göstererek, komünizmle mücadele sürecini ve bu süreçte etkin olan anti-komünist siyasal duruĢu ve bu duruĢu savunanları sosyolojik bir bakıĢ ve duyarlılıkla anlamaya ve açıklamaya çalıĢacağız.

AraĢtırmanın Sınırlılıkları

Her araĢtırma, konunun yapısından, uzak bir zaman diliminde yaĢanmıĢ olmasından ve o döneme ait arĢivlerin yetersizliğinden kaynaklanan sınırlılıkları bünyesinde taĢır. Biz bu çalıĢmada sınırlılıkları Ģöyle müĢahede ettik: Türkiye‟de kurulan birçok dernek kayıtlarının ya dernek kapandıktan sonraki beĢ yıl içinde imha edildiğini veyahut da bu derneklerin çıkarmıĢ olduğu her türden belgelerin birçoğunun kütüphanelerde bulunmadığını gördük. Bu, çalıĢmanın literatür açısından sınırlılığıdır. Bir diğer sınırlılık da incelenen konunun, içinde olduğumuz zamana olan uzaklığından kaynaklanmaktadır. Bizim incelemeye çalıĢtığımız dönem,

4 Ġlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yay., Ġstanbul 1975; Hakkı Öznur,

Ülkücü Hareket, Cilt:2, Alternatif Yay., Ankara 1999a; Hüseyin Akyol, Bölüne Bölüne İktidar Olmak: Türkiye’de Sağ Örgütler, Phoenix Yay., Ankara 2011.

(15)

komünizmle mücadele derneklerinin ortaya çıktığı ve etkisini Ģu veya bu Ģekilde yitirmeye baĢladığı dönemle, yani 1950 ve 1970 yılları arasındaki dönemle sınırlıdır. Her ne kadar bu derneklerin kuruluĢlarını etkileyen önceki dönemlere de göz atsak ve oradaki anti-komünist söylemin oluĢmasına önemli oranda etki eden olaylara bakmaya çalıĢsak bile, bir siyasal söylemi anlamak için yirmi yıllık bir döneme bakmak, sağlıklı bir sonuca varmak için yeterli değildir. Bu yetersizliği aĢmaya çalıĢmak için, komünizmle mücadele amaçlı olarak üretilen temel metinlere ve Komünizmle Mücadele Derneklerinin kuruluĢunda yer almasalar bile bu metinleri üreten önemli siyasi ve düĢünsel konuma sahip kiĢiliklere bakmak gerekmektedir. Biz de bu çalıĢmada, konuyu daha iyi ve doğru bir biçimde anlayabilmek ve açıklayabilmek için bu kiĢilerin üretimlerini de konu açısından incelemeye çalıĢtık. Ancak sınırlılıkları aĢmak için bu türden giriĢimleri yapmıĢ olsak bile, çalıĢmamızda ulaĢacağımız sonuçlar, yukarıda saydığımız ve farkına varmadan göz ardı ettiğimiz olası nedenlerden dolayı, yine de belli bir eksikliği bünyesinde taĢıyacaktır.

(16)

I. BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu çalıĢmada konuyu daha iyi ortaya koyabilmek için özellikle iki kavram açıklanmaya çalıĢılacaktır. Bu kavramlar: siyasi sosyalleĢme ve “Moskof” imgesinin anti-komünizme evrilmesi. Ancak bu kavramları daha iyi serilmeyebilmek için, tehdit algısı, düĢman imgesi ve siyasi semboller gibi kavramlar da bu çerçevede kullanılmaya çalıĢılacaktır.

1.1. Tek Parti Döneminde Alternatif Siyasal SosyalleĢme

Genel olarak sosyalleĢme kavramı içinde değerlendirilen siyasal sosyalleĢme, toplumsallaĢmanın özel bir biçimidir ve bireyin sosyalleĢmesinde önemi göz ardı edilemez. Siyasal sosyalleĢme, en genel anlamıyla siyasal kültürün aktarımıdır ve aynı zamanda siyasal yaĢamın yeniden üretilmesi olgusu ve sürecidir. Aile, okul, cami, kilise, cemaatler, dernekler, kitle iletiĢim araçları sosyalleĢmede olduğu gibi, bireyin siyasal sosyalleĢmesinde etkindirler ve bireyin yaĢamı bu toplumsal yapılar içinde geçtiğinden dolayı, bireyin siyasal sosyalleĢmesi yaĢam boyu devam eder. Siyasal sosyalleĢme, sosyalizasyon sürecinin daha spesifikleĢmiĢ bir parçasıdır. Siyasal sosyalleĢme yani siyasallaĢma, ilgili literatürde siyasal değerler, siyasal katılım ve siyasal sorunlar hakkında bilgi edinme ve eylemde bulunma veya her üçünün bileĢimini ifade edecek biçimde kullanılmaktadır.5

Siyasal sosyalleĢme süreci düz ve aynı rutinlikte devam eden bir süreç değildir. SiyasallaĢma toplumun yaĢadığı her türden siyasi ve sosyal olaylara göre hızlı-aktif veya yavaĢ-pasif olabildiği gibi

5 Ġlter Turan, Siyasal Sistem ve Siyasal Davranış, Ġ.Ü. Yay., Ġstanbul 1977, s.47-62; Mimar Türkkahraman, Türkiye’de Siyasal Sosyalleşme ve Siyasal Sembolizm, Birey Yay., Ġstanbul 2000, s.22-23; Oya Tokgöz, Siyasal İletişimi Anlamak, Ġmge Yay., Ankara 2008, s.118-119; Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev. Osman Akınhay, Derya Kömürcü, Bilim Sanat Yay., Ankara 1999, s.666; Mahmut H. Akın, Siyasal Toplumsallaşma Sürecinde Gençlik: Teorik ve Uygulamalı Bir

Çalışma, YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Selçuk Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2009, s.43-54.

(17)

istenmedik bir biçimde geliĢen bir süreç de olabilir. Yani bir toplumda tek bir siyasallaĢma biçiminden söz edilemez. Bir toplumda aynı anda farklı ya da birbirinin karĢıtı siyasal sosyalleĢmelerin olması sosyolojik bir gerçekliktir.

Siyasal sosyalleĢme bağlamında Türk modernleĢmesine baktığımızda onun kendine has tarzı ve birikimi, siyasal kültürümüzün de değiĢim ve dönüĢüm hikâyesini içinde barındırdığı gibi aynı zamanda bu süreç siyasal sosyalleĢme sürecini de içerir. Tanzimat‟tan beri, devletin nasıl kurtarılabileceğine iliĢkin kaygılardan beslenen fikir hareketleri ve bu hareketlerin savunucuları, siyasal meseleleri çok önemsemiĢler ve bir siyasal aktör olarak da siyasal alanda mücadele etmiĢlerdir. Türk toplumun değiĢim dinamiğinin temelinde ise bu fikir hareketlerinden iktidara sahip olanların fikirleri ve izledikleri siyasetler daha çok yer almıĢtır. Türkiye‟de siyasal yapı, bu dönüĢümlerden kaynağını almıĢ olduğu için çok yönlü bir görünüme sahip olmuĢtur. Hatta bir modele göre tek tipleĢtirilmek istenen toplumda tekrar demokrasiye geçildiğinde farklı siyasal sosyalleĢmeler ve buna bağlı tavırlar ve görüĢler de ortaya çıkmıĢ, cumhuriyet dönemindeki laik toplum projesi, uygulayanların beklemediği farklı gerilimleri ve siyasal talepleri de ortaya çıkarmıĢtır.6

Tek parti döneminde uygulanan politikalar toplumda öngörülemeyen farklı siyasal sosyalleĢmelerin yaĢanmasına neden olmuĢtur. Bu siyasal sosyalleĢme biçimi en açık bir biçimde milliyetçi, dindar ve muhafazakâr toplumsal çevrelerde toplumsal görünürlük kazanmıĢtır.

