• Sonuç bulunamadı

Bu sınıf kertenkele, yılan, kaplumbağa ve timsahları içine alır. Nesilleri tükenmiş olan dinazorlar da bu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bu sınıf kertenkele, yılan, kaplumbağa ve timsahları içine alır. Nesilleri tükenmiş olan dinazorlar da bu "

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

REPTILIA- SÜRÜNGENLER

Latince’deki repere (sürünmek) ve reptum (sürünerek hareket eden) kelimelerinden köken alan Reptilia sürüngen sınıfının bilimsel adı olarak kullanılır.

Kutuplar hariç, sürüngenler Dünya’nın her tarafında yayılmışlardır. Deri türevleri kurak bölgelerden tuzlu sulara kadar adaptasyonu olası kılmıştır. Diğer taraftan soğuk periyotlar amfibilere nazaran reptiller için daha risklidir. Genelde amfibiler soğuk derecelerde, reptiller sıcak derecelerde daha fazla hayatta kalma şansına sahiptir.

Değişken sıcaklıklı olan sürüngenler, evrimsel olarak amfibiumlarla sabit vücut ısılı hayvanlar arasındaki geçiş sürecini temsil ederler.

Bu sınıf kertenkele, yılan, kaplumbağa ve timsahları içine alır. Nesilleri tükenmiş olan dinazorlar da bu

sınıfta incelenir. Mezozoik'te 16 takım halinde çok geniş bir yayılış gösteren bu sınıfın günümüzde yaşayan

ancak 4 takımı bulunmaktadır.

(2)

Sürüngenlerin amfibilerden daha evrimleşmiş olmasını kanıtlayan özellikler

Kara yaşamına uyum yapacak kuru ve pullu derilerinin olması

Üyelerinin daha hızlı hareket edecek nitelikte gelişmesi

Kalpte karıncıkta bölme oluşması

İskeletlerinin tam kemikleşmesi

Karada gelişmesini tamamlayan bir embriyoyu koruyacak sert kabuklu yumurtalarının olmasıdır .

(3)

Sürüngenlerin günümüzde yaşayan dört takımı

Testudines (kaplumbağalar)

Rhynchocephalidae (kalak başlılar, tepegözler)

 Squamata (kertenkeleler, yılanlar )

Crocodilia (timsahlar)

(4)

Testudines (kaplumbağalar)

Bu takımın 14 kadar ailesi ve 350 kadar türü bulunur. Aktüel kaplumbağalar ile geçmiş jeolojik devirlerde yaşayanlar arasında büyük bir fark yoktur. Çok uzun ömürlüdürler. 20-100 yıl hatta bazı karasal türlerde olduğu gibi 200 yıl kadar yaşayanları (Örneğin Galapagos kaplumbağası)

Kaplumbağalar, diğer sürüngenlerden ilk bakışta şu özellikleri ile ayrılırlar.

1. Vücut bir kabuk içindedir. Yalnız baş, boyun, kuyruk ve bacaklar serbest olup dışarıdadır.

2. Çenelerde dişler bulunmaz, bunun yerine çeneler keratinden yapılmış bir kılıfla kaplıdır.

Hayvan öldüğünde bu kılıf ayrılabilir. Kılıfın serbest kenarı keskindir.

3. Kopulasyon organı (penis) tektir. Cloaca yarığı timsahlarda (Crocodilia) olduğu gibi

boyunadır. Diğer sürüngenlerde ise eninedir.

(5)

Genel özellikleri

Kaplumbağalar sadece önde ve arkada açıklık bırakacak şekilde plakalarla (bağa) örtülmüştür. Plakalar kemik ve keratin tabakadan oluşmuştur.

Zırhın sırt (üst) kısmı karapaks, karın (alt) kısmı plastron olarak adlandırılır. Bunlar genellikle yanlardan da birbirleriyle kaynaşırlar. Hem üst hemde alttaki dermisten oluşan kemik plakalar , epidermisten oluşan keratin plakalarla örtülmüştür.

Karapaks’ın ortasını oluşturan plakalar omurga ile, ortanın yan kısmını oluşturan plakalar ise kaburgalarla kaynaşmıştır.

