• Sonuç bulunamadı

KADINLARIN İKİRCİL DURUMLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KADINLARIN İKİRCİL DURUMLARI"

Copied!
29
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CHARLES LİNDHOLM

KADINLARIN İKİRCİL

DURUMLARI

(2)

 Kadınların dünyası saklı, özel ve önce baba evinin duvarları, sonra da koca ve ailesiyle birlikte

yaşanılan yerle kuşatılmış bir dünyadır. Burası meşhur ‘harem’dir.

 Bir erkek, aile şeceresini anlatırken sadece erkek atalarından söz ederdi, sanki soy tek başına erkek tarafından sürdürülüyormuş gibi.

 Kadınlar sadece saklı tutulmakla kalmaz, aynı zamanda ikinci sınıf muamelesi de görürler.

Swat’ın Peştûlarına göre kadınlar akıl ve beğeni yetisinden yoksundurlar; onlar ayrı bir insan

türüdür; yani doğal olarak aptal, tembel,

güvenilmez, kirletici, inatçı, duygusal, bencil, geveze, açgözlü ve doğuştan ahlaksız bir tür.

Ortadoğu Bilincinde Kadınlar

(3)

 Ulema da, gerçek bir Müslüman dünyasında

kadının bağımlı statüsünün Tanrı takdiri olduğunu ilan etmekle, onun erkekler tarafından yaygın

olarak aşağılanmasını pekiştirmiş oluyordu.

 Ulema bu düşüncelerini, şu hadislere dayandırır;

“Bir kadına iktidarı emanet eden asla refaha

eremez” ve “namaz kılan müminin önünden köpek, eşek, kadın geçerse namaz bölünmüş olur.”

 Ayrıca Kuran'ın şu buyruğuna da işaret eder:

“Erkekler kadınlar üzerine hâkim dururlar. Çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır.

Bir de erkekler mallarından (kadınlara) nafaka verirler... Geçimsizliklerinden korktuğunuz

kadınlara gelince, önce onlara nasihat verin. Sonra onları yataklarında (yalnız) terk edin! (Yine

dinlemezlerse), dövün!”

(4)

 Kadının ikincilliğinin, erkeklerin karılarını kolayca boşamalarına izin veren, buna karşılık kadınların boşanmaya kalkışmalarını yasaklayan Şeriatta da kurallara bağlandığı görülmektedir.

 İslam'da erkek dört kadınla evlenebilirken, kadın sadece tek erkekle evlenebilir; hukuken kadının

tanıklığı erkeğin tanıklığının yarısı kadar geçerlidir;

kadına ödenen kan parası erkeğe ödenenin yarısı kadardır; yine kadının miras hakkı erkeğinkinin yarısı kadardır

 Tüm bu olumsuz faktörler göz önünde tutulursa, Ortadoğu'nun her yerinde, erkek çocuğun

doğumunun sevinç nidalarıyla, kız çocuğununkinin

ise matem sessizliğiyle karşılanması hiç de şaşırtıcı

değildir.

(5)

 Sufiler ve Ortodoks olmayan diğer gruplar, özellikle kadının katılım göstermesini ve kadına karşı

eşitlikçi tutum içinde olunmasını isterlerdi; İşte bunlar, toplumun geniş kesiminin bu gruplara

kuşkuyla bakmasına neden olan başlıca etkenlerdi.

 Kadınla temellendirilmiş birlik içinde bir cemaat imgelemi, mecazi olduğu kadar toplumsal bir

gerçeği de yansıtmaktadır. Örneğin Carla Makhlouf, Yemen'de şehirli kadınların, her gün birinin evinde toplanıp dans ettiklerini, şarkı söylediklerini,

dedikodu yaptıklarını, sigara içtiklerini ve

erkeklerin kalabalık, eşitlikçi ve kimsenin birbirine güvenmediği renksiz toplantılarına hiç

benzemeyen, kimsenin kendini sınırlandırmadığı bir

atmosfer içinde eğlendiklerini anlatır.