Toplumu oluĢturan her bir insan teki doğal olarak bir aidiyet duygusuna sahiptir. Bu toplumsal dünyada var olmanın temel koĢuludur. Aynı zamanda bir insanın belli bir siyasal kimliği benimsemesinin duygusal ve imgesel bir anlam dünyasına dayanan bir yönü de vardır. Ġnsanın kendisini bazı kiĢilere, kurumlara ve fikirlere yakın bulması ve onları kendisi tarafında görerek “biz” duygusunu kazanması; aynı yollarla da baĢkalarını, bunların dıĢında olanları “öteki” olarak görmesi ve onları kendi tarafından kabul edilebilir bulmaması, siyasal sosyalleĢme yoluyla bir kimliğin inĢa edilmesi olarak kabul edilebilir. Bu anlamda siyasal sosyalleĢme, insan için kendisini içinde huzurlu hissettiği, doğrularını paylaĢtığı ve

6 Mahmut H. Akın (2009), a.g.e. s.3.

(18)

değerlerini benimsediği bir “dünya”ya dâhil olma ve yine bu yolla bir tür “ötekilerin dünyası”ndan kendisini ayrıĢtırma süreci olarak da okunabilir.7

Siyasal sosyalleĢme, bireye “biz” duygusunu kazandıran bir süreç olarak, “biz” duygusunu “onlar” dolayısıyla inĢa eder ve bu süreçte etkin olan önemli/anlamlı ötekileri biz‟den kabul ederken bazı ötekiler ise olumsuz anlamlara sahiptirler. Bu süreçte yapılmaması ve uzak durulması gereken, tehlikeli olan, dolayısıyla da biz‟den olmayan “onlar”ın düĢündükleri, inandıkları ve yaptıklarıdır.8

Siyasal sosyalleĢme sürecinde “biz” ve “onlara/ötekilere” dair algı, bireyin genel olarak da toplumun, içte ya da dıĢta var olan bir düĢmandan kaynaklandığı varsayılan bir tehdit algısına sahip olmasıyla birlikte, bireylerde ve toplumda aktif bir siyasallaĢmayı baĢlatma gücüne sahiptir. Bu nedenle tehdit algısı bireyin grupla özdeĢleĢme düzeyini etkileyen en önemli etmenlerden birisidir. Ġç veya dıĢ “düĢmandan” kaynaklanan tehdit algısı bir tür duygu içeren toplumsal tepkidir, temelinde Ģu ana veya geleceğe dair bilinçli ya da bilinçsiz korkular yatar. Korkular, yaĢama içgüdüsüyle iliĢkilidir ve geçmiĢ veya Ģimdiki zamandaki olaylardan ve gelecek zamanda gerçekleĢmesi muhtemel durumlara dair algılardan da kaynaklanabilir. Tehdit algısını oluĢturan durumların ortak özelliği grubun değerini ya da belirginliğini tehlikeye sokmalarıdır.9

Toplum veya grup için tehdit algısını oluĢturan temel Ģey ise o toplumda, toplumun ve bireyin kendini konumlandırma biçimlerine göre üretilen “düĢman” imgesidir. “DüĢman”a dair üretilen imgenin somut toplumsal gerçeklikle örtüĢmesine gerek yoktur. “DüĢman”a dair üretilen imge, sözcüklerden daha güçlüdür, bireysel ve toplumsal hafızada daha uzun süreli olarak varlığını sürdürür10

ve toplumu bir arada tutmaya yardım eder. Çünkü “düĢman”, insanları “cemaatleĢtirir” -hem de “sadece” değer aracılığıyla değil, karĢı tepki vermeyi bir zorakilik haline getirmesiyle de.11 Komünizmle mücadele derneklerinin kuruluĢuna giden süreçte tehdit algısını ve bu algıya bağlı olarak

7

Mahmut H. Akın (2009), a.g.e. s.2. 8 Mahmut H. Akın (2009), a.g.e. s.40.

9 Nuran Hortaçsu, Ben Biz Siz Hepimiz: Toplumsal Kimlik ve Gruplararası İlişkiler, Ġmge Yay., Ankara 2007, s.74-75.

10

Tebessüm Öztan, Öfkeyi Çizmek: Milliyetçi Tahayyülde DüĢman Porteleri, Türk Sağı: Mitler,

Fetişler, Düşman İmgeleri, Der. Ġnci Ö. Ketencioğlu-G. Gürkan Öztan, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul 2012,

s.137-138.

(19)

üretilen “düĢman” imgesine örnek olarak, Komünizmle Mücadele Derneklerinde etkin bir isim olan Avukat Orhan Özgedik‟in Ģu ifadeleri oldukça anlamlıdır:

“… Kılıç baĢımızın üstünde.. Pamuk ipliği ile asılı ve sallanıyor.. Biz ise bunu görmeye mecburuz. Komünizm ve Rus emperyalizminin karĢısına asırlardır dikilen asil milletimi çökertmek onlar için baĢlıca hedef. (…) Buna karĢı 5-10 milliyetçi teĢekkül.(…) Mücadelemiz çetindir.”12

Özgedik, bireyleri siyasallaĢtırmak amaçlı üretilen tehdit algısının ve “düĢman” imgesinin içini “komünist” ve “Rus tehlikesi” ile doldurmakta ve bu biçimde kurgulanan düĢmanın yaratacağı tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekmekte ve mücadelenin “zaruriliğini” ve “çetinliğini” dillendirmektedir. Özgedik‟in ifadesinde de görüldüğü üzere “düĢman” imgeleri, onu kullananlara, iktidar sağlayarak yetkilendirdiği için birey ve topluma var olmak için bitmek tükenmek bilmeyen zorunlulukların varlığını hatırlatmak gibi bir iĢleve de sahip görünmektedir.13 Türkiye‟de siyasallaĢmayı sağlayıcı bir “düĢman” imgesi iĢlevine sahip olan “komünizm” ise kitleleri harekete geçirmeye yönelik olarak Ģu biçimde tanıtılmaktadır:

“Aile yok, tarih yok, destan yok, din yok, iman yok, namus, Ģeref diye bir Ģey yok: Fert yok geriye ne kalır? Ne kalacak; Ayılar tarafından idare edilen maymun sürüleri… ĠĢte komünizm budur.”14

Birçok milliyetçi ve muhafazakâr söyleme sahip bu ve benzeri metinlerde olduğu gibi burada üretilen söylemin amacı, anti-komünizm üzerinden yapılmak istenen Tek Parti yönetiminin istediğinin dıĢında alternatif bir siyasi sosyalleĢme giriĢimidir.

Bir toplumda farklı sosyalleĢme süreçlerinin varlığının olağanlığı gibi farklı siyasal sosyalleĢmelerin de olması kabul edilebilir bir sosyal gerçekliktir. Bir toplumda var olan sosyalleĢme, kültür, dil ve semboller temelinde kurulan iletiĢim ve etkileĢim örüntülerine bağlı olduğundan dolayı sosyalleĢme süreci de, insanların hayatı ve dünyayı algılamaları için gerekli olan “anlam” haritalarının üretilmesini ve benimsenmesini de sağlamaktadır.15

Bu anlamda Türkiye‟de de farklı siyasal

12

Orhan Özgedik, Mücadeleye BaĢlarken, Komünizmle Mücadele, Sayı:1, Aydın 1964, s.1-4. 13 Ulrich Beck (1999), a.g.e. s.129-131.