Keratin ve kemik plakların düzenleniş sıraları sistematikte önemli bir ayrım olarak kullanılır.

Karapaks Plastron

(6)

Hayvanlar başlarını, ayaklarını ve kuyruklarını çevreden gelen tehlikelere karşı yada dinlenme anında kabuğun içine çekilebilirler.

Kabuk tatlı su kaplumbağalarında kara kaplumbağalarına benzemesine karşın, deniz

kaplumbağalarında, sırt kabuğu yüzmeye daha uygun bir şekle dönüşmüş ve küçülmüştür. Bu nedenle

deniz kaplumbağalarının başlarını ve ön ayaklarını kabuklarının içine çekme şansları ortadan kalkmıştır.

(7)

Kaplumbağaların çenelerinde diş yoktur, sadece keratinle örtülüdür, kenarları keskin gaga gibidir.

Kafa kemiklerinde azalma görülür. Çok defa kapalı kafatasına sahiptir (anapsid).

Kaplumbağaların göğüs kemiği (sternum) bulunmaz

Omur sayısı 30 dur. Kafatası çift condyl’le birinci boyun omuruyla eklemleşir.

Gövde, sağrı ve cranial kuyruk omurlarının spinal uzantıları yassılaşarak, kaburgalar ve dermal kemik plakalarla birlikte sırt bağasının kemikleşmiş kısmını yaparlar.

Dil kemikleri küçülmüştür

(8)

Üye kemerleri kaburgaların altındadır.

Kaplumbağada omuz kemerini oluşturan kemiklerin en önemli elemanı scapula’dır, karın bağası ve birinci göğüs omuruyla kaynaşmıştır. Kalça kemerini oluşturan kemikler ise bunlarda da os ilium, os pubis, os ishii den ibarettir.Bazı türlerde karın bağası (plaston) ile kaynaşma görülür.

Kısa küt üyelere sahiptir.Ön ve arka üyeler genellikle beş parmaklıdır. Tatlısularda yaşayanların parmakları arasında zar vardır. Deniz kaplumbağalarında ön üyeler kol ve ön kol kemiğinin kısalmasıyla kürek şekline dönmüştür. Parmaklar bir araya gelerek küreğin aya kısmını oluştururlar.

Avlarını parçalamada ön ayaklarını kullanırlar.

Kaplumbağalarda karın kasları tamamıyla körelmiştir.

(9)

Kaplumbağaların dilleri ileriye doğru uzamaz, oldukça az gelişmiştir.

Dişsizdirler.

Genel olarak karada yaşayanlar otçul, suda yaşayanlar etçildir. Kara kaplumbağaları böcek ve yumuşakçalarıda yiyebilirler.

 Yemek boruları S şeklinde kıvrımlıdır. Mideleri memeli midesine benzer.

İncebağırsakların mideye yakın kısmı geniştir. Pankreas ve safra kanalları buraya açılır.

Kalın bağırsak cloaca’ya açılır. Cloca yarığı timsahlarda (Crocodilia) olduğu gibi boyunadır.

Karaciğerleri büyük iki lobludur, safra kesesi sağ lob üzerinde bulunur.

Tek delikten gaita ve idrar atarlar. Normal gaitaları zeytin çekirdeğine

benzer

(10)

Süngerimsi akciğer kendine özgü kaslarla solunum gerçekleştirir.Akciğerler vücut boşluğunun dorsal yarımını doldurur. Dorsal’de karapaksın periosteum’una yapışmıştır. Vücut boşluğunun ventral’inden dolayısıyla iç organlardan kassel olmayan ince bir septumla ayrılmıştır. Bu bölme respirasyonda aktif değildir. Bazı sucul gruplarda, ilave olarak, bol kılcal kan damarlı olan cloaca ile solunum yapılabildiği gibi, kısmen ağız içi-yutak solunumu da gerçekleşir. Bağası ince olanlar deri solunumu da yaparlar.

Solunum sayısı o anki aktifliğine bağlıdır. Hareket halinde yarım dakikada bir alırken inaktifken 15-20 dakikada bir nefes alabilir.

Diyaframları olmaması nedeniyle etkili öksürme yapamazlar. Bu büyük akciğer volümü ile birleşince kolayca pneumoni olurlar.