(6)

 İslam öncesi zamanlarda, kadınlar kocalarının ya da babalarının malı addedilir ve bir mal gibi miras

bırakılabiliyorlar ya da satılabiliyorlardı.

 Kadına tanınan miras hakkının erkeğinkinin yarısı kadar olması, kadının evlenirken ailesinden çeyiz olarak mal, para ve bazen de toprak almasıyla

dengeleniyordu.

 Gelinin kocasının ailesinden aldığı oldukça yüklü miktardaki başlık parası (mehir) ile daha da

fazlalaşır ve tüm bunlar, kadının dilediği gibi kullanıp harcayabileceği özel mülkü olurdu. gerçi her ikisi de, genellikle hanenin ortak kaynağına dahil edilirdi.

 Boşanma durumunda kadın, başlık parasını ve çeyizini kocasından talep edebilirdi ve Islami

mahkemelerin kararları da kadının lehine olurdu.

(7)

 İslam’da kadın “satılık nesne konumundan çıkıp... daha önce sahip olmadığı bir yasal yetkiyle donanarak... sözleşmeyi yapan taraf konumuna geçecek şekilde” statü

değiştirmiştir.

 Hıristiyan Avrupa toplumlarındaki

kadınlardan, gerçekte çok daha fazla kişisel

özgürlüğe sahiptiler.

(8)

 Diğer bir ikircilliği, erkeğin çokeşli evlilik

yapabilmesini onun tüm eşlerine kesinlikle eşit

davranması koşuluna bağlayan Kuran'daki ifadede bulmak mümkündür. Pek çok reformcu, bu koşulun pratikte yerine getirilebilmesi için ancak bir evliya olunması gerektiğini söylemiştir; dolayısıyla,

tekeşli evlilik ahlaki olarak güvenli, yegâne evlilik biçimi olmaktadır. (Peştularda, Kuran'ın

gereklerine uygun olarak yaşadığından söz edilen tek çokeşli erkek, karılarına gerçekten eşit

davranan bir bireydi; her iki karısından da vebadan kaçar gibi kaçardı.)

 Boşanma da, izin verilmiş olsa bile, Peygamber

tarafından müsaade edilmiş şeyler arasında en

ayıp sayılan bir şey olarak lanetlenmiştir.

(9)

 Feministler, kadının ikincilliğinin temelini yeniden incelemektedirler. Kuran'da toplumsal cinsiyete

gönderme yapılmaksızın hem kadının hem de erkeğin erdemlerine göre inayete layık görülmektedir.

 Mernissi, Kuran'da açıkça “hakkaniyet gereği, kadınlar erkeklerle eşit haklara sahiptir” dendiğini de belirtir.

 Ayşe'nin Ebu Hureyre'yi şu şekilde azarladığını da söyler: “Sen bizi eşekle ve köpekle bir tutuyorsun.

Allah'a ant olsun ki, Peygamber dua ederken, ben onunla kıble arasında yatıyordum.”

 İslam'da kadınların yüksek statüye sahip oldukları

iddiasındakiler, Muhammed'in genelde kadınlara,

özelde de Ayşe'ye duyduğu büyük sevgiye gönderme

yaparlar ve ölmek için kendisinin ve ilk iki Halifenin

gömülü olduğu Ayşe'nin odasını seçtiğini hatırlatırlar.

(10)

 Peygamber'in kendisi hiç bir zaman eşlerini dövmemiş, yalnız kalmak üzere uzaklaşmayı tercih etmiştir. Eşine karşı şiddet kullanacak biri “ancak aranızdaki en kötü kişidir”

demiştir.

 “Ey Peygamber! Kadınlarına, kızlarına ve

müminlerin kadınlarına söyle de dış örtülerini sımsıkı örtsünler” yolundaki Kuran hükmü de yeniden yorumlanmıştır. Kadınların tesettüre mahkûm olmadıklarını savunanlar, sadece

belli düzeyde iffetli davranmayı yeterli gördüğünü ileri sürerler. Peygamber'in

eşlerine uygulanabilen olağandışı bir ölçüttü.