14 Arif Nihat Asya, Komünizm, Komünizmle Mücadele, Sayı:1, Aydın 1964, s.1. 15 Mahmut H. Akın (2009), a.g.e. s.27.

(20)

kültürler ve bunlara bağlı olarak oluĢan farklı siyasal sosyalleĢmelerin olması da gayet normaldir. Cumhuriyet öncesinden itibaren oluĢmaya baĢlamıĢ ve halen günümüze kadar devam eden farklı siyasal fikirler ve bu fikirlere bağlı olarak farklı siyasal sosyalleĢmeler vardır. Farklı siyasallıkların ve buna bağlı olarak geliĢen sosyalleĢmelerin oluĢmasında, bir kitle iletiĢim aracı olan kitap, dergi ve gazetelerde üretilen söylemlerin de etkisi vardır. Bu siyasallaĢtırıcı etkilerin oluĢumunda bireyin, kendini içinde konumlandırdığı siyasal anlam dünyası ve bu dünyayı oluĢturan geçmiĢ, bugün ve geleceğe dair sahip olunan hassasiyetler büyük bir yere sahiptir. Bu hassasiyetlere hitap eden dergi, gazete ve kitaplar oldukça ideolojik bir iĢlevi yerine getirdikleri için aynı zamanda bu araçlar sosyalleĢme aracılarıdırlar.16

Anti-komünizm, Türk toplumunun asli bir biçimde sahip olduğu temel ve vazgeçilemez değerlerin/hassasiyetlerin, komünist bir toplumda olmayacağına dair bir “korku kültürü” yaratılarak iĢletilen bir siyasallaĢma söylemidir. Çünkü korku, beklenmedik ve öngörülemeyen bir durumla karĢılaĢan insanın, zihnini içinde yaĢanan zamana yoğunlaĢtırmasını sağlayan bir mekanizmadır. Toplumu oluĢturan bireylerin olumsuz deneyimlerinin etkisiyle biçimlenen bir hayal gücü ile korkular biçimlenir ve topluma sirayet eder.17

Burada üretilen korkunun nesnel gerçekliğinin olup olmaması önemli değildir. “Korku icadı”, kimi zaman bir gerçekliğin abartılması, bilinçli olarak belirli yönlerinin açığa çıkarılması biçiminde, kimi zaman da gerçeklikten tamamen kopuk bir kurgu biçiminde olabilir. Burada amaç üretilen korku ile siyasal kültürde itaati, uyumu ve oluĢmuĢ olan veya oluĢması muhtemel ittifakın sürekliliğini ve toplumsal kontrolü sağlamaktır.18

Bu korkunun oldukça iĢlevsel kullanımını, genel olarak Türk siyasetinde ve özellikle de milliyetçi ve muhafazakâr reaksiyoner söylemlerde daha belirgin bir biçimde görmekle birlikte, bu tür bir siyasallaĢma tek baĢına anti-komünizme indirgenemez. Ancak yine de Türk siyasetinde anti-komünizm, tek parti döneminde hayatlarının önemli bir bölümünü yaĢayan dindar, milliyetçi ve muhafazakâr kiĢilerin önemli bir kısmının siyasal sosyalleĢmesinde önemli reaksiyon damarlarından biri olmuĢtur.

16 Mahmut H. Akın (2009), a.g.e. s.113-119. 17

Frank Furedi, Korku Kültürü, Çev. BarıĢ Yıldırım, Ayrıntı Yay., Ġstanbul 2001, s.8.

18 Ġnci Özkan Kerestecioğlu, Korku Siyaseti: Türk Sağının Ezberlerini Çözümlemek, Türk Sağı:

Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri, Der. Ġnci Ö. Ketencioğlu-G. Gürkan Öztan, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul

(21)

2.1. DeğiĢen Dünyada Algıların Ġdeolojik DönüĢümü: “Moskof” Ġmgesinden Anti-komünizme

Ġnsan, dıĢ dünyasında var olan nesneleri simgeleĢtirerek onlar aracılığıyla imgesel düĢünme yetisine sahip bir varlıktır. YaĢamını kurarken ve kurgularken genel olarak hazır bulduğu, daha az bir biçimde kimi zaman ise kendi ürettiği imgeleri kullanır. Ancak imgeler, yalnızca baĢka Ģeylerin yerini tutmaktan ya da baĢka Ģeyleri temsil etmekten daha fazlasını yaparlar. Ġmgeler aynı zamanda bireylere anlam yaratma kapasitesini verirler.19 Ancak bireye sunulan bu anlam yaratma kapasitesi, içinde olunan toplumun nesne, olay ve olgulara dair temel tanımları tarafından sınırlanır ve birey bu sınırları tanır. Toplumu oluĢturan bireylerin kendilerine koydukları simgesel sınırların dıĢavurumu ve onaylanması, insanların kendi topluluklarına iliĢkin taĢıdıkları bilinci ve duyarlılığı yükseltir.20

Bu anlamda imgeler ve imgesel sınırlar bireyin ait olduğu topluluk değerlerini taĢıyacak ve koruyacak biçimde bir siyasal sosyalleĢme aracı olarak da iĢlevsel olurlar. Topluluğun temel değerleri doğrultusunda kendisini korumasında iĢlevsel olan en önemli imge ise bir “günah keçisi” bulmak yani bir “düĢman” imgesi üretmektir. Çünkü neredeyse bütün modern toplumlar günah keçisi ilan etme eğiliminden tümüyle kurtulmuĢ/arınmıĢ değillerdir. Genel olarak her modern toplum, kıt kaynaklar için rekabete girmek ve periyodik olarak bir davada ortak bir “düĢmana” karĢı birleĢmek eğilimine sahiptir. Çoğunlukla “ulusal güvenlik” bahanesiyle peyda olan cadı avı, yabancı düĢmanlığı, antisemitizm gibi mükerrer fenomenler ancak bununla açıklanabilir. Bu tür siyasal ve toplumsal ötekileĢtirme stratejilerin üzerinde iĢlediği fantezi, su kaynaklarını zehirleyen, siyasi topluluğu ve toy gençliği yozlaĢtıran, ekonomiyi kemiren, barıĢı sabote eden, toplumun genel ahlakını tahrip eden ve halkın (volk) dıĢında/içinde olan Ģeytani bir düĢmandır.21

“DüĢman” imgesinin yani “günah keçisi”nin oluĢumu, çoğunlukla ekonomik, toplumsal ve/veya siyasal güvensizlik dönemleri ile çakıĢtığı için, “düĢman” imgesi bireyi aktif ve

19 Antony Paul Cohen, Topluluğun Simgesel Kuruluşu, Çev. Mehmet Küçük, Dost Yay., Ankara 1999, s.11-12.

20 Antony Paul Cohen (1999), a.g.e. s.54.

21 Richard Kearney, Yabancılar, Tanrılar ve Canavarlar: Ötekiliği Yorumlamak, Çev. BarıĢ Özkul, Metis Yay., Ġstanbul 2012, s.55-56.