Ses çıkarma yeteneğine sahiptirler.

Ayrı bir vomero nasal organları bulunmaz, burun boşluğunun tabanı vomeronasal organ

mukozasına benzer bir mukoza ile döşenmiştir. Bazı su kaplumbağalarında suda koku almaya yarar.

(11)

Kalpleri üç gözlü kalp ile dört gözlü kalp arasında bir yapı gösterir ve iki kulakcık ile tam olmayan bir bölme ile ikiye ayrılmış bir karıncık içerir.

Kalp çarpma hızı sıcaklığa göre değişir. Üç derecede 3 kez atabilirken 38 derecede 90 civarında atabilir.

 V. Jugularis yüzeysel olarak boynun lateral’inde seyreder intravenöz müdahaleler için oldukça uygundur.

 Dorsal coccygeal vena yüzeyel seyretmesi nedeniyle aynı amaçla kullanılır.

 Ayak tırnağı bölgesi kan alımına acı verdiği ve alınacak kan örneğinin üratlarla kontamine olma olasılığı

nedeniyle uygun değildir.

(12)

Kan elemanları amfibilere benzer. Eritrositleri yuvarlak ve çekirdeklidir amfibilere göre daha küçük ve çok sayıdadır.

Kış soğuğunu genellikle korunaklı bir yerde soğuk uyuşması ile geçirirler. Tatlı su kaplumbağaları kış

soğuğunu su altındaki zeminlerde oksijeni derileri ve cloaca’ları ile sağlayarak geçirirler.

(13)

Böbrekler caudal karapaksın altında yer alır., büyük ve yassı olup diğer sürüngenlerden farklı olarak simetriktir.

Ureter’leri kısadır. Uriner ve genital kanallar cloaca’ya açılır. Sidik keseleri vardır.

Uzun sarı ve oval olan testis’ler böbreklerin cranioventral’inde yer alırlar.

Kopulasyon organı (penis) tektir. Penis’i cloaca’ya geri çekecek retractor kas bulunur.

Dişide böbreklerin cranial’inde sağlı sollu düzensiz şekilli ovarium’lar bulunur.

Kaplumbağalarda iç döllenme görülür.

(14)

Kuluçka dönemleri iklim koşullarına bağlıdır, bazı türlerde iki ay olabilirken bazı tropikal türlerde sekiz, dokuz ayı bulabilir.

Genelde kaplumbağalar nisan ayının başından, mayıs ayının sonuna kadar çiftleşirler.

Bu dönemde günlerin uzun olması ve güneş ışığının fazlalığı önemli rol oynamaktadır. Ultraviyole ışınların, kaplumbağaların yaşamlarındaki çiftleşme ve yumurtadan yavruların çıkması gibi

fizyolojik olaylara etkisi oldukça fazladır. Dişiler çiftleştikten sonra spermi 4 yıl gibi süre ile saklayabilirler.

Kaplumbağaların tamamı ovipardırlar. Sucul olanlarda dişiler yumurtalarını karada açtıkları çukura bırakırlar. Denizde yaşayanlar bile yumurtlamak için sahile çıkarlar. Yumurtadan çıkan yavru hemen denize döner. Dişi deniz kaplumbağalarının yuva kazarken ve yumurtalarını bırakırken ağladıkları söylenir.

Bu olay duygusal bir nedenle değil , gözyaşı kanalları olmayışı nedeniyle tuz bezlerinden basit bir

gözyaşı taşmasıdır.

(15)

Kara kaplumbağalarının erkeklerinde karın bağası içeriye doğru çökmüş, dişilerde ise düz yada dışarıya doğru kavislidir.

Bazı kaplumbağalarda erkeklerin gözü kırmızı dişilerin ise kahve renktedir.

Ergin erkek kaplumbağalarda kuyruk uzun, kalındır, karapaksın arkasından dışarı uzanır. Ergin dişilerde kuyruk kısa, incedir karapaksın arka ucundan rahatlıkla görülmez.

Erkek sucul türlerde ön ayak pençeleri uzundur.

Cinsiyet tayini kandaki östrojen ve testosteron hormonları seviyelerine bakılarak yapılabilir.