(11)

 Kadının kamusal yaşamdan ve etkin olmaktan uzaklaştırılması hususunda; bağımsız bir

kadın ve kendinden genç ortağı, aynı

zamanda sadık kocası olan Muhammed'in

yardımıyla ticari girişimlerini yöneten başarılı bir müteşebbis olarak Hatice'den de söz

edilir.

(12)

 İslamcıların iddiası; doğru İslami pratikte,

kadınlar çocuk doğuranlar, onları yetiştirenler ve aile birliğini sürdürenler; erkekler ise

koruyucular ve para kazananlar olarak

"insanlıkta birbirlerinin eşiti, görevde birbirlerinin tamamlayıcılarıdır“

 Kimyasal yapılanışının ve sinir sisteminin onu doğal olarak ev kadınlığına uygun kıldığını

ileri sürerler.

 Modern Islami görüş, kadının erkekle eşit statüye sahip olmasını, ancak bu iki cins

arasındaki dengeli ve sözde doğuştan (fıtrî) İlişki korunduğu sürece kabul ederler. Sapma hayvansı şehvete, sefalete ve toplumsal

çöküşe yol açar; ki, Batı'nın şimdiden bu

duruma düştüğünü iddia etmektedirler.

(13)

 Modern Ortadoğulu kadınlar, giderek bir

yandan geleneksel ev işlerini erkeğin yardımı olmaksızın ya da bu işlere değer

atfedilmeksizin sürdürmeye zorlanırlarken,

bir yandan aile gelirine katkıda bulunmak

üzere ev dışında çalışmaya zorlandıkları

çekirdek aileler içinde yalıtılmaktadırlar.

(14)

 İslam'ın kadına ilişkin kayıtları karma olmakla birlikte, terazi, kadının özerkliğine ve

eşitliğine olan inanç yönünde biraz daha ağır basmaktadır.

 Bu ilkeler, kadının ikincilliğine ilişkin yaygın inancı yerinden söküp atmaya kesinlikle

yetmemiştir. Bunun neden böyle olduğunu anlayabilmek için İslam'a değil, tarihe ve kültüre bakmamız gerekiyor.

Tarih, Kültür ve Kadın

Düşmanlığı

(15)

 Abbasi dönemi ve sonrasında, odalık almak yaygın bir şekilde kurumsallaşmıştır.

Abbott'ın söylediği gibi, bu yeni seçkin kesim için “bir eşe sahip olmaya kalkmak, kolayca atılabilen, başkasına verilebilen, hatta

sorgusuz sualsiz öldürülebilen bir sürü odalık almaktan çok daha ciddi bir işti.

 Köle kadınlar, çoğunlukla savaşçıların birincil yarenleri ve oğullarının da anneleri

oluyorlardı; oysa özgür olarak doğmuş kadınlar kapatılıyorlar ve

marjinalleştiriliyorlardı, yani hiçbir zaman kurtulamadıkları bir konuma

hapsediliyorlardı.

(16)

 Leila Ahmed, kadının özerkliğini reddeden yeni bir standardın belirlendiği Sasani

İmparatorluğu'nda doruğuna ulaşmış

olduğunu söyler. Sasani kadınları tanıklık yapamazlar, kocanın arzusuna göre odalık olarak verilebilirlerdi; genellikle eğitimsiz, eve kapatılmış, kesin olarak erkeklerden tecrit edilmiş ve mali olanaklardan

yoksundular. Bizanslılar da bu bakımdan

İranlı düşmanlarından pek geri kalmamıştır.

 İslam hukuku pek çok anlamda bu kadın düşmanı tarihi radikal bir şekilde altüst etmişti; fakat görmüş olduğumuz gibi,

çoğunlukla kadının ikincilliğinin altında yatan

ataerkil varsayımlar hiç azalmadan sürmüştü.