(22)

Ģiddet yüklü bir davranıĢ biçimine yönlendirebilir. Özellikle toplumsal çalkantı dönemlerinde bireylerde düĢman imgesi yani günah keçisi arayıĢı güçlenir.22

Bu dönemlerde düĢman kurgulamak, eski “gammazlama ilkesi” uyarınca iĢler. Suçlu, ötekidir! Her Ģeyi baĢlatan düĢmandır. Ancak düĢman imgesi düĢmanın kendisi değil, “düĢman” hakkında üretilen bir imgedir23

ve bu imgenin toplumsal gerçekliği, onu üretenden ve dolaĢıma sokandan daha fazlasını etkiler. Çünkü toplumu oluĢturan bireylerin, kendilerini irkilten, toplumun genel huzurunu bozucu baĢkalıklardan -ki “cehennem baĢkalarıdır”24

- mesul olmak, olası sorunların yarattığı suçu üstlenmek ve bilinçdıĢı korkularla sağlıklı bir biçimde yüzleĢmek yerine bir günah keçisi bulup hayatı kolaylaĢtırma eğilimi toplumsal bütünleĢmeye de hizmet etmek gibi emsalsiz bir rol ifa etmektedir.25 Komünizmle Mücadele Dernekleri‟nin de kuruluĢunda ve iĢleyiĢinde oldukça etkin olan ve toplumun genel huzurunun bozulduğuna ve bu sorunun esas failinin/faillerinin dıĢarıda komünist Rusya, içeride ise komünistler olduğu yönünde iĢletilen günah keçisi arayıĢı ile oluĢan “Moskof” imgesi, bir düĢman imgesidir.

“Moskof” imgesinin oldukça negatif bir biçimde oluĢmasında 1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı ve sonuçları oldukça etkili olmuĢtur. Bu savaĢ, o dönemde mali iĢler için kullanılan Rumî takvime göre, savaĢın baĢlangıcı 1293 yılına rastladığı için, „Doksan Üç Harbi‟ diye adlandırılmıĢtır. 93 Harbinin sonuçları Osmanlı-Türk toplumunda derin izler bırakmıĢtır. Çünkü Ġmparatorluk, bu savaĢın sonunda önemli ölçüde toprak kaybına uğramıĢ, Rusya‟ya yüklü miktarda savaĢ tazminatı ödemek zorunda kalmıĢtır. SavaĢ sonrası yapılan Ayastefanos AntlaĢması‟nın ağır hükümlerinden kurtulmak için, Kıbrıs Ġngiltere‟ye bırakılmıĢ ve durumdan yararlanan Fransa, Tunus‟u iĢgal etmiĢtir (1881). Meclis-i Mebusan kapatılmıĢtır. 93 Harbi‟nin en önemli sonuçlarından bir diğeri de, Bulgaristan‟daki Türk ahalinin, gerek katledilmekten kurtulmak ve gerekse göçe zorlanmak suretiyle, yaklaĢık 500

22

Arno Gruen, İhanet Uğrayan Sevgi Sahte Tanrılar, Çev. Ġlknur Ġgan, Çitlembik Yay., Ġstanbul 2007, s.35; René Girard, Günah Keçisi, Çev. IĢık Ergüden, Kanat Yay., Ġstanbul 2005, s.34-35.

23 Ulrich Beck (1999), a.g.e., s.131.

24 Jean Paul Sartre, Kapalı DuruĢma Kaydı Ġçin Yapılan SöyleĢi, Çev. YeĢim Özçer, Dün ve Bugün

Felsefe, 1. Kitap, BFS Yay., Ġstanbul 1985, s43-44. Sartre, “baĢkaları ile iliĢkilerimiz her zaman

zehirli, cehennemsel iliĢkilerdir” der ve aynı zamanda insanın kendi hakkında yargıya varabilmek için baĢkalarına muhtaç olduğunu da vurgular.

(23)

yıldır yaĢadıkları topraklardan Anadolu‟ya sığınmak zorunda kalmalarıdır. Ayrıca bu savaĢın sonunda, Edirne ve Tuna vilayetlerinin iki bölgesi (ġumnu, Varna ve Silistre havalisi ile Rodoplar ve civarı) dıĢında kalan yerlerdeki Türk unsur, hemen hemen tamamen yok olmuĢtur. BeĢ yüz bin kiĢi savaĢta katledilmiĢ veya açlık ve hastalık sonucu ölmüĢtür. Bir milyonu aĢkın insan ise Anadolu‟ya göç etmek zorunda kalmıĢtır.26

Bu dönemde ve sonrasında yaĢananlar Rusya‟nın ve Moskof‟un olumsuz bir biçimde Osmanlı-Türk toplumunun hafızasında yer etmesine neden olmuĢtur.27

Rus devleti ile yaĢanan bu tarihi, siyasi ve sosyal olayların sonuçları bir imge olarak edebiyat alanına da yansımıĢtır. “Moskof” imgesinin Türk edebiyatındaki tarihi Namık Kemal‟in „Deli Hikmet‟ adlı Ģiirinden itibaren baĢlar ve Abdülhak Hâmîd‟in „Yadigâr-ı Harb‟ adlı kitabında yer alan mısralarda, Süleyman Nazif‟in „Batarya ile AteĢ‟ adlı eserinde, Ziya Gökalp‟in „Turan‟ adlı Ģiirinde, Mehmet Emin Yurdakul‟un „Aç Bağrını Biz Geldik‟ adlı Ģiirinde, Hüseyin Nihal Atsız‟ın „Yolların Sonu‟ adlı Ģiir kitabında ve Refet Körüklü‟nün „Yumruklarım‟ adlı Ģiirinde kendine çokça yer bulur.28

“Moskof” imgesinin en canlı tasvirini Necip Fazıl Kısakürek “Moskof” adlı eserinde aĢağıdaki gibi yapmıĢtır:

“Maddeler ve manalar, insanlar ve davalar arasında olduğu gibi, toplumlar ve milletler arasındaki zıtlığa, buz dağı ve yanardağ derecesinde en iyi örnek, Moskof‟la Türk… Tarih böyle bir zıtlığı hiçbir milletle hiçbir toplum arasında ve hiçbir zaman ve mekânda kaydetmedi. (…) Evet, doğrudan doğruya birbirinin vücut hikmetine düĢman olmaktan gelen böyle bir zıddiyet münafereti, tarihte tektir; ve sadece Türk‟le Moskof‟a hastır. Onun içindir ki,

26 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VIII Cilt, TTK, Ankara 2000, s. 40-67; Kemal H. Karpat,

İslam’ın Siyasallaşması, Çev. ġiar Yalçın, Ġstanbul Bilgi Üniv. Yay., Ġstanbul 2004, s. 265-280;

Stanford J. – Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, cilt 2, Çev. Mehmet Harmancı, E Yay., Ġstanbul 2000, s.229-239.

27 Moskof imgesinin oluĢumu ve negatif bir biçimde inĢası hakkında bkz. Mehmed Arif Bey, 93 Harbi

ve Başımıza Gelenler, Ġrfan Yay. Ġstanbul 1973; Kadir Mısırlıoğlu, Moskof Mezalimi I-II, Sebil Yay.

Ġstanbul 1992; Vehbi Vakkasoğlu, Moskof Mücadelemiz, Cihan Yay. Ġstanbul 1983; Nejdet Sançar,

Türkçülük Üzerine Makaleler, Kamer Yay. Ġstanbul 1995, s.47-48; Necip Fazıl Kısakürek, Moskof,

Büyük Doğu Yay., Ġstanbul 2007.