Avrupa kaplumbağalarında cinsel olgunluk 12 yaşlarında başlar.

(16)

Beyin sinirleri 12 çifttir.

Dış kulak yoktur. Kulak zarı bulunur. Columella ve cavum tympani büyüktür ve iltahaplanmasına sık rastlanır. Orta kulak östaki tübüyle yutakla ilişkilidir.

Göz kürelerin de üçüncü göz kapaklarınına bağlanan m.pyramidalis denilen kas bulunur.

Görme ve koklama duyuları gelişmiş, fakat işitmeleri zayıftır.

Renkleri görebilirler. Orbita üç taraftan kemikle çevrilmiştir. Kuşlarda olduğu gibi göz küresini scleral

kemikcikler çevreler. Göz yaşı bezleri deniz kaplumbağalarında tuz bezlerine değişmiştir. Gözyaşını burun boşluğuna götüren kanalları yoktur. Göz yaşı kaybı buharlaşmayla olur.

Lens’in uyumu m. ciliaris’in ve iris’in sphincter kasının kontraksiyonu ile olur.

(17)

Kara ve su kaplumbağalarında çoğu kez Salmonella bakterisine rastlanır. Evlerde beslenen su

kaplumbağaları özellikle çocuklar açısından risk oluşturabilir. Çocukların su kaplumbağasına dokunması, oynaması dışında akvaryum temizliği yapanlar Salmonella riski ile karşı karşıyadırlar.

Belirtileri: İştahsızlık, ishaldir. Kültür yapılarak sonuca gidilir. Antibiyotik ve vitamin verilerek tedavi yapılır.

Kaplumbağaların yaşının belirlenmesi : Kesin bilgiler olmamasına rağmen 3 yaşında bir kaplumbağa el

ayasının ¼'ü kadardır. Her üç yılda birde ¼ el ayası büyüklüğünde bir gelişme gösterir. Kabuğun arka

plakalarındaki izlerdende yaklaşık yaş tayini yapılabilir

(18)

Kaplumbağaların Sınıflandırılması:

Değişik şekillerde gruplandırmalar yapılmıştır. Boyun omurlarının yapısını dikkate alarak yapılan gruplandırmadır. Boyun omurlarının yapısına göre kaplumbağalar 2 alttakıma ayrılırlar.

1: Pleurodira[Pleur: yan, dira: boyun]

2: Cryptodira [Cryptos: gizli; dira: boyun]

(19)
(20)

Pleurodira[Pleur: yan, dira: boyun]

Boyunlarını kabuk içine çekerken yana doğru bükerler. Kalça kemeri kabuk ile kaynaşmıştır. Tamamı sucul olan türleri 2 ailede Chelidae (yarı suculdurlar ,tatlısularda yaşarlar) ve Pelomedusidae ( yarı sucul

kaplumbağalar,tatlı suda yaşayan en büyük kaplumbağaları kapsar, üreme mevsiminde uzun mesafe göç

ederler) toplanır. Güney yarımküredeki kıtalarda dağılış gösterirler.

(21)

Cryptodira [Cryptos: gizli; dira: boyun]

Bu grupta boyun, kabuk içine yana bükülmeden çekilir. Bazılarında ise kabuk içine tam çekilmez. Kalça kemeri (pelvis), plastron ile kaynaşmaz, ayrıktır. 12 kadar aileye ayrılır. Bütün Kıtalara yayılmıştır. Ülkemizde yaşayan kaplumbağaların tamamı bu alt takıma dahil 6 ailede toplanır.

Testudinidae ( kara kaplumbağaları= tosbağagiller) tipik kara kaplumbağalarıdır,kabukları kubbeli ve çok iyi kemikleşmiştir, ayakları kısa küt olup parmakları körelmiştir, tırnakları bulunur. Türkiyede her yerde

görülerebilen türleri kapsar

(22)

Emydidae

Kabuk kemikleşmiştir temiz tatlı sularda yaşarlar, yurdumuzda tektük yaşayan türleri vardır)

Bataguridae ( Geoemydidae )

Tatlı suda yaşayan yarı sucul kaplumbağalardır, bataklık hatta lağım sularında bile yaşabilirler, parmak aralarındaki yüzme perdeleri tırnak ucuna kadar uzanır Avusturalya dışında

tüm dünyada yaygındır.

(23)

Cheloniidae

Hepsi denizde yaşar adi deniz kaplumbağalarıdır. Boyunlarını çok az içeri çekebilirler ve ya hiç çekemezler, sıcak denizlerde yaşarlar. Göz kenarlarında vücuda giren fazla tuzu atmaya yarayan tuz bezleri bulunur. Parmakları ayrı ayrı belli olmaz, tırnakta körelmiştir. Dişileri yumurtlamak üzere sürüler halinde sahile çıkarlar. Özellikle sahil

kesimlerinin ve kumsalların turizm amaçlı kullanımı nedeniyle soyları tükenme tehlikesi altındadır.Bu nedenle uluslar arası yasalarla koruma altına alınmışlardır, caretta caretta bu ailededir. Ülkemizde Dalyan, Dalaman,

Fethiye, Patara, Kumluca, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa, Göksu Deltası, Kazanlı, Akyatağan ve Samandağ'da yumurtlama plajları mevcuttur.

Bu aile nin bazı üyelerinin trachea ‘ları (solukborusu) çok kısadır. Bu nedenle endotracheal tubasyonda dikkatli

olmak gereklidir.

(24)

Dermochelyidae

Omurlar ve kaburgalar kabuk ile kaynaşmamıştır Sırt tarafındaki kemik plakalarını üzerinde köselemsi kalın deri bulunur. Dünyadaki tüm sıcak denizlerde mevcuttur. Yaşayan kaplumbağaların en büyüğüdür.

Arka ve ön üyeleri yüzmeye uygun olacak şekilde küreğe benzer, hiçbir parmak ve tırnağı bulunmaz

(25)

Trionychidae

Yumuşak kabuklu kaplumbağalar denir, çok yassı olan kabuğun üst tarafı deri ile örtülüdür, keratin plaklar bulunmaz, burun öne doğru hortum şeklinde uzanmıştır, burun delikleri bu uzantının uç kısmında

bulunur, akciğer solunumu yanı sıra deri ve ağız solunumu vardır. Su altında 15 saat kadar kalabilirler

parmaklar arasında yüzme zarı gelişmiştir. Bu ailede yurdumuzda yaşayan Nil ve Fırat kaplumbağası yer

alır.

Referanslar

Benzer Belgeler

önemlidir( immun fonksiyonun depresyonu, neoplazi gibi hastalıklar vb.) veya organizmaya yoğun olarak maruz kalma enfeksiyonu oluşturur..  Köpeklerde kedilere göre

Üç kısımdan oluşur: Orta kısımda bulunan ve kalın, kuvvetli bir kemik parçasından oluşmuş corpus , arka kısımda bulunan ve yukarıya doğru vertikal olarak uzanan ramus ve

• RİNOCLENİL ® ’den kullanmanız gerekenden fazla ve uzun süre kullanmışsanız veya özel hassasiyetiniz varsa veya yakın bir geçmişte uygulanan sistemik steroid

• Egzama, ürtiker, allerjik rinit, astım, gıda/ilaç allerjisi ve bazı böcek venomlarına allerji, en sık görülen formları.. • Allerji ailesel bir sorun gibi

• Görme yeteneğinizde bir bozulma olursa veya daha önceden göz içi basıncında artış, glokom veya katarakt gibi gözle ilgili sorunlarınız olduysa

• Duygu durumunu uyaran belirli ilaçların (trisiklik antidepresanlar ya da MAO inhibitörleri) eşzamanlı olarak ya da BURAZİN uygulamasından hemen önce kullanımı veya

leri çalışma prensiplerine göre termal, elektrokim- yasal, alan etkili, iletkenlik ve kapasite ve iletkenlik değişimine dayalı, kütle değişimine duyarlı ve optik

A) Dilimizin sağlığı için çok sıcak besinleri biraz soğuduktan sonra tüketmeliyiz. B) Tüketeceğimiz yiyecek ve içeceklerin sıcaklığına dikkat etmemize gerek yoktur.