• Sonuç bulunamadı

Bazen lüzumsuz yere ve hiç sebep ve mana yokken es- cileri taklid etmeye ve modernize etmeye kalkıyoruz ve bu su-

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bazen lüzumsuz yere ve hiç sebep ve mana yokken es- cileri taklid etmeye ve modernize etmeye kalkıyoruz ve bu su-"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Biz her zaman ve fırsatta Sinanın ahfadı olduğumuzu

;öylüyöruz, fakat bunu ne ile isbat ediyoruz, bunun içirr ne 'aptık ve ne yapıyoruz, yalnız Türk olmak ve mimar unva- ıına sahip olmak buna yeter mi? Böyle giderse belki on asır

;onraki nesiller de Sinanı Türk mimarlığının: bir sonu gibi ıııacak.

Sinan devrinin şaheserleri arasında doğduk ve yaşıyo- ruz, öğrenmeyi ve tetkiki kolaylaştıran her türlü vesaite ma- ikiz, Devlet para döküp çoğumuzu başka memleketlerde do- aştırıyor, çalışacak btiyiik bir imar sahası var, iş çok. Pek ilâ istediğimiz, eksiğimiz nedir? Neden tarihe kalabilecek ııymette ve güzellikte bir duvar da biz dikemiyoruz? Adeta ııevzu kıtlığından dem vuran acemi romancıya benziyoruz.

Bazen lüzumsuz yere ve hiç sebep ve mana yokken es- cileri taklid etmeye ve modernize etmeye kalkıyoruz ve bu su-

•etle orijinal ve hakikî bir san'at eserinin meydana gelemi- /eceğini düşünmüyoruz.

Bazan garplının yaptığını, basit bir görüşle haricî ve yâ- bancı bir kabuk ve cilâ gibi kopye edip değerli bir şey yap- tığımıza kani oluyoruz, bazan cahil ve zevksiz müşteriyi tat- min edip beş on kuruş cebe atmakla mimarlık ve iş yaptığı- mızı zannediyoruz, başka bir zaman işi ehline bırakmayı ka- bul edecek derecede kültür ve hüsnü niyet sahibi müşterinin de, hakikî ve mimarî eser böyle olur diyip gözünü boyuyoruz.

Mimarın kıymeti kazandığı yapının miktar ve yaptığı işin adedile ve eserin kıymeti .de mal sahibinin memnuniyetinin derecesile ölçülür zannedip var kuvvetimizle o yoldan yürü- yoruz. Halbuki bu yol bizi dev adımlarla san'attan uzaklaştı- rıyor.

Vakitsiz şan, şeref ve fazla para hırslarından bir parça kendimizi kurtarıp eser üzerinde samimî ve hakikî bir san'at ve bilgi ile çalışsak zannederim o zaman geçtiğimiz yolda kü- çük bir iz bırakabilir ve bu suretle bir parça da vazifemizi yapmış oluruz.

B a y N a d i r

N a d i y e

Cumhuriyet gazetesinin üç nisan tarihli nüshasında (Türk ressamlarının Rusya sergileri) hakkında bir yazınız çıktı. Tanınmış Rus ressamı Grabar'dan da bahsediyordunuz.

Onun her ekolü tecrübe ettiğini hepsinde de muvaffakiyet gösterdiğini, dolayısile de bulunmaz bir profesör olduğunu ileri sürüyordunuz. Yenilik ve hususiyet yaratamadan, şu veya bu ekolü taklid ederek ömür tüketmek san'atkârlar için şe- refli bir akıbet değildir. Bu itibarla methiniz Grabar'ı mem- nun edeıııiyecektir. (Geııç Türk ressamları) na ayırdığınız sa- tırlara gelince: maalesef, onların da maali yanlış ve tesiri menfidir.

I — Türk ressamları sergisine üç grup san'atkâr iştirak etmiş! Acaba bu gruplanmanııî sebebi ne imiş, aralarında ne gibi iddia farkları varmış? Tahlil ve tasrih edilmemiş. Sade müstakillerden Ali ile Fahri Güzel san'atler birliğine zamme- dilerek, âdeta san'at ve fikir faikiyetinin kemmiyette olduğu isbata kalkışılmış.