(17)

 İslam öncesi Mısır, çok fazla hiyerarşik ve karmaşık bir toplumdu; yine de kadınlar kendileri mülk

edinebiliyorlar, vâris olabiliyorlar, yasal bireyler gibi hareket edebiliyorlar, evlilik anlaşmalarında koşul öne sürebiliyorlar ve boşanma talebinde

bulunabiliyorlardı.

 Kraliyet dışında, babalığı garantileme kaygısı yoktu ve oğul sahibi olmayanlar genellikle bir vâris evlat

edinirlerdi.

 Antik Mısır'ın verimli, yalıtık ve görece güvenli ortamında sıradan kadın ve erkekler, istikrarlı ve

Firavun ve onun ruhbanınca yönetilen hiyerarşik bir

toplumsal düzenle kuşatılmışlardı. Bu evren içinde,

krallığın sorgusuzca kabul edilmesini onaylatmak için

'doğal' kan ya da cinsiyet farklılığı nosyonlarına hiç

ihtiyaç duyulmamaktaydı.

(18)

 Babasoyu bir kez insanlar arasındaki şeceresel

bağların kaynağı ve bireyin kimliğinin temeli olarak kabul edildiğinde, bunu birtakım sonuçlar

izlemektedir; bu sonuçların hiçbiri, kadın ile erkek arasında düzgün ve eşitlikçi bir ilişkiye yol açmaz.

 Babasoyunun ana rahminden çıktığı ve kadınların, çocuk doğurma ve annelik rolleriyle parçalı, eril

toplumsal yapının gerçek merkezleri olduğu gerçeği yadsınamaz bir olgudur. Abdella Hammoudi'nin

söylediği gibi, hayatın bu paradoksal gerçeği,

“ataerkil normlara göre bir skandal olmakla birlikte, bundan kaçınmak mümkün değil”dir.

Babasoyluluğun İkilemleri

(19)

 Evliliğe ilişkin köklü kültürel endişeler, evlilik töreninde ritüelleşmiş olan gelin ailesinin

derin üzüntüsü ve "kadın almış”, dolayısıyla rekabetçi oyunda puan kazanmış damat

ailesinin sevinç ve kutlamalarıyla ortaya çıkar.

 Paul Vieille'in söylediği gibi, kadın için “erkek bir yabancı, ailesi de düşmandır.” Şiddet,

kayınvalide otoritesi, boşanma ya da üstüne kuma getirilerek aşağılanma korkularını taşır.

 Ona göre vazifesi, kendine verilmiş koşullar

içinde mevkiini ve şerefini elinden geldiğince

en üst seviyeye çıkarmaktı. Kadının rekabet

arenası ev ve temel silahı da erkek çocuklar

doğurmaktır.

(20)

 “Olabildiğince eril bir toplum” olan Arap

toplumu, “çocuğu gönül rahatlığıyla annesine bırakabilmektedir.” Bu bırakış, erkek

çocuklarının toplumsallaşmasında esas olarak kadının etkili olduğu anlamına gelmektedir.

 Eğer bir erkeğin başı dertte ise, Peştû

atasözüne göre, bu erkek kendisine nutuk çekecek olan babasından yardım istemeye utanacak ve onun yerine, hiç soru sormadan aracılık yapacak olan annesine ya da kız

kardeşine gidecektir. Bunun karşılığında ise, babasına karşı annesinin, kız kardeşinin

kocasına karşı kız kardeşinin müttefiki

olacaktır.

(21)

Erkek çocuğu, annesinin ve kız kardeşlerinin ikincil yaratıklar olduklarını öğrenir; onlar evlerinin içinde kilitli kalırlar ya da en azından iffet peçelerinin arkasında saklanırlarken, kendisi köyün içinde serbestçe dolaşabilmektedir.

Erkeğe kadın düşmanlığı, etkin bir şekilde hanesindeki kadınlar tarafından aşılanır. Örneğin, Susan Dorsky'nin

Yemen'den bildirdiği gibi: “Üç yaşındaki erkek çocuk sürekli olarak dokuz yaşındaki kız kardeşine kenarı keskin bir

oyuncak silahla vurmaktadır. Kız kardeşi çocuğu engellemeye çalışırken zorla gülümsemektedir.

Oğlunun kız kardeşine böyle vahşice davranması karşısında annenin görünüşteki paradoksal tutumu, ataerkil bir aile içindeki güç ilişkilerine gerçekçi bir tepkidir. Cherry

Lindholm bunu şöyle açıklar: “Oğlunun bu davranışları,

gelecekteki karısıyla -ki o da kendisinin gelecekteki gelinidir-

başa çıkabilmesinin egzersizi olmaktadır; ayrıca, oğullarının

eşlerini gerektiği gibi kontrol altına alabilmesini öğrenmeleri

annenin menfaatinedir.

(22)

 Kadının cinsel gücü, onun kültürel olarak, zampara erkeklerden hareme kapatılmak

suretiyle korunması gereken kolay bir av gibi tanımlanmasıyla açıkça reddedilmektedir.

Buna karşın kadının gerçek gücü, onun cinsel bakımdan yırtıcı bir hayvan gibi görüldüğü

alternatif imajında ortaya çıkmaktadır. Her iki durumda da kadının kafese kapatılması

gerekmektedir.

Kadın Cinselliğinin Tehlikeleri

(23)

 Ayrıca, genellikle kadınların karanlık ruhlar ve büyüyle özel ilişkileri olduğu düşünülür.

Kadının bu doğaüstü güçlere yönelik faaliyet ve yakarışları, genellikle erkek çocuklar

doğurmayı ve onları korumayı ya da kocasını kendisine bağlamayı hedefler.

 Mernissi'nin iddiasına göre: dindarlık zorunlu ve rasyonel, oysa kadınlar erotik ve

irrasyoneldir; onlar şehvetleriyle erkekleri doğru yoldan çıkarabilirler.

 Kadın, erkeğin Allah'a olan bağlılığına

doğrudan tehdit oluşturmaktadır.

(24)

 Niçin Tanrı'nın açıkça hem hoşlanılacak hem de

üreme için zorunlu bir şey olarak bahşettiği kadının cinsel arzusunun kaos nedeni olarak görülmesi

gerekiyor?

 Bu ikircillik, Ortadoğu'daki babasoyluluğun paradoksundan kaynaklanmaktadır.

 Cinsellik soyun devamı için gereklidir, ancak cinsel ayartıcılığı, kocasını, günlük yaşam İçinde öncelikle bağlı olması gereken eşit soy kardeşlerinden ve

komşularından uzaklaştırmaktadır. İşte Peştûların,

"karısını seven erkek gücünü yitirir'' ve Iraklıların

"kendileriyle yumuşak ses tonuyla konuşulan kadınlar terbiyesizleşir” demelerinin ve geniş ailelerin

dağılmasından hep aileye giren kadınların

düzenbazlıklarının ve bencilliklerinin sorumlu

tutulmasının nedeni budur.

(25)

 Kadının peçeyle örtülmesini, tecrit edilmesini ve karalanmasını İçeren Ortadoğu geleneği, İslam'ın bir buluşu ya da kadının zayıflığından ileri gelen bir şey değildir. Kadını kuşatan

pratikler ve simgecilik onun saklı iktidarını, yani hem besleyip yetiştiren hem de baştan

çıkaran paradoksal kapasitesini ve erkeklerde uyandırdığı korkuyu ifşa etmektedir.

 Feminist romancı Neval El-Sadavi'nin

söylediği gibi, Ortadoğu'da “kadın zayıf değil güçlü, edilgin değil etkin, kolay yıkılmayan ama yıkmaya muktedirdir... korunmaya

muhtaç biri varsa, o kadın değil erkektir.”

(26)

Ayrımdan Kaçışlar: Aşk ve

Dostluk

(27)

 Paradoksal bir şekilde romantik aşk olarak bildiğimiz şeyin en tutkulu ifadelerini

Ortadoğu'da bulmaktayız, yani bir başka kişiyi yürekten taparcasına sevmek...

 Evlilikte kadın ikincildir ve hor görülür, oysa romantik aşkta eşit olarak şereflendirilir ve sevgilisi tarafından itibar görür.

Romantik Aşk

(28)

 Eşcinsel erotizm, Tanrı'nın doğal düzenine karşı büyük bir suç olarak görüldüğü İslami metinlerde şiddetle

reddedilir. Fakat geleneksel olarak günlük yaşamda eşcinselliğe Ortadoğu'nun büyük bölümünde oldukça sık rastlanırdı ve buna çok kötü gözle bakılmazdı.

 Söz konusu ikircillikler eşcinsel aşk meselelerine de karışmaktadır; bu durumda, etkin 'eril' taraf sadece beklenen egemen erkek rolünü yerine getiren kişi

addedilirken, pasif taraf ise bunun aksine, 'dişil' olarak hor görülür. Fakat hor görülen bu edilgen eşcinsel bile, eğer bu ilişkilerine son verir, evlenir, çocuk sahibi olur ve saygınlık kazanırsa bağışlanabilir, ki bu görece sık olan bir şeydir.

Erkekler Arasında Aşk

(29)

 İki kişinin aynı özü paylaştıkları fikrinde

simgeleşir ve ideal dostlar, birbirlerini arayıp bulmuş ve tek bir kişi haline gelecek denli

birbirlerini içselleştirmiş olan “ikiz ruhlar”dır.

 Farsçada arkadaş yerine kullanılan, dost

teriminin “özde bir, gerçeklikte ve tanıtmada iki” demek olduğu söylenir.

 Hallac‘ın yazdığı gibi: “Bir şey sana

dokunuyorsa bana da dokunuyordur. O halde her durumda Sen Bensin.”

‘Ben Senim’: İdealleştirilmiş

Dostluk

Referanslar

Benzer Belgeler

ker bir sistem ya da elektronik cihazda bulunan güven- lik açığını tespit ederse buradaki bilgileri sızdırmak ya da kötü amaçlarla kullanmak yerine, yetkili kişileri

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü‟nün, 2008 yılında, “Türkiye‟de Kadına Yönelik Aile Ġçi ġiddet AraĢtırması” nın bulgularına bakıldığında, eĢi veya eski eĢi

Şirketin şimdiden 3.000 hektarlık ormanlık alanı yok ettiğini belirten Etacori ve Picanerai, “oldukça endişeliyiz çünkü Brezilyal ı Yaguarete Pora şirketi bizimle

SU — DUR'U tanımak istiyorum: • Broşür yollayınız |~~] Teknik katalog yollayınız Q Malzeme katalogu yollayınız • Teknik detay dosyası yollayınız Q Malzeme

e kontrolımdan yapınıza uzun ömür ve dayanıklılık. CAMELYAF'm amacı, tesisiniz için en uygun çözüm olan düz çatıya kesin çözüm getirmektir. Bunun için ikinci

Yanlış olan «sanat için sanat - içtimaî sanat» mübayeneti gibi, an'anevî olarak birbirinin aksi olan ve yukarıda bahsetmiş olduğumuz «plâstik ideal» ve «fonksiyonel

Öğretmenler, “Müzik dersi öğretimi açısından; öğrenci çalışma kitabı ile öğretmen kılavuz kitabının hem birbirine, hem de öğretim programına dayalı olarak,

Şerafettin Turan -Kültür Bakan­ lığı Müsteşarı olarak Danışma Kurulunun başkanıydı7 Prof.. Akşit Göktürk, İbrahim Olgun, Selahattin Hilav, Cemal Süreya, Doğan