28 Nejdet Sançar, Türk Edebiyatında “Moskof”, Türk Kültürü, Sayı 46, Yıl IV, 1966, s.67-70. Bu dizeler Ģöyledir: “Vatan evladına Moskof gibi rahmetmediler!” (Namık Kemal); “Moskof ülkesi viran

olacak” (Ziya Gökalp); “Her Moskof’un göğsünde vahşi hırs, kin, intikam” (Mehmet Emin Yudakul);

“Rus’un adı her geçende/ Gözlerime kan görünür” (H. Nihal Atsız) ve “Sıkılan yumruğumu/

çözmeyin, çözmeyin yalvarırım/ bırakın öyle kalsın/lazım olur bakarsın/ mezarımdan çıkar da/ Moskof’u yumruklarım (Refet Körüklü).

(24)

bütün bu incelikleri düĢünmeden sezen halkımızın dilinde Moskof, sade “Moskof” değil, “Moskof Gâvuru”dur. Türk, ciğerinin ta içinden gelen bir havayla ve diĢlerini gıcırdatarak “Moskof Gâvuru” derken, olanca dayanağını Müslümanlıkta bulur…”29

Bir “düĢman” imgesi olarak kurgulanan “Moskof” imgesi Cumhuriyet dönemi öncesinde oluĢmaya baĢlamıĢ ve sürekli olarak bir siyasallaĢma iĢlevi görmüĢtür. Bu durumun en tipik ama aynı zamanda en “sert” örneğini Süleyman Nazif‟in “Rus Kimdir, Moskof Nedir?” adlı yazısında bulabiliriz:

“Moskof'un barıĢı aldatıcı, susması kuduz, yaltaklanması hain, yardımı ihanet doludur. Ey Türk oğlu!.. Sana damarlarındaki kanı hediye edenler, kanlarının son damlalarını Moskof savaĢlarında döktüler. Sen bugün, yarın ne olursan ol, fakat unutma ki o Ģehitlerin ebedî bir yetimisin!.. Bu din, bu devlet, bu vatan gibi, bu gayız, bu kin, bu intikam da onların sana mübarek bir mirasıdır! Dünyada bir Rusya ve bir Rus kaldıkça bu hakkına ve bu vazifene hürmet et: Hakkın öldürmek, vazifen, gerekirse hemen ölmektir, Türk oğlu!..”30

Din, devlet ve vatan gibi, bu yetimliğe sebep olan “gayız”, “kin”, ve “intikam” “mübarek bir miras” olarak gelecek nesillere aktarılmaktadır. Bu “mübarek bir miras” olarak aktarılan “düĢman” imgesinin gelecek nesillerin felahı için önemli bir iĢlevi vardır: “DüĢman” imgesi, milletlerin varoluĢunda önemli katkıları olan ve milletin yaĢama alanındaki varlığının bugün ve gelecekte tehlikeye düĢüyor olmasına yönelik ortak bir korku yaratır ve toplumu bir otorite etrafında merkezileĢtirdiği gibi aynı zamanda toplumsal bütünleĢmeye yardım eder. Milletin bugünde ve gelecekte yaĢayacaklarına yönelik olarak duyulan bu ortak korku, milletin var olma koĢulunun bu “ezeli ve ebedi” düĢmanın varlığına bağlı olarak kurgulanmasını beraberinde getirmiĢtir. Öyle ki bu durumu en açık ve oldukça negatif bir biçimde, aktif bir Türkçü olan Nejdet Sançar‟ın Ģu ifadelerinde bulmak mümkündür:

“Dilimizdeki “barıĢmaz düĢman” sözü en güzel örneğini, muhakkak ki, Türk ve Moskof kelimelerinde bulmaktadır. Türk-Moskof düĢmanlığı, (…) Moskof‟un Türk‟ü yok etme ihtirasıdır. Moskof, (…) düĢman değil bir

29 Necip Fazıl Kısakürek, Moskof, Büyük Doğu Yay., Ġstanbul 2007, s.5-6. 30 Süleyman Nazif, Rus Kimdir, Moskof Nedir?, Orkun, Sayı. 57, s.9.

(25)

iblis, iblis değil bir ifrit… Türk milleti eğer yaĢamak istiyorsa, hava kadar, su kadar, Moskof düĢmanlığına muhtaçtır.”31

Rusya‟nın “ezeli düĢman” olarak tahayyül edilmesinin nedenleri olarak 93 Harbi sonrası yaĢanan insani dramların neden olduğu çöküntü ve Rusya‟nın güttüğü emperyalist amaçlı siyasetler, II. Dünya SavaĢı sırasında ve sonrasında Boğazlardan üs ve kuzeydoğu Anadolu‟dan toprak talepleri gibi durumlar, bu ezeli düĢmana duyulan kinin, yani negatif “Moskof” imgesinin tekrar dolaĢıma sokulmasına ve bireyleri bu tehlikeye karĢı siyasallaĢtırmasında oldukça iĢlevsel olmuĢtur.32

“Moskof” imgesinin toplumda tekrar dolaĢıma sokulmasında, toplumsal bütünün sosyolojik iĢleyiĢi de önemlidir. Çünkü birey, içinde bulunduğu grubun dilini konuĢur; içinde bulunduğu grubun düĢündüğü gibi düĢünür. Belli sözcükleri ve bu sözcüklerin anlamını, kullanıma sunulmak üzere hazır bulur. Onlar sadece, bizatihi bireyi çevreleyen dünyaya giriĢi belirlemeye yaramazlar. Aynı zamanda, o zamana kadar nesnelerin grup ya da birey tarafından hangi açıdan ve hangi eylemsel bağlamda elde edilip idrak edildiğine ve dolayısıyla açığa kavuĢturulmasına da yararlar.33 Bu anlamda “Moskof” imgesi muhayyel bir tasavvur olan komünizmle mücadele pratiği için, yukarıda oluĢum nedenleri belirtildiği üzere, bir miras olarak devralınmıĢtır. Bu durumu Hayrani Ilgar‟ın Ģu ifadelerinde açıkça görmek mümkündür:

“… Ģurası da tarihi bir gerçektir ki; Türk‟ün can düĢmanı MOSKOF‟tur. Moskof‟un bugünkü adı ise: Komünist Rusya‟dır. Rusya adı bir vasıtadır; Türk‟ün can düĢmanı: KOMÜNĠZM‟dir.”34

Devralınan ve “Türk‟ün can düĢmanı” olarak görülen “Moskof” imgesinin çok açık bir biçimde “komünizmle” eĢitlenmiĢ biçimde algılanmasını dönemin bütün milliyetçi ve muhafazakâr yazınında izleyebiliriz. Özellikle Hüseyin Nihal Atsız‟ın yazıları bu eĢitlemenin tipik örneklerinin baĢında gelir. Atsız, “Tarihin BarıĢmaz DüĢmanları” adlı yazısında bu konu hakkında Ģu görüĢleri ileri sürer: “Komünizm,

31 Nejdet Sançar (1995), a.g.e. s.47-48.

32 G. Gürkan Öztan,“Ezeli DüĢman” ile HesaplaĢmak: Türk Sağında “Moskof “Ġmgesi, Toplum ve

Bilim, Sayı 121, Ġstanbul 2011, s.81-86. Ayrıca bu konunun milliyetçilik ve jeopolitik açıdan analizi

için bkz. Ümit Özdağ, Türk Milliyetçiliği ve Jeopolitik, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce,

Milliyetçilik, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul 2003, s.176 vd.

33 Karl Mannheim, İdeoloji ve Ütopya, Çev. Mehmet Okyayuz, Epos Yay. Ġstanbul, 2002, s.27. 34 Hayrani Ilgar, Komünizm ve Tenkidi, TKMD Genel Merkezi Yay., Ġzmir 1966, s. 5.

(26)

ruh ve seciye bakımından soysuzlaĢmıĢ binlerce casusu bulunan bir Moskof emperyalizmidir.”35 diyerek “Moskoflukla” komünizmi eĢitlemiĢ ve komünizme taraftarlığı “vatan hainliği” olarak görmüĢ ve “yok edilmelerinin Ģart” olduğunu bir gereklilik olarak belirtmiĢtir.36

“Moskof” imgesinin anti-komünizme evrilmesinde KurtuluĢ SavaĢı‟nı yaĢayan halkın hafızasında hala canlı olan “varlık-yokluk” ve “ölüm-kalım” algısının diriliği önemli bir yer tutar. Bu diriliğin yarattığı eĢitlemenin bir örneğini Remzi Oğuz Arık‟ta da buluruz. O, “Moskof” imgesinin, bu toplumun kolektif hafızasında diri bir halde olduğunu ve onun varlığının tarih boyunca acı bir biçimde deneyimlendiğini vurgular. Ona göre, millet ve “yeni rejimi kuranlar bir sırat köprüsüne benzeyen [kurtuluĢ] savaĢlarını yaparken komünizmle o kadar yüz yüze, göz göze geldiler ki onun kitap sayfalarındaki nazariye değil; yüzlerce yıldır Türklüğün karĢılaĢtığı Islavcılığın ta kendisi olduğunda tereddüt etmediler.”37

Arık‟ın bu düĢünceleri, muhayyel tehlikenin “somut”luğunun bir ifadesidir. Türkiye-Rusya iliĢkilerinin dalgalı seyrinin yanında, toplumda artan komünizm referanslı fikirler, bir düĢman imgesi olan “Moskof” imgesinin anti-komünizme doğru evrilmesini ve komünizmin bir iç düĢman olarak algılanmasını sağlamıĢtır. Bu durumun en belirgin ifadesini yine Nejdet Sançar‟ın Ģu satırlarında çok net ve açık bir biçimde bulmak mümkündür:

“…Bu korkunç ifrit, artık, eski açık ve belli düĢman değildir. Bir yandan, eski beyaz postu üzerine kızıl bir tül geçirmiĢ olarak ve eskisinden farklı bir yaratıkmıĢ gibi gözükmek istiyor, diğer taraftan da içimize, üç yüz yıllık ülküsünün gerçekleĢmesini sağlamak emeli ile bir takım mikroplar salıvermiĢ bulunuyor. Yani artık Moskof hem dıĢ düĢman, hem de iç düĢmandır.”38

“Moskof” imgesinin, o dönemi yaĢayan bireylere bıraktığı düĢünsel ve siyasal miras, değiĢen koĢulların gereksinimlerine uygun biçimde, birey tarafından yeniden geliĢtirilmekte ve devraldıklarının yerine baĢkalarını koymasına veya onu

35 Hüseyin Nihal Atsız, Türk Ülküsü, Ġrfan Yay., Ġstanbul 2003, s.61.

36 Hüseyin Nihal Atsız(2003), a.g.e., s.105-106. Bu özdeĢliğin baĢka bir örneği için bkz.; Ömer Faruk Merdivenci, Gayemiz Komünizm BaĢta Olmak Üzere Her Kötülükle Mücadeledir, Komünizmle

Mücadele Birliği Dergisi, Sayı 2, Ġstanbul 1952, s.5

37 Remzi Oğuz Arık, Türk Gençliğine, Hareket Yay., Ġstanbul 1968, s.27. 38 Nejdet Sançar (1995), a.g.e. s.49.

(27)

zenginleĢtirmesine neden olmaktadır.39

Burada devralınan “Moskof” imgesini zenginleĢtiren ise komünizmdir. “Ġnsanın ulviliğini, ölümsüzlük cehdini kırıcı, tıkayıcı, boğucu ve toprağa gömücü” olarak görülen komünizm, bu mirasla birleĢince, “âdemin, yokluğun, hiçliğin, sıfırın sistemi” olarak algılanmaktadır.40

“Komünistler, Türkiye‟nin nüfusuna göre sayıca çok küçük bir topluluk da olsalar, sırtlarını dayadıkları, dıĢ kuvvetler tarafından kendilerine sağlanan büyük imkânlarla, devlet ve milleti tehdit eden iç düĢmanların en tehlikelisi” olarak adlandırılmaktadırlar.41

Bu yüzden de milliyetçiliğe, Türkçülüğe ve Ġslamiyet‟e muarız ideolojilerin baĢında ilmi sosyalizm denilen, Marksist sosyalizm, diğer adı ile komünizm gelmektedir.42

Komünizmle mücadele sürecinde “Moskof” imgesi ve beraberinde komünizmi savunanlar, oldukça negatif bir biçimde ahlak ve namus vurgusu temelinde tanımlanmıĢlardır. “Moskof” imgesinin çağrıĢtırdığı tüm “kötülükler” (ahlaksızlık, dinsizlik, sapkınlık, din, millet, bayrak, gelenek, aile, ordu, servet düĢmanlığı vs.), içeride onun ile doğrudan bağlantılı olduğu düĢünülenler üzerine yapıĢtırılmıĢ ve ülke içindeki sosyalistler, “Rus emrinde hareket eden” ve nihayetinde “Rus emperyalizminin değirmenine su taĢıyan”, “satılmıĢlar”, “ajanlar”, “yardakçılar”, “gafil hizmetkârlar” en hafifinden ise “kandırılmıĢlar” olarak betimlenmiĢtir.43 Bu betimlemeye örnek olarak Peyami Safa, “komünistin” genel vasıflarını Ģöyle sıralamıĢtır: “Allah‟a inanmaz, millete ve değerine inanmaz, geçmiĢ düĢmanıdır, bugün ki hür dünya rejimlerini gerici bulurlar, tarafgirdirler, özeleĢtiriden yoksundurlar, sahte peygamberleri vardır ve Sovyet sempatizanıdırlar.”44

Bu konuda “ilginç” ve patolojik bir tanımlama ise 1930‟lu yıllarda gençliğini yaĢayan Osman Yüksel Serdengeçti‟nin “Ġntikam” adlı Ģiirinin mısralarına Ģu Ģekilde yansımıĢtır:

Dedelerimden kalma intikam var kanımda, GeçmiĢini … Bulgar‟ın Moskof‟un da, Bir domuz görmüĢ gibi ayaklanır hislerim

39 Karl Mannheim (2002), a.g.e., s.28.

40 Necip Fazıl Kısakürek, Sosyalizm, Komünizm ve İnsanlık, Büyük Doğu Yay., Ġstanbul 2007, s.103. 41

Nejdet Sançar (1995), a.g.e. s.217.

42 Abdulhadi Toplu, Türk Milliyetçiliği ve Karşı İdeolojiler, Kamer Yay., Ġstanbul 1994, s. 58-66. 43 G. Gürkan Öztan (2011), a.g.m. s.91; Yüksel TaĢkın (2003), a.g.m., s.631.

(28)

Alçakların sesini dinlerken mikrofonda… O kadar gururlanma, o kadar mağrur olma Daha dün kölemizdin, mahvolmuĢtun Purut‟ta. Yalnız Ģunu isterim, yalnız Ģunu hatırla; YatmıĢtı Katerina Baltacının koynunda…45

Türk siyasetinde oldukça etkili olmuĢ olan anti-komünizm, dini ve milli duyarlılığı yüksek olan bireylerde ve çevrelerde, kadim Çarlık/Rusluk/Moskofluk algısının Ģekil değiĢtirmiĢ, içerikçe zenginleĢmiĢ ve güncellenmiĢ bir versiyonudur.46

II. Dünya SavaĢı ve öncesinde oluĢan “Moskof düĢmanlığı” ile sosyalleĢen gençlerin Soğuk SavaĢ döneminde anti-komünist bir siyasallıkta bulunmaları47

sosyolojik olarak anlaĢılır bir durumdur. Bu duruma örnek olarak, “Anadolu‟da yakın zamanlara kadar annelerin erkek çocuklarını dövmemeleri ve „o büyüyünce Moskofla harbedecek‟ demeleri verilebilir. Bu durum dıĢ bir düĢman olan “Moskof” imgesinin halk nezdinde nasıl bir toplumsallık ve siyasallık ürettiğinin önemli bir örneğini oluĢturur. Çünkü bizim tarihimizde hususi bir Rus sempatisine rastlamak mümkün olmadığından dolayı, içimizden, içlerinde Sovyetlere sempati duyan topluluğun çıkması ve bu topluluğu oluĢturanların büyük çoğunluğunun cahilliklerinin kurbanı olan gençlerden çıkmakta”48

oluĢu, “Moskof” imgesi ile iç düĢman olan “komünist” imgesinin eĢleĢmesine giden yolu açmıĢtır. Bir dıĢ “düĢman” imgesi olan “Moskof” imgesinin anti-komünizme evrilmesi ile ortaya çıkan anti-komünist söylem, bir iç “düĢman” olan “komünistlere” karĢı toplum içinde sosyal denetim mekanizması olduğu gibi siyasal kontrol ve dıĢlama iĢlevlerini de yerine getirmiĢtir. Toplumda var olan “Moskof” imgesi, Soğuk SavaĢın yarattığı siyasi basınç göz ardı edilmeden, anti-komünizme doğru evrilmiĢ ve siyasal yaĢamda ideolojik amaçlı kullanımlara sonuna kadar açık bir söylem oluĢturmuĢtur.

45 Osman Yüksel Serdengeçti, Akdeniz Hilalindir, Bütün Eserleri 2, Türk Edebiyatı Vakfı Yay., Ġstanbul 2008, s.278.

46 G. Gürkan Öztan (2011), a.g.m. s.88. 47 Yüksel TaĢkın (2007), a.g.e., s.68.

(29)

II. BÖLÜM

KOMÜNĠZMLE MÜCADELE DERNEKLERĠNĠN KURULUġUNU ETKĠLEYEN FAKTÖRLER

Ġnsana ve topluma dair olan her türden sosyal olay ve olgular tek bir faktörle açıklanamayacak bir giriftliğe sahiptir. Hele bu olay ve olguların siyasallığı oldukça açık ve yüksekse, devreye iç ve dıĢ birçok faktörün girmesi ve yapılacak analizin bu noktayı göz önüne alması sosyolojik bir zorunluluktur. Bu anlamda, Türkiye‟de Komünizmle Mücadele Derneklerinin kurulmasında ve ürettiği söylemlerin oluĢmasında birçok faktör oldukça önemli bir rol oynamıĢtır. Bu faktörleri dıĢ ve iç faktörler olarak iki ana baĢlıkta inceleyebiliriz. ġüphesiz bu dıĢ ve iç faktörler önemleri açısından kendi içlerinde de ayrı baĢlıklar halinde incelenebilir.

2.1. DıĢ Faktörler

Komünizmle Mücadele Dernekleri‟nin ortaya çıkıĢında dıĢ faktörlerin önemi yadsınamaz. Bu faktörlerin arasında ilk sırayı II. Dünya SavaĢı sırasında artan Sovyet tehdidi ve sonrasında oluĢan Soğuk SavaĢ döneminin ideolojik etkileri alır. Ġkinci olarak da en az Sovyet tehdidi kadar, ABD‟nin SSCB‟nin etkisini en aza indirme ve bu ülkenin ideolojik etki alanını daraltma yönünde artan hegemonik geniĢleme ve Ortadoğu‟da etkin olma siyasetinin sonuçları verilebilir.

2.1.1. II. Dünya SavaĢı Sunucunda OluĢan Sovyet Tehdidin Etkileri

Türkiye Cumhuriyeti hem devlet katında hem de toplum katında II. Dünya SavaĢının öncesinden baĢlamak üzere büyük oranda bu savaĢtan etkilenmiĢtir. Bu etkiler özellikle 1929 Dünya Ekonomik bunalımından itibaren baĢlamak üzere ekonomik alanda hissedilirken, ayrıca bu dönemde ortaya çıkan Ġtalya ve Alman

(30)

faĢizmlerinden düĢünsel ve toplumsal olarak da etkilenmiĢtir. Bu dönemde -biraz da zorunluluktan- ekonomik alanda bir çözüm olarak devletçilik politikaları uygulamaya konulmuĢ ve bu durum, ekonomik anlamda 1917‟lerden itibaren Sovyetlerde uygulanan devletçilik anlayıĢı ile kısmi anlamda benzer bir siyasi ve ekonomik nedenlerden kaynaklanmıĢtır. 1930‟lardan itibaren Tek Parti hükümetleri siyasal ve ideolojik anlamda Ġtalyan ve Alman rejimleri ile kısmi yakınlıklar kurmaya çalıĢmıĢlardır. Özellikle Almanya‟da ortaya çıkan Hitler rejimi ve bu rejimin dıĢ politika hedefleri, Türkiye Cumhuriyeti yetkililerini ve kimi Pan-Türkçü çevreleri etkilemiĢtir.49

Özellikle Alman ordularının Rusya üzerine yürümesinin etkileri iç politikada, Türkçü ve Turancı kimi çevrelerde heyecanla karĢılanmıĢ ve bu heyecan Sovyet Rusya tarafından temkinli bir biçimde takip edilmiĢtir. Ancak dünyanın büyük bir kısmında ve bu arada da Türkiye‟de II. Dünya SavaĢından sonra siyasi ve ekonomik liberalleĢme eğilimi artmıĢtır. Almanya, Ġtalya ve Japonya‟daki totaliter rejimlerin yenilgisi ve Batı demokrasisinin zaferi, her zaman Batı‟daki siyasi iklime tepki veren Türkiye‟yi etkilemiĢtir. Ayrıca savaĢ sonrası dünyada, Stalin‟in düĢmanlığıyla da artan Türkiye‟nin yalıtlanması, Tek Parti hükümetini Batılı güçlere yaslanmaya zorlamıĢtır.50

Bu dönemde özellikle SSCB‟nin ihraç ettiği ihtilal anlayıĢı, Avrupa ve ABD‟de SSCB‟ye karĢı bir düĢmanlık oluĢmasına neden olmuĢtur. Bu tutum Ġngiltere ve Fransa tarafından baĢlatılan karĢı diplomatik ve ekonomik yaptırımlarla devam etmiĢ ve ABD‟de “Kızıl Korkusu”51 dalgası görülmüĢtür. Bu dalga, Amerikan gazetelerinde BolĢeviklere karĢı kapsamlı bir halkla iliĢkiler kampanyası olarak sürmüĢtür. 1930‟larda Stalinizm‟in SSCB‟de iyice yerleĢmesiyle ve burada yaĢanan açlık, kitlesel katliamlar ve milyonlarca insanın

49 Bu konuda bkz.; Günay Göksu Özdoğan, “Turan”dan “Bozkut”a Tek Parti Döneminde Türkçülük

(1931-1946), ĠletiĢim Yay., Ġstanbul 2001, s.142-164; Alman Dış İşleri Dairesi Belgeleri, Türkiye’deki Alman Politikası (1941-1943), Havass Yay. Ġstanbul 1977. Bu kitapta yer alan belgelerde Türk

makamlarının, Almanya‟nın Sovyetlere karĢı iĢbirliği içinde hareket etme yönünde sahip olduğu eğilimler, Almanya‟nın Türkiye Büyük Elçisi Papen‟nin telgraflarından izlenebilir.

50 Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye, Çev. Ahmet Fethi, Hil Yay., Ġstanbul 1996, s.23.

51

Regin Schmidt,Red Scare: FBI and the Origins of Anticommunism in the United States, 1919-1943, Museum Tusculanum Press, Denmark 2004, e-book. Bu çalıĢmanın konusu, 1919 ve 1943 yılları arasında Amerikan Federal Bürosunun kurumsal olarak siyasi faaliyetleri gözetimi altına alarak biçimlendirmesi ve denetlemesi üzerine bir incelemedir. Geleneksel ve modern Amerikan anti-komünizmini içine alan bu tarihsel araĢtırma, özellikle Senatör Joseph McCarthy‟nin 1950'lerde adına “McCarthycilik” dönemi de denilen dönemdeki siyasi hoĢgörüsüzlük ve baskı biçiminde tekrarlayan saldırganlıkları açıklamayı amaçlamaktadır ve henüz dilimize çevrilmemiĢtir.

(31)

yaĢamını yitirmesi gibi kitlesel insani dramlar, SSCB‟nin Batı medyasındaki imgesinin olumsuzlaĢmasını beraberinde getirmiĢtir.52

Bu imgenin oluĢmasında ve pekiĢmesinde kimi sol entelektüellerin Rusya‟da yapılan uygulamaları “devrime ihanet”53

olarak yorumlamaları sonucunda oluĢan hayal kırıklığı da oldukça önemlidir.

Bütün bunların yanında Türkiye ile SSCB arasındaki 1925 tarihli Türk Sovyet Dostluk AntlaĢması‟nın yenilenmemesi ve bu duruma ilave olarak SSCB‟nin Türkiye‟den toprak talebi ve Boğazların kontrolü konusunda saldırgan ve tehditkâr siyasetinin54 iç politikadaki yansımaları ve kimi toplumsal katmanlarda hala aktif olan “Moskof” imgesinin komünizmle buluĢmasını pekiĢtirmiĢtir. Komünizm, hem “mülkiyeti tanımayan, dini inkâr eden, insanları köleleĢtiren, zalim” bir rejim, hem de 93 Harbi‟nden beri Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun yıkılma ve yok olma yönündeki kaygısının müsebbibi sayılan ezeli düĢman Rusya‟nın (Moskof!) Türkiye‟ye yönelik tehdidinin maskesi olarak büyük bir tehlikeyi/dıĢ düĢmanı temsil ediyordu. 1940‟ların ikinci yarısından itibaren Türk Sağının politik sosyalleĢmesinin harcını karan temel, komünizmi “öcüleĢtiren” bir anti-komünizm oldu.55

Rusya‟nın/ komünizmin iç siyasetteki ideolojik karĢılığı olan anti-komünizm ve devlet milliyetçiliğinden uzaklaĢtırılan Türk milliyetçiliği ve dini duyarlılıklar Komünizmle Mücadele Dernekleri‟nin kuruluĢuna giden yolu açmıĢtır.

52 Oya Tokgöz, a.g.e., s.381-383. 53

Bu konuda örnek bir metin için bkz.; Emma Goldman, Bolşeviklerin Devrime İhanetinin Öyküsü, Çev. Ali Toprak, KarĢı Yay., Ġstanbul 2009, s.7. Goldman, 1919‟dan 1921 tarihine kadar Rusya‟da yaĢadığı deneyimi, “Ne var ki Rusya‟da tuhaf, beni bu büyük vaatler karasına taĢıyan coĢkun hedeflerin tam tersi bir gerçeklikle karĢılaĢtım. Bu duruma alıĢabilmem için tam on beĢ ay geçmesi gerekti. Her gün, her hafta, her ay iyimserliğimi yok eden ölümcül zincire yeni bir halka ekleniyordu. Ġçine düĢtüğüm büyük hayal kırıklığıyla çaresizce boğuĢuyordum.”

54 Bu konuda bkz.: Fethi Tevetoğlu, Sovyet Emperyalizmi ve Ġslavlık, Komünizme ve Komünistlere

Karşı Türk Basını, Fasikül 1, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1965, s.33-34; Günay Göksu Özdoğan

(2001), s.173-177; Cemil Koçak, Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950)

İkinci Parti, Cilt:1, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul 2010, s.111-116 ve 330-351; Süleyman Tüzün, Atatürk

Sonrası Dönemde DıĢ Politika Olayları (1938- Günümüze), Edit: Fatma Acun, Atatürk ve Türk İnkılap

Tarihi, Siyasal Yay., Ankara 2010, s.377-382; Hasan Bülent Kahraman, Türk Siyasetinin Yapısal Analizi (1920-1960), Cilt 2, Agora Kitaplığı, Ġstanbul 2010, s.229-235.

55 Tanıl Bora, Türk Sağı: Siyasal DüĢünce Tarihi Açısından Bir Çerçeve Denemesi, Türk Sağı: Mitler,

Fetişler, Düşman İmgeleri, Der. Ġnci Ö. Ketencioğlu-G. Gürkan Öztan, ĠletiĢim Yay. Ġstanbul 2012,

Referanslar

Benzer Belgeler

Recently, we examined the potential role of the MMP-9 in the pathogenesis of cerebral amyloid angiopathy (CAA), and the results suggested that the Abeta-induced incretion of

Fiili tüketim hesabında besici ve yetiĢtiriciler talep sahiplerinin kayıtlı oldukları Ġl/Ġlçe Tarım Müdürlüklerinden kaç baĢ ve cins hayvan beslediklerini (baĢvuru

atama, nakil, istifa, vefat gibi her hangi bir sebeple personelin durumunda meydana gelebilecek değişiklikler, anında Hac ve Umre Hizmetleri Genel

[r]

Şirketin, EPDK kararları ve ilgili tebliğine aykırı olarak ‘k’ katsayısını şişirerek, “Yaklaşık 50 milyon lira tutarında fazla para aldığının ortaya

Çevre Kanunun 29 uncu Maddesi Uyarınca Atıksu Arıtma Tesislerinin Teşvik Tedbirlerinden Faydalanmasında Uyulacak Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğe istinaden atıksu arıtma

Genel Kurul ayrıca, Yönetim Kurulu veya Denetleme Kurulu gerekli gördüğü zaman veya dernek üyelerinin beşte birinin yazılı çağrısı ile Yönetim Kurulu tarafından

e) Olağan veya Olağanüstü Genel Kurullarda aksine bir karar alınmadıkça, Tüzel ve Kişi üyelik Giriş Ödentisi ve Yıllık aidat miktarları her yıl Yönetim Kurulunca