II — Bazı kimseler, gençliğin hüsnü niyetle dolu gale- yanlarım hafiflik; yeni ve taze ruhla yaptıkları tenkidleriııi hamlık; maziden aldıkları ders ve üstün istidatlarile göster- dikleri hususiyetlerini de miiptedilik telâkki ederler. Onların

(genç) demesi zımnen hafif, ham ve mtiptedi demektir. Bunu siz de bilirsiniz. Yalnız, sizin bilmediğiniz: genç ressamlardan en ufağının otuz beş yaşını doldurmuş olduğudur.

III — Çallı (Bu gençler istisnasız hepsi benim talebem-

dir) demiş. Evet, (gençler) in hepsi Çallıya talebelik etmiş- lerdir. Fakat, onlar üzerinde hocalık hakkı iddia eden sade o değildir. Hofman, Simon, Lath ve Laıırens de vardır. Onlara ilk resim terbiyesini veren, resmi sevdiren, ressamlığa teşvik eden rüştiye hocaları da vardır. Bu hakları gizliyecek kadar cür'et gösteren Çallı, Rusyada beğenilen ressamlarımız meya- nında kendini saymamakla mahviyet göstermişse, bu da sizi cezb içindir. Nitekim, onun yerine söz alarak (gençler) i bu- günkü seviyelerine çıkaranın daha yüksek olacağı zehabile, Çallının belki en fena bir portresini (canlılık şaheseri) yap- mışsınız.

Naklen yazılan satırlarınızda Çallının sistematik hata- lar, tavsif ve iftiharlarla faikiyet teminine çalışan edası ko- kuyor. Neşriyat yaparken, herhangi bir ressamın şahsı ve ge- rekse birliği hesabına tarafgirane hareket edebileceğini ha- tırlayınız; daha başka menbalardan da malûmat toplama- nız lâzımdı. Zira, halkımızın san'at ve san'atkârlar hakkın- da çok sahih ve salim malûmata ihtiyacı vardır. Onlara yan- lış fikirler ve haberler okııtmakdansa susmak çok daha faideli olacaktır.

Ressam Mahmut Cüda Bu mektubu ressam MahmutCûdadan aldık. Aynen neş- rediyoruz.

Arkitekt

Referanslar

Benzer Belgeler

Pamuk, Çakır, Ergun, Yılmaz ve Ayas (2013) ise, FATİH projesi kapsamında 4 farklı şehirden 11 uygulama okulunda 181 öğretmen ve 918 öğrenci ile yaptıkları

Araştırmada elde edilen sonuçlara göre öğretmen adaylarının ardışık tek sayıların toplamını veren kuralın ispatında sözel, cebirsel ve şekilsel olmak üzere

Tez çalışmasında dünyada ve Türkiye‟de film gösterimi yapılan mekânların tarihi gelişimi, kent kültürü içinde sinema olgusu, seyircinin filmi sinemada

Bu tezin yapılmasındaki amaç, Monte Carlo metodunu kullanarak ikinci tür lineer Volterra integral denklem sistemlerinin nümerik çözümlerini bulmak ve bu çözümleri

Amaç: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu (YBMD) sonucu oluşan koroidal neovasküler membranda (KNVM), kombine fotodinamik tedavi (FDT) ve intravitreal ranibizumab

Ahmed Muhtar Yeğtaş (Hacıbeyza- de, eski Muhibban gazetesi sahibi), Ali Münif Yeğena (Seyhan

Ayrıca bu hatip sayılabilecekleri de orta ha­ tip, iyi hatip, çok iyi hatip diye sı­ nıflandırmak yerinde olur.. Tabii sınıflandırmada hangi noktaların göz

Haluk Eraksoy, ‹stanbul Üniversitesi, ‹stanbul T›p Fakültesi, ‹nfeksiyon Hastal›klar› ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dal›, Çapa, ‹stanbul, Türkiye Tel./Phone: